Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Hasan Hüseyin Korkmazgil  (Okunma sayısı 7017 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 29, 2008, 11:51:15 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662


Haziranda Ölmek Zor

orhan kemal'in güzel anısına

işten çıktım 
sokaktayım 
        elim yüzüm üstümbaşım gazete 
   

sokakta tank paleti 
sokakta düdük sesi 
sokakta tomson 
        sokağa çıkmak yasak 
   

sokaktayım 
gece leylâk 
       ve tomurcuk kokuyor 
yaralı bir şahin olmuş yüreğim 
uy anam anam 
haziranda ölmek zor! 
   

havada tüy 
havada kuş 
havada kuş soluğu kokusu 
hava leylâk 
       ve tomurcuk kokuyor 
ne anlar acılardan/güzel haziran 
ne anlar güzel bahar! 
kopuk bir kol sokakta 
              çırpınıp durur 
   

çalışmışım onbeş saat 
tükenmişim onbeş saat 
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım 
anama sövmüş patron 
       ter döktüğüm gazetede 
sıkmışım dişlerimi 
ıslıkla söylemişim umutlarımı 
             susarak söylemişim 
sıcak bir ev özlemişim 
sıcak bir yemek 
ve sıcacık bir yatakta 
             unutturan öpücükler 
çıkmışım bir kavgadan 
                    vurmuşum sokaklara 
   

sokakta tank paleti 
sokakta düdük sesi 
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki 
             dallarda insan iskeletleri 
   

asacaklar aydemir'i 
asacaklar gürcan'ı 
       belki başkalarını 
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim 
dökülüyor etlerim 
               sarı yapraklar gibi
 

asmak neyi kurtarır
       sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
               ne anlatır bir ağaç
hani rüzgâr
hani kuş
        hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?

asılmak sorun değil
        asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
               budur işte asıl sorun!
 

sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
             ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
        yağlı ipte sallanan morluğundan!

neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
                               kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
 

işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
        gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
              ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
                    gitme korkusu
ah desem
       eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
       tutuşacak soluğum

asmak neyi kurtarır
       öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
               güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
       ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
 

ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
                     bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
       n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
              ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

nerdeyim ben
nerdeyim ben
       nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
        kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
            göçen kim dünyamızdan?
 

asmak neyi kurtarır
       öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
       ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
              söyler hangi güzelliği?

kökü burda
        yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
       göçtü memet diye diye
              şafak vakti bir çınar
           silkeledi kuşlarını
                         güneşlerini:
«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
                                                                      memet!»

gece leylâk
       ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
       uy anam anam
       haziranda ölmek zor!
 

bu acılar
bu ağrılar
              bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?

kim bu korku
        kim bu umut
ne adına
              kim için?
 

«uyarına gelirse
       tepemde bir de çınar»
             demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki «manda gönü»
demek ki «şile bezi»
demek ki «yeşil biber»
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de «saman sarısı»
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
              geride kalanlara
 

nerdeyim ben
        nerdeyim?
kimsiniz siz
        kimsiniz?
 

yıllar var ki ter içinde
       taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
                      3 haziran '63'ü

bir kırmızı gül dalı 
                    şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
                    iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
       yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
              iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı 
                      nâzım ustanın
 

gece leylâk
       ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
              şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

1977


Aralık 29, 2008, 11:57:31 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662







Gürün'de doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü'nü bitirdikten sonra öğretmenliği seçti. Ne var ki, ilk yılında TCK'nin 142. maddesine muhalefetten tutuklandı. Arzuhalcilik, tabela ressamlığı, düzeltmenlik yaptı. Akış dergisinde çalıştı. 1966'da yayınladığı Kızılırmak adlı şiir kitabı da 142. maddeye ayrılık savıyla yargılandı, beraat etti. 25 Subat 1984 gunu Ankara'da öldü.

Şiir Kitapları:

Kavel (1964),
Temmuz Bildirisi (1965),
Kızılırmak (1966),
Kızıl Kuğu (1971),
Ağlasın Ayşafağı (1972),
Oğlak (1972),
Acıyı Bal Eyledik (1973),
Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin (1974),
Koçero Vatan Şairi (1976),
Haziran'da Ölmek Zor (1977),
Acılara Tutunmak (1981),
Filizkıran Fırtınası (1981),
Işıklarla Oynamayın (1982),
Kandan Kına Yakılmaz (1985),
Tohumlar Tuz İçinde (1988).

"Hasan Hüseyin gerektikçe değişik kültür verilerinden -masallardan, türkülerden, ağıtlardan, deyişlerden..- ve edebiyat ürünlerinden- Halk Şiiri'nden, Divan Şiiri'nden, Nazım Hikmet şiirinden, hatta İkinci Yeni şiirden...- yararlanır. Bunlar da yetmezse, kendi mizahçı zekasını kullanır. Özellikle toplumsal karşıtlıklar deşilirken mizah ve yergi yararlı olur. Şairin derin duyarlığı, gür sesi, geniş soluğu, renkli hayali, işlek türkçesi ile diyalektik bir görüş ve insancıl bir bakışa yaslanan hayat ve edebiyat sevgisi, barış ve özgürlük tutkusu, devrim ve bağımsızlık özlemi birbiriyle kaynaşarak etkili bir bileşim meydana getirirler.'' (Asım Bezirci, 1970)

Ahmet Necdet,
Modern Türk Şiiri
Yönelimler, Tanıklıklar, Örnekler
Broy Yayınevi, Ekim 1993.
 
1  Acılara Tutunmak
2  Acıyı Bal Eyledik
3  Ağustos Şiiri
4  Akarsuya Bırakılan Mektup
5  Amenna
6  Anama Sitem
7  Aşk Şiiri:
8  Azime'li Temmuz Bildirisi 2
9  Bakma Turaç
10  Benden Bilmeyin
11  Borçlu
12  Çocuktan Al Haberi
13  Dar Açı
14  Değişmeyen
15  Demedim Ki
16  Duraktaki Işık
17  Filizkıran Fırtınası
18  Gecikmiş Suyabakan
19  Gökte Yıldız
20  Güç Olan
21  Haziranda Ölmek Zor
22  Işıklarla Oynamayın
23  Karagün Dostu
24  Karıma Altıncı Evlilik Yıldönümü Armağanı
25  Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin
26  Kocabebek
27  Koçero - Vatan Şiiri
28  Kötü Nokta
29  Masal Kokusu
30  Nurhak
31  Oranlama
32  Sivas Sabahı
33  Sonbahar Oluyorum
34  Suçu Asmak
35  Sürün Çocukları
36  Tanıklıklar'dan
37  Uçun Kuşlar
38  Yakaladım O Şafağı
39  Yıllar Sonra
40  Yineli
41  Yolcu
42  Zar

« Son Düzenleme: Aralık 29, 2008, 11:59:38 ös Gönderen: Kirlangic »


Aralık 30, 2008, 12:05:21 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Ağustos Şiiri

Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
Hep böyle havalar besler fırtınaları
Korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek
Duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
Alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim
Bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
Bir rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor
Esirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım
Geri dönsen bile ben artık o ben olmayacağım
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek

Ben mısralarımı kerpiç gecelerinden çekmişim
Beş numara lamba kaderi var mısralarımda benim
Deli çizgi gözlerimi kör etmiş, kör etmiş, kör etmiş
Göçmüş kıtalar üstünde kuşlar dönüyor garipsi
Çığlık çığlığa kuşlar dönüyor evcil ve tedirgin
Gök mavisi bir türkü dolanmış yüreciğime
Selsele yolculuklar tütüyor gözlerimde, neyleyim
İnsan demişim, kitap yüzlü insanlar demişim gidemiyorum

Kaderim kaderleri demişim güzelim
Sen olmasan ben böyle değildim
Böyle uysal ve kırılmış değildi şiirlerim
Bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek

Rüzgar gibi ağustos geçti ellerimizden
Meyvalar bizi bal renkli günahlara çağırıyorlar
Bir yanda yaşanmamış günlerin hırsı
Bir yanda boşa geçen gecelerin acısı
Malum o dramın en güzel perdesindeydik
Ağustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı
Göçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydik
Her gören didik didik bizi denetliyordu
Biz kendi derdimize düşmüştük

Orda da akşamlar olacak güzelim
Kanlı mendil gibi ağustos akşamları
Şu benim çektiklerimi görmeyeceksin
Belki yanında başkaları olacak
Belki düşlerine bile girmeyeceğim
Gün oldu acıların şiirini yaşadım
Gün oldu zehir gibi yokluğunu yaşadım
Bana sen ne diye duyurdun yalnızlığımı
Ne diye gurbet gibi mısralarıma sindin
Dokunsan parmaklarıma tutuşacağım

Yere batan şehrin tek yalnızıyım
Yüzyılın ağrısını anlayarak çekiyorum
Ekmeğime barut sinmiş bulanık özgürlükler
Tepmişim rahatımı, boynu bükük mutluluğumu
Yaşıyorsam erkekçe yaşıyorum

Düşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz
En güzel günlerinde gençliğimizin
Ölümden ötesini aklım almıyor
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
İstesek cenneti kurtarabiliriz
Ben bir ışık için tepmişim rahatımı
Bu güleç yüzlülerin, bu acı türkülerini
Bu yoksul yerleri anlayarak seviyorum
Delicesine anlayarak güzelim
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek.


Aralık 30, 2008, 12:15:36 öö
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Çocuktan Al Haberi

Çocuktan aldım haberi
yakın, diyor
güzel, diyor
dopdolu, diyor
iştecik, şuracıkta
iştecik yolu, diyor

Çocuktan aldım haberi
iyi, diyor
açık, diyor
kurtuluş, diyor
iştecik, şuracıkta
koş birazcık koş, diyor

Çocuktan aldım haberi
oh, diyor
tatlı, diyor
sıcacık, diyor
iştecik, şuracıkta
diren azıcık, diyor

Koştuk direndik yorulduk
Düştük anılar ırmağına ey çocuk
Bak işte kan içinde yumruğumuz
Belki senin hakkındır mutluluk



Aralık 30, 2008, 01:49:20 öö
Yanıtla #4
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Geçen sene bir gazetede çalışırken kendi kendime "Haziran'da Ölmek Zor" tandansı yaratmaya çalışmıştım. Hasan Hüseyin Korkmazgilcilik oynadım bir müddet. Sonra baktım ki hem çalıştığım gazetenin konusu deniz ticareti hem de son derece rahat bir ortamda çalışma şansım var, çok tadım kaçmıştı. Şöyle gaddar bir patron nasip  olmadı bana ne diyelim =) Bu da böyle bir anımdır.

"Acıyı Bal Eyledik" de yine çok sevdiğim bir şiiridir.
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Ağustos 30, 2009, 02:29:38 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz


bir oğlum olacak adı temmuz
uykusuz
korkusuz
beter mi beter
ben beynimi satarak yaşıyorum
o benden proleter

bir oğlum olacak adı temmuz
karataşın göbeğinde aşk
karataşın göbeğinde barış
karataş çatladı çatlayacak
bende bitmeyen kavga
onda yeniden başlayacak

bir oğlum olacak adı temmuz
öfkede benden fırtına
sevgide deniz
ne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun
ne kutupşafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin
temmuz gibi sıcak ve bereketli
temmuz gibi uçsuzbucaksız

bir oğlum olacak adı temmuz
dilinde en güzel sesi türkçemin
kulağı en yiğit şarkılarla delik
korkak bir merakla değil yıldızlı karanlığı
vivaldi'yi dinler gibi okuyup anlayacak
ve belki de sütdişleri sürerken balaban bir bursa şaftalisine
ay'dan kendi sesini dinleyecek
vahşi bir çiçek gibi açılmış gözleriyle

.................................................. .

karataşın göbeğinde aşk
karataşın göbeğinde barış
karataş çatladı çatlayacak
ben direndim yorulmadım

o yorulup yıkılmayacak

Hasan Hüseyin Korkmazgil


Şubat 18, 2011, 09:47:07 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi


Haziranda Ölmek Zor

orhan kemal'in güzel anısına

işten çıktım 
sokaktayım 
        elim yüzüm üstümbaşım gazete 
   

sokakta tank paleti 
sokakta düdük sesi 
sokakta tomson 
        sokağa çıkmak yasak 
   

sokaktayım 
gece leylâk 
       ve tomurcuk kokuyor 
yaralı bir şahin olmuş yüreğim 
uy anam anam 
haziranda ölmek zor! 
   

havada tüy 
havada kuş 
havada kuş soluğu kokusu 
hava leylâk 
       ve tomurcuk kokuyor 
ne anlar acılardan/güzel haziran 
ne anlar güzel bahar! 
kopuk bir kol sokakta 
              çırpınıp durur 
   

çalışmışım onbeş saat 
tükenmişim onbeş saat 
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım 
anama sövmüş patron 
       ter döktüğüm gazetede 
sıkmışım dişlerimi 
ıslıkla söylemişim umutlarımı 
             susarak söylemişim 
sıcak bir ev özlemişim 
sıcak bir yemek 
ve sıcacık bir yatakta 
             unutturan öpücükler 
çıkmışım bir kavgadan 
                    vurmuşum sokaklara 
   

sokakta tank paleti 
sokakta düdük sesi 
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki 
             dallarda insan iskeletleri 
   

asacaklar aydemir'i 
asacaklar gürcan'ı 
       belki başkalarını 
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim 
dökülüyor etlerim 
               sarı yapraklar gibi
 

asmak neyi kurtarır
       sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
               ne anlatır bir ağaç
hani rüzgâr
hani kuş
        hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?

asılmak sorun değil
        asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
               budur işte asıl sorun!
 

sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
             ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
        yağlı ipte sallanan morluğundan!

neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
                               kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
 

işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
        gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
              ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
                    gitme korkusu
ah desem
       eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
       tutuşacak soluğum

asmak neyi kurtarır
       öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
               güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
       ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
 

ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
                     bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
       n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
              ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

nerdeyim ben
nerdeyim ben
       nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
        kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
            göçen kim dünyamızdan?
 

asmak neyi kurtarır
       öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
       ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
              söyler hangi güzelliği?

kökü burda
        yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
       göçtü memet diye diye
              şafak vakti bir çınar
           silkeledi kuşlarını
                         güneşlerini:
«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
                                                                      memet!»

gece leylâk
       ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
       uy anam anam
       haziranda ölmek zor!
 

bu acılar
bu ağrılar
              bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?

kim bu korku
        kim bu umut
ne adına
              kim için?
 

«uyarına gelirse
       tepemde bir de çınar»
             demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki «manda gönü»
demek ki «şile bezi»
demek ki «yeşil biber»
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de «saman sarısı»
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
              geride kalanlara
 

nerdeyim ben
        nerdeyim?
kimsiniz siz
        kimsiniz?
 

yıllar var ki ter içinde
       taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
                      3 haziran '63'ü

bir kırmızı gül dalı 
                    şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
                    iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
       yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
              iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı 
                      nâzım ustanın
 

gece leylâk
       ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
              şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

1977


Şubat 18, 2011, 09:48:10 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Ben Haziran doğumluyum. Allah bilir ama Haziran'da ölmek istemem.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
10 Yanıt
21954 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 13, 2014, 04:46:22 ös
Gönderen: davut
19 Yanıt
19144 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 02, 2007, 12:00:59 ös
Gönderen: Fraternis
24 Yanıt
17885 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 06, 2011, 09:20:47 ös
Gönderen: NOSAM33
7 Yanıt
5679 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2008, 01:31:00 öö
Gönderen: blossom
0 Yanıt
2189 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 16, 2009, 09:45:07 öö
Gönderen: akasya
6 Yanıt
9963 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 13, 2010, 03:25:47 öö
Gönderen: amerbach
2 Yanıt
5784 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 03, 2011, 01:43:58 ös
Gönderen: Prometheus
11 Yanıt
5683 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2021, 10:30:19 ös
Gönderen: Behiye1921
Hasan

Başlatan MASON Uyeler

0 Yanıt
2141 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 25, 2012, 10:39:47 öö
Gönderen: MASON
8 Yanıt
5208 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 07, 2015, 03:49:50 ös
Gönderen: akılcıl