Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: HIRİSTİYANLIKTA TABU KONULAR - 2  (Okunma sayısı 8211 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 03, 2010, 08:33:16 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




İsa ile ilgili olmak üzere, kimilerinin bir öykü, kimilerinin ise tarihsel gerçek diye anlattığı olayların ilk bölümünü olabildiğince kısaltarak inandıkları anlatımı ile şöyle özetleyebiliriz:

“İsa, saatlerden beri kanlar içinde çarmıhta gerili duruyordu. Hayli acı çekiyordu. Sonunda dayanamayarak akşamüstü bayıldı.

Arimatealı Yusuf, Roma ordusu komutanı ve Kudüs Valisi Pilatus’un yanına çıktı. İsa için, «Cezasını çekti ve dersini de aldı. İzin verirsen onu oradan indirip götürelim.» dedi. Ölmüş olup olmadığından söz etmedi.

Roma ordusu komutanı işini gücünü bırakıp onunla mı uğraşacaktı!... «Ne yaparsanız yapın... Yıkıl karşımdan.» diyerek onu kovdu.

Az sonra karanlık bastı. El ayak çekilince, Arimatealı Yusuf yanına Magdalena’nın kardeşi Lazarus’u da alarak İsa’yı çarmıhtan indirdi.

Hiç kimseye görünmeden onu sarıp sarmalayarak uzaklaştırdılar.

Bundan sonra İsa, yıllarca yaşadı. Magdalena’dan üç çocuğu oldu.”

Öykünün bu aşamasında durup bir soluk alalım.

Bazı noktaları açıklamak gerekiyor.

İncil’de, Arimatealı Yusuf’un İsa’yı çarmıhtan indiriş olayı çok daha ayrıntılı olarak anlatılır. Hiçbirinde ölüp ölmediği kesin bir şekilde ortaya konmamıştır. Alegorik bir anlatım yapılmıştır. Ne olup bittiğini anlamak, bunları okumayı bilen ile yüksek sesle okuyanı dinleyene bırakılmıştır.

İncil’in Türkçeye çevirisine bakarsak, çarmıhtan indirilişiyle ilgili anlatımda “ceset” sözcüğünün kullanılmış olduğunu görürüz.

Bir başka dilde yazılmış İncil’de aynı yerde kullanılmış olan sözcüğe bakarsak, bunun dilimizdeki karşılığının “beden” olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim şöyle bir sav ileri sürülüyor:

“İncil’in özgün Yunanca yazımında “soma” sözcüğü kullanılmıştır. Bu sözcük ise “ceset” değil, doğrudan “canlı beden” anlamına gelir. Eğer “ceset” söz konusu olsaydı, Yunanca’da burada “ptoma” sözcüğünün kullanılmış olması gerekirdi.”

Bu doğruysa; İncil yazarları, Arimatealı Yusuf’un İsa’yı çarmıhtan indirirken henüz ölmemiş olduğu belirtilmiş demektir.

Katolik Kilisesi de bu akıl yürütme tarzını onaylar mı?... Hiç olmazsa bu konuda tartışmaya girişir mi?

Hayır!... Asla!... Bunu sapkınlık, hatta kâfirlik olarak nitelendirir.


Magdalena


Herkes Hz. İsa’nın kim olduğunu bilir ama iş “Magdalena”ya gelince duralar.

Hıristiyanlar arasında bile onun adını hiç duymamış olanlar vardır.

Katolik Kilisesi, Magdalena’yı tarihten silmemiştir ama adının pek duyulmamasına, ondan olabildiğince az söz edilmesine çalışmıştır.

İsa, 30’lu yıllarda oradan oraya dolaşıp gittiği her yerde halkı çevresine toplar, vaaz verir gibi ahlâkî kapsamlı konuşmalar yapardı. Kendisini dinleyenleri kötülük yerine iyiliğe, kavga yerine sevgiye, yalan yerine dürüstlüğe çağırır, zengin olma kaygısına karşı yoksulluğun erdeminden söz ederdi.

Bu gezilerinde, Magdalena da hep onunla bir arada, yanı başındaydı. İsa, onunla ya evlendi ya da evlenmeden birlikte oldu.

Bir evlenmenin ancak hangi koşulla “evlilik” sayılacağını, başka türlüsünün geçerli olmayacağını ileri sürenlere göre elbette evlenmemiş sayılabilirler.

Aslında adı Meryem’dir yani İsa’nın annesiyle adaştır. Üstelik aynı dönemde, İsa ile bağlantılı anlatımlarda adı geçen üçüncü bir Meryem daha vardır: Beytanyalı Meryem... Bunlar birbirine karıştırılabilir. Karıştırılmıştır da...

İsa’nın karısı olduğu söylenen Meryem, Kudüs’ün kuzeyindeki Galile’de Lût gölü kıyısındaki Magdal adlı bir köyden gelmeydi. Bu nedenle adına “Magdallı” anlamına gelen “Magdalena” eklenir. Sırf “Magdalena” dendiği de olur. İncil’in Türkçe’ye çevirisinde “Mecdelli Meryem” denmiştir.

İncil’de, Magdalena’nın bir ara çok ağır hasta ve ölmek üzere iken İsa tarafından nasıl iyileştirildiği anlatılır. Zaten bundan ve buna benzer diğer birçok anlatımdan ötürü, İsa’nın hastaları iyileştirmek gibi olağanüstü bir yeteneği olduğundan uzun uzun söz edilir.

Oysa bu anlatımlarda İsa’nın “hastalığı iyileştirmesi” olarak belirtilen olay, o kişinin bir tür inisyasyon işleminden geçirilmesi, zihnindeki kötülüklerden kendi buyrultusuyla arınıp iyiliğe yönelmesinin, bilinçlenmesinin sağlanmasıdır. Hatta Magdalena’nın ağabeyi Lazarus öldükten sonra onu mezardan kaldırıp yeniden yaşama kavuşturduğu da anlatılır; bu da aynı şeydir.

Burada vurgulanan olgu, Antik Çağ mitlerinde olduğu gibi Hermetizmde de görülen, simgesel olarak “karanlıktan aydınlığa geçiş” terimiyle dile getirilen uygulamanın bir benzeridir. Simgesel bakımdan “karanlık” ya da “ölmüş olma durumu” bilgisizliktir. “Aydınlık” bilgidir; “yeniden doğuş” ise gerektiğince bilgi ile donanmak anlamına gelir.

Magdalena bu anlamda 17 yılında iyileştirilmişti. O tarihte 14 yaşındaydı. Bu ise Yahudi gelenekleri uyarınca bir kızın artık “kadın” olmaya ilk adımını attığı törenin yapıldığı yaştır. Erkekler için ise bu tören biraz daha erken, 12 yaşını doldurduğunda yapılır.

Gerek Yahudilere gerekse Katolik Kilisesi’ne göre; İsa’nın, her gitmiş olduğu yere onu da yanı başında götürmüş olması hoş karşılanamaz.

Yahudilerin o dönemdeki anlayışı uyarınca; evli olmayan bir kadının tek başına ya da bir başka erkekle birlikte oradan oraya dolaşması töreye aykırıdır. Elbette bu düşüncede İsa ile Magdalena’nın evli olmadığı, en azından Yahudi töresine uygun bir törenle evlenmiş olmadıkları varsayılmaktadır.

Katolik din adamlarınca sonradan biçimlendirilmiş olan Hıristiyan inancı ise, İsa’nın evlenmesini, çocuklarının olmasını, hele çarmıha gerildikten sonra orada ölmeyip yaşamını sürdürmesini kesinlikle kabul edemez. Özellikle Roma Katolik Kilisesi, böyle bir olasılığı ileri sürenlere şiddetle karşı çıkar.

Kilise’nin, bu bağlamda “sapkınlar” ile savaşımının başarıya ulaşabilmesi için bulmuş olduğu yol şudur: Önce İsa’nın babası Yusuf’u bir kenara itmek; sonra Magdalena’yı olabildiğince gözden düşürmek; bir de İsa’nın annesi Meryem’in bakire olduğunu ileri sürüp İsa’yı “Tanrı’nın oğlu” yapmak.

Dolayısıyla, her iki dinde Magdalena hakkındaki kaygılar hayli farklıdır ama ona hoşnutsuz bir tutumla bakılmasında uyuşma görülür.

İslâm dini bu konuda ne der?

Hiçbir şey... İslâm dini İsa’nın peygamberliğini yadsımaz ama o kadar... Müslüman dünyası, sözünü ettiğimiz konuyla ilgilenmez.

Aslında bu konu Yahudi dünyası için de büyük bir sorun değildir. Gelip geçmiş, o dönemdeki töreye ters düşmüş, tarihte kalmış, din ile bağlantısız bir olaydır.

Katolik Kilisesi’nin yorumu ise şöyledir:
“İsa, onu yanında oradan oraya götürmedi. Magdalena denilen kadın onun peşine takılmıştı.”

Kilise’nin bunu nereden çıkarmış olduğu belli değil ama böyle bir yorum “Magdalena İsa’ya askıntı olmuştu.” anlamına gelir.

Hıristiyan dünyasında Magdalena’ya açıkça “*” diyebilen çıkmamıştır ama bunu demeye getiren çok olmuştur.

Bir de dendiğine göre Beytanyalı Meryem gerçekten de fahişeymiş. İkisini özdeş tutma eğilimleri görülmüştür.

Üstelik 591 yılında Papa 1. Grégoire bu özdeşleştirmeyi âdeta bir yargı gibi ortaya koymuştur. Ondan sonraki papalardan hiçbiri bu yargıyı doğrulamış olmasa bile yadsımamıştır. Dolayısıyla, Hıristiyan dünyası, yüzyıllar boyunca bu hatalı yargı üzerine yanlış bir kanı edinmiştir. Ta ki 1969 yılında Vatikan bir açıklama yapıp bu yanlışı düzeltene kadar.




Burada elbette bir de o ünlü “son yemek”ten söz etmek gerekir değil mi?... Elbette, izleyen bölümde…



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 04, 2010, 01:44:20 ös
Yanıtla #1

Alıntı
Kilise’nin, bu bağlamda “sapkınlar” ile savaşımının başarıya ulaşabilmesi için bulmuş olduğu yol şudur: Önce İsa’nın babası Yusuf’u bir kenara itmek; sonra Magdalena’yı olabildiğince gözden düşürmek; bir de İsa’nın annesi Meryem’in bakire olduğunu ileri sürüp İsa’yı “Tanrı’nın oğlu” yapmak.
 

Kilisenin bunlara cevabı malumunuzdur. İşin tuhaf yanı ise ; Roma kayıtlarında İsa'nın çarmıh cezası ile ilgili bilgi, belge olmayışıdır. Kaos içinde bir Yahudi Krallığında (belki) böyle bir olayın yer almayışı kabul edilebilir ancak bu toprakları İşgal edebilecek güçte bir Roma'nın böyle bir cezayı kayıt altına almamış olmasına rağmen, bu olayın varlığını sadece İncillerin bir kısmında görmek şaşırtıcıdır.


Ocak 04, 2010, 03:34:14 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

İslâm dini bu konuda ne der?

Hiçbir şey... İslâm dini İsa’nın peygamberliğini yadsımaz ama o kadar... Müslüman dünyası, sözünü ettiğimiz konuyla ilgilenmez.


Sn Adam, mazur gorun, 'yadsımaz'dan kastınız, 'inkar' mı yoksa 'yadırgamaz' mı?

Ek olarak, özellikle bugün Kudüs çevresinde bulunan Hrirtiyan cemaatlerinin katolik dünyası ile ilişkileri -paralellik yahut zıtlık- konsunda bilginiz var mıdır?

saygılar


Ocak 04, 2010, 03:41:30 ös
Yanıtla #3
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Yadsımak = inkâr etmek.

Öteki konuda bilgim yok.  Gerçi ara sıra güncele değiniyorum ama genelde benim ilgi alanım tüm bunların tarihsel geçmişi...

Sevgiler.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 04, 2010, 05:44:10 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Yadsimak zaten inkar etmek demek. Yadirgamak kelimesiyle bir ilgisi yok.


yadsımak   
(-i) 1. Yaptığı bir işi, söylediği sözü veya tanık olduğu bir şeyi yapmadığını, bilmediğini söylemek, yaptığını saklamak, inkâr etmek: “Söylediklerini sonradan yadsımış, duyduğu güvensizliği ortaya koymuştur.” -S. İleri. 2. İlgili, bağlı bulunduğu bir şeye yabancı kalmak: “Değerlerimizden kopmadan, şanlı geçmişimizi yadsımadan bir orta yol aramalıyız.” -İ. Aral. 3. Tanrı'nın varlığını tanımamak, inkâr etmek.


kaynak: tdk


Ocak 04, 2010, 06:13:09 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Ok,

Teşekkür ederim açıklamalar için, sadece okuduğumu yanlış mı anladım diye düşünmüştüm, 'yadsı-mak' fiil olumusuz eki aldığı gözümden kaçmış....

İslam dini İsa'nın peygamberliğini kabulden ayrı, teslis vs konularında temel inanç çatışmaları olsa da zannederim bu başlığın ana temasından uzaklaşır...

saygılar
« Son Düzenleme: Ocak 04, 2010, 06:16:16 ös Gönderen: cardiffmonster »


Ocak 06, 2010, 01:29:04 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi


Yadsımak = inkâr etmek.

Öteki konuda bilgim yok.  Gerçi ara sıra güncele değiniyorum ama genelde benim ilgi alanım tüm bunların tarihsel geçmişi...

Sevgiler.


Sn Adam,

Özellikle bugünkü Kudüs ve çevresindeki hristiyan cemaatlerini/tarikatlarını incelemenizi tavsiye ederim vaktiniz olursa eğer. Sırf tarih açısından yaklaşırsanız bile, kendi aralarındaki çekişmeleri ve inançsal olarak Papalıkla olan karşılıklı yaklaşımları ile diğer ülkelerdeki Hristiyan kiliselerinden kültürel ve inançsal (kısmen) farkların ilginizi çekeceğini düşünüyorum...

saygılar


Ocak 06, 2010, 08:12:35 öö
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Şimdi ben şöyle derim:

Sayın Cardiffmonster bu konuyu gündeme getirdiğine göre bir bildiği vardır. Benim yok. Artık yeni araştırma da yapmıyorum. (Yaşım geçti.)

Bu nedenle ben Sayın Cardiffmonster'den rica edeyim. Dağarcığındakileri bizimle paylaşsın. Hepimiz yararlanalım; bağlantılı bilgileri olanlar da katkıda bulunsun; hepimiz bilgilenelim. Olmaz mı? 

Sevgiler. 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 06, 2010, 10:46:52 öö
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Benim dağarcığımdakiler sizi kesmez Sn Adam, ve kapsamlı olarak benzer bir araştırmaya da şu sıralardaki yoğunluğumdan dolayı fırsat bulacağımı zannetmiyorum.

Ama gene de yazayım, dediğiniz gibi başka bilenler de genişletirse faideli olur;

Kudüs'deki benim bildiğim 3 önemli Hristiyanlık tarikatı var ve, sizin kısmen işaret ettiğiniz Hz İsa'nın kendi inançlarındaki çarmıh sonrası zaman sürecine farklı yaklaşıyorlar. Ama oradakilerin ortak inanışı çarmıhtan indirildikten sonra, bir mezara gömüldüğü şeklinde, -her sene dini bir tören yapılıyor mezarın bulunduğu yerde-.

Ayrıca mezara gömüldükten sonra, -ki oradaki mezar boş hali ile- belirli bir süre sonra, Hz İsa'nın yeniden hayata dönerek ve mezarını parçalayarak mezardan çıktığı, sonrasında göğe yükseldiğine inanıyorlar. Burada, sizin de belirttiğiniz gibi bir kısmı, o andan sonra bir süre geçirdiğini , bir kısmı da doğrudan göğe yükseldiğini savunuyor.

Aslına bakarsanız, genel anlamda, Hristiyanlık inancı ile ilgili bilinenlerin bir kısmını boşa çıkarıyor. Zira dediğiniz gibi kilise yahut, daha spesifik olarak katolik kilisesi,  tek başlılığı korumaya çalışsa  da, tarihsel köklere sahip kimi cemaati kesip atmaları mümkün değil....

Bir belgesel vardı tam da bununla ilgili ancak bulamadım, hasbelkader bulursam paylaşırım,

saygılar


Ocak 06, 2010, 12:36:51 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Kudüs ve çevresindeki kiliselerin tarih sürecinde hıristiyanlığı yorumlamaları,inançlarındaki farklılıklar konusu irdelenecek olursa,mevcut başlıktan çok daha farklı mecralara sürüklenebilinir.

Hz.İsa'nın kardeşi Yakup'tan,essenililere,Selman Farısi'ye,hatta Hz.Muhammed'e kadar uzun bir seyr yüküyle karşılaşırız.

Hz.İsa'dan öncesine bakarsak da,Baküs gizemlerinde Hz.İsa'nın yaşam öyküsüyle birebir örtüşen bir alegoriyle karşılaşırız ki,ozaman işin içinden hiç çıkamayız.

Hz.İsa'nın ölümünden günümüze Kudüs kilisesinin hırıstiyanlığı yorumlayışını anlamak için essenililerin inanç sistemini araştırmak gerekir,o da bizi Katharlar'a kadar da götürür.Birikimine güvenen bir arkadaşın yeni bir başlık açması gerekir sanırım.


Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
8018 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2013, 05:26:03 ös
Gönderen: Samuray
2 Yanıt
2895 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 02, 2009, 08:56:39 ös
Gönderen: ceycet
15 Yanıt
9482 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 20, 2020, 09:32:22 ös
Gönderen: Profesör
2 Yanıt
4299 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 04, 2010, 01:33:10 ös
Gönderen: Fraternis
0 Yanıt
2952 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 05, 2010, 03:51:53 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
5595 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 11, 2015, 02:00:52 öö
Gönderen: Risus
1 Yanıt
5102 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 17, 2011, 10:39:20 ös
Gönderen: Serapis
2 Yanıt
3312 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 14, 2013, 05:58:30 ös
Gönderen: ozkann