İNGİLTERE
Yakın ilişkilere karşı tepkiler çok ilginçtir çünkü çok farklı olabilirler. Bazı kişiler panikle tepki gösterir, başkaları şaşırtıcı biçimlerde davranır.
West Yorkshire'dan son derece zeki, olumlu ve aklı başında asistan Jenny'nin yaşadıklarının benim ve Roy Sandbach'ın üzerinde büyük etkisi oldu. Jenny dürüst bir tanığın kusursuz bir örneğidir; bu durum, olgunun kanıtlarının araştırmacılar için neden büyük oranda inandırıcı olduğunu gösterir.
Jenny, uzaylılarla karşılaşması sırasında, yani Kasım 1978'de Todmorden (West Yorkshire)'den iki mil uzaklıktaki Walsden adlı bir dağ köyünde yaşıyordu. Bu kasaba Avrupa'nın UFO kaçırma başkenti olduğunu iddia edebilir, çünkü birçok etkileyici uzaylılarla ilişki çevresinde ortaya çıkmıştı. Gerçekten de, Jenny'nin olayın bazı ışık görüntüleriyle başlamasından iki yıl sonra, Jenny'nin öyküsünün hiçbir yerde yayınlanmamış olmasına karşın, Walsden köyünden bir polis memuru, UFO dünyasında meşhur bir olayda Burnley Yolu'ndaki devriye arabasından kaçırıldı.
Jenny'nin olayı da bunun kadar önemli olabilir. Geçmişi, uzaylılarla ilişki tanıklarıyla şaşırtıcı derecede ortak yanlar içeriyor. Gerçi karçırılanları bir yana bırakın, birçok araştırmacı bile bu olgunun farkında değil.
Örneğin beş ile yedi yaşları arasındayken Jenny, küçük bir basketbol topu büyüklüğünde garip ışık toplarının odasına girdiğini ve odada havada dolaştığını bildiriyor. Anne babasını çağırır çağırmaz 'ateş' yok oluyor. Bunları anlatan tanıklar çoğunlukla ziyaretlerden mutlu olduklarını ve onlarla oynadıklarını bile söylüyorlar. Bunlar daha sonraki ilişkilerin yumuşak başlangıçları gibi görünüyor. Ben onlara 'psişik oyuncaklar' diyorum, çünkü bir çocuğun fiziksel gelişiminde oyuncakların işlevini görüyorlar neredeyse. Sanki gelecekte kaçırılacak kişinin bilinç durumlarını değiştirme yetisini kazanmasına yardımcı oluyorlar.
Paranormal deneyimler bu insanların daha sonraki çocukluk ve erken yetişkinlik dönemlerinde çoğalıyor. Jenny olayında sık sık uyanık rüyalar (hala rüya görürken rüya durumunu bilinçli olarak kontrol edebiliyordu), yanlış uyanışlar (hala rüya gördüğünü kavramak üzere uyandığına inanıyordu) ve zihinsel olarak başka yerlere yolculuk ettiğini öne sürerken daha sonra 'gördükleriyle' orada geçen olayları doğrulayan beden dışılık deneyimleri içeriyordu. Hayaletler ve önseziler de yaygındır. Jenny bunları yaşamıştır.
Jenny'nin yakın ilişkisi, fiziksel gerçeklik ile değişmiş bilinç durumu arasındaki hayali sınırda durdu. Ata binmişti; köpeğiyle tepelerden eve dönerken bir şey hayvanın duraklamasına neden oldu. Köpek daha önce ve daha sonra hiç yapmadığı bir biçimde gökyüzüne baktı. Jenny onun bakışını izledi; farketmese altından geçip gidebileceğini kabul ettiği bir cisim gördü.
Neon mavisi bir gövdesi, kenarında pencerleri ya da delikleri olan göz biçiminde bir cisimdi bu. Çevresinde gümüşi/yeşil bir sis ya da pus vardı. Jenny, büyülü bir sesszilikle donup kaldığını, kesin esriklik hissettiğini söylüyor. Başka her şeyin bilincinden çekildiğini hissetti, sanki kendisi ve uzaylı, dediği gibi 'ruhta birleşmişlerdi'. Çok dindar bir insan olmamasına karşın, tek vücut olma duygusunun Tanrı ile karşılaşmaya benzediğini söyledi.
Olaydan sonra Jenny'nin mantığı galip geldi; sürekli olarak neden başkalarının o cismi görmediğini sorguladı. Görüntü o kadar görülmeye değer bir şeydi ki, bölgedeki insanların yarısının onu görmesi gerekirdi. Ama yalnızca kendisi (ve köpeği) ilişki için seçilmişti sanki. Saptadığı diğer bir anormallik de parıltının parlaklığı ve yere yakınlığı, ama tepeyi aydınlatamamasıydı. Bu, fiziksel olarak olanksız görünüyordu, oysa olmuştu.
On yıl sonra Whitley Strieber'in sağladığı bir tür 'ortak' ruh hali içindeyken, içinde bulunduğu değişmiş bilinç durumu sırasında bir uzaylı sesinin aklını kurcaladığını sezdi. Ses yalnızca 'korkma' dedi, ama Jenny o sırada yanında bulunan kişinin bunu duyamayacağını düşünüyor. Bu sesi 'sezince' hemen korkunç bir panikten 'sakinlik, dinginlik ve sevgi dolu bir güvenliğe' geçti.
Jenny, bu noktada, ''Yemin ederim ki, o cisimden bir şey çıktı ve bana 'benimle gel' deyince bir kuzu gibi peşinden gittim'' dedi. Artık üzerindeki etkinin hipnotik olduğunu biliyordu. Uzaylı olgusu, kaçamaması bir yana kaçmayı da istemediği bir tuzağa doğru sürüklüyordu onu.
Daha sonra hatırladığı şey, zaman ile uzamın anlamsız hale gelmesiydi. 'Oz Etkeni' dediğimiz durum içindeydi. Uzaylının yaşam deneyimlerinden örnekler alarak aklını incelediğini hissetti.
Sonra birdenbire, cismin gitmek üzere olduğunu anladı ve büyük bir üzüntü duydu. Jenny (benzer duyguları ifade ederken hiç de yalnız değildi), ''Kalmaları için onlara yalvardım, ama gitmesi gerektiğini biliyordum. Bana zarar gelmediğini, gelmeyeceğini ve korunacağımı söylediler'' diyor. Sonra cisim ikiye bölündü, kıvılcımlar çıkararak gökyüzüne doğru 'mancınıkla atılmış taşlar gibi' yola çıktı.
Jenny, boş gökyüzüne bakarak kırda dururken inanılmaz olayın üzüntüsü ve aşırı sevincinin birleşmesiyle gözlerinden yaşlar aktığını açıklamaktan korkmuyor. Kimsenin algılayamacağı kendisinin de kabul etmek için uğraştığı böyle bir tepki, başkalarına olayı anlatma gereksinimine karşı büyük bir engel oluşturuyordu. Deneyimin kendisinin, yaratığın Jenny üzerindeki etkisinden daha az önemi vardı.
Kadın görüşme sırasında, uzaylıyla karşılaşmayı umarsızca başkalrının anlayabileceği sözcüklere dökmeye çalıştı: ''Bugünkü benden uzaklaştım. Bütün özümü çekip çıkardı. Bunun çok öznel geldiğini biliyorum, ama sanki bir bilgisayar terminali gibiydim... Bunu görselleştirmek ve sözcüklere dökmemek çok rahatsız edici.''
Jenny, ''Tepelerde yürürken gökyüüznde asılı bir QEII bulduğumuzu bir düşünün,'' diye önerdi. ''Gözlerinizi ovuşturur, kırparsınız, ama o hala oradadır. Sonra ortadan yok olur. Bundan sonra bir an bile kuşku duymadan onun gerçek olduğunu bilirsiniz, oysa dünyada kimseninne kadar çaba harcarsanız buna inanmyacağını da bilirsiniz. Bunun yarattığı çaresizlik duygusu, karşılaşmanın kendisinden çok daha kötüdür.'' Jenny bunu öyle bir şekilde açıkladı ki, çok etkileyici ve inandırıcı buldum.
Olayın ardında daha derin anılar varmış gibi görünüyor, ama Jenny, uzun süre düşündükten sonra anıları geri getirmek için hipnoz kullanmamaya karar verdi.
Diyor ki, ''... bu belleğimin kıyısında uçuyor... Kavrayışın ucunda olmak beni rahatsız ediyor. Bir gün onlar hazır olduğu zaman bütün olanlar hakkındaki gerçeği öğreneceğime inanıyorum, ama o zaman henüz gelmedi.''
Bunlar, korkut yaratacak kadar eş biçimde, dünyanın her yerinden bildirilen uzaylılarla ilişki tanıklarının tam duygularıdır. Jenny gibi birkaç kişiyle konuşma zahmetine katlanan herkes, çok geçmeden olup bitenlerin gerçekliğine inanır. Ne olduğunu bilmesek bile çok gerçek ve çok önemli bir olgudur.
Aldığı biçime gelince uzayın -gerçeklik, görüntü, her ikisi birden ya da hiçbiri- Venüs uzay mekiğine binen ve ''Beni lideriniz olarak görün'' diyen gezegenler ötesi Neil Armtsrong'lardan çok daha fazlasının olduğu açıktır. Jenny'ninki gibi olaylar, bu karşılaşmaların özüne bizi daha da yaklaştırıyor; çünkü Jenny duygularını ve yaşamını değiştiren tepkisini bütün çıplaklığıyla anlatıyor. Olaydan on dört yıl sonra bile bu tepki onun yaşamını gerçekten 'kuşatmış' durumda. Hiçbir zaman bundan kaçamayacağını biliyor.
Uzaylılarla ilişkilerin benzer özelliklerini uğursuzca taşıyan başka bir garip olgu biçimi daha bulunduğunu belirtmek gerekir. Ama bu, çoğunlukla ilişkilerin farkında olmayan, tümüyle değişik bir grup araştırmacı, doktor ve psikolog tarafından araştırılıyor. Her iki veri dizisinde, tanık garip olgunun koşullandırıcı bir kaydını veriyor, ortalama görsel yaratıcılığın çok üstünde, karşılaşmanın arefesinde değişmiş bir bilinç durumuna giriyor, büyülü ya da mistik özellikleri olan parlak bir ışık görüyor, ışığın içine girip birlikteliği paylaşmak istese bile geri dönmesi gerektiği söyleniyor. Çoğunlukla ona yaşam özetlerinin incelendiği bildiriliyor ve daha sonraki bir günde ortaya çıkmak üzere içinin derinliklerine gömülmüş bir duyguyla geri gönderiliyor. Bu insanlar çoğunlukla, ilişki sona erdiği için derin bir üzüntüyle ve deneyimleriyle sonsuza dek değişmiş bir biçimde normal bilinçliliğe geri dönüyorlar.
Bu tür çarpıcı parelellikleri olan olgu, kaçırılmayla neredeyse tamamen aynı zaman ölçeği içinde bilim tarafından araştırıldı. Bilim adamları buna, ÖYD_Ölüme Yakınlık Deneyimi_ dediler; genellikle yaşamın 'ötesindeki' bilinçlilik alanının ya da yaşam sonrasının bir an gözükmesi olarak yorumladılar.
ÖYD uzmanı Dr. Kenneth Ring, birkaç UFOlogun on yıldır belirttikleri hayret verici modellerle ilgilendi. Bu iki inanılmaz deneyim arasındaki bağlantıları sonunda aramaya başlayabiliriz.