Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Masonluğun Türkiye’deki Tarihçesi (Cumhuriyet Dönemi – 1)  (Okunma sayısı 18392 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 11, 2010, 03:53:23 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Daha önce de değinmiş olduğum üzere; Osmanlı Devlet’nde “ulusal” diyebileceğimiz nitelikteki mason örgütlerinin kuruluşundan sonraki yaklaşık 15 yıl içinde bu ülkedeki Masonluğun ancak pek ağır bir gelişme göstermiş olduğu söylenebilir. Bunun nedeni de elbette ülkenin sürekli olarak savaş ortamında bulunması, hele Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra parçalanıp bölüşülmesidir.

Cumhuriyet ilan edilir edilmez, mason kuruluşlarının adları değiştirildi. Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî “Türkiye Büyük Maşrıkı”*, Şûrayı Âliyi Osmanî de “Türkiye Yüksek Şûrası” oldu.

O sırada Türkiye’de ulusal nitelikli 15 loca vardı. Tek tük yabancı loca da çalışmalarını sürdürüyordu; Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni sınırları bakımından öncekilerden bazısı artık bu ülkenin dışında kalmıştı.

Kısaca AMI olarak anılan ve kuruluşuna Türkiye’deki mason obediyansının da katılmış olduğu Uluslararası Masonluk Birliği’nde “territoralité” (bölgesellik) olarak anılan bir ilke benimsenmişti. Buna göre birliğin üyesi olan bir obediyansın bölgesinde sadece o obediyansa bağlı localar çalışacaktı. Diğerleri ya ulusal obediyansa katılacak ya da kapanacaktı. Nitekim bu Türkiye’de de uygulandı. 1935 yılına kadar Türkiye’de salt ulusal bir nitelik taşıyan locaların sayısı 40’a yükseldi.

[Bu bölgesellik ilkesi üzerinde bir yorum yapmakta yarar var. Bu ilke sadece o birliğin üyesi olan mason kuruluşları için geçerliydi. Birliğin üyesi olanların sayısı ise aslında öyle çok değil, pek sınırlıydı. Niçin öyle olduğu ise bu konu başlığının dışında kalır. Ancak bu demektir ki, birlik üyesi olmayan bir yabancı obediyansa bağlı localar Türkiye’de çalışmalarını sürdürebilirdi. Nitekim bu kısa bir süre içinde giderildi ama Masonluk açısından değil; yenilenen Cemiyetler Kanunu uyarınca.]

Türkiye’de bir mason örgütünün ilk resmi derneği, Türkiye Büyük Maşrıkı ile özdeşleşerek 1927 yılında “Tekâmül-ü Fikrî Cemiyeti” adı altında kuruldu ama 1929 yılında ise bu ad “Türk Yükseltme Cemiyeti” olarak değiştirildi. Tüzüğünde, dernek üyelerine “mason” dendiği yazılıydı.

Türkiye Yüksek Şûrası’nın da ayrı bir dernek kurması gerekiyordu. Çünkü bu iki masonik örgütün gerek nitelikleri gerek yönetimi birbirinden farklıydı. Nitekim 1932 yılında bu amaçla “Türkiye Yüksek Masonluk Cemiyeti” adı altında bir diğer dernek daha kuruldu.

Dernek oluşumu, zaman zaman masonların kafalarında sorular oluşturuyordu: Hangisi daha önemli ya da öncelikliydi, Masonluk mu dernek mi?

İşte bu soruya tam bir yanıtı verilemediği içindi ki, Türk Yükseltme Cemiyeti’nin 1930 yılındaki genel kurul toplantısı “politikanın Masonluğa karışması” biçiminde yorumlanan bir olaya daha sahne oldu.

Genel kurul toplantısını o sırada Halk Partisi’nin ileri gelenlerinden biri olan Hakkı Şinasi Paşa yönetiyordu. Seçimlerden önce bir aday listesi dağıttırdı. Diğer kurumlarda âdeta alışılagelmiş bu yöntem, masonik anlayışa aykırı olduğu için kimileri buna karşı çıkınca, Hakkı Şinasi Paşa «Hükümet mason cemiyetini tanımıyor; Türk Yükseltme Cemiyeti’ni tanıyor. Biz de ancak bu cemiyet için intihap (seçim) yapacağız. Halk Partisi bütün cemiyetleri kontrol ettiği gibi bu intihabı da kontrol edecektir. Dağıtılan listeye reylerinizi vereceksiniz. Emr-i âli böyledir; münakaşaya yer yoktur.» demiş ve kendi dediğini yaptırmıştı.

Bu olay o gün bitti ama arkasından dehşetli bir çalkantı oluşturdu. Seçilmiş olanlar topluca istifa etti. Seçimler yenilendi ve bu kez geleneksel masonik yönteme uyuldu. O “emr-i âli” falan hak getireydi. Öyle bir şey yoktu. Türk Masonluğu bu olayı büyük sorunlar baş göstermeden atlattı. Ancak Masonluk politikaya bulaşmasa da politika Masonluğa bulaşıyor, politikacılar Masonluğu kendilerinden yana kullanmak istiyor, bunu başaramayınca da Masonluğa genelde hırsla tepki göstermeye girişiyordu.

Nitekim bu tür davranışların sonunda 1935 yılında Türk Masonluğu uykuya girmekten sakınamadı.

[Ulusal Türk Masonluğu’nun oluşumunun 12. yılında masonik deyişle uykuya yatışı başlı başına bir olaydır. Bu olay üzerine birçok spekülasyon yapılmış, çok yanlış sözler edilmiştir. Bunu bir de ben anlatmak isterim ama bu anlatım çok uzun sürer. Bunu ayrı bir başlık altında incelemek isterim; gerekirse…]

1935 yılının Mayıs ayında Türkiye’deki masonların kimi ileri gelenlerinin kendi aralarında verdiği bir kararla tüm locaların çalışmaları durduruldu. Bu durdurma kararı aslında sadece Türkiye Büyük Maşrıkı’na bağlı locaları kapsıyordu. Ancak bunun üzerine Yüksek Şûra da kendisine bağlı atölyelerin çalışmalarını durdurdu.

Bu durdurmanın ne kadar zaman süreceği önceleri belli değildi. Sonradan bu daha da belirsizleşti ve âdeta “sonsuza kadar” biçimini aldı. Ancak o kadar uzun sürmedi; hepsi hepsi 13 yıl… Fakat bu kadar süren bir duruş, bir mason örgütünün dağılmasına neden olabilir. Nitekim öyle oldu.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 13, 2010, 11:25:55 ös
Yanıtla #1
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

1923’ten 1935’e (1)

Türkiye Büyük Locası, Cemiyetler Kanununa göre ilk resmi kaydını İzmir’de 1926’da Yetimlere Yardım Cemiyeti olarak yapmış, 1927’de Tekamül-ü Fikri Cemiyeti olarak genel bir kayıt yaptırmıştır. 1929’da ismi Türk Yükseltme Cemiyeti olarak değiştirilmiştir. 1933’te isim “Türk Yükseltme Cemiyeti – Türkiye Büyük Maşrıkı” olarak düzenlenmiş ve üyelerine mason dendiği yapılan tüzük değişikliğinde açıkca yazılmıştır.
Yüksek Şura ise, 1932’de “Türkiye Yüksek Masonluk Cemiyeti” ünvanıyla resmi tescilini yaptırmıştır.

Bu dönemde Association Maçonnique Internationale (AMI – Uluslar arası Mason Birliği) 1921 yılında kurulmuş ve Maşrıkı Azam’da bu kuruluşta yer almış, Konvanlarına delegasyon göndermiştir. Bu Konvanlardan 1932 yılındaki İstanbul’da düzenlenmiştir. Aynı yıl Fransa Grand Orient’i ile Türkiye Maşrık-ı Azamı arasında aktedilen protokolle Türkiye’de çalışan ve Fransa Grand Orient’ına bağlı olan locaların 1937 yılından itibaren Maşrıkı Azama tabi olmaları konusunda anlaşmaya varılmıştır. Bununla bağlantılı olarak, Homoré Locası 1933’te Renaissance Locası ise 1935’te Maşrık-ı Azama katılmıştır.

1931 yılında Büyük Şark dergisi çıkartılmaya başlanmıştır. Bu dergi 1935’e kadar 19 sayı yayınlanmıştır.

1930 yılında yapılan Konvan’da CHP İstanbul il Başkanı da olan Konvan başkanı tarafından oturum derhal açılarak “tensibe iktiran eden namzet liste”yi üyelere dağıtarak buna göre seçimlerin yapılacağını belirtmiş, itirazlara karşı ise “Emri Ali böyledir” diyerek bir çok delegenin terk ettiği toplantıda oylama gerçekleştirilmiş ve listede olan isimlerin seçilmiş oldukları kabul edilmiştir. Bu durum üzerine Necat Locası düzeltme talebinde bulunmuş, bu talepten sonra Necat Locası geçici olarak kapatılmış, üyelerinin diğer Locaların çalışmalarına katılması ve binalara girişleri yasaklanmıştır. Toplantısına Necat Locası üyelerini kabul eden Etoile D’Orient Locası da ardınsıra geçici olarak kapatılmıştır. Bu gelişmeler üzerine Büyük Kurul istifa etmiş ve yapılan yeni Konvanda Mim Kemal Öke Büyük Üstadlığa seçilmiş, Necat ve Etoile D’orient hakkında alınan kararlar alınmamış olarak kabul edilmiştir.

1931 yılında Büyük Kurul tarafından alınan bir karar üzerine Azim Locası kendisinin uykuya yatırılmasını istemiş,Büyük Loca tarafından loca geçici olarak kapatılmış, daha sonra üyeleri gayrı muntazam ilan edilmiştir. Yapılan disiplin soruşturması sonucu bazı üyeleri ihraç edilmiştir. Bu ihraç edilenler 1932 yılında “Türk Masonluğu Yüksek Azim Mahfeli” adı altında bir Büyük Loca kurmuşlardır.



Aralık 14, 2010, 02:13:25 ös
Yanıtla #2
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

1935 Uykuya Giriş

Dönemin Genel Görünümü Hakkında Kısa Bilgi


1924 Anayasası ile sınıfsız, çatışmasız ve dayanışmacı bir toplum modeli öngören korporatizm düşüncesinin etkisiyle, siyasal partiler ve diğer örgütlenmelerin kısıtlı bir faaliyet alanına sahip olmasına sebep olmuştur.

1930’lu yıllarda, sivil toplum kuruluşlarının sayıca azaltılması için çalışmalar yürütülmüştür. Hatta ulusalcı düşüncenin ana kaynağı olarak görülen Türk Ocakları dahi, 1931 yılında kapatılmıştır. 1933-1938 yılları arasında, sendikalaşma ve grev hakkı kesin olarak yasaklanmış ve 1935 yılında genel olarak derneklerin faaliyetlerinin kontrol alınması ve/veya kapatılmasıyla birlikte yeni bir yasalaşma süreci başlatılmıştır. Bu dönemde parti devlet bütünleşmesi yaşanmış, sivil toplumun oluşumunda önemli rolü olan basın kuruluşlarında ise, özgür ve tarafsız faaliyet imkânı uzun süre oluşmamıştır. Bu dönemde, millet-parti-devlet özdeşliği durumu oluşmuş, İçişleri Bakanı, parti genel sekreteri, valiler parti il başkanları olarak görev yapmışlardır. Ulus, partinin üyesi sayılmıştır. 1939 yılında parti ve bürokrasi arasındaki ilişki yumuşatılmaya çalışılmıştır.

1935 Uyku Dönemine Giriş

1930 Konvan ve sonrasında Necat Locasının yapılan seçimlerin Masonik usul ve esaslara aykırı olduğu için düzeltilmesi talebi ve bu gelişmeler üzerine oluşan genel hoşnutsuzluk hali sonucu, aynı yıl içinde Büyük Görevliler Kurulunun istifası ve yapılan yeni Konvan’da Mim Kemal Öke Büyük Üstadlığa seçildi.

Böylelikle olay kapanmış ve MAsonik usul ve esaslara aykırı müdahaleler başarısız olmuştu. Ancak bu düşünce, hükümet çevrelerince pek de iyi karşılanmadı.

1932’de Büyük Üstad istifa etti. Aynı yıl Mahmut Esat’ın Masonluk aleyhindeki mücadelerinin sonucu olarak CHP toplantısında takrirler görüşüldü. Mahmut Esat Bozkurt, 1924-1930 yılları arasında Adalet Bakanlığı görevini yerine getirmiş, pek çok çağdaş yasanın mimarı olmuştur. İzmir’de Zuhal Locası’na Mason olmak için başvuruda bulunmuş, ancak bu başvurusu reddedildikten sonra şiddetli  bir Mason düşmanına dönüşmüştür. Masonluk aleyhine çeşitli yazılar yazmış, hatta içkili olduğu bir gece arkadaşlarıyla birlikte Loca binasına birkaç el ateş etmiştir. Mahmut Esat gibi Recep Peker’de Ankara’da Locaya başvuruda bulunmuş ve reddedilmiştir. 1933’teki kurşunlama olayından sonra MahmutEsatla bir ittifak içine girmişler ve Atatürk^ün akşam sofralarında Masonluğun kapatılması için Atatürk’e telkinlerde bulunmuşlardır.

İçerideki Masonluk karşıtı bu kampanyaların yanı sıra dış konjonktür de 1935’te uykuya girişe etki etmiştir. 1934’te Almanya, İtalya, İspanya ve Portekiz’de Masonluk yasaklanmasından sonra, Türkiye’de de Masonluğun yasaklanacağına dair gazetelerde yayınlar yapılmaya başlanmış, faşist – nasyonal sosyalist düşünceye yakın olanlar tarafından antimasonik siyaset ön plana çıkartılmıştır.

Rejim de, dışarıdaki bu değişimler karşısında, kendini olası gelişmelere karşı hazırlama gereksinimi duymuştur. Yukarıda açıkladığımız üzere, dönemin genel görünümü, parti-devlet bütünleşmesini sağlamak yönündedir. 1933 Cemiyetler yasası ile derneklerin parti ile bütünleşmesi sağlanmak istenmiş. 30lu yıllarda pek çok dernek bu bütünleşmeyi sağlamak için grevini tamamladığı gerekçesiyle kapatılmıştır.

1935’te artan baskı ve söylentiler üzerine, Localar normalden daha erken tatil edilmiş ve gelişmelerin takibi düşüncesi uygulanmıştır. Tatil bitimine doğru endişeler arttı.

Dönemin İçişleri Bakanı ve bir Mason olan Şükrü Kaya, Büyük ÜStad M. Osman Omay, Hakim Büyük Amir İsmail Hurşit, Fuat Süreyya, Nihat Kuran, Danıştay Başkanı Mustafa Reşat Mimaroğlu ve Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’la bir toplantı düzenleyerek,  Masonluğun kapatılması için herhangi bir yasal sebeo veya olay bulunmadığını ancak Halk Partisinin kendi kontrolü dışında kalan cemiyetlerin faaliyetlerine devamını istemediğini, bu yöndeki kararın hükümetçe uygulanmaya konmak zorunda olduğunu ifade ederek, bir yasa çıkartılmasına gerek kalmadan kararın alınması gerektiğini söylemiştir. Toplantıda bulunanlar her ne kadar kendilerinin böyle bir yetkilerinin olmadığını, bunun için Genel Kurul toplantısı gerektiğini söylemişlerse de kararın derhal alınması gerektiğinin Şükrü Kaya tarafından açıkça ifade edilmesi üzerine onun tarafından hazırlanan beyanname toplantıya katılanlarca 9 Ekim 1935’te imzalanmış ve yayınlanmak üzere Anadolu Ajansına verilmiştir. Ajansın 10 Ekim 1935 tarihli bülteninde yayınlanan beyanname şu şekildedir:

Ankara A.A.- Mes’ul ve maruf imzalar altında Ajansımıza verilmiştir: Türk Mason Cemiyeti Memleketimizin sosyal tekâmülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibara alarak ve Türkiye Cumhuriyetinde hâkim olan demokratik ve cidden lâik prensipleri tatbikatından doğan iyilikleri müşahade ederek faaliyetine –bu hususta hiçbir kanun olmaksızın- nihayet vermeği ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halk Evlerine teberruu muvafık görmüştür.

Ayrıca Şükrü Kaya İçişleri bakanı sıfatıyla yaptığı resmi açıklamada:

Türk Masonları kendi ideallerinin hükümetin esas programına dahil olduğunu görerek, kendi teşkilatlarını kendileri feshetmişlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiçbir teşebbüsü ve alakası yoktur.” Beyanını vermiştir.

Büyük ÜStad Osman Omay 3 Aralık 1935’te Masonların faaliyetini tatil ve mallarını hibe ettiğini resmen açıklamıştır.

Böylece Türk Yükseltme Cemiyeti adıyla Türkiye Büyük Locası ve ona bağlı Localar uyku dönemine girmiştir. Ancak, Türkiye Yüksek Masonluk Cemiyeti adıyla ayrı bir tüzel kişiliğe sahip bulunan Türkiye Yüksek Şurası varlığını devam ettirmiştir. 1935’te ebedi maşrıka intikal eden İsmail Hurşit’in yerine Nurettin Ramih Hakim Büyük Amir olarak seçilmiştir.

1935’te gerçekleşen bir derneğin feshi ya da kapatılması değildir. Dernek genel kurulunca böyle bir karar alınmamıştır. Dolayısıyla derneğin tüzel kişiliği sona ermemiş sadece faaliyetlerini tatil etmiştir. Kaldı ki bu durum, Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 9 Mart 1951 tarihli ve 176 sayılı kararı ile de açıkça tespit edilmiş ve Yargıtay 1. Hukuk Dairesi kararları ile İstanbul, Ankara ve İzmir’deki gayrimenkuller geri alınmıştır.

1935 – 1948 UYKU DÖNEMİ

Bu dönemi 3 aşamalı olarak değerlendirebiliriz.

1935-1939 arası: resmen ve fiilien uykuda kalınmıştır.

1939 – 1948 arası: resmen uykuda olmakla birlikte, bazı Localar açılmış lakin zorunlu nedenlerle fiilen çalışma yapılamamıştır. 1938 yılında yayınlanan yeni Cemiyetler Kanunundan faydalanılarak, yeniden faaliyete geçilmek istenmiştir. Yüksek Şura kendi bünyesinde çalışmak üzere, 1939 yılında, İdeal, Kültür ve Ülkü Localarını kurmuştur. Bunlar içinde İdeal Locası birkaç toplantı yapmış olmakla birlikte, hiçbiri normal denilebilecek bir etkinlikte bulunamamıştır. İkinci Dünya Savaşının da etkisiyle oluşan olağanüstü durumda bu girişimin somut bir sonuca ulaşması mümkün olmamıştır.

1948 – 1951 arası: Resmen açılmış olmakla birlikte, Yüksek Şura egemenliği altında çalışma yapılmıştır. 1948 yılında “Türk Mason Derneği” kurulmuştur. Merkezi İstanbul’dadır. Ankara (Ocak 1949 – İlk kurulan Loca Uyanış) ve İzmir’de (Aralık 1948 – İlk kurulan Loca: İzmir) şube açılmış ve çalışmalara başlanmıştır.


Aralık 14, 2010, 04:19:47 ös
Yanıtla #3
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Türkiye'deki Masonluğun 1935 yılında uykuya girişi ile bağlantılı olmak üzere Sayın SkullG gayet güzel bir özet yapmış.

Ancak bu konuda birçok spekülaesyon yapılıp, kurgular düzenlenmiş olduğu da biliniyor. Onları göz ardı edip bir yna bıraksak bile, bu olayın gerek gerekçeleri gerekse nasıl olduğuna ilişkin bir dolu ayrıntı da var. Üstelik öyle söylenti falan da değil, belgelere dayanan güvenilir ayrıntılar.  Burların arasında özellikle o tarihlerde Ankara'da tek bir loca durumunda olan Cumhuriyet adlı locanın Üstad-ı Muhteremii İhsan Abidin'in el yazısıyla tuttuğu âdeta günlük niteliği taşıyan notlar pek önemli.

Tüm bunlar aslında masonlar açısından çok önemli çünkü Masonluğun Türkiye'deki tarihçesini sadece genel hatlarıyla bilmek isteyenler bu ayrıntılarda sıkılabilir.

Şayet bu konuyu ben anlatmış olsaydım çok daha ayrıntılı olacaktı. Bu nedenle Sayın SkullG'ye benden daha iyisini, yeterli olanı yapmış olduğu için teşekkür ederim.

Bu ayrıntılar Türkiye'deki Masonluğun tarihini ele almış mason yazarların kitaplarında bulunmakta birlikte, özellikle antimasonik nitelikli kaynaklarda bambaşka bir şekilde anlatılır. O anlatımları okuyarak kapılmış, en azından o anlatımlar üzerine  zihinlerinde soru işaretleri oluşmuş kişiler bulunabilir. Bu nedenle Sayın SkullG'nin yaptığı özetin ötesinde birtakım ayrıntılara girilmesini isteyenler olabilir.

Olursa, bu başlık altında  gerekli açıklamalar (elbette bilindiğince) mutlaka verilecektir. 


 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 14, 2010, 05:04:57 ös
Yanıtla #4

Cumhuriyet Dönemi (öncesi de dahil edilebilir) Masonluk Tarihi iyi incelenmesi, hatta özellikle Mason üyeler tarafından hatmedilmesi gereken bir konu kanaatimce. Bu tarih dönemi içerisinde özel bir yer alması gereken konu ise 1935-1948 arası dönem.

Sn. Adam ve Sn. skullG de uygun görürse, sadece bu konuya ait bir başlık altında konunun irdelenmesini öneriyorum. "Atatürk Mason Localarını kapattı" safsatasının ne kadar uydurma bir suçlama olduğunu ancak anılan dönem hakkında ayrıntılı paylaşımlar yaparak ortaya koyabiliriz. Tabi anlamak isteyenler için...

Saygılarımla.
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Aralık 14, 2010, 05:13:08 ös
Yanıtla #5

"1934’te Almanya, İtalya, İspanya ve Portekiz’de Masonluk yasaklanmasından sonra, Türkiye’de de Masonluğun yasaklanacağına dair gazetelerde yayınlar yapılmaya başlanmış, faşist – nasyonal sosyalist düşünceye yakın olanlar tarafından antimasonik siyaset ön plana çıkartılmıştır. "

Sn. skullG'nin bu ifadesine bir katkı yapmak isterim. Masonluğu kimlerin, hangi siyasi/dünyevi görüşlerin etkisiyle yasakladığını biraz olsun anlatabilmek için...

1808 New York Babtist Kilisesi üyelerinin mason olmasını yasaklar
1823 Amerika’da Presbiteryen ve Methodist Kiliseler masonluğu yasaklar
1913 Berlin Katolik kilisesi masonluğu yasaklar
1922 Rusya’da masonluk kanun dışı ilan edilir
1926 Fransa Komünist Partisi üyelerinin mason olmasını yasaklar
1927 İskoçya Presbiteryen Kilisesi üyelerinin mason olmasını yasaklar
1927 İngiltere Methodist Kilisesi üyelerinin mason olmasını yasaklar
1931 Portekiz : Diktatör Salazar masonluğu yasaklar
1933 Almanya : Nazi rejimi masonluğu yasaklar
1938 Avusturya : Localar Naziler tarafından yağmalanır
1939 Mussolini İtalya’da masonluğu yasaklar
1939 İspanya : Diktatör Franco masonluğu yasaklar
1945 Çekoslovakya : Komünist hükümet masonluğu yasaklar
1950 Macaristan : Komünist rejim masonluğu kanun dışı ilan eder

1935-48 döneminin biraz öncesi biraz sonrasıyla bir liste. Atatürk'ü bunlardan hangisinin yanına koyabiliriz sizce?

Saygılarımla.

Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Aralık 14, 2010, 05:15:29 ös
Yanıtla #6
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Mustafa Kemal,

Bu dizi, Sn. ADAM'ın çok güzel bir projesi olarak başladı. Ben de bildiğimce sn. ADAM'ın açtığı başlıklarda özet sayılabilecek katkılar da bulunuyorum.

Osmanlı dönemi http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?board=231.0 alt başlığında bulunmakta.

Elbetteki her anın, her yılın ayrı bir önemi var. Dolayısıyla konuyla ilgili olan her üye, bu seri içerisinde katkıda bulunması hepimiz için iyi olacaktır. İster bu başlık altında isterse ayrı bir başlık açarak ayrıntılandırma yapılabilir. Ben kendi adıma çok mutlu olurum. Ayrıntılandırmalarda da elimden geldiğince katkı sağlamaya çalışırım.

Sevgi ve Saygılarımla


Aralık 14, 2010, 06:02:40 ös
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Konuya Sayın Mustafa Kemal'in verdiği liste açısından bakınca, belki başlardaki araya 1884: Papa 12. Leo, özellikle Masonluğu nefef alan "Humanum Genus" başlıklı aforoz bilrgisini yayınlar eklenmeli. Bu bildirge, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında dünya konjünktüründe Masonluğa karşı alınan tavırlar bakımından çok önemli bir yer tutar. Öyle ki, gerek 1930'lu yıllarda gerek çok daha sonhra Masonluğa karşı yürütülen karşıt kampanya ve saldırı ya da suçlamalarda, bir yandan Masonluğun Müslümanlığa aykırı haütta bu dini ortadan kaldırmayı hedeflediği gibi aslında aslı astarı olmayan sözler edilirken, bir yandan da Papa 12. Leo'nun aforozindeki suçlamalar kullanılır. Nitekim tarihte Katoluk Kilisesi ile boğuşup durmuş olan Protestan kanadındaki Kiliseler bile Sayın Mustafa Kemal'in işaret etmiş olduğu üzere Papa'nın o bildirgesinden olağanüstü düzeyde etkilenir.  Bu konuyu din açısından düşünmek ise yanılgı olur. Papaların Masonluk ile bağlantılı tutumlarının çoğu dinsel olmaktan çok o kisve altında saklanmış bir şekilde politik ve ekonomiktir. Başından beri sorun Orta Çağın feodal düzeninin özlemiyle hep özgürlüğü ortadan kaldırmak, daha doğrusu çağın gerekleri uyarınca özgürlük varmış gibi gösterip olağanüstü düzeyde baskı kurmaktır. Bundan ötürü diktatörler ve Faşizm, elbette Komunizm Masonluğu yasaklar ama Rusya cephesinde olay biraz farklı.

Tüm bunlardan Türkiye'nin etkilenmeyeceğini, Atatürk'ün liderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti'nin bu akımlara karşı direneceğini ileri sürmek safdillik olur.  Dolayısıyla 1935 yılında Türkiye'de Masonluğun uykuya girişine neden olan bsaskılar çercevesi içinde elbette tüm bunlar vardır ama işin ilginç lanı Türkiye'deki Masonluğun uykuya girişi bunlardan doğrudan etkilenmemiş, halk ağzındaki deyimiyle bu iş biraz "alaturka" biçimde gerçekleşmiştir. Sayın SkullG, Mahmut Esat Bozkurt ile Recep Peker'in bu çerçevedeki durumlarından söz etti; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde adları geçmiş, çok önemli, çok yararlı çalışmalarda bulunmuş politikacı devlet adamları bunlar. Hatta onlara bir de Şükrü Saraçdğlu'nun ekleyebiliriz.

Şumdu soru şu: «Peki ama bu sayılabilenler sadece birkaç kişi. Bir tek onlar Halk Partisi'ni nasıl etkileyebilir? Parti içinde onularla eş güçte masonlar da yok muydu?»

Gerek partide, gerek hükümette gerek bürokrasinin en üst düzeyinde masonlar elbette vardı. Masonların politika, parlamento, hükümet ve üst dzey bürokraside en çok sayıda yer aldıkları bir dönemdir o. Ancak şunu da göz ardı etmeyelim: Masonların, kendilerine karşı parti içinde açılan bir kampanyada savunmaya girişmelerine, ötekilerin ileri sürüşlerini çürütmeye girişecek halleri yok; önlemli ve özenli bir tutum takınmak zorundalar.

Sonra antimasonik cephede "Atatürk mason localarını kapattı." diye bar bar bağırılır. Atatürk'un eğer bu bağlamda bir girişimde bulunmamış ve bulunmayacak oluşu bir yana dursun, parti içerisinde oluşmuş ve parlamentoya da yansıması beklenen hava, Aatürk'ün bireysel bir tutumunun çok daha ötesindeydi. İş öyle bir boyuta varmıştı ki, Cmhuriyet ve demokrasiden yana olan Atatürk kendi ilkelerini çiğneyip «Hayır, mason localarını kapatamazsınız. Masonlar yurdumuza ve insanlığı yararladır.» tarsında bir karşı çıkışta bulunsaydı bile bu akım durdurulamayacaktı.

Bunun öyle olduğu Karpiç Lokantası'nda yapılmış olan toplantılarda tutulmuş notlarda açıkça kendini belli etmektedir.

Of!... Ne kadar uzun, ne kadar ayrıntılı bir konu bu. Acaba sahiden Sayın Mustafa Kemal'in dediği gibi mi yapmalı?

   
 

 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 19, 2011, 09:07:53 ös
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Türk Masonluğu Yüksek Azim Mahfeli'yle alakalı daha fazla ayrıntı var mı? Mesela ne zaman kapandı, Türkiye Yüksek Masonluk Cemiyeti'ne mi katıldılar?

Ayrıca mesela şark dergisi 19 sayı yayınlanmış, görüyorum sitelerde satılıyor. H.K.M.B.L.'nin kütüphanesinden hiç söz etmiyorsunuz, bir fotoğrafını görmek nasip olmadı. Aslında benim en çok merak ettiğim yer. Mesela şark dergisinin 19 sayısı da HKMBL'nin kütüphanesinde mevcut mu? Zengin bir kütüphane mi yoksa uykuya yatmalar, bölünmeler derken geçmişe ait çok fazla evrak, vesika, resim, döküman, kitap saklanamamış mı?
Bir de mesela X derecesinden sonra girilebilen bir kütüphane mevcut mu? Belki çok hayalperest oldu ama, yapacak bir şey yok, merak işte.

Bay Skullg Ankara'da ama büyük bir ihtimal İstanbul'a gitmiştir ve merkez binanızda ki kütüphane, Ankara'ya oranla daha gelişmiştir.

Bay ADAM siz de Ö.M.B.L.'nin kütüphanesinden söz edebilirsiniz.

1931 yılında Büyük Kurul tarafından alınan bir karar üzerine Azim Locası kendisinin uykuya yatırılmasını istemiş,Büyük Loca tarafından loca geçici olarak kapatılmış, daha sonra üyeleri gayrı muntazam ilan edilmiştir. Yapılan disiplin soruşturması sonucu bazı üyeleri ihraç edilmiştir. Bu ihraç edilenler 1932 yılında Türk Masonluğu Yüksek Azim Mahfeli adı altında bir Büyük Loca kurmuşlardır.
« Son Düzenleme: Eylül 19, 2011, 09:12:07 ös Gönderen: Mozart »


Eylül 19, 2011, 10:08:27 ös
Yanıtla #9
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Gerek Ankara gerek İstanbul'daki Kütüphane bazı eksikliklerine rağmen Calışma ve araştırma icin yeterli imkana sahiptir. Yeniden duzenlendi. Eskisine gore cok cok iyi. Belli Dereceden sonra girilen kütüphane var elbette. TYŞ'nin da kendine ait bir kütüphanesi vardır. Yine kutuphanede Derecenize gore erisebileceginiz yayinlar da mevcuttur, bir Cirak, Ustat derecesindeki bi calismaya kutuphanede erisemez. Arşiv yönünden haklısınız bölünmenin etkisinin en cok hissedildigi konudur, cunku bazı belgeler Tepebasinda diğer belgeler Nuru Ziya'da araştırmacıyı zorlar niteliktedir. OMBLnin İstanbul kütüphanesi de guzel, yeterli mı cok bilemiyorum cunku ayrıntılı bir tarama yapmadım orada ama gözüme çarpan yabancı yayınların çokluğu idi tabi Fransızca olanlar, yine Ankara'daki kütüphanesi hakkında hic bilgim yok, gidip gormedim ama son zamanda cok sayıda kitap armagan edildiğini duymuştum herhalde su anda orası da çalışmak isteyen icin yeterli gelebilir.

Kısaca boyle.

Sevgilerimle.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
10 Yanıt
9070 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 07, 2009, 04:59:51 ös
Gönderen: erdal
30 Yanıt
14057 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2013, 11:02:18 öö
Gönderen: Felix Steiner
5 Yanıt
7779 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2010, 07:45:02 ös
Gönderen: ozkann
4 Yanıt
18710 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 05, 2010, 12:07:04 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
11153 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 26, 2016, 08:42:00 ös
Gönderen: moonlight
0 Yanıt
4576 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 19, 2010, 11:21:03 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4589 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 21, 2010, 05:19:39 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7271 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2010, 02:48:12 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
6429 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2011, 12:25:49 ös
Gönderen: Genius Loci
9 Yanıt
14507 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2011, 08:53:27 ös
Gönderen: Mustafa Kemal