Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ozgurluk  (Okunma sayısı 15739 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 26, 2011, 11:34:27 ös
Yanıtla #10
  • Ziyaretçi

özgürlük ütopik bir kavramdır , doğada ve evrende incelerseniz özgürlüğü etkileşim olduğu için özgür olamaz, özgürlüğü matematiksel olarak -+sonsuz da tek olarak sonsuz katlı integrallerle tanımlamanız mümkün çok boyutlu olarak , fakat günümüzde ütopik olan özgürlüğü farklı anlamda tanımlanmaktadır, norm ve kurallara uyarak ozgur olunur mu ? sanmıyorum en basiti iran , iran'ın kurallarına uyup ne derece özgür olunması mümkündür ?  o sistemten hoşlanıyorsa özgür hissedebilir , insan kendisini rahat hissettiği yerde özgür hisseder dersek daha doğru olur, özgürlük istekle orantılıdır...

Saygılarımla,
418


Eylül 27, 2011, 02:41:22 öö
Yanıtla #11
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 667
  • Cinsiyet: Bay

Sınırları olan bir dünyada özgürlükten bahsetmek, kokusunu içine çekemeden,ağızdan nefes almaya benzer.

Hayvanlar bu dünyanın özgür canlılarıdır. Bir hayvan, kalksa ,Türkiye den ABD'ye vizesiz, pasaportsuz gider
 ''dur! nereye gidiyorsun'' denmez. Ama İnsan hadi Türkiyeden çıksın bakalım ne şartlarda çıkıyor?Bakalım bakalım ne kadar özgür...
Saygılarımla


Eylül 27, 2011, 09:20:43 öö
Yanıtla #12
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Forumda bir konunun diyalog haline dönüştürülmesine hele kişiselleştirilmesine karşıyım.

Siz karşı olmayabilirsiniz. Özgürlüğünüz var.

Fakat bu bölümde, bu başlık altında "özgürlük" kavramının nasıl getirildiğine bakarsanız, sanırım burada abes ile uğraşmakta olduğumuza, konuyu çok saptırdığımıza siz de katılırsınız.

Demek oluyor ki bir kavram olarak ÖZGÜRLÜK konusunu işlemek için bir başka başlık açmak daha doğru olacak. Bu alanı da kavramdan saptırılmış konuların tartışılmasına bırakalım.

Sayın Tij'in sorusu hiç de edepsizce değildi. Bir başka toplumsal sorundan söz ediyordu o kadar.

Ancak benim hakkımda bir yargıya varmaya kalkışmasını yadırgadım doğrusu. Acaba ben nereden geldim, yaşamda hangi aşamalardan geçtim, nerede nasıl öğrenim gördüm, nasıl bir mesleği nasıl edinip nasıl uyguladım?

Çok has köy çocukları, yoksul hem de sıırına yoksul aile çocukları var tanıdığım. Çalışıp didinip, en âlâsından eğitim görüp, profesyonel yaşamda en üst düzeylere varabilmeş olan... Bir iki kişi değil, çok sayabilirim. Adlarını bile verebilirim. Kimilerini tanırsınız, ünlü kişi oldular çünkü.

Çok süper zengin aile çocukları var bildiğim. Bir baltaya sap olamamış, bir ipin ucundan tutmamış, tutamamış, önceleri çiçek ama şimdilerde ot gibi yaşamını sürdürmekte olan. Bir taşın üstüne bir taş daha koymamış kişiler. bu dünyarda boşuna yer kaplamış olan insancıklar.

Parasız eğitim istedikleri için gösteri yapan öğrencilerin başlarına gelenlere ben de üzülür ve sıkılırım. Bunun gibi gösterileri çok yaptık 1960 öncesinde de sonrasında da... Ben bir 555K katılımcısıyım ama belki siz bu terimi bile bilmezsiniz. Gençlik ateşiyle yanarken öyle ama sonra şunu anlıyor ve onaylıyor insan aklı baışına geldiğinde: Bunu bir toplumsal düzene, yasaların ve toplumsal kuralların gereğine uyarak yapmaları gerekir. Elbette isteyebilirler parasız eğitimi. İstesinler. Bunun için yöntemine uygun olarak nümayiş de yapsınlar. Toplumu kendi istedikleri doğrultuda coştursunlar.  Özgürlükleri var kuralllar çerçevesinde. HİÇBİR ÖZGÜRLÜK SINIRSIZ DEĞİLDİR. ÖZGÜRLÜK BAŞIBOZUKLUK DEĞİLDİR. ÖZGÜRLÜK, İNSANIN HER İSTEDİĞİNİ HER İSTEDİĞİ YERDE VE HER İSTEDİĞİ GİBİ YAPABİLMESİ DEĞİLDİR.

İşkte bunlardan ötürüdür ki, önce özgürlük kavramını tartışmak, özgürlüğün ne olduğunu ve ne olmadığını irdelemek, anlamak, kavram üzerinde uyuşmaya varmak gerek.

Sayın Tij'in deyişine biraz daha yükleneyim mi?

Bir ana ve baba düşünün, Yoksulluk içinde yaşarken bilgisizliklerinin de kurbanı olup 8 çocuk yapıyorlar. Daha başından çoçuklarının özgürlüklerini olasıya engellemiş oluyorlar. Buna ne hakları var? Sonra o 8 çüocuk, 8 kardeş, elbette aslında doğal yaşam özgürlüklerini bile elde edebilmek için kıyasıya bir didinme, uğraşı içine girecek. 8 çocuklu ana baba, çocuklarının hiçbirine doğru dürüst ana-babalık edemeyecek. Pek bildik bir olgu bu özellikle benim için; öyle tek örnek falan değil. Ancak şunu da göz önünde tutalım: Belki böyle bir aile ortamından gelen kişi, nesnel nitelikli özgürlüklerin değer bilincine ötekilerden çok daha yüksek düzeyde varır. Çünkü havanın önemini kavrayabilmek havasız kalmak gerekir.   

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 27, 2011, 03:24:34 ös
Yanıtla #13
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 667
  • Cinsiyet: Bay



Sınırları olan bir dünyada özgürlükten bahsetmek, kokusunu içine çekemeden,ağızdan nefes almaya benzer.

Sınırlar dan kasıt, ahlaki sınırlarımızın olması, kuralların sınırları değil elbette. Ülke sınırları Çağdaş toplumun yüz karasıdır.
Ben İstanbul doğumluyum.Ama aynı zamanda bu dünyada doğmuş birisiyim. Dünyayı gezmek benim temel hakkım. Bu DOĞAL hakkın engellendiği bir dünyada, ''özgürlük'' kelimesinin telaffusu ancak şöyle olur ''ööö öz ggüü r lüü üü k'' kelime ağızdan zor çıkar.
Saygılarımla


Eylül 27, 2011, 09:47:29 ös
Yanıtla #14
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Selamlar,
Kinik- Antisthenes felsefesine degin ve bu felsefenin yandasi olan düsünür. Antisthenes ögretisinden gecisen bir anlamda da "ahlak ve edep kurallarini hice sayan" ve bundan ötürü de "edepsiz" demek.( Felsefe Ansiklobedisi O.H.)
555K- Besinci ayin besinde saat beste Kizilayda.

Ha ben en son sordugum soruyla tartismayi bir adim ileriye götürdügümü saniyorum.

Saygilarimla
« Son Düzenleme: Eylül 27, 2011, 09:49:39 ös Gönderen: Tij »


Eylül 27, 2011, 10:38:31 ös
Yanıtla #15

Özgürlük, daima iki farklı anlamda algılanır oldu. İki farklı insan, tarih boyunca özgürlüğü istediğini söyledi. Ama bu iki insanın istediği şeyin tek ortak noktası "özgürlük" isminin kendisiydi.

Özgürlüğü isteyen insandan biri, aslında "çabalamadan, çabalayan kadar şey elde etmek isteyen" adamdan başkası değildi. Özgürlüğü, daima "bir şeylerin bahşedilmesi" olarak gördü. İstediği şeyi çabalamadan elde edebildiği bir yer varsa, orada özgürlük de vardı.

Özgürlüğü isteyen insandan diğeri ise özgürlüğü "kimsenin kendisine karışmaması" olarak gördü. Özgürlük doğuştandı. Onun için asıl sorun "kim bana bunu sağlayacak?" değildi; asıl sorun "kim beni bu yolda engelleyecek?" idi. Eğer bir başkası onu o yolda engellemiyorsa, o özgürdü. Bir metropolde de özgürdü, bir ıssız adada da. Yeter ki çabaladığı şeyi elde etsin.

Bu ikinci adamın en büyük hasmı, onunla aynı şeyi istediğini iddia eden birinci adamdı. Çünkü birinci adam, ikinci adamın çalışarak elde ettiğini, çalışmadan elde etmek isteyen adamdı. Birinci adam, ikinci adamın "özgürlük" sorunuydu. Birinci adam oturduğu yerden bir şeyler isterken, istediği şey, ikinci adamın elde ettiklerinden başkası değildi çünkü. Birinci adamın ağzında bir şarkı vardı "eşitlik" diye. Eşitlik diye, ikinci adamın elde ettiklerine ortak olmak istiyordu. "Biz eşitiz, o bunları elde ediyorsa, bu benim de hakkım. Ben de buna sahip olmalıyım" diyordu. Fakat nedense, ikinci adamın elde ettiklerinde eşitlik isterken, bu adamın bunları elde etmek için çalıştığını, bu adama bunları verenin  herhangi bir yazılı kanun, herhangi bir "hak" olmadığını göz ardı ediyordu. Sürekli "şartlardan" bahsediyordu birinci adam. "Sen bunları elde edebildin, çünkü senin şartların daha iyi" diyordu. "Sen bahar ayında doğdun, ben ise kış ayında." diyordu. İkinci adam bunları kendisine sağlayanın doğduğu mevsim olmadığını, bahar ayında doğup yine bir şey elde edemeyenleri anlattı. O da kış ayında doğsa, yine çabalayıp bir şeyler elde edeceğini, üstelik böyle insanların da var olduğunu anlattı. Ve ekledi; hangi mevsimde doğmuş olmamız, tüm farkı yaratan unsursa şayet, bu fark yine adildir, çünkü annem ve babam baharda doğmam için plan yapıp bunun önlemini almıştır. Plan yapıp önlem alan, plan yapmayıp önlem almayan ile eşit değildir. Bu eşitsizlik de adildir. Bu eşitsizliği, sonucunda eşitlemeye çalışmak adaletsizliğin ta kendisidir.

Saygılar
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Eylül 27, 2011, 10:50:40 ös
Yanıtla #16
  • Ziyaretçi

Hoş bir örnekleme malesef bu örneklemeler türkiye şartlarında geçerliliğini korumuyor, bir insan süper zeka olsun iyide çalışsın, iyi yerlerede gelse herhangi bir hükümet değişikliğinde yada siyasi ayrılıklar sonucu hak ettiğini bulamaya biliyor,
hiç çalışmamış o makamı hak etmeyen insanlarlar başa geçebiliyor bunuda unutmamaklazım...
hakkı yenilerek ondan daha düşük seviyeli insanlar onun geleceği noktalara gelebiliyor... hayat bu işte... neyin ne olacağı belli olmaz...



Saygılarımla,
418


Eylül 27, 2011, 11:16:08 ös
Yanıtla #17

Sayın 418,

Zaten özgürlük, "adalet"in olmadığı yerde yeşermez. Dediğinizde haklısınız. Adaletsizlik, adam kayırmacılık, bu bizdendir öncelik onun olsunculuk vb. hep bir "engel"dir. Gerçek özgürlüğü isteyen adam "beni kim engelleyecek?" diye endişelenirken, aslında adaletsizlikten korkmaktadır. Çalışır, didinir, ama hak ettiğine ulaşamaz. Bir adaletsizlik ile önüne geçilmiş ve engellenmiştir. Bu yüzden özgürlük, daima adaleti gerektirir. Açık seçikliği gerektirir. Objektif ölçülebilirliği gerektirir. Ölçülebilirlik, sınav kağıdı gibi objektif bir alandan, "mülakat" gibi kaypak ve diğerlrinin keyfine, ölçülemeyen bir alana kaydığında, daima adaletsizlik ve engellenme ile karşılaşılır.

Şu bizim diş hekimliği konusunda olduğu gibi. Doktora sınavları için bizde Tıpçılarda olduğu gibi merkezi bir sınav yok. Mülakat var. Mülakatta gireceğin doktora bölümünün anabilim dalı başkanıyla bir odada oturur ve konuşursun. Olması gereken şey bilgi ölçümü iken, orada sana bunları sormaz. Ve istediğine düşük , istediğine yüksek vererek, istediği öğrenciyi programa kabul edebilir. Bu iş onun keyfine kalmıştır. Fakat merkezi bir sınav, tüm bunların önüne geçer. Ve bu sınav da sonunda yürürlüğe girdi :) Adaletsizliklerin biri daha ortadan kalktı. Tabii bu sefer de sınav güvenliği soru işareti oluyor. Ki bu da adaletin konusu içine girer. Adalet, şeffaf ve hesap verilebilir, sorgulanabilir bir ortam oluşturmadan gerçek özgürlükleri sağlayamaz.

Saygılar
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Eylül 27, 2011, 11:31:36 ös
Yanıtla #18
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Sayin 418,
cikis noktaniz aslinda güzel biraz daha devam etseniz olayin toplusal bir sorun veya sisteme bagli bir sorun oldugu sonucuna varabilirdiniz belki.
Ama bitis cümleniz cok karamsar, hemde özgürlüge yakismayacak bir karamsarlik ve birazda kaderci.

Kimi arkadaslarsa icinde yasadiklari sistemin dilini ve argümenlerini cok güzel kullaniyorlar, dünyadaki bir kac milyon insan gece gündüz demeden "calisiyorlar" geri kalan birkac milyar insanda yan gelip yatiyorlar ve illahi bizimde herseyimiz olsun diyorlar.Bu bence cok basit ve o milyarlarca insana ve insanlarin emegine yapilan bir hakarettir. Insana ve insan emegine biraz saygi lütfen.

Aydinliklar ve saygilar


Eylül 28, 2011, 12:20:56 öö
Yanıtla #19

Çalışmadan yatan biri olamaz. Çalışmayan, işe yaramaz çünkü. İşe yaramaz insan da paralı olamaz. Çalışma her zaman olmuştur. Çalışan, hırsızlığa uğramadığı sürece hakkını alır. Alıyor da zaten. Birileri bugün hiçbir şey yapmadan yatıyorsa, bilin ki zamanında çok şeyler yaptığı için bugün yatıyordur. Ya da hala bir şeyler yapıyordur.

Saygılar
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare