Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Diger Konular => Konuyu başlatan: Genius Loci - Ocak 02, 2008, 08:23:54 ös

Başlık: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 02, 2008, 08:23:54 ös
Bir KRONOLOJİK Hatırlatma


HRANT DİNK CİNAYETİ - KRONOLOJİ

6 Şubat 2004 G.Antepli bir Ermeni olan Hripsime Gazalyan’in Agos Gazetesi’nde yayinlanan anlatimlarinda ilk kadin pilot Sabiha Gökçen’in 1915 olaylari sonrasinda evlat edinilen Ermeni çocuklarından biri oldugu ileri sürüldü.

24 Şubat 2004 İstanbul Valiliği'ne çağrılan Dink, iddialara göre burada bir vali yardımcısının yanında bulunan iki kişiden biri tarafından tehdit edildi.

25 Şubat 2004 Valilik'teki olaydan bir gün sonra Mehmet Soykan adlı bir kişinin şikayet dilekçesi üzerine Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından Hrant Dink'in başka bir yazısı için "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla TCK'nın 301. maddesinden dava açıldı.

26 Şubat 2004 Agos Gazetesi önünde toplanan ve kendilerini Ülkü Ocaklarına mensup olarak tanımlayan bir grup, tehditler de içeren pankartlar açarak gösteri yaptı. Pankart ve sloganlarda “Akıllı ol”, “Hesap sorulur”, “Eli kırılır” gibi tehdit içerikli ifadeler dikkat çekti.

2 Şubat 2006 Avukatıyla birlikte Şişyli Cumhuriyet Savcılığı’na başvuran Hrant Dink, Bursa’nın Nilüfer İlçesi’nden Ahmet Demir adlı bir kişiden postayla gelen tehdit mektubunu vererek araştırılmasını istedi. “Sonunuz geldi, önce oğlunu sonra seni öldüreceğiz” yazılı mektuptaki “Ahmet Demir” ismi dikkat çekti.    

19 Ocak 2007 Gazeteci ve Yazar Hırant Dink Halaskargazi Caddesi üzerinde bulunan Agos Gazetesi’nden çıkışında saat 15.00 sıralarında uğradığı silahlı saldırı sonucu olay yerinde hayatını kaybetti. Başına ve boynuna isabet eden üç kurşun sonucunda hayatını kaybeden Dink'in cesedinin] yakınında 3 adet boş kovan bulundu. [1] Otopsi raporuna göre kurşunlardan ikisi Dink'in kafasına arkadan saplanmıştı. [2] Görgü tanıkları, cinayeti işleyen kişinin 18-19 yaşlarında, kot pantolonlu ve beyaz bereli olduğunu bildirdiler.


20 Ocak 2007 Cinayeti işleyen kişinin kimliğinin aynı gün akşam saatlerinde polisçe belirlendiği ve zanlı O.S.’nin yapılan takip sonucu 20 Ocak Cumartesi günü saat 23.00 sıralarında Samsun Otogarın'da yakalandığı açıklandı. Operasyonu jandarma ve polisin birlikte yürüttüğünü duyuran İstanbul Valisi Muammer Güler, katil zanlısının üzerinde cinayet silahı ve 'cinayetin simgesi' haline gelen beyaz berenin bulunduğunu da açıkladı. Daha sonra sızan bazı haberlere göre O.S.’nin üzerinden bir de Türk Bayrağı çıkmıştı. O gece O.S., yakalandıktan hemen sonra Samsun Otogarı'ndaki jandarma karakoluna götürüldü, üç saat kadar burada kaldıktan sonra 02:00 sıralarında ise Samsun Emniyeti'ne götürüldü. O.S. sabaha karşı ise özel bir uçakla cinayeti işlediği İstanbul'a gönderildi.

20 Ocak 2007 Katil zanlısı O.S.’ye ait olduğu sanılan beyaz bere, kot mont, kot pantolon ve tişörtün Taksim-Levent metrosunun Şişli istasyonunda bekleyen metronun vagonunda bir poşet içinde bulunduğu açıklandı.

20 Ocak 2007 Katil zanlısı O.S.’nin bir süre futbol oynadığı Yeni Pelitlispor’un basın sözcüsü Hüseyin Hacıoğlu yaptığı açıklamada O.S.’nin cinayet işleyecek biri olmadığını ancak yönlendirilmiş olabileceğini söyledi.

20 Ocak 2007 BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu Gazeteci Hrant Dink’in katil zanlısı O.S.’nin partisinin gençlik örgütü olarak bilinen Alperen Ocakları ile hiçbir ilgisinin olmadığını açıklarken partisinin haksız yere hedef gösterildiğini söyledi.

21 Ocak 2007 Katil zanlısı O.S.’nin, Samsun’da yakalandıktan sonra jandarma karakolunda verdiği ilk ifadede “Cinayeti tek başına işledim. Dink’in internetteki yazılarını okudum, kanıma dokunuyordu öldürmeye karar verdim  İstanbul’a gidip yaptım” dediği; İstanbul’a getirildikten sonraki ilk ifadesinde ise Suikast öncesi Trabzon’da yaylada atış talimi yaptıklarını, 10 genç arasında silahı iyi tutup hızlı koştuğu için kendisinin seçildiğini anlattı.

21 Ocak 2007 Başta Hürriyet olmak üzere bazı gazete haberlerine göre katil zanlısı O.S.’nin suikast sonrası Trabzon’a kaçışında otobüs biletini kimliği belirsiz bir kadının aldığı anlaşıldı ancak kadının kimliği öğrenilemedi.

21 Ocak 2007 İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, cinayetin herhangi bir siyasi boyutu ve örgüt bağlantısının bulunmadığını suikastın milliyetçi duygularla düzenlendiğini açıkladı.

21 Ocak 2007 12 Eylül askeri darbesinin lideri ve Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Marmaris’te gazetecilere yaptığı açıklamada Hrant Dink suikastının arkasında bir örgüt olabileceğini belirterek “Bu cinayet bir çocuğun veya yanındaki arkadaşlarının işi değil. Trabzon’a çöreklenmiş birileri var. 17 yaşındaki bir çocuk özellikle seçilmiş” dedi.

22 Ocak 2007 Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın Anadolu Ajansı'na dün yaptığı, "Örgütle bağlantısı yok, milliyetçi duygularla işlenmiş bir cinayettir" açıklamasını İstanbul Valisi Muammer Güler düzeltti.  CMUK'a göre suçun örgütlü olup olmadığını belirleme görevinin savcılara ait olduğunu belirten Güler, "Soruşturmanın bu yöntemiyle ilgili olarak bizim yapacağımız bir açıklama yoktur. Biraz önce bültenlere düşen beyanla ilgili gerekli düzeltme yapılmıştır" dedi.

22 Ocak 2007 İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde bir basın açıklaması yapan İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,  “Gazeteci Hrant Dink’in hunharca saldırı sonucu hayatını kaybetmesinden milletçe duyduğumuz üzüntü sonsuzdur. Burada tesellimiz zanlının arkasındaki güçlerin önemli bir bölümünün yakalanmış olmasıdır” dedi.

23 Ocak 2007 Emniyet kaynaklı gazete haberlerine göre, O.S.’yi babası tv haberlerinde yayınlanan kamera görüntülerinden teşhis ederek ihbar etti, yapılan araştırmada O.S’nin Trabzon’a gitmek üzere kendi ismini kullanarak bilet alıp 34 JAZ 53 plakalı Metro Turizm otobüsüne bindiği anlaşıldı. Operasyon için en uygun yer olarak belirlenen Samsun Otobüs Terminali jandarma bölgesine girdiği için bu haber askeri yetkililere bildirildi.

23 Ocak 2007 Gazeteci Ertuğrul Özkök’ün yazısından “…Cinayeti işledikten sonra en önemli iki delili, silahını ve beyaz beresini atmamış. Polis bile hayretler içinde. Hiç kendi kendinize sordunuz mu: "Niye bunları atıp delilleri yok etmemiş?" Cevabı çok basit. Trabzon’a dönüyor. Orada arkadaşlarına övüne övüne, "Hrant Dink’i ben öldürdüm" diyecek. Büyük bir ihtimalle arkadaşları, "Atma lan" diyerek dalga geçecekler. Yani inandıramayacak. İşte o nedenle delillerini de getiriyor. Sırf arkadaşlarını ikna edebilmek için. Beni işte bu ruh hali korkutuyor. Örgüt olsa, devletin istihbarat birimleri, güvenlik güçleri onu çökertir. Ama burada neyi çökerteceksiniz? Mahalleyi veya bir şehri mi?

23 Ocak 2007 Yasin Hayal'in, cinayetten önce Trabzon'da yaşayan emekli bir albayla sık sık bir araya geldiği iddia edildi. Yasin Hayal'in, 'ulusalcı' görüşleriyle tanınan ve Trabzon'da etkili bir cemaatle de ilişkisi olan emekli albay H.M.B.'nin görüşlerinden etkilenerek Dink cinayetini planlamış olabileceği ileri sürüldü.

23 Ocak 2007 Hrant Dink’in katil zanlısı O.S.’nin, Cumhuriyet Savcıları’na verdiği 8 sayfalık ifadesinde son sözünün "Hrant Dink’i öldürdüğüm için çok pişmanım" olduğu öğrenildi. Sorgudan önce psikologlar tarafından gözetimden geçen O.S., dün saat 13.45’te savcılar tarafından sorgulandı.

23 Ocak 2007 O.S. ve Yasin Hayal’in yaşadığı Pelitli Beldesi’nde jandarma komutanlığınca belediye hoparlöründen “sivil kişilere bilgi verilmemesi yönünde uyarı anonsu yapıldığı açıklandı. (Milliyet)

23 Ocak 2007 Hrant Dink’in katil zanlısı O.S.’yi azmettirdiği iddia edilen Yasin Hayal’e talimat verdiği öne sürülen gözaltındaki KTÜ öğrencisi Erhan Tuncel'’nin, BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun Trabzon gezilerinin organizasyonunda görev aldığı ileri sürüldü. Yazıcıoğlu’nun Trabzon’da düzenlediği bir basın toplantısında çekilen fotoğrafta Tuncel, Yazıcıoğlu’nun arkasında görünüyor. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, gazeteci Hrant Dink cinayetine ilişkin gözaltına alınan E.T ile aynı fotoğraf karesinde yer almasıyla ilgili olarak, “BBP üyesi olduğunu sanmıyorum, ama Ocağa, gençlerin arasına gelmiş gitmiş olabilir. Her fotoğraftan bir suçlu mu ihdas edeceğiz” dedi

23 Ocak 2007 Lig B Yükselme Grubu takımlarından Adana Demirspor Kulübü'nün hafta sonu sahasında yapacağı Alanyaspor maçında Gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesini kınamak amacıyla sahaya “Hepimiz Hrant Dink'iz, hepimiz Ermeniyiz” yazılı pankartla çıkma isteği, Futbol Federasyonu tarafından uygun görülmedi.

23 Ocak 2007 Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesi nedeniyle gözaltına alınan Erhan Tuncel'in, son 5 yıldır adli sicil kaydının bulunmadığı ortaya çıktı.

24 Ocak 2007 Emniyetteki sorgusunun ardından Beşiktaş adliyesine çıkarılan Yasin Hayal, gazetecilere "Orhan Pamuk akıllı olsun akıllı" diye seslendi. Aynı gün adliyede azmettirici Yasin Hayal ile katil zanlısı O.S. ilk kez yüzyüze geldi. O.S.’nin bu yüzleşmede Hayal'e, "Onu niye bana öldürttün" dediği öğrenildi. O.S., "Yasin Hayal öldür" dedi "öldürdüm" diye ifade verdi. Milliyet

24 Ocak 2007 Hrant Dink suikasti için bir açıklama yapan Trabzon Valisi Hüseyin Yavuz, bir soru üzerine “Amatörce işlenmiş bir cinayet. İdeolojik örgüt yok. İsmini bildiğimiz kişi tarafından kullanılmış ve örgütlendirilmiştir. Teşvik edilmiştir” dedi.

24 Ocak 2007 İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, adliyeye sevk edilen O.S. ile Yasin Hayal'in de aralarında bulunduğu 5 kişinin tutuklandığını belirterek, “Şüphelilere isnat edilen suçların vasıf ve mahiyetinden de anlaşılacağı üzere, sanıkların cürüm işlemek için silahlı bir teşekkül oluşturdukları sonucu çıkmaktadır” dedi.

24 Ocak 2007 Ankara Barosu Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı'na başvurarak, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in son yazısında söz ettiği ve “kendisini yazıları nedeniyle uyardığını” öne sürdüğü İstanbul Vali Yardımcısı ile yanındaki 2 kişi hakkında disiplin ve ceza soruşturması başlatılmasını istedi.

24 Ocak 2007 Adana’da bazı parti ve dernekler, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili aralarında İçişleri ve Adalet Bakanlarının da bulunduğu 7 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu.

25 Ocak 2007 Halen Sinop'ta yayınlanan Haber 57 Gazetesinde köşe yazarlığı yapan Mete Çağdaş, Sinop Cumhuriyet Savcılığına başvurarak, Hrant Dink'in öldürülmesi nedeniyle atılan “Hepimiz Ermeniyiz” şeklindeki sloganların ve taşınan dövizlerin TCK'nın 301. maddesine aykırı olduğunu belirterek, cenaze tertip komitesi ve katılımcılardan davacı oldu.

26 Ocak 2007 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın istemi üzerine İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tutuklanan Hrant Dink'in katil zanlısı beş kişi, ilk aşamada terör örgütü kurmakla suçlanmadılar. Davanın da bu yönde açılması durumunda zanlılar önemli avantajlar elde edebilecek.

28 Ocak 2007 Trabzonspor taraftarı Kayserispor maçında, "Hepimiz Türküz", "Hepimiz Trabzonluyuz", "Hepimiz M. Kemal'iz" pankartı açarken aynı gün oynanan Malatyaspor-Elazıoğspor maçında da benzer pankartlar açıldı.  

30 Ocak 2007 Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nün, Gazeteci Hrant Dink'in öldürüleceği ihbarında bulunan "kilit isim" Erhan Tuncel'den aldığı bilgiyi cinayetten tam 11 ay önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne ilettiği iddia edildi. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Milliyet'in konuya ilişkin sorusunu "Bütün iddialar araştırılacak" diye yanıtladı. ink'in öldürülmesinin ardından Trabzon'da gözaltına alınan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) öğrencisi Tuncel'in "polis muhbiri" olarak saldırıyı planlama aşamasındayken emniyete bildirdiği iddialarının yankıları sürüyor.

1 Şubat 2007 ANKA ajansının haberine göre, Trabzon Emniyeti'nde görevli yetkili, Dink cinayetinin sanıklarının en son Ağustos-Eylül-Ekim döneminde 3 aylık mahkeme kararıyla dinlendiğini öne sürdü. McDonalds bombacısı ve Dink suikastı azmettiricisi Yasin Hayal'in başıboş bırakılmadığını ileri süren aynı yetkili, şu iddialarda bulundu:
"23 Ekim 2006 tarihinde dinlemenin yenilenmesi için mahkeme kararı istedik. Ancak ne olduysa o anda oldu ve şahısların polis bölgesinde ikamet etmediği gerekçesiyle soruşturma ve dinleme talebimiz kabul edilmedi. Ama bu tarihe kadar yapılan görüşme trafiğinde herhangi bir eylem belirtisi görünmüyordu. Yasin Hayal ve grubuna yönelik yapılan çalışmalarda gözden kaçırılan en önemli nokta, bu kişilerin tamamının Jandarma bölgesi olan Pelitli'de ikamet etmesi. Bu arada biz haddimizi aşıp, İçişleri Bakanlığı'nın protokolle belirlediği emre karşı çıkıp bu bölgeden istihbarat topladık. Hatta bir şekilde dinleme bile aldık. Yaptığımız çalışmaları da yetkili mercilere ilettik. Fiziki takibi Jandarma fark edince kestik.”

2 Subat 2007 Katil zanlisi O.S'nin Samsun'da yakalandıktan sonra Atatürk'ün sözünün yazılı olduğu Türk Bayraklı poster önünde poz verdiği fotoğrafları ile jandarma ve polislerle birlikte çekilmiş video görüntüleri ortaya çıktı. TGRT’de yayinlanan goruntularin jandarma karakolunda cekildigi ileri suruldu ancak sonra bu yerin samsun emniyet mudurlugu oldugu anlasildi. Tum goruntulerde jandarma ve polis gorevlilerinin O.S.’ye kahraman muamelesi yaptiklari goruldu. (Daha sonra O.S.’nin Samsun Emniyet Müdürlüğü’ndeki çay ocağında bayraklı fotoğrafları çekilirken İl Emniyet Müdürü Mustafa İlhan ve görevli jandarma komutanı yüzbaşı Murat Bayrak ile bir savcının da orada olduğu saptandı. Söz konusu kasette O.S. ile  birlikte görülen polis ve jandarma personelinin, daha önce kamuoyuna yansıyan kişiler olduğu belirlendi. Ayrıca dijital ve eski sistem makaralı film kullanılan fotoğraf makineleriyle çekilmiş 50'ye yakın fotoğraf bulunurken, bazı görevlilerin cep telefonlarıyla yaptıkları kayıtlara da el konuldu.)

2 Şubat 2007 Geçen yıl düzenlediği "Yılın Faşistleri" adlı kampanyada, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'e "Yılın faşistleri" sıralamasında 6'ncılığı veren Türk Solu dergisi, bu kampanyası mahkemelik olmasına rağmen yayınını sürdürüyor. Dergi, Dink'in öldürülmesinin ardından da suikasttan rahatsız olmadığını ifade eden yazılarla piyasaya çıktı. Gökçe Fırat imzalı ve "Türkiye bir düşmanını kaybetti" başlıklı başyazıda, "Dink'in öldürülmüş olması onu bir basın şehidi ya da demokrasi şehidi yapmaz. Sonuçta o, yaşarken bu vatana karşı Ermeni tezlerini savunan bir Türk ve Türkiye düşmanıydı" denildi.

4 Şubat 2007 Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak tutuklanan ve "polis muhbiri" olarak çalıştığı ortaya çıkan üniversiteli Erhan Tuncel'in, Trabzon'daki McDonalds'a düzenlenen bombalı saldırının ardından mahkemeye polis zoruyla getirilmesinin istendiği duruşma tensip tutanağını Milliyet ele geçirdi. Erhan Tuncel, karara rağmen hiçbir celsede hâkim karşısına çıkarılmadı ve adeta yok sayıldı. Tuncel'i dinlemek isteyen mahkeme de, daha sonraki duruşmalarda girişimde bulunmadı.

4 Şubat 2007 Afyonkarahisar Atatürk Stadı'nda, tribünler Hrant'ın katilini destekleyen sloganlarla "Hepimiz Ogün'üz" diye bağırdı ve beyaz bere taktılar.

5 Şubat 2007 Malatya İnönü Stadı'nda 28 Ocak Pazar günü oynanan Malatyaspor - Elazığspor karşılaşmasında, öldürülen Hrant Dink'in Malatyalı olması nedeniyle "Ermeni Malatya" yazılı pankart açan Elazığsporlu üç taraftara "bir yıl stada alınmama" cezası verilecek.  Elazığ Valisi Muammer Muşmal, pankartı açtığı belirlenen üç kişiye bugün yapılacak İl Spor Güvenlik Toplantısı'nda bir yıl statlara girmeme cezası verileceğini, bu kişilerin maç saatinde Emniyet'te gözetim altında tutulacağını açıkladı.

6 Şubat 2007 Hrant Dink suikastinin planlayıcıları arasında olduğu anlaşılan Erhan Tuncel'in, Hrant Dink'in Yasin Hayal tarafından öldürüleceğini Şubat 2006'da polise bildirdiği, Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nün de durumu Ankara'daki Emniyet Genel Müdürlüğü ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne rapor ettiği belirlendi.
Suikast planının, Emniyet'ten yaklaşık 5 ay sonra jandarma yetkililerine de ihbar edildiği ifade tutanaklarına geçti. Milliyet'in haberinde yer alan ifadelere göre, Yasin Hayal'in halasının eşi Coşkun İğci, 31 Ocak'ta Trabzon'da gözaltına alındı ve İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sorgulandı. İğci sorgusunda, 2004'ten itibaren jandarmaya muhbirlik yaptığını ve Hayal'in Dink'i öldürme planını Temmuz 2006'da jandarma istihbaratından yetkililere bildirdiğini söyledi.

08 Şubat 2007 O.S. ve azmettirici Yasin Hayal'in oynadığı Pelitlispor futbol takımının sahası polis tarafından kapatıldı.

9 Şubat 2007 Hrant Dink suikastinin azmettiricisi olarak tutuklanan Yasin Hayal'in 2004’te Trabzon’da gerçekleştirdiği  bombalama olayından sonra İstanbul'da yakalandığı evle, Dink cinayetini işlemek için kullanmayı tasarladığı evin aynı olduğu, müfettişlerin bu konuda İstanbul Emniyeti'nin ciddi bir ihmalinin bulunduğunu saptadığı öne sürüldü.

12 Şubat 2007 Trabzon Cumhuriyet Savcısı Fatih Genç, Hrant Dink ile Şubat 2006’da işlenen rahip Andrea Santoro cinayetleri arasında bağlantı olup olmadığını belirlemek için, Santoro'nun katili 16 yaşındaki O.A.'yı bir yıl sonra cezaevinde iki kez ziyaret ederek, azmettirici olup olmadığını sordu. O.A. ise, Türk Ceza Kanunu'nun "etkin pişmanlık" hükmünü düzenleyen 168. maddesini de hatırlatan Genç'e, kendisini kimsenin azmettirmediğini söyledi.

15 Şubat 2007 Terör yoksa dinleme yok. İletişim İzleme Yönetmeliği'ne göre, terörist sayılmayan suç örgütü üyelerinin telefonlarını dinlemek zorlaştırılıyor. Gazeteci Hrant Dink ve rahip Santoro cinayetleri terör örgütlerinin faaliyetleri olarak nitelendirilmemişti

22 Mart 2007 Hrant Dink cinayetini azmettirdiği iddiasıyla tutuklanan "büyük ağabey" Erhan Tuncel'in, cinayetin ardından Trabzon istihbarat şubesinde M.Z. isminde bir polis memuru ile telefonla konuştuğu tespit edildi. 6 ay önce Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nden Bartın'a tayini çıkan M.Z.'nin Erhan Tuncel'e, "Cinayeti sizinkiler mi işledi? Cinayet bana anlattığın gibi mi işlendi? Yasin mi vurdu?" şeklinde sorular sorduğu öne sürüldü.  Hrant Dink suikastının ardından soruşturmayı yürüten İstanbul polisinin elde ettiği bulgular, Dink cinayetine kadar gelen ihmaller zincirinin 2004 yılında Trabzon'da McDonald's'ın bombalanmasıyla başladığını, rahip Santoro cinayetiyle devam ettiğini ve Hrant Dink'in öldürülmesiyle son bulduğunu gösteriyor.

27 Mart 2007 Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi ile ilgili soruşturma kapsamında gözaltına alınan BBP Trabzon İl Başkanı Yaşar Cihan’ın, polise verdiği ifadede Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in Dink’i öldürme planı yaptıklarını Trabzon’da herkesin bildiğini söylediği ileri sürüldü. Gazete haberlerine göre Yaşar Cihan’ın polis ifadesinde “Onları bu plandan vazgeçirmek istedim ama ulaşamadım” diye konuştu.
Yaşar Cihan’ın oğlu Bahadır Cihan ise Erhan Tuncel’i üniversiteden tanıdığını, Yasin Hayal’le de mahalleden arkadaş olduklarını anlatarak, “Her ikisi ile Alperen Ocakları’nda samimi oldum. Dink cinayeti ile bir bağlantım yok. 1 yıldan beri her ikisi ile görüşmüyorum. benim görüşüme göre Erhan Tuncel başkaları tarafından kullanıldı” diye ifade verdi.

27 Mart 2007 Hrant Dink'in oğlu Arat ve kardeşi Orhan Dink, İstanbul Adliyesi'nde soruşturmayı yürüten savcılardan Fikret Seçen'le görüştü. Dink'in öldürülmesiyle ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında ikinci kez savcılık makamına gelen Dink ailesi ve avukatları Arzu Becerik ile Savcı Seçen arasındaki görüşme yaklaşık 20 dakika sürdü. Becerik, daha sonra bir açıklama yapacaklarını belirtirken, Arat ve Orhan Dink soruları yanıtsız bıraktı. Dink ailesi, 15 Mart'ta da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gelerek, soruşturmayla ilgili kaygı ve taleplerini içeren bir dilekçe sunmuştu.

28 Mart 2007 Hrant Dink suikastinin kilit ismi Erhan Tuncel'in Trabzon'da gözaltına alındığı sırada, polisin kendisine diğer zanlıların ifadelerini okuduğu ve fikrini aldıktan sonra serbest bıraktığı ortaya çıktı. Dink cinayetine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan ve Tuncel'in ev arkadaşı olan Tuncay Uzundal’in polise verdiği ifadede, diğer zanlıların ifadelerinin Tuncel'e okunduğunu soyledigi anlasildi. Cinayetten hemen sonra Trabzon polisi tarafından gözaltına alınan, ancak olayla ilgisi olmadığı gerekçesiyle serbest bırakılan Tuncel'in Uzundal'a "Dün gece emniyet müdürlüğünde yakalanan şahısların ifadelerini bana okuttular. Fikrimi aldılar, bıraktılar" dediği öğrenildi. Uzundal ayrıca, Tuncel'in MİT, polis ve jandarmayla bağlantılarına ilişkin önemli bilgiler de verdi. Uzundal, cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal'in yakalandığını televizyondan öğrendiğini, o gün geç saatlere kadar Tuncel'in eve gelmediğini anlattı. Tuncel'in telefonunun da kapalı olması üzerine, daha önceden evlerine gelip giden bir astsubaya Tuncel'i sorduğunu dile getiren Uzundal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Önceden tanıdığım astsubay Satılmış Şahin'i aradım. Tuncel'in yakalanıp yakalanmadığını sordum. O da bana, 'Ne alaka, haber alırsam sana dönerim' dedi.

20 Nisan 2007 Gazeteci Hrant Dink ve rahip Santoro cinayetleri sonrasında Trabzon'daki Pelitlispor takımının internet sitesinden saldırılara verilen desteğin benzeri Malatya'da ortaya çıktı. malatyasporlular.com adlı internet sitesinin forum bölümünde, bazı katılımcıların vahşeti desteklemesi dikkat çekti. Pelitlispor'un internet sitesinde de saldırganlar "Malatya şövalyeleri" olarak nitelendirildi.

10 Mayıs 2007 Dink suikastına ilişkin soruşturma kapsamında, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'nın İstanbul’a gönderdiği Erhan Tuncel'le ilgili 48 sayfalık raporun imha edildiği ortaya çıktı. Gazetelerde yer alan ve dava dosyasının kaynak gösterildiği haberlere göre olay şöyle gelişti: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 29 Ocak'ta İstihbarat Daire Başkanlığı'na bir yazı yazarak bilgi ve belge istedi. Eski Trabzon Emniyet Müdürü ve İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in imzasıyla 6 Şubat'ta savcılığa gönderilen dosyada, Tuncel'le ilgili 48 sayfa bilgi içeriyordu. Ancak Akyürek gönderdiği yazıda, söz konusu bilgilerin, içerikleri itibariyle hayati önemi haiz olduğunu ve hiçbir şekilde deşifre edilmemesi gerektiğini de belirterek, evrak ekinde yer alan tüm belgelerin incelendikten sonra imha edilmesini istiyordu. İhtiyaç duyulduğu takdirde belgelerin, arşivlerden her zaman temin edilebileceği notu da raporda mevcuttu. Savcılık da, istendiği zaman temin edilebileceği için belgelerin imha edilmesine karar verdi. Tuncel'den sorumlu polis memuru M.Z. ise ifadesinde, Erhan'ı, Yasin'in çevresindeki en akıllı bilgi alabilecek kişi olarak tespit ettiklerini belirterek, "Erhan, bize Yasin'in Dink'i öldürmek istediğini söyledi. Ciddiye alıp etraflıca incelemeye başladık. Yasin'in telefonunu takibe aldık. Söylentilerin ciddi olduğunu anlaşınca, durumu iki kez rapor halinde Daire Başkanlığı'na bildirdik, Erhan aracılığıyla Yasin'i eylemden vazgeçirmeye çalıştım" dedi

19 Mayıs 2007 İstanbul'daki Ermeni okullarına "Son uyarı ve ikaz" başlığıyla imzasız tehdit mektupları gönderildiği öğrenildi. Gazete haberlerine göre, "Bazı Ermeniler Türkiye'nin bütünlüğüne zarar verecek ayrılıkçı hareketler içinde. Bunların ev ve iş adresleri tarafımızdan çok iyi bilinmektedir" ifadelerine yer verilen mektuplar Esayan, Getronagan, Tıbrevank liseleri ile Yeşilköy, Topkapı Levon Vartuhyan, Bakırköy Dadyan, Tarkmançats ve Karagözyan ilköğretim okullarına gönderildi.

1 Haziran 2007 Trabzon İl Jandarma Komutanlığı'nın, Hrant Dink suikastının önlenmesinde bir ihmalinin olup olmadığını araştıran dört müfettişin, ortak bir kanıya ulaşamadığı öğrenildi. İki mülkiye müfettişinin, jandarma istihbaratta görevli 4 er hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiğini belirtirken, iki jandarma müfettişinin soruşturmayı gerektirecek kadar sağlam bir iddianın bulunmadığını söyledikleri öne sürdü.





---0---

UNUTMADIK


19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?

(http://www.cnnturk.com/images/galeri/dinkgaleri3.jpg)

(http://www.vatanim.com.tr/pics/news/104941000.jpg)
Başlık: Re: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Isis - Ocak 02, 2008, 08:36:21 ös
Evet Palabiyik amcamiz hic KV izlemiyor belli :) :)
 "21 Ocak 2007 İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, cinayetin herhangi bir siyasi boyutu ve örgüt bağlantısının bulunmadığını suikastın milliyetçi duygularla düzenlendiğini açıkladi" demis ya :) 90 lik ebem bile bunlarin ne oldugunu analiz edebiliyorsa Turk Milleti bayagi uyanmis demektir.


Bu arada bu uzucu suikast TR tarihi icin kara bir lekedir. Ailesine sabir kendisine de kabirde kolay bir hesap diliyorum...

Başlık: Re: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: LuckyEye2 - Ocak 03, 2008, 11:06:29 öö
Sevgili dostum SkullG;

  Neden bu adama bu kadar takmış durumdasın nedir O'nu unutmamana sebeb olan hayır bundan suikasti tasdik ettiğim anlamına varmayın ama Hrant Dink ten de pek haz etmezdim ölümü TR için baş belası oldu ayrıca insani açıdan bakacak olursak bir aile babası öldürüldü tamam ama...  aması var işte Hrant Dink e kadar hatırlanması gerken o kadar çok değermiz var ki...

  Misal belki konuyla alakası yok gibi ama geçenlerde Kanal D Nazım Hikmet e özel bir yayın yaptı nerdeyse Haber programında geniş bir yer ayrıldı Haber sunucusu programı Nazım şiiriyle kapattı o gün Mehmet Akif Ersoy un ölüm yıldönümüydü bu Nazım Akiften dahamı değerlidir ki biri milli şair diğer çoğuna göre milli hain Akif ile ilgili hiç bir haber yoktu daha sonradan öğrndimki bir kaç kişi mezarı başında fatiha okumuş Milli Şairimizin ben anlamıyorum nedir bu admları özel kılan eğer güzellik aranıyorsa adam gibi güzellik içinde olanlar mevcut güzelliği dışarılarda aramayalım.Düşünceyi ifade edebilmekse maksat HERKES düşüncesini rahatça ifade etsin devlete millete söverek düşünce ifadesi olmaz.
Başlık: Re: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Isis - Ocak 05, 2008, 05:53:50 ös
Hrant Dink'e Elveda: Güvercini Vurdular

http://www.youtube.com/watch?v=zfejKTehsAc&feature=related
Başlık: Re: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: bilmeliyimgalilei - Ocak 06, 2008, 12:37:23 öö
yazacak kelime bulamıyorum gerçekten bulamıyorum....
sn.Kirlangiç'in  paylaştığı videoyu izledim ardından video bitince "menu çıktığında gene "ismail Türüt""ün o meşhur şarkısı....
ne yazık bizlere.....
hani derler ya aptal dostum olacağına akıllı düşmanım olsun diye...ne karşımızdekiler adam ne yanımızdakiler......

bu arada sevgili arkadaşlar aranızda  hrant dink in dava açılmasını sağlayan o cümlelerin içinde bulunduğu yazının bütünü elinde olan veya kaynak gösterebilicek olan var mı
Başlık: Re: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 06, 2008, 12:56:14 öö
yazı dizisinin son üç bölümünü aktarıyorum

Ermeni'nin 'Türk'ü
23 Ocak 2004


Küresel ve evrensel değerlerin yerel değerleri tahakküm altına aldığı çağımızda, kültürel kimliğini tam anlamıyla yaşamak bir yana, kimliğini bir nebze yaşatabilmek için dahi Diasporanın özel çaba göstermesi gerekir.
Bu özel çabanın ise her zaman için özel nedenlere ve araçlara ihtiyacı vardır.
Ermeniler ve Yahudiler bu özel nedenlere sahip Diasporanın bilinen iki klasik örnekleridir.
Her ikisinin de özel nedeni aynıdır... Soykırıma uğramış olmak.
Dolayısıyla onlara kimliklerini korumayla ilgili insanlığın tanıdığı hak bir miktar ayrımcı ve pozitiv durumda olmalıdır.
Hakikaten de, Yahudiler bu pozitiv hakkı layıkıyla kullanabilmiş ve kimliklerini korumada onlara bahşedilen toleransı çok iyi değerlendirerek, dini inanışlarından aldıkları "Tanrının ayrıcalıklı halkı" ünvanını dünyadan aldıkları "Yeryüzünün ayrıcalıklı halkı" noktasına kadar taşımışlardır.
Ne var ki aynı durum Ermeni halkı için sözkonusu olmamıştır.
***
Dünya Yahudi soykırımına karşı gösterdiği hassasiyeti Ermeniler'den esirgemiş, bu ise Ermeni kimliğinde en büyük tahribatın yaşanmasına sebep olmuştur.
"Hakkı esirgenmiş Ermeniler" bundan böyle kimliğini "Gerçekleri talep etme inad"ı üzerinden yaşamaya çabalamış, gelinen noktada da bu inat Diaspora Ermeni kimliğinin temel düsturu haline dönüşmüştür.
Diasporanın ilk kuşakları için ayakta kalabilmenin, tükenmemenin adı olan bu inat, üçüncü ve dördüncü kuşaklarla birlikte gerçekleri dünyaya kabul ettirme inadına dönüşmüştür.
İşte bu inadın ortaklaşmış hali Ermeni Diasporasının ruhsal pozisyonunu yansıtır. Bu ruhu sürekli tutmak ise Ermeni kimliğini yaşatmanın temel aracı durumundadır.
***
Dünyanın gerçekleri hâlâ kabul etmemiş olması bir yana, Ermeni kimliğini asıl tahrip eden, Türkler'in bu konuda kıllarını bile kıpırdatacak bir yaklaşım içinde olmamalarıdır.
Nitekim kıyaslandığında görülecektir ki, Yahudiler'in bugünkü seviyeye erişmesinde asıl etken kendi becerilerinden ziyade, onlara soykırım uygulayan Alman halkının sonradan oynadığı şefkatli roldür.
Soykırım sorumluluğunu üstlenen Almanlar'ın Yahudiler'den özür dilemesiyle birlikte bu halk yaşadığı travmayı üzerinden atarak ruh sağlığına kavuşmuş ve ancak bundan sonra kültürel kimliğinin açılımlarını sağlayabilmiştir.
Ne var ki Ermeni halkının travmatik hastalığı hâlâ sürmektedir ve kimliği asıl kemiren ve tüketen de bu sağlıksız ruh halidir.
***
Ermeni kimliğini analiz ederken "İslam" ve "Türk" olgularının bu kimlik üzerinde oynadığı rolün hakkını teslim etmek gerekir.
Sonuçta Ermeniler'in bin yılı aşkın süre İslamla ve Türklerle yaşanmış bir biraradalığı mevcuttur.
Öyle ki, Ermenileri Batılı Hıristiyanlar'dan ayıran önemli özelliklerden biri, onların öteden beri İslamlarla birlikte yaşamış olmalarıdır. Batılı Hıristiyanlar daha ziyade Hıristiyan-Hıristiyan'a yaşarken, Ermeniler çoğu kez İslamlarla yan yana, kimi zaman da iç içe yaşayarak farklı bir deneyimin sahibi olmuşlardır.
Bugünün güncel tartışmalarında çok söylenegeldiği gibi Avrupalı Hristiyanlar, Müslümanlar'ın da içinde yer aldığı çokkültürlü bir yaşam biçimine henüz yeni yeni adapte olurken, Ermeniler Doğudaki Hıristiyan milletler gibi (Süryaniler, Keldaniler v.s) bu realiteyi iyi ve kötü yönleriyle uzun süre yaşamışlardır.
Dolayısıyla asırlar süren bu İslamla biraradalığın Ermeni kimliğinin şekillenmesinde de yadsınamaz bir rolü elbette olacaktır ancak Ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve Ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken "Türk" olgusudur.
***
Ermeni'nin ve Türk'ün birbirleriyle ilişkileri ve birbirlerinden etkileşimleri öyle iki kelimeyle geçiştirilecek bir sıradanlıkta değildir. Asırlar süren ilişkilerde birbirinden alınan o kadar çok iyi ve kötü kimlik donanımları sözkonusudur ki, kimi zaman davranış biçimlerinde birini diğerinden ayırmak hayli güçtür.
Yaşanılan birliktelik öylesine derindir ki bu birlikteliğin bozuluşunu ihanet olarak tanımlamak her iki tarafın da kullandığı karşılıklı bir argümandır. Ermeni milletini Sadık millet olarak adlandıran ancak daha sonra ihanet ettiklerini iddia eden Türk görüşü karşısında, Ermeniler 1915'te yaşananları salt bir halkın topluca imhası olarak yorumlamaz, bunun aynı zamanda asırlar süren ilişkiye ihaneti de içinde barındırdığını belirtirler.
Türk-Ermeni ilişkisinin günümüzde geldiği nokta ise şudur: Ermeniler ve Türkler birbirlerine bakışlarında klinik iki vaka durumundadırlar. Ermeniler travmalarıyla, Türkler de paranoyalarıyla.
İçinde debelendikleri bu sağlıksız halden kurtulmadıkça -Türkler belki değil ama- Ermeniler'in kendi kimliklerini sağlıklı şekilde yeniden yapılandırmaları mümkün gözükmemektedir.
Özellikle Türkler 1915'e bakışlarında empatik bir yaklaşıma girmedikçe Ermeni kimliğinin sancılı kıvranışı devam edecektir.
***
Sonuçta görülüyor ki işte "Türk" Ermeni kimliğinin hem zehiri, hem de panzehiridir.
Asıl önemli sorun ise Ermeni'nin kimliğindeki bu Türk'ten kurtulup kurtulamayacağıdır.


---0---
Başlık: Re: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 06, 2008, 12:57:28 öö
'Türk'ten Kurtulmak
30 Ocak 2004 


Ermeni kimliğinin "Türk"ten azad olmasının görünür iki yolu var. Bunlardan biri, Türkiye'nin (devlet ve toplum olarak) Ermeni ulusuna karşı empatik bir tutum içine girmesi ve nihayetinde Ermeni ulusunun acısını paylaştığını belli edecek bir anlayış sergilemesidir.
Bu tutum hemen olmasa da, zaman içinde "Türk" unsurunun Ermeni kimliğinden uzaklaşmasına yol açabilir.
Ne var ki bu şıkkın gerçekleşmesi şimdilik zor bir olasılık.
İkinci yol ise bizzat Ermeni'nin "Türk"ün etkisini kendi kimliğinden atması.
İlkine göre bu ikincisi, daha bir kendi iradesi ve inisiyatifine bağlı olduğundan, gerçekleşme ihtimali daha fazla.
Esas olarak tercih edilmesi gereken yol da budur.
***
Ermeni dünyasının bunu nasıl başarabileceği ise tamamiyle mevcut duruma yeni bir anlayışla bakabilmesiyle ilişkilidir.
1915'e bakmak örneğin...
Ermeni dünyası yaşadığı tarihi dramın gerçekliğinin farkındadır ve bu gerçeklik bugün dünya ülkelerinin ya da Türkiye'nin kabul edip etmemesiyle değişecek değildir. Onlar kabul etmese de Ermeni ulusunun vicdanında olan bitenin adı başından beri kazınmıştır. Dolayısıyla Dünya'dan ne de Türkiye'den bu gerçekliğin tanınmasını beklemek Ermeni dünyasının yegane hedefi olamaz.
Gayrı herkesi kendi vicdansızlığıyla başbaşa bırakma zamanı gelip de geçmiştir.
***
Bu gerçekliği kabul edip etmemek esasen herkesin kendi vicdani sorunudur, bu vicdan da temelini bizatihi insanlık denilen ortaklığımızdan -"İnsan" kimliğimizden- alır.
Dolayısıyla gerçeği kabul edenler, asıl olarak kendi insanlıklarını arındırırlar.
Ermeni kimliğinin sağlığını Fransız'ın, Alman'ın, Amerikalı'nın ve ille de Türk'ün soykırımı kabul edip etmemesine endeksli bir durumda bırakmak, Ermeni dünyasının artık terk etmesi gereken bir hatadır. Gayrı bu hatadan uzaklaşmanın ve "Türk"ü Ermeni kimliğindeki bu etkin rolünden ötelemenin zamanı gelip de geçmiştir.
Ermeni kimliğinin çektiği bunca sancı artık yeterlidir, sancıyı bundan böyle biraz da insanlık denen aleme terketmek gerekir.
***
Kimliksel dinginliğini "Türk"ün olumsuz ve kayıtsız varlığına kilitleyen Ermeni dünyasının, tüm ortak performansını dünya üzerinden "Türk"e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, ne yazık ki kimliğin uyanışını erteleyen koca bir zaman kaybından başka bir şey değildir.
Ermeni dünyası, kimliğinin geleceğine bundan böyle, öylesi kavramlar yüklemelidir ki bu kavramlar bu ulusun körelmiş üretim yeteneğini tekrar fişekleyebilecek iticilikte olsun.
İşte bu nedenle, "Kendi acısını sırtlayacak ve gerekirse mahşere kadar da onuruyla kendisi taşıyacak" bir anlayışı Ermeni kimliğine hakim kılmak en temel yönelim olmalıdır.
Aksi durumda Ermeni dünyası kendini başkalarının gerçeği kabul edip etmeme insafına zincirlemiş olur ki...
Bu da gerçek tutsaklığın ta kendisidir.
***
Ermeni dünyasının kendisini "Türk"ten kurtardığında, kimliğinde bir boşluk yaşayacağını ve özellikle de Diaspora Ermenileri'nin kimliksel çözünürlüğünün hız kazanacağını sananlar aldanırlar.
Ermeni kimliğinde "Türk"ten geriye kalacak boşluğu dolduracak çok daha yaşamsal bir olgu sözkonusudur o da bizatihi bağımsız Ermenistan devletinin varlığıdır.
Bundan onbeş yıl önce var olmayan bu yeni heyecan, artık her türlü etkinin ve etkenin üstünde Ermeni kimliği üzerinde büyük bir rol oynamaya namzettir.
Ermeni dünyasının geleceğini, bu minik ülkenin gelecekteki refahına ve içinde yaşayanların mutluluğuna endekslemesi aynı zamanda kendi kimliğini rahatsız eden sancılardan kurtuluşunun da bir işareti olacaktır.
***
Ermeni kimliğinin "Türk"ten kurtuluşunun yolu gayet basittir:
"Türk"le uğraşmamak... Ermeni kimliğinin yeni cümlelerini arayacağı yeni alan ise artık hazırdır:
Gayrı Ermenistan'la uğraşmak.
Başlık: Re: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 06, 2008, 12:58:31 öö
Ermenistan'la tanışmak
13 Şubat 2004



'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur.
Yeter ki bu mevcudiyetin farkında olunsun.
Bu farkındalığın asıl sorumlusu ise Diaspora'ya yayılmış Ermenilerden ziyade Ermenistan yönetimleridir. Ermenistan hükümetlerinin sorumluluklarının bilincinde olmaları ve gereğini yerine getirmeleri aslolandır.
Ne var ki 12 yıllık bağımsızlık döneminde Diaspora ile Ermenistan ilişkilerine bakıldığında, Ermenistan hükümetlerinin henüz bu sorumluluğun bilincine yeterince varmadıkları görülür. Birkaç gösterişli 'Pan Armenian Buluşması' dışında işlevsel bir 'Diaspora-Ermenistan buluşması' mekanizması dahi kurulamamıştır.
Ermenistan'ın Diaspora ile ilişkileri bazen Diaspora'nın bazen de Ermenistan'ın inisiyatifinde ağır aksak yürütülmüş, kalıcı ve daha ziyade Ermenistan merkezli bir kurumlaşmaya gidilememiştir.
Oysa Ermenistan'ın çoktan özel ve çok güçlü bir Diaspora Bakanlığı kurmuş olması gerekirdi. Bu bakanlık sayesinde de dünyanın en ücra köşelerine dahi dağılmış ve dağılacak tek Ermeni bireyinin dahi nasıl kucaklanabileceği temel bir kaygıya dönüştürülebilir, sonrasında bu kaygı doğrultusunda hareket edilir ve buna göre projeler geliştirilebilirdi.
Bunun yapılmamış olması hâlâ büyük bir eksik olarak gözüküyor. Bu kaygısızlığıyla Ermenistan kendisinin ne denli bir ana kök olduğunun farkında değil ki Diasporadakiler'e de bunu hissetirebilsin.
Bu da gösteriyor ki Ermenistan elbette layık ama Ermenistan yönetimleri henüz Diasporalıya layık değil.
Ermenistan'ın Diasporalı bireyle kuracağı birebir ilişkinin Diaspora Ermeni'sinin kimliğinde ve kimliğin yeni cümlelerinin kuruluşunda oynayacağı rol çok büyüktür ve tartışmasızdır.
Bugün Diaspora'da açık tutulan Ermeni okullarının, dil kurslarının, sosyal ya da kültürel kurumların ya da diğer tüm kollektif faaliyetlerin yegâne amacı Ermeni kimliğini yeni kuşaklara taşımak, korumak ve mümkünse geliştirmektir. Bu amaç için milyonlarca dolar harcanır. Sonuçta elde edilen, bilinen ama konuşul(a)mayan bir dil ile arada bir kilisesine giden ama o kadarla yetinen bir kimliktir.
Oysa diğer taraftan öyle bir gerçek vardır ki bunun gereğini yerine getirmek artık kaçınılmazdır.
O da Ermenistan'la Diasporalı'nın kuracağı moral diyaloğun bizatihi kendisinin en doğal okul olduğudur.
Diasporalı gencin bu okullarda okumamış, bu kiliselere gitmemiş olsa da bir kez Ermenistan denilen doğal okulla tanışması kimliği için çok şey ifade eder.
Diaspora gencine on yıllar içinde eğitimle ve kiliseyle verilen Ermeni kimliğiyle, o gencin Ermenistan'ı bir kez ziyaret ederek edineceği kimlik arasında ikincisinin lehine ağır basan bir köklülük söz konusudur.
Bu dediğimizin ne denli doğru olup olmadığını denemek o denli pahalı bir şey değildir. Bir kenara ayırılacak üç beş kuruşla bir gencin yıllık tatilinin 15 gününü Ermenistan sokaklarında geçirmesi pekâlâ sağlanabilir.
Ermenistan'ı ziyaret eden ve öncesinde Ermeni kimliğinden bir hayli de uzak gözüken gencin, 15-20 günlük bu sürede edinmiş olduğu kimliğin nasıl damardan absorbe edildiği görülecektir.
Artık o dakikadan itibaren gencin bu kimliğini dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun unutması bir daha olanaksızdır.
Gayrı o kimlik ona damardan şırıngalanmıştır...
Dolayısıyla gençler için Ermenistan'a özel seyahat turlarının düzenlenmesi birincil derecede kimlik kazandırıcı faaliyettir. Bu çalışmalar ne pahasına olursa olsun her yerde yıllık programların başına alınmalıdır.
Ermeni kimliğinin doğrudan Ermenistan'dan edinilecek cümleleri, kelimelerle anlatılamayacak denli zengin kazanımlardır.
Bu durum, saksıda yetiştirilmeye çalışılan narin bir bitkinin kendi toprağı, kendi suyu ve kendi güneşiyle tanışmasına da benzetilebilir.
Denemesi bedavadır... Herkese önerilir.

Başlık: Re: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: bilmeliyimgalilei - Ocak 06, 2008, 12:59:13 öö
teşekkürler sn. SkullG
Başlık: Re: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 06, 2008, 01:03:02 öö
bu da Bilirkişi Heyetinin Raporudur

Dava konusu yayın sanık Hrant Dink tarafından Agos gazetesinde kaleme alınan yazı dizisinin 8 numaralı yazısıdır. Bilindiği gibi bu tür yayınlara ilişkin yargılamalarda suçun tespit edilebilmesi için bütünün ve bağlamın dikkate alınması gerekmektedir. Zira kimi durumlarda tek başlarına tahkir olarak nitelendirilebilen eylemler bir bütünün içinde bu maksada hizmet etmemekte, kimi zamanlarda ise tek başına tahkir edici olamayan ifadeler bir bütünün içinde tahkir edici olabilmektedir. Bu nedenle eylemin tipik olup olmadığı ve suçun diğer yapısal unsuları bakımından yapılacak değerlendirmede bu bütünün dikkate alınması gerekmektedir.


Sekiz bölüm de incelenmeli
Dava konusu yayın 'Ermeni Kimliği' başlığı altında yazılan bir dizi yazının içerisinde yer almaktadır. Bu dizi çerçevesinde yazar; (1) Kuşaklara Dair (7 Kasım 2003), (2) Kilisenin Rolü (14 Kasım 2003), (3) Kaç Vartan'ın Çocukları (5 Aralık 2003 ), (4) Pratik Kimliğin Teorisi (19 Aralık 2003), (5) Batı: Cennet ve Cehennem (26 Aralık 2003), (6) Ermeni'nin Türk'ü (23 Ocak 2004), (7) 'Türk'ten Kurtulmak (30 Ocak 2004), (8) Ermenistan'la Tanışmak (13 Şubat 2004) başlıklı yazıları 'Ermeni Kimliği' üst başlığı altında incelenmektedir. Bilindiği üzere milletler bakımından kimlik sorunu siyasi ve sosyolojik bir kavramdır. Milletler tanımları gereği ortak bir kültür ve amaç çerçevesinde bir araya gelmiş insan topluluklarıdır. Bu kısa tanımlamada pek çok unsur yer almamakla birlikte, ortak kültür aranan dil, din, yaşam tarzı, ortak tarih, coğrafya gibi pek çok unsuru bünyesinde barındırmaktadır. Milletlerin kimliği dendiğinde ise anılan sosyolojik ve siyasi pek çok kavramın bir bütünü, o milletin ortak değerleri ifade edilmektedir. Milletlerin kimliği kullanılan dilden tarihe, siyasi olaylardan dine, ortak amaçlardan coğrafi birlikteliğe kadar pek çok kavram ve kurumdan etkilenmektedir. Örneğin Türk kimliği dendiğinde kabul edilen dinin, yaşanan siyasal süreçlerin, savaşların, kültürün, milleti oluşturan bireylerce benimsenen ortak amaçların -ki örneğin bunlar Anayasamızın başlangıç bölümünde ifade
edilmektedir- etkisi tartışılmazdır. Milletler bakımından kimliğin ortaya konması ve ana unsurlarının belirlenmesi hayati önemdedir. Zira kimlik milletlerin varlık ve devamlılıkları bakımından son derece önemlidir. Ermeni kimliğine ilişkin sanıkça yazılan yazıda da bu bağlamda Ermeni kimliğinin bir değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu çerçevede sanık kuşaklar arasındaki farklılıklara, farklı ülkelerde yaşayan Ermenilerin kimlik bakımından durumlarına, 1915 yılında yaşanan olaylara, Batı'ya göç eden Ermenilere, Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin Ermenistan'la ilişkilerine değinmektedir. Sanık bakımından kaleme alınan yazılardan sadece sonuncusu iddianamenin konusunu oluşturmaktadır.
Sanığın müsnet suç bakımından söz konusu ifadeleriyle anlatmak istediği husus tüm yazıları ardı ardına okunduğunda ortaya çıkmaktadır. Buna göre 1915 yılında yaşanan olaylar soykırım niteliğindedir. Bu olaylar Ermeni kimliğinde gerek oluşları gerekse daha sonra dünyanın ilgisizliği nedeniyle ciddi tahribatlara yol açmıştır. Sonrasında Ermeni toplumu bu olayı ayakta kalmak için kullanmış, zamanla ise bu olayların gerçekliği ve dünyaya kabul ettirilmesi bir inada dönüşmüştür. Bu inat yani soykırım ve dünyaya kabul ettirme sorunu, zamanla Ermeni kimliğinin asıl unsuru haline gelmiştir. Bu durum Ermeni kimliğine zarar vermekte ve Ermeni kimliğini tüketmektedir, sağlıksız bir ruh halinin göstergesidir.
Ermenilerin ruhsal hayatında, ulusal kimliklerinde Türk unsuru, bu anlamda -1915 olayları anlamında- ciddi etkiler doğurmaktadır ve Ermenilerin sağlıklı bir kimlik oluşturabilmeleri için bu etkiden kurtulmaları gerekmektedir. Bu kurtulma, Türklerin devlet ve toplum olarak Ermenilerin acılarını paylaştığını ifade etmesi ile mümkün olacaktır ki bu olasılığın gerçekleşmesi zor görünmektedir. İkinci yol olarak ise Ermeniler kendi kimliklerinden bu etkiyi çıkarmalıdır. Bu yol hem daha kolaydır ve yapılması gereken de budur. Ermeniler 1915'te yaşanan olayların gerçekliğinin farkındadır. Türkiye'nin ya da dünyanın bu olayları tanıması ya da tanımaması bir şeyi değiştirmeyecektir. Dolayısıyla Ermenilerin tek hedefi bu olayları Türkiye'ye ve dünyaya kabul ettirmek olamaz. Ermeni kimliğinin sağlığı başka ülkelerin soykırımı kabul
edip etmemesine bağlı olamaz. Bu yaklaşım hatalıdır. Bu hatalı yaklaşım artık terk edilmelidir. Ermeni kimliğinin oluşumu bu bağlamda Türk'e bağlı kalmamalıdır. Ayrıca Ermenilerin tüm çabalarını dünya üzerinde 'Türk'e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, kimliğin oluşumunu engelleyen bir zaman kaybıdır. Bu anlamda Ermeni dünyası kendini 'Türk'ten kurtarmalıdır. Bu yapıldığında Ermeni kimliğinde 'Türk'ten geriye kalacak boşluk sorun oluşturmayacaktır. Zira bu boşluk Ermenistan devletine gösterilecek ilgi ve devlet için harcanacak çaba ile doldurulmalıdır. Ermeni kimliğinin 'Türk'ten kurtuluşunun yolu, 'Türk'le uğraşmamaktır. 'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. Yeter ki mevcudiyetin farkında olsun.


'Türk' ile anlatılmak istenen
159. maddede düzenlenen Türklüğü tahkir ve tezyif suçunun oluşumu için dava konusu yayında Türk kimliğine ve Türklüğe yönelik bu tahkir ve tezyifin bulunması, tahkir ve tezyifin tahkir etmek özel kastıyla yapılması ve ifadelerin düşünce özgürlüğü kapsamında yer almaması gerekmektedir. Sanık yazılarında 'Türk'ten bahsetmekte ve Ermeni kimliğindeki bu Türk olgusundan kurtulmak gerektiğini ifade etmektedir. Türklüğü tahkir ve tezyif suçunun oluşabilmesi için, Türk kimliğinin, Türklüğün tahkir ve tezyife konu olması gerekmektedir. Sanığın ifadelerinde sürekli olarak bir Türk olgusundan bahsedilmekte ve bu Türk olgusunun Ermeni kimliğini olumsuz etkilediğinden ve Ermeni kimliğinden çıkarılması gerektiği söylenmektedir. Sanığın bu Türk olgusu ile ne anlatmak istediği ise önceki yazılarından anlaşılmaktadır. Şöyle ki; sanık Ermeni Kimliği Üzerine (6) Ermeni'nin Türk'ü, Ermeni Kimliği Üzerine (7) 'Türk'ten Kurtulmak, Ermeni Kimliği Üzerine (8) Ermenistan'la Tanışmak başlıklı yazıda bir olgu olarak Türk'le neyi anlatmak istediğini ifade etmektedir. Sanığın bütün yazıları birlikte incelendiğinde yazıya konu olan Türk ifadesi ile anlatılmak istenenin 1915 olayları sebebiyle Ermeni kimliğinde yer alan anlayış ve bakış açısı olduğudur. 159. maddede düzenlenen suçun oluşabilmesi için fail Türk kimliğine, Türklüğe yönelik eylemlerde bulunmalıdır.


'Zehirl kan' ne demek?
Oysa dava konusu yayında bu yönde bir eylem bulunmamaktadır. Yayında geçen "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur" ifadeleri incelendiğinde ise ortaya çıkan sonuç sanığın Ermeni kimliğinde bir ruhsal sorun olarak ifade ettiği Türk olgusunu, yani 1915'te yaşananları Ermeni kimliğinin hayati bir unsuru olarak benimseyip, tüm çabaların ve birlikteliğin bu olgu üzerine kurulmasını, 1915 olaylarını soykırım olarak dünyaya kabul ettirme çabası ve inadından kurtulmak gerektiğini söylemektedir. Sanık daha önceki yazılarında da bu anlayış ve çabayı Ermeni kimliğini kemiren bir husus, ruhsal bozukluk ve zaman kaybı olarak nitelendirmektedir. Zehirli kan olarak ifade edilen husus, Türklük ya da Türkler değil Ermeni kimliğinde yer alan sanığın ifadesi ile hatalı anlayıştır. Tüm bu açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde, sanığın ifadelerinin 159. maddede düzenlenen anlamda Türklüğü tahkir ve tezyif olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bir kere ifadeler Türklere ya da Türk kimliğine yönelik değildir. Aksine ifadeler Ermeni toplumunun oluşturduğu Türk anlayışına ve olgusuna yöneliktir. İkinci olarak sarf edilen sözlerde tahkir, aşağılama, küçük düşürme, zayıflatmak anlamına gelebilecek bir husus bulunmamaktadır. Salt 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendirmek de bu anlamda 159. maddede düzenlenen suçu oluşturmayacaktır. Ermeni soykırımı iddiaları halen tartışılmakta olup bu konuda gerek Ermenilerden gerekse Türklerden farklı bakış açıları ve görüşler ifade edilmektedir. Dolayısıyla bu açıklamalar tarihi bir
olaya ilişkin görüş açıklamalarıdır. 159. maddede düzenlenen suç tipinin tipik eylem unsurunu oluşturmadığı gibi, açıklamalar bölümünde geniş olarak ifade edilen düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındadır.
Suçun oluşumu bakımından özel kast aranmaktadır. Nitekim 159. maddenin son fıkrasında, tahkir kastıyla olmayan eylemlerden bahsedilerek bu husus açıkça düzenlenmiştir. Yukarda da açıklandığı üzere sanığın davaya konu eylemi, Ermeni kimliği üzerinedir. Ermeni kimliğinin değerlendirmesi ve eleştirisi yapılmaktadır. Doğrudan Türklüğe yönelik bir eylem bulunmadığı gibi, bu amacı ortaya koyacak bir veri de bulunmamaktadır. Dolayısıyla sanığın eylemi tipik olarak nitelendirilse dahi, suç için gerekli olan özel kast sanıkta bulunmamaktadır.


Sonuç
Sanıklar Agos gazetesi yazarı Fırat (Hrant) Dink ve sorumlu yazıişleri müdürü Karin Karakaşlı hakkında gazetenin 13.02.2004 tarihli nüshasında yer alan yazı tarafımızdan değerlendirilmiş ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
Sanıklardan Fırat (Hrant) Dink tarafından yazılan yazının tam olarak anlaşılabilmesi için yazının parçası olduğu dizi tümüyle incelenmelidir. Bu inceleme sonucunda dava konusu yazıda yer alan ifadelerin 159. maddede düzenlenen Türklüğü tahkir ve Tezyif suçunun tipik eylem unsurunu oluşturmadığı, ayrıca eylemde suçun oluşumu için gerekli olan tahkir ve tezyif özel kastının bulunmadığı, 5187 sayılı yeni Basın Kanunu'nun cezai sorumluluğu düzenleyen 11. maddesi cezai sorumluluk bakımından eser sahibinin sorumlu olduğunu, ancak eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurtdışında bulunması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde sorumlu yazıişleri müdürünün sorumluluğuna gidilebileceği hükmüne yer vermektedir. Bu nedenle Agos gazetesi sorumlu yazıişleri müdürü olması sebebiyle sanıklar arasında yer alan Karin Karakaşlı'nın durumunun bu hüküm çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerektiği sonuçlarına ulaşılmıştır."
Başlık: Ynt: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 19, 2009, 01:43:16 ös
(http://www.hranticinadaleticin.com/gorseller/Lolipop/hranticin.jpg)Kronolojik Hatırlatmaya Devam

22 Haziran 2007 - Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz ve 5 personeli hakkında soruşturmaya izin verilmemesine avukatlar itiraz etti.

29 Haziran 2007 - Yasin Hayal savcıya yazdığı mektupta, "Bizi emniyetten legal mi illegal mi bilmiyorum, bizi bir grup kumanda etti" dedi. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği soruşturmasında ortaya çıkan bir telefon konuşmasında dernek başkan yardımcısı Vedat Şanlı ile Nejat Mete adli birinin telefon konuşmasında, "Bizim arkadaşların işi mi dün zıbartılan adam?" sorusuna Şanlı"nın evet dediği ortaya çıktı.
 
2 Temmuz 2007 - Hrant Dink cinayet davası başladı.18 sanığın bulunduğu dava Beşiktaş 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor.

9 Temmuz 2007 - Tuncay Uzundal savcılığa gönderdiği mektupta "Dink"in kalemini devlet kırdı" dedi.

11 Temmuz 2007 - Giresun Jandarma Bölge Komutanı Dursun Ali Karaduman"ın şehit cenazesinde okuduğu şiirle ilgili ""Dink"in  anısına saygısızlık"" nedeniyle tazminat davası açıldı.

5 Ağustos 2007 - Trabzon Emniyet Müdürlüğünde görevli Ramazan Akyürek, Reşat Altay, Engin Dinç, Faruk Sarı, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit ve Mehmet Ayhan hakkında yapılan ön inceleme sonucunda “soruşturma izni verilmemesi” gerektiği kanaatine varıldı.

 21 Ağustos 2007 - Ön inceleme ve bilirkişi raporuna göre, İl Emniyet Müdürü Cerrah ve Ahmet İlhan Güler’in denetim görevini yerine getirmedikleri tespit edilmiş olmasına rağmen yalnızca Güler  hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirildi.

7 Eylül 2007 - İzmir Barosu, sanık avukatı Fuat Turgut hakkında disiplin soruşturması başlattı.

28 Eylül 2007 - Samsun"da çay ocağında Ogün Samast"la fotoğraf çektirme olayıyla ilgili iki polis görevlisinin "görevi ihmal" ve "gizli bilgileri teşhir etme" suçlarıyla açılan dava Samsun Asliye Ceza Mahkemesinde başladı.

29 Eylül 2007 - Sabiha Gökçen haberinden sonra, Hrant"ı odasına "davet edip" uyaran vali Ergun Güngör Çorum"a atandı, ancak tayini 1 yıl ertelenerek İstanbul’da kaldı.

1 Ekim 2007 - Hrant Dink cinayet davasının 2. duruşması yapıldı.

3 Ekim 2007  - Trabzon Emniyet Müdürlüğü, görevlilerinin cinayeti önleme konusunda ihmalleri olup olmadığına dair soruşturmaya gerek görülmemesi kararına Dink ailesinin Trabzon Bölge İdare Mahkemesine yaptığı itiraz reddedildi.

1 Kasim 2007 - Trabzon savcılığı Trabzon emniyet görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi.

3 Ocak 2008  - Adli tıp raporu, Ogün Samast"ın radyolojik incelemede kemik yaşının 19 olduğunu söyleyerek, kararın mahkeme tarafından verilmesini istedi.TBMM komisyonuna verdiği ifadede Güler, Trabzon"dan gelen yazının "düşük kodlu" olduğunu söyledi.Akyürek meclis komisyonunda böyle bir kodlama olmadığını söyledi.

 12 Ocak 2008 - Yücel Sayman, Hrant Dink"in yargılandığı duruşma esnasında Kerinçsiz ve Murat İnan’a “alçak herifler” dediği iddiasıyla yargılanmaya başlandı.

 18 Ocak 2008  - Yasin Hayal"in abisi Osman Hayal"in telefon sinyalleri cinayet günü İstanbul"da olduğunu gösteriyor. Avukatlar, Cerrah ve diğer emniyet görevlileri hakkında Dink"in kasten öldürülmesinde ihmal ve Trabzon Jandarma Genel.Komutanı  Ali Öz hakkında da suç delilleri gizleme ve değiştirme, görevi suistimal ve ihmal"den Başsavcılığa suç duyurusunda bulunuldu.

 22 Ocak 2008 - Yasin Hayal"in babası İlkhaber gazetesine verdiği röportajda, Trabzon Emniyet Müdürlüğü Terörle Şube Müdürü Yahya Öztürk"ün, "Yasin bundan sonra daha iyi yaşayacak, cezaevinden kısa sürede çıkar, biz raporları ona göre hazırlarız" dediğini öne sürdü. Astsubay Okan Şimşek ve uzman çavuş Veysel Şahin"in "görevi kötüye kullanmak" suçuyla Trabzon 2.Sulh Ceza"daki davasının ilk duruşması yapıldı.

 14 Şubat 2008  - Trabzon emniyet görevlileri hakkında kovuşturmaya gerek olmadığı yönündeki karara Dink ailesince Rize Ağır Ceza Mahkemesi"ne yapılan itiraz reddedildi.

18 Şubat 2008 - İçişleri Bakanı Atalay, "Dink"in neden öldürüldüğünü" incelemeleri için yeniden müfettiş görevlendirdi.

20 Şubat 2008 - Mülkiye başmüfettişi Cerrah"la ilgili ön incelemeyi başlattı.

26 Şubat 2008 - Ahmet İskender ve Ersin Yolcu"nun cinayetten 3 saat sonra Trabzon Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alındığı ortaya çıktı.

28 Şubat 2008 - Başbakanlık teftiş kurulundan 3 müfettiş Trabzon"a giderek çalışmaya başladı.

7 Mart 2008 - Ön incelemeyi yürüten müfettişler, İstanbul Emniyetinde görevli 6 polis memuru hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiği, Cerrah ve Bülent Köksal hakkında soruşturma izni verilmesine yer olmadığı şeklinde görüş bildirildi.

8 Mart 2008 - Rize Ağır Ceza Mahkemesi, avukatların Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığının polis memurları hakkında görevi ihmal nedeniyle soruşturma açılmasına gerek olmadığı kararına itirazını reddetti.

14 Mart 2008 - TBMM insan hakları alt komisyonu görevine son verdi, çalışmalarını durdurdu.

20 Mart 2008 - Sanık jandarmalar "üstlerimize istihbarat vermiştik" dedi.  İl İdare Kurulu Cerrah ve Köksal hariç diğer İstanbul Emniyet görevlileri hakkında soruşturma izni verilmesine karar verdi.

21 Mart 2008   - Ali Öz Bilecik İl Alay Komutanlığı görevinden alınarak Bursa Bölge komutanlığına çekildi.

 2 Nisan 2008- Askerler (Ali Öz ve diğerleri) TBMM komisyonuna ifade vermek için gelmedi.

4 Nisan 2008 - Avukatlar, jandarma görevlileri hakkında ""kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi"" suçlamasından soruşturma başlatılması için Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe verdi.

5 Nisan 2008 - Nöbetçi hakim olarak McDonald"s davasında yetkisi olmadığı halde Yasin’i tahliye eden hakim Şevki Uluçam, jandarmaların yargılandığı mahkemenin hakimi olarak atandı.

6 Nisan 2008   -  Üçüncü kez yürütülen mülkiye başmüfettişleri incelemesinde Cerrah kusurlu bulunmadı, Trabzon"dan gelen ihbar evrakı altında imzası bulunan 6 amir ve memur kusurlu bulundu. Oysa bilirkişi "denetim görevini yerine getirmediği" tespitinde bulunmuştu.

7 Nisan 2008  - Hrant Dink Duyarlılık Grubu TBMM"de talepleri açıkladığı bir basın açıklaması yaptı.

 15 Nisan 2008 - Dink avukatları, Trabzon Jandarma"da görevli 10 askerle ilgili soruşturmanın İstanbul savcılığınca sürdürülmesini istedi.

17 Nisan 2008 - İstanbul emniyetten sahte rapor: Olaydan önce, Trabzon"dan gelen ihbar üzerine Hayali araştırdık demelerine rağmen cinayetten sonra (22 ocak 2007) bu araştırmanın yapıldığı müfettişlerce ortaya çıkarıldı.

26 Nisan 2008 - Telefon kayıtlarından Erhan Tuncel"in, Yasin Hayal’in avukatıyla Yazıcıoğlu’nu görüştüreceği yayınlandı.

28 Nisan 2008  - Cinayet davası duruşması sırasında Mustafa Öztürk"ün dinlenme kayıtlarının imha edildiği ortaya çıktı.

29 Nisan 2008 - İrfan Özkan duruşmada, Ümit Öksüz’ün kendisine Ogün Samast’ın arkadaşlarına “Hrant’ı öldüreceğim” dediğini, onların da Ogün’ü alkışladığını söyledi.

2 Mayis 2008 - Albay Ali Öz ile eski Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Yüzbaşı Metin Yıldız, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde, Hrant Dink cinayetini araştırmak üzere kurulan alt komisyonu ziyaret etti, ancak ifade vermedi.

3 Mayıs 2008 - Yasin Hayal"in McDonald"s davasından mahkumiyeti Yargıtay"ca bozuldu. Patlayıcı madde imal etmek suçundan aldığı ceza onandı. ""Patlayıcı madde atmak, kullanarak mala zarar vermek ve 10 kişinin yaralanmasına sebep olmak" suçlarından verilen ceza usul yönünden bozuldu.

14 Mayis 2008   -  Jandarmaların duruşmasından: Metin Yıldız ve Ali Öz cinayetten sonra Coşkun İğci"nin konuşmamasını istemiş.

 15 Mayis 2008 - Jandarmaların itirafları ana dava dosyasına delil olarak girdi.

27 Mayis 2008 - Bitlis’ten ifade veren Gökhan Aslan isimli görevli, Şimşek ve Şahin’in cinayetten birkaç gün sonra kendi aralarındaki bir sohbette, kendi birim toplantılarında cinayetten önce Dink’in öldürüleceğine ilişkin duyumlar aldıklarını ve bunu birim toplantısında ilgili komutanlarına ilettiklerini söylediklerini ifade etti.

28 Mayis 2008 - Iğdır’dan ifadesi alınan uzman kıdemli başçavuş Uğur Erdoğan, Okan Şimşek ve Veysel Şahin"in cinayetten önce istihbarat topladığını bildirdi.

27 Haziran 2008 - İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, İl İdare Kurulunun 20 Mart 2008 tarihli Celalettin Cerrah haricindeki 6 emniyet görevlisi hakkında soruşturma izni verilmesi yönündeki kararına Dink ailesi"nin yaptığı itirazı reddetti. Üstelik, Ahmet İlhan Güler dahil hiçbir görevli hakkında soruşturulma izni verilmemesine hükmetti. Bu kararla birlikte iç hukuk yolları tükenmiş bulunuyor.

7 Temmuz 2008 -  Sekizi tutuklu 19 kişinin yargılandığı cinayet davasının ilk aleni duruşması yapıldı. Duruşmaya, mahkemede sanıkların ve sanık avukatlarının laubaliliği damgasını vurdu.

19 Ağustos 2008 - Yasin Hayal"in abisi Osman Hayal gözaltına alındı. Cinayet günü telefonunun İstanbul"dan sinyal verdiği gerekçesiyle gözaltına alınan Hayal, gizli tanıkla yüzleştirilecek.

 23 Ağustos 2008 - Yasin Hayal"in abisi Osman Hayal, sabah saatlerinde adliyeye sevk edildi. Savcıya verdiği ifadenin arkasından Osman Hayal serbest bırakıldı.

25 Eylül 2008 -  Dink ailesi avukatları aracılığıyla İstanbul Bölge İdare Mahkemesi hakimleri Atilla Sarp, İlhan Hanağası ve Sadettin Yaman hakkında adli ve idari soruşturma başlatılması talebiyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"na şikayette bulundu. Dilekçede, İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile ilgili, hakimlerin gerekçesiz bir kararla soruşturma izni verilmesine yer olmadığına karar vermelerinin anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğu iddia ediliyor ve hakimlerin bu kararı alırken tarafsız davranmadıklarına ilişkin ciddi veriler olduğu ifade ediliyor.

26 Eylül 2008  - Trabzon 2.Sulh Ceza"da görevi ihmalle yargılanan iki jandarma subayının duruşmasında ilk kez tanık olarak dinlenen Hüsamettin Polat, Albay Ali Öz"ün Cengiz İğci"den gelen istihbaratı değerlendirmediğini söyledi. Ayrıca Coşkun İğci ile ilgili, Hrant Dink cinayetinin ardından "sağda solda konuşmasın" diye uyarılmasını istediğini söyledi. Mahkeme, davanın ağır ceza mahkemesine sevkini istedi.

20 Ekim 2008 - Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nin, Hrant Dink"in öldürülmesinde istihbarat yönünden ihmalleri olduğu iddiasıyla iki jandarma görevlisinin yargılandığı davanın, ağır ceza mahkemesinde görülmesi için verdiği görevsizlik kararı, bir üst mahkeme tarafından bozuldu. Dava aynı mahkeme tarafından görülmeye devam edecek.

22 Ekim 2008  - Samsun 4.Asliye Ceza"da yargılanmakta olan Samsun Emniyet Müdürlüğü görevlilerinden dönemin Samsun Terörle Mücadele Şube Müdür Vekili Metin Balta ile Komiser İbrahim Fırat beraat etti.

24 Ekim 2008  -  Yasin Hayal"in abisi Osman Hayal hakkında dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı"nca hazırlanan iddianamede, Osman Hayal"ın "insan öldürmeye iştirak" ve "yasa dışı örgüte üye olmak" suçlarından 22,5 ile 35 yıl arasında hapsi talep ediliyor. Osman Hayal, Hrant Dink cinayet davasının 20. sanığı olarak yargılanacak.

28 Ekim 2008     -  Dink cinayetinde ihmali olduğu gerekçesiyle Trabzon Valiliği tarafından yargılanmasına izin verilen dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz’ün, Bölge İdare Mahkemesi’ne yaptığı itiraz reddedildi. Böylece Ali Öz ve diğer rütbelilerle ilgili soruşturma süreci resmen başladı.

-12 Kasim 2008  - Başbakanlık Teftiş Kurulu"nun 1,5 yıldır sürdürdüğü incelemenin ardından hazırladığı rapor tamamlandı. Raporda Hrant Dink cinayetinde görevi ihmal ettikleri gerekçesiyle Trabzon Emniyet, Trabzon Jandarma ve İstanbul Emniyet"indeki sorumlular hakkında soruşturma başlaması tavsiye edildi. Raporda ayrıca Yasin Hayal"in McDonald"s bombalamasından önce kullandığı yeni bir telefon numarası bulunduğu ve çok sayıda yurtdışı görüşme yaptığı tespit edilerek, kimliklerin tespiti için Adalet Bakanlığı"nın izin vermediği ifade edildi.

29 Aralik 2008  - Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink cinayetini önlemede ihmal gösterdikleri iddiasıyla Trabzon"dan altı jandarma görevlisi hakkında hazırladığı iddianameyi Trabzon 2.Sulh Ceza Mahkemesine gönderdi.

 Ocak 2009  - Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Albay Ali Öz ve diğer beş jandarma görevlisiyle ilgili "görevi ihmal" iddianamesiyle ilgili, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından görülmesi gerektiğine hükmederek görevsizlik kararı verdi. Başsavcılık karara itiraz etti.

15 Ocak 2009 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dink’in iki yıl önce öldürülmesine ilişkin Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuna “olur” vererek, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile halen İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ali Fuat Yılmazer hakkında “görevi ihmal” iddiasıyla inceleme yapılmasının yolunu açtı.

19 OCAK 2009 - katledilişinin 2 yıldönümünde yine söylüyoruz Merak etme Hrant, katillerin peşini bırakmayacağız...

(http://yicit.com/wp-content/uploads/2008/01/hrant.jpg)
Başlık: Ynt: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 18, 2010, 03:57:48 ös
(http://www.hranticinadaleticin.com/gorseller/banner/banner3_kucuk.jpg)

6 Mayıs 2009 Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Hrant Dink cinayeti öncesinde önlem almayarak "görevini ihmal" ettikleri gerekçesiyle yargılanan iki jandarma görevlisi ile dönemin Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz ve beş görevlinin davalarını birleştirdi. Sanıklar iki ila altı yıl arasında hapis cezası istemi ile yargılanacaklar. 

17 Haziran 2009 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hükümetten sorularını Kasım'a kadar yanıtlamasını istedi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi , Hrant Dink ve öldürülmesinin ardından ailesinin avukatlarının yaptığı beş başvuruyu birleştirerek, değerlendirmeye başladı ve hükümete Kasım ayına kadar yanıtlaması için sorular gönderdi. Başvurular Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin “yaşam hakkı ihlali”, mahkemeye etkin başvuru hakkı”, “adil yargılanma hakkı”, “ifade özgürlüğü” ve “ayrımcılık yasağı” maddelerine dayandırılarak yapılmıştı. 


6 Temmuz 2009 Ogün Samast, 10. duruşma sırasında Dink ailesini tehdit etti

Hrant Dink cinayet davasının 10. duruşması yapıldı. Duruşma sırasında tanıklardan Mesme Havva Ogün Samast'ın cinayet sırasında yalnız olmadığını söyledi ve diğer kişinin Yasin hayal olabileceğini söyledi. Öğleden sonra verilen aranın ardından duruşma salonuna girilirken Ogün Smast, önünden geçmekte olan Dink ailesini "Bekleyin, 5 yıl sonra görüşürüz" diyerek tehdit etti. Avukatların talepleri üzerine mahkeme Ogün Samast hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. 

19 Ocak 2010 3 yıl sonra ADALET için Aynı yerde Aynı saatte


(http://www.hranticinadaleticin.com/gorseller/banner/19ocak468x60.gif)
Başlık: Hrant Dink'in Said Nursi ve Fetyhullah Gülen sevgisi
Gönderen: Mozart - Ocak 18, 2010, 04:59:14 ös
Kendi yazı başlığım: Hrant Dink'i tanımak

H.D.'in kendisi gibi kafatasçı söylemleri olanlar tarafından yapılan röportajı

ALLAH BEDİÜZZAMAN’DAN RAZI OLSUN

Bediüzzaman Said Nursî’yi tanıyor musunuz?

Tabiî ki...

Bediüzzaman Doğuda aşiretleri gezip meşrûtiyeti anlatırken, halk meşrûtiyetin Ermenilere tanıyacağı eşitlikten rahatsızlık duyuyor, o da, “Kendimizi dev aynasında görmemeliyiz. Kabahat bizde. Tamamen zimmetimize alamadık, bilhakkın adalet-i şeriatı gösteremedik... Hem de dostluğun sebebi vardır. Zira komşudurlar. Komşuluk dostluğun komşusudur. Hem de onlar uyandılar, dünyaya yayıldılar, terakkiyat tohumlarını topladılar; vatanımıza ekecekler” diyor ve Ermenileri korumak gerektiğinden bahsediyor.

Bunları kaç yılında söylüyor?

1910 yılında...

Çok ilginç.Allah Bediüzzaman’dan razı olsun. Zamanın ölçülerine ve bakış tarzına göre, burada Bediüzzaman’ın ahlâklı ve etik bir duruş sergilediğini görüyoruz.

Kaynak: http://www.yeniasya.com.tr/2007/01/21/roportaj/default.htm


H.D.'in kızının sözü  : "şimdi kanınız daha mı temiz"
Mesela benim babamı öldürseler, ben "şimdi kanınız daha mı temiz" demem, herhalde bu yetiştirilme tarzı. Ayrıca kızı, babasının ne anlamda yazdığını ortaya çıkartmış bulunuyor.Kendisi gibi kızının da kafatasçı söylemleri var.


Fetyhullah Gülen

Fetyhullahın vakfının organize ettiği Abant Toplantılarına katılırdı H.D. . Zaten aynı düşüncenin paralel versiyonu.


Mahkemesi de sonlandı, kafatasçı söylemleri yüzünden mahkeme cezalandırdı.


Nasıl da ağdalı söylemiş;

'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur.


Bu ve bunun gibi kafatasçı düşüncelere sahip olanlar hiçbir zaman Ermeni Dostlarımız ve kardeşlerimizle birbirimize düşürmeye gücü yetmeyecek.
Kimse Türkiye'de yaşayan Ermeniler hakkında sözcülük yapmasın.

Başlık: Ynt: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 18, 2010, 07:26:37 ös
Ne güzel değil mi Sn. Mozart,

Burda Hrant'ın kafatascı düşüncesi nedeniyle Mahkemece cezalandırıldığını ifade ediyorsunuz. Diğer tarafta yine bir mahkeme kararıyla idama giden Erdal EREN için başlık açabiliyorsunuz.

Daha evvel de söz konusu oldu yine tekrarlayacağım Hrant Arkadaşım asla bir kafatascı değildi. Hrant Arkadaşım, hiçbir zaman türk ile ermeninin birbirine düşman olmasını da istemedi, onları birbirine düşürmek için bir şey de yapmadı.

Bir bebekten bir katil yaratan karanlığa karşı ben de bir HRANT'ım.

(http://www.hranticinadaleticin.com/gorseller/Lolipop/katiliTaniyoruzAdaletistiyoruz_small.jpg)
Başlık: Ynt: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 19, 2011, 12:56:54 ös
(http://www.hranticinadaleticin.com/gorseller/Lolipop/4yildirHrantYok_middle.jpg)

4 YIL OLDU

4 yıldır adaleti, vicdani, hukuku arıyoruz.
Bulamıyoruz.

4 yıldır yargıyı, hükümeti, meclisi arıyoruz.
Bulamıyoruz.

4 yıldır, sokak ortasında arkadaşımızı katledenlerin
arkasındaki güçlerden söz ediyoruz,
laf dinletemiyoruz.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
devleti mahküm etti, "ucuz atlattık" diye sevindiler.

İnsanlık hakkımızı kullandık, adalet istedik,
çocuk dediler.

Çocuk gitsin, ağabeyleri gelsin dedik, umursamadılar.

Vatandaşlık hakkımızı kullandık, sorular sorduk,
cevap vermek yerine dalga geçtiler.

Hrant Dink’i aramızdan almalarının 4. yılında
bir kez daha omuz omuza vermek için,
ailesi, dostları ve bütün sevenleriyle birlikte
onu anmak icin 19 Ocak'ta, saat 3'te,
Hrant'ın vurulduğu yerde buluşuyoruz.

Bebekten katil yaratan karanlığa ışık tutmayanlar
o karanlığı istiyor demektir.

O karanlığı hep birlikte ortadan kaldıralım.


19 Ocak Çarşamba
saat 15:00
Agos Gazetesi önü

Hrant'ın Arkadaşları
Başlık: Ynt: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: Genius Loci - Ocak 19, 2011, 01:03:25 ös
(http://www.hranticinadaleticin.com/gorseller/Lolipop/4yildirYurekleriYok_small.jpg)

(http://www.hranticinadaleticin.com/gorseller/Lolipop/4yildirYuzleriYok_small.jpg)

(http://www.hranticinadaleticin.com/gorseller/Lolipop/4yildirVicdanYok_small.jpg)

(http://www.hranticinadaleticin.com/gorseller/Lolipop/4yildirHrantYok_large.jpg)


Başlık: Ynt: 19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?
Gönderen: ceycet - Ocak 19, 2011, 04:53:15 ös

Ne acıdır ki,böyle bir vahşete alet olanları,bu vahşeti tezgahlıyanları,bu oyunu kuranları alkışlayanları içimizde barındıracak kadar duyarsızlaşmış bir toplum haline geldik.
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: sundance - Ocak 19, 2011, 07:51:19 ös
Gani Müjde nin dediği gibi "Burası T.ö.rkiye", burası Türkiye olsaydı eğer, o tetiği gerçekten çektirenler bulunabilirdi. Ne üzücüdür ki insanlar düşündükleri için katlediliyorlar. Doğrudur-yanlıştır, seversin-sevmezsin ama karşı fikirleri savunanları, fikirlerini beyan edenlere "SAYGI" duymak zorundayız. Eğer gerçekten haklı olduğunu düşünüyorsan, kalemden bol, kağıttan bol ne var ! Sen de kalk yaz, karşı fikirli olanları haksız çıkart. Ama doğru ya bunun için beyin gerek, beyni olanları,beynini kullananları vurmak gerek ki, dünya beyinsiz, kuklalara kalsın.

Ne kadar acıdır ki, düşünmenin suç olduğu, cezasının ise ölüm olduğu bir ülke de yaşıyoruz.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Eser - Ocak 20, 2011, 10:44:24 öö
Basit bir ermeninin oldurulmesi olumsuzlesdirilecek kadar degerli degil.
19 ocak 1990-da daha agir bir katliam olmustur.19 ocak 1990 gecesi Rus ordusu Azerbaycana taaruza gecdi  131 azeri turkunu katletmis 100- lerce insan yaralanmis 10-larca insan kaybolmustur.Sonradan anlasildiki Azerbaycana katliama gelen Rus ordusunun komuta heyetini cogu ermeni subaylardan ibarettir.
1988-1994 yillari arasinda Daglik Karabagda 40000 bin azeri turkunu katleden, 50000  insani sakat birakan,  cocuklari demir borularin icine doldurub yakan,  ana-babasinin gozleri onunde evladlarinin baslarini kesen,Azerbaycan topraklarinin 20%-ni isgal eden, 1000000 insani evlerinden  goc etdiren ve hala 10000 azeri turkunu Ermenistanda esir tutub  zehirli-kimyasal santrallarda calistiran, kucuk kiz cocuklari dahil butun kadinlara tecavuz eden, cocuklari sunguye geciren hala her kurban bayraminda esir azeri turklerini ermeni mezarliginda baslarini kesen Hrant Dinklerimi olumsuzlesdiriyorsunuz.
Guvercinmis...
Hepimiz Hrantz...
Ben Turkiyede hepimiz Hrantiz, hepimiz ermeniyiz sloganiyla miting meydanlarina cikan butun turk kardeslerimi uyanmaya davet ediyorum.
Ermeniler yeni dogan bebeklerinin kulagina fisildiyorlar senin dusmanin turklerdir.Cocuklarini korkuturken bile turklerle korkutuyorlar.
Azerbaycanda yasayan ermeniler diyorlar ki, ya bizim sizinle bir sorunumuz yok bizim asil sorunumuz Turkiye turkleriyledir.Turkiyede yasayan ermeniler diyorlarki, bizim sizinle bir sorunumuz yok bizim asil sorunumuz azeri turkleriyledir.
Tarih boyunca hep ruslarin, ingilizlerin arkasinda saklandilar firsat buldukca da turklere saldirdilar, ayaklandilar, katliamlar yaptilar.Dunya arenasinda da hep kendilerini magdur bir halk gibi gosterdiler.
Bu halk var oldugu surece ne soykirim iddasindan, nede Turkiye ve Azerbaycandan toprak iddasindan vazgecmeyecek.
Degerli arkadaslar ermenilerin ne kadar zehirli bir millet oldugunu unutmayin.Ben hayatimda iyi niyyetli bir ermeni gormedim.
Bunlar hasta ruhlu bir halkdirlar.
Saygilarla
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: ceycet - Ocak 20, 2011, 11:21:49 öö
Sayın Eser,

yazdıklarınızı okuyunca girmek istemediğim konulara yanıt vermek zorunluluğu hissettim.

Forum alanındaki üyelerin birçoğu,birey olma umuduyla gayret ettikleri için insanlık değerlerini ve erdemlerini gerektiğince önemserler.

Biryerde olmaması gerektiği halde varolan bir zulüm,başka biryerde gerçekleşen başka bir zulmü meşrulaştırmaz.Halkların ruhların da hastalık olmaz,insanların ruhlarındaki hastalık kollektif bilince sirayet eder ki,budurum o toplumların sonunu hazırlar.

Bizler,toplumumuz da varolan bu zilliyeti atıp çıkarma gayreti içerisinde münferiden de olsa orta ve uzun vadeye kendimizi geliştirme yoluyla yatırım yapmaya çalışıyoruz.

Benim gözüm de;bırakın Ermeni'yi,Kürt'ü vs yi,nefes alan bütün canlılar,birbirlerini birbütünün birer parçası olarak algılamadan,insanlık hakettiği seviyeye ulaşamayacaktır.İnsanın Evrimi de bu sürece gebedir.Bunu yadsıyarak yaşamak ise, beyhudedir.

Öncelikle,birey olabilmenin müşterek özelliklerinde uzlaşmalıyız ki,düşüncelerimizdeki farklılıkları sorgulayabilelim.


Saygılarımla
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: V_for_Vendetta - Ocak 22, 2011, 10:58:06 ös
Sayın Eser,

ADALET istiyorum, adaletin olmadığı yerde maskeli adamın mücadelesi, son nefesine kadar devam edecektir.


Yaptığınız açıklamanın benim açımdan  tek bir tanımı var ırkçılık.  Umuyorum  öyle biri değilsiniz.

Alıntı
Basit bir ermeninin oldurulmesi olumsuzlesdirilecek kadar degerli degil.

Düz mantıkla yapılmış yorumlarınızı anlamakta zorlanıyorum. Asala, PKK v.s.  terör örgütlerini destekleyenlerin de sizinle aynı mantığı paylaştığını hatırlatmak isterim. Kendilerince adam öldürmenin yüzlerce nedeni vardır.

 Teröre birlikte karşı çıkabiliriz fakat bir ırka mensup teröristler yüzünden bütün bir ırkı terörist göremeyiz, suikastlar düzenleyemeyiz.

İnsan hayatı kutsaldır.

Alıntı
19 ocak 1990-da daha agir bir katliam olmustur.19 ocak 1990 gecesi Rus ordusu Azerbaycana taaruza gecdi  131 azeri turkunu katletmis 100- lerce insan yaralanmis 10-larca insan kaybolmustur.Sonradan anlasildiki Azerbaycana katliama gelen Rus ordusunun komuta heyetini cogu ermeni subaylardan ibarettir.


Bahsettiğiniz gayri insani olaylara eminim Hrant Dink'te karşı çıkar, çıkmıştır da. Zulmü kimin yaptığı önemli değil, cesaret gösterip zulme karşı çıkmak önemlidir.

İnsanlık suçu işleyenlerle fikirlerinden dolayı suikast kurbanı birini nasıl bir tutabiliyorsunuz?

Katliamları yapan kişilerle aynı zehirden beslendiğinizi görmek bu kadar zor mu? Elinize fırsat geçerse aynı yolla intikam mı alacaksınız?

Alıntı
1988-1994 yillari arasinda Daglik Karabagda 40000 bin azeri turkunu katleden, 50000  insani sakat birakan,  cocuklari demir borularin icine doldurub yakan,  ana-babasinin gozleri onunde evladlarinin baslarini kesen,Azerbaycan topraklarinin 20%-ni isgal eden, 1000000 insani evlerinden  goc etdiren ve hala 10000 azeri turkunu Ermenistanda esir tutub  zehirli-kimyasal santrallarda calistiran, kucuk kiz cocuklari dahil butun kadinlara tecavuz eden, cocuklari sunguye geciren hala her kurban bayraminda esir azeri turklerini ermeni mezarliginda baslarini kesen Hrant Dinklerimi olumsuzlesdiriyorsunuz.Guvercinmis...Hepimiz Hrantz...

Bahsettiğiniz Türklerin büyük bölümü zaten uyanmış ve barış yanlısı insanlardır. Belki ne demek istediklerini anlamayı deneyebilirsiniz.

Alıntı
Ben Turkiyede hepimiz Hrantiz, hepimiz ermeniyiz sloganiyla miting meydanlarina cikan butun turk kardeslerimi uyanmaya davet ediyorum.

Sizde buradan fısıldıyorsunuz işte en iyi Ermeni ölü Ermenidir diye. Yine sormak isterim farkınız  var mı?

Alıntı
Ermeniler yeni dogan bebeklerinin kulagina fisildiyorlar senin dusmanin turklerdir.Cocuklarini korkuturken bile turklerle korkutuyorlar.

Birileri iddia ediyor diye toprak verilmez. Korkularla dolu bir hayatta yaşanılmaz.
Bu korkuları bahane edenlerin saltanatı güçlenir o kadar!

Alıntı
Azerbaycanda yasayan ermeniler diyorlar ki, ya bizim sizinle bir sorunumuz yok bizim asil sorunumuz Turkiye turkleriyledir.Turkiyede yasayan ermeniler diyorlarki, bizim sizinle bir sorunumuz yok bizim asil sorunumuz azeri turkleriyledir.
Tarih boyunca hep ruslarin, ingilizlerin arkasinda saklandilar firsat buldukca da turklere saldirdilar, ayaklandilar, katliamlar yaptilar.Dunya arenasinda da hep
Bu halk var oldugu surece ne soykirim iddasindan, nede Turkiye ve Azerbaycandan toprak iddasindan vazgecmeyecek.


Aynı zehirden beslendiğinizi görmek çok üzücü.

Alıntı
Degerli arkadaslar ermenilerin ne kadar zehirli bir millet oldugunu unutmayin.Ben hayatimda iyi niyyetli bir ermeni gormedim.
Bunlar hasta ruhlu bir halkdirlar.

ADALET istiyorum, adaletin olmadığı yerde maskeli adamın mücadelesi, son nefesine kadar devam edecektir.

Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Zagzagel - Ocak 22, 2011, 11:05:04 ös
Eser Komutanım :) ne militarist bir giriş oldu bu ya...

ermeni sokmasına karşı panzerihir üretilebilir mi?

Çok özür dilerim ipe sapa gelmez bir alay şey yazmışsınız. cevap verip polümük yaratmak istemem arz ederim Komutanım. SAĞOL!!!

ossicil itirazlarımla.

Tanrımıza hamdolsun
milletimiz var olsun
yiyenlere şap olsun
yemeyenler...
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Eser - Ocak 23, 2011, 04:26:35 ös
Sn Zagzagel,
Sn V_for_Vendetta,
Sn Ceycet,
Sizin bu bariscil dusunceleriniz bana cok garib geliyor.
Ermeni halki 1905-1908 -li yillarda Azerbaycanda katliamlar yapdilar.On binlerce insani katletdiler.Affetdik.
Ardindan 1917-1920-li yillarda on binlerce insani katletdiler.Yine affetdik.
1922 yilinda Lenin ve bolsevik ermenilerin destegiyle Azerbaycanin Zengezur bolgesini koparib Ermenistan topraklarina kattilar, Nahcivanla Azerbaycan arasinda kara yolu irtibati kesildi, yine affetdik.
1937 yilinda Stalinin destegiyle butun Azerbaycan halkini Kazakistana surgun-goc ettirmege calistilar, fakat bu amaclarina ulasamadilar.
1970-li yillarda SSCB-nin  bazi ermeni yanlisi politburo uyelerinin destegiyle Daglik Karabaga ozerklik verdiler.
1988 yilindan itibaren Daglik Karabagda icinde olmakla Azerbaycan topraklarinin 20%-ni isgal ettiler, katliamlar yaptilar.
Turklerden baska 1918 yilinda Azerbaycanin Guba sehrinde 3 bin yehidi kardeslerimizi  katletmis toplu mezarliga gommusler.
Ileriki tarihlerde  yehuidi kardeslerimizin toplu mezarlarinin fotograflarini yayinlarim.
Yillardir bizler bu halkla butun baris yollarini denedik.Kiz aldik, kiz verdik, kirve olduk.Bu gun Azerbaycanda 20 bin ermeni kadin yasiyor.Fakat hic bir sonuc vermedi.Ermeni halki hic bir zaman buyuk Ermenistan hayallerinden vazgecmedi.
Azerbaycan 20 yillik ateskes suresinde yine bariscil yollar ariyor.Fakat hicbir ermeni bu yolu istemiyor.
Sn V_for_Vendetta, diyorki katillerle ayni zehirdenmi beslenmissin.
Ben Karabagda yasiyordum ermeni isgalinden once.19 yildir evimi topragimi gormuyorum.Evimi terk ederken sadece ceketimizi aldik.Butun mal varligimiza ermeniler el koydu.10 yil cadirlarda yasadik.Akrabalarimin buyuk cogunlugu kacamadi ermeniler esir aldi ve katletti.
Benim icin butun canlilarin hayati kutsaldir (hayvanlar da bun dahildir).
Benim icin butun ermenilerin hayati degersizdir.Biz turkler cok safiz tarihi  cok cabuk unutuyoruz, cok cabuk affediyoruz.
Ermenilere bu defa aff yok.100 yildir bunlardan cekdigimiz yeter.
Her ermeni oldugunde veya olduruldugunde ben biraz daha mutlu oluyorum.
Ben bir askerim, ben yemin etmisim.
Benim dusuncelerime irkcilik derseniz irkciyim, teroristlik derseniz teroristim.
En mutlu gunum ikinci karabag savasi basladigi gun olacak.
Hepinize saygilar.
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: ceycet - Ocak 23, 2011, 07:23:15 ös

Sayın eser,

dediğim gibi öncelikle birey olmanın özelliklerinde uzlaşmalıyız;aksi taktirde bu tartışma hiçbir yere varmaz.

Biliyormusunuz, bende emekli bir askerim.Meslek hayatımın 12 yılı güneydoğu anadolu bölgesinin dağlarında geçti.Yüzlerce arkadaşım,kardeşten öte askerlerim gözlerimin önünde şehit oldu,gazi oldu,aklını yitirdi.

Şimdi ben buyüzden Kürt halkına düşman mı olmalıyım?Aksine enyakın arkadaşlarım o bölgeden ve Kürt halkından;çünkü gençliğim o bölgede geçtiği için zaten başkalarıyla dost olamazdım.Dostluklarım hala aynı tazelikle devam ediyor.Enaz görüştüklerimle bile,cenazelerde düğünlerde biraraya gelme fırsatı elde ediyoruz.

Sizi anlamaya çalışıyorum;ancak,dediğim gibi öncelikle bazı değerler de uzlaşabilmeliyiz.


Saygılarımla
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Eser - Ocak 25, 2011, 12:42:45 ös
Sayin ceycet,
Ben kurt asilli Azerbaycan vatandasiyim.Yedi yil Turkiyede egitim-ogretim gordum,Kibrista takim komutanligi yaptim.Turkiyedeki durumla Azerbaycandaki durum tam farkli.Ben bir asker olarak veya bir kurt olarak Turkiyedeki kurtlerin ozerklik talebini dogru bulmuyorum.Zaten Turkiyedeki kurt kardeslerimin hepsi bunu istemiyor.Turkiyede bir kurt vatandas Cumhurbaskani, Basbakan, bakan, millet vekili, belediyye baskani ola biliyorsa burada hic bir sorun yoktur.Guneydoguda sadece ekonomik, kulturel ve buyuk olcude egitimsizlik sorunu var.Bu sorunlardan dogan PKK teror sorunu var.Bazi dis  guclerde Guneydogudaki bu durumdan iyi bir sekilde faydalaniyorlar.Guneydogudaki PKK-ya destek amacli mitinglere on binlerce kurt halki hicde isteyerek cikmiyor.Cikmazlarsa  geceleri baslarina neler gelecegini iyi biliyorlar.Korkudan cikiyorlar.PKK-da bakin  isde butun kurt halki  ozerklik, iki bayrak, ana dilde egitim istiyor.Guneydogu Devlet otoritesinin en zayif oldugu bolgedir.Ben sahsen bir kurt olarak  pkk-ya ve terore nefret ediyorum.
Amerika SSCB-yi iceriden cokertdi ve parcaladi.Yoksa baska turlu SSCB-le basaramazdi. Turkiyenin her gecen gun bir az daha guclendigini goren dis ulkeler bu suratli guclenmeni durdurmak icin,  Turkiyeni parcalamak  icin her zaman PKK-ni  da, ermeni sorununu da  alevlendirmeye calisacaklar.
Azerbaycan-ermenistan  sorununu Turkiyedeki kurt sorununa benzetmek  dogru degil.
Aslinda bolgedeki en buyuk sorun Rusiyadir.Rusiya Kafkazlari elinde tutmak icin Azerbaycan-ermenistan arasinda Karabag sorununu, Gurcustanda Osetiya ve Abhaziya sorununun anatarini elinde tutuyor.Bu gun Ermenistan Karabagi istesede Azerbaycana geri veremez.Cunki Karabagi ermenistan degil Rusiya isgal etmistir.
Bir kac sene once tarihini kesin hatirlamiyorum ermenistan mili meclisi karar verdi Azerbaycan topraklarindan cikalim diye.
Hatirliyormusunuz bir kac sene once ermenistan milli meclisindeki katliami?Ermenistan parlamentosunda Meclis baskani Demirciyani ve bir kac milet vekilini katletdiler.Bunu Rusiya KGB-si yapti.Ermenistana goz dagi verdi.Karabagi ben isgal etmisim sen kim oluyorsunda Azerbaycana toprak veriyorsun dedi.
Ermeni halki hasta ruhlu oldugu kadarda abdaldir.Ermenistan diye bagimsiz bir cumhuriyyet yoktur.Ermenistan Rusiyanin ozerk cumhuriyyetlerinden biridir.Ermeni halki tarihte hep oldugu gibi her zaman kendilerini ruslarin kucaklarina birakmislar.Bu gun Ermenistanin hava alanlarini, demir yolarini, fabrikalarinin tumunu, sirketlerini, ozelesmeye acik butun kurumlarini Rusiya borclari nedeniyle el koymus ve elinden almisdir.Ermenistan Cumhurbaskani Rusiyanin izni olmadan birak bir bakanini bir valisini bile gorevinden alamaz.
Sayin ceycet,  ermeni halkinin azeri turkleri yaptiklari katliamlar, soykirimlar bagislanir gibisinden degil.
Simdi Hrant Dinkden bahs ediyorlar.Hrant Dinki ermeni istihbarat teskilati  oldurtdu.Amaclari Turkiyeni Dunya arenasinda mahkum etmekti.Ben buna kesinlikle eminim.
Hatirliyormusunuz 1988 yilinda Azerbaycandaki Sumgayit olaylarini? Henuz SSCB parcalanmamisdi.Sumgayitda bir kac gunde onlarca ermeni olduruldu.Ermeniler butun dunya arenasinda bagirmaya basladilar Azeri turkleri Azerbaycanda yasayan ermenilere katliamlar yapiyorlar.
Azerbaycan Mili Istihbarat Baskanligi bu katliami  isbat etdi.1988 yilinda olaydan bir kac gun once Ermenistandan iyirmi kisilik bir istihbarat timi Azerbaycanin Sumgayit seherine gelmis ve otelerde yerlesmisler.Bu ajanlarin hepsi Azericeyi cok iyi derecede biliyorlardi.Sumgayitdaki ermenileri balkonlardan asagi atib oldurende ermenistandan gelmis ajanlardi.Ihale Azerbaycana kaldi.
Isde bu yuzden diyorum bunlar zehirli, hasta ruhlu bir halkdirlar.Kendi milletlerine bile acimiyorlar.
Saygilarla

Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Maledictum - Ocak 25, 2011, 12:54:19 ös
Sn. Eser

Konu ne olursa olsun bir milleti alçaltacak sözler söylemek yalnıştır. Aşşağıladığınız bir milletin içerisinde bilginlerin, profösörlerin, doktorların ve binlerce sağlam düşünceli insanların olduğunu unutmayın.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Zagzagel - Ocak 26, 2011, 02:27:40 ös
Hürmeti vermiş gecmislerdir kesin ermeni timi :) Azerbeycana girmek hurmetsiz cok zor oluyor.

Eser gürler, yakar yıkar komutanım,

Temiz devlet yoktur. Her devletin eli kanlidir, her devlet kirlidir, her devlet insanın doğasına aykırıdır. Çünkü devlet denilen seyin ordusu polisi vs oldugundan güç onun elinde oldugundan hem içte elini kana bular hem dışta elini kana bular. Bana eli kanlanmamis tek bir devlet gösteremezsiniz, Vatikan bile buna dahil.

Bu yüzden bırakın Halkları kotulemeyi, halklar kötü değildir, her ulusun İçerisinde iyiler ve kötüler vardır, cani katil tecavüzcü, hırsız her toplumda var, buna karşılık her toplumda bilgin, düşünür, bilim adamı, edebiyatçı vesaire de var. Halk bir bütün olarak kotulenemez. Kötüyse devlet kötüdür, kötüyse devletin bekası icin kendince vazife çıkarıp insan katledenler, asit kuyularına atanlar, gece yarıları yargısız infaz yapanlar, balkondan düşürenler kötüdür.

O yüzden boş geçin su hamaset yüklü edebiyatı, ben bir Cezayir kökenli Fransız olarak Tunus'ta olanlara adaip gözle bakıyor ve Zidane ile gurur duyuyorum.

Anarşist hayalciklerimle.
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Eser - Ocak 27, 2011, 12:29:39 ös
Sn Zagzagel hurmet her ulkelerde var.Hurmetsiz bir devlet varmi dunyada?Kaldi ermeni timinin gecmesine o zamanlar SSCB zamaniydi, cumhuriyyetler arasinda gumruk, viza, yoktu.
Daglik karabagda gorev yaptigim yilarda esib gurlediyim, yakib yiktigim zamanlarda coooooook oldu.
Her konuda taviz verebilirim ancak bu konuda asla.Kendi dusuncelerimin hep arkasindayim.
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Zagzagel - Ocak 27, 2011, 01:02:30 ös
Evvelallah eyvallah eser gürler bombalar komutanım,

yalnız bi hörmety mevzuu beni derinden sarstı da bir daha ki gelişimde sizin selamınızı söylesek olur mu? bizim buralarda selam verdik rüşvettir deyu almadılar derler sizin orada maşallah selam yetmez hörmetini göster diyorlar. işte dediğiniz de dogru aslına bakarsanız, her devlette var bunlar, o yüzden devlet denilen şey doğaya aykırı bir durum.

önüm arkam sağım solum düşündüklerimin her tarafındanyım.

SAĞOL!!!
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Eser - Ocak 27, 2011, 01:49:02 ös
Sayin, hurmetli, Zagzagel seni hurmet mevzuati degil benim dusuncelerim sarsti.
Başlık: Ynt: 19 Ocakta Ne Olmuştu?
Gönderen: Mavi Boaz - Ocak 27, 2011, 04:02:35 ös
Gerçek herzaman ayrıntılarda saklıdır.Saklanan ayrıntıları iyi görmek gerekmektedir.Bu zamana kadar bir çok insan öldürüldü , kayıp oldu esas şudur ki yukarıya çıkabilmek için bedel ödemeyi kabul etmenizdir.Ödenilen bedeller istediğiniz sonucu size verecektir.Bu durum hiçbir zaman son bulmayacakatır.