Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Düşünce Tarihi/3  (Okunma sayısı 4101 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 05, 2012, 07:59:14 ös

Acaba bu değerli eserin, hele ki bu en güzel bölümü okunuyor mu? Bilmiyorum... Acaba giderek okuma özürlü bir toplum mu oluyoruz? Korkarım.

Darwin kuramı, evrene altı bin yıllık bir yaş biçen, gökle yer arasındaki bütün varlıkların altı gün içinde yaratıldığını bildiren Kutsal Kitapları kökünden çürütmektedir. Ondokuzuncu yüzyılın bütün dincileri, bu yüzden, Darwin’e geniş çapta tepki göstermişlerdir. Oxford Piskoposu Wilberforce, Darwin’i savunan Th. Huxley’e, kendisinin baba yönünden mi, yoksa ana yönünden mi maymundan geldiğini sormaktadır. Huxley, bu kabalığa şu karşılığı veriyor: Bilimsel gerçekleri baltalamak için diller döken bir adamın soyundan gelmektense, alçakgönüllü ve haddini bilen bir maymunun soyundan gelmeyi tercih ederim (A. Adıvar, Tarih Boyunca İlim ve Din, c. II, s. 109). Yurdumuzda da bu kuramı tanıtmaya çalışan Ahmet Mithat Efendi’nin yazılarına karşı o günün hükümeti şu buyruğu vermiştir:  Fîmâbâat Mithat Efendinin maymunlarına dair matbuata zinhar nesne yazdırılmaması...

Antropoloji alanındaki son bulgular günümüzden 400 milyon yıl önceki Silür döneminde deniz hayvanlarının yaşadığını, 300 milyon yıl önceki Karbon döneminde kara bitkilerinin belirdiğini, 150 milyon yıl önceki Jura döneminde dinozorlarla sürüngenlerin göründüğünü, 60 milyon yıl önceki Eosen döneminde de maymun ve ilerde insanlaşması muhtemel primatların çoğaldığını meydana koymuştur. Bu çağlardan kalma fosil kalıntıları, günümüzden 35 milyon yıl önceki Oligosen döneminde yaşamış olan Aegyptopitehecus Zeuxis’in insanlaşmayı hazırlayan maymun türlerinden Drvopithecus’ün atası olabileceği kanısını uyandırmıştır. Dryopithecus Africanus adı verilen bu maymun türüyse, günümüzden 25 milyon yıl önceki Miosen döneminde yaşamıştı. Bu çağda bulunan  Ramapitehecus punjabicus ve  Kenyapithecus Africanus’ün insan türünü meydana getirecek olan ilk insanımsılar (Latince: Hominidae) oldukları sanılmaktadır. 12 milyon yıl önceki Pliosen döneminden hiçbir bulunamamışsa da 3 milyon yıl önceki Pleistosen döneminden ilk insanlaşan maymun grubu olduğu sanılan Australopithecus fosilleri bulunmuştur. Çünkü, bunlara gelinceye dek bütün maymun grupları çoğunlukla ağaçlarda yaşarken bu grubun yerde yaşadığı saptanmıştır. Bu maymun-insan fosillerinin ilki 1924 yılında Rodezya’da bulunmuştu. Daha sonra bu türden düzinelerle fosil meydana çıkarılmıştır. Bu fosillerle birlikte bunlarca yapıldığı sanılan yontulmuş çakıl taşları da bulunmuştur. Pleistosen döneminin üçüncü buz çağından önce insan tüzünün geniş ölçüde yayıldığı sanılmaktadır. Neandertal adamı bu ilk insanlardan biridir ve Homo sapiens Neanderthalensis adıyla anılmaktadır. Bu dönemin dördüncü buz çağı Neandertal adamını hemen tümüyle yok etmiştir. Ama, bu çağ sona ermeden Homo sapiens sapiens adı verilen gerçek insanlar dünya üstünde görünmüşlerdir. Sürüp gitmekte olan soyumuzun ataları bunlardır. Bu insanlar çeşitli ırklar halinde var olmuşlardır. Bu ırkların ilki de Cro-Magnon ırkıdır.

Zaman içindeki bu tarihsel serüveninden de anlaşılacağı gibi, insan, doğanın ürünüdür ve yaşambilimsel evrimin sonucudur. Yaşambilimsel evrimden
insansal tarihe geçiş emek’le başlamıştır. İnsansal emeği hayvansal çaba’dan ayıran, bu emeğin bilinç’li oluşudur. Emek ve bilinç, birbirlerinin koşulu olarak, insana özgü bir diyalektik ikileşme’dir. Yüksek hayvan türlerinde beliren zeka ve onunla sınırlı olarak gelişmiş bulunan çaba, evrim sonucunda insansal bilinç ve bilinçli emeğe dönüşmüştür. Bu gelişme, pek uzun bir evrimin ürünüdür. Hayvansal zeka ve çaba, sadece doğadan yararlanmak’la kalmış, doğayı yararına uygun olarak değiştirip, ona egemen olmak’la insanlaşmıştır. İnsan, kendisini meydana getiren doğasal koşulları aşmakla varlaşmıştır ve bundan ötürüdür ki, artık o, doğasal koşullara indirgenemez. Bilinç ve eyleminin birbirlerini karşılıklı olarak etkilemesiyle gerçekleşen uzun bir evrim sonunda alet yapmış ve hayvandan farklı olarak kendi kendini üretmiş’tir. Hayvan, tek başına bir varlık olduğu halde, insan ancak toplumsal bir varlık’tır: “İnsan, toplumsal ilişkilerinin toplamıdır”.

Ama gene de karşılanması gereken bir soru var: İnsan nedir? Madenler, bitkiler ve hayvanlar arasında böylesine başkalaşmak (insanlaşmak) neden?
Hollandalı anatom Louis Bolk’a göre, bu başkalaşmanın nedeni, bireysel gelişmedeki gecikmedir (Retardation kuramı). İnsana özgü nitelikler, bu gecikmenin sonucudurlar. Hayvan doğduktan birkaç gün, ya da birkaç hafta sonra yürür, insan ancak bir yıl sonra yürümeye başlar. Hayvanın büyümesi birkaç gün ya da birkaç yılda biter, insanın büyümesi on dokuz yıl sürer. Üretme yeteneği hayvanda birkaç ay ya da birkaç yılda, insanda on beş yılda başlar. Hayvanlar tüylü doğarlar, insan on beş yıl sonra tüylenir. Daha pek çok alanlarda da görüleceği gibi insan, pek uzun yıllar, doğuş sırasındaki durumunda (embrional durum) kalır. Bu gecikme, sonunda insanın kılsızlığında görüldüğü gibi büsbütün yok olmaya varacak olan (elimination) bir organ gerilemesini, güçsüzlüğünü doğurur.

Her hayvan çevresine uyar, insansa bu güçsüzlüğünden ötürü çevresine uyamaz. Bu yüzden de yaşayabilmek için çevresini kendisine uydurmak zorundadır. Tükenip yok olmamasını da gene bu gecikmeye borçludur. Profesör Bolk’a göre, gelişmenin gecikmesi, bir iç engelleme yüzündendir. Bu engellemeyi de iç guddelerin ürünleri olan hormonlar sağlamaktadır. İnsan vücudunda engelleyici hormonların çoğalması, beynin büyümesiyle bağlantılıdır. Zekanınsa, beynin bedene göre büyüklüğüyle arttığını biliyoruz. Şu halde, denilebilir ki, insanın gücü güçsüzlüğündedir. İnsan çevresine uyamayacak kadar güçsüzleştiğinden, çevresini kendisine uydurabilmek için akıllanmak zorunda kalmıştır. Beyni büyümüş, zekası artmıştır. Maymun, soğuğa karşı, kıllanarak yaşar. İnsan kıllanamayınca, maymunun derisini yüzüp kendi sırtına geçirerek yaşar. Bu yüzdendir ki, dağ hayvanı dağda, ova hayvanı ovada, deniz hayvanı denizde, sıcak hava hayvanı sıcakta, soğuk hava hayvanı soğukta yaşayabildiği halde insan, dünyanın her köşesinde yaşamaktadır.


Bu bölüm bitmedi, devam edecek.

• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Kasım 05, 2012, 08:46:00 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

Bu forum böyle paylaşımlar/aktarımlar sayesinde asıl amacına ulaşıyor/ulaşabilir diye düşünüyorum.

Sayın peacewings'e katlandığı bu zahmetin boşa olmadığını, okunduğunu bildirmek isterim. Bu çabası için de ayrıca kutlar ve teşekkür ederim.

enelsır


Kasım 06, 2012, 08:08:44 öö
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Okuyanlar belki farkına varmıştır; metinde yer yer bazı yanlışlar var.

Eğer kişinin elinde kitabın aslı var da bir karşılaştırma yaparsa, bu yanlışları görecektir.

Bunlar kitabın kopyalanması sırasında oluşluş ve sonra yeniden elden geçirilmediği için kalakalmış yanlışlar gibi görünüyor bana.

Ayrıca, her ne kadar bir hukukçu ve edebiyatçı olsa hatta yıllarca Türk Dil Kurumu üyeliği yapmış bulunsa bile, Hançerlioğlu'nun yer yer dil ve noktalama hataları yapmış olduğu daü göze çarpar. Başka hataları da vardır sosyolog, antropolog ya da felsefeci olmadığı için... 

O zaman bana denilebilir ki; "Bak Hançerlioğlu bile hata yapıyor."

Evet, yapardı ve bunun nedenleri vardı. Fakat onu anlatmanın yeri değil burası. Belki bir gün Orhan Hançerlioğlu'nu anlatırım size, Remzi Kitabevi tarafından yayınlanmış o dehşetli yapıtların nasıl oluştuğu ile bağlantı kurarak.

Sanırım,  Sayın Peacewings'in bu aktarımı, yapıtın ikinci değil, ilk basımından alıntı. Nitekim Hançerlioğlu'nun herhangi bir yapıtının ilk ve ikinci basımları arasında hep fark vardır. Öyle olmalıdır zaten. Bu başlık altındaki aktarımın üçüncü paragrafını bir kez daha okursanız, niçin öyle olması gerektiğini onun anlatımından anlarsınız.

Sevgiler.

         
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 06, 2012, 01:55:29 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Daha öncede yazdim ayni konu ve kitap vede ayni yazardan aktarilmistir.

Hem emeginize yazik, hemde forumda fazladan yer kapliyorsunuz.


Kasım 06, 2012, 03:56:35 ös
Yanıtla #4
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Sn ADAM üstü kapalı geçmiş.  Ben de öyle yapayım. O'nu anlatmanın yeri burası değil diyor doğru. Belki bir ipucu olur Murat Özgen Ayfer'in "Adam Olmak" kitabında Hançerlioğlu ile ilgili bir anısı var. Değişimin nasıl olduğuna dair. İlgilenenler oradan okuyabilir. Saygılarımla.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Kasım 06, 2012, 06:30:20 ös
Yanıtla #5

Daha öncede yazdim ayni konu ve kitap vede ayni yazardan aktarilmistir.

Hem emeginize yazik, hemde forumda fazladan yer kapliyorsunuz.

Sayın Tij, ben bir konu açmadan önce her zaman konuyu aratarak daha önce yayınlanıp/yayınlanmadığını kontrol ederim. Belki gözümden kaçmıştır. Linkini verin de Düşünce Tarihi'nin içeriğinin kim tarafından, nasıl ve ne kadar bu forumda paylaşıldığını görelim. Böylece yazılanlar forumda yer kaplamasın, değil mi?

Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Kasım 06, 2012, 06:52:59 ös
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811



Kasım 07, 2012, 12:36:22 öö
Yanıtla #7

Öncelikle Sayın Tij'e ne kadar teşekkür etsek az. Ama bu paylaşımdaki maksat, gün gün paylaşarak hem forumu sürekli takip edenlerin sıkılmadan okumasını sağlamak hem de konuyla ilgili yorum yapabilme imkanı sağlamak. Yoksa arka arkaya iletiler halinde paylaşmakla, kitabın pdf linkini vermek arasında bir fark yok. Bu haliyle ben bu paylaşımlarının bir kalabalık ve gereksizlik olduğunu sanmıyorum.

Bir ikincisi de... Paylaşımı yapan arkadaş, hiçbir düzeltme yapmaksızın içeriği yayınlamış. Bu haliyle, pek okunabilir gözükmüyor. Değil mi?

Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
6118 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 06, 2010, 02:51:01 ös
Gönderen: alcyone
2 Yanıt
2328 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 05, 2012, 05:37:55 ös
Gönderen: Tij
0 Yanıt
1887 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 03, 2012, 09:01:01 ös
Gönderen: peacewings
0 Yanıt
2000 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2012, 04:22:28 ös
Gönderen: peacewings
0 Yanıt
1931 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 06, 2012, 06:38:29 ös
Gönderen: peacewings
0 Yanıt
2485 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 07, 2012, 06:09:12 ös
Gönderen: peacewings
1 Yanıt
2542 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 13, 2012, 08:04:39 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
2298 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 14, 2012, 07:32:43 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
1731 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 14, 2012, 06:21:53 ös
Gönderen: peacewings
3 Yanıt
2554 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 17, 2012, 10:59:25 öö
Gönderen: ADAM