Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Charles Darwin  (Okunma sayısı 48533 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 07, 2013, 11:25:44 ös
Yanıtla #110
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Ben forumun yeni üyesi sayın Melina'ya   sosyoloji ve dolayısıyla sosyal darwinizm ile kendisinin görüşlerinin neler olduğu ile ilgili bir soru yöneltmiştim. Çünkü Charles Darwin ile ilgili başlıkta, Herbert Spencer ilgili bir yazı yazmış, Darwin'in evrim teorisinde birçok kavramı buradan aldığını yazmıştı.

Ancak soruma yanıt Harun Yahya org. bağlantılı bir siteden alıntılar ile yanıt verdi.
http://www.evrimcilerinitiraflari.com/02.htm
Konuyu başka bir yere çekmiş oldu.

Darwin'in
16 Kitabı
Küçük boyutlu 42 çalışması.
166 makalesi bulunmaktadır.
80.000 sayfa not tuttuğu hesaplanmıştır.

8000'den fazla (bilinen) mektup yazmıştır.
http://www.darwinproject.ac.uk/darwins-letters

Böyle olunca mektuplarından bazı sözlerini cımbızlayarak Darwin'in kendisinin bile teorisinden emin olmadığı havası yaratılmış oluyor.
Ya diğer söyledikleri.

Gerçek hiçte böyle değil.
Bir bilim adamı ciddiyetinde teorisinin zayıf yanlarını ( o zaman için) biliyordu.

Bunlardan geçmiş yazılarımda biraz bahsetmiştim.

Jeoloji ile ilgili,
Genetik ile ilgili,
Doğal seçilim ile ilgili,

Zaten sonrasında bu sorunlar gelişen bilimsel bilgi ile aşılmıştır.
Ayrıca Darwin'in bilmediği evrimsel mekanizmalarda bulunmuştur.


Sonuç olarak ben burada soruma yanıt alamamış oldum.

Sayın Melina başka bir başlık altında Sosyal Darwinizm ve Herbert Spencer ile ilgili yazarsa bende görüşlerimi ve bildiklerimi paylaşabilirim.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Ocak 07, 2013, 11:28:06 ös Gönderen: asimov »
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Ocak 08, 2013, 06:32:11 öö
Yanıtla #111
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 856
  • Cinsiyet: Bayan

Bilginizin olduğu halde sormanızın manası nedir o halde? Açık bulmaksa eğer yaptığınız davranış hiç hoş değil. Sizi terbiyeye davet ediyorum.
Adequatio intellectus et rei


Ocak 08, 2013, 10:38:20 öö
Yanıtla #112
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay


Foruma yeni üye olan Sayın Melina benden terbiyeli olmamı istiyor.
Kendisine şu hatırlatmayı yapmak isterim.

Forumda daha önce tartışılmıştı. Aynen alıntılanan yazıların sonuna kaynak verilmeli. Kendiniz yazmış gibi buraya kopyalamak marifet değil.

Sonra buna yanıt verecek kişinin muhatabı kim olacak. Yazıyı yazan mı, yazıyı kopyalayan mı?

Kopyaladığınız yazının arkasında duramayacaksanız o zaman neden buraya yazıyorsunuz.

Biz de kalkıp yanıt verelim diye kaynakları karıştıp zaman harcıyoruz.

Forumun yeni üyesi Sayın Melina'nın. daha saygılı bir üslup kullanmasını dilerim.

3 günde terbiye öğretmek kimsenin haddine değil.

Saygılarımla.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Şubat 11, 2013, 07:07:26 ös
Yanıtla #113
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Iyiki dogdun Darwin iyiki varsin, yoksa bu adem soyundan cekecegimiz vardi.

Alinti baslangici.

Bir gericilik alanı: Yaratılışçılık – Fatma Demir & Mehtap Metinoğlu

11 Şubat 2013
 

12 Şubat Darwin’in doğum günü. İyi ki doğdun Darwin. Yaşamın serüvenine tuttuğun ışık bugün artık daha da güçlü. Sonsuz teşekkürler
 
Türkiye’de bilime ve bilimsel bakış açısına saldırılar her geçen gün daha da artıyor. Kitaplardan, okullara ve kurumlara kadar bütün alanlarda bu saldırı gözlemlemek mümkün. Saldırılan konuların arasında, biyolojinin temelini oluşturan, canlılığın dünya üzerindeki yolculuğuna ışık tutan evrim kuramı ilk sırayı çekiyor. Toplumu itaatkar hale getirmenin başlıca yolu, toplumda bilimsel düşünceyi yok etmekten geçiyor. Evrim fikrine saldırının arka planında da, gösterilmeye çalışıldığı gibi dini kaygılar değil itaatkar bir toplum isteyenlerin çıkarları yatıyor.
 
Darwin sahnede
 
Evrime saldırılar Charles Darwin’in 1859’da Türlerin Kökeni adlı kitabını yayımlamasıyla başlar. Darwin kitabında iki temel olgudan söz eder: Doğadaki canlıların tümü daha basit türlerden, ortak bir atadan değişerek gelişmişlerdir ve bu evrimleşmenin ve çeşitliliğin asıl nedeni kalıtsal çeşitliliğe bağlı olarak işleyen, doğada en fazla uyum sağlayanın hayatta kalması anlamına gelen doğal seçilimdir.

Bu da kutsal kitaplarda okutulan yaratılış olayıyla çelişiyor. Yaratılışa göre dünya 6 günde yaratılmış, canlılar tanrının yarattığı gibi değişmeden günümüze kadar gelmiş, insanlar Adem ve Adem’in sol kaburga kemiğinden yaratılan Havva’dan üremişti.
 
Bu çelişki nedeniyle dini çevrelerden Türlerin Kökeni adlı kitaba tepkiler gecikmez. Kitabın yayımlandığı yer olan İngiltere’de ise kitabın oluşmasında da rol oynayan o dönemin bilimsel, kültürel, sosyal ve politik atmosferi gereği iktidardakiler karşı çıkmaz hatta sahiplenir.
 
Böylece evrim kuramı kiliseden gelen baskılara rağmen bilimdeki yerini alır. Ancak tartışmaların fitili ateşlenir. Bugün daha açık, daha yol gösterici olan evrimin 150 yıllık tartışması ise halen devam ediyor.
 
Yaratılışçıların “bilimsel” faaliyetlerinin ortaya çıkışı
 
Evrim tartışmaları 1900’lerde İngiltere’den ABD’ye geçer. Dünyadaki iktisadi koşulların, ideolojik kaygıların ve iktidarın ihtiyaçlarının değişmesiyle artık politik çevreler de evrime karşı çıkan kiliseye katılır.
 
Tartışmalar iktidarın icraatlarını örtbas etmek için zaman zaman körüklenir. Bunlardan özellikle üç dönem dikkat çekici: 1. Dünya Savaşı’na giden kapitalist çıkarların tırmandırıldığı 1900’lerin ilk çeyreği, Vietnam Savaşı karşıtı hareketin yükseldiği dönem ve şimdiki dönem.
 
Üçünde de ortak kaygı, devletin uygulamalarına karşı çıkışları bastırmak, halkı farklı konularla oyalamak ve insanları daha gerici bir zeminde ortak düşüncede birleştirmek.
 
19. yüzyılın başlarında Amerika’ya yoğun bir göç yaşanıyordu. Halka, Amerikan fikirlerini ve değerlerini adapte etmek, toplumu bir arada tutmak için önemliydi. Bu nedenle radyo ve sinemalar kullanılıp medyada sürekli propagandalar yapıldı. Özellikle Amerika’da yoğun olarak kabul görmüş Evangelist-Protestan dini Amerikalılık anlayışını benimsetmek adına yüceltildi ve anti-propaganda aracı olarak evrim kullanıldı.
 
Evrim karşıtı hareketin geliştirilmesiyle 1920’lerde yirmi eyalette, evrim kuramının devlet okullarında okutulması yasaklandı. Yasaklar giderek tüm ülke çapında yaygınlaştırıldı. 1925 yılına gelindiğinde evrim kuramını öğrettiği için John Scopes isimli öğretmen yargılandı. Tarihte “Scopes Maymun Davası” olarak ünlenen davayı John Scopes kaybetti. Ancak tartışmalar tüm ülkeyi sardı ve bunun gibi pek çok dava mahkemelerde görülmeye başladı.
 
Tartışmalar genel olarak Vietnam Savaşı’nın başladığı 1960’lara kadar duruldu. Savaşa muhalefet edenleri başka bir alana kanalize etmek amacıyla evrim karşıtlığı bu defa “bilimsel argümanlar” kullanılarak öne çıkarıldı. Henry M. Morris adında bir mühendis bu iş için seçildi ve yazdığı “Yaratılış Tufanı” adlı kitabı ülkede yayıldı.
 
Bilimsel makyaj, 1963 yılında Yaratılış Araştırma Topluluğu’nun ve 1970’te Yaratılış Araştırma Enstitüsü’nün kurulmasıyla devam etti. Uzun süredir okullardan çıkarılmış yaratılış görüşleri, “yaratılış bilimi” denilen hareketle tekrar eğitime sokulmaya çalışıldı. Enstitü için paralar toplandı ve yaratılış, bilimsel bir alanmış gibi araştırmaya açıldı. Ödüller konuldu, birçok propaganda materyali hazırlandı ve bunlar geniş bir kesime dağıtıldı.
 
Son olarak 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, ABD boşalan alanlarda hegemonya kurma yarışına girdi. İslamiyetin etkili olduğu alanlarda, dine el atarak “ılımlı İslam” kavramını türetti. Kontrol altına alamadıklarını ise “terörist” diyerek halklar gözünde bir ucubeye dönüştürdü. Yaratılışçılığın bilimsel sosa bulanmış yeni hali olan “Akıllı Tasarım” da bu planın bir ayağı olarak sahneye çıkarıldı. 1990 yılında Washington Eyaleti’nin Seatle Kenti’ne kurulan Keşif Enstitüsü (Discovery Instute) ile önceki tüm söylemlere bilimin kullandığı argümanlarla yamalar yapıldı. Arka planda ise Bushçu, neo-muhafazakar, Evangelist-Protestan güçlerin varlığı fark ediliyordu.
 
Öğretmenlere açılan davalar devam etti. Son mahkeme, 2005 yılında Pennsylvania Eyaleti’nin Dover Kasabası’nda görüldü. Ancak artık evrim kazanmaya başlamıştı. “Akıllı tasarımcı” tezlerin okullarda evrimle birlikte okutulmasına karşı çıkan ve davayı kazanan aileler oldu.
 
Yaratılışçı hareketin Türkiye çıkarması
 

1985 yılında Vehbi Dinçerler okullara bir genelge gönderir. Genelgede, evrimin ne kadar kötü olduğu, evrim kuramının zaten uzun bir süre önce çürütüldüğü, evrim öğretmenin materyalist ve komünist bir yaklaşım olduğu yer alır. Ardından üniversitelerden özenle seçilmiş bazı “bilim insanlarının” katkılarıyla biyoloji müfredatına yaratılışçılık da eklenir.
 
1980’lere kadar Türkiye’de, evrim konusuna dair ciddi bir tartışma olmamıştı. O dönemde yapılan tartışmalar da ABD’nin hedef göstermesi ve yönetmesiyle gelişti. Avrupa’da kök salmaya çalışan yaratılış hareketi ise güçlü bir bilimsel geçmişe sahip olan kıtada başarılı olamadı. Ancak ABD üretimi yeni kavramlar İslam ülkelerine girmeyi başardı. 12 Eylül ile Türkiye’de İslamcı yayınlar ve öğeler arttırıldı.
 
1985’te dönemin Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler’in Amerika’dan yardım istemesi ve sonrasında yapılan seminerler ve Türkiye’den yaratılışçıların ABD Keşif Enstitüsü’ne gidip eğitim görmesi ile evrim karşıtı hareket güçlendirilmeye çalışıldı.


 
1989 basımlı Biyokimya (Atatürk Basım Evi) kitabının, “Biraz da insanı tanıyalım” adlı bölümünde hiçbir hayvanda bulunmadığı halde insan beyninde akıl, muhakeme, düşünce, ibadet ve dua merkezlerinin var olduğundan bahsediliyor. Yine aynı kitapta “Tıp ve İslam” başlıklı bir okuma parçasında “Domuz eti yiyen erkekler dişilerini kıskanmazlar” ifadesi yer alıyor.
 
Fethullah Gülen’in şu sözleri ise oldukça manidar.
 
“…liselerde okutulacak biyoloji kitaplarını, biyokimya kitaplarını, Allah’ın adıyla bizim adamlarımız, dinimize, kökenimize inanmış, bağlı kimseler hazırlasınlar…”
 
Kitaplara kadar giren bu düşüncelerin devamını getirmek ve enstitünün Türkiye ayağını oluşturmak amacıyla 1990 yılında Türkiye’de Bilim Araştırma Vakfı (BAV) kuruldu. Enstitü’nün propaganda materyalleri Türkçeye çevrildi ve içine bu sefer İslami öğeler katılarak BAV bünyesinde Harun Yahya takma adıyla yazılar yayımlandı, yayımlanmaya da devam ediyor.
 
AKP hükümeti, evrim tartışmalarını ABD’de olduğu gibi gündemi değiştirmek adına her fırsatta alevlendirip, itaatkar bir toplum yaratmak amacıyla eğitime sokmaya çalışıyor. Milli Eğitim Bakanlığı eliyle yaratılış, kitaplara ve okullara sokulmaya çalışılıyor. 8. Sınıf Fen ve Teknoloji ders kitaplarında evrim sadece Darwin’in bir görüşüymüş gibi işleniyor ve kitabın öğretmen kılavuz kitabında bu konuda öğretmenlere ayrıntıya girmemeleri ve evrim ile ilgili farklı görüşlerin de derste anlatılması buyruluyor.



ABD işbirliğiyle hazırlanan “Yaratılış Modeli” isimli kitap 1985′te okullara dağıtıldı.
 
Bugüne kadar evrim konusunda kılavuz kitapta uyarılmasına rağmen ayrıntılı bilgi veren pek çok öğretmene soruşturma açıldı, hatta bir kısmı sürüldü.
 
Örneğin, 2004 yılında Ankara’nın Mamak İlçesi’ndeki Ulu Önder İlköğretim Okulu öğretmenlerinden Zeliha Avcı’nın, 2. sınıflara “Hayat Bilgisi” dersinde canlılara ilişkin konuyu anlatırken insanların da hayvan türüne girdiği ve konunun evrim teorisinde işlendiğini söylemesi üzerine Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hakkında soruşturma açıldı.
 
Soruşturmanın gerekçesi olarak öğretmenin “Müfredatta olmamasına rağmen Evrim Teorisi’nden bahsederek, 8 yaşındaki çocukların beyninde tahribata yol açtığı” ileri sürüldü.
 
2007 yılında yine derste evrim teorisini anlattığı için Manisa’ın Turgutlu İlçesi Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda görev yapan resim öğretmeni, Turgutlu’ya 10 km uzaklıktaki Urganlı kasabasına sürüldü.
 
Öğretmen soruşturmalarına pek çok örnek verilebilir. Bunlardan en yakın tarihli olanı geçtiğimiz ay yaşandı. İzmir Buca’daki Ümit Başaran İlköğretim Okulu’nda Fen Bilgisi öğretmeni F.P. hakkında müfredatta yer alan, mutasyon ve Evrim Teorisi’ni dersinde anlattığı için soruşturma başlatıldı.
 
Soruşturmayı başlatan İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar kitabını “sakıncalı” bulmuş ve İzmir’de yapılan Milli Eğitim Şurası’nda “kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı okutulması” önerisi getiren Abdülkadir Yıldız’ı Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevine getirmişti.
 
Hakkında soruşturma açılan öğretmene, “Derste ne anlattınız?”, “Derste İslam dinini aşağıladınız mı?” gibi sorular soruldu. Öğretmen ise “Müfredatta olan dersi anlattım, iddiaları kabul etmiyorum” cevabını verdi.
 
Soruşturma sürüyor ancak isimsiz dilekçeler ve “velilerden gelen şikayetler” üzerine açıldığı söylenen bu soruşturmalar, öğretmenler üzerindeki baskıyı giderek artırıyor. Böylece eğitim, Evrim Teorisi gibi pek çok bilimsel içeriğin müfredattan çıkarılmasıyla gericileştiriliyor.
 
Bilimsel, sorgulayıcı bir eğitim yerine; ezberci, bilimsel bakış açısından yoksun, bilim insanlarının ve bilimin halktan kopuk olduğu bir eğitim modeli uygulanmaya çalışılıyor.
 
Son dönemde 4+4+4 eğitim modeliyle, gerici yaklaşımlar eğitimdeki yerini daha da sağlamlaştırıyor. Yaratılışın bilimsel bir teoriymiş gibi evrim ile birlikte anlatılması, çocukların istediğini benimsemesi gibi sözde “özgürlükçü” ortamlar yaratılıyor. Bu durum, genetik derslerinde bebeklerin leylekler tarafından getirildiğini, dünyanın dört öküzün üstünde durduğunu, depremlerin öküzlerin kıpırdamasıyla oluştuğunu söylemek kadar bilim dışı ve saçma…
 
Yaratılışçıların evrimi çürütme çabaları
 
AKP iktidarı eğitime yaratılışçı düşünceler sokmaya çalışırken yaratılışçılar da boş durmuyor. Yaratılışçılar çeşitli argümanlar üretmeye, bunları her yerde dağıtmaya ve sergilemeye devam ediyor.
 
Bu kişilerin kullandıkları yöntemlerden biri soru sormak; evrim kuramını sanki köşeye sıkıştırıyorlarmış gibi bir imaj vermek ve soru sorarak halk gözünde sorgulayıcı görünüp üstünlük kazanmak. Bu nedenle kitapları “50 Soruda Evrim Teorisi’nin Çöküşü”, “20 Soruda Evrim Teorisi’nin Çöküşü” gibi isimlere sahip. Soru sorarak kendilerine soru sorulmasını da önlemeye çalışıyorlar. Dertleri sorulara cevap almak değil, bu sorulara verilmiş bilimsel kanıtı olan cevapları çarpıtmak, görmezden gelmek.
 
Bilim çevrelerince evrim kuramının taraftar yitirmesi, sürekli tekrarlanan bir söylem haline geldi. Ancak değil “evrim kuramının çökmesi” veya “bilim insanlarının evrimi reddetmesi”, son 50 yıldır pek çok bilimsel alanda evrim kuramı artık hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak ölçüde kanıtlandı. Artık evrim kuramına yer vermeyen tek bir biyoloji kitabı yok. Yaratılışçıların ise bir tane bile bilimsel yayını yok.
 
Durum bu iken Türkiye’de sahte fosil sergileri belediyelerin tahsis ettiği yerlerde, okullarda hatta üniversitelerde sergilenmeye çalışılıyor. Üniversitede bu oyun tutmuyor tabi. Gittikleri her yerden kovuluyorlar. Kendi adını dahi kullanmayan, Harun Yahya takma adlı Adnan Oktar tarafından kaleme alındığı iddia edilen kitaplar her yerde dağıtılıyor. Bu konuda sürekli uyanık olmak, gericiliğe karşı mücadeleyi ihmal etmemek gerekiyor. Çünkü bilim bunların safsatalarını çürütecek pek çok kanıtla dolu ancak iş burada bitmiyor, bilimin kitlelere ulaştırılması da gerekiyor.
 
İyi ki doğdun Darwin!
 
Bugün evrimin kanıtlanmaya ihtiyacı yok çünkü her gün yeni bulgularla mekanizması anlaşılmaya çalışılıyor. Evrimden yola çıkarak farmakoloji (ilaç bilim), tıp gibi çeşitli uygulama alanlarının gelişimi sağlanıyor. Örneğin eksikliğinde çeşitli hastalıklara yol açan hormonlar, bakterilere ilgili genin aktarılmasıyla sentezlenebiliyor. Bunda insan hücrelerinin bir zamanlar bu bakteri hücresinden evrilmiş olması ve hala genlerinin benzerliği rol oynuyor. Yaratılışçılar kullandıkları ilaçların nasıl üretildiğini bir araştırsınlar. O zaman aldıkları cevaplar bile evrimi anlamada onlara yol gösterecektir.
 
Evrim teorisi, biyolojinin bel kemiğidir. O olmadan yaşamın bu çeşitliliği, değişimi açıklanamaz. Her gün yeni şekillerde karşımıza çıkan grip virüsü, evrim olmasaydı değişmezdi. Ancak bir gün kuş gribi olarak bir gün de domuz gribi olarak farklı genetik yapılara evrilmiş şekilde karşımıza çıkıyor. Çıkmaya da devam edecek.
 
Eskiden gericiliğin bilime karşı saldırı alanı olarak gökbilim vardı. Bugün evrim var. Evrim, bugün iktidarların toplumu hegemonyası altına almada etkin bir araç olarak kullanılıyor. Gericiliğe karşı mücadelede, evrimi daha iyi anlamak, yaymak ve engellenmesine karşı çıkmak atılması gereken önemli birer adım. Ancak bu sayede bilimsel düşünce toplumsal hayatımızda hak ettiği yeri alacaktır.
 
Son olarak 12 Şubat Darwin’in doğum günü. İyi ki doğdun Darwin. Yaşamın serüvenine tuttuğun ışık bugün artık daha da güçlü. Sonsuz teşekkürler.

Alinti bitti. Sendika.org

 










« Son Düzenleme: Şubat 11, 2013, 07:15:25 ös Gönderen: Tij »


Şubat 11, 2013, 07:39:45 ös
Yanıtla #114
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Tij

Dostum forumda esen alıntı terörünün en büyük anarşisti benim biliyorsun ama ben bile senin gibi yapamadım henüz hem yazının başına hemde sonuna alıntı eklemek hakikaten hızlı zeka isteyen bi iş tebrikler.

Alıntı konusunda çok fazla takılıp birbirimizi tahrip ediyoruz/etmiyormuyuz?
Haklı yönleride var gereksiz ve abartılı bulduğum yönleride var ama maalesef bu konuda fazla mesafe katedemedik.

Ben bazen bir konu hakkında araştırma yaptığımda aklıma en yatkın yazıyı veyahut bu şiir yada edebi bir yazıda olabilir sadece ve sadece bu foruma bilgi paylaşım amaçlı koyuyorum.

Çok ciddi yazılara hemen hemen hiç yorum yazmamışımdır çünkü o yazıya yazık etmek istemem bu karahan bilgisi buna yetmez.Yine eleştirilir neden alıntı yazıyorsun denir ver linki okumak isteyen baksın yani illa herşeyi bildiğimiz yada istediğimiz gibi yapılsın ister illada o şekil sürsün isteriz.

Önce dostça bir muhabbet kuralım gönüllerimize daha dost bile olamadan bir savaşa girmek niye/ne olaki?
Önce dost olursak bu muhabbetinde mantığı kalmaz ozaman sormaya yada tenkit etmeye bile gerek görmezssin.

Bir dost muhabbetinden daha ne güzel olabilirki bilgimi hadi gelin onu önce dost olduktan sonra paylaşalım.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Şubat 11, 2013, 08:25:07 ös
Yanıtla #115
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Konu Darwin ve evrim olunca yazmamak olmaz.

Morris'in Yaratılış Modeli kitabını ben de birkaç defa okudum. 1995 yılında almıştım.

Evrimciler için  Dawkins nasıl önemli ise,  Behe, Morris ve Gish bu yaratılışçılık akımının en önemli yazarları idi.

Bu "yaratılışçılık akımı" sonrasında "akıllı tasarım" adını aldı. Dünya'nın 6 bin yılda yaratıldığı görüşünü  bırakıp bilim dilini kullanmaya başladılar. Ancak bu bilimsel verileri yaratılışın gerçekleştiğine delil olarak aldılar. Aynen Harun Yahya gibi. Yaratılış atlası yerbilimleri ve biyolojiyi bilmeyenler için olağanüstü bir eser olarak görünebilir.

Asıl konumuza dönersek,

Gish ve Morris( ö. 2006) taraftarları şu an için yeni bir şeyler bulamamış olsalar gerek Amerika'da kurdukları enstitü dışında(Yaratıılış Araştırma Enstitüsü) dış ülkelerdeki yaratılışçıları finanse ediyorlar. Yazar kadroları onlara kaynak sağlıyor.

Darwin'in Kara Kutusu'nun yazarı Behe ise 180 derece dönüp, evrimcilerin saflarına katıldı. Uzun yıllar bu kitap yaratılışçıların başvuru kaynağı olmuştu. Şimdi ondan bahsetmiyorlar çünkü evrim konulu bilimsel bir makale yayınladı. (Makalesinin adı:"Deneysel Evrim, Fonksiyon Kaybettirici Mutasyonlar ve Adaptif Evrim'in İlk Kuralı")

Son olarak birşey daha söyleyeyim.

Bizim gibi yerbilimleri alanında eğitim görmüş olanlar Morris'in "Yaratılış Modeli" kitabını okurken içten içe gülüyoruz, eğleniyoruz.

Darwin ve Beagle yolculuğu yazımda tabakaların oluşumundan bahsetmiştim. Morris'in kitabında diyor ki: tufan olduğunda küçük canlılar kaçamamış en altta kalmışlar, en akıllı insan ise en üst tabakada bu nedenle bulunuyormuş. İşte böyle safsataları içeren bu kitap öğretmenlere dağıtıldı.

Bu adamlar( yaratılışçılar) yakın zamana kadar tüm canlıların aynı jeolojik dönemde yaşadıklarını sanıyorlardı, savunuyorlardı.
 
Bilim adamları bu görüşün doğru olmadığını ispatlayınca, önce zamanı ölçmeye yarayan metodların hatalı olduklarını iddia ettiler. Sonra baktılar ki metodlar birbirlerini doğruluyor.Çaresiz kaldılar.

Artık bilim o kadar fazla ispat ile kesinlikle açıkladı ki, çaresiz bunlar bile  dinozorlar ( 225 milyon- 65 milyon yıl arası)  ile insanların (3.5 milyon yıl- günümüz) aynı jeolojik dönemde yaşamadıklarını kabul etmek zorunda kaldılar.

Darbe üstüne darbe.

« Son Düzenleme: Şubat 11, 2013, 09:12:53 ös Gönderen: asimov »
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Şubat 11, 2013, 09:14:13 ös
Yanıtla #116
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Darwin dedem hakikaten böylemi düşünüyor biz türkler hakkında merak ettim bak şimdi.
Biz salak bir ırksak eğer ve bunu kast ediyor ise bu durumda ne yapmamız gerek?
Ya olur böyle şeyler bir hatadır olmuşmu?
yoksa türklüğümüzü gösterip hemen gürleyelimmi?

Aşağıdaki metin orjinalmiş kendi mektubu.

Down, Beckenham, Kent. | (Railway Station | Orpington. S.E.R)
July 3rd. 1881.

Dear Sir

I hope that you will not think it intrusive on my part to thank you heartily for the pleasure which I have derived from reading your admirably written `Creed of Science,’ though I have not yet quite finished it, as now that I am old I read very slowly. It is a very long time since any other book has interested me so much. The work must have cost you several years and much hard labour with full leisure for work. You would not probably expect anyone fully to agree with you on so many abstruse subjects; and there are some points in your book which I cannot digest. The chief one is that the existence of so-called natural laws implies purpose. I cannot see this. Not to mention that many expect that the several great laws will some day be found to follow inevitably from some one single law, yet taking the laws as we now know them, and look at the moon, what the law of gravitation — and no doubt of the conservation of energy — of the atomic theory, &c. &c. hold good, and I cannot see that there is then necessarily any purpose. Would there be purpose if the lowest organisms alone destitute of consciousness existed in the moon? But I have had no practice in abstract reasoning and I may be all astray. Nevertheless you have expressed my inward conviction, though far more vividly and clearly than I could have done, that the Universe is not the result of chance. But then with me the horrid doubt always arises whether the convictions of man’s mind, which has been developed from the mind of the lower animals, are of any value or at all trustworthy. Would any one trust in the convictions of a monkey’s mind, if there are any convictions in such a mind? Secondly I think that I could make somewhat of a case against the enormous importance which you attribute to our greatest men: I have been accustomed to think, 2nd, 3rd and 4th rate men of very high importance, at least in the case of Science.

Lastly I could show fight on natural selection having done and doing more for the progress of civilisation than you seem inclined to admit. Remember what risks the nations of Europe ran, not so many centuries ago of being overwhelmed by the Turks, and how ridiculous such an idea now is. The more civilised so-called Caucasian races have beaten the Turkish hollow in the struggle for existence. Looking to the world at no very distant date, what an endless number of the lower races will have been eliminated by the higher civilised races throughout the world. But I will write no more, and not even mention the many points in your work which have much interested me. I have indeed cause to apologise for troubling you with my impressions, and my sole excuse is the excitement in my mind which your book has aroused.

I beg leave to remain | Dear Sir | Yours faithfully and obliged Charles Darwin.

Tek kelime bilmiyorum ne yazdığından haberim yok.
kaynağıda http://www.darwinproject.ac.uk/entry-13230


İngiliz sömürgeciliğinin 19. yüzyılın sonlarında kendisine seçtiği en önemli hedef, Osmanlı İmparatorluğu'ydu.

Osmanlı Devleti, o dönemde Yemen'den Bosna-Hersek'e kadar uzanan dev bir coğrafyanın hakimiydi. Ancak asırlardır barış, huzur ve istikrar içinde yönettiği bu coğrafyayı kontrol etmekte zorlanıyordu. Hıristiyan azınlıklar bağımsızlık amacıyla ayaklanıyor, Rusya gibi büyük askeri güçler de Osmanlı'yı tehdit ediyordu.

Osmanlı'yı tehdit eden güçler arasına, yüzyılın son çeyreğinde İngiltere ve Fransa da katıldı. Özellikle İngiltere, Osmanlı'nın güney eyaletlerine göz dikti. 1878'de imzalanan Berlin Anlaşması, Avrupa'nın sömürgeci güçlerinin Osmanlı'yı paylaşma kararlarının bir ifadesiydi. Beş yıl sonra, 1882'de, İngiltere bir Osmanlı toprağı olan Mısır'ı işgal etti. İngiliz sömürgeciliği, daha sonra da Osmanlı'nın Ortadoğu'daki eyaletlerini ele geçirme planlarına girişti.

İngiltere bu emperyalist politikalarını her zaman olduğu gibi ırkçılığa dayandırıyordu. İngiliz hükümeti kasıtlı olarak Osmanlı'yı ve özellikle Osmanlı'nın asli unsuru olan Türk milletini sözde "geri" bir millet olarak göstermeye çalışıyordu.

İngiliz Başbakanı William Ewart Gladstone, açıkça "Türkler insanlığın insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya steplerine geri sürmeli veya Anadolu'da yok etmeliyiz" diyordu.22

Bu ve benzeri sözler, İngiliz hükümeti tarafından on yıllar boyunca Osmanlı'ya yönelik bir propaganda malzemesi olarak kullanıldı. İngiltere, Türk Milletini, Avrupalı ileri ırklara boyun eğmesi gereken sözde geri bir ırk olarak göstermeye çalıştı.

Bu propagandanın sözde bilimsel dayanağı ise Charles Darwin'di!...

Darwin'in Türk Milleti hakkındaki yorumları, 1888 yılında yayınlanan The Life and Letters of Charles Darwin (Charles Darwin'in Hayatı ve Mektupları) adlı kitapta yer alıyordu. Darwin, doğal seleksiyon sonucunda sözde "geri ırklar"ın elenerek medeniyetin gelişmesine katkıda bulunduğunu öne sürüyor ve sonra da Türk Milleti hakkında aynen şunları söylüyordu:

Doğal seleksiyona dayalı kavganın, medeniyetin ilerleyişine sizin zannettiğinizden daha fazla yarar sağladığını ve sağlamakta olduğunu ispatlayabilirim. Düşünün ki, birkaç yüzyıl önce Avrupa, Türkler tarafından işgal edildiğinde, Avrupa milletleri ne kadar büyük risk altında kalmıştı, ama artık bugün Avrupa'nın Türkler tarafından işgali bize ne kadar gülünç geliyor.

Avrupa ırkları olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini (yok edileceğini) görüyorum.23

Darwin'in bu hezeyanı, İngiltere'nin Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkma politikasına destek vermek için yazılmış bir propaganda malzemesiydi. Nitekim bu propaganda malzemesi etkili oldu. Darwin'in "Türk Milleti yakında yok olacaktır; bu evrimin kanunudur" anlamına gelen sözü, İngilizlerin Türk düşmanı propaganda kampanyalarına sözde bilimsel bir destek verdi.

İngiltere'nin Darwin'in kehanetini gerçekleştirme hevesi, asıl olarak I. Dünya Savaşı'nda hayata geçti. 1914'de başlayan bu büyük savaş, bir yanda Almanya ve Avusturya-Macaristan, diğer yanda ise İngiltere-Fransa-Rusya ittifaklarının arasındaki çıkar çatışmalarından doğmuştu. Ancak savaşın içindeki en önemli hesaplardan biri, Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkma ve paylaşma hedefiydi.

İngiltere, iki ayrı yönden Osmanlı İmparatorluğu'na saldırdı. Birinci yön, Osmanlı'nın Ortadoğu'daki topraklarını ele geçirmek amacıyla açılan Kanal, Filistin ve Irak cepheleriydi. İkinci yön ise, I. Dünya Savaşı'nın en kanlı muharebelerinden birinin yaşandığı Çanakkale cephesi oldu. Çanakkale'deki Türk ordusu, İngilizlerin başını çektiği düşman kuvvetlerine direnmek için 250 bin şehit vererek kahramanca çarpıştı. İngilizler ise, sözde "aşağı ırk" olarak gördükleri Türklere karşı savaşmak üzere, kendi askerlerinden çok, Hintli askerleri ya da Avustralya, Yeni Zelanda gibi sömürgelerinden devşirdikleri Anzak birliklerini göndermişlerdi.

Darwin'in Türk düşmanlığının yankıları, I. Dünya Savaşı'nın ardından da devam etti. Bugün Avrupa'daki soydaşlarımıza karşı haince saldırılar düzenleyen Avrupalı neo-Nazi grupları, hala Darwin'in Türk Milleti hakkındaki hezeyanlarından ilham alıyorlar.


Darwin hakikaten bizler ile alakalı böyle düşünüyor ise?

Helal olsun adama çözmüş bizi hemen demelimiyim?
Bunu bir önyargımı olarak kabul etmeliyim?
Önyargısı böyle olanın diğer yargıları güvenlimidir?

Ben çok akıllı bir adam sayılmam ama halkım için böyle fikirleri olan bir adamın diğer fikirlerinin doğruluğunu nereme kabul ettireceğim?
Biz hakikaten söylendiği gibi balık ve alık hafızalımıyız?
bu kadar çabuk unutan ve önemsemeyen bir ulusmu olduk?

Bu söz biz türklere edilmiş ise herhangi bir türk ilim yada bilim adamı bir alman,fransız yada ingilize aynı cümleleri kursa onun itibarı bu ülkelerde olurmu?
bilim adına ne yaparsa yapsın onu kaale alırlarımı?

Hadi buyrun benimde darwin damarlarım kabardı.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Şubat 11, 2013, 09:33:01 ös
Yanıtla #117
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Sn Karahan eski alışkanlıklarından kurtulamamış anlaşılan.
Darwin'in orjinal mektubunun kaynağını yazmış ama Darwin'in Türkler hakkındaki söyledikleri ile ilgili eleştiren yazının kaynağını vermemiş.

Ben vereyim.
http://harunyahya.org/tr/Makaleler/8251/emperyalizmin-kaynagi-darwinizm

Diyelimki bu söylenenler doğru. Darwin Türkleri aşağıladı. Biz Darwin'e değil, bilime aşığız. Ortaya koyduğu teorisini ve bilimde açtığı çığırı (paradigma) görmemezlikten gelemeyiz ya.

Sn Karahan konuyu aldı başka bir yere götürdü.

Elbette alıntıladığı yazısının yanıtı var. Yanıt vereceğim.

Darwin'i ateistlikle suçlama.
Darwin'i masonlukla suçlama.
Darwin'i sarhoşlukla suçlama.
Darwin'i deccallıkla suçlama.

Harun Yahya'nın yapabildiği tek şey bu.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Şubat 11, 2013, 09:39:50 ös
Yanıtla #118
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

sn.asimov

Önyargı kötüdür adamın aklınıda gözünüde kör eder.
Karahan hakkındaki önyargını kırmaya uğraşmayacağım uğraşmışsın yazıya kaynağı nereden buldum diye ama yanılmışssın.
Bak dostum çok uğraştım bu sefer heleki böyle bir ön yargı ile bakılacağını düşündüğüm içinde özel olarak uğraştım ben oraya bakmadan yazı için bakınız alttaki verdiğim linktir inşallah buda o adnan hocaya ait değildir.
http://evrimcaliskanlari.org/blog/2009/03/darwin-turk-dusmani-ya-da-irkci-miydi/

Şans artık ne yapalım.Böyle önyargılı olmayın artık.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Şubat 11, 2013, 09:49:55 ös
Yanıtla #119
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Ben konuyu başka yere götürdüm evet başka tür bir bakış açısına neye aşık olduğunuz gerçek ve müsbet bilim ile alakalı hoş bir aşk çeşidi lakin o aşkı ortaya döken adamın beynine baktım bende bu mektup ve hakkımızda söylediği şeyler doğrumudur diyede sordum konuyu bir yere çektiğim ettiğim yok konu zaten darwin.

Darwin hakkında siz bildiklerinizi yazınız muhakkakki bilginiz ile boy ölçüşmeye aklım yetmez darwin konusunda yeltenmemde zaten.

Sn.Asimov dervişin sizin hakkınızdaki zikri ne ise fikride odur  bu darwin sizin için aşağı ve geri ırk tabiri kullanıyor siz şimdi o teoriyi en üst düzeydede anlayıp algılasanız en iyi makaleleride yazssanız siz darwine göre aşağı ırksınız,şimdi buna göre düşüncelerinizimi oluşturacaksınız yoksa yarabbi şükür deyip bilim önemlidir adam boşmu konuşmuş diyeceksiniz.

Ben ise karahan olarak fkri böyle olan dervişin zikrini almıyayım yanımda bile tutmam,Pek bana göre değil böyle fikri olan birine bilim adamı dahi olsa bu denli tapılmasına ve hoş görülmesinede benim aklım almıyor.


Not:Israrla söylüyorum yazdıklarımın harun yahya denilen zevatla alakası yoktur onu kaynak gösterecek durumda değilim fikren.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
3526 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 08, 2010, 12:20:58 öö
Gönderen: Isis
0 Yanıt
3001 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2011, 12:03:14 ös
Gönderen: ozkann
53 Yanıt
15671 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 07, 2012, 09:04:41 ös
Gönderen: Masor1976
27 Yanıt
11119 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 14, 2018, 11:00:12 öö
Gönderen: Novayst
0 Yanıt
2315 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 10:05:42 ös
Gönderen: asimov
0 Yanıt
3755 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 11:04:23 ös
Gönderen: asimov
1 Yanıt
2642 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 11:33:15 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
3820 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 23, 2013, 08:52:49 ös
Gönderen: asimov
1 Yanıt
2773 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 24, 2013, 07:23:29 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
1522 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 19, 2015, 12:11:30 öö
Gönderen: Risus