Sayın Murat Tanhu,
Evrim teorisinin bilimsel algılanışı, sanırım iki noktada yoğunlaşıyor. Bunlardan birincisi, bilim felsefecilerinin yönü, bilimsel metodun en iyi kullanıldığı alan olduğu için, en güvenilir açıklamaları bu konuda onlar verirler. Şimdi onların açıklamasını yazıyorum; "bilmiyoruz".
Evet, bilim felsefecileri, evrim teorisi hakkında bir şey demezler. Çünkü gözlemlenememiştir.
Hoş, gözlense dahi, bilim felsefecileri "gözlediklerimiz ve algıladıklarımız, gerçeklerle ne kadar bağdaşabilir? sanılarımız gerçeklerle birebir örtüşür mü?" sorularını önümüze koyar.
Dış dünyanın varoluşuna dair tartışmalar süregiderken, bilim felsefecilerinin evrim gibi karmaşık bir teori hakkında söyleyebilecekleri tek şey, susmaktır. Ve bence de, eğer mantıkla yola çıkıyorsak, bilim bu konuda susar.
Ancak haşır neşir olduğumuz bilim dallarının akademisyenleri, "felsefe" yapmazlar. Onlar, gözlediklerinin doğru olduğu aksiyomundan yola çıkarlar, deneyler yaparlar, o deneylerin sonuçlarına göre de olgulara yorum getirirler. Onlarda bir epistemolog şüphesi yoktur. (İyi ki de yoktur, çünkü olsaydı şu anki teknik düzeye, dış dünyanın varlığı tezini kanıtlayamadığımız için hiçbir zaman ulaşamazdık).
Evrim teorisinin, pozitivist bilim görüşüne göre muadili yoktur. Çünkü pozitivist bilim metafizik bir açıklama kabul etmez. Yoluna buradan başlar. Her şeyi neden sonuç ilişkisine dayanarak açıklar. Bu zamana kadar bu ilkeyle açıkladıkları da, onlara insan evrimi konusunda yeterli konuşma cesaretini sağlamıştır.
Zaten metafizik kabul etmemekle, insanın "öyle ya da böyle, denkleme metafizik unsurlar katılmadan varolabilmiş" bir varlık olarak görürler. Yani burada evrim teorisi çürütülse, "o zaman tanrı varmış" kesinlikle diyemez. Başka bir alternatif düşünür. Veya susar. Ama hiçbir zaman tanrı varlığını söz konusu etmez. Ederse bilim güme gider.
Önemli olan, sapla samanı karıştırmamak. İnsan, sadece bilimsel metodun araştırabileceği türden bir varlık değildir. Kim bilir; evren bile sadece bilimsel metodla araştırılamayabilir. Bugün atomaltı parçacıklara inilemiyor mesela. Canlılık evrimle başlamıştır ve sürmüştür deniyor, fakat o evrim mekanizmasının da kullandığı "madde"nin başlangıcı konusunda bir şey söyleyemiyor bilimsel metod.
En büyük mürşit ilim değildir. En büyük mürşit akıl ile beraber ilimdir. Ben, varlığı, bilimsel kuramlarla çelişmeden, bilime köstek olmadan, hatta onu teşvik ederek bir doğa üstü tanrı kavramıyla da açıklayabilirim. Buna inanabilirim. Bu inancım, gündelik hayatın dinamiklerini, insan özgürlüğünü, bilimsel metodu engllemediği sürece de kimse beni inancım nedeniyle kötüleyemez. Saçma bulabilir. Ancak kötülemesi için ortaya neden koyması gerekir. Saçmalık ise bir kötülük değildir; ben amuda kalkarak Bağdat caddesinde yürüsem bu bir saçmalık olur fakat kötülük olmaz. O yüzden dogmatik ateistlerin, kendi vicdanlarının sorgulamalarından kaçınmak için dindarı alaya alması anlaşılabilir. Fakat o dindarın vatandaşlık haklarını ve özgürlüğünü çiğneyici, ona ikinci sınıf insan muamelesi yapıp, liyakat mekanizmasından hariç tutması yobazlıktır.
Başka konulara geldik. Kısaca söylemek istediğim şu; Evet Popperci bilim anlayışıyla evrim teorisi konusunda susmak en iyisidir. Fakat biyoloji bu konuda susmaz, sürekli deneyler yapar. Yapmalıdır da. Yapamayacağı şey, verileri yorumlarken sınırları aşmasıdır, ki bu da yine eleştirel düşünce ile saptanabilir bir yanlıştır. Biyoloji, tıpkı Mühendislik veya tıp vb. dalları gibi felsefecilerin tartışmasını bitirmesini bekleyemez. Onların zorunlu yolu budur. Bu yönde düşünmektedirler. Bunu da biz engelleyemeyiz.
***
Öte yandan bu konunun amacı, "Din de evrimi destekliyor, evrim teorisi doğrudur" demekten çok, "evrim teorisi doğru olsun veya olmasın, din ile evrim teorisi çelişmez, evrim teorisinin doğruluğu veya yanlışlığı, din konusuna halel getirmez" demektir.
Saygılar.