ALEISTER CROWLEY (1875-1947)
İngiltere ve Amerika’da ‘dünyanın en günahkar adamı’ diye bilinen ünlü İngiliz şair, romancı ve okultist. Bir uyuşturucu canavarı ve ayyaş olmakla eleştirilen Crowley kendisinin “Büyük Canavar 666” olduğunu ilan etmiştir. Aleister Crowley ayrıca modern Batı okültizminin yirminci asırdaki canlanmasındaki en önemli şahsiyetlerden biridir. Bugün birçok akademisyen tarafından pek ciddiye alınmasa da Crowley, sadece çok başarılı bir şair ve dağcı değil, aynı zamanda yoganın ilk Batılı öğrencilerinden biriydi ve Avrupa ile Amerika’daki Neo-Pagan cadılık (witchcraft) öğretisini çok derinden etkilemiştir. Aleister Crowley’in birçok açıdan Viktorya dönemi İngiltere cemiyetinin en derin gerilimlerini cisimleştiren bir şahsiyet olduğu söylenebilir. Çok sofu olan bir Plymoth Brethren mezhebinden bir vaizin oğlu olan Crowley, yetişkinlik döneminde duyusal aşırılığın en uç biçimlerine yöneldi ve akla gelebilecek bütün toplumsal ve dini tabuları çiğneyene kadar devam etti. Gerçek adı Edward Alexander Crowley idi ve Cambridge’de Trinity Kolej’de eğitimi sırasında ismini Percy Bysshe Shelly’in ‘Alastor, or, The Spirit of Solitude” (1816) şiirinden esinelenerek Aleister olarak değiştirdi. Genç bir adamken büyük bir miras alan Crowley, vaktinin büyük bir kısmını en büyük iki tutkusuna, şiire ve dağcılığa ayırdı. Hindistan ve Sri Lanka’daki seyahatleri sırasında Crowley Hinduizm ve Budizm’i inceleyerek Raja Yoga hakkındaki İngilizcedeki ilk kitaplardan birini yazdı. Crowley’in okültizm dünyasına ilk girişi 1898 yılında Hermesçi Altın Şafak Tarikatı olarak bilinen ezoterik gruba girişiyle olmuştur. Bu tarikat Gülhaççılık, Hürmasonluk, Kabala’nın eklektik bir bileşimini kullanan Altın Şafak, W.B. Yeats gibi çok önemli sanatçı ve entelektüelleri kendine çekmiştir. Ne var ki Crowley 1904 yılında kendisinin ilk vahyini ve dünya tarihinde yeni çağı başlatan kişi olacağı bilgisini almıştır. Kendi anlattıklarına göre Crowley’in koruyucu meleği Aiwass, Crowley’in karısı aracılığıyla konuşmuş ve ona Kanun Kitabı’nı dikte etmiştir. Bu kitap beşeri medeniyetin üçüncü eonun doğuşunu müjdeler. İlk eon anaerkilliğin ve ana tanrıçaya tapınışın hakim olduğu İsis çağıdır, ikincisi Musevilik ve Hıristiyanlığın ataerkil geleneklerinin hakim olduğu Osiris çağıdır. Üçüncüsü ise oğul Horus’un çağıdır ve bu çağda bireysel insan iradesi hakim olacaktır. Bu çağdaki tek yasa Thelema yasasıdır (Bu kelime Yunanca ‘irade’ anlamına gelen kelimeden türetilmiştir): İradeni eyle ki o yasanın bütünüdür.”
Crowley’in ritüel uygulamaları her şeyden önce magick çevresinde örgütlenmiştir. Magick kelimesi kasıtlı olarak bir k harfi eklenerek telaffuz edilmiş, böylece majiye dair popüler fikirlerden uzaklaşılmak istenmiştir. Crowley’in tanımına göre magick kişinin kendi iradesi doğrultusunda dünyada değişikliklerin meydana gelmesine sebep olma sanatıdır. Kısmen Nietsche’nin ‘Güç İstenci” kavramından etkilenmiş olan Crowley iradeyi yaratımın en güçlü kuvveti olarak görmüştür. Ona göre irade doğru bir şekilde yönlendirilirse, bireyin istediği her şeyi gerçekleştirebilir.
Crowley ismi çevresindeki nahoş söylentiler ve skandalların en önemli nedenlerinden biri onun cinsel magick uygulaması yapmış olmasıdır. İçinde yaşadığı sofu Viktaryan ahlakı reddederek, seksi iradenin en güçlü ifade aracı ve magickal enerjinin en güçlü kaynağı olarak görmüştür. Toplumsal tabuları yıkmaktan aşikar bir zevk alan Crowley, magickal uygulamalarında masturbasyon, eşcinsellik ve hayvansallık gibi açık açık edepsiz eylemlerde bulunmuştur. 1910 yılından sonra Ordo Templi Orientis (OTO) diye bilinen bir ezoterik gruba dahil olmuştur. OTO’nun yüksek derecelerinde çeşitli cinsel ritüeller kullanılmıştır. Bu ritüeller, ruhani bir güç kaynağı olarak cinsel ve edep dışı ritüelleri kullanan bir tradisyon olan Hindu Tantra’nın çarpıtılmış bir biçiminden etkilenmiştir. Crowley ve OTO, hiçbir Hint Tantrika’nın hayal etmeye cesaret edemeyeceği cinsel ritüeller kullanmıştır.
Crowley’in majikal kariyerinin doruk noktası, Sicilya’da bir Thelema Manastırı kurduğu 1920’den sonraki yıllarda yaşanmıştır. Bu fikrin ilham kaynağı François Rabelais’in Hıristiyan manastırların ikiyüzlülüğünü geride bırakan bir cemaati tarif ettiği Gargantua and Pantagruel (1534) adlı eseridir.
Crowley, Rabelais’in idealini daha öteye taşıyarak her arzunun uyuşturucular, seks ve fiziksel aşırılıkla ifade edilebileceği ütopik bir cemaat kurmuştur. Bu dönemde meşhur kitabı Bir Uyuşturucu Canavarı’nın Günlüğü adlı eseri yazmıştır. Yarı otobiyografik bu roman, daha fazla uyuşturucu temini için son hızla yazılmıştır.
Hayatının sonuna doğru Crowley mal varlığının ve bitimsiz görünen irade gücünün büyük bir kısmını tüketmiştir. Kanun Kitabı’nın II. Dünya Savaşı sırasındaki olayların seyrinde çok önemli bir rol oynayabileceğine inanmaya devam eden Crowley, hayatını son yıllarını 1947 yılındaki ölümüne kadar, eroine giderek daha fazla bağımlı bir halde Londra’da küçük bir misafirhanede geçirmiştir. Bugün birçok din tarihçisi Crowley’i ihmal etse de, yirminci asrın ortalarından itibaren Batıda gelişen bütün okültizm, maji ve Neopaganizm biçimleri üzerinde biçimlendirici etkisi inkar edilemez. 1950’li yıllarda İngiltere’de Neopagan Witchcraft’ın canlanmasının kurucusu olan Gerald Gardner, Crowley’in hayranıydı ve onun ritüellerini serbestçe ödünç almıştır. Yine, Crowley’in cinsel maji uygulaması ve onun Hint Tantra’sının çarpık yorumu, bugün ABD ve Avrupa’da çok yaygın olan çağdaş seks majisi ve ‘Batı Tantrası’ biçimlerini etkilemiştir. Nihayet, daha geniş bir tarihsel anlamda Crowley’in, yirminci asrın ilk yarısındaki Avrupa’da mevcut olan birçok merkezi trendi şansında cisimleştirdiği söylenebilir. Bireysel iradeye vurgusu, cinsel özgürlük ideali, bütün eski tanrıları aşan ütopyacı bir yeni çağ tasarımıyla Crowley, Marshall Berman’ın modern Faustçu benlik dediği şeyi özetlemektedir. Crowley’in 1940’lı yıllarda uyuşturucu bağımlılığı ve yoksullukla son bulması da Faustçu ideallerin tükenişini ve II. Dünya Savaşı felaketinin ortasında Modern Avrupa’nın kaosunu yansıtıyor olabilir.
batiniler