Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MASONLUK DEĞERLERİ – Bir yanıtın üçüncü bölümü  (Okunma sayısı 6283 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 23, 2010, 11:06:04 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Önce yine ilgili linki vereyim:

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=3299.0#quickreply


Sayın SkullG, Türkiye’de şu anda Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin iki yüksek konseyi belirttikten sonra bunlardan Süprem Konsey adını taşıyanın tanınmamışlarla ilişkili olduğunu söyleyerek, “hatta tüm dünyada kullanılan Deus meumque Jus özdeyişini Laicus, Humanitas, Scienti şeklinde değiştirecek kadar farklılaşmışlardır.” demiş ve “bu ritin ülkemizdeki düzenli tek temsilcisi de Yüksek Şura'dır” diye bir ekleme yapmış.

Burada iki ayrı konu var. Biri Türkiye’de bu ritin yüksek konsey oluşumuyla bağlantılı, diğeri de yapılmış olan şu değişiklik.

Önce örgütsel konuya bakalım.

1968 yılına kadar Türkiye’de tek bir yüksek konsey vardı. Ben de Sayın SkullG gibi “yüksek konsey” terimini kullanıyorum ama aslında kullanılan terim kimi zaman Fransızcadan alıntı “Süprem Konsey” kimi zaman ise Osmanlıca Şurayı Ali’nin (A üzerinde şapka var) yarım burçak Türkçeye dönüştürülmüş biçimi “Yüksek Şûra” idi. Şimdilerde bereket bu örgütlerden biri önceki, diğeri sonrakini kullanıyor da karışıklık olmuyor.

Sayın SkullG bir de “tanınmamışlar” sözünü kullanmış. Bununla demek istediği, İngiltere Birleşik Büyük Locası’nca tanınmamış olanlar. Burada elbette ki konu Büyük loca boyutunda.

Türkiye’de Masonluk 1966 yılında ikiye bölündü. Daha doğrusu o tarihte kimi masonlar HKEMBL’ndan ayrılarak bir başka büyük loca kurdu. Sayın SkullG’nin “tanınmamışlar” dediği işte o ikinci büyük loca; hani daha sonra ÖMBL adını almış olanı.

Peki o tarihte HKEMBL “tanınmış” mıydı?

Ha, 1965 yılında İskoçya’dan birileri gelmiş ve büyük locanın genel kurul toplantısında paldır küldür bir tür konsekrasyon töreni yapılmış. O tarihte kıyametler kopmasın diye de bu tören gündemde “tanışma töreni” olarak gösterilmiş.

Böylece HKEMBL “tanınmış” mı olmuş?...

Öyle olsaydı, İngiltere Birleşik Büyük Locası anında HKEMBL’nı düzenli bir büyük loca olarak tanıyıverirdi. Yapmadı. HKEMBL’nın o tarihteki üst düzey yöneticilerini bunu sağlayabilmek için bir uydurma gerekçe göstermeye zorladı. Şayet o uydurma gerekçe de bir rastlantı olarak bunamasaydı ne yapacaklardı bilmem!

Bu iş 1970 yılına kadar sürdü.

Önceleri HKEMBL üyesi olarak kalmış yüksek dereceli masonlar, eskiden olduğu gibi tek olan yüksek konseyin yönetimindeki atölye çalışmalarına devam ediyordu. Ancak şunu da unutmayalım: Masonluktaki bu bölünme olayı sadece HKEMBL içindeki bir sorun değildi. Buna bir de büyük locanın Yüksek Şûra ile uyuşmazlığı ekleniyordu ki, bu ikincisiydi asıl sorun olan. Üstelik Yüksek Şûra, büyük loca ile olan ilişkisini (konkordato diye anılan sözleşmeyi tek yönlü olarak feshederek) kesivermiş, hemen ardından da Türkiye Büyük Mason Mahfili adı altında kurulmuş olan yeni büyük locayla anlaşıvermişti.

Bu kadarla kalsa iyi… Bu yeni büyük locanın İstanbul’daki beş locası, Yüksek Şûra’nın binasında çalışmaya başlamıştı. Orası yeni büyük locanın da merkezi edinilmişti.

Kaldı ki Yüksek Şûra’nın kendi içinde de sorunlar vardı çünkü tüm bu anlaşmazlıkta karşı cephelerde yer alanların kimisi 33. derecede masondu. Biraz dahasını da ekleyeyim: 1965 yılındaki olayların ilk aşamasında HKEMBL Büyük Üstadı olan Ekrem Tok da 33. derecede bir masondu ve Yüksek Şûra ona tutum ve davranışlarından ötürü bir yıl uzaklaştırma cezası vermişti.

Olayların ne kadar saçma sapan bir şekilde, ne denli Masonluğun ruhuna aykırı bir tarzda yürümüş olduğunu görebiliyor musunuz? Bereket ben burada ayrıntılara girmiyorum. Yoksa “Yazıklar olsun bu masonlara.” denilmesi işten bile olmaz.

HKEMBL bu duruma dayanabilir miydi? Aldırış etmeyebilir miydi? Belki. Fakat dayanamadı. Üyelerinin o binaya gitmelerini, daha doğrusu yüksek derece atölyelerinin toplantılarına katılmalarını yasakladı.

Masonlukta böyle bir yasaklama getirilebilir mi?

Bu sorunun yanıtını veremem. Getirilmiş.

Yine bir yorum: Getirilmiş olan bu yasaklamanın ardında bir başka gerekçe vardı. Başta Ekrem Tok olmak üzere Yüksek Şûra ile uyuşmazlığa düşmüş olan 33. derecedeki masonların bu örgütten ayrılarak, gidip kendi başlarına bir diğer yüksek konsey kurmaları.

Öyle yaptılar. İşte Türkiye’deki ikinci yüksek konsey böyle doğdu.

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin evrensel kuralları uyarınca (bu anayasasında da yazılı) ABD dışında her ülkede sadece tek bir yüksek konsey kurulabilir.

Demek ki Türkiye’de tek bir yüksek konsey olabilir. Bunlardan bir teki geçerli, öteki değil.

Şu anlattığım olaylar dizisi üzerine hangisi geçerli?

ABD hariç başta ülkelerde bu ritin tek bir yüksek konseyi mi var? Hayır. Ritin bu kuralı çoktan çiğnenmiş.

Ancak şunu da teslim etmek gerekir ki, uluslar arası ilişkiler bakımından ikinci yüksek konsey, öncekinden çok daha başarılı oldu ve başka ülkelerdeki yüksek konseylerden çok daha fazlasıyla tanışma sağladı.

Bunun gerekçesi önceki yüksek konseyin yani şimdilerde Süprem Konsey olarak anılan örgütün düzenini yitirmiş olması, asıl ikincisinin yani Yüksek Şûra olarak anılanın düzenli oluşu değil mi?

Öyle denir ama ilgisi yok. Onların berikilerden daha etkin, daha çalışkan, daha girişimci ve uluslar arası düzeydeki tanınma olayına çok daha fazla önem vermiş olması.

Öteki deyişe gelince söylenilen söz şöyle: “Bir yüksek konsey, tabanını düzenli bir büyük locaya bağlamalı, üyelerini düzenli bir büyük locadan almalıdır. Süprem Konsey, bu olanağı yitirmiş olduğu için düzenini yitirmiştir.”

Buna bakılınca şöyle bir yorum yapılabilir: Demek ki HKEMBL Süprem Konsey’in (aslında o tarihlerde Yüksek Şûra deniyordu) düzenini yitirtmiştir.”

Olur mu?

Olmaz.

Niçin olmaz?

Çünkü Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin tüm dünya çapında geçerli olun ve geçerliliği süren yasası uyarınca bir yüksek konsey var olabilmek için Masonluğun simgesel derecelerinde çalışmakta olan herhangi bir büyük loca ile ilişki içinde olma ya da üyelerini öyle bir kaynaktan alma gereksinmesini duymaz. Bu ritin yönetimi demokratik değil, otokratiktir. Şayet bir yüksek konsey varsa, atölye çalışmaları yapılabilir. Atölyeleri ise yüksek konsey kendisi gördüğü gerek üzerine kurar ve yönlendirir. Hiçbir atölye olmasa bile ortada 33. derecede 9 mason bulunduğu sürece yüksek konseyin varlığı sürer. Bu iş tabandan tavana doğru değil, tavandan tabana doğru yürür.

Dolayısıyla bu işi acaba şöyle bir sonuca bağlasak nasıl olur?

Önce şu tanınmışlık, tanınmamışlık, dolayısıyla düzenlilik (muntazamlık), düzensizlik (gayri muntazamlık) gibi kavramları, hiç olmazsa Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile bağlantılı olan bir irdelemede bir yana bırakalım çünkü ilgisi yok.

Sonra dünyadaki genel eğilime şöyle bir bakalım ve soralım: Niçin bu ritin sadece ABD’nde iki yüksek konseyi olabiliyor da ötekilerde sadece bir tane?

ABD çok büyük olduğu için mi?... Hayır.

Bu ritin ilk yüksek konseyi orada kurulmuş olduğu için mi?... Hayır.

Bu ritin 1786 tarihli olduğu söylenen ama aslında öyle olmadığı da açıkça kanıtlanmış ve ancak 1830’lu yıllarda ortaya çıkan anayasası düzenlenirken, zaten ABD’nde kurulmuş bulunan iki yüksek konsey olduğu için…

Dolayısıyla başka ülkelerde kurulmuş olan ikinci yüksek konsey de birincisi gibi ritin kendi açısından egemen otoritesi sayılabilir mi?... Mantıken evet.

Bu durum Türkiye için de geçerle olabilir mi?... Elbette.

Türkiye’deki 33. dereceli bir mason, üyesi olduğu yüksek konseyden ayrılıp, yanında kendisiyle birlikte gelen başka hiçbir 33. derecedeki mason olmasa bile, kendi başına yeni bir yüksek konsey kurabilir mi?... Evet.

Şu halde Türkiye’deki her iki yüksek konsey de tutum ve uygulama tarzları arasında farklar bulunduğuna göre Masonluğun genel yararları açısından hem geçerli hem yararlı sayılabilir mi?... EVET!


Çok yazdım değil mi? Sayın SkullG’nin bu başlık altında eleştireceğim öteki konusuna gelemedim bile. Onu bir sonraki yazıma bırakıyorum.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 23, 2010, 07:11:23 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Ayrıntılara girmeniz biz mason olmayanlar için daha iyi olacağı kanaatindeyim. Yazılarınızda sanırım kinayeli bir şekilde Yüksek Şura'ya dokundurma yaptığınızı sezinliyorum. ABD'de 2 tane Skoç Riti yapılanmasının en büyük sebebinin İngiltere olduğu düşüncesindeyim. Normalde her ülkede 1 tane olması gerekirken 2 tane olmuş, detaylarını sizden öğrenebiliriz.

Alıntı
Türkiye’deki 33. dereceli bir mason, üyesi olduğu yüksek konseyden ayrılıp, yanında kendisiyle birlikte gelen başka hiçbir 33. derecedeki mason olmasa bile, kendi başına yeni bir yüksek konsey kurabilir mi?... Evet.

Bu maddeyi biraz daha açabilir misiniz?

Günümüzdeki Yüksek Şura ve Süprem Konsey yapıları kendilerini topluma neden tanıtmazlar ve garip bir şekilde sessizliğe bürünürler. Yurtdışındaki denk örgütler birçok organizasyonlar yapmakta, dergiler, röportajlar hatta Localarını tanıtmalarına karşın ülkemizdeki yapılar ise derin bir sessizliğe büründüklerini söyleyebilirim. Ülke insanının 2 tane Şura olduğunu bile bildiklerinden emin değilim, hatta %99'u bilmiyor diyebilirim. Belki bu ketumiyet Masonların tanınmasına olumsuz imajlar katmıştır.

Açılım Politikalarını gözden geçirmekte ve azami süratte uygulamakta yarar vardır. Örnek: Remzi Sanver


Kasım 24, 2010, 08:03:04 öö
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Elbette ayrıntıya girilebilir ama o zaman konuyu Türkiye'de Masonluk genel başlığından çıkarıp Evrensel masonluk bölümündeki Dünya Masonluk Tarihi bölümüne taşımak gerekir. Nitekim yanlış hatırlamıyorsam Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin tarihçesini anlattığım bir yazı dizimde buna da yer vermiştim. Çok kısa bir özeti şöyle yapabilirim: Amerika kıtasına Masonluğu ilk kez Fransızlar götürdü. Charleston'daki ilk yüksek konseyi de 1801 yılında ağırlıklı olarak Fransız kökenli masonlar kurdu. Ancak bu sıralarda kuzey eyaletlerinde İngiliz ve İskoçlar geniş çapta yerleşmeye başlamıştı. O çevrede ise Cernauizm adlı bir diğer sistem yürümekteydi. İngiliz masonlar kendi aralarında da çekişme içindeydi. 1813 yılında İngiltere Birleşik Büyük Locası kurulunca, onlar da kendi yüksek konseylerini kurdu.


İkinci soruya gelelim:

Masonlukta etkin çalışmalarda bulunan örgütler büyük loca ve benzerleridir. Yüksek derecelerdeki çalışmaları düzenleyen yüksek konseyler ise, deyiş yerindeyse Masonluğun felsefesiyle uğraşır ve toplumsal ortamda pek sesleri duyulmaz. Örneğin yurdumuzdaki üç büyük locadan ikisinin birer web sitesi vardır ama yüksek konseylerin yooktur. Büyük locaların yayınları vardır ama yüksek konseylerin yayınları sadece kendi üyeleri içindir. Bir diğer deyişle, yüksek konseylerin çalışmalarını kendi kabukları içinde sürdürdüklerini söyleyebiliriz. Bunun böyle olmadığı bir durum ancak Masonluğun simgesel derecelerinin de ritin otoritesinin egemenliği altında olması halinde görülebilir. Fakat değişen bir şey olmaz. Büyük locaların etkinlikleri, -eğer yeterince etkinlik gösterebiliyorlarsa- Masonluğun toplum içindeki tanıtımı bakımından yeterlidir.

       
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 24, 2010, 10:31:23 öö
Yanıtla #3
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Bu konuda cevap verebilirim. Ama daha önce Turkiye Masonluk tarihinde sn ADAMin açtığı bir konuda tarihlerle bir sıralama yapmıştım.

Ben bir şey soracağım, bilmediğimden degil de buna  Saygideger ADAMin cevap vermesinin daha doğru olacağını düşündüğümden. Buyuk Loca nezdinde bireysel düzenini yitirmiş, Loca tarafından duzensiz ilan Edilmis bir Mason, Felsefi Derecelere de devam eden birisiyse, bu düzensizlik Ritteki durumunu etkiler mi?
Tam tersi durumda yani Yuksek Konsey tarafından diyelimki ilişiği kesilen ya da 1 yil atelye çalısmalarına katılmaktan men edilen bir Mason, Locasi nezdinde durumunda bir degisiklik olur mu?

Saygılarımla.


Kasım 24, 2010, 11:21:44 öö
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın SkullG'nin bu sorusu bir başka konunun ortaya konulmasının istemi gibi geldi bana... Türk Masonluğu'nun tarihinde, 1966 yılında bu bağlamda yapılmış olan büyük bir yanlışlık, üstelik birtakım yayınlarda da o yanlış işlemi doğruymuş gibi gösteren anlatımlar var. Sayın SkullG dilerse o konunun da ayrıntısına gireriz ama şimdilik sadece soruyu yanıtlamakla yetinelim.

Ancak bundan önce bir bilgi vermek gerekiyor: Büyük localar Masonluğun simgesel derecelerinde (1-3) çalışır. Yüksek konseyler ise ritin yüksek derecelerini düzenlear ve yönetir. (4-33) Bunun tam böyle olmadığı yerler de var ama onu istisna sayalım. En azından Türkiye'de (kısa bir dönem hariç olmak üzere) bu böyle.

Bir diğer deyişle, büyük loca ayrı, yüksek konsey ayrı bir örgüttür. Masonluğun genel geçerli kuralları uyarınca aralarında organik bir bağ yoktur; olmaması gerekir.

Peki bu iki örgütün ilişkileri nasıl düzenlenir?... Genellikle yüksek konsey ile büyük loca arasında ilişkilerin nasıl yürütüleceğine ilişkin bir yazılı anlaşma bağıtlanır; buna "konkordato" denilmektedir. Ancak ilişkilerin düzenli bir şekilde sürdürülebiulmesi için böyle bir anlaşmanın varlığı zorunlu değildir; iyi niyet ve karşılıklı uyuşma ile de yürütülmekte olabilir.

Dolayısıyla Sayın SkullG'nin sorusuna belirgin bir yanıt verebilmek için, önce "Konkordato var mı, yok mu?" diye sormak gerekir.

Diyelim ki konkordato vardır. O zaman böyle bir durumda ne yapılacağı o belgede mutlaka açık bir şekilde belirtilmiştir. Elbette konkordato sadece bu konuyu içermez ama bu konuya mutlaka değinilir. Dolayısıyla konkordatoda ne yazılıysa o uygulanır.

Diyelim ki konkordato yuktur. Ritteki durumu nedeniyle kendisine bir ceza verilmiş olan bir mason için, (Sayın SkullG'nin dediği gibi bir yıl uzaklaştırılmış hatta belki ihracına karar verilmiş) gerekli görülürse büyük locada soruşturma açılır. Gerekli görülmezse açılmaz. Büyük loca bu konuda ritin yönetimine bağlı değildir. Soruşturma açılırsa bunun sonucunda gerekli bulunursa cezalandırılır; cezalandırılması gerekmelyebilir de.

Bunun tersi de kuramsal olarak yüksek konsey için geçerlidir. Ancak bir yüksek konsey bu bağlamda büyük locadan çok daha duyarlı davranmayı yeğleyebilir.

Yanıtlar böyle "çok genel" oldu değil mi?... Farkındayım. Türk Masonluğu'nun o tarihteki özel durumunu örnek olarak ele alsaydık, çok daha belirginleşebilecekti.

Olan biteni ayrıntısına da girerek anlatalım mı?

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
6941 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 03, 2009, 06:50:46 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3451 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 11, 2009, 08:26:37 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3015 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 13, 2010, 08:48:33 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
6567 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2011, 05:57:09 ös
Gönderen: Mustafa Kemal
0 Yanıt
4239 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2010, 12:11:31 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3837 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 23, 2010, 01:45:53 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3936 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 24, 2010, 05:52:20 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2907 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 25, 2010, 02:45:33 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
10372 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 25, 2010, 05:04:23 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3428 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 26, 2010, 04:47:36 ös
Gönderen: ADAM