Bu konuyu incelerken, önce bağnazlık kavramını gözden geçirmekte yarar olduğunu belirtmiştim.
Bağnazlık (taassup) nedir?
Belki forumun önceki birçok iletisinde bilmem kaç kere tanımlanmıştır ama ben de bir tanım yapayım:
“Bir inancı, bir ideoloji ya da ülküyü, bir gelenek ya da göreneği, bir toplum yaşayış biçimi ya da töreyi, bir ilke ya da bilgiyi, bir düşünce ya da yorumu körü körüne ve aşırı ölçüde inatla savunmak, o konuda ondan başkasını ya da başka türlüsünü benimseyebilme eğilimini kesinlikle gösterememek”
Oldu mu? Yoksa çok uzun mu oldu? Her şeyi kapsayabileceğini göstermek için uzun tuttum. Kimileri bu tutumun sadece din ve inanç alanında geçerli olduğunu sanır; oysa değil. Kendini öncelikle dinsel inanç alanında gösterir ama o kadarla sınırlı kalmıyor. Toplumsal yaşamın her alanında, politikada, ekonomide, meslek ve işte, sosyal ilişkilerde hatta bilim ve sanatta bile bağnazca tutum ve davranışlar ile karşılaşılabiliyor.
Bağnazlığın özelliğini nasıl oltaya koyabiliriz?
Gelişime, değişime, yenileşmeye, evrime karşıdır. Olanı olduğu gibi korumayı öngörür ama tutuculuk (muhafazakârlık) ile özdeş ya da eş anlamlı değildir.
İşti bu çok önemli… Bu iki kavramın farkını iyi anlamalı.
Tutuculuk, geçmişin deneyimleri ve bilgi birikimi üzerine kuruludur. O deniyim ve bilgi birikimine sonuna dek güvenilir. Olanın olduğu gibi korunması ve sürdürmesi eğilimi güdülür. Değişim önerileri kuşkuyla karşılanır. Ancak şu da var ki benimsenen her ne ise, eleştirilebilir. Değişime karşı kapı bırakılır; açık olmasa da aralık bir biçimde.
Bağnazlıkta ise eleştiriye hiç dayanılamaz. Tutuculuk aşırılığa götürülür. Savunma saldırı ile yapılır.
Bağnazlıkta, akıl kullanmak, olayları ve gerçekleri bilgi ve erdemle değerlendirmek söz konusu değildir. Bunun yapılamayışının nedeni, bağnaz kişinin tutumunun birtakım peşin ve değiştirilemez “doğru ve yanlış” ya da “iyi ve kötü” yargıları üzerine oturtulmuş olmasıdır.
Peki nereden kaynaklanır bağnazlık?
Bunun kökeninde, korku, yeteneksizlik, beceriksizlik, kendine güvensizlik ya da bunların bencillik ve çıkarcılık ile olan bir karışımı vardır.
Hani Masonluktaki özgürlük anlayışını konu ettiğimde “özgür düşünce” kavramının bir tanımını yapmıştım ya!... Onu anımsayın lütfen. Okumamışsanız bir göz atın.
Bağnazlık, özgür düşüncenin tam karşıtıdır.
Bu bakımdan bağnazlık dogma ile sıkı sıkıya bağdaşır. O nedenle bağnazlığın tanımını şöyle de yapabiliriz: “Her zaman ve her ortamda, her koşul altında dogmayı koruma, yüceltme ve savunma; dogma karşıtlarına da saldırma”
Bağnaz bir insan, bir gün bu tutumunun yanlış olduğunun bilincine varsa bile kendini bundan kurtaramaz. Amansız ve tedavisi olmayan bir hastalık gibidir bu. İnandıklarıyla kaynaşamayacak her yeni düşünü, kafa yapısını değiştirmeyi gerektirir. O ise, bunu hiç istemez. Özellikle vicdan özgürlüğünün kullanılmasından çok rahatsız olur. Zaten bu nedenle bağnazlık kendini özellikle dinsel alanda gösterir. O, kendi inanç ve alışkanlıklarının doğruluğuna herhangi bir kuşku konduran düşünülere düşmandır. Onlarla savaşmayı, kendi varlığının zorunlu koşulu olarak görür.
Tüm bunların üzerine işin ilginç bir yanı da ne, biliyor musunuz?
Bağnaz bir kişi de bağnazlığa karşı olduğunu söyler.
Bu kavram üzerinde böyle durduktan sonra, şimdi Masonlukta “vicdan özgürlüğü” konusunda nasıl bir tavır takınıldığını görmeye gelebiliriz.