Kardeşlik, bir karında beraber bulunmuş ve aynı karında var olmuş demek değildir. Baba bir olur da, karınlar farklı olursa da insan yine kardeş olabilir. Ancak aynı karında oluşan kardeşlikler diğerine göre daha sıkıdır. Genelde anne bir olduğu için, aynı rahimden oluşan kardeşliklerin diğerine göre daha çok benzerlik gösterdiği söylenir.. Tabi hep öyle olacak da değildir. Her iki kardeşlik türlerinde de farklılıklar, ayrışmalar ve çatışmalar doğabilir. Onun icin ben, Masonluktaki kardeşliği annenin ve babanın bir olduğu kardeşliğe benzetiyorum.
Masonlukta üvey kardeş de, üvey kardeş muamelesi de olmaz. Herkes özdür.
Ancak her yerde olduğu gibi hala Kabil'ler var.Bunun delili Habil'in daha kurumayan yerdeki o taze kanıdır.
Bunu önemseyelim, ıskalamayalım diyorum. Aramıza kardeş alırken dikkat edelim. Çünkü kardeşlik ruhunu anlamadığımız zaman bir çok olumsuzluklarla karşılaşırız. Ölü dudaklarımızdan mor sineklerin konup kalkmasını istemiyorsak, birbirimizi önce kardeş görmeli, sonra da o kardeşliği ta ciğerimizde bütün gerekliliği ile hissetmeliyiz.Aramızda olan kardeşlerimizin de aynı hissi taşıdığından emin olmalıyız.
Elektra, kendisini var edeni,sırf kıskandığı için yok edebiliyor ve onu öldürmek isteyebiliyorsa, kardeşler de aynı yuvadan olduklarını yok etmek isteyebilir. Kardeş de, kardeşini çekemediği için onu bir yerde bırakıp kaybolmasına göz yumabilir. Olmaz demeyin, dünyada bu örnekleri çoğu kez yaşadık. 5 yaşındaki kardeşler birbirlerini boğmak, birbirlerini yok etmek istedi. Ve biz bu olanları da sonra hayretle izlemedik mi ?
Kardeşin kardeşi katlettiği böyle bir tarihten geldik. Öyle olunca kardeşliğin de ne demek olduğunu tam bilemedik.
Sonra Kardeşlik ülkü oldu. Hiç olmaması gerekirken. ..
Bütün bu olan bitenler bizlere kardeşliğin kalıtımla olmayacağını, onun sevgi ile, ilişkiler yoluyla yükselebileceğini öğretti. Aynı zamanda bütün bu sonradan oluşması gereken bağlar sağlıklı bir şekilde oluşamazsa her ne kadar kardeş de olsak 3 metrekare toprak için birbirimizi kurşunlayabileceğimizi gördük. Çünkü kardeşlikte önemli olan farkına varmadan oluşan sevgi değildir ; bilinçli inşa edilen sevgidir. Kuru da degildir o sevgi. Tezahürleri vardır ; sadakat,fedakarlık ve ilgi olmalıdır. Bunlar olmadıkça aynı karından olanların bile hiçbir zaman kardeş olamayacağına şahitlik ettik. Onlar öyle sanır ama, sadece birer akraba kalırlar. Aynı karından veya aynı babadan olmayan kişilerde bu tezahürler yerine gelince de tam kardeşliği sağlamış olurlar.
Çünkü onlarınki artık kan bağı değil, sevgi bağı olmuştu...
Bu durum Masonlukta da çok farklı değildir. Kardeşlik bir ülküdür ve peşinden gidilir. İki gerçek kardeş, harici hayatta birbirlerine sıkı sıkıya sarılmazsa da Mason olduklarında birbirleri ile olan kardeşlik ilişkileri eskiye nazaran daha da pekişir. Pekişmelidir.. Çünkü kendisinin içinde bulunduğu rahim değişmiş ; artık farklı bir dünyaya gözlerini açmıştır.
O yeni rahmin oksijen tüpü ise işte o bahsettiğimiz kardeşliktir olmuştur. O ülküye ulaşabilmek için o tüpü sırtından eksik etmemelidir.
Kaldı ki, farklı rahimlerden, farklı kültürlerden, farklı ırklardan gelen insanlar da Masonluk çatısı altında bir araya gelebilir. O gelenler de aynı hassasiyetle hareket etmelidir. Çünkü onların da rahmi artık bir olmuş ve birlik olmuştur. O çatının altında durdukları müddetçe aynı damarlarla birbirlerini besleyip birbirlerine hayat vermeleri gerekir. Birbirlerine sahip çıkmalı, birinin parmağı acıdığı zaman diğerinin de parmağı acımalı, diğeri de aynı duyguyu hissedebilmelidir.
Her şeyden önemlisi kendini kardeşi için ateşe atabilmeli ; sorana da ''kardeşimin feryadını duydum'' diyebilmelidir.
İşte, kardeşlik o feryattır.
O feryadı duymayanlar,duyumsamayanlar bırakalım siyah ırk , beyaz ırkı ; esmer olduğu için bile kardeşine sevgi veremez.. Kardeşinin esmer olduğu için işe yarayamayacağını düşünebilir. O feryadı duymayanlar aynı meslekten olmadığı için bile onu kardeşi olarak göremeyebilir. Yani kısacası kardeşini, kardeş olduğu müddetçe koşulsuz kabul etmeyip, ona kucak açmayabilir.
Bütün bunlar olmalı ki önce bir tohum atılabilsin. O tohum atılmazsa,bu kardeşlik anlayışı yerine oturmazsa, meclis kürsüsünden bağıran vekillere döneriz :
''Ben kardeşlik değil, eşitlik istiyorum'' dersin de kimsecikler duymaz.