Bu konunun karsılastırılması acısından bu yazıyı sizlerle paylasmak ıstedım yahudilik bolumune bakarak oradakı Tevrat bolumuyle karsılastırabılırsınız.
Sadettın TEKSOY'un Secde Eden Firavun adlı yazısıdır.İçerisinde ayet meallerı ıle desteklenmektedir.Saygılarımla
Arapların ‘Gabel Musa’ dedikleri Tur Dağı’nın zirvesine bir devenin sırtında ulaşıp güneşin doğuşunu seyrettim. Hz.Musa işte bu dağda Cenab-ı Allah ile konuşmuş ve ‘on emri’ burada almıştı...
Önce Kutsal Topraklar’da başlayan, Kuzey Kutbu’nda devam eden, daha sonra bilimin ve bilincin sınırlarını zorlayan, insanlık kültürünün doğum yerlerinden biri olan, tarihin vahası ve mucizeler diyarı Mısır’a yaptığımız gizemli bir geziyle birlikte ‘SIRLARA YOLCULUK’ adlı yazı diziminde sonuna geldik sevgili okurlar...
Gizemli ülke Mısır’a yaptığım gezi sırasında Sina Yarımadası’na da gittim. Arapların ‘Gabel Musa’ dedikleri Tur Dağı’nın zirvesine bir devenin sırtında ulaşıp güneşin doğuşunu seyrettim. Hz.Musa işte bu dağda Cenab-ı Allah ile konuşmuş ve ‘on emri’ burada almıştı...
Ona peygamberliğin verildiği bu dağdaki kutsal ağaç, St. Katerina’nın manastırı içinde hala yemyeşil duruyor, buraya gelen turistlerin akınına uğruyordu.... Büyük bir değere sahip olan manastırın içinde ise; bir cami ve bir de sinagog vardı.
Kızıldeniz yarılır
Musevi inancına ve kutsal metinlere göre Cenab-ı Allah, Hz. Musa (a.s)’a kavmini belli bir yerde toplamasını ve oradan Mısır’ı hemen terk etmesini söyler. Ancak, Firavun’un askerleri konaklama yerini basar. Bunun üzerine Yüce Yaradan, Peygamberine; ‘’Asanı kaldır, suyu yar ve kavminle yürü’’ diye emreder. Peygamber, asasını suya değdirmesiyle birlikte Kızıl Deniz ikiye yarılır... Ve kavmiyle birlikte karşıya geçerken onları atlı arabalarıyla Firavun ve askerleri yok etmek için son sürat ilerlemektedirler. İşte tam bu sırada, yaşamının son dakikalarına kadar Hz. Musa (a.s.)’ı, Yahudi köleler arasında kargaşa çıkartan bir bozguncu olarak gören zalim Firavun, Kızıldeniz’in ortasında, kendisininde yok olacağını anlayınca hemen fikrini değiştirir. O ana kadar, kendisinin ilah olduğuna inanan gaddar, hemen secde ederek; ‘Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı’dan başka Tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım! İşte secde ediyorum’ der.
Ama artık herşey için çok geçtir. Onu yaptıkları için cezalandıran Cenab-ı Allah’ın zulme verdiği cevap bununla da kalmayacaktır.
Yunus suresi
Sonraki yüzyıllarda ortaya çıkabilecek, bütün zalimler için de anlamlı bir örnek oluşturması için Firavun’un bedenine bir sürpriz hazırlamıştır. Cenab-ı Allah, Kuran-ı Kerim’in Yunus Suresi’nin 90’ıncı ayetinde şöyle buyurur:
‘İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) ‘Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı’dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım! dedi...’
Yine aynı surenin 92’nci ayetinde ise Yüce Yaradan şöyle buyurur:
‘(Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olması için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. Denizden yüksek bir yere atacağız ki... arkandan geleceklere ibret olsun!..’
Evet, İbraniler, Peygamber Hz. Musa (a.s) ile birlikte karşıya geçerler. Ancak peşlerinden onları yok etmek için gelen Mısır ordusu ve Firavun dev dalgaların altında kalıp boğulur.
Asırlar sonra
Bu olayın ardından asırlar geçer vee... 1881 yılında, Kızıldeniz kenarındaki Cebellein mevkii’nde, İngiliz araştırmacılar tarafından kızgın kumların içinden bir ceset çıkarılır. Sanki mumyalanmışcasına hiç bozulmadan, hiçbir organı çürümeden, secde halindedir.
Araştırmacılar şaşkındır. Çünkü; cesedin en hayret verici özelliği, kızgın kumların arasında kaldığı süre içinde hiç bozulmamaştır. Daha da önemlisi mumyalanmamış olmasıdır. Cesedi bulan İngiliz araştırma ekibi, ‘Karbon 14’ metodu uygulayarak yaklaşık 3 bin yıl öncesine ait olduğunu saptar. Sonra da onu ülkelerindeki ünlü British Museum (Britanya Müzesi)’ne götürürler...
Bugün cam fanus içinde
Bugün Londra’daki müzenin üçüncü katındaki eski Mısır Uygarlığı Galerisi’nde cam fanus içinde sergilenen cesedi ben de görüntülemek için soluğu o müzede aldım. Tabii gerekli çekim izinlerini almayı da ihmal etmedim. Mesai saatinin başlamasından iki saat önce özel izinle girdim içeri. Müze görevlisi beni onun yanına götürdü. Mermer merdivenleri birlikte çıkarken özellikle şunu söylemeyi de ihmal etmedi:
‘O siz müslümanların sandığı gibi Firavun değil!..’
Bir mucize daha
Şimdi onun yanındaydım. Secde halindeki cesedin. Kızıldeniz’i yararak İsrailoğulları’na bir çıkış kapısı sunan Hz. Musa (a.s.)’ı takip ederek Kızıldeniz kıyılarına kadar gelen ve Musa Peygamber’i ikiye böldüğü denizin sularında boğulan Mısır Hükümdarı, cam fanusun içinde insanoğluna ibret olması için durmaktaydı.
Otuz asır önce yaşayan ve secde biçiminde bulunan firavunun saçları hatta sakalları bile rahatlıkla görülebiliyordu. Mumyalanmadığı halde etleri bile yerli yerindeydi...
Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de asırlar önce haber verilen bu olayın ortaya çıkmasıyla bir mucize daha gün ışığına kavuşmuş oluyordu.