Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ALLAHIN KESİN ISPATI...  (Okunma sayısı 6166 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 09, 2018, 01:46:08 öö
Yanıtla #20
  • Forum ve Uye Yoneticisi
  • Aktif Uye
  • *****
  • İleti: 860
  • Cinsiyet: Bay

Saygı değer üyeler,

Din dil ırk gibi kavramlar üzerinde konusulması kesinkle yasaktır. Bu vesile ile forum kurallarını tekrar gözden geçirmenizi rica ederim. Bu tartışmanın devam etmesi halinde yaptırım uygalamak zorunda kalacağımızı hatırlatmak isterim..

Sayın Novayts uslubunuz, biraz kırıcı üyelerimiz sizin gibi düşünmeye bilir, sizin bildiklerinizi bilmeyebilir, hatta bildiklerinizi bilseler dahi sizin gibi düşünmeyebilirler. Bu sebeple daha nazik ve hoşgörülü olmanızı rica ederim.
Sizin bu konuda daha özveri olmanızı rica ederim..

Saygılarımla
« Son Düzenleme: Kasım 09, 2018, 11:41:24 öö Gönderen: Arais »
2050 de Türkiye çöl olacak ! Ağaç dikin, ağaç diktirin....
Sayğıdeğer üyeler, forumla ilgili her türlü soru ve sorun için lütfen tarafıma başvurunuz.


Kasım 09, 2018, 02:07:18 öö
Yanıtla #21

Kanıtınız buysa yaradanı bir ateist, deist, agnostik birey yada ben kolaylıkla sizin düşüncenizin temellerince yalanlayabiliriz. Göz irisi, parmak izi, avuç izi, koku, dna gibi şeyleri örnek vermişsiniz fakat biyolojik terimleri kullanıp biyolojiyi çöpe atmanız tamamen fiyasko. İlk olarak Biyoloji bölümündeki Darwin fikirlerine dair sorulara verdiğim yanıtlardan bir alıntı yapacağım: "Genler tesadüf sonucu rastlantı ile değişim geçirir yani birey tesadüf sonucu evrimleşir." gördüğünüz gibi tesadüf sonucu babanızdan farklı yapıda doğduğunuzun özet şekilde açıklamasıdır.

Dahası mükemmel dediğiniz parmak izine sahip olamayan (eksik uzuvla doğmuş) bir sürü insan var. Bu dediğiniz şey kendinizi üstün-mümin diğer eksik özelliklerle doğmuş insanları ise düşük-ibretlik-lanetli göstermeniz demektir. Biyolojideki rastlantısal oluşmalara karşı söylediğiniz kulaktan duyma anekdotlar bütün bunlara rağmen içinizi rahatlatıyorsa bilemiyorum. Biyolojik terimleri kullanıyorsanız dogmatik bir anlayış tarzıyla Biyolojiden uzak googolplexianth özentisi sayılar hesabı öne sürmeniz sadece karşıt fikirde olan kişinin doğru yolda olduğunu düşünmesini sağlar.

Bir not daha düşmek isterim ki insanın parmak izinin %100 farklı olması ve kesinlikle her biri farklıdır diye bir kanun yok. Parmak izinin neden aynı olmaması ise evrim ağacı tarafından şöyle örnek verilerek anlatılıyor: "Düz bir yüzeye, bozuk bir parayı atacak olursanız, atomu atomuna %100 aynı noktada iki defa durdurma ihtimaliniz yok denecek kadar azdır. Çünkü paranın duracağı noktayı sayısız değişken belirler ve bu değişkenlerin neredeyse tamamı sizin kontrolünüz dışındadır."

Öncelikle vermiş olduğunuz yanıtlar için her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Lakin bir kaç ön yargı gördüm örneğin tebliğe falan gelinmiş dendi :)  Hayır öyle bir çaba içine girmedim. dahası şu ki benim Allah demiş olmam sanki bir ön yargılı düşünceyi tetiklemişe benziyorum örneğin evrenin ulu mimarının ispatı mı demem lazımdı yoksa şu an sizlerin her şey tesadüf mü demeye getirdiğiniz şey midir gerçek olan eğer bir yaradan yoksa evrenin ulu mimarı tabiri kimin içindir. kimdir eğer böyle bir mimar yoksa var oluş nedenimiz nereden gelip nereye gittiğimizin yanıtları nelerdir. ben buraya öğrenmeye geldim sorgulamaya düşünmeye bilinçlenmeye bilmediklerimi bilmeye öğrenmeye geldim. Bana bir parmak izi 7 milyardan farklı olması tesadüf gelmiyor. Teşekkürler.


Bu 7 milyar insanın hepsinin parmak izini eşleştirdiniz mi? Kimliksiz bireyler dışında bütün nüfus sayımları tahminidir ve net sayıdan çok en yakın düşük sayıya yuvarlanan miktardır. Her bireyin parmak izinin de kayıtlara ne kadar sıkı prosedürler gelse bile alınmadığını düşünürsek aynı parmak izine sahip insanlara rastlansa bile bundan toplumun haberinin nasıl olmasını beklersiniz? Düşük olasılığın olması demek kesin öyledir demek değildir. Bu bahsettiğiniz söylem eğer konuyu açarken kullandığınız bilimsel terimlerle yakından uzaktan alakanız varsa KANUN değil hatta HİPOTEZ bile değil, teori olduğunu fark edersiniz. KANUN olarak kabul edilmeyen hiçbir şey de bilimde "değiştirilemez", "yalanlanamaz", "eksik sayılamaz", "inkar edilemez" özelliğine sahip değildir! Size fazlasıyla anlatım yaptığım halde başta sözde bilim insanı gibi bilimsel veri ortaya atan üslubunuz şimdi bilimsel tartışmadan çok "Senin inancın sana benimki bana" gibi kaçamak bir hal taşıyor sanki?

Demek ki neymiş? İlim sahibi olmadan hikmet sahibi olunmazmış...

bilimde her insanın farkı parmak izine sahip olduğu ıspatlanmamış olsaydı adli tıpta ve  kanunlarda asla %100 parmak izi delil kabul edilmezdi. bu ıspatlıdır ki dünyanın her yerinde parmak izi kesin delil kabul edilir.

aslında kaçamak cevap verip konuyu saptıran sizsiniz farkındamısınız araştırırsanız bir suç mahalinde parmak izi varsa bu suçlama için yeterli delil sayılır yeterli delil var diye başka delil aranmamazlık yapılmaz. elbette varsa başka delillerde aranır kaldıki 7 madde saymıştım ne hikmetse parmak izinde takılı kaldınız :) dünya genelinde genelleme yapılınca amazon ormanındaki kabileleri ayrı kalahari çölünde yaşayan kabileleri ayrı moğolistan bozkırlarındakini yrı eskimoları ayrı ayrımı belirtecez kardeş genelleme çoğunluğu baz alır. bir parmak iziyle bir imzayı aynı kefeye koymanız manidar sadece kaçamak cevap ve konuyu saptırmadır. tanıdığınız bir avukata sorun parmak izi yeterli bir delil midir ve parmak izi herkeste farklı olduğu adli tıpça kabul görmüşmüdür diye sorun. bir daha söylüyorum eğer farklı olmasa benzerlikler olsaydı parmak izinde asla delil kabul edilmezdi... nokta ezber ve araştırmadan mantıktan yoksun yanıt yazma araştır sor sonra yaz. gir hazreti googleye sor :) parmak izi yeterli hatta dur senin kopyala yapıştır yaptığın evrimagaci.com dan da sana link vereyim https://evrimagaci.org/her-insanin-parmak-izi-farkli-midir-793 birde tubitak sayfasındanda http://www.bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/insanlarin-parmak-izleri-neden-farklidir örnek vreyim aç oku bak ikisidefarklıdır der ama milyonda bir ihtimal aynı olabilir oda milyarla kıyaslanırsa milyonda bir ihtimalin ihtimallikten ziyade tesadüf veya raslantı olurluğu yok denecek kadar azdır kısacası insan parmak izi % 99 farklıdır kardeşim senin iddan %1 % 99 dan çoktur demeye geliyor bir nevi. bilmem anlata bildimmi şevket bey.


Nedense yazıları eksik yada düzgün okumadığınızı belli ediyor ve tartışma için söyleyecek mantıklı söz kalmayınca saldırganlaşıyorsunuz... Evrim ağacından alıntı yaptığım noktaları yazılarımda belirttiğimi düşünüyorum;
evrim ağacı tarafından şöyle örnek verilerek anlatılıyor: "Düz bir yüzeye, bozuk bir parayı atacak olursanız, atomu atomuna %100 aynı noktada iki defa durdurma ihtimaliniz yok denecek kadar azdır. Çünkü paranın duracağı noktayı sayısız değişken belirler ve bu değişkenlerin neredeyse tamamı sizin kontrolünüz dışındadır."


Sonrasında Allahın kesin ispatı dediğiniz şeyde resmen "İnsanlar birbirinden farklı, demektir ki Allah var" varolan ve çeşitli metodla varlığı kanıtlanabilen sadece Nihilizm gibi felsefi görüşlerce varolmayan şeyleri insanların hala keşfedemediği bir şeye mâl etmek bilim değildir, verdiğiniz bilimsel şeylerin (bilimsel) kanun niteliği tanımadığı daha çok (bilimsel) hipotez niteliğinde olduğu bu yüzden bu söylediğiniz şeylerle kesinlikten bahsedilemeyeceğini defalarca belirttim. Ne yazık ki tek yaptığınız Laçka ağzında konuşarak bilimsel kanıtlar sunduğunuzu söylemeniz sayın yorumsuz28. Sapma olasılığı düşük olan şeylerden dolayı eğer bir şey kanıtlanacaksa Kur'an-ı Kerim'e göre hava durumu öğrenilemez, tahmin edilemez ama günümüz meteorolojisi bunu çürütüyor.

Bir başka yorumum ise Bney Baruh Kabala merkezi eğitmeni sayın Mutlu hocanın "Yaradana inanmayan kişi Kabala çalışabilir mi?" sorusuna yakın zamanda derste verdiği cevaptaki bir kesittir;
"... Yani neye inanacaksın ki? Gördün mü? Görmez, duymaz, inanıyorum... Yalan! Başkasının lafına inanıyorsan o da yalan ..."
Yaradanı ihsan etmeden maneviyatta yaradanı bulduğunu söylemek, yaradanı bilimsel şekilde kanıtlayacağını söyleyip onu bulmadan bulduğunu söylemek blöf yada yalan değilde nedir sayın yorumsuz28?

Cehalet terimi için üzgünüm fakat manevi bir şeyi maddesel kanıta dayandırmanız bilgi eksikliğini gösterir.


mantığıma yatkın geliyor  en basitinden saydığım 6 madde her insana özgü ve değişkenlik göstermesi her insanın farklı bir kimlikle var edilişinin ıspatı olarak algılıyor ve buna inanıyorum tesadüfler her zaman 50 milyarda bir dahi karışmıyorsa farklı şekilde insan oluşumları görülüyorsa bunu tesadüfe bağlamak gerçeklere göz yummak yada ön yargılı bir fikirle reddetmek görmemek inkar etmektir. ön yargısız görmek bilmek öğrenmek olgularıyla ararsak gerçekleri tesadüflerden ziyade ulu evrenin mimarının mucizelerini ve eşsiz sanatlarını görmekte mümkün olacaktır. ateist düşüncede olduğum bir zamanlarda bir akrabama şöyle bir soru sormuştum siz evreni allah yaratıyor diyorsunuz ya dedim ya onu başka bir güç başka bir kudret yaratmışsa ya doğa ana veya şeytan veya başka biri yaratmışsa diye sordum aldığım yanıt şuydu işte senin adını ne koyduysan ne yarattı diyorsan biz ona allah diyoruz demişti!!! şimdi hocam size şöyle bir soru sorayim size göre evren oluşumu dünyanın oluşumu nedir nasıldır? evrenin kutsal mimarı nedir ? kimdir ? bu varedici kutsal güç veya kudret veya mimamar yaratıcı nedir ? neyi yarattı neyi dizayn ediyor neyi  kontrol ediyor mesela? nerden geldik nereye gidiyoruz mesela? bunu bana biraz anlatırmısınız lütfen ?  gerçekten buraya öğrenmeye bilmediklerimi bilmeye geldim mesela.


Kasım 09, 2018, 02:08:57 öö
Yanıtla #22
  • Forum ve Uye Yoneticisi
  • Aktif Uye
  • *****
  • İleti: 860
  • Cinsiyet: Bay

Saygı değer üyeler, güzel ailem,

Lütfen yeni gelen üyelere ve birbirinize karşı nazik ve hoşgörülü olunuz bunu özellikle rica ediyorum. Bilgi dünyası engin bir deniz, unutmayın bildiğimiz bir şey var, oda hiç bişey bilmediğimiz.

Bilgi zaman ve emek ister, Herkes bu emeği ve zamanı bilgi edinmeye harcamamış yada harcayamamış olabilir.

Saygılarımla
2050 de Türkiye çöl olacak ! Ağaç dikin, ağaç diktirin....
Sayğıdeğer üyeler, forumla ilgili her türlü soru ve sorun için lütfen tarafıma başvurunuz.


Kasım 09, 2018, 09:53:39 öö
Yanıtla #23
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 312
  • Cinsiyet: Bay

Kanıtınız buysa yaradanı bir ateist, deist, agnostik birey yada ben kolaylıkla sizin düşüncenizin temellerince yalanlayabiliriz. Göz irisi, parmak izi, avuç izi, koku, dna gibi şeyleri örnek vermişsiniz fakat biyolojik terimleri kullanıp biyolojiyi çöpe atmanız tamamen fiyasko. İlk olarak Biyoloji bölümündeki Darwin fikirlerine dair sorulara verdiğim yanıtlardan bir alıntı yapacağım: "Genler tesadüf sonucu rastlantı ile değişim geçirir yani birey tesadüf sonucu evrimleşir." gördüğünüz gibi tesadüf sonucu babanızdan farklı yapıda doğduğunuzun özet şekilde açıklamasıdır.

Dahası mükemmel dediğiniz parmak izine sahip olamayan (eksik uzuvla doğmuş) bir sürü insan var. Bu dediğiniz şey kendinizi üstün-mümin diğer eksik özelliklerle doğmuş insanları ise düşük-ibretlik-lanetli göstermeniz demektir. Biyolojideki rastlantısal oluşmalara karşı söylediğiniz kulaktan duyma anekdotlar bütün bunlara rağmen içinizi rahatlatıyorsa bilemiyorum. Biyolojik terimleri kullanıyorsanız dogmatik bir anlayış tarzıyla Biyolojiden uzak googolplexianth özentisi sayılar hesabı öne sürmeniz sadece karşıt fikirde olan kişinin doğru yolda olduğunu düşünmesini sağlar.

Bir not daha düşmek isterim ki insanın parmak izinin %100 farklı olması ve kesinlikle her biri farklıdır diye bir kanun yok. Parmak izinin neden aynı olmaması ise evrim ağacı tarafından şöyle örnek verilerek anlatılıyor: "Düz bir yüzeye, bozuk bir parayı atacak olursanız, atomu atomuna %100 aynı noktada iki defa durdurma ihtimaliniz yok denecek kadar azdır. Çünkü paranın duracağı noktayı sayısız değişken belirler ve bu değişkenlerin neredeyse tamamı sizin kontrolünüz dışındadır."

Öncelikle vermiş olduğunuz yanıtlar için her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Lakin bir kaç ön yargı gördüm örneğin tebliğe falan gelinmiş dendi :)  Hayır öyle bir çaba içine girmedim. dahası şu ki benim Allah demiş olmam sanki bir ön yargılı düşünceyi tetiklemişe benziyorum örneğin evrenin ulu mimarının ispatı mı demem lazımdı yoksa şu an sizlerin her şey tesadüf mü demeye getirdiğiniz şey midir gerçek olan eğer bir yaradan yoksa evrenin ulu mimarı tabiri kimin içindir. kimdir eğer böyle bir mimar yoksa var oluş nedenimiz nereden gelip nereye gittiğimizin yanıtları nelerdir. ben buraya öğrenmeye geldim sorgulamaya düşünmeye bilinçlenmeye bilmediklerimi bilmeye öğrenmeye geldim. Bana bir parmak izi 7 milyardan farklı olması tesadüf gelmiyor. Teşekkürler.


Bu 7 milyar insanın hepsinin parmak izini eşleştirdiniz mi? Kimliksiz bireyler dışında bütün nüfus sayımları tahminidir ve net sayıdan çok en yakın düşük sayıya yuvarlanan miktardır. Her bireyin parmak izinin de kayıtlara ne kadar sıkı prosedürler gelse bile alınmadığını düşünürsek aynı parmak izine sahip insanlara rastlansa bile bundan toplumun haberinin nasıl olmasını beklersiniz? Düşük olasılığın olması demek kesin öyledir demek değildir. Bu bahsettiğiniz söylem eğer konuyu açarken kullandığınız bilimsel terimlerle yakından uzaktan alakanız varsa KANUN değil hatta HİPOTEZ bile değil, teori olduğunu fark edersiniz. KANUN olarak kabul edilmeyen hiçbir şey de bilimde "değiştirilemez", "yalanlanamaz", "eksik sayılamaz", "inkar edilemez" özelliğine sahip değildir! Size fazlasıyla anlatım yaptığım halde başta sözde bilim insanı gibi bilimsel veri ortaya atan üslubunuz şimdi bilimsel tartışmadan çok "Senin inancın sana benimki bana" gibi kaçamak bir hal taşıyor sanki?

Demek ki neymiş? İlim sahibi olmadan hikmet sahibi olunmazmış...

bilimde her insanın farkı parmak izine sahip olduğu ıspatlanmamış olsaydı adli tıpta ve  kanunlarda asla %100 parmak izi delil kabul edilmezdi. bu ıspatlıdır ki dünyanın her yerinde parmak izi kesin delil kabul edilir.

aslında kaçamak cevap verip konuyu saptıran sizsiniz farkındamısınız araştırırsanız bir suç mahalinde parmak izi varsa bu suçlama için yeterli delil sayılır yeterli delil var diye başka delil aranmamazlık yapılmaz. elbette varsa başka delillerde aranır kaldıki 7 madde saymıştım ne hikmetse parmak izinde takılı kaldınız :) dünya genelinde genelleme yapılınca amazon ormanındaki kabileleri ayrı kalahari çölünde yaşayan kabileleri ayrı moğolistan bozkırlarındakini yrı eskimoları ayrı ayrımı belirtecez kardeş genelleme çoğunluğu baz alır. bir parmak iziyle bir imzayı aynı kefeye koymanız manidar sadece kaçamak cevap ve konuyu saptırmadır. tanıdığınız bir avukata sorun parmak izi yeterli bir delil midir ve parmak izi herkeste farklı olduğu adli tıpça kabul görmüşmüdür diye sorun. bir daha söylüyorum eğer farklı olmasa benzerlikler olsaydı parmak izinde asla delil kabul edilmezdi... nokta ezber ve araştırmadan mantıktan yoksun yanıt yazma araştır sor sonra yaz. gir hazreti googleye sor :) parmak izi yeterli hatta dur senin kopyala yapıştır yaptığın evrimagaci.com dan da sana link vereyim https://evrimagaci.org/her-insanin-parmak-izi-farkli-midir-793 birde tubitak sayfasındanda http://www.bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/insanlarin-parmak-izleri-neden-farklidir örnek vreyim aç oku bak ikisidefarklıdır der ama milyonda bir ihtimal aynı olabilir oda milyarla kıyaslanırsa milyonda bir ihtimalin ihtimallikten ziyade tesadüf veya raslantı olurluğu yok denecek kadar azdır kısacası insan parmak izi % 99 farklıdır kardeşim senin iddan %1 % 99 dan çoktur demeye geliyor bir nevi. bilmem anlata bildimmi şevket bey.


Nedense yazıları eksik yada düzgün okumadığınızı belli ediyor ve tartışma için söyleyecek mantıklı söz kalmayınca saldırganlaşıyorsunuz... Evrim ağacından alıntı yaptığım noktaları yazılarımda belirttiğimi düşünüyorum;
evrim ağacı tarafından şöyle örnek verilerek anlatılıyor: "Düz bir yüzeye, bozuk bir parayı atacak olursanız, atomu atomuna %100 aynı noktada iki defa durdurma ihtimaliniz yok denecek kadar azdır. Çünkü paranın duracağı noktayı sayısız değişken belirler ve bu değişkenlerin neredeyse tamamı sizin kontrolünüz dışındadır."


Sonrasında Allahın kesin ispatı dediğiniz şeyde resmen "İnsanlar birbirinden farklı, demektir ki Allah var" varolan ve çeşitli metodla varlığı kanıtlanabilen sadece Nihilizm gibi felsefi görüşlerce varolmayan şeyleri insanların hala keşfedemediği bir şeye mâl etmek bilim değildir, verdiğiniz bilimsel şeylerin (bilimsel) kanun niteliği tanımadığı daha çok (bilimsel) hipotez niteliğinde olduğu bu yüzden bu söylediğiniz şeylerle kesinlikten bahsedilemeyeceğini defalarca belirttim. Ne yazık ki tek yaptığınız Laçka ağzında konuşarak bilimsel kanıtlar sunduğunuzu söylemeniz sayın yorumsuz28. Sapma olasılığı düşük olan şeylerden dolayı eğer bir şey kanıtlanacaksa Kur'an-ı Kerim'e göre hava durumu öğrenilemez, tahmin edilemez ama günümüz meteorolojisi bunu çürütüyor.

Bir başka yorumum ise Bney Baruh Kabala merkezi eğitmeni sayın Mutlu hocanın "Yaradana inanmayan kişi Kabala çalışabilir mi?" sorusuna yakın zamanda derste verdiği cevaptaki bir kesittir;
"... Yani neye inanacaksın ki? Gördün mü? Görmez, duymaz, inanıyorum... Yalan! Başkasının lafına inanıyorsan o da yalan ..."
Yaradanı ihsan etmeden maneviyatta yaradanı bulduğunu söylemek, yaradanı bilimsel şekilde kanıtlayacağını söyleyip onu bulmadan bulduğunu söylemek blöf yada yalan değilde nedir sayın yorumsuz28?

Cehalet terimi için üzgünüm fakat manevi bir şeyi maddesel kanıta dayandırmanız bilgi eksikliğini gösterir.


mantığıma yatkın geliyor  en basitinden saydığım 6 madde her insana özgü ve değişkenlik göstermesi her insanın farklı bir kimlikle var edilişinin ıspatı olarak algılıyor ve buna inanıyorum tesadüfler her zaman 50 milyarda bir dahi karışmıyorsa farklı şekilde insan oluşumları görülüyorsa bunu tesadüfe bağlamak gerçeklere göz yummak yada ön yargılı bir fikirle reddetmek görmemek inkar etmektir. ön yargısız görmek bilmek öğrenmek olgularıyla ararsak gerçekleri tesadüflerden ziyade ulu evrenin mimarının mucizelerini ve eşsiz sanatlarını görmekte mümkün olacaktır. ateist düşüncede olduğum bir zamanlarda bir akrabama şöyle bir soru sormuştum siz evreni allah yaratıyor diyorsunuz ya dedim ya onu başka bir güç başka bir kudret yaratmışsa ya doğa ana veya şeytan veya başka biri yaratmışsa diye sordum aldığım yanıt şuydu işte senin adını ne koyduysan ne yarattı diyorsan biz ona allah diyoruz demişti!!! şimdi hocam size şöyle bir soru sorayim size göre evren oluşumu dünyanın oluşumu nedir nasıldır? evrenin kutsal mimarı nedir ? kimdir ? bu varedici kutsal güç veya kudret veya mimamar yaratıcı nedir ? neyi yarattı neyi dizayn ediyor neyi  kontrol ediyor mesela? nerden geldik nereye gidiyoruz mesela? bunu bana biraz anlatırmısınız lütfen ?  gerçekten buraya öğrenmeye bilmediklerimi bilmeye geldim mesela.


Konu başından beri eğer sekiz yorum yaptıysam sekizinde de yoğunlaştığım noktanın altını hep çiziyorum fakat bakmıyorsunuz. Neden varım? Neyim? Yaratıcı var mı? Bu tip sorular ise asırlardır filozoflarca tartışılan ve net bir yanıta varılmayan bir tartışmadır eğer bunun cevabını verebilmiş ve kanıtlamış birisi olsaydı bilim formu almış olurdu. Size öyle gelen bir şey subjektif bir düşüncedir, bunu kesin ve kanıt olarak öne sürerseniz ve bilimsel veri ortaya sunmanızı bekleriz, bunun bir bilimsel kanun olduğunu düşünürüz.

Bilimin objektif bakışla yapıldığını, kanun niteliği dışındaki bilimsel söylemlerin değişme olasılığı ve herkesçe kabul edilmediği bilinir. Bunları ön plana alarak konuyu yanlış üslup ile seçmiş olduğunuzu ve yanlış üslupla yanlış söylemlerde bulunduğunuzu öne sürdüm. Biyoloji üzerinden terim öne sürüyoruz ama Bilimsel Araştırma Metodları hakkında düzen izlemiyoruz. Sizin dediğiniz şeyi herkes farklı yönle ortaya sunabilir,

Örnek: İnsan psikolojileri hep farklı düşünceler içerisinde olup birbirini tutamaz. Bunun tutma olasılığı çok astronomik sayısal bir olasılıktır. Bu durumda tanrı yoktur! İşte kesin ispatı!

Örnek 2: Yaradan eskiden hep insanların karşısına çıkmış, insanlara mesaj iletmiş, peygamber yollamış, evlatları olan tanrılar insanlara gözükmüş, mucizeler öne çıkmış... Şimdi çıkmadığına göre yaradan ölmüştür. İşte kesin ispatı!

Örnek 3: Tanrının insanoğluna bir kıvılcım verdiği söyleniyor ve artık ortaya çıkmadığı gibi düzenli ve kendi emeğimizle ortaya çıkan yapay zeka, robot, makine gibi şeyler bizim yarattığımız şeylerdir. Bu durumda yaratıcı aslında bizim aklımızdır ve biz kendi kendimizi bilinçsiz şekilde yaratmışızdır! İşte kesin ispatı!

Bütün bunlara rağmen kendi görüşünüz olduğunu söylüyorsunuz bende diyorum ki o halde "Kesin İspatı" söyleminiz çürüktür, asla kabul olamaz. Yanlış anlaşılmaya yol verildiyse özür dilerim.


Kasım 16, 2018, 12:43:19 öö
Yanıtla #24

1. Dünya tarihi boyunca, bütün kültürlerdeki insanlar, bir Tanrı'nın varlığını kabul etmişlerdir.
Bir kişi, bütün tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün insanların, bütün ulusların ve kültürlerin hatalı, kendisinin haklı olduğunu nasıl söyleyebilir? Milyarlarca insan, çeşitli sosyolojik, zihinsel, duygusal ve eğitimsel çeşitliliği içeren milyarlarca insan, tek bir ağızdan bir Yaratıcı, bir Tanrı olduğuna karar kılmışlardır.

Antropolojik araştırmalar, günümüzde en uzaklardaki, en izole olmuş ve en ilkel kabilelerde bile evrensel bir Tanrı inancı olduğunu gösterir. Dünya üzerinde yazılmış en eski, en antik tarihi eserlerde veya efsanelerde, orijinal bir Yaratıcı, Tanrı konsepti görülmektedir. Günümüzde veya antik çağlarda çok tanrılı inançlara sarılmış, birbirinden bağımsız ve alakasız toplumların bile kökenlerinde en yüksek ve en yüce olan bir Tanrı bilinci olduğu görülür.

2. Gezegenimizin karmaşıklığı, sadece evrenimizi yaratan temkinli bir tasarımcıya işaret etmekle kalmaz bugün hala ona bağlı olduğunu gösterir.
Tanrı'nın tasarımına işaret eden bir çok örnek, hatta sonsuz örnek mümkündür, ancak biz sadece birkaçını verebileceğiz:

Dünya . . . boyutu mükemmeldir. Dünyanın boyutu ve yer çekimi, oksijen ve nitrojen gazlarından oluşan ince bir tabakayı, yerden 80 km yukarıya kadar tutmaktadır. Eğer dünya daha küçük olsaydı örneğin Merkür gibi, bir atmosferi olması imkansız olacaktı. Eğer dünya daha büyük olsaydı örneğin Jüpiter gibi, atmosferi özgür hidrojen içerecekti. Dünya, hayvan, bitki ve insanları yaşatabilen, doğru bir karışımdan oluşan atmosfere sahip tek gezegendir.

Dünya, güneşe en doğru mesafede durmaktadır. Eğer dünya, güneşten daha fazla uzakta olsaydı, biz tamamen donardık. Daha yakın olsaydı hepimiz kavrulurduk. Dünyanın konumunundaki küçük bir değişiklik bile yaşamı imkansız hale getirirdi. Dünya, güneş etrafında 107,000 km/saat hızıyla dönerken bile bu mükemmel mesafeyi korur. Bunu gerçekleştirirken aynı anda kendi ekseninde de dönmektedir. Böylece yüzeyinin ısınmasını ve soğumasını sağlar.

Ayın boyutu ve dünyaya olan uzaklığı, dünya ile olan yerçekimi açısından mükemmeldir. Ayın önemli okyanus gel-gitleri ve hareketleri ile sular ne durgunlaşır ne de kıtaların üzerine tırmanır.

Su . . . renksiz, tadsız ve kokusuz ancak hiçbir canlı onsuz hayatta kalamaz. İnsanların (üçte ikisi), bitkilerin ve hayvanların bedenlerinin çoğunluğu sudan oluşmaktadır. Suyun karakteristik özelliklerinin benzersiz bir şekilde yaşama uygun olmasına bakalım:

Suyun olağandışı bir donma noktası ve yüksek kaynama noktası vardır. Su, dalgalanan çevre ısılarına uyum sağlamamızı ve beden ısımızın sabit kalmasını sağlayan unsurdur.

Su aynı zamanda kimyasal olarak etkisizdir. Taşıdığı maddelerin niteliğini bozmadan yiyeceklerin, ilaçların ve minerallerin absorbe edilmesini ve beden tarafından kullanılmasına imkan verir.

Suyun benzersiz bir yüzey gerilimi vardır. Bitkilerin içerisindeki su, yer çekimine aykırı bir şekilde yukarı doğru çıkabilmekte, en yüksek ağaçların en uç dallarına bile besin taşıyabilmektedir.

Su, yukarıdan aşağıya doğru donmaya başlar böylece içindeki balıklar yaşamaya devam eder.

Dünya suyunun %97'si okyanuslardadır. Ancak dünyamızın içerdiği bir sistem, bu suyun tuzdan arınmasını, buharlaşıp tüm dünyayı sulamasını sağlar. Buharlaşma, okyanusun sularını tuzdan ayırır ve kara üzerinde suyu dağıtması için rüzgar tarafından itilen, bitkileri, insanları ve hayvanları, kısacası yaşamı besleyen bulutları oluşturur. Bu sistem hem arındırmayı, hem tekrar kullanmayı hem de besi sağlamayı içermektedir.

İnsan beyni . . . eşzamanlı bir şekilde sayısız bilgiyi işler. Beyniniz, etrafınızda gördüğü şekilleri, renkleri, kokuları, ısıları, ayağınızın altındaki basıncı, ağzınızın nemini, elinizdeki ve üzerinizi kaplayan elbiselerin dokusunu aynı anda işler. Beyniniz duygusal yanıtları, anıları ve düşünceleri kaydeder. Aynı zamanda bedeninizin düzenli işlerini sürdürür, nefes almanız, göz kapaklarınızı açıp kapamanız, yürümeniz, iç organlarınızın çalışması bunların bir kaçıdır.

İnsan beyni bir saniyede bir milyondan daha çok mesajı işleme tabi tutar. Beyniniz bütün bu veriyi tartar, önemine göre süzgeçten geçirir, göreli olarak önemsiz gözükenleri geri plana atar. Dünya üzerinde yaşamanızı ve işlev görmenizi sağlayan işlemci, beyninizdir. Her saniye milyonlarca veriyi işleyen, bedeninizin bilinçli ve bilinçsiz işlevlerini sürdüren ve sayısız etkinliği, yaratıcılığı olan insan beyninin şans eseri oluşmuş bir et parçası olduğunu kim iddia edebilir?

NASA uzaya bir mekik gönderdiği zaman içine yerleştirdiği maymunun bu gemiyi inşa etmesi ve kullanmasını beklememiştir, sadece zeka ve yaratıcılık sahibi bir tür bunu yapabilir. Birisi insan beyninin varlığını nasıl açıklar? Sadece insan beyninden daha bilgili ve zeki bir akıl bunu yaratabilir.

3. "Şans" yeterli bir açıklama değildir.
Efes harabelerine ya da Dolmabahçe sarayına baktığınızda bu eserlerin şans eseri oluşmuş, doğal yapılar olduğunu düşünür müsünüz? Sınırsız zaman, rüzgar ve yağmur sağlansa bile doğa bu eserleri oluşturamaz. Sağduyumuz bize bu eserlere baktığımızda, açık bir planlama ve ustalıkla oluşturulmuş, zeka ürünlerine baktığımız verisini verir.

Bu makale, dünyamızın birkaç şaşırtıcı yönüne dokunmaktadır: dünyanın güneşe konumu, suyun bazı özellikleri, insan bedeninin bir organı. Bunlardan herhangi birisi kazara olmuş olabilir mi?

Seçkin astronom Frederick Hoyle, amino asitlerin insan hücrelerinde tesadüfi bir şekilde bir araya geldiği iddiasının matematiksel olarak gülünçlüğünü ortaya koymuştur. Hoyle, "şans" ihtimalinin saçmalığını takip eden analojide resimlemiştir: "Bir kasırganın, bir hurdalık üzerinden geçerken parçaları şans eseri birleştirip, şans eseri çalışan ve uçmaya hazır pırıl pırıl bir Boeing 747 oluşturmasının şansı nedir? Olasılık o kadar küçüktür ki, sınırsız zaman ve sınırsız hurdalık verilmiş olsa bile bu olasılıkta yükselme görülemez."

Evrenin ve bizim yaşamımızın karmaşıklığı göz önüne alınıldığında, ihtiyacımız olan herşeyi yaratmış olan makul, sevgi dolu ve zeki bir Yaratıcıyı kabul etme durumunda kalırız. Kutsal Kitap, yaşamı yaratan ve sürdüren bu Yaratıcı'yı Tanrı olarak tanımlar.

4. İnsanlığın doğal olarak sahip olduğu yanlış ve doğru hisleri biyolojik olarak açıklanamaz (vicdan).
Hepimizin içinde, bütün kültürlerde, evrensel bir doğru ve yanlış hisleri mevcuttur. Bir hırsız bile kendisinden bir şey çalındığında haksızlık içerisinde olduğunu düşünür. İstisnasız bütün kültürlerde, ailesinden zorbalıkla çekilip alınan ve tecavüz edilen küçük bir kız olayı karşısında büyük bir öfke, tiksinti ve bu kötülüğü onaylayanlara karşı kızgınlık oluşur. Biz hissi nereden elde ettik? Bütün insanların vicdanlarında yer alan evrensel bir adalet, kötülüklerden tiksinme bilinci nasıl oluşmuştur?

Cesaret, asil bir neden için ölmek, sevgi, merhamet, saygınlık, vazifeye sadakat, tüm bunlar nereden geldi? Eğer insanlar sadece fiziksel gelişimin ürünleriyse, "en güçlü olanın hayatta kalması" ise, niçin birbirimiz için canımızı feda ediyoruz? Yanlış ve doğru hakkındaki iç hisse nereden sahip olduk? Bizim vicdanımızın varlığına getirebileceğimiz en iyi açıklama, insanlığın kararlarına ve uyumuna önem veren, seven bir Yaratıcı'dır.

5. Tanrı kendisini sadece doğada ve insan yaşamında göstermedi; Kendisini daha özel bir biçimde Kutsal Kitap'da açıkladı.

Tanrı'nın düşünceleri, kişiliği ve davranışları, sadece, Tanrı onları göstermeyi seçerse bilinebilir. Bunun dışındaki her bilgi insan spekülasyonudur. Eğer Tanrı bilinmeyi dilemezse, hepimiz kayboluruz. Ancak Tanrı O'nu bilmemizi istiyor. Kutsal Kitap O'nun karakterini ve O'nunla bir ilişki için ne yapmamız gerektiğini açıklamaktadır. Bu durum Kutsal Kitap'ın güvenilirliğini önemli bir unsur yapar.

Arkeolojik keşifler, Kutsal Kitap'ın yanlışlığını değil doğruluğunu kanıtlamaya devam eder. Örneğin, Ağustos 1993'de Kuzey İsrail'de yapılan arkeolojik bir keşif Mezmurlar'ın yazarı Kral Davud'un varlığını ispatlamıştır. Ölü deniz tomarları ve diğer arkeolojik keşifler, Kutsal Kitap'ın tarihsel kesinliğini kanıtlamaya devam eder.

Kutsal Kitap (Eski ve Yeni Antlaşma) 1600 sene süren bir zaman yelpazesi içerisinde, 40 farklı yazar tarafından, tam üç kıta (Asya, Afrika ve Avrupa) üzerinde kaleme alındı. Buna rağmen verdiği mesajda şoke edici bir tutarlılık vardır. Tüm Kutsal Kitap boyunca tek bir mesaj görülür:

Tanrı bizim içinde yaşadığımız dünyayı yarattı ve özellikle O'nunla bir ilişkiye sahip olmamız için bizi yarattı.
Tanrı bizi derinden sever.
Tanrı kutsaldır ve bu yüzden günahkar insanlarla ilişki içerisinde olmaz.
Tanrı, günahlarımızın affedilmesi için bir yol sağladı.
Bizden O'nun bağışlanmasını almamızı ve O'nunla sonsuza dek devam edecek olan bir ilişkiye başlamamızı istemektedir.
Kutsal Kitap Tanrı'nın karakterini gösterir. Mezmur 145, Tanrı'nın kişiliğini, düşüncelerini ve bize karşı olan duygularını açıklar:

"Ey Tanrım, ey Kral, seni yücelteceğim, Adını sonsuza dek öveceğim. Seni her gün övecek, Adını sonsuza dek yücelteceğim. RAB büyüktür, yalnız O övgüye yaraşıktır, Akıl ermez büyüklüğüne. Yaptıkların kuşaktan kuşağa şükranla anılacak, Güçlü işlerin duyurulacak. Düşüneceğim harika işlerini, İnsanlar büyüklüğünü, yüce görkemini konuşacak. Yaptığın müthiş işlerin gücünden söz edecekler, Ben de senin büyüklüğünü duyuracağım. Eşsiz iyiliğinin anılarını kutlayacak, Sevinç ezgileriyle övecekler doğruluğunu. RAB lütufkar ve sevecendir, Tez öfkelenmez, sevgisi engindir. RAB herkese iyi davranır, Sevecenliği bütün yapıtlarını kapsar. Bütün yapıtların sana şükreder, ya RAB, Sadık kulların sana övgüler sunar. Krallığının yüceliğini anlatır, Kudretini konuşur; Herkes senin gücünü, Krallığının yüce görkemini bilsin diye. Senin krallığın sonsuz bir krallıktır, Egemenliğin kuşaklar boyunca sürer. RAB verdiği bütün sözleri tutar, Her davranışı sevgi doludur. RAB her düşene destek olur, İki büklüm olanları doğrultur. Herkesin umudu sende, Onlara yiyeceklerini zamanında veren sensin. Elini açar, Bütün canlıları doyurursun dilediklerince. RAB bütün davranışlarında adil, Yaptığı bütün işlerde sevecendir. RAB kendisini çağıran, İçtenlikle çağıran herkese yakındır. Dileğini yerine getirir kendisinden korkanların, Feryatlarını işitir, onları kurtarır. RAB korur kendisini seven herkesi, Yok eder kötülerin hepsini. RAB'be övgüler sunsun ağzım! Bütün canlılar O'nun kutsal adına, Sonsuza dek övgüler dizsin."
6. Tanrı'nın diğer esinlemelerinden farklı olarak İsa Mesih, Tanrı'nın en açık ve en özel resmidir.
Niçin İsa Mesih? Büyük dünya dinlerine baktığımızda Buda'yı, Hz. Muhammed'i, Konfüçyüs'ü ve Musa'yı görürüz; bu kişiler kendilerini ya öğretmen ya da peygamber olarak tanıtmışlardır. Bu kişilerden hiç birisi Tanrı olduğunu iddia etmemiştir. Şaşırtıcı şekilde, İsa Mesih bu iddiada bulunmuştur. İsa Mesih'i bütün diğerlerinden ayıran budur. İsa Mesih, Tanrı vardır ve sizler de O'na bakıyorsunuz demiştir. Babası hakkında konuşmuştur, ancak bu bir ayrılığı işaret eden değil tüm insanlıktan farklı olan bir birliği ifade etmiştir. İsa Mesih, "Beni gören beni göndereni de görmüş olur, Bana inanan Baba'ya da inanmış olur" demiştir.

İsa Mesih, sadece Tanrı'ya ait nitelikleri üstlenmiştir: insanların günahını affedebilmek, günah alışkanlığından kurtarmak, onlara cennette sonsuz yaşam ve bol yaşam vermek. İsmi geçen öğretmenler insanların sözlerine odaklanmasını isterken İsa Mesih farklı olarak insanların kendisine odaklanmasını istedi.


Sevgi ve saygılarımla....
Bizi Çalışmak Kurtarır!


Kasım 16, 2018, 09:50:51 öö
Yanıtla #25
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 312
  • Cinsiyet: Bay

Bu söylenenlerin hiçbiri KESİN niteliği taşımamaktadır. Bilimle açıklanan ve incelenen şeyleri eskiden kalma öğretilere bağdaştırıp bunun üzerinden kanıt kurmayı denemeniz mantıksızdır arkadaşlar. Sayın Yorumsuz28'ede bunu anlatmayı denediğimi söyledim. Yaradan yada bir tanrının varlığına inancınız varsa gerekçeleri de kendiniz içindir. Misyonerik yazıların insanlara yarardan çok zararı olacağını düşünmekteyim. Sayın Ahmet Burak sizin yazınız da bence öznellik dışına çıkamamıştır. Öyle ki gezegen farklılıklarını üstünlük-aşağılık olarak nitelendiriyor ve dünyayı çok özel bir yer olarak gösteriyorsunuz. Dünyanın yaşına dair yapılan çalışmalar hayal edemeyeceğiniz kadar eskiyi anımsatıyor ve diğer gezegenlerinde eskiden olan formları üzerine araştırmalar yapılıyor. Yani onlar hakkında tam net bir bilgiye şu anda sahip değiliz fakat siz bütün bilim insanlarını, çalışmalarını es geçip biliyor gibi yorumluyorsunuz. Fazlasıyla yanlıştır lütfen söylemlerinizin farkına varın. Semavi dinlerin kitaplarından örnek veriyorsunuz fakat bilimsel araştırmalar o bahsettiğiniz Antropolojik araştırmalar 100.000 yıl öncesine ait insan iskeletleri buluyorlar. Adem peygamberin ise var olduğu zamanın en fazla 10.000 yıl önce olduğuna dair bir düşünce var. Hadi 20.000 yıl yapalım bunlardan önceki insanlar kimlerdi? Bunların cevabını ilk Kabala'da bulmuştum:
"... Adem ilk Kabalist, yaradanı ifşa eden ilk insandır. Tabii ki ondan öncede insanlar vardı ama yaradandan habersizdiler..."
- Bney Baruh Kabala Eğitim Merkezinin derslerinin birinde Mutlu hocanın Adem hakkında açıklaması

Haliyle Semavi dinler bilimle paralel olarak kesin bir kanıt götüremez çünkü birbirinden farklı dille konuşmaktadırlar. Anlaşmalarını sağlayan işaret dili ise kendi düşüncelerimizdir. Bu yüzden bilimsel yada kesin kanıttan çok önce kendimiz yaradanı ifşa etmeyi ve görmeyi öğrenmeliyiz. Görmeden, duymadan, başkasının sözüyle inanarak yaradana inanmak Kabala ilmince yalan sayılır. Yaradanı ifşa etmek uzun bir yoldur ve manevi çalışmalarla erişilir. Başkalarını ikna etmektense kendi inancımızın doğruluğuna yolculuk daha iyidir.

Biyolojik olan vicdan gibi duyguların açıklanamadığını söylüyorsunuz ne diyebilirim ki? Her ortaya sunduğunuz teoriye birisi farklı teori sunsa, diretmekte devam edilecek iki tarafta da. Bence bu konu yanlış açıldı ve yanlış ilerliyor... Filozofların asırlardır devam ettirdiği soruların cevabını bir çırpıda bulmak mümkün değildir ve eldeki bütün verileri tanımadan, doğayı tanımadan tanrıyı fark etmenin de mümkün olmadığına inanıyorum.

Saygı ve sevgilerimle...


Kasım 17, 2018, 01:41:10 öö
Yanıtla #26

Benim açımdan gayet güzel bir konu tartışma ve paylaşımlar oldu kabaladan bilmediklerimi öğrenmeye başlıyorum mesela. unutmadan şunu söylemek isterim mesela HASANKEYSİN tarihi mesela 12 bin yıllıktır biz hz ademin yaşını 10 bin veya 20 binle sınırlandırırsak olmaz sanırım ben hz ademin yaşıyla ilgili varsayımı ilk kez sizden duydum mesela. göztermiş olduğunuz nezaketten dolayı ve zahmet edip cevap verdiğiniz bilgilerinizi paylaştığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.
Saygı ve Sevgilerimle.


Kasım 17, 2018, 10:37:33 öö
Yanıtla #27
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 312
  • Cinsiyet: Bay

Benim açımdan gayet güzel bir konu tartışma ve paylaşımlar oldu kabaladan bilmediklerimi öğrenmeye başlıyorum mesela. unutmadan şunu söylemek isterim mesela HASANKEYSİN tarihi mesela 12 bin yıllıktır biz hz ademin yaşını 10 bin veya 20 binle sınırlandırırsak olmaz sanırım ben hz ademin yaşıyla ilgili varsayımı ilk kez sizden duydum mesela. göztermiş olduğunuz nezaketten dolayı ve zahmet edip cevap verdiğiniz bilgilerinizi paylaştığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.
Saygı ve Sevgilerimle.

Adem peygamberle ilgili yaş varsayımını benden duyuyorsanız İslami hadisleri pek araştırmıyor olsanız gerekir. Bu varsayımları ise Sümer tabletlerindeki Gılgamış (Nuh) varlığının olduğu senenin tahmini tespitinden yola çıkarak ortaya koyuyorum. Hasankeysin 12.000 yıl önce yaşadı diyoruz bakın ben Adem peygamberin varlığından bu yana olan geçerli yaşını değil uzun süre yaşadığına dair inançsal bakış açısını eleştiriyorum. Çünkü semavi dinlerin bakış açısından açıklamalara yer verdi sayın Ahmet Burak bey. Semavi dinlerin bakış açısının tutarsızlığa yol açtığını öne sürdüm. 100.000 yıllık bir net insanlık tarihinde 20.000 yıllık bir zaman kaplamış olsa Adem peygamber öncesinde bir o kadar sene daha var, bu yüzden ilk insan olması tutarsız gelmez mi? Benim anlatmayı denediğim buydu. İnançları bilimle paralel olarak götürmeyi denemenin ortaya çıkardığı karmaşa da bu noktada kilitliyor her şeyi. Biri maddesel dünya biri manevi dünya içerisinde yaptığımız çalışmalarla ilerliyor. Bu yüzden ikisini ayırt etmesi için Ahmet Burak beye de ayrı bir tavsiye yazımdı bu sayın yorumsuz28  :)

Not: Bu varsayımları semavi inançlara göre şekillendiriyorum bana göre bir insan bin yıl boyunca falan yaşayamaz, bunlar dogmatik düşüncelerdir.