Sn. blossom,
İntihara saygı duymak özendirmek değildir. Bir şeyi anlamaya çalışmak, onu hayatın dahilinde bulunan olumlu ve olumsuz yönlerden biri olarak kabullenmek ayrı bir şey, onu taltif etmek, özendirmek ayrı bir şeydir.
Mystic kardeşimin vurguladığı konu ise gayet doğru ve açık. Bizler zıtlarımızı da anlamaya çalışan insanlar olarak elbette her fikri anlamaya çalışıyoruz. Bir insan çaresizlik, umutsuzluk içerisinde kalabilir, tüm onurunun tüm şerefinin iki paralık olduğu hissine kapılabilir. Ben bir insana bu anda bile hayata tutunmasını öneririm, hayata tutunması için elinden geleni yaparım. Ama yaşadıklarını kaldıramama duygusunu anlarım. Zira bu tip bir şey benim başıma gelse ne yapacağımı ben de bilemem siz de bilemezsiniz.
Örneğin iş yerinizde bir alım komitesine dahil edildiğinizi, komitedeki diğer üyeler tarafından oluşturulan sahte belgeler ile hırsızlık ya da görevi kötüye kullanma / ihalede yolsuzluk ile suçlandığınızı düşünün (Üniversitelerin en sık yaşadığı sıkıntılardan olduğu için böyle bir örnek verdim) Lütfen bunu yaşar gibi düşünün, böylesi bir suç ile hakkınızda dava açılması bile akadamik kariyerinizde ilerlemenizi güçleştirecek, sizi çevrede "hırsız" olarak damgalayacaktır. Üstelik diğer kişiler tarafından oluşturulan deliller aleyhinize ise ceza almanız, toplum karşısında suçlu durumuna düşmeniz, hepsinin ötesinde bu iftira yüzünden ileride doğacak çocuklarınızın dahi devlet kurumlarında çalıştırılmaması söz konusu olacaktır. Ailenizin hatta çevrenizdeki arkadaşlarınızın dahi damga yemesi de cabası. Acaba aklınıza gelen ilk şık ne olurdu?
Mystic kardeşim çok güzel vurgulamış, siz şu an otururken size bunlar çok uzak geliyor olabilir ama aniden bu gibi bir durumla karşılaşmanız da söz konusu olabilir...
Ben hiç bir zaman, bu durumdaki bir insanın dahi intihar etmesini övmem, önermem. Ama bu duruma düşüp intihar eden bir insanı da anlamaya çalışırım. Umarım anlatabilmişimdir.
Üstelik "o zaman?" şeklindeki sorunuzu da anlayamadım. Acaba "Hiç bir şey ölmez, her şey yaşar" sözünden aynı şeyleri mi anlıyoruz?