Ya çok sıcak ya da çok soğuk.
Dünyanın her yerinde sürekli referandumlar düzenleniyor. Ne yazık ki gidişatın 10 yıla kadar geri dönüşümü olamayabilir. 2050'ye kadar birçok bitki ve canlının kitlesel tükenişine şahit olacağımızdan bahsediliyor. Onlar tükendikçe sıra bize gelecek. Birtakım verilere göre; balık stoklarının %47'si tamamen tüketilmiştir; %18'i aşırı tüketildiği için yok olmaktadır, %10'u ise aşırı tüketildiği için verimliliğini yitirmiştir. Okyanuslarda birikmiş olan karbon miktarları yüzünden okyanusların asitliği arttı. Bu, balıkların yaşamını doğrudan etkiliyor. Hepsi birer karbon emme makinesi olan mercanların yavaş yavaş ortadan kalktığı görülüyor. İnsanlığın geleceğinin sigortası gibi bitmez tükenmez kaynağı olarak görülen deniz dünyasının da bu seviyelerde olması çok üzücü.
İklim değişikliğine gelirsek: Antartika’da bir buz dağının üzerinde kuş, balık, yosun ve kril gruplarının yaşadığı tespit edildi. Buz dağı parçalandığı zaman eko sistemler, özellikle de yosun ve kril, atmosferdeki karbondioksitin emilmesine büyük oranda yardımcı olabilirken biz insanların neden dünyaya faydamız olamadığını düşünmemiz gerekiyor. Sadece tüketime dayalı bir yaşam için burada olduğumuzu düşünmüyorum. Ekosisteme varlık olarak sağladığımız faydanın yanısıra yapabileceğimiz bir şeyler olmalı. Bir grup insan, işlevi zararlı olmayan, geridönüşümlü şeyler yapıp kullanırken; diğerleri ise yok etmeye dayalı, tüketim odaklı yaşıyor. Nasıl siyaha karşı beyaz varsa, yok edene karşı yaratan da var. Hangi taraf ağır basarsa ekosistemin dengesi o yöne kayıyor. Ayrıca sera etkisini arttırarak dünyanın normalden fazla ısınmasına neden olan gazlardan bazıları karbondioksit, metan ve azotoksit. Bu gazlar modern endüstri ve tarımda kullanılıyor, fosil yakıtların yanmasıyla açığa çıkıyor. Sera etkisi yaratan gazların salımı engellenmezse, 2100'e kadar ortalama küresel sıcaklık artacak. Bu sıcaklarda sıcaklığın artacağını düşünmek pek hoş olmasa gerek.