Gerek örgütsel boyutta olmak üzere mason kuruluşlarından her biri gerekse bireysel boyutta olmak üzere her mason, geçerli olmayı sürdüren ve yararlı görülen gelenekleri korur, bunlara titizlikle uyarsa; Masonluğun etiketine ve toplumda benimsenmiş genel görgü kurallarını gözetmekte de özenli olursa, Masonluğun evrensel nitelikli amaçlarına ulaşılabilmesi çok daha kolaylaşır.
Çünkü Masonluğun amaçlarına yaklaşmaktaki başarısı, öncelikle, gerek mason örgütlerinin gerekse masonların düzenli (muntazam) olmalarına bağlıdır.
Bu aşamada konuya bir ara verip, bence önemli olan bir noktaya değinmek istiyorum. Bu, kullanmakta olduğumuz dil ile bağlantılıdır.
Son zamanlarda toplumca karşı karşıya geldiğimiz önemli sorunlardan biri, kullandığımız ve kullanmamız gereken dildir; Türkçe konusudur. Kimilerimiz alışagelmiş olduğumuz çoğu eskiden kalma sözcük ve terimleri, kimilerimiz yenilerini kullanmayı yeğliyor. Beni yenilikten yanayım; yeter ki iletişim sağlansın ve karşılıklı olarak ne demek istediğimizi anlayalım. Unutmayalım ki dili düşünce oluşturur ve dönüşümlü olarak da dil düşünceyi. Şayet yeterince iyi bilmediğimiz, kendi kendimize bile iletişim kurmakta güçlük çektiğimiz bir dil kullanacak olursak, düşüncelerimiz de kısır kalır. Nitekim burada bir çelişkili örnek ile karşılaşmış bulunuyoruz. Kimi masonlar, pek sade ve anlaşılır olup, türetmeler yapmaya da elveren “düzen” sözcüğü yerine “intizam”, “düzenli” yerine “muntazam” sözcüğünü kullanıyor. Çünkü “intizamlı” biçiminde bir türetme yanlış olur. Peki bunun karşıtı nedir? Düzensiz. Oysa eski dilde buna “intizamsız” diyemeyiz; böyle bir sözcük yok. Bunun yerine “gayri muntazam” diyorlar ister istemez.
Bana pek elverişsiz geliyor bu eskiden kalma terimleri kullanmak. Öz Türkçesi hem yeterli, hem daha güzel, hem daha anlaşılır geliyor bana.
Konumuza dönelim.
Masonlukta düzen, kısaca “Masonluğun gerekleriyle uyum içinde olma durumu” olarak tanımlanmaktadır. Masonluğun gerekleri ise amaç, yasa, ilke, tüzük, gelenek ve geleneksel yöntemlerinin tümünden oluşur.
Düzen kavramının bu tanımı, onun geçtiğimiz günlerde irdelemiş olduğum etiket konusuyla yakın bir bağlantısının bulunduğunu gösteriyor.
Üstelik hiç kimse Masonlukta “düzen” kavramının böyle tanımlanmasına karşı çıkmaz sanırım. Ancak, yeryüzündeki çeşitli mason kuruluşları, “düzen”in genel tanımı üzerinde uyuşma içinde olsalar bile, bu kavramın içeriği ve ayrıntılarında tam bir uyuşmaya varamamışlardır.
Bu uyuşmazlık yeni bir olgu değildir; öteden beri süregelmektedir. Öylesine ki, daha Çağdaş Masonluk ilk kez örgütlenirken yani Londra Büyük Locası’nın 1717 yılındaki kuruluşu sırasında doğmuş olduğu bile söylenebilir. 18. yüzyıl ortalarından bu yana Masonlukta birtakım gruplaşmalar oluşmasının ve bunun sonucunda bölünmelerin ortaya çıkmasının temel nedenlerinden biri de işte bu uyuşmazlıktır.
Bu uyuşmazlığın temel kaynağı, kavramın şu kendimce yapmış olduğum genel tanımının içerdiği bir diğer kavramdır: “Masonluğun gerekleri”...
Bunlar nelerdir?... Masonların ve mason örgütlerinin bu gereklere uymak ya da uymamak bakımından özgürlüklerinin ölçüsü nedir?
Hiçbir ipucu vermeksizin, yan tutmaksızın, bu ve benzeri soruları içeren bir anket düzenlendiğini, değişik obediyansların üyeleri olan masonlardan bunlara yanıt vermelerinin istendiğini, sonra da toplanan yanıtların karşılaştırıldığını varsayalım…
Birbirlerinden çok farklı düşünüşler, eğilimler ve yaklaşımlar görülecemktir. Dolayısıyla Masonlukta bu bağlamda aralarında uzlaşma sağlanması pek zor hatta olanaksız denilebilecek ayrılıklar bulunduğu ortaya çıkacaktır.
Düzen kavramı üzerinde uyuşmazlıkların bulunması, her mason kuruluşunun kendini “düzenli” sayarken, kimilerinin sadece kendilerininkiyle aynı ilkeleri paylaşanları, aynı yöntemleri uygulayanları düzenli olarak kabul edip, tam bir uyum içinde olmayanları “düzensiz” olarak nitelemeleri olgusunu yaratmaktadır.
Her mason kuruluşu, nedeni ve gerekçesi her ne olursa olsun, “düzensiz” saydığı bir örgüt ile masonca ilişkilere girmekten sakınmaya hatta kendi üyelerini de böyle bir örgütün üyeleriyle ilişkilerde bulunmaktan uzak tutmaya çalışır. Düzensiz saydıkları bir mason örgütünün kapısından içeri adımlarını atanları hor görenler hatta cezalandıranlar bile vardır. Öyle ki bir masonun istediği her kuruma gitmesine izin verilir de, düzensiz sayılan bir mason örgütüne gitmesine hatta öyle bir kurumun üyeleriyle ilişki kurmasına bile izin verilmez. Bu anlaşılamaz çelişkinin yanı sıra hâlâ masonların özgür insanlar olduğu ileri sürülür. Özgür sıfatı bir masonun niteliğine bile eklenir. Bir yandan Masonluktaki düşünce ilkelerinin başına “akıl” konur ama bu akıl almaz çelişkinin korunması sürdürülür.
Tutumlarında toleranslı olmayı öngören mason kuruluşlarının üyeleri, bu tür davranışları çok yadırgamaktadır. Bunu Masonluğun evrensel amaçları ve temel ilkeleriyle bağdaştıramamaktadırlar. Ancak, onlar da gerçekten toleranslı bir tutum benimsiyorlarsa, yapmaları gereken, karşı savın da kendine göre bir gerekçesinin bulunduğunu düşünmek, bunu öylesine değil, nedenleriyle, gerekçeleriyle birlikte öğrenip anlamaya çalışmaktır.
Masonlukta iki tür düzenden söz edebiliriz. Bunlardan biri örgütsel düzen, diğeri bireysel düzendir. Ancak bu konuda bir kerede bu kadar söz etmek yeter. Düzenin bu iki türünü bir sonraki yazıma bırakıyorum. Hem ola ki, masonların bu görüşlerim üzerine diyecekleri bir şey de vardır.