Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TAPINAK ŞÖVALYELERİ TARİKATI’NIN SONU GELİYOR - 1  (Okunma sayısı 12014 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 03, 2009, 04:32:55 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Tapınak Şövalyeleri, 13. yüzyılın sonlarına doğru Akdeniz’in doğusunda bir askeri birlik olarak katıldıkları çatışmaların çoğundan yenilgiyle çıkıyordu ama tarikatın Avrupa’daki politik ve mali gücü her gün biraz daha artıyordu. Örneğin o dönemde çok değerli bir ürün olan yünün gerek üretim gerekese ticareti, artık tümüyle Tapınakçıların eline geçmişti.

Fakat 14. yüzyıla girince işler değişti ve Tapınak Şövalyeleri Tarikatı yıkıldı. Kimileri bu olayı şöyle bir benzetmeye bağlar: “Yüksek bir dağa tırmanıp doruğa yaklaşmak üzereyken, o ana kadar hiçbir önemli sorun çıkmamış ve her aşama başarıyla geçilmişse; zafer sarhoşluğuna kapılıp önlem elden bırakılınca, tutunacak sağlam bir yer bulamayanlar aşağıya yuvarlanır. Düşüş, çıkıştan çok daha hızlı olur.”


1285 yılında Fransa tahtına çıkmış olan 4. Philippe,  (Güzel Filip), çok hırslı ve aşırı tutkulu bir adamdı. Bir yandan İngiltere ve Felemenk ile savaşırken, diğer yandan da ülkesinde bir türlü çözümleyemediği ekonomik sıkıntılar altında eziliyordu. Bunlarla baş edebilmek için tüm kaynaklarını kullanmış, yetmeyince Tapınakçılardan borç almak zorunda kalmıştı.

4. Philippe, borçlandığı bu örgütün kendi ülkesinde kendinden çok daha güçlü oluşundan hiç hoşlanmıyordu. Bunun için tarikata girmek dileğinde bulunmuş, kabul edilmeyince de çileden çıkmıştı. Tapınak Şövalyeleri ile bireysel bakımdan bir alıp veremeyeceği yoktu ama örgüte karşı hem kıskançlık hem hınç duyguları ile dolmuştu. Gerek mali gerekse ruhsal bakımdan rahata erebilmesinin tek çıkar yolu vardı: Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın ortadan kaldırılması.

Kudüs’ün Müslümanların elinden geri alınamayışı bir yana dursun, Doğu Akdeniz’deki tüm limanların, son alarak Akkâ’nın yitirilmesi üzerine Tapınak Şövalyelerinin bir süre için Kıbrıs’a taşındığını belirtmiştim. Önceleri, orasını bir üs olarak kullanıp yitirdikleri limanları yine ele geçirmek için hazırlık yapmayı öngörüyorlardı. Bu bağlamdaki umutlarının sönmesi ise pek uzun sürmedi. Çünkü Avrupa’da ne kralların ve diğer soyluların ne de papanın artık Müslümanlar ile uğraşacak hali kalmıştı. Sorun sadece para olsa, lâfı bile edilmezdi. Tapınakçılar nasıl olsa gerekli finansmanı sağlardı. Hatta öylesi işlerine bile gelirdi. Fakat politik ve ruhanî destek olmazsa bu iş yürümezdi.

Tapınak Şövalyelerine göre; gerek krallar gerekse Kilise bambaşka tellerden çalıyor, yanlış yapıyorlardı. Onlar öyle düşünüyordu ama Katolik Kilisesi’nin 1274 yılında Lyon’daki konsey toplantısında, artık Tapınak Şövaılyelerinin sıkı bir denetim altına alınmasına yönelen bir eğilim belirmiş olduğunu da göz ardı etmekteydiler. O toplantıda Tapınakçılar ile Hastanecilerin tek bir tarikat çatısı altında birleştirilmesi önerilmişti. Gerçi o tarihte buna pek sıcak bakılmamıştı ama Kudüs bir daha geri gelmemek üzere yitirilip bu tarikatların ikisi birden Kıbrıs’a yerleşince, Papa 4. Nicholas konuyu yine gündeme getirdi. Tapınakçıların bu projeye şiddetle karşı çıktığına, Hastanecilerin de hiç hoşlanmadığına daha önce değinmiştim.

Nitekim, kısa bir süre sonra Hastaneciler Kıbrıs’ı terk edip Rodos’a geçti. Belki bunun gerekçesinin “Tapınak Şövalyeleri ile bir arada bulunmamak” olduğunu söylemek biraz abartı sayılır ama bunun da etkisinin olduğu yadsınamaz. Gerçi Tapınak Şövalyelerinin Hastaneciler ile bir alıp veremeyeceği yoktu. Hatta Hastaneciler onların yönetimi altına girse bunu hoşnutlukla karşılayabilirlerdi. Kim bilir, o zaman belki de günümüzdeki gibi “özel hastane” uygulamasını bile ortaya çıkarır, bir de bundan para kazanırlardı. Fakat kendilerini hiçbir zaman onlarla eş düzeyde tutmaya yanaşmamışlardı. Burunları büyümüştü.

Hastaneciler Rodos’ta da uzun boylu kalmayıp Malta’ya göçtü. O sıralarda Tapınak Şövalyeleri bir yönetim sorunuyla karşı karşıyaydı. Tüm tarihçeleri boyunca ilk kez başlarında bir büyük üstat yoktu. Her ne kadar iyi örgütlenmiş olursa olsun, daha önce de değinmiş olduğum üzere bu tarikat aslında bir “tek adam gösterisi” tarzında yürüyordu. Son büyük üstat Akkâ’da ölünce, âdeta sudan çıkmış balığa dönmüş, ne yapacaklarını şaşırmışlardı.

1293 yılında bir büyük üstat seçebildiler. Yeni büyük üstat Jacques de Molay yetkiyi ele alır almaz bundan böyle Kıbrıs’ta kalmanın hiçbir işe yaramayacağını düşündü. Bu adayı elde tutmanın maliyeti hayli yüksekti. Tarikatın merkezinin Fransa’nın güneyindeki Languedoc bölgesine taşınmasına karar verdi.

Bu kararının tarikatın son büyük üstadı olmasına yol açacağını nereden bilsin!


Buraya bir Languedoc haritası yerleştirmeyi yayarlı buluyorum. Burasının nerede olduğu bence iyi bilinmeli. Haritanın doğudaki bitim noktasında Marsilya var. Güneyi Pireneler ve İber Yarımadası’nın Katalonya bölgesi. Bir şeyi daha bilmeliyiz: O tarihlerde Languedoc Fransa Krallığı'nın sınırları dışında kalıyor. Burada bağımsız prensliklerin egemenliği sürmekte.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 03, 2009, 11:24:44 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Daha önce forumdan edindiğim bilgilere göre, Jacques de Molay'ın ölümü üzerine bir kısım şövalye  İspanya'ya Operatif Mason gibi görünerek sığınmış ve bir süre sonra afaroz olmak ve takipten çekindikleri için hürmason olmaya karar vermişler ve faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

Bir soru sormak gerekirse, Masonluğun ne kadar (ritüel ve ritlerde)   Tapınakçılardan etkilendiği veya Tapınakçıların ne derecede Masonluğun içinde eridikleridir?

Saygılarımla,


Aralık 04, 2009, 12:58:54 öö
Yanıtla #2
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 100

Tapinak Sövalyelerinin Kibris üzerinden Fransa'ya geri dönüslerinden hemen evvel 1300 ve 1301'de Ilhanlilar'la (Mogollar) yaptiklari pakt, Memlüklülere karsi güc birlestirme istegi ve girismis olduklari savas planlarini cok ilginc bulmusumdur. Genelde Tapinakcilarla ilgili arastirmalarda es gecilir bu dönem. Oysa Katolik kilisesi nezninde seytanla is birligine denk gelmis bu ayaga kaldirilmaya calisilan ortaklik  Tapinakcilara ileride cok pahaliya mal olmustur. Hala o dönemde yeni Sii Islam anlayisina girmis olan Mogollardan (ve öncesinde Hashasiler'den) fazla etkilenip, Katolikler gözünde dinden ciktiklari suclarmalarinin varligi hepimizin malumu...

(not:1260-1280 döneminde de yine hem Hospitaller hem Tapinakcilar Memlük Baybars ve Mogol Savaslari arasinda bir o yana bir bu yana gidip sürekli saf degistirmislerdir)


Aralık 04, 2009, 09:52:44 öö
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Mâbed Şövalyelerinin Geçici Sonları


Mâbed,ticâret ve bankerlik faaliyetleri sâyesinde gitgide zenginleşen Mâbed Şövalyeleri'nin halkın dilinde Hazret-i Süleymân'ın hazînelerinden daha da zengin olduğu söylenen hazînelerinin muhâfaza edildiği esrârengiz bir yerdi. Bu durum halkın hayâl gücünü olağanüstü tahrik ettiği gibi İngiltere ile savaştan yeni çıkmış olan Fransa'nın Mâbed Şövalyeleri'nden almış olduğu borcun faizlerini ödeyemeyecek durumda olan Fransa'nın üst düzey yetkililerini de rahatsız etmekte ve hırslarını kamçılamaktaydı.


Hazîne Nâzırı Enguerrand de Marigny ile Mühr-i Sultânî Muhâfızı (Le Garde de Sceau) yâni Adâlet Nâzırı Guillaume de Nogaret Fransa'nın çâresiz kıralı Yakışıklı Filip'i (Philippe le Bel'i) Mâbed'in efsânevî hazînesine elkonulması için iknâ etmeğe çalışırlar. Onlara göre, Fransa'nın içinde bulunduğu bu ekonomik krizi aşması için Mâbed Şövalyeleri'nin hazînesini ele geçirmekten başka hiçbir çıkar yolu yoktur.


Üstelik, 1302 yılında Flandre'a karşı girişilen savaşta Fransa'nın yenik düşmesi ülkede daha da büyük ekonomik ve sosyal sıkıntılara yol açmış bulunuyordu. Kralın parayı dilediği gibi devalüe etmesi de 1306 yılında Yahudileri sürüp mülklerine el koyması da hazîneye bir ferahlık kazandıramamıştı.


Guillaume de Nogaret ile Enguerrand de Marigny'nin Mâbed Şövalyeleri'nin mal varlığına el konulmasına dair bu meş'um projesi Yakışıklı Filip'in işine gelmekle beraber kral böyle bir operasyonun doğuracağı hukûkî sorunların aşılmasının çok zor olacağından endîşe ettiği için nihaî kararı vermekte tereddüt etmekteydi. Papalık makāmının tasdik ve tescîl etmiş olduğu ve o zamana kadar da Hıristiyanlığa büyük hizmetlerde bulunmuş, tek bir olumsuz davranış ve tutumu tesbit edilmemiş olan dinî-askerî bir tarîkatın mal varlığına el koymak hiç de kolay bir işmiş gibi gözükmüyordu. Kralın nâzırları böyle bir operasyonun stratejisinin: 1) önce bu tarîkat hakkında Papa'yı tarîkatı lağvetmeğe mecbur bırakacak bir iftirâ uydurmağa, ve 2) daha sonra da Papa ile oturup anlaşmağa dayanması gerektiği husûsunda kıralı iknâ ettiler. Fakat Papa'nın da böyle bir komploya ancak, Fransa'nın, Mâbed Şövalyeleri'ne atılacak olan iftirânın Vatikan tarafından resmîleştirilmesini sağlamaya yönelik tatminkâr tâvizler vermesi hâlinde sıcak bakabileceği tahmin edilmekteydi.


Yakışıklı Filip ise 1306 yılında yapmış olduğu devalüasyonda ayaklanan halkın öfkesinden kurtulmak ve hayatını güven altına almak için uzun süre Mâbed'e sığınmış olduğunu da unutamıyordu.


Bununla beraber kral, nâzırlarının ısrarlarına dayanamadı ve 13 Ekim 1307 günü olağanüstü gizli tutulan ve bütün Fransa'da uygulanan bir operasyonla Mâbed Şövalyeleri'ne ait üç bin askerî tımar merkezinde ele geçirilen bütün şövalyeler tutuklandılar. Fransız Akademisi üyelerinden Antoine de Levis-Mirepoix'nın da dediği gibi bu "geçmiş zamanların en olağanüstü polis operasyonu" idi. Bu operasyonun gerçekten de olağanüstü bir titizlikle hazırlanıp yürütülmüş olduğunu kabûl etmek gerekir. Operasyonun gizliliği ise Fransa'da bütün nâhiye merkezleri hâkimlerine 14 Eylûl 1307 günü gönderilmiş ama ancak 13 Ekim 1307 günü açılması gerektiği bildirilmiş olan mektuplarla sağlanmış bulunmaktaydı. Mektupta Mâbed Şövalyeleri'nin hepsinin tutuklanması, tarîkatın bütün mal varlığına el konulması ve şövalyelerin Kilise'nin adâletine (yâni Engizisyon Mahkemesine) teslim edilinceye kadar da hapis altında tutulmaları emri vardı.


14 Ekim 1307 günü Paris'de yayınlanan krallık bildirisi Mâbed Şövalyeleri'ni: 1) dinden çıkmış olmakla, 2) İsâ'nın şahsına hakāret etmekle, 3) rezil âyinler düzenlemekle, 4) homoseksüellikle, ve nihâyet 5) Baphomet2 ismini verdikleri bir puta tapmakla suçlamaktaydı. Bu ağır suçlamalar karşısında Papa'ya da tarîkatı lâğvetmekten başka bir seçenek kalmıyordu.


Mâbed Şövalyeleri'nin tutuklanmalarından sonra halk arasında oluşan efsânelere bakılacak olursa, Louvre Sarayı'ndaki gizli ajanları tarîkatın Üstâd-ı Âzamı Jacques de Molay'e bu tutuklanmaları üç gün öncesinden bildirmişlerdi. Bu ise, Jacques de Molay'e: 1) tarîkatın dillere destan hazînesini bilinmeyen bir yere gizlice nakletmek ve 2) şövalyelerden Paris'de bulunanlardan bir bölümünü de İngiltere'ye ve Orta Avrupa'ya kaçırmak için gerekli tedbirleri alması için yeterince zaman bırakmıştı.


Kral Yakışıklı Filip bu operasyon sonunda umduğunu bulamamış; Fransa'yı kalkındıracağını ümid ettiği hazîneye erişememiş; olsa olsa devletin Mâbed Şövalyeleri'ne olan borcunun sıfırlanmasını sağlamıştı, o kadar!


Bugün bile bulunsa Fransa'yı Dünyâ'nın en zengin devleti hâline getireceğine inanılan Mâbed Şövalyeleri'nin hazînesinin araştırılması için düzenli olarak her yıl örtülü ödenekten bir mikdar paranın ayrıldığı, bir zamanlar, Fransa'da dedikodu konusu edilmiştir.


Papa V. Clément 22 Kasım 1307 târihinde Hıristiyan âlemin bütün prenslerine hükümranlıkları altındaki topraklarda bulunan bütün Mâbed Şövalyeleri'nin tutuklanmalarını emreden "Pastoralis Preeminentiae" başlıklı bir tebliğ yayınladı.


Şövalyelerin büyük bir kısmı sorgulamalarında tâbî oldukları ve çoğu kere ölümleriyle sonuçlanan işkenceler esnâsında bu aşağılayıcı suçlamaları reddetmişler ve bu komplonun mîmarlarını lânetleyerek şerefleriyle ölmüşlerdir. Diğer bir kısmı ise işkencelere diğerleri kadar katlanamadıklarından ve sonlarını çabuklaştıracağı inancıyla suçlamaları kabûl ederek îdam edilmişlerdir.


V. Clément Mâbed Şövalyeleri Tarîkatı'nın kapatılmış olduğunu resmen ancak 2 Mayıs 1312 günlü "Vox in Excelso" başlıklı teğliğiyle ilân edebildi. Ancak bu tebliğin ilgi çekici olan yanı şudur ki Papa'nın bu tebliğinde Mâbed Şövalyeleri'ni suçlayan tek bir kelime bulunmamakta ve, bahâne olarak yalnızca, tarîkatın kapatılması kararının "Kilise'nin hayrına olduğu için..." verilmiş olduğundan söz konusu edilmektedir.


2 Mayıs 1312 günlü "Ad Providam" başlıklı tebliğinde ise Papa, şövalyelerin bütün mallarının Kudüs'denberi bu tarîkatın rakîbi ve açık düşmanı olan Hospitalier (Misâfirperver Şövalyeler) Tarîkatı'na devredilmesine hükmetmektedir. Yakışıklı Filip bu yönden de avucunu yalamak zorunda bırakılmıştır.


Kral, Mâbed Şövalyeleri'nin son Üstâd-ı Âzam'ı Jacques de Molay (1243-1314) ile yardımcıları: Hugues de Pairaud, Geoffroy de Charnay ve Geoffroy de Gonville'i 18 Mart 1314 günü son kez Notre Dame katedralinin ana kapısının önüde kurulan mahkemeye çıkarttırdı. Hâkimlerin arasında Nogaret'nin yeri boştu; zirâ bir yıl önce ölüp gitmişti. Mahkeme heyeti tarîkatın bu dört ileri gelenini de ömür boyu hapse mahkûm etti.


Bunun üzerine Jacques de Molay ile Geoffroy de Charnay ayağa kalkarak mahkemeyi izleyenlerin önünde: 1) kararın adâletsiz olduğunu, 2) kendilerine yükletilmek istenen suçları aslā işlememiş olduklarını, 3) bunun kral Yakışıklı Filip'in, Enguerrand de Marigny'nin, Guillaume de Nogaret'nin ve Papa V. Clément'ın iftirâsı olduğunu cesâretle haykırdılar. Bunun üzerine mahkeme heyeti kararını değiştirerek Jacques de Molay ile Geoffroy de Charnay'in yakılarak îdam edilmelerine karar verdi.


Her iki mahkûm, o akşam, Seine nehrindeki La Cité adasının Louvre Sarayı önündeki en uç noktasında yakıldılar. Efsâne, her ikisinin de soğukkanlılıkla bu azâba göğüs germiş olduklarını; Üstâd-ı Âzam Jacques de Molay'in ise, odunlar ateşlenirken, Louvre Sarayı'nın penceresinden olayı seyreden Yakışıklı Filip'e: "Filip! Seni, Papa'yı ve Marigny'yi bir yıla kalmadan Âhiret'de Cehennem'e ben uğurlayacağım" diye haykırmış olduğunu bildirmektedir.


Gerçekten de bir ay sonra Papa V. Clément 19'u 20 Nisan'a bağlayan gece, ve Filip de aynı yılın 29 Kasım günü öldüler. Jacques de Molay'in kehâneti de böylece gerçekleşmiş oldu. Ama efsâne bu sonucun, daha çok, Kral'ın ve Papa'nın oda hizmetçileri ile bu zevâtın geceleyin odalarını aydınlatın mumları satanların ortak komplosunun eseri olduğunu fısıldamaktadır. Bu hizmetkârlar ile mumcuların Mâbed Şövalyeleri'ne sâdık kimseler olduğu ve mumların parafinine de düzenli olarak arsenik karıştırılmak sûretiyle bu sonucun elde edilmiş olduğu yaygın bir rivâyettir.


Enguerrand de Marigny ise 29 yıl kırallık etmiş olan Yakışıklı Filip'den sonra yerine geçen X. Louis'nin iki yıllık krallığı esnâsında 30 Nisan 1315'de asılarak îdam edilmiştir. Böylece Jacques de Molay'in kehâneti tamamlanmış olmaktaydı ama acaba Mâbed Şövalyeleri intikamlarını kendilerini tatmin edici bir biçimde alabilmişler miydi?
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Aralık 04, 2009, 05:05:54 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu konuya üç adet katılım var.

1- Sayın Dogudan: Aceleye ne gerek! Henüz Jacquaes de Molay'ın ölümü aşamasına gelmedik. Ancak bu arada bir yanlışlığı düzeltelim. Tapınak Şövalyeleri mason olmaya karar veremez. O apayrı bir meslek kuruluşudur. Ancak kendi işlerinde masonları kullanmışlardır.   Tarikat ortadan kalktıktan sonra bile mason localarına sığınmaları söz konusu değildir çünkü 14. yüzyıl başı kabul edilmiş masonlar için pek erkendir. Bununla birlikte, Tapınak Şövalyelerinden kimilerinin bir süre için saklandığından da söz edilir. Belki işte ancak o dönemden sıonra içlerinden kimileri kabul edilmiş mason olarak bir yerlerde mason localarına katılmış olabilir. Ancak bunların hepsi benim anlatımlarımın bu aşamasının değil sonrasının olası olayları.

Masonluğun Tapınak Şövalyelerinden ne denli etkilendiği ya da esinlediği konusunu ayrıca Masonluk'taki Ritler başlığı altında özetle anlatmıştım. Bir de Tapınak Şövalyeleri ile bağlantılı tarihsel anlatımları bitirdikten sonra  "Zincirin Diğer Halkaları" bölümünde Masonluk ile benzerliği olan kuruluşlar bağlamında Çağdaş Tapınakçıları anlatacağım. Asıl etki ve esinlenme orada görülür. Bunlar bu başlığın konusu kapsamına girmiyor.

2-  Sayın Amerbach: Ben Tapınak Şövalyeleri'nin Moğollar ile yaptığı pakt konusunu bilmiyorum. Benim birikimimde yok. Kim bilir belki de tarihsel bakımdan çok bir ayrıntı oludğu izçin ben de es geçmiş olabilirim.  Şövalyealere yöneltilmiş suçlamala ise daha sonraki bir aşamada geleceğim.

3-  Sayın Karahan: Bir yerden alıntıyı buraya aktarmış.  (Tarihi bakımından eskice bir kaynak olsa gerek.) Bu, benim yazdıklarım ile olun aktardıkları arasındaüki dil farklılığından bile belli.  Bu terimleri iyi bilmeyen okuyucuların şaşkınlık içinde oldukları  görüyor gibiyim: Birisi Tapınak Şövalyeleri'nden ve onun büyük üstadından söz ediyor, diğeri Mâbed Şövalyeleri ve onun üstad-ı âzamından. Bunlar aynı şey mi yoksa ayrı ayrı mı? 

Beri yanda yine aynı durumla karşılaşıyoruz. Benim açtığım başlıkta ben daha o aşamaya gelmedim. Şu halde Sayın Karahan'dan şunu rica etmeliyim. Ya benim yazdıklarımın kapsamıyla bağlantılı bir şey yazmalı; eksiğim varsa tamamlamalı, yanlışım varsa düzeltmeli ya da anlatımın o aşamasına gelmemi beklemeli. Aynı konuyu başka sözcük ve anlatımlarla kendi başına aktarmak isteyene bir şey diyemem elbette ancak şimdi ben o aşamaya gelince kimi anlatımlar örtüşecek, kimilerinin arasında çelişkiler doğacak. Doğrusu ben Sayın karahan'ın aktarımına dönmeyeceğim; özür dilerim.

 

   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 04, 2009, 05:17:38 ös
Yanıtla #5
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam

Yukarıda belirttiğin şey aslında aynı şeyler.Tapınak şovalyeleri bir dönem mescidi aksaya yerleştirilmişler yani süleyman mabedinin olduğu yere.Mabed şövalyeleri adını almaları süleyman mabedinden geliyor.

Yazınızın sonundaki 1 ibaresinin farkında olmamışım kusura bakmayın.O yazıyıda destekler maiyetinde aktardım.Yazınızın sonunu beklemekte fayda var sanırım.Şunuda belirtmemde fayda var kendi adıma başta şahsınız olmak üzere konuları keyfle okuyorum ve okuduğum şeyleride araştırmam gerekiyor.

Asla sizde dahil hiç bir arkadaşımın bu tarz yazılarında eksiğimi var ,hatasımı var nerden dalsam gibi bir düşünceye sahip değilim.Ama ben tarz olarak bana aktarılan bilgiyi genelde aynı hat üzerinden bakmayı sevmiyorum bir başkasının anlatımı ilede çek etmek bir başka pencereden nasıl görülüyor anlama taraftarıyız.

Bir millet kavramını aynı anda bir komüniste yada faşiste sorsanız nedir diye 2 farklı anlatım sunarlar.

Benimde yaptığım odur konunuzu sulandırmak değildir niyetim.

Saygılar.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Aralık 04, 2009, 07:04:17 ös
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Karahan'ın deyişi üzerine şunu belirtmek isterim.

Sırf eleştirmiş olmak için eleştirmek sadece bunu yapan kişinin kendi ayıbını ortaya koyar. Ancak bir eksikliği gidermek, bir yanlışlığı düzeltmek tarzında yapılan elmeştiri hem yararlı hem gereklidir. Sayın Karahan'ın yazdıklarında bir eleştiri yoktu zaten; dolayısıyla konu eleştiri değil. Konu şu:

Ben ortaya yepyeni ve özgün bir başlık getirmişim. Bu bağlamda birteakım anlatımlarda bulunmuşum.  Bunun üzerine yapılacak katkılar da bu bağlamda kalmalı.

Üstelik bu sadece benim yazılarım için değil, tümü için geçerli. Yoksa konuyu saptırıyoruz. Bakın, iştke ben de sırf bu açaklamam nedeniyle saptırmış oldum.

Konu başlığı "Tapınak Şövalyeleri Tarikatının Sonu Geliyor". Bölüm: 1.

Sonrasına yarın devam edeceğim.

Sevgiler.   


Ba
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
5644 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2009, 07:47:38 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3427 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2009, 07:51:58 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3332 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 12, 2009, 07:40:00 öö
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
4756 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 13, 2009, 04:57:14 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2919 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 14, 2009, 08:28:16 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3341 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 05, 2009, 09:58:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2625 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 06, 2009, 07:34:42 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3371 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 07, 2009, 03:31:07 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5451 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 09, 2009, 10:57:42 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
8271 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 16, 2009, 09:53:03 öö
Gönderen: ADAM