Yalan söyleyen tarih utansın
Kapatalım gözlerimizi. Tıkayalım kulaklarımızı. Hafızalarımızın pause tuşuna basalım. Ve bize dayatılan Resmi Tarihin her türlü aldatmacılığına kanalım. Vahdettin'in M.Kemal'i Samsun'a göndermesini öğretmeyelim gencecik beyinlere. Onlar Vahdetin'i bir hain olarak bilsinler. Abdülhamid'i de Kızıl Sultan. Padişahları astığı astık, kestiği kestik tanıtalım, İstiklal Mahkemeleri'nde sorgusuz sualsiz asılan binlerce insanı görmezlikten gelerek. Cumhuriyetin ilk yıllarında kapatılan İki muhalefet partisinin, Cumhuriyet Halk Fırkası karşısında ciddi halk desteği almasından ötürü kapatıldığının önüne Atatürk'e suikast ve irticai yaygaralarını sürelim. Kubilay'ın esrarkeş birkaç manyak tarafından katledildiğini de saklayalım neslimizden, onlar Dinciler olarak bilsinler Genelkurmayın arşivlerinde yazılanlara rağmen. İskilipli'yi anmayalım, O cellatlaşan İstiklal Mahkemeleri hakimlerinin Kurtuluş Savaşında ölümü göze alarak savaşan Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele ve Adnan Adıvar'ı, sırf muhalif oldukları için idam cezası ile yargılamalarına da gerek duymayalım tazecik beyinlere öğretmeye. Kazanılmış bir savaşın ardından kaybedilmiş Devlet muamelesi gördüğümüz Lozan'ı da büyük zafer diye kakalayalım arada. İsmet Paşa'yı da Lozan Zaferinin büyük mimarı diye anlatalım. Yumruğunu masaya vurup, masanın ortadan ikiye ayrıldığı yalanını da araya sıkıştırıverelim.
Atatürk'ün İsmet Paşa'yı Başbakanlıktan azletmesine de girmeyelim. İsmet Paşanın Atatürk'ün ölümünün ardından paranın üzerindeki resimlerden Atatürk'ü kaldırmasına da. Türkçe Ezan adı altında tam 18 yıl bu ülke insanına edilen işkenceye hiç değinmeyelim. 1935 ten itibaren Kuran öğreniminin yasaklanmasına da değinmeyelim ki, neden sorusuna muhatap olmayalım küçücük evlatlarımızın. Arapça Kuran yasaktı, Türkçe serbestti diye yırtma girişimlerine girişelim sonra. Jandarma'nın Arapça Kuran okuyanlara köyün meydanında işkence ettiğini de duyurmayalım ki adımız Din Düşmanına çıkmasın. Tek Parti İktidarının Dindar kesime yaptığı inanılmaz baskıları konuşmayalım, Mahalle Baskısını konuştuğumuz şu günlerde.
İstiklal Marşını yazan o büyük insan Mehmet Akif'in Mısır'a sürgün edildiğini de es geçelim. Şeyh Said ayaklanmasında, Şeyh Said'i durdurmaya çalışan ve kendisine hiçbir şekilde destek olmayan Said-i Nursi'yi isim oyunları ile işin içine katıp Cumhuriyet düşmanı yapalım. 1945'e kadar getirdiğimiz tarihimizi 60 lı yıllara kadar getirip bir Başbakan iki Bakanın asıldığını duyurmayalım.
Biz araştırtmayalım, konuşturmayalım. Vahdettin hain, Abdülhamid Kızıl Sultan, İsmet Paşa Muzaffer, Said Nurs-i cumhuriyet düşmanı olarak yer alsın kitaplarımızda. Olur da bunun dışında cümleler sarfeden olursa, gidecek yer gösterelim. Basalım düğmeye, çalalım 10.yıl Marşını, efkarlanalım. 15 milyon genç yaratmanın keyfini sürelim. Ama o günlere girmeyelim. Girince keyfimiz kaçmasın, Yalan Söyleyen Tarih, yalanlarını dile getirmeye devam etsin. Her ne kadar "Yalan Söyleyen Tarih Utansın" desekte biz.