Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ORTA ÇAĞDA AVRUPA - 2  (Okunma sayısı 2741 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 02, 2010, 08:38:21 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Feodal Toplum Düzeni


Orta Çağı hazırlayan koşullar Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışını, onun yıkılışı da Orta Çağı hazırlayan koşulları etkiledi.

Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle birlikte geniş köle kitleleri bir anda sahipsiz kaldı. Mülkiyet ilişkileriyle hukuksal düzeni ayakta tutan otoritenin ortadan kalkması, Avrupa’daki toplumsal yapının belki de en önemli öğesi olan köleleri, kendilerine ilişkin yeni bir düzen kurup yaşama konusunda hazırlıksız yakaladı.

Birçok çevrede köleler, bu toplumların en büyük kitlesi, kendilerini besleyip koruyacak durumda değildi. Kimileri, yozlaşmaya yüz tutan bir sistemin kurumları olarak ortaya çıkan çiftliklerde küçük bir toprak parçasını işleme hakkı elde eden, karın tokluğuna çalışan yerleşik çiftçiler haline dönüştü. Sahipsiz kalan, kendilerini korunmasız gören diğerleri de, imparatorluğun yıkılmasıyla topraklarını genişleten eski çiftlik sahiplerinin çevresinde toplanmaya başladı.

Bu köleler, gelişmekte olan köylü sınıfının yani feodal serfliğin toplumsal temellerini oluşturdu. Şatoların çevresinde gelişmeye başlayan yerleşimler, Orta Çağın siyasal ve kültürel merkezlerini oluşturacak “bourglar” haline gelmeye başladı. Nitekim bundan sonra yeni kentlere “bourg”, “burg” ya da “borg” takısının eklenmesi bir tür gelenek oldu. Günümüzde de o nedenle Avrupa’da bu takıyla son bulan birçok kent ve kasaba vardır.

Roma’nın çöküşü, Kilise’yi de olağanüstü bir hızla güçlendirdi. Yıkılıştan sonra ortaya çıkan iktidar boşluğundan yararlan Kilise, örgütünü hemen tüm Avrupa’ya yayarak, kendine özgü kural ve işleyişe sahip bir tür devlet haline geldi. (Günümüzdeki Vatikan Devleti, kapladığı alan bakımından onun çok çok küçülmüşü ama gücü hâlâ yerinde.)

Batı Roma İmparatorluğu’nun âdeta sahipsiz kalan topraklarını ele geçirerek güçlenen, bu gücü koruyup geliştirmek isteyen yeni mülk sahipleri ve Kilise, topraklarını genişletti. Kaleler, surlar ve şatolar inşa ettiler. Şimdi eski düzenin yıkıntıları içinden yeni bir toplumsal düzen, feodalite ortaya çıkıyordu. Köleler toprağa daha çok bağlanıyor, şatolar çevresinde oluşan yerleşim birimleri arasında ticaret gelişiyor, nüfus artıyor, yeni sınıflar oluşmaya başlıyordu. El emeğine dayanan zanaat yayılıyor, bu yayılma ticareti geliştiriyor; ticaret yoluyla zenginleşen ve adını yaşadığı yer olan bourgdan alan “burjuva sınıfı”nın öncülleri ortaya çıkıyordu.

Feodal düzen, kendisini var eden toplumsal koşulları yaratan Batı Roma İmparatorluğu’nda, köleci düzenin bir sonucu olarak doğdu. Bu nedenle, her ne kadar “feodalite” günümüzde evrensel bir terim olarak da kullanılırsa da, bu kullanım mecazî anlamlı ya da benzetmedir. Feodalite evrensel değildir; Avrupa toplumlarına özgüdür. Kölelerin özgürlüğüne değil, başka biçim ve yönleriyle yeni bir egemenliğin altına girmesine dayalıdır. Mülkiyet hukukunun, köleci düzene göre daha gelişkin yeni bir evresini oluşturmuştur.

Böylece Orta Çağda Avrupa’da sınıfsal temelini üretim araçları mülkiyetini elinde bulunduran derebeyi (senyör) ile çok sınırlı bir mülkiyet hakkına sahip köylü (serf) sınıfları oluşur. Feodal düzende derebeyi, Helen ve Antik Roma’da egemenlerin sahip olduğu “köleyi öldürme hakkı”na artık sahip değildir. Ancak derebeyi, serfleri dilediği gibi kullanır, satar ya da satın alabilir. Serfler kendi aletleriyle ve yalnızca kendileri için üretim yapabilir; bir aileye sahip olabilir, ancak zamanının ve emeğinin çoğunluğunu herhangi bir karşılık almadan, angarya olarak derebeyi için çalışarak geçirmek zorundadır.

Derebeyi, kendi serflerini, komşu feodallerin saldırı ve yağmasına karşı korumak gerekçesiyle ağır ekonomik yükümlülükler altına sokarken, şatolarının yanından ya da arazilerinden geçen tüccar ve gezginleri soymaktan da geri kalmaz. Böylece giderek zenginleşir, giderek güçlenir.

Roma kölelerinin feodal düzendeki uzantıları olan serfler, tıpkı köleler gibi içinde bulundukları yaşam koşullarına ve derebeyinin boyunduruğuna karşı sürekli olarak tepkisel bir tutum takınmışlardır. Zaman zaman ayaklanmışlardır. Derebeylerinin arazisinden kaçmış, ormanlarda çeteler kurmuş, sahiplerinin kendileri için tuttukları yükümlülük belgelerini ele geçirip, yakmışlar, özgürlüklerini elde etmeye çalışmışlardır.

Derebeylerinin ve Katolik Kilisesi’nin serfler üzerinde kurduğu baskı öyle ağır ve yaygındır ki; kaynağını kölecilikten alan bu baskı, Orta Çağ boyunca süren iç çatışmaların temel nedenlerinden biri olmuştur. Diğer yandan yüzyıllar sonraki sömürgeci ve emperyalist dönemlerde varlığını sürdürecek olan, şiddete dayalı Batı düşüncesine kaynaklık etmiştir.

[Soranlar için bir kaynakça: Metin Aydoğan, “Antikçağ’dan Küreselleşmeye Yönetim Gelenekleri ve Türkler”]




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2550 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2010, 03:36:43 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2735 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 04, 2010, 08:42:41 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2359 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 05, 2010, 11:11:20 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2292 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 07, 2010, 06:12:27 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3690 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 08, 2010, 04:24:10 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3866 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2010, 02:47:23 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3069 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 10, 2010, 01:05:16 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2568 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 11, 2010, 03:42:05 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2777 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 14, 2010, 01:29:45 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2816 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2013, 11:26:31 öö
Gönderen: ADAM