Masonlar.org - Harici Forumu
Site, Forum ve Uyeler Hakkinda => Merhaba - Hello - Hallo - Bonjour => Konuyu başlatan: Teknik Öğretmen - Ekim 19, 2008, 06:35:05 ös
-
Değerli canlar herkese merhabalar. Foruma kabul edilmiş olmaktan onur ve mutluluk duydum.Başvurumu değerlendirip kabul eden forum yöneticilerine huzurunuzda çok teşekkür ediyorum.
İsmim Şahin, Teknik Öğretmenim.İstanbul’da çalışıyorum. Güzel iletişimlerimizin olacağına inanıyorum
Saygıyla
SEVGİ DÜNYASINA YALAN GİREMEZ
SEVGİYİ BİLMEYEN DOSTA EREMEZ
PERDELİDİR DOSTLUK HER CAN GÖREMEZ
PERDEYİ KALDIRAN SEVGİDİR SEVGİ
-
Sahin Bey; oncelikle hosgeldiniz de, dikkatimi cekti: Teknik Ogretmen derken gercek Ogretmen misiniz?
-
Hosgeldiniz Sayin Teknik Ogretmen.
-
Sahin Bey; oncelikle hosgeldiniz de, dikkatimi cekti: Teknik Ogretmen derken gercek Ogretmen misiniz?
Yani yanlis anlasilmasin da Ogretmenlik derken hangi alanda oldugunu kastetmistim ve neden ozellikle bunu belirtme ihtiyacini duydunuz? Mesleki anlamda Ogretmenseniz bu gercekten guzel ama degilseniz de soyledigim gibi hangi alanda oldugunu belirtirseniz bu daha sevindirici olacaktir.
Saygilarimla,
-
Hoşgeldiniz..En çok bilgi sizden gelir umarım,en populer üye olursunuz umarım.
Bunlarda forum iyi dileklerinden...
-
Hoşgeldiniz...
-
Hoş geldiniz.
-
Hoşgeldiniz,ne öğretmenisiniz :)
ben elektrikçiyim de :)
-
Hoşgelişler olsun
-
Hoşgeldiniz,ne öğretmenisiniz :)
Onu ben de sormuştum da sanırım cevaplamak istemiyorlar.. Hala da merak etmiyor değilim. Neyse fazla üzerine gitmesek iyi olur :D en iyisi Sitenin Öğretmeni olarak tanımlandırsak bence hiç de fena olmaz (:
-
Görmemiş olabilir,yoksa hangi öğretmen bunu söylemek istemez :) :)
neyse . . :) :)
-
Görmemiş olabilir,yoksa hangi öğretmen bunu söylemek istemez :) :)
neyse . . :) :)
Bence de (:
-
Hoşgeldiniz.
-
Değerli forum arkaşlarım bana gelen mesajların hepsini okuyamadım.Nasıl oldu inanın ben de bilmiyorum.Şu günlerde yapmak zorunda olduğum önceliklerim olduğu için foruma gereken zamanı ayıramadım.Mesajları okurken aceleci davrandım sanırım.Bu nedenle mesajlarınızı atlamışım.Bana yöneltiğiniz sorulara cevap veremediğim için affınızı diliyorum.
Daha önce belirttiğim gibi adım Şahin.Gerçekten de Teknik Öğretmenim .Bu nedenle ,24 Kasım Öğretmenler Günü ile ilgili mesaj yazdım.İzninizle eğitim ile ilgili bir iki satır daha yazmak isterim.
Eğitim, “bireyde istendik yönde davranış değişikliği oluşturma süreci” olarak tanımlanabilir. Eğitim, sosyal,kültürel , aynı zamanda toplumsal bir süreçtir ve ekonomik boyutu da vardır.Bu bakımdan eğitim sürecinin ekonomik amaçlarının da bulunması zorunludur.Bunun göstergesi de , işgücü verimliliğinin artışı olmalıdır. Böylelikle eğitim üretim sistemine ve dolayısı ile toplumsal kalkınmaya katkıda bulunmalıdır.
Eğitimin üretime dönük boyutu daha çok mesleki eğitim ve yetiştirme kavramları ile ifade edilmektedir. “yetiştirme”, hem okuldaki eğitim sürecini hem de işteki öğrenme sürecinde “beceri kazandırmak veya işgücü verimliliğini geliştirmek için yapılan yatırımlar” dır. Genel eğitim ise “insanın toplumu ve kültürü anlama kapasitesini geliştiren bir süreçtir.Demek ki Türkiye de meslek eğitimini “kısmen genel eğitim, kısmen de yetiştirmeden oluştuğunu” söyleyebiliriz.
Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler, bilgi ve deneyimlerin kısa sürede eskimesi ve yetersiz kalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, üretim kapasitesi ve işgücü verimliliğinin artırılması için; işgücünün sürekli bir eğitim ve öğretimi gerekmektedir. Ülkemizde genelde eğitim , özelde de meslek eğitimi ile ilgili olarak yapılacak düzenlemelerin, belli bir modele uygunluktan çok, kalkınma amacıyla uyumlu olması, eğitimin maliyeti ve verimliliği gibi etkenler göz ardı edilmeden gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Türkiye'de mesleki-teknik ve genel ortaöğretim arasında plan hedeflerine ters bir gelişmenin yanı sıra, mesleki ve teknik liselerin kendi aralarındaki dağılımı da Türkiye'nin gereksinimleri yönünde olmamıştır. Sanayileşen Türkiye'de sanayiye dönük mesleklere eleman yetiştirmeyi amaçlayan Endüstri Meslek ve Teknik Liseleri öğrenci kapasiteleri ve niteliklerinin artırılması hedeflenmiştir. Buna karşın mezunlarının istihdamında zorluk çekilen ve sanayileşme hedeflerine uygun düşmeyen okullardaki gelişmeler daha hızlı olmuş ve plan hedefleri aşılmıştır. Bir ülkenin üretken kapasitesindeki artış, ila ki ülkenin eğitim sisteminin çeşitli düzeylerindeki gelişimi, yani okullaşma oranları ile değil, mezunların işgücü piyasasında yer almaları, istihdam edilmeleri ile de ilişkilendirilmelidir.
Kendi yaşamını yönlendirecek deneyime sahip olmayan gençlerimiz ; masumiyetini sömürmek isteyen , sinsi emellere yem olmaktadır. Siyasal bir sorun olarak eğitimin güçlüğü buradadır.
Bizler Laik Cumhuriyet Değerlerine bağlı öğretmenler olarak ,Türk İslam-Sentezi Hanefi inancına dayalı , “içselleştirme” anlayışından kurtulmalıyız. Din dersleri zorunlu olmamalı.Hatta notla değerlendirilmemelidir.
Sözlerimi Başöğretmenimizin sözleri ile sonlandırıyorum. ”Biz daima gerçeği arayan ve onu buldukça, bulduğumuza inandıkça, ifade etmeye cesaret eden adamlar olmalıyız."
Mustafa Kemal ATATÜRK
Saygıyla
-
HİTİT DUASI
Tanrım,
Beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir...
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele...
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver .
Sinirlerim ve kaşlarımdaki gerginliği,
belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol...
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret;
bir çiceğe bakmak için yavaşlamayı,
güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı,
güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı,
balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi ögret...
Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat.
Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini ,
yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler oldugunu bileyim...
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla.
Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır...
Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi...
Tanrım,
Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR,
İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve
Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak DOSTLAR ver...
(HiTiTLERiN M.Ö.2000 YILINDAKİ DUVAR YAZISINDAN ALINMIŞTIR.)
Çok hoşuma gitti , paylaşmak istedim.
Saygıyla
-
Güzel bir duaymış acaba bu Hitit Tanrısı bu haftaki sayısal lotu sonucunu söylermi...
Hoş geldiniz sevgili öğretmen
-
HİTİT DUASI
Tanrım,
Beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir...
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele...
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver .
Sinirlerim ve kaşlarımdaki gerginliği,
belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol...
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret;
bir çiceğe bakmak için yavaşlamayı,
güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı,
güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı,
balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi ögret...
Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat.
Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini ,
yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler oldugunu bileyim...
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla.
Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır...
Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi...
Tanrım,
Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR,
İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve
Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak DOSTLAR ver...
(HiTiTLERiN M.Ö.2000 YILINDAKİ DUVAR YAZISINDAN ALINMIŞTIR.)
Çok hoşuma gitti , paylaşmak istedim.
Saygıyla
Amin. Gerçekten güzel bir Dua'ymış.
-
Hosgeldiniz..
Cok guzel bir dua.. son kismi ezberimde idi, tamami icin tesekkurler..
Saygılar,
-
CUMHURİYET’İN DEVRİMCİ MİLLİ EĞİTİM BAKANI MUSTAFA NECATİ’Yİ
ÖLÜMÜNÜN 80. YILINDA SAYGIYLA ANIYORUZ!
Cumhuriyet’in devrimci Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’yi, en verimli olabileceği çağında henüz 35 yaşındayken 1 Ocak 1929’da kaybettik.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda ve Cumhuriyet Devrimlerinin gerçekleştirilmesinde büyük emeği olan Mustafa Necati, 1894’te İzmir’de dünyaya geldi.
Bildiğiniz gibi Mustafa Necati, en önemli görevi olan Milli Eğitim Bakanlığı’na Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisi üzerine 1925 yılında getirildi.
Mustafa Necati, Milli Eğitim Bakanlığı sırasında Tevhid-i Tedrisat Yasası’nın başarıyla uygulanmasını sağladı. Böylece öğretim ulusal, laik ve bilimsel esaslara dayandırılırken, genç kuşaklarda ümmet-kul kültürünün yerine yurttaşlık ve ulus bilinci geliştirildi. 1 Kasım 1928’de Arap alfabesinden yeni Türk alfabesine geçiş ve yeni Türk harflerinin kısa zamanda yaygınlaştırılması amacıyla Millet Mekteplerinin kurulması, Mustafa Necati’nin Milli Eğitim Bakanlığı döneminde gerçekleştirilmiştir.
Bugünün Cumhuriyet kuşakları ve eğitimcileri olarak, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında ve cumhuriyet devrimlerinin gerçekleşmesinde çok önemli bir yeri olan Mustafa Necati’ye çok şey borçlu olduğumuzun bilinciyle, ölümünün 80. yılında saygıyla anarken, bizlere verdiği görevi yerine getireceğimize söz veriyoruz.
Saygıyla
-
KURUR SAVAŞLAR , HAKSIZLIKLAR
ALTI KITA YÜRÜR EL ELE
KURUR ŞÜPHESİZ KÖTÜLÜKLER KÖKÜNDEN
SEVGİ BAYRAK OLURSA EVRENE.
Değerli Dostlar
2009 Yılının size , ailenize ve Dünyamıza “Güzellikler” ve “Yücelikler” kazandırmasını, Sağlık ve Mutluluklar getirmesini diliyorum.
Saygıyla
Teknik Öğretmen
-
Değerli Dostlar
2009 Yılının size , ailenize ve Dünyamıza “Güzellikler” ve “Yücelikler” kazandırmasını, Sağlık ve Mutluluklar getirmesini diliyorum.
Saygıyla
Teknik Öğretmen
Sevgili Öğretmen :) Amen. Yeni Yıl Mesajınıza katıldığımı belirtmeliyim ama bununla birlikte Dünyamızı tehlikeye düşürmüş, düşürecek bütün kötü ve olumsuzluklardan tamamen arıdnrılıp Yeryüzünün tüm kötü bilinçlerden en kısa sürede temizlenmesi dileklerimle,
Sevgilerle
-
Değerli dostlar,
yaşadıklarımızın daha anlamlı ve bilinçli olması dileği ile ,aşağıdaki yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
METRODAKİ KEMANCI
Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.
Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder..
Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider.
Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.
En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.
Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...
Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi...
Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, başka neleri kaçırıyoruz acaba?
Yetişmeyen işler, yapılması gereken sunumlar, bitmeyen (sonuçlandırılamayan) toplantılar, ödenecek krediler evet bu örneklerin sayısı sayfalar dolusu yazılabilir...Diğer taraftan kaybolup giden hayatımız....Kaybedilen zamanın, yaşamdan geçen anlamsız bir anın, hayatımızdaki kapsadığı alan çoğaldıkça daha çok şeyleri görmeden geçer bunun adına "hayat" deriz....
Saygıyla
-
Gayet basarili bir yazi tebrikler.
-
Hoşgeldiniz..
-
Değerli Dostlar,
Bildiğiniz gibi öğretmenlik,tıpkı öğrencilik gibi ömür boyu devam eder. Başka bir deyişle,gerçek öğretmenler asla emekli olmazlar,olamazlar.Tıpkı aşağıdaki örnekte mezun olan öğrencilerine öğretmenliğe devam eden profesör gibi.
TANRININ KAHVESİ
Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler. Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyetleşmeye döner. Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir.
Herkes bir bardak secince, profesör şöyle söyler :
'Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında. Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiç bir şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar. Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız. Sunu bir düşünün: Hayat kahvedir. Is, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayati tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yasadığımız hayatin kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de. Bazen sadece bardağa odaklanarak Tanrının sunduğu kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz. Kahvenizin tadına varın!
En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.
Dilerseniz , tarihin tozlu sayfalarından ışığı bizi hala aydınlatan başka bir öğretmene kulak verelim.
"Bir dem gelir bir tekmeyle dünyaları yıkacak olursun, bir dem gelir yerdeki karıncaya mağlup olursun. Güç hayvanda bile mevcut. Akıl sadece anahtar. Anahtara takılmasın. Aslolan anahtarın açacağı kapılardır. Kapıların ardında hazineler, kapıların ardında sırlar vardır. Sırlar ki, ebedi muştuları koynunda barındırır; sonsuza kavuşturur. Aklını kullanıp dünyadayken cennetin kapılarını aralayasın oğul."
KARANLIĞA UZANAN ÖĞRETMENLERİN IŞIKLARI HİÇ SONMESİN.
Saygıyla
-
sevgili ögretmen kardeşim sende benim gibi bir öğrtmensin ve öğretmenler günümüz kutlu olsun güzel yazın için tesekkurler biz ögretmenler herkesten daha cok cagdas ve birer yol gosterici olmalıyız cunku gelecek bizim elerimizde