Konu: Görev Duygusu
Görev, önemi bilinçle kavranarak, isteyerek ve içtenlikle üstlenilerek yapılan ya da yerine getirilen iştir.
Bu bakımdan “ödev”den biraz farklıdır. Çünkü ödev, istense de istenmese de yapılır, yapılması gerekir.
Bu yüzden bir görevin gerektiğince yerine getirilmesi ve sonucunda başarıya ulaştırılması, görev duygusuna sahip olmaya bağlıdır.
Dolayısıyla görev duygusu, görevin önemini, değerini ve yararını benimsemektir.
Masonlukta bir masonun görevleri ikiye ayrılabilir:
a) Kendisine karşı olan görevleri,
b) Topluma karşı ya da toplum ile bağlantılı görevleri
Bu arada bir diğeri daha var elbette… O da Masonluktaki örgütlenme sistemi uyarınca “yönetimsel” nitelikli bir görev almak… Bu da görev duygusuyla yerine getirilmeli çünkü bir ödev değil görev. Ancak bunun Masonluktaki töre ya da mason töresi ile ilgisi yok.
Bir masonun kendine karşı olan görevleri nelerdir?
Bunlar saymakla zor biter. En önemlilerine değineyim:
1. Öz varlığını (nefsini) kötü alışkanlıklardan, dogma ve boş/batıl inançlardan, gururdan, kibirden, bencillik ve üstünlük tutkularından, ön yargılardan arındırmaya çalışmak;
2. Gerçeklerin araştırılmasında bilimsel yöntemi ve akıl verilerini öncelikli tutmak; bir yandan bilgilerini artırıp geliştirirken diğer yandan da töresel ve ruhsal bakımdan olgunlaşmaya çalışmak;
3. Olumlu bireysel niteliklerini (erdemlerini) geliştirip olgunlaştırmaya uğraşırken, sürekli öz eleştiri yapmak; yanlış ve yanılgılarını saptayıp, gidermeye/azaltmaya çalışmak.
Bir diğer açıdan bin masonun görevlerini özetlemek hatta tek sözcük çerçevesi kapsamında toplamak gerekecek olursa, şöyle diyebiliriz: ÇALIŞMAK.
Ardından ikincisi… Ancak ben derim ki, bunlardan birincisi olmadan ikincisi hemen hiçbir anlam ve değer taşımaz.
DİKKAT!... Burası çok önemli….
Çok zaman Masonluğun diğer birtakım kurumlardan ne farkı olduğu sorulur. Ezoterik nitelikli kurumlardan ne farkı var? Sosyal kurumlardan ne farkı var?
Ezoterik nitelikli kurumların çoğu, üyelerinden yukarıda özetle belirtmiş olduğum çalışmaları yapmasını bekler, onu kendi ilkeleri doğrultusunda buna yöneltir. Dolayısıyla amacı bireysel boyuttadır.
Sosyal nitelikli kurumların çoğu ise belirlemiş olduğu amaca, bunun ne denli gerçekleştirildiğine yani sonuca bakar. Üyelerinin bireysel niteliklerini önemsemez çünkü buna gerek yoktur,
Masonluk işte bu ikisini birden bünyesinde topluyor. Toplumsal nitelikli, topluma yönelik bir amacı var ama bunun benimsenen ilkeler doğrultusunda kendini yetiştirmiş, görev duygusunu edinmiş masonlarca yapılması öngörülüyor.
Dolayısıyla bir masonun topluma karşı ya da toplum ile bağlantılı olan en önemli görevlerine bakacak olursak, bunun öyle içinde yaşanılan toplumdan değil önce ailesinden başladığını görürüz. Bu görev, üyesi olduğu mason kuruluşu ile birlikte tüm yakın çevresini kapsar. Oradan yurduna sonra tüm insanlığa doğru uzanır.
Bunu tek sözcükle dile getiremiyorum ama şöyle özetleyebilirim: Kendisi için istediği her şeyi başkaları için de istemek, böylece toplumsal düzeyde evrim doğrultusunda ilerleme sağlanması için katkıda bulunmak üzere çaba göstermek….
Bu da görev duygusuna sahip olmayı gerektirmez mi?
Bir de şu soru: Acaba görev duygusuna sahip olmak yeter mi?