Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ABRAHAM IBN DAUD  (Okunma sayısı 6167 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 26, 2007, 10:37:18 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

1110’da Kordoba’da doğan Abraham Ibn Daud, 1180’deki ölümüne kadar İspanya’da yaşamıştır. İlk başta Arap şiiri, edebiyatı ve felsefesini de içeren, hem dini hem laik bir eğitim almıştır. Kordoba’dan Almohad işgali öncesinde kaçarak Toledo’ya yerleşmiş, orada birçok eseri Arapça’dan Latince’ye çevirmiştir. Bu eserler daha sonradan çeşitli alimlerce diğer yerel dillere de tercüme edilir. Çevirdiği eserler arasında Solomon Ibn Gabirol’un yazdığı Hayat Pınarı da bulunur. Bir çok düşünür gibi, İbn Daud da hem bir doktor, astronom olmakla beraber Sefer haKabalah (Gelenekler Kitabı) nı da yazan bir tarihçi olarak da çalışmıştır.

Ibn Daud’ın en önemli felsefi eseri Yüksek İnanç ( Emunah Ramah) 1160-61 yılları arasında yazılmış olup orijinal metin kayıp olsa da , on dördüncü yüzyılda Isaac ben Sheset ‘in teşvikiyle, Samuel ibn Motot tarafından İbranice’ye çevrilmiştir. Yüksek İnanç , Arapça bilmeyen bu ortaçağ düşünürlerini çok fazla etkilememiş ve bir kaç yıl sonra Maimonides tarafından yazılan Şaşkınlar Kılavuzu’nun gölgesinde kalmıştır.

Giriş bölümünde Ibn Daud, bu eserini belirlenimcilik ile özgür irade ile ilgili zorlukları çözmek için hazırladığını açıklar. Onun görüşüne göre, bu konu ancak daha geniş bir bakış açısıyla çözümlenebilir. Dolayısıyla kitap iki bölümden oluşur: İlk bölüm, felsefe dediği fizikle ilgilidir ve Esas Hareket Ettiricinin varlığı hakkındaki kanıtları da içerir. İkinci bölüm ise açıklanmış, vayhedilmiş din hakkındadır. Ibn Daud için bu konular aslında aynıdır çünkü bütün kutsal metinlerde bilimsel gerçekler bulunur. Ona göre felsefi gösterimler, Kutsal Kitap’ın da bu tip felsefi kanıtlara atıfta bulunduğu gösterilerek mükemmelleştirilmelidir. Pasajlar, bu tip gösterimlerle çeliştiği zaman , akılla yorumlanmalıdır, çünkü bir çok cümle sıradan insanlara yöneliktir ve aslında barındırdıkları gizli anlamlar yüzeysel bir okumayla ortaya çıkmaz. Yüksek İnanç’ın amacı Kutsal Metnin aslında Aristoteles’in felsefesiyle uyum sağladığını göstermektir:

Kişi, fen bilimleri çalışmaya başladığında, geleneksel bilgilerdeki birikimi karşısında şaşırır çünkü bilim, açık olmayan sorular yoluyla Gerçek’i ortaya koyacak seviyeye henüz ulaşmamıştır. Buna göre, bu kitap böyle bir kişiye çok yararlı olacaktır çünkü onu din prensiplerimizin üstüne inşa ettiğimiz Bilim’in bir çok yönüyle tanıştıracaktır (ibn Daud 1982, 2-4)

Moses Maimonides gibi, ibn Daud da bu çalışmasını, felsefeye yeni başlayanlar din ile bilimi bağdaştırmakta zorlandıkları için yapmıştır. Bu kişiler, ya kutsal kitaptaki öğretileri ya da Aristoteles’in fikirlerini inkar etmeye eğilimlidir:

İlk neden, Tora ve felsefenin, ilahi tözü açıklamaya kalkıştıklarında korkunç bir çelişki içinde bulunmalarıdır: Felsefeciler için cismani olmayan Tanrı değiştirilemez ancak Tora , bu konuya tam ters taraftan yaklaşır . Bizler, biri yüce, diğeri ise küçük olmayan iki yöneticisi olan birine benzeriz. Birincisini, ikincisinin görüşüne karşı çıkmadan mutlu edemez. (ibn Daud 1982,2-4).

Bu zorluğu hafifletmek için , ibn Daud kutsal kitaptaki metnin mantıkla anlaşılması gerektiğini öne sürer. Çalışmasının ilk kısmında, ibn Daud her bölüme felsefi fikirleri sunarak başlar ve ardından kutsal metinden bu fikri destekleyen parçalara yer verir. İlk bölüm madde(cevher) ve kaza(tesadüf) ile ilgili bir tartışmayla başlar ve bunu maddenin (cevherin), sonsuz uzunluk, genişlik, hareket, ruh ve kürelerin ele alınmasıyla devam eder. Yüksek İnanç’ın ikinci bölümü, ibn Daud’un Yahudi inancının esası olarak gördüğü fikri açıklamasıyla sürer. Dini bağlılık kavramıyla başlayarak şu soruya cevap arar: İnanç nedir? Ibn Daud dikkat edilmesi gerekenin popüler inanca sadakat olmadığını iddia eder. Sıradan insanlar maddenin/cismani olmayan bir şeyin varolmadığını farz ederek maddi olmayan bir Tanrı’ya inanmazlar. Bu tip insanların anlayışları geliştikçe alimlerin geleneğine inanırlar, ancak karmaşa ve şüphe ile nasıl baş edebileceklerini bilememe tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar.

Hahamların inancı Tanrı’nın aktivitelerinin bilgisine dayanır ve Tora’nın sıradan insanları yönlendirdiği de bu tip dini bir kanaattir. Ancak, Tanrı’nın eylemlerinin algılanmasıyla temellenmiş böyle bir inanç, Tanrı’nın cisimsiz olduğunu kanıtlamaz : O, bir küre ya da bir yıldız olabilir. Felsefeciler arasındaki gerçek bilgeler, inançlarını Tanrı’nın Esas Hareket Ettiren (Prime Mover) olduğu gösterimine dayandırır. Tartışmasının bu aşamasında ibn Daud, Esas Hareket Ettiricinin varolduğunu, böyle bir varlığın biricik ve maddesiz olduğunu göstererek kanıtlamaya çalışır. Biricik ve cismani olmayan bir Tanrı’nın gerekliliğine ikinci kanıt olarak, neden ve sonuç ilişkisini öne sürer . Ibn Daud, bütün varlıkların varoluşunun tesadüfi olduğunu , ancak mutlak bir varlığın , onları ex nihilo (yoktan) yaratarak var olmalarını sağlayabileceğini öne sürer. Melekler gibi sonsuz varlıklar, varolmama durumundan varolmaz; aksine onların varoluşu kendilerinden başka bir varlığın dönüşmesinden , sonunda Tanrı’nın kendisinden oluşur.

Tanrı’nın birliği kavramını tartıştıktan sonra , ibn Daud ilahi sıfatlara değinir. Ona göre, gerçek sıfatlar sadece olumsuz olanlardır. Bundan sonra Daud, meleklerin doğası hakkındaki fikirlerini söyler. Meleklerin var oldukları kesin olduğunu ileri sürer, çünkü insan ruhu ilk başta bir potansiyelken sonradan ‘aktüele’, gerçeğe döner. Bir halden diğerine geçiş hareketi barındırır : Her hareket, bir hareket ettirici tarafından ortaya çıkartılır ve Aktif Zeka bu tip bir değişimin devindirici gücüdür.Diğer bir kanıt, yıldızların düzenini inceler: Ibn Daud’a göre, böyle bir fenomen, cismani olmayan aracılar ve tek bir Tanrı ile açıklanabilir. Maddi dünyayı üreten de işte bu biricik Tanrı’dır. Çokluk doğrudan Tanrı’dan gelmez, zira sadece Tek, Tek olandan çıkar. Çokluk doğrudan Tanrı’dan çıkan İlk Varlık’a eşlik eder. İlk Varlık felsefecilerin Akıl, Tora alimlerinin Melek diye adlandırdığı şeydir. Tanrı ile karşılaştırıldığında, varlığını kendisi dışındaki bir şerden aldığı için mükemmel değildir. Dolayısıyla ta özünden ikiliği içerir. Bu ilk Akıl’dan üç varlık ortaya çıkar: İlkinden daha az mükemmel olan İkinci bir Akıl.. Daha az mükemmel olmasının nedeni doğrudan Tanrı’dan çıkmaması ve ilahi boyutun dışındaki bir varlıktan , küreden ve maddesinden almasıdır.

Ibn Daud sabit yıldızların ,küresinin ve sabit yıldızların küresinin maddesinin İkinci Akıl’dan çıktığını söyler. Dolayısıyla akıldan akıla, En son Akıl’a ulaşırız ki bu akıl da alt dünyanın üstünde durup tüm aşağı varlıklara şekil verir. İşte bizim aklımızın da potansiyelden gerçekliğe ulaşmasını ve peygamberliğin kaynağı olarak hizmet etmesini sağlayan da budur. Peygambersel anlayışla ilgili olarak İbn Daud üç tip peygambersel durumun olduğunu öne sürer: Gerçek rüyalar, bilinçsiz haldeyken yer alan görüler ve peygamber uyanık ve bilinçliyken ortaya çıkan görüler. En üst mertebedeki peygamberliği açıklarken ıbn Daud şöyle der:

İlahi Varlık , Yarattıkları adına , meditasyon yapan herkese açılır ama bu kişiler az sayıda olduğundan Tanrı’nın mükemmel iyiliği , bunu mükemmel ve ahlaki davranışlar sergileyen kişiler için daha da anlaşılabilir kılar. Bu kişiler böylece, Tanrı ile yaratıkları arasında aracılık yaparlar. Tanrı bu kişileri öyle bir mertebeye yükseltir ki güçleri, peygamberlikte onlara yaklaşan yüksek maddelerinkine (tözlere) yaklaşır... Ancak mükemmel ve saf ruhlar böyle bir mertebeye erişebilir. Bu mükemmellik ve bu saflık , hatta ahlaki mükemmellik insanda, oluşumunun ilk başından itibaren bulunur ama çalışmak da çok işe yarar... ( 73-4).

İbn Daud’a göre, peygamberlik doğal bir fenomen olduğu halde sadece İsrael’in mükemmelliğin en üst seviyesine ulaşma yeteneği vardır. Peygamberliğin meyvesi olan Kutsal Metnin Tanrı’yı cismani bir biçimde anlattığı düşünülmemelidir. Metin’deki insansal davranışları kelime kelimesine yorumlamak neredeyse putperest bir davranıştır. Bu fikre göre, ibn Daud, Metni doğru okuyan Müslüman ve Hristiyanlar’ın aksine, Kitab’ı yanlış yorumlayan, dindaşlarını eleştirir:

Diğer, Yahudi olmayan dindar toplumlar, Tanrı’yı, O’na yaraşmayan bu aşağılık detayları yakıştırarak küçümsemeyi istememişlerdir .Dolayısıyla Hıristiyanlar cümleleri tercüme etmişlerdir: Tanrı dedi, Tanrı indi yerine ‘Efendi (Lord)’ dedi, ‘Efendi (Lord)’ ortaya çıktı’ demişlerdir. Müslümanlar ise hiç bir zaman Tanrı’nın peygamberlere göründüğünü ya da onlara konuştuğunu iddia etmemişlerdir.. Ancak bizim dindaşlarımızdan bazılarının anlayışları o kadar dardır ki Tanrı’ya değişim ve hareketi yakıştırmaktan tatmin olmazlar, ona diğer yaratıklardan çok daha fazla değişimi yakıştırmaktan da geri kalmazlar. ( 90-1).

İlahi emirler hakkındaki tartışmayı bitirmeden evvel, ibn Daud, özgür seçim konusuna geri döner. Özgür istencin Tanrı’nın emirlerine uymaya dayandığına inanır. Böyle bir seçim hakkı olmasaydı ödül ve ceza kavramlarının Yahudi öğretisinde hiç bir yeri olmazdı. 1.Samuel, 26:10’dan söz ederek ibn Daud, insani olayların üç ana nedeni olduğunu öne sürer: ilahi, doğal ve tesadüfi nedenler. Dördüncü neden, özgür istenç, Keilah’dan kaçışın anlatılmasıyla örneklendirilir. Bu olay David ve Saul’ın 1. Samuel 23’te yaşadıkları bir tartışma hakkındadır. Bu örnekten, insani olayların ilahi, doğal ve tesadüfi nedenlerden kaynaklandığı anlatılır. Ama ilahi sözcükleri duyan akıllı insan gelecekteki olayları görebilir ve önlemini alabilir. Dolayısıyla özgür istenç, Tanrı’nın yasasını takip etmesine ve bunu yaptığında kişinin ruhunu saflaştırmasına dayanır . Tanrı’nın inayeti Kendisine inançlı olanları korur.


Ibn Daud’un Önemli esreleri:

Abraham ibn Daud, Sefer ha-Kabalah, (Çeviren: G.D. Cohen), Londra 1969

Abraham ibn Daud, Emunah Ramah, Frankfuram Main, 1982


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
8857 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2006, 03:10:57 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
2656 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 03, 2007, 10:28:47 ös
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
2469 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2007, 08:50:02 ös
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
2803 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2007, 09:15:27 ös
Gönderen: shemuel
2 Yanıt
4593 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 02, 2010, 12:40:54 öö
Gönderen: Eagle35
0 Yanıt
6318 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 16, 2010, 05:47:51 ös
Gönderen: SERIM
0 Yanıt
3395 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 28, 2011, 04:06:49 ös
Gönderen: ozkann
0 Yanıt
2737 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 01, 2011, 08:42:15 öö
Gönderen: ozkann
2 Yanıt
13592 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 26, 2014, 01:25:42 öö
Gönderen: smyrnali
2 Yanıt
4564 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 19, 2015, 02:04:17 ös
Gönderen: Risus