Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Evanjelizm ya da Hıristiyan siyonizmi  (Okunma sayısı 5022 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 11, 2009, 12:28:00 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Önce Siyonizm’i tanıyalım. Siyonizm, 19. yüzyılda Theodor Herzl isimli Avusturyalı Yahudi bir gazeteci ve fikir adamı tarafından, fikri temelleri kurulmuş Yahudi Milliyetçiliğidir. Her ne kadar doğrudan dini bir akım olmamasına rağmen, temelleri Tevrat’ta ki “Tanrı tarafından seçilmiş millet” ve ” Vaat edilmiş Topraklar” anlayışına dayanan Kudüs merkezli bir dünya hakimiyeti ideolojisidir. Tamamen din eksenli bir ideoloji olmamasına rağmen, bu temellerinden dolayı hem dindar hem de laik olmak üzere herkesimden Yahudi toplumunun benimsediği bir akım olmuştur. Theodor Herzl 1896′da bu akımın temellerini oluşturan “Yahudi Devleti-Der Judenstaat” isimli bir kitap yazdı ve hemen arkasından 1897 yılında İşviçre’deki Basel şehrinde “1. Dünya Siyonist Kongresi” toplanmasını organize ederek, Siyonizm’in İdeallerinin Yahudi toplumları arasında yayılmasını sağladı. T. Herzl bu kongrede Tevrat’a uygun olarak “kuracağımız Yahudi Devletinin kuzey sınırları Anadolu’da ki Kapadokya dağları, güneyde de Süveyş Kanalı’na, sloganımız Davut ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır” demiştir. Ayni amaçlarla 87 yıl sonra 1985 yılında, yine Basel şehrinde bir toplantı daha yapılacaktır. Bu kez düzenleyiciler Yahudi olmayıp Hıristiyan olacak ve ismi de “1.Hıristiyan Siyonizm’i Kongresi” olacaktır. Yani Siyonizm sadece Yahudilerce değil, bir kısım Hıristiyanlarca da benimsenecektir.

Gelelim Evanjelizm’e. Evanjelizm, müjde veya müjdeli haber anlamına gelen İncil’in, Almanca ismi olan Evangelium (Yunanca Eu-aggelion) isminden türemiştir. Aslında Evanjelizm, Tanrı Sözü olan İncilin dünyaya duyurma misyonunun adı olmasına rağmen, Evanjelik ismi Almanya’da Protestanlığın kurucusu Martin Luther’ci gruplar için kullanılmıştır. Almanya’da kurulan Protestan Luteryan kiliseler, Evanjelik Kilise olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, Protestanlar öğretilerini yalnızca İncil’lere dayandırdıklarından, Kutsal Kitab’a yönelmek anlamına gelmektedir. Günümüzde ise Evanjelik tanımı, ABD’deki Hıristiyan toplumunun tutucu (fundamantalist) gruplarını tanımlamak için kullanılır. Evanjelik Hıristiyanlık, tutucu-radikal Protestan’ları, yine ayni misyona sahip Liberal Protestanlıktan ayırmak için kullanılır.

Protestanlık, Martin Luther (1483-1546) önderliğinde, Katolik Kilisenin ve Papanın otoritesine karşı girişilen, Kutsal Kitaba dönüş hareketinin sonucunda ortaya çıkmıştır. Protestanlar Kutsal Kitab’ı Hıristiyanlık için tek kaynak kabul etmişlerdir. Böylece Papanın yanılmazlığını reddederler. Bir Katoliklik ve Ortodoksluk gibi ruhani bir liderleri yoktur. Tanrı ile kul arasına birilerinin girmelerine karşı çıkarlar. Her inanan bir din adamıdır. Pavlus’un Mektuplarından çıkardığı “siz, Tanrı’nın bağışıyla iman sayesinde kurtuldunuz” cümlesine dayanarak, insanın kurtuluşunun ayinlere değil, sadece imana dayandığını savundu. Buna dayanarak, Endülijans satılmasına ve papazların günahları affetme yetkisine karşı çıktı. Kutsal Kitap’ta reddedildiği için kiliselerdeki ikona ve heykelleri Putperestliğe dönüş olduğundan reddederler. Martin Luther ve diğer reformistler, Avrupa’da başkaldırdıklarından, Avrupa’daki hakim mezhep Katoliklikle mücadele etmelerine rağmen, aslında Ortodoksluğa da karşıdırlar. Papalığın yanılmazlığını reddederler ve herkesin Kutsal Kitab’a uymasını isterler. Her inananın İncil’i anlamalarını ve kendi dillerinde okumalarını isterler. Katoliklerde İncil’i sadece Latince, Ortodokslarda ise İncil Yunanca okumak zorunluluğu vardır. Bu açıklamalarla bir konuya dikkat çekmek istedik. Protestanlıkla Kutsal kitab’a dönüş başlamıştır. Ama önemli bir farkla. 16. yüzyıla kadar Hıristiyan dünyada Kutsal Kitap olarak İncil ön plandaydı. Tevrat’ı da bir kutsal kitap olarak kabul etmelerine rağmen çok geri planda kalmıştı. Protestanlıkla beraber Tevrat ta İncil ile ayni öneme sahip oldu. Böylece Protestanlıkla beraber Hıristiyanlığın Yahudi kökenlerine bir dönüş başlamıştır. Protestanlık öncesinde Yahudiler bütün nesiller boyunca, Hz. İsa’nın çarmıhta ölüm cezasına çarptırılmasının baş sorumlusu görülerek, Tanrı katili olarak onlara büyük düşmanlık yapılmıştır. Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl 1904 yılında Papa X.Pius’tan Filistin’den toprak istekleri için destek ziyaretinde Papa sert bir cevapla “Biz bu hareketi hoş karşılamayız. Yahudi’ler, Efendimiz İsa’yı tanımıyorlar. Bu yüzden biz de Yahudi’leri tanımıyoruz. Eğer Filistin’e gelir ve halkınızı oraya yerleştirirseniz, hepinizi vaftiz etmek için bütün rahiplerimiz ve kiliselerimizle hazır bulunacağız.”26 Kilisenin bütün engellemelerine karşı 1948 yılında İsrail Devleti kurulunca Vatikan tanımayı reddetti. Vatikan’ın İsrail Devletini 1995 yılında tanıması, bir komplo sonucunda mecburiyetten kaynaklandığını iddia edenler var. 1947 yılında Filistin’de Ölü Deniz (Kumran) civarında, Hz. İsa’nın yaşadığı döneme ait bazı dini elyazmaları bulunmuş ve bunlar İsrail’in eline geçmişti. Bu yazmaların bir çoğunun içeriği, uzun zaman açıklanmadı. 1993 yılına kadar ancak bunların dörtte biri yayınlanabilmişti. Bu yazmaların bazıları Hıristiyanlığa aitti ve şu an ki öğretilere ters şeyler içermekteydi. 1989 konunun uzmanı olan Prof. Robert EİSENMAN, önde gelen İsrail ve ABD gazetelerinde Ölü Deniz Parşömenlerinin önyargılı bir ekibin tekelinde olduğu, büyük bir bölümünün gizlendiği, Hıristiyanlıkla ilgili metinlerin yayınlanmadığı ve bunların bir an önce bağımsız bilim adamlarının denetimine açılmasını söyledi.27 Daha sonraları bunların, Vatikan’la İsrail arasında bir pazarlık konusu olduğu gündeme getirilmiştir. İsrail’in Prof. Robert Eisenman’a el altından ulaştırdığı bilgilerle, Vatikan iyice sıkıştırılınca tanıma gerçekleşti. Ama bunun sonucunda parşömenlerin Hıristiyanlıkla ilgili açıklamaları çok sınırlı kaldı.28 Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, Hıristiyan dininde asıl büyük bir topluluğun (Katolik ve Ortodokslar), değil İsrail Devleti’nin kurulmasına İncil’in kerameti olarak yardımcı olmaları, kurulunca bile uzun yıllar tanımadılar.

İşte Protestanlıkla Hıristiyan dünyada büyük bir değişme yaşandı. Önce Tevrat kutsallaştırıldı, arkasından da Yahudi kavmi. Protestanlara göre Yahudiler “TANRI KATİLİ” olmaktan kurtulmuş, Tanrı’nın “SEÇİLMİŞ HALKI” olmuş ve “VADEDİLEN TOPRAKLAR-ERETZ İSRAİL” onların hakkı olmuştu. Tabi Tevrat ölçü olarak alındığında ister istemez aşağıda ki gibi ifadeler ölçü alınacaktır.

“3 Ben seni kutsayanları kutsayacağım ve sana lanet edenleri lanetleyeceğim.” (Yaratılış-12)

Tevrat’a yönelmek, İncil’in aksine ruhani bir hayattan çok dünyevi bir hayat, öte dünyadan çok, bu dünyaya yönelmeyi getirdi. Bu açılım sonunda mal biriktirmeyi özendirmekle, Kapitalizmi doğurdu.

“5 Yabancılar sürülerinizi güdecek, Irgatınız, bağcınız olacaklar.

6 Sizlerse RAB’bin kâhinleri, Tanrı’mızın görevlileri diye çağrılacaksınız. Ulusların servetiyle beslenecek, Zenginlikleriyle övüneceksiniz.” (Yeşaya-61)

Protestanlığın geliştiği ülkeler, büyük gelişmeler sağlayarak çok zenginleşip, dünyanın büyük bir kısmını ele geçirdiler. Bu ülkelerin sayesinde Yahudiler de kendilerine Tanrı tarafından “VADEDİLEN TOPRAKLARINA” kolayca kavuşmuş oldular. Martin Luther 1523′te, Katolik Kilisesi’nin yüzyıllardır sürdürdüğü Yahudileri dışlayan tutumunu yerden yere vurarak “Dass Jesus Christus ein Geborener Jude Sei”, yani “İsa Mesih Yahudi Olarak Doğdu” adlı kitabını yazdı. Yahudilerin Katolik dinini kabul etmemekte yerden göğe kadar haklı olduklarını söyleyerek, “ben bir Yahudi olsaydım, Katolikliği kabul etmektense, domuza dönüşmeyi tercih ederdim” dedi. “İsa Mesih bir Yahudi Olarak Doğdu” isimli bir eseri bulunan Martin Luther’in yahudilere ilgisini gösteren bir cümlesi şöyle:

“Yahudiler bizim Tanrımızın akrabaları, kuzenleri ve kardeşleridir. Katoliklere sesleniyorum; bana kafir demekten yorulduklarında Yahudi desinler. Kutsal Ruh, Kutsal Kitab’ın bütün bölümlerini, sadece Yahudiler vasıtasıyla indirdi. Yahudiler Tanrı’nın çocuklarıdır. Biz ancak onların sofrasında yabancı misafirleriz. Bizim payımıza düşen, sahiplarin sofrasından düşen kırıntıları toplayan köpekler olmaya razı olmaktır. Tamamen Kenanlı kadın gibi.”

Kilise otoriteleri de kısa süre sonra onu “yarı-Yahudi” (semi-Judaeus) olarak nitelendirdiler. Calvin, Zwingli, Servetus gibi diğer Protestan önderlerde Yahudileşmekle suçlandılar. Özellikle Kabalacı Yahudi düşünürler için Martin Luther, bir gizli-Yahudi idi ve onu, Hıristiyanları Yahudiler hakkında düşündükleri düşmanca fikirleri değiştirecek bir reformist olarak sahiplenmişlerdi.

“Kabalist Abraham B. Eliezer ha-Levi, Luther’in Hıristiyanları yavaş yavaş eğitmeye çalışan bir ‘Gizli Yahudi’ olduğunu söyledi.”(Encyclopedia Judaica, cilt 14, sf. 21)

“Luther’in Roma Katolikliğine getirdiği yıkıcı darbe ilk olarak Yahudiler tarafından benimsendi.” (Encyclopedia Judaica, cilt 11, sf. 584)

“Hıristiyanlıktaki reform hareketleri, Yahudi edebiyatı ve felsefesinden oldukça etkilendi. Bu tip hareketlerle ‘Yahudileşmeleri’ nedeniyle düşman edindiler. Birçoğu Tevrat’la bağlantılıydı. Bu nedenle bu hareketler Tevrat’ın yeni tercümelerine önayak oldu.” (The Universal Jewish Encyclopedia, Christianity, sf. 185)

“Yahudi Ütopyası” kitabına karşı eleştiri amacıyla, “Sonuncu Dünya Düzeni” isimli eserin yazarı Robert H. Williams, Yahudilerin özellikle Protestanlığı yönlendirmek amacıyla, gençlerini nasıl Hıristiyan okullarına verdiklerini, 64-65 sayfalarında anlatır. Hele İngiltere’de Calvinci William Tyndale liderliğinde kurulan, Protestan akım olan PÜRİTENİZM, tam bir İngiliz Yahudiliğiydi. Bunlar şeklen de olsa İncil’e bağlı olan Lutherci Protestan akımlardan çok daha fazla Tevrat’a yönelip, tam bir Yahudi gibi yaşamaya başlamışlar. O kadar ki, tekrar erkeklerde sünnet ve Şabat (cumartesi çalışma yasağı) geleneğine dönmüşler, Yahudi isimleri almaya başlamışlardı. “Yahudi Ansiklopedisi” Encylopaedia Judaica, Püritenlik’ten, “Judaizers” (yahudiciler/yahudi sempatizanları) başlığı içinde söz ediyor. Bu terimi ise şöyle açıklıyor: “Judaizer: Yahudi olmadığı halde Yahudi dininin bir kısmını ya da bütünün uygulayan veya Yahudi olduğunu öne süren kimse”. Bu sınıfa dahil ettiği Püritenler için de şunları söylüyor:

İngiltere ve Amerika dahil, Kuzey Atlantik’te Püritenliğin güçlenmesiyle birlikte, Tevrat’ın incelenmesi buna bağlı olarak ta ‘yahudileşme’ (judaizing) hareketleri başladı. Bu İbrani dilini kullanma, anayasanın Tevrat’a dayandırılması ve Sabbath’ın Yahudi dinine göre kutlanması taleplerine kadar vardı.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
6 Yanıt
3242 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2013, 10:35:46 ös
Gönderen: NOSAM33