Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MASON MABEDİ NASIL BİR YERDİR? - 2  (Okunma sayısı 8134 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 08, 2010, 04:55:02 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Önceki bölümde ortaya attığım soru hâlâ yorum bekliyor. Bu arada ben konuya devam ediyorum.


Masonluğun simgesel derecelerinde çalışan bir locanın oturumlarını yapacağı mabedin, planda bir dik dörtgen şeklinde olması gerekir. Eni ile boyu arasındaki oran 1:2 olan, yani “yan yana bitiştirilmiş iki kare”den oluşan bir mabet, Masonluğun geleneklerine en uygun olanıdır. Ancak buna olanak varsa yapılır.

Yapısal olanak varsa, tavanın yüksek ve “kubbe” biçiminde olması yeğlenir; hem mabedin simgesel niteliğinden ötürü hem akustiğin daha iyi olabilmesi bakımından.

Mabedin kısa kenarlarına (elbette dikdörtgen şeklindeyse) doğu ve batı, uzun kenarlarına da güney ve kuzey denir. Ancak bunun yerleşiminin de yeryüzünün bu coğrafik yönlerine göre ayarlanması gerekmez. Masonluktaki diğer birçok öğe gibi, mabetteki yönler de tümüyle simgeseldir.

Tek bir kapı vardır. (Bazı yerlerde güvenlik açısından bir acil çıkış kapısı, ayrıca birtakım avadanlığın konduğu bir yan bölmeye geçiş amacıyla kullanılan kapılar bulunabilir elbette ama onlar mabedin işlevi bakımından kapıdan sayılmaz.)

Mabet kapısı batının tam ortasında olmalıdır. Bu da istenilen bir şeydir ama bazı yerlerde kullanılan binanın mimarisi nedeniyle gerçekleştirilemeyebilir. Bu nedenle kapı mimari olarak yan tarafta bulunsa bile, kapı ile mabedin girişi arasında bir koridor oluşturularak, “mabet girişi” olarak nitelenen yerin batı olarak anılan yönün tam ortasında olması sağlanır.

Şimdi o batı denilen yerdeki kapıdan içeriye girelim.

Buradan girerken en önemli öğe kapının her iki yanında görkemli birer süsleme sütunu olmasıdır. Hiç dikkatinizi çekti mi bilmem, tarih boyunca tüm kurumlarda önemli binaların giriş kapısının her iki yanına böyle iki sütun yerleştirilmiştir. Nitekim Masonlukta bir simge olarak çok önem verilen varsayımsal (gerçekten yapılmış olup olmadığı bilinmediği için) Süleyman Tapınağı’nın asal binasının giriş kapısının her iki yanına da böyle iki sütun dikilmiş olduğu anlatılır. Ancak Masonluktaki bazı uygulamalarda bu iki sütun, mimari olarak kapının dışına değil de hemen içine yerleştirilmiş de olabilir.

Mabet kapısının ölçüleri ne kadardır?... Bunun kesin bir kuralı yoktur. Mabedin kendisinin ölçüleri ne kadarsa onunla uyumludur. Bu da demektir ki bir mason mabedinin kesin ölçüleri yoktur. Bazı localar çok küçük sayılabilecek (diyelim ki 3mx6m ölçülerinde) bir mabette toplanır. Locanın üye sayısı çoksa küçük bir mabet yetişmeyebilir. Öte yandan, sadece locaların üye sayısı bakımından değil, büyük loca törenlerinin yapılması için “devasa” denilebilecek boyutta mabetler de vardır. [Buraya dünya yüzünde çeşitli yerlerde bulunan böyle çok büyük mabetlerin resimlerini de koymak isterdim ama ne yazık ki forum kuralları buna elvermiyor.]

Bu bağlamda birçok büyük locanın bir uygulaması vardır. Eğer çok sayıda masonun katılacağı bir tören düzenlenecekse, büyük locanın buna elverişli boyda bir mabedi yoksa, bir başka yerde büyük bir salon kiralanır (diyelim ki bir otelin balo salonu) ve orada Masonluğun geleneklerine uygun mabet dekorasyonu yapılır.

Şimdi o kocaman ve görkemli iki sütunun arasından geçerek mabet kapısından içeriye girelim.

Burası, ilk girişte fark edemesek bile aslında birbirine bitişik iki bölümden oluşur. Masonlukta “doğu”dan söz edilince, bu sadece dikdörtgen şeklindeki bu salonun kısa kenarlarından biri değil, o yandaki bölümdür. Burası genellikle mabedin diğer bölümünden biraz daha yüksek yapılır; bir platform ya da sahne gibi. Bunun tam ortasında toplantıyı yönetecek olan masonun (bir locadan söz ediyorsak üstad-ı muhteremin) arkasında oturacağı kürsü vardır. Bazı uygulamalarda Doğuda boydan boya bir platform yoktur ama o kürsü mutlaka mabedin zemininden daha yüksek bir noktaya yerleştirilmiştir. Ancak bu kürsünün yerinin fiziksel olarak en yüksek noktada tutulamadığı büyük mabetler de vardır. Çünkü az sonra değineceğim oturma yerleri bir “amfi” biçiminde düzenlenmiştir ve bu nedenle o kürsü amfinin arka sıralarından daha aşağıda kalabilir. Sanırım çaresiz.!

Bazı mabetlerde mimari bakımdan tavanın yüksekliği, doğu bölümüyle mabedin diğer bölümü arasında yeterince fark sağlanmasına elvermez. Bu durumda doğu bölmesi ancak “simgesel” denilebilecek bir biçimde mabedin diğer bölümüne oranla yükseltilir. Masonlar, yerel olanakların zorladığı bu gibi düzenlemeleri toleransla karşılar; olabilenle yetinmek zorunda kaldıkları sürece.

Çırak derecesinde yapılan bir çalışmada mabedin kuzeyi, simgesel olarak güneye oranla daha dardır. Bu nedenle -her ne kadar çırak derecesindeki kardeşlerin yanı sıra kalfa ve üstat derecesindeki kardeşler de kuzey sütununda oturabilirler ve kuzey sütununda daha çok oturma yerine gereksinme duyulabilirse de- kuzeyde güneyde olduğundan daha az oturma yeri bulunması gerekir.

Çoğu uygulamalarda doğunun ortasındaki bu kürsü “üçgen prizma” şeklindedir. Her iki yanına da koltuk ya da sandalyeler yerleştirilmiştir. Burası, Masonluktaki protokol kuralları uyarınca “bir toplantıda doğuda oturması gereken masonlar” için ayrılmıştır. (Bunun sağ ve sol yanları bakımından bir ayırım da var ama burada o ayrıntılara girmemiz gerekmiyor.)

Protokolde yer alanlar ile görevliler dışında kalan masonlar (bir toplantıda çoğunluğu genellikle onlar oluşturur) mabedin güneyi ve kuzeyi boyunca yerleştirilmiş sandalye ya da sıralarda oturur. Bu bağlamda yine kaç oturma yeri bulunacağı, bunların kaç sıra olarak düzenleneceği, arka sıraların öndekilerden daha yüksek olup olmayacağı, mimari özelliklere ve olanaklara bağlıdır.

Bir locada üstad-ı muhteremin iki yardımcısının bulunduğunu, bu görevlilerin Birinci Nazır ve İkinci Nazır olarak anıldıklarını biliyoruz. İşte bu iki görevlinin de toplantılarda arkasında oturdukları birer kürsüsü vardır ve genellikle bunlar da üçgen prizma biçimindedir. Bu kürsülerin mabetteki yerleri bakımından değişik uygulamalar varsa da; en sık görülen yerleştirmelerden biri nazırların kapıdan girişi rahat bırakacak şekilde batıda, yüzleri doğuya dönük olarak oturmaları, bir diğeri de birinin kapıdan girişe göre solda gene yüzü doğuya dönük olarak otururken ötekinin güneyin tam ortasında yüzü kuzeye dönük olarak yer almasıdır. (Bu yerleşimlerin kendilerine göre gerekçeleri de vardır ama burada konumuzun dışında kalıyor.)

Locanın diğer görevlilerinin de mabette oturacakları belli yerler vardır. Bunlar, tercihe ve uygulanan ritüelin gerekleri uyarınca bir büyük locadan diğerine değişik olabilmektedir. Hiçbir uygulamada değişmeyen, İç Koruyucu ya da Dahili Muhafız olarak anılan görevlinin yerinin, giriş kapısının hemen yanında oluşudur; çünkü bu görevli yetkili olmayanların mabede girişlerini önlemekle yükümlüdür.

Diğer görevlilerden en az ikisinin daha arkasında oturduğu birer masa vardır. Bunlar locanın yazı işlerini yürüten sekreter ile locanın parasal işlerini yürüten ve genellikle Hazine Emini olarak anılan görevlisidir. Görevleri gereği önlerinde bir masa bulunması zorunludur; başka bir nedenden ötürü değil. (Şu Hazine Emini unvanını da yadırgıyorum aslında. Fransızcadaki Trésorier, İngilizcedeki Treasurer ya da Almancadaki Schatzmeister sözcüklerinin eski Türkçedeki karşılığı Haznedar olabilirdi ama bugün buna Hazine Emini denilmesi bana pek bir garip geliyor; sanki ortada korunmakta olan bir “hazine” varmış gibi.)





Böylece bir mason mabedinin nasıl bir yer olduğunu görmüş olduk. Ancak bunlar bize pek bir şey anlatmadı. Sıradan bir salon… Elbette bir de dekorasyonundan söz etmeliyiz ki, oraya niçin mason mabedi denildiğini anlayabilelim ve «İşte, tamam, burası bir mason mabedidir.» diyebilelim. Yoksa burası henüz bir mason mabedi değil.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
715 Yanıt
841283 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 16, 2022, 01:01:59 öö
Gönderen: Behiye1921
O NASIL BAŞARDI?

Başlatan Ittihatci « 1 2 3 » Mustafa Kemal Ataturk

22 Yanıt
13384 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 06, 2007, 01:58:35 ös
Gönderen: Ittihatci
0 Yanıt
4137 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 31, 2009, 06:13:01 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4597 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2010, 08:39:58 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3810 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 06, 2010, 09:11:18 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3141 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 07, 2010, 03:42:26 ös
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
11570 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2010, 08:37:31 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
6073 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 11, 2010, 04:33:45 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
3221 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 26, 2012, 01:08:58 öö
Gönderen: Alşah
15 Yanıt
7901 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 26, 2014, 10:37:24 öö
Gönderen: Spock