Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Din ve Dinler ayrılığının nedeni?  (Okunma sayısı 27599 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 05, 2011, 09:52:33 öö
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Öncelikle akılcı bir mantık yürütelim. Ayrı ayrı Allah’lar olmadığına göre ayrı ayrı dinler olabilir mi? peki bu ayrı ayrı dinler neden ve nasıl oluştu? 
 
 
Birinci hatamız; insanlar büyük bir yanılgı ve aldanışla, Allah’a ait olan Tek dini, Allah’a değil de o dini duyuran, duyurmakla görevlendirilen kişilerle birleştirdiler ve o kişilerle özleştirdiler. İnsanlar ve toplumlar o dini, o kişiyle özleştirip o kişinin dini imiş gibi bir duruma soktular ve din Allah’ın dahi değil, kişilerin yani daha açık deyişle peygamberlerin dini oldu. İnsanlar Allah’ın tek dinini, peygamberlerin dini şeklinde değerlendirdi.

Şunu çok iyi bilelim, Din Allah denilen bir yüce varlık tarafından insanlara duyurulan bir olgudur. Din hiçbir zaman, peygamber bile olsa, kişilere ait bir olay değildir. Biz, Allah’ın dinini onu duyuran kişilere mal ettiğimiz için dünyamızda birçok dinler oluştu. Allah, insanlara duyurduğu bütün dinler ile insanlar arasında birliği, kardeşliği, barışı önerdiği halde biz insanlar dinleri birbirine düşman haline dönüştürdü. Dinleri birlik değil zıtlık haline, barış değil savaşlar haline dönüştürdük. Dinler arasında görülen zıtlıklar, düşmanlıklar ve savaşlar Allah’ın dinlerimizi değil, insanların oluşturduğu dinsel ayrılıklardan kaynaklandı ve kaynaklanmaktadır.

Bazı çevreler din ve dini inançlara karşı çıkıp, onları tenkit ederlerken, büyük dayanaklarından biri, dinlerin insanlar arasında ayrılığa, düşmanlığa ve savaşlara neden olduğu yönündeki düşünceleridir. Burada belirttiğimiz gibi, Allah’a ait olan tek dini ayrı ayrı dinler haline sokan ve onları birbirine düşman durumuna getiren dinlerin öz yapısı değil, biz insanların dinlerin öz yapısını değiştirmemizden kaynaklanmaktadır.

Kısacası, dinler arasındaki ayrılığın, kavgaların, savaşların suçlusu olarak dinleri değil biz kendimizi suçlayalım.

Dikkat ederseniz ben bile elimde olmadan gayri ihtiyari “dinler” diyorum, oysa benim savunduğum ve anlatmaya çalıştığım dinler olmayıp Allah’a ait bir TEK dinin olduğudur. Çünkü peygamber olarak kabul ettiğimiz ve peygamberliklerine inandığımız Adem peygamberden, Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin insanlığa duyurduğu Allah’a ait TEK dindir. O TEK dinin adı da Kur’an da belirtildiği gibi İSLAM dinidir.

Yalnız burada yapılan yine en büyük yanlışlık İslam dinini yalnızca Hz. Muhammed’in duyurduğu zannedilmesidir. Hayır “İslam” yalnızca Hz. Muhammed’in duyurduğu din değil, Adem peygamberden Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin insanlığa duyurduğu dinlerin ortak adıdır. Bir başka deyişle Kur’anda da açıkça belirtildiği gibi, Hz. Adem’de İslam ve Müslümandı, Hz. İbrahim’de, Hz. Yusuf’da, Hz.Musa’da, İsa ve Hz. Muhammed’de İslam ve Müslümandılar.

Peki din ve dinler hakkındaki bu yanılgı bu aldanış nereden geliyor?

İkinci hatamız; en büyük yanılgımız, dinler ve dinlere ait tanımlamaları sıfat olarak değil isim olarak kullanmamızdan kaynaklanmaktadır. Dinlerdeki tanımlamaları isim olarak kullanır ve değerlendirirsek, o tanımlamaları kısıtlamış, dar bir çerçeve içine oturtmuş oluruz. Oysa Allah’ın Rahman ve Rahim özelliği isim değil sıfat özelliğine sahiptir. Bunun için en çarpıcı ve en yaygın örnek, insanlara ve topluluklara Allah’ın 99 ismi hüsnası diye 99 isim öğretilmektedir. Dikkat ediniz, o isimleri isim olarak kullanırsanız mı daha güçlü ve etkili olmaktadır yoksa onları sıfat olarak kullandığınızda mı daha güçlülük ve etkinlik kazanmaktadır.

Onlar, Allah’ın 99 ismi değil Allah’ın sahip olduğu 99 sıfattır.

Şimdi gelin dinlerdeki tanımlamaları isim olarak değil sıfat olarak tanımlamaya çalışalım.

DİN: Allah’ın var olduğunu kabul etmek “din”dir. Yani bir kimse Allah’ın varlığını, var olduğunu kabul ettiğinde, dini inanç şekli ne olursa olsun, o kişi dindar bir insandır.

İSLAM: Allah’ın varlığına ve BİR’liğine inanan, ona teslim olan herkes islamdır. Yani hangi din inanca ve hangi peygambere inanırsanız inanın bu özelliklere sahip bir kişi iseniz siz İslam’sınız demektir.

MÜSLÜMAN: Allah’ın varlığına, birliğine inanarak ona teslim olan ve Adem peygamberden Muhammed peygambere kadar bütün peygamberlerin peygamberliğine inanan kişi müslümandır. Hangi dine ve hangi peygambere inanırsa inansın o kişi müslümandır. Çünkü Müslümanlığın sıfatlarına sahip kişidir.

MÜMİN: Allah’ın varlığına, birliğine inanarak Allah’a teslim olan ve Allah’ın görevlendirdiği bütün peygamberlerin peygamberliğine inanmakla birlikte, inandığı dinin dini vecibelerini, dini görev ve ibadetlerini yerine getiren kişi mümin kişidir. İster Musa’ya, ister İsa’ya, ister Muhammede veya Allah’ın duyurduğu bir başka dine inansın, bir insan söylenilen bu özelliklere sahipse o kişi mümin bir kişidir.

Bu sıfatlara sahip olan bütün dinler ortak bir noktada, ortak bir sıfatta toplandıkları halde neden birbirine düşmanlık içinde bulunuyorlar? Bunu anlamak ve bunu mantıklı, akılcı bulmak mümkün mü?

Dini inançlarımız içinde bu sıfatları dikkate alarak birbirimizi bu sıfatlarla görür ve değerlendirirsek, aramızda din farklılıklarının, ayrılıklarının, zıtlıkların ve düşmanlıkların yok olduğunu göreceğiz. Birbirimize karşı daha anlayışlı ve daha hoşgörülü olacağız.

Dinler arasındaki zıtlıkların, düşmanlıkların bir nedeni de, insanların diğer dinler arasında kendi dinine, daha üstün, daha imtiyazlı bir üstünlük kazandırma çabasından kaynaklanmıyor mu?

İnsanlık hiç olmazsa dinler arasında, isimler değil sıfatlar üzerinde odaklanırlarsa sanıyorum ki dinler arasındaki bu zıtlıklar, bu düşmanlıklar yok olacak bir duruma gelebilir. Çünkü birbirimizi şu veya bu peygambere inananlar diye ayrım yapma yerine birbirimizin sıfatlarına bakarak değerlendirirsek aramızda farklılık ve zıtlık kalır mı?

Üçüncü hatamız; din ve dini inançlar evrenseldir, en azından evrensel olmaları gerekir. Allah tarafından duyurulan bütün dinler evrensel özelliklere sahip oldukları halde neden bölgesel kaldılar? Hz. Muhammed’in duyurduğu din daha evrensel özelliklere sahip olduğu halde neden evrensel olmadı?

İnsanlar, evrensel özelliklere sahip olan dinleri, o dinleri duyuran peygamberlerle birleştirip, özdeşleştirdiler ve o peygamberin ismi etrafında toplandılar. Kısacası din veya dinler Allah’ın dini olmaktan çıkarılıp peygamberlerin dini şekline dönüştürüldü. Dinler insanlara Allah’ın dini olarak değil peygamberlere bağlanarak peygamberlerin isimleriyle tanıtılıp öğretildi.Bu durum o dinlerin evrensel olmalarını engelleyen en büyük etken olmuştur. Bu alanda yapılan ikinci büyük yanlışlık, evrensel olan dini, o dini duyuran peygamberin konuştuğu dil ile özdeşleştirmek olmuştur.

Evrensel olan bir din, bir dile bağımlı hale getirilirse, o din evrensel olmaktan çıkar, o dilin konuşulduğu yöresel bir inanç haline dönüşür.

İşte Hz. Muhammed’in duyurduğu evrensel boyuttaki İslam dini de peygamberin konuştuğu dil ile özdeşleştirildiğinden evrensel olmaktan çıkarılıp yalnızca o dilin konuşulduğu veya egemen olduğu yörelerde kabul edilen yöresel bir din haline dönüştürüldü. Yani bütün insanlığa inmiş olan evrensel bir din, bir dilin egemenliği altına sokulduğundan o din evrensel olmaktan uzaklaştırıldı ve böylece evrensel olan dine en büyük kötülük yapıldı ve yapılmaktadır. Oysa Kur’anda Alalh bir ayetinde bizzat:

“Allah’ın delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, Lisanlarınızın (dillerinizin) ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda düşünenler için alınacak dersler vardır.”

RUM SUR. 30/22
* “Rabbin göklerde ve yerde konuşulan her sözü bilir. O işitendir, bilendir.”
ENBİYA SUR. 21/4
demektedir. Yine Kur’anda, bir yaprağın düşmesinden bile haberdarız diyen Allah nasıl olur da, sizin konuştuğunuz dili bilmez.
Bize, yani insanlara “Şah damarınızdan bile daha yakın olduğunu” söyleyen Allah’a ille de Arapça ibadet edilecek demek, insanları buna zorlamak, söyler misiniz Allah’ı Arapçadan başka dil bilmeyen, kültürsüz, cahil bir varlık durumuna düşürmek değil midir? Bu uygulama Allah’ı yüceltmek değil küçültmek değil midir?

Evrensel bir dini bir dile bağımlı hale getirerek, o dini bölgesel bir din haline getirerek o dinin evrenselliğini önlemiş oluyoruz. Dine hizmet edelim derken o dine en büyük kötülüğü yapıyoruz. Ve dolayısı ile yalnızca o dine değil, insanlığa kötülük yapmış oluyoruz. Bu yanlışımızı ne zaman göreceğiz ve bu yanlışımızı ne zaman düzelteceğiz?         

 
Alıntı

Saygılarımla
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 05, 2011, 11:37:33 öö
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Karahan'ın bu yazısına karşı çıkacaktım.

Baştan sona yanlışlıklarla dolu olan bu yazıdaki anlatımlara karşı çıkacaktım.

Sosyolojiyi hiç bilmeyen ya da hiç umursamayan, üstelik din konusuna sadece İslâm dini açısından ve olasıya dar bir şekilde bakan bu yazıya karşı çıkacaktım.

Buradaki yanlışlıkların ve yaklaşımın yanlışlığını gösterip, doğrusunun kaynağına işeret edecektim.

Yapacaktım, edecektim ama yapmayacağım, etmeyeceğim.

Nedeni de yazının sonundaki bir sözcük "Alıntı".

Kimin yazmış olduğu, nerede yayınlandığı bu aşamada görülemeyen bir alıntı.

Bilmediğim bir kişinin bilmediğim bir yazısı, karşı karşıya gelemeyeceğim bir kişinin yazmış olduğu ve bana göre ancak "safsata" olarak nitelenebilecek şeyler  üzerine burada kiminle nasıl tartışırım ki?

Üstelik Sayın Karahan bu yazıyı sunarken başında akılcı bir mantık yürütmeyi öngörüyor. Mantık zaten kiendiliğinden akılcı olur da bu yazının kapsamı baştan sona mantık dışı.

Umarım o ilk tümce de Sayın Karahan'ın değil, alıntıyı yazanındır.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 05, 2011, 11:50:42 öö
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Elbette bana ait değil alıntı ve mantık sunumu.Bu yazıyı yazma bir gereksinimden doğmuştur benim içöin.Mantığından başlamak gerekirse bu konuda herkesin fikrini almak isterim sizce neresi yanlış neresi doğru.Problemin başı bence baştaki mantık sorusunda.Her din için bir allah varmıdır yada allah her kavme ayrı ayrı dinlermi göndermiştir,eğer gönderdiyse biz müslümanlar neden Peygamberlere ve kitaplarına iman ederken dinleriner aynı şeyi söylemeyiz.

Benim inancımı merak ediyorsanız benim inandığım allah ta en başında ne dedi ise sonundada onu diyor ne fazla ne eksik ama katarak.

Devam edelim
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 05, 2011, 12:51:14 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam

Bu başlıktaki yorumlarınız ve bakış açınız benim için kıymetli.farklı bir bakış açınız herzaman olabilmiştir.Kusurlu gördüğünüz yada ekleme gereği duyduğunuz bölümleri kendi nedenlerinizle paylaşabilirseniz sevinirim.Benim özellikle altını çizdiğim bir konu hemen her anlatımlarımda Allah teklikten çokluğu çıkarmıştır tasavvufi anlatıma göre ama bu ne düzeydedir yukarıdaki anlatıma göre tek olan allah bu kadar çok dini gerekçe ile insanların aklını neden karıştırsın.Allah  her peygamberle kendi sözlerini iletirken başka başka isimler veripmi yollamıştır? Yada o peygamberlerin bu ilettikleri bilgileri aktarırken ben yahudiliği yahudi ırkına ben hristiyanlığı hristiyanlaramı aktarıyorum demişlerdir yada her peygamber bu bilgileri aktarırken konuya evrensellik boyutundanmı bakmışlardır.

Bu konuda cevaplarını arayacağımız sorular şimdilik böyle.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 05, 2011, 03:07:24 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Aynı konuya ben devam edeyim yine bir alıntı yazı ile ama içeriğne katıldığımı ifade edeyim.

Tüm Peygamberler Aynı Dini Tebliğ Etmiştir (#1840)
Gerçeğin Tekliği (Tüm Peygamberler Aynı Dinin Peygamberidir):

İnsanlık tarihi boyunca bu dünyadan çok sayıda elçi gelip geçmiş ve toplumlara, tek olan büyük yaratıcının mesajlarını iletmiştir. Ve bu mesaj demetlerine de ‘din’ denmiştir. İşte bu noktada dünya genelinde yayılmış müthiş bir yanılgı vardır: “Yaratıcının birden fazla din gönderdiği. ” Ama gerçek, bundan farklıdır. Ve bunu şimdi O’nun kendi sözleriyle ispatlayacağız.

Herkes Hz. Musa’nın, Yahudilik; Hz. İsa’nın Hıristiyanlık; Hz. Muhammed’in de Müslümanlık adında farklı dinler getirdiğini sanır. Bunun böyle olduğunu iddia eden kişi bilerek veya bilmeyerek Kuran’ı yalanlamış olur. Durum sadece bu saydığımız peygamberler için değil; diğerleri için de aynıdır… Burada sadece onların isimlerini saymış olmamızın sebebi, onların en popüler üç dinin temsilcileri olarak kabul edilmeleridir. Bu noktada hemen Âl-i İmran suresinin 19. ayetinde mealen geçen şu ifadeler akla gelir: “Muhakkak ki Allah nezdinde din, İslam’dır[1]. Kendilerine kitap verilenler, aralarında, fesat/haset yüzünden ihtilafa düştüler…”

Bu ayette, ihtilafa yani ayrılığa düştüğü belirtilenlerin, kendilerine Yahudi diyen toplumlar, kendilerine Hıristiyan diyen toplumlar ve kendilerine Müslüman diyen toplumlar olduğu açıktır. Çünkü ayette, kendilerine kitap verilenlerden bahsedilmektedir. Ve bu bilgi, Bakara suresinin 136. ayetinde geçen şu ifadelerle tasdik edilerek gerçeğin tekliğine vurgu yapılır: “Deyin ki: ‘iman ettik Allah`a, bize indirilene[2], İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve onun (Yakub’un) torunlarına verilene, Mûsa`ya ve İsa`ya verilene ve diğer peygamberlere verilene. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O`na teslim olanlarız. ”

Mealen aktardığımız bu ayetten açıkça anlaşılmaktadır ki “Hz. Muhammed bizim peygamberimizdir; Hz. İsa, Hıristiyanların; Hz. Musa ise Yahudilerin” diyen bir kişi gerçekten Müslüman olamaz ve bu sözleri yüzünden komik durma düşer. Ancak sadece Müslüman olduğunu ‘iddia’ etmiş olur.

Az önce aktardığımız ayette (Bakara, 136) adı anılan peygamberlerin, kronolojik sıralamaya (eskiden yeniye) göre anıldığını görüyoruz. Onların hiç biri, kendilerinden önce gelen Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği dinden başkasını tebliğ etmedi. Peki, Yahudilerin “bizim büyük atamızdır[3]” dedikleri Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği din neydi? Bu sorunun cevabı da Kuran’da mevcuttur: “İbrahim ne bir Yahudi ne de bir Hıristiyan’dı. Sadece hanif[4] bir Müslüman’dı. O, müşriklerden de değildi. (Âl-i İmran, 67)” Mealen aktardığımız bu ayet, kendisini Müslüman zanneden ve İslam dininin sadece Hz. Muhammed ve ona uyanlara has olduğunu savunanlar için tokat gibi bir cevaptır. Ve bu ayet, Hz. İbrahim’in Müslüman olduğunun açık açık ifade edildiği çok sayıdaki Kuran ayetlerinden sadece bir tanesidir.

Bu gerçekleri bile bile saklamak nasıl bir çirkinliktir? Bunu anlamak gerçekten zor. İşte bu durum Bakara suresinin 140. ayetinde şöyle tarif edilir: “Yoksa siz, gerçekten İbrahim`in, İsmail`in, İshak`ın, Yakub`un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: ‘Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? ’ Allah`tan kendisinde olan bir şahitliği gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir ”

Dinin tek olduğu konusunda çok sayıda ayet vardır ve burada aktardıklarımız onlardan sadece birkaçıdır. Kuran’ı baştan sona okursan halk arasında ‘din’ zannedilen şeyin Kuran’dakinden çok başka bir şey olduğunu görürsün -eğer bugüne kadar okumadıysan-. Gerçeğin tekliği konusunda hâlâ şüphen varsa, sanırım Şûrâ suresinin 13. ayeti bu şüpheyi tam olarak giderecektir: “ ‘Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!’ diye Nuh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey, Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah, ona dilediğini seçer. Kendine yönelenleri de ona ulaştırır. ”[5]

Ama toplumlar tek olan dini parçalara bölüp bozdular. Onlar bozdukça Allah yeni elçiler gönderip, gerçeği tekrar hatırlattı. Sonra yine bozdular ve bu döngü sürekli tekrar etti. Ayrıca parçalayanlar bununla da yetinmedi, ayırdıkları parçaları da mezhep diyerek böldüler. Ve bu gerçeğe, En’am suresinin 159. ayetinde şöyle dikkat çekilir: “Dinlerini parçalara böldüler ve guruplar oldular. Senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah`a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir. ”

--------------------------------------------------------------------------------

[1] İslam`ın kelime anlamı teslimiyettir.

[2] Ayette ‘bize indirilen’ ifadesi ile dikkat çekilenin, Kuran olduğu açıktır.

[3] Hz. İbrahim, Hz. Yakub’un dedesi olduğu için Yahudiler onu büyük ataları ve Yahudi dinini ilk tebliğ eden kişi olarak kabul ederler.

[4] Hanif, Allah’ın tekliğini kabul edip ona yönelen demektir.

[5] Bu ayette (Şûrâ, 13. ) Hz. Nuh’un Müslüman olduğuna gönderme yapılırken, Yunus suresinin 72. Ayetinde onun Müslüman olduğu açıkça ifade edilir.

2009
Hamza Yardımcıoğlu

ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 05, 2011, 05:07:15 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

syn Adam haklı ..
yinede dayanamadım ,butun iletiyi kenara bırakarak  ilk satırlardan bir kac kelimeye bakalım..
Allah’a ait olan Tek dini,...........
İnsanlar ve toplumlar o dini, o kişiyle özleştirip o kişinin dini imiş gibi bir duruma soktular ve din Allah’ın dahi değil, kişilerin yani daha açık deyişle peygamberlerin dini oldu.........şeklinde giden su cümleden tek sorum var size syn Karahan,
Allahın dini mi var? Dine ihtiyacı mı var? yada Din kimler icindir?


Eylül 05, 2011, 05:36:42 ös
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Önceki notundan anladığım kadarıyla Sayın karahan bu yazının irdelenmesini istiyor ve ben bu yazıya karşı çıkışım olduğunu belirttiğim için bunu öncelikle benden bekliyor.

Ben ise bu işi yapmak istemiyorum çünkü Sayın Karahan'ın da benimsediğini söylediği bu yazının bütününün ötesinde ayrıntılarına girildiğinde paragraf paragraf, safsata, saçmalık, mantıksızlık, en hafifinden varsayım gibi nitelemeler kullanacağım; kırıcı, incitici olacak. Bu yazıyı yazan kişiyi dahası Uygarlık ve Dinler Tarihi üzerine bilgisizlikle suçlayacağım; daha da kötü olacak. Böyle bir yazı ile ancak zavallılar kandırılır diyeceğim; bu da bir başka suçlama olacak.

Oysa böyle bir şey yapmak istemiyorum.

İyisi mi bu yazıya hiç dokunmayayım. Hatta görmemiş olayım.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 05, 2011, 05:45:45 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

" Biz her peygamberi, kendi toplumunun diliyle gönderdik. Ille de böyle yaptik ki, o toplumdan olanlara anlatabilsin.( Ibrahim suresi, ayet:4.)


Soru: Tanri neden türklere elci ( peygamber) ve kitap göndermemistir? veya kürtlere veya almanlara vs. vs.
Soru: Yoksa Tanri Kur"an"da kadinlari hic muhattap almadigi gibi halklar arasindada yahudiler ve araplar haric diger halklari muhattap almadimi ve kendilerini  elci göndermeye layikmi görmedi? yoksa bu halklarin tercumana ihtiyaclari yokmuydu ve Tanri"nin bütün emirlerini zaten biliyorlarmiydi.
Yani yaziyi yazan kas yapayim derken göz cikarmis.
Sayin Adam"in tepkisinede hak vermiyor degilim, ama ben dayanamadim yinede ve yazdim.

Sorularim devam edecek.

Saygilarimla
« Son Düzenleme: Eylül 05, 2011, 05:49:34 ös Gönderen: Tij »


Eylül 05, 2011, 06:23:09 ös
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Konuyu işleyişi bakımından çok sığ,ama altındaki mesaj olarak zaman zaman çok doğru,bazen yanlış bulduğum bir yazı.

Örneğin İslam kelimesinin Kur'an'da kullanışıyla alakalı ilk defa hemfikir olduğum bir İslam tanımı yapılmış.

Tüm dinlerin evrensel olması gibi bir durum sözkonusu değildir.Dinlerin anlatımından sadece bulunduğu coğrafyaya indiklerini söyleyebiliriz.Sadece Kur'an'da İslam'ın evrensel olduğu yazsa da Kur'an'ın da %60 ı Arap toplumundan,oranın coğrafyasından,geleneklerinden bahseder.Ki ben bunu yanlış olarak da görmüyorum zaten.Bir din önce indiği coğrafyayı düzeltmekle uğraşır.

Sn Tij ' in soruları benim de sürekli sorduğum sorular.Türklere neden peygamber gönderilmemişti veya başka toplumlara?
Peygamberler dinlerin aktardığı kadar değildir.Antik zamanda yaşamış olan filozofların ve bilgelerin peygamber olduğunu, sadece din formatının farklı olduğunu düşünmekteyim.Örneğin şu anda Sokrates ve Platon'un da peygamber olup olmadığı konusunda islam dünyasında görüşler vardır.Öyle ki Türkler zaten tektanrı inancına sahip bir toplum bildiğiniz üzere..Genelde ortadoğu'ya dinlerin gönderilmesi bir rastlantı değildir.Sapkınlıktan hala kurtulamamış bir coğrafya..Birkaç din daha gelse onları düzeltmeye yetmeyeceği görüşündeyim.

Ancak Sn Tij ikinci sorunuzu tümden reddetmek gerekir.Kur'an'da kadınların muhatap alınmadığını söylemek çok zorlama olur..Arap toplumunun o dönemki vaziyetini toplumsal,sosyal hayatını incelediğinizde özellikle toplumda kadının yerine baktığınızda ki genellikle yeri doğduğu anda toprak altıdır,göreceksiniz ki Kur'an kadınlar için bir devrim niteliğindedir.Hatta sadece kadınlar için değil genel anlamda Kur'an'ı müthiş sosyal bir devrim kitabı olarak görüyorum.

Saygılar



Eylül 05, 2011, 07:51:45 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

..Genelde ortadoğu'ya dinlerin gönderilmesi bir rastlantı değildir.Sapkınlıktan hala kurtulamamış bir coğrafya..Birkaç din daha gelse onları düzeltmeye yetmeyeceği görüşündeyim.

 ;D ;D ;D ;D ;D ;D ;D
Tabi olay bukadar kolay degil.
Cahilligimi bagislayin ve bana Kur-an"da dogrudan kadina hitab edilmis bir Ayet bulun ve yayinlayin, ki benimde bilgisizligim biraz azalsin

Saygilarimla


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
10701 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 14, 2013, 10:20:42 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
3333 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2007, 05:05:02 öö
Gönderen: MASON
9 Yanıt
11062 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 23, 2007, 12:26:16 öö
Gönderen: MASON
2 Yanıt
8763 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 01, 2007, 04:11:48 öö
Gönderen: nietzsche
7 Yanıt
5997 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 03, 2009, 11:55:35 ös
Gönderen: goksel475
4 Yanıt
5773 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2009, 03:26:40 öö
Gönderen: Dino
7 Yanıt
8648 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2011, 09:52:40 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3992 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2012, 10:56:55 öö
Gönderen: peacewings
3 Yanıt
4769 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 07, 2015, 06:16:19 öö
Gönderen: Risus
5 Yanıt
2240 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 25, 2016, 01:37:49 ös
Gönderen: İNSAN