Aslına bakarsanız bu yazıdaki tartışma bu bölüm altında yazılacak bir şey değil çünkü Masonluğun tarihi ile bağlantılı değil. Fakat bu bir yazı dizisi olacağı için, bu tartışmayı da buraya aldım; hoş görüle...
“İskoç” sıfatı, İngilizcedeki “Scottish” ya da “Scotch” sıfatının Türkçesidir. “İskoçlara özgü” ya da “İskoçya’ya ilişkin” demektir. İngilizcede bu sözcük, dil bilgisi (gramer) bakımından sıfat türünde olduğu gibi isim türünde kullanılmakta da olabilir; bu durumda “İskoçça” (İskoç dili) anlamına gelir. Bu arada bir İskoçyalıya da dilimizde “İskoç” denilebilir. Bunun İngilizcedeki karşılığı gene “Scottish” olabilirse de, daha doğrusu “Scot” sözcüğüdür.
Bu dil ayrıntılarına girişimin bir nedeni var.
Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin Türkiye’deki yönetici otoritelerinden biri olan Yüksek Şûra, “İskoç” sıfatının başındaki “İ” harfinden pek hoşlanmıyor. Bunun yerine “Skoç” diye bir sıfat kullanıyor. Bu kullanımın gerekçesini ortaya koyarken de uzun uzun açıklamalar yapmak zorunda kalıyor.
Bence boşuna!... Çünkü tutmuyor. Bunun gerekçesi «İngilizcedeki özgün yazılımı “S” ile başladığı için.» denilerek belirtilse kabul edilebilir. Yoksa bu sıfatın başındaki “İ” harfi kaldırılacak olursa, aslı Türkçe olmayıp dönüştürmeyle (adapte edilerek) dilimize girmiş olan daha birçok sözcüğün değiştirilmesi gerekir. Örneğin “istasyon” yerine “stasyon”, “istim” yerine “stim” gibi...
Aslında belki bu daha doğru olur. Fakat bir sözcüğün “st” ya da “sk” gibi art arda iki ünsüz sessiz harf ile başlaması durumunda, bunun söylenmesi genelde Türk halkına zor gelmiş olsa gerek ki, Türk Dil Kurumu’nca böyle sözcüklerin başına bir sesli harf eklenmiş. Yoksa dilimizde “İskoçya” yerine “Skoçya”, “İskandinavya” yerine “Skandinavya” dememiz gerekirdi.
Bu dil uygulamasının daha birçok örneği vardır. Nitekim Türk dili sözlüklerinde “Skoç” sözcüğü de geçer; ama bunun yanında herhangi bir açıklama yapılmaksızın “İskoç” sözcüğüne bakılmak üzere bir yönlendirme verilir.
“Skoç” sıfatının Masonluğa özgü bir sıfat olduğu, böyle kalması gerektiği de ileri sürülmüştür... Bu yanlıştır. Özgün olarak İngilizcede “Scotch Rite” diye bir terim de yoktur; “Scottish Rite” vardır. Dolayısıyla ya terimi olduğu gibi kullanmak ya kullanılan dildeki tam karşılığını vermek, tüm bunlar yapılamıyorsa dönüştürmeyi dil kurallarına uygun bir biçimde yapmak gerekir.
Fakat eğer bu terimin Masonluğa özgü olması öngörülürse, dönüştürmeyi de Türk dili kurallarına uyarak aslından yapmak çok daha doğrudur. O zaman da ortaya “Skotiş” diye, yadırganacak bir sıfat çıkar.
Son zamanlarda, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin yurdumuzdaki diğer yönetici otoritesi olan Süprem Konsey, bu dönüştürmeyi sıfatın aslı olan İngilizceden değil, Fransızcadaki karşılığından yapıyor. “İskoç” sıfatının Fransızcadaki karşılığı olan “Ecossais”, Türkçeye “Ekose” olarak dönüştürülüp kullanılıyor. Dolayısıyla “İskoç Riti” yerine “Ekose Riti” deniliyor.
Bu da yanlış. Hem öncekinden daha da yanlış. Türkçede böyle bir terim yok. Zaten “süprem” diye bir sıfat da yok; o da ayrı.
Tüm bunların ötesinde “Skoç” sözcüğü bir viski türünü ya da bir yapışkan bandı, “Ekose” sözcüğü de bir deseni çağrıştırıyor.
Bu eleştirilerimin haklı olup olmadığını dil uzmanları yapsın. Ben “İskoç” sıfatını kullanmayı sürdüreceğim.
Kendi kendime soruyorum “İskoç” sıfatını kullanmaktan kaçınmaya çalışmanın gerekçesi ne olabilir diye.
Kuşkusuz bu, kimilerinin zihninde bu masonik dizgenin sanki İskoçlar ile doğrudan bağlantılı, etnik bir niteliğinin bulunduğu gibi yanlış bir izlenim yaratması olasılığını giderebilmek için olsa gerek.
Oysa dilimizde «Güneş balçıkla sıvanmaz.» diye çok güzel bir atasözü var. İskoç Riti’nin, özgün olarak etnik bir niteliği vardır. Bu gerçek yadsınamaz. Bu etnik niteliği giderebilmek için sıfatın yazılışını değiştirmek hiçbir işe yaramaz. “İskoç” ya da bunu çağrıştıracak bir başka sıfatın kullanılmaması bile yetmez. Bunun için, ritin ilkelerini ve ritüellerini baştan sona değiştirmek gereklidir. O zaman da bu rit zaten artık bir İskoç riti olmaktan çıkar.
Nitekim Türkiye’de Süprem Konsey öyle yapmış. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin gerek ilkeleri gerekse çeşitli derecelerinin ritüelleri ancak 19. yüzyılda tam olarak oturtulabilmiştir. Bunlara günümüzün masonik anlayışıyla bakılacak olursa, evrensel boyuttaki çağdaşlıklarını çoktan yitirmiş olduklarını görülür. Üstelik bunlar, Türk Masonluğu’nun 1909 yılında ulusal bir kimlikle (daha doğrusu Osmanlı kimliğiyle) kuruluşundan beri benimsenmiş olan genel masonik yaklaşımıyla da çelişkilidir
Kaldı ki, İskoç Riti’nin söz konusu etnik niteliği günümüzde diğer ülkelerde de -İskoçya’da bile- sürmekte değildir. 18. yüzyıldan bu yana köprülerin altından çok sular akmıştır; çok şey değişmiştir. Fakat özgün olarak İskoç Riti’nde bir “İskoçluk” bulunmasının da ötesinde, bir “Keltlik” vardır. Zaten o tarihlerde “İskoç Riti” teriminin kullanımıyla, bu etnik nitelikli ayırımın özenle vurgulanmasına çalışılmıştır. Tarihte bunun böyle olduğunu yadsımaya kalkışmak, gerçekleri saptırabilmek için yapılmış boş ve yararsız bir çabalamadan başka bir şey olmaz.
Bu ritin tarihçesinde, günümüzde geçerlikleri ve yürürlükleri kalmamış daha başka şeyler de vardır. Bunlara, bu yazı dizisinin sonraki bölümlerinde sıraları geldiğinde değinmek niyetindeyim.
İşin sorunlu yanı, bu “geçerlikleri ve yürürlükleri kalmamış olan şeyler”den bir bölümünün, çeşitli derecelerin ritüellerine yansımış olmasıdır.
Türkiye’de Süprem Konsey’in, bu ritin anayasasının her ülkede ritin 33. ve sonuncu derecesindeki masonların oluşturduğu bir kurula tanımış olduğu yetkiyi kullanarak, ritüeller üzerinde birtakım değişiklikler yapmış olması bundan ileri geliyor. Elbette yapılmış olan değişikliklerin iyi, güzel ve yeterli olup olmadıkları da apayrı bir tartışma konusu…
Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri’nde biri güney diğeri kuzey jürisdksiyonu olarak anılan yüksek konseyler de (özellikle önceki) bu ritin adındaki o “İskoç” sözünü değiştirip, ritüelleri de tümüyle Amerikanlaştırmak eğiliminde. Böyle olunca Türkiye’deki Süprem konsey’in davranışını öyle bir kalemde silip yana atmak da olmaz gibi görünüyor. Bu yüksek konsey kendi yaklaşımını “bilimsel, insancı ve lâik” olarak belirttikten sonra, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin öteden beri “Yahudi, Grek ve Hıristiyan karışımı” ilkelerle doldurulmuş olduğunu, bırakın bunların Türk Masonluğu’na uymayışını, çağ dışı kaldığını, mutlaka bunlardan arınmak gerektiğini savunuyor.
Yalnızca o kadar mı?... Ritüelleri Yahudi, Grek ve Hıristiyan karışımı konu, ilke ve öğelerden arındırmak yeter mi?.. Korkarım yetmez ama Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’ne yerleştirilmiş olan ve “Yahudi, Grek ve Hıristiyan karışımı” diye nitelendirilen ilke ve öğelerin aslında bir “göz boyama” olduğunu, bu işin ardında çok daha başka şeyler bulunduğunu da bilmeliyiz.
Sanırım bir kerede bu kadarı yeter. İzleyen bölümde niyetim şu tarihsel İngiliz İskoç çekişmesine biraz değinmek. O zaman bu rite niçin “İskoç Riti” dendiği daha iyi anlaşılabilir belki…