Lenin'in bu pozunun meşhur olduğunu biliyorum sayın Omnia Tempus Alit fakat tabloda sanki masada oturan Stalin'e "canım devrimi, yeni ekonomi politikasını mahvettin; ülkeyi bürokrasiye boğdun, tüh sana" der gibi geldi bana bir an. Ya da öyle görmek istedim bilemiyorum =) Bahsettiğiniz klibi izlemedim ama teşekkür ederim eklediğiniz güzel resimler için.
Sn. Veritas,
Troçkist misin ?
Torçki, Stalinizmin koca bir devrimi nasıl berbat ettiği "İhanete uğrayan Devrim" kitabında anlatır. "Sovyet Devriminin Sınıf Karakteri" eserinde: "Stalinist aygıtı tam da ikili bir rol oynadığı için merkezci olarak adlandırıyoruz; bugün artık bir Marksist liderliğin olmadığı ve henüz ortaya çıkamadığı durumda, bu aygıt proletarya diktatörlüğünü kendi yöntemleriyle korumaktadır; fakat bu yöntemler yarın düşmanın zaferini kolaylaştıracak yöntemlerdir." der. Bu iki eser birlikte okununca Stalinizmin nasıl bir bonopartist rejim, bir karşı-devrim olduğu daha belirgin ortaya çıkıyor.
saygılarımla.
=)
Yine "Troçkist misin" cümlesini duyunca, tüylerim diken diken oldu zira bu cümleyi çok zaman kendisine "bilimsel sosyalist" diyen arkadaşlarımdan "andavallı mısın, oportünist misin, dönek misin?" anlamında duydum. Herhangi bir eleştiri karşısında devamlı olarak "karşı devrimci" ya da "liboş" olarak nitelendiğimden olsa gerek Troçki gibi bir büyük insanın ismiyle anılmak bende Pavlov'un köpeği misali bir "sanırım, hakarete uğradım" duygusu uyandırıyor. Çok üzücü gerçekten...
Yaşım 22 ve henüz bir "-ist" soneki almaya kendimi hazır hissetmiyorum. Zira malumunuz sosyalist külliyat alabildiğine geniş ve bir konuya tam hakim olmadan "ben buyum" demem ileride tükürdüğümü yalamamla sonuçlanabilir. Fakat Stalin bolşevikse ben sonuna kadar menşevik olmaktan gurur duyarım. Proleterya diktatörlüğü kavramından proleterya bir kenara atılıp da diktatörlük kısmı üzerinde yoğunlaşılıyorsa ben bir Troçkistim. Gulaglarda ölen milyonların, infaz edilen Polonyalı'ların, yardım edilmeyen Varşova'lıların, kaderine terk edilen İspanyolların ve enternasyonel tugayların ve elbetteki kafası ezilen bir Troçki'nin sebebi bir insanı ve onun kanaatimce bürokrasi yığını rejimini savunmuyorum. Savunanlara ise saygı duyuyorum, onların da var olması gerekli ki diyalektik olsun...
Marcos'un dediği gibi ben kendimi San Francisco'da bir eşcinsel, Güney Afrika'da bir siyah, Avrupa'da bir Asyalı, San Ysidro'da bir Meksikalı, İspanya'da bir anarşist, Bosna'da bir pasifist, topraksız bir köylü, saat 22:00'da metroda yalnız bir kadın, dağlarda bir Zapatista, hoşnutsuz bir öğrenci ve tabi ki Jackson'ın çekici altında Troçki'nin bir kafatası kemiği olarak görüyorum. Bu özellikler beni ne yapıyorsa ben oyum. Ego sum, qui sum.