Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yanlışlanabilirlik ilkesi  (Okunma sayısı 17183 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 15, 2010, 09:50:10 öö
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

Yanlışlanabilirlik ilkesi, Popper’in bilim kuramının temelidir. Onun bilimsel yöntem görüşü, “bütün sistemleri zorlu bir sınamadan geçirerek, sonunda nispeten elverişli” sistemi seçmek amacıyla, her kuramı yanlışlamaya tabi tutmaya dayanır.

Çünkü Popper’e göre, tümevarım ilkesinin geçersizliği nedeniyle, kuramlar hiçbir zaman deneysel olarak doğrulanamaz. Ama yanlışlanabilir. O halde, bir teorinin bilimsel olabilmesi için yanlışlanabilir olması gereklidir. Popper, Einstein'ın görecelik kuramı, Karl Marx’ın tarih anlayışı, Freud'un psikanaliz kuramı ve Alfred Adler'in bireysel psikoloji kuramlarına ilgi duydu.

Özellikle Einstein’ın kuramının ileri sürdüğü bir yaklaşım (güneşin yakınından geçen ışık ışınları, güneşin yerçekimi alanının etkisine girerek eğilmeye uğrarlar) 1919’da güneş tutulmasının olması sırasında doğrulanması Popper’i etkiledi. Popper’i etkileyen kuramın öndeyişinin doğru çıkması değildi. Ön-deyinin doğru çıkmaması halinde, yanlışlanmış olacak olan kuram derhal reddedilecekti. Önemli olan kuramın yanlışlanmaya açık biçimde formüle edilmesiydi.

Popper, diğer kuramların (Marx, Freud, Adler) sahiplerinin hangi koşullarda kuramlarından vazgeçeceklerini belirtmediklerine dikkat çekti. Doğrulayıcıları çok olan fakat yanlışlayıcıları belirsiz olan bu kuramlar ona göre bilimsel olmayan kuramlardı. Popper, hangi kuram olursa olsun belli koşullarda deneysel destek bulmanın kolay olduğunu; bilimselliğin ampirik destek sağlamada değil, kuramın hangi koşullar altında yanlış olduğunu belirlemeyi esas aldı. Eğer bir kuram yanlışlanabilir ise, bilimseldir.En iyi kuram "zamana bağlı olarak yanlışlanabilir, çürütülebilir olan kuramdır" demiştir Karl Popper.

alıntıdır.

veritas lux mea.


Ocak 15, 2010, 01:14:32 ös
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bunun üzerine sanırım Diyalektik üzerinde durmak gerek.

Sayın Popperist'e soralım: Karl Popper diyalektiği benimser mi, yoksa onu da yanlışlanabilirlik ilkesi üzerinde mi değirlendirir?
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 15, 2010, 07:53:46 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Merhabalar,

belki sorunun muhatabı ben değilim ama eklemek istediklerim var.

Diyalektik, bir sistematik düşünce biçimidir, bir bilimsel teori yada kuram sayılmaz.
Ancak Marx'ın "diyalektik materyalizm" düşüncelerini bir kaç açıdan Popper karşı çıkmış, Marx'ın teorilerinin ön yargılı  ve uygulanamaz olduğu söylemiştir. Tarih de bir nebze olsun bunu ispatlar niteliktedir.

saygılar...


Ocak 15, 2010, 09:13:27 ös
Yanıtla #3


Diyalektik, bir sistematik düşünce biçimidir, bir bilimsel teori yada kuram sayılmaz.
Ancak Marx'ın "diyalektik materyalizm" düşüncelerini bir kaç açıdan Popper karşı çıkmış, Marx'ın teorilerinin ön yargılı  ve uygulanamaz olduğu söylemiştir. Tarih de bir nebze olsun bunu ispatlar niteliktedir.


Çok doğru düşünüyorsunuz Sayın Murat Bey; yazılarınıza dikkatim yoğunlaştı da bilgi yönünden gerekli yönlere sahip olduğunuzu düşünüyorum. Diyalektik olayına ben de farklı açıdan yaklaştığımı belirtmeliyim. Örneğin, bunu beyinden beyine aktarılan bir düşünce akımı olarak da tanımlayabiliriz. Ancak genelde şuanki dünyamızın taşıdığı bilinç boyutu gereği bu daha çok dünyevi olarak düşünülüp tartışıldığından benim mevzubahis olarak gördüğüm durum ne yazıkki bir üst bilinç boyutuna ait olduğu içindir ki, özellikle Insanoğlu bir üst bilinç boyutunda yaşamını idame ettirirken konuşma olayı yerine bahsettiğim mevzu geçerliliğini kazanacağı için, haliyle şuanki bilincimizle zorlandığımız çok şeyi bir üst aşamada rahatlıkla yapabilir duruma geleceğiz. Bu arada genelde düşünce bazında söylediklerim daha önceden yaygın kesimlerce bilinen bir durum olduğu için ilerde pek de yabancı kalmadığımız durumları yaşıyor olacağızdır pekala..

Saygılar,
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 17, 2010, 03:03:16 ös
Yanıtla #4

Sayın Adam,

Popper, diyalektik diye bir yöntem tanımaz. Çünkü diyalektik, mistik bir kavramdır. Diyalektik yöntemin, sonunda senteze varıp tekrar tez oluşturarak bir gelişim, değişim sağlayacağını düşünmek pek çok yerde işe yarıyor olabilir, ancak insanın böyle bir metodu keşfedecek bir empirik bilgisi yoktur. Popper, diyalektiğin tesadüfen bir çok şeyi anlamamıza olanak tanıdığını fakat felsefi bir konu olmadığını, dolayısıyla psödoscience olduğunu söylüyor. Aslında psödoscience bile değil, sadece metafizik bir kavram o kadar.

Popper yanlışlamacılığı savunuyor. Yani bir kuram öne sürdünüz mü, bu kuram, eğer test edilebilip yanlışlanabilir ve doğrulabilir çatalına giremiyorsa, o kuram bilimsel değildir diyor. Yani bir kuram öne sürüyorsanız, hangi halde yanlışlanabilir olacağını da belirtin diyor.

Adler'de şu örneği veriyor Popper: Adler, insan gelişimini aşağılık kompleksinden ve yetersizliğinden kurtulma çabasının güdülediğini, bu sistemin insan gelişimini ve karakterini kurduğuna inanıyor. Şimdi şöyle bir örnek canlandırın; bir denizde bir çocuk boğuluyor, ve yüzme bilmeyen bir adam birinci durumda bu çocuğu kurtarmak için denize atlıyor. İkinci durumda ise atlamıyor. Bu iki durumun da aşağılık kompleksiyle açıklanması mümkün olduğundan, bunun yanlışlanamayacağını, aşağılık kompleksi mekanizmasının her duruma uydurulabileceğini söylüyor Popper ve Adler'in düşüncelerini reddediyor. Aynı şekilde her şeyi cinsellikle açıklayan Freud için de bu böyle. Girişken, tuttuğunu koparan bir iş adamının hiçbir cinsel sorunu olmadığı, küçükken cinsel gelişimini, ve duygularını bastırmadan büyüdüğünü vb. söyler. Ama aynı adam bir ihaleye girmeye çekinse bu sefer aynı adam için bunların aksini söylemek mümkün olur. Bir nesne için iki çelişki söylenemeyeceğine göre, böyle büyük kavramlarla düşünemeyiz.

Bu, tezin karşısında antitez konulmasına benzer bir şey gibi görülebilir. Ama diyalektikte bu iki kavram birleşir. Fakat Popper'da, ya tez, ya antitez doğrudur. Bunlar sentezlenmez. Aslında diyalektikte de bu böyle işler, ortaya çıkan kavram eğer tezin veya antitezin ikisini de andırıyorsa, bu, hem teze, hem de antiteze benzemediğini, tamamen farklı bir şey olduğunu, ve hem tezin hem de antitezin yanlış olduğunu gösteren bir şeydir.

(Mesela kapalı ekonomi, serbest pazar, ve bu ikisinin sentezi gibi görünen karma ekonomi. Karma derken önceki iki ekonominin iyi yanlarının sentezlendiği düşünülebilir. Böyle düşünülürse diyalektik metod bnimsenmiş olur. Her şeyde bir hayır vardır düşüncesi de buna benzer. İşin içinde insanın bilemeyeceği hikmetin girmesi vb. gibi. Ancak bu tavır bir önyargının ürünüdür. Karma ekonomi, eğer ne kapalı, ne de açık ekonomilere benzemiyorsa, başlı başına bir sistemdir. Bana sorarsanız, insanlık ne liberal sistemle, ne de tamamen sosyalist sistemle gelişmiştir. Karma sistem ta başından beri örnekleri görülen bir sistemdir. Bu da tanıtlanabilir. Mesela İslam dininde, zekat, serbest pazar dinamiklerine uymayan bir uygulamadır. Hz.Muhammed döneminde zekat memurları varmış. Bunlar tüm zekatı devlet havuzunda toplayıp, yoksullara dağıtılırmış. Ama herkesin serbest piyasada mülk edinme hakkı da varmış. Bu mesela hem vergi sistemiyle kapalı ekonomiyi, hem de serbest pazar sistemiyle liberal ekonomiyi andırır bir karma sistemdir. Ortada henüz ne Adam Smith, ne de Karl Marx var.)

Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ocak 17, 2010, 03:21:26 ös
Yanıtla #5
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Popperist'i bu olayın içine ben ittirdim ama anlıyorum ki aramızda küçük olsa bile hayli önemli bir düşünü farkı var. Sanırım bu da bir kavram uyuşmazlığından ileri geliyor. Ben metafizik düşünce ile diyalektik düşünce tarzları birbirinin tam karşıtıdır diye biliyorum. Ola ki yanlış biliyorum. Diyalektiğin yasalarından biri de (yadsımanın yadsınması) yanlışlanabilirlik ilkesini yansıtır diye biliyorum. Ola ki onu da yanlış biliyorum.

O zaman sanırım yapmam gereken daha doğru bir iş, bu forum alanına Diyalektik konusunu getirmek. Belki o zaman gerek Sayın Popperist gerekse Sayın alcyone ile daha anlaşılır düzeyde tartışma/uyuşma olnağı elde ederiz.

Sevgiler.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 17, 2010, 05:28:14 ös
Yanıtla #6

Sayın Adam,

Metafizik ile bilimsel olanı net bir şekilde ayıran iki sistemi ben -bildiğim kadarıyla- iki ana kol olarak gördüğüm idealizm ve empirizmde görüyorum.

Bugün mesela Vehbi Hacıkadiroğlu'nun "Kavramlar üstüne" adlı kitabını okuyordum şöyle bir şey yazmış;

"Parmenides'in dış dünyayı tümüyle yadsıyan zor anlaşılır düşüncelerinden başlayarak, Platon'un ideler dünyası, Hegel'in neredeyse yumurta kavramından omlet yapmaya kalkan dizgesine dek, sağduyuya ve bilimsel düşünceye aykırı ne gibi öneriler varsa hep idealistlerden gelmiştir."

Şimdi siz Diyalektiği nasıl anlıyorsunuz bilmiyorum, ama diyalektiği en iyi Hegel sunmuştur diye  biliyorum. Marks da kendi tarihsel tezini geliştirirken diyalektikten yararlanmış, ve felsefesini bunun üzerine kurmuştur. (Aslında Marks bu yüzden materyalist değildir. Diyalektiği karıştırmadan da o felsefeyi kurabilirdi).

Diyalektik de "idealist felsefe" içine giriyor. Çünkü diyalektik denen şeyi biz tecrübe edemiyoruz. "Empirist" yani deneyci akım ise sizin dediğiniz anlamda metafizik karşıtı olan düşünce tarzıdır.

Din, Leibniz'in monadları, Platon'un ideleri, Descartes'in tözü, Hegel'in diyalektiği, hep idealist felsefe içine g irer. Ve bunların hepsinin metafiziği, bilim dışıdır.

Bu yüzden, 20.yy'da İdealist felsefe durma noktasına gelmiştir.

Popper, başından beri empirist bir felsefeciydi. Onun eleştirileri, yine empiristlere yöneliktir. Yani Popper'ı Popper yapan, empiristler içindeki uyuşmazlıktır. Ve idealist felsefeyle hiçbir yakınlığı yoktur.

Şurada olabilir;

Yanlışlanabilirlik, aslında tümevarım sorunundan yola çıkıyor; ve "hiçbir bilginin kesin olarak ispatlanamayacağı, kesinliği bulunmadığı" üzerine kuruluyor. Her bilgi yanlışlanabilir olmalıdır deyince, biz ne bilirsek bilelim, bu bilgimizin "mutlak" olmayacağına dair bir bilimsel mütevazılık göstermek durumundayızdır Popper'a göre. Çünkü yarın tüm bu sistem değişebilir ve bunun olmayacağının garantisi yoktur.

İşte bu belirsizlik, kesinsizlik yüzünden, bilimsel yöntemi sekteye uğratıp metafizik düşünceye kapı aralamış olduğu düşünüldüğü için Popper çokça eleştirilmiştir. Ancak Popper'in ulaştığı sonuç doğrudur.

Diyalektiğin yasalarında yanlışlanabilirlik yok mudur? Tabii ki vardır. Sonuçta Popper'a göre yanlışlanabilirlik ilkesiyle ilerleniyorsa, aslında bu bir tez çürütme ve çürütülen üzerinden edinilen bilgiyle yeni bir sentez oluşturma anlamına gelir. Bu noktada bir benzerlik vardır, fakat Popper özel olarak diyalektik felsefeden yararlanmamıştır. "What is dialectic?" adlı makalesinde onu eleştirdiği de bilinir.

Benim söyleyeceğim kısaca bu. Bir benzerlik olduğunda haklı olabilirsiniz. Ama idealist ve empirist ayrımda, diyalektiği bir "öncül" bir "ilk" kavram olarak görüp üstüne felsefesini bina eden idealistler ile diyalektik ilerlemeye benzer bir biçimde yanlışlanabilirlik ilkesiyle ilerlemenin empirist temeli farklıdır. Benzeşme, andırma olabilir.

Saygılar.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ocak 18, 2010, 09:15:13 öö
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sözüm Sayın Popperist'in kişiliğine değildir. Ancak madem Sayın Popperist bu sitede bu takma adı almıştır; üzerine çekebilir.

Karl Popper, dediklerinin hepsinin kesin ve tam doğru olduğu iddiasındaysa, kendi kendisi ile çelişkiye düşer.  Kaldı ki o da kavramları kendine göre tanımlamaktadır. Bin diyalektiği Karl popper'in gördüğü gibi görmüyorum. Aksine tümüyle deneyci ama Karl poppier'in dediği gibi ampirist değil, bilimsel deneyci olaerak görüyorum. Demek ki aramızda kavram uyuşmazlığı var. Demek ki Sayın Pophperist ile uyuşamayışımızın nedeni aslında kavram üzerinde uyuşamamaktan ileri geliyor.

Ampirizm sadece gözleme dayanır. Şayet neden ve sonuç arasındaki ilişkiyi bir yasaya bağlayamıyorsanız, standart sapmayı olabildiğince küçültecek  ve güvenilirlik düzeyini olabildiğince yükseltecek boyutta deneysel bilgi toplar ve simülason yöntemi ile bunu bir ampirik açıklamaya bağlarsınız.  (Bu konuda doğrudan bir zamanlar yaptığım akademik çalışma sırasında hayli deneyim yaşamıştım ama bu konu dışıdır.)

Metafiziğe göre bir şey her zaman kendi kendisinin aynıdır ve hep öyle kalacaktır. Diyalektiği göre ise bir şey hiçbir zaman kendisinin aynı değildir çünkü sürekli değişir. Bir tek bu örnek metafiziğin idialist alanda kaldığını ama diyalektiğin bilimsel düşünmeye yöneldiğini gösterir. Hegel'in diyalektiği idealist, Marx'ın diyalektiği materyalisttir. Ben burada Karl Popper'i çok güzel bir çağdaş değerlendirme yapmış olarak görürüm ama onun da yanılgıları vardır. Kimileri Hegel'i kimileri Marx'ı idolleştirerek öğretilerini dogmalaştırmıştır. Aynı şeyi popper için yapacak olursak, Popper'in tezleri de birer dogma olur.

Şu diyalektik konusunu illi de gündeme getireceğim anlaşılan.

Sevgiler.
   


   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 18, 2010, 03:51:59 ös
Yanıtla #8

Sayın ADAM,

Kavram uyuşmazlığımızın olduğu doğrudur. Özellikle "metafizik" "diyalektik"  bilgi süreçleri anlamında "tümevarım" vb. kavramlarını iyice açmamız gerekiyor.

Dediğiniz gibi Hegel diyalektiği ve Marks diyalektiği farklıdır. Ama bence Marks, felsefesini kurarken diyalektiğe hiç değinmeyebilirdi de. Ben mesela diyalektiğin ne olduğunu anlamadığım zamanlarda da Marks'ın felsefesini anlayabiliyordum. İşte fazladan bir şey olduğu için,  Marks'ın diyalektik metodla işe başlaması nedeniyle, tam anlamıyla materyalist olduğu tartışılır.

Ben de kendi okuduklarımı gözden geçireyim, daha kapsamlı yazabilirim.

Popper'ın kendi kendiyle çelişkiye düştüğü (nitekim kendi teorisinin de yanlışlanabilirliğe uyması gerektiği) konusunda haklısınız. Aslında bu cevaba Popper'ın ne dediğini tam olarak bilmiyorum. Zaten yapıtlarının hepsini de okumuşluğum yok. Burada dediğiniz gibi bir "belirsizliğin farkında olma" hali var, ve evet bu diyalektiği biraz andırıyor gibime geliyor. Popper'ı belki de ben yanlış anladım. Tekrar okumam gerekebilir.

Ama  Popper'a böyle bir soru sorulmuş aynen sizin dedğiniz gibi, "sizin teorininizin de bir gün yanlışlanma olasılığı bulunamaz mı?" diye. Popper bu soruya "sadece böyle bir soru sorduğu için bir çok öğrencimi dersten attım" diye yanıt vermiş. :) Bunu sanırım "Siyah Kuğu (Nassim Nicolas Taleb)" da okumuştum.

Saygılar.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ocak 18, 2010, 05:08:57 ös
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Şu sonuncusu doğruysa, ne kadar da tipik bir senaryonun yinelenişi....

Benim bildiğim ve dediğim doğrudur. Benim bildiğimle ve dediğime karşı çıkanları burada yaşatmam. Tam bizim profların tutumu gibi; daha doğrusu benim akademik kariyer yapmak istediğim zaman İTÜ'de karşıma dikilmiş olan proflar... En iyisini ve en doğrusunu onlar bilir; bilim ve teknoloji onlarla birlikte doruğuna uluşmıştır. Önceki yanılgıların tümü giderilmiştir. bundan sonra hiçbir yanılgı yoktur. Dahe ileri bir aşamaya da gidilemeyecektir. Bu iş bu kadardır ve bitmiştir. Bundan söyle asistanlara düşen, bilimsel çalışmalar yapmak değil, çanta taşımaktır.

Bu çağda Orta Çağ kafası...

Neyse, bu benim çok eskilerde kalmış olan bir yaramdı. Belki bu yüzden biraz celallendim.

Ancak şu diyalektik konusunu da unutmuş değilim. Bakalım Sayın Popperist ile kavramlarda niçin bir araya gelemiyoruz, görelim.

Sevgiler.

 

 

 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
6015 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 07, 2009, 12:03:30 ös
Gönderen: ADAM