Her ülkede ve her çağda insanların toplumda bir “töre sıkıntısı”(!) çekildiği ileri sürdükleri görülür.
Nedir “töre sıkıntısı” denilen şey?
Benim anladığım kadarıyla töreye uyulmadığı, “töreye aykırı” ya da “töre dışı” olarak nitelenen tutum ve davranışların çokluğu.
Bu acaba sahiden de öyle midir, yoksa öyle mi görülmektedir.
Bu yakınmanın genellikle iki gerekçesi olduğunu görürüz:
a) “Töre” olarak nitelenen şey, -her neyse ve her nelerden oluşuyorsa- aslında yanlış ilkeler üzerine kurulmuş ya da yaşanılan çağın koşul ve gereklerinin gerisinde kalmıştır. Geçerliliğini yitirmiştir. Oysa kimileri onun korunmasına çalışmaktadır.
b) İnsanlar, birbirleriyle ilişkilerinde, değerli olarak nitelenen birtakım erdemlere, karşılıklı ilişkilerinde iyi ve güzel olana gerektiğince önem vermemekte, umursamamaktadır. Sırf kendini düşünme, bencilce istek ve eğilimler, aşırı tutkular, hırslar ve çıkar kaygıları daha yoğundur.
Bunlara bir de “töre”nin zaman içinde değişime uğramayacağı, hep öyle kalacağına ilişkin yanılgı da eklenince; töreye uymaya karşı direnmeler, aykırılıklar artar.
İşte “töre sıkıntısı” denilen bu olsa gerek. Belki sahiden bir sıkıntı, bir dert vardır ama bunun asıl nedeni eskimiş ve geçerliliğini yitirmiş olan kuralların terk edilmeyişi, bir diğer deyişle törenin çağdaşlaştırılmayışıdır.
Çoğu insan, aklını kullanarak davranmaktan önce duygularını öncelikli tutar. Dolayısıyla toplumlarda töre, akılcı ilkeler üzerine değil inançlar üzerine kurulur. Bu bağlamda sadece dinsel inançlar değil, uyduruklar ve batıl saplantılar da törede yer eder. Törenin kapsamındaki birçok öğe aslında olumlu, yararlı, güzel, uygun hatta akıl ve mantık ile bağdaşsa bile, bunların “umut” ve “korku” gibi yanlış temeller üzerine oturtulmasına çalışılmıştır. Böyle bir töre, ancak bağnazlık ile korunabilir hale getirilmiştir.
Tutucuların (muhafazakârların) beğendiği insanlar, düşünce, anlayış, tutum ve davranışları bakımından kendileri gibi olanlardır. Doğru ya da uygun buldukları görüşler, kendi görüşleriyle koşut gidenlerdir. Böyle kişiler, bu bakımdan kendilerine benzemeyenleri beğenmez, kendi görüş ve anlayışlarına yatkın olmayan görüş ve anlayışlara ön yargı ile karşı çıkar. Buna, “kendini beğenmişlik” mi demeli, “bencillik” mi? Yoksa bunun ardında endişe ve korku gibi duygular mı yatıyor?
Tutucular, gelenek, görenek ve alışkanlıklarını değiştiremeyeceklerini, çağın getirdiği yeniliklere uymanın zorluğuna katlanamayacaklarını bilir. Hiç olmazsa bunu bilirler. Bu yüzden, kendilerini korumaya çalışırlar. Elbette aralarında toplumsal değişimin ve gelişimin farkına varamayan bilgisiz zavallılar da vardır.
Şimdi sıra Masonluktaki töreye ya da mason töresine geldi. Ancak sanırım onu izleyecek bölüme bırakmak daha iyi olacak.