Düşünceler seslidir, ya dışarı çıkar söz olur, ya da içerde kalır.
İdeal insan, düşünceyi eleyip, düşüncenin dışarı çıkıp, çıkmamasına doğru karar verebilendir. Düşünceyi çoğunlukla söze dökmek yanlış olduğu gibi, çoğunlukla sessiz kalmakta yanlıştır.
Biz insanoğluna düşen, eleğimizi doğru ve ya iyi tutmaktır. Ya doğru, ya iyi ya da her ikisi birden. Foruma ilk üye olduğum ve ilk mesajlarımı atmaya başladığımda sayın ANARCHOSA bana çok güzel bir öğütte bulunmuştu; ‘Her doğru her yerde söylenmez’ diye. Bu öğüt, insanın kendini koruması için gerekli bir öğüttü. İyi niyetli bir öğüttü.
Ama aslında bazı dediklerimin beni zor durumda bırakacağını ve ya kötü göstereceğini bildiğim halde söylemiştim, ama buna rağmen sayın ANARCHOSA’nın öğüdüne de samimi şekilde teşekkür etmiştim. Hâlâ da beni düşündüğü için teşekkür ediyorum.
Şöyle bir tezim var, bazen insanlar kendini koruma içgüdüsünden kurtulup anlatmalıdır, hatalarını kabullenmeli ve bu hatalarını diğer iletişim kurduklarına söylemelidir. Bu şekilde insan, samimiyeti daha çok yakalayabilir, bunun dışında, gelen tepkilere göre karşısındaki insanı da tartabilir, ne kadar iyi niyetli ve ya bilinçli olduğunu ölçebilir.
Yine bunlarla beraber, hatalarımızı kabullenir ve bunun farkına varıp paylaşırsak, o zaman insanlar bizi bu yönümüzden dolayı daha az yargılarlar.
Düşünce ve bunun söze dönüş işlemi her insanda farklı işler; Sizler de durum nedir dostlar?
Aşka sevgiyle ulaşmış Yunus Emre’nin aşağıdaki 4 lüğü ile sözümü bitireyim;
‘Söz ola götüre başı,
Söz ola bitire savaşı.
Söz ola ağulu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz.’