Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Türkiye'de Yahudi Lobiciliği  (Okunma sayısı 31291 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 15, 2009, 07:03:57 ös
Yanıtla #30
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Dino,

İç içe geçmiş ve iki farklı yöne bakan üçgenlerin çok eski bir sembol olduğu doğrudur. Fakat bu sembolün Türkler tarafından kullanımının Yahudiler tarafından kullanıldığı kadar eski olduğu söylemi doğru değildir. 6 köşeli yıldızın sizin de söylediğiniz gibi "dişi-erkek" göndermesi olduğu bir iddiadır. Fakat Dünya'dan Tanrı'ya, Tanrı'dan da Dünya'ya aktarılmakta olan iradelerin sembolü olma ihtimali gibi daha başka ihtimaller de var. Yine evrenin 6 günde yaratılışı da olabilir diyenler mevcut. Kesin bir tanım yok.

Şimdi sözleriniz daha çok tarihten çıkıp "pseudohistory"e giriyor. Mesela Mu ve Atlantis diyorsunuz. James Churchward bu fikrin babasıdır. James Churchward'un yaptığı haritalara göre Mu'nun büyüklüğü aşikar. Peki bu kadar büyük alana sahip olan Mu'ya dair ne kadar bilimsel kanıt var? Ne kadar ispat var? Naacal tabletleri diyorlar, bu tabletler nerededir? Gören, fotoğrafını çeken, okuyan var mı? Mu'dan günümüze kalan bir çanak, çömlek, silah, araç, gereç, dokuma var da onun üzerinde mi görülmüş bu semboller? Hayır.

Alın Mu tableti olduğu James Churchward tarafından iddia edilen, Naacal (!) tableti;



Adam bir de altına, tablette anlatılan şeyi yazmış. Ne var bu tablette? Anladığımıza göre bu semboller birer ideogram. Sormazlar mı peki adama sen ideogramlarla nasıl olup da fonogramlardan alabileceğin o özel isimleri (Moses, Hatshepsut, Sinai) yazabiliyorsun diye? Sorarlar, sordular da. Bu konular araştırıldı. Bir tane Mu'yla ilgili delil çıktı mı? Hayır. Zamanla ortaya başka başka şeyler çıktı, mesela Yona Guni gibi. Hemen Mu'ya bağlamaya başladılar. Yahu ortada James Churchward bu iddiayı atana kadar "Mu" diye bir isim yoktu.

Mu tabletleriymiş. Nereden buldun? Hindistan'da Naacal dilini konuşabilen sadece üç kişi vardı, onlardan öğrendim. Nerede bu kişiler? Hindistan'da. Neden sana öğrettiler? Kaşım gözüm güzel diye. Bir tane somut delil de mi vermediler sana? Bir tane kemer, kuşak, bilezik vs.? Yok. bu kadar oryantalizmin, egzotikliğin ekmeğini yemek üzere yapılmış başka bir şey görmedim ben.

Carl Sagan'ın "Garajımdaki Ejderha" diye bir hikayesi vardı. Bence herkes okumalı. Şu anda üzerinde gerçek birer kanıt yok diye Mu ya da bu tarz uygarlıklar hiç yoktu demem. Bu da bilimselliğe ters düşer. Ama hakkında bir kanıt bulunmayan bir uygarlık ile hiç var olmamış bir uygarlık arasında ne fark var?

Gelelim Yahudiler'den önce Türklerce kullanılan Davud Yıldızı'na... Öncelikle Dünya Musevileri'nin yarısından çoğunun Hazar Türkleri'nin soyundan geldiğine dair Allah aşkına birisi bana bir tane antropolojik, linguistik kanıt sunsun. Kim saymış bu kadar adamı? Kim yapmış bu çalışmayı? Ne kadar denek üzerinde yapmış? Deneğin sabit ve değişkenleri neler olarak tutulmuş? Allah rızası için elinde bu hususa dair raporun bir nüshası, fotokopisi, bu raporun sonucunun bir suretini barındıran bir kitap bulunan varsa tarayıp koysun bir yerlere.

Hemen herkes Hazar Kağanlığı'nın reayasının çoğunun Musevi olmadığını biliyor konuyu araştıran. Museviliğin Hazar hükümdar soyu tarafından daha çok tutulduğu da bilinen bir şey. Hazarlar'ın nüfusu ne kadardı? Pax Khazaria içerisinde yaşayan Türkik kabilelerin nüfusları ne kadardı? Bunların ne kadarı Musevi idi? Madem bu "sarışın mavi gözlü" Museviler Türk'tü de, neden günümüz Yiddish'inde adam gibi bir Türk etkisi yoktur? Gramerinde yok diyelim, neden kelimelerinde yoktur? Bu kadar mı zavallı bir dil ve kültür Türkçe ile Türk kültürü? Oysa bilakis, nüfus dezavantajına rağmen Türkçe kısa sürede Sogdiyana, Transkafkasya, Kafkasya, Anadolu gibi zor bölgelere adaptasyonu rahatça gerçekleştirebilen bir dil. Yabancılar bu duruma Turkification derler. Gerçekten de tarihin seyrini değiştiren bir olaydır. Türkiye Türkleri'nin genetik yapısı ile Orta Asya'dakilerin genetik yapısı çok farklıdır örneğin. Çünkü Türklük, 1000 küsür yıldan beri daha çok linguistik ve kültürel bir olgudur.

Mühr-ü Süleyman Teke, Candaroğlu ve Karamanoğlu bayraklarında özellikle çok göze çarpar ve Türkler tarafından kullanımı da fazladır doğru. Hatta özellikle Selçuklu'nun ilk zamanlarında kullanılan isimler de dikkat çekicidir. İsrail, Mikail, Yakup sık sık rastlanan Selçuklu isimleri. Biraz daha gidelim, Manas Destanı'nda Manas'ın babasının adı da Cakıp (Yakup). Ve hatta belki de Manas'ın adı da Yahudice "Manasse"den geliyordur. Çünkü eski Türkler'de yanılmıyorsam isimler "m" harfiyle başlamazlardı.

Peki esas soru; Yahudilerin Türkler'e olan etkisi mi bu yoksa Türkler'den mi Yahudiler'e geçmiş? Şüphesiz ki Yahudiler'in Türkler'e olan etkisidir. O halde, esas kendilerini bulmaları Hazar çevresine, Sogdiyana'ya yerleşmekle olan Oğuzlar'ın Yahudiler'le olan etkileşimleri sonucu bu sembolleri alması saçma olacak bir şey mi? Bence hayır.

Tersten bakalım. Türkçe konuşan halklardan Oğuz Türkçesi konuşan bir grup (Oğuzlar diyelim kısaca), belirli politik sebeplerden batıya doğru göç eder. Burada esasen Türk Devleti'nin (Göktürk) batı kanadına bağlı bir yarı serbest devlet olan Hazarlar'la da iletişim içerisinde olurlar. Sık sık Kafkaslar, Karadeniz kıyıları, Hazar'ın güneyi gibi bölgelere doğru hareketlenmeler olur. Bu sırada Hazarlar'ın koruması altında Yahudiler'e de esasen kendi işaretleri olan "Magen David"i empoze ederler. Bu Yahudiler de "aa ne güzel sembolmüş, tam da David'in Saul'le olan mücadelesinde kullanmamıza uygun" derler. Sonra bu Yahudiler göç ederler. İspanya'ya kadar giderler. Oradaki Sephardim'e de "bakın bizde böyle bir sembol var, Türkler'den öğrendik, gelin kullanalım" derler. Sefarad Yahudileri de bunu çok beğenir. Yahudi dediysem bakmayın, tabi ki bu Yahudiler aslında sarışın-mavi gözlü, aryan ırkı Türkler'dir. Öbür türlüsü olabilir miydi?

Binbir gece masallarını bir kenara bırakmak gerekirse sizin dediğiniz Anadolu'nun Türkleştirilmesi sırasında kullanılan o bayraklardan önce, M.S. 3. yüzyıla ait bazı Yahudi mezarlarında bile Magen David bulunur. Bu durumda M.S. 2. yüzyıla ait bir Türk yazılıtaşında bu sembolün resmini görmedikçe bu teoriye katılmam mümkün değil. Yine Anadolu demişsiniz, ben Anadolu'da da Hıristiyanlık öncesi bir Magen David görmedim. Hele Hititler zamanından kalma falan hiç görmedim. Olsaydı muhtemelen Ekrem Akurgal'ın eserlerinde karşılaşırdım.

İsrail Bayrağı'nın mavi çizgileri tallitten geliyor diye biliyorum. Bir de mavi renk aslında pek çok kültürde soyluluk ve ilahi bir işaret olarak kabul görür. Fakat yanılıyor olabilirim ama bazı Bektaşiler arasında Mavi pek sevilen bir renk değildir. Yezid'in rengi denildiğini duymuşluğum var. Fakat çok kapsamlı araştırmadım o yüzden bu sadece bir "acaba" olarak kalsın aklınızda.

Geçtiğimiz yaz Hacıbektaş'taydım. Sadece Aslanlı Çeşme'de değil pek çok yerinde görüyorsunuz bu sembolü dergahta. Mesela benim çektiğim bir tanesinin resmini koyayım;



Dediğiniz gibi Türkler tarafından da çok benimsenmiş bir sembol. Ancak köken olarak Türklere ait olduğu konusunda net bir bilgi yok. 13. Kabile de bilimsel bir kitap değildi kanımca. Tamamını okumamıştım gerçi ama önce fikir oluşturup ondan sonra bilgi arayan bir kişinin kitabı gibiydi.

Bu aralar finallerle boğuşuyorum o yüzden çok yazamıyorum foruma. O yüzden cevaplarım gecikirse kusuruma bakmayınız. Bu vesileyle sayın Karahan'a da hoşgeldiniz demek istiyorum. Okuduğum kadarıyla kendisiyle de çok fikir ayrılıklarımız var, malesef zamansızlıktan yazamıyorum. Ancak üslup açısından kendisini takdir etmek istediğimi belirtirim.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Mayıs 15, 2009, 07:08:10 ös Gönderen: Veritas »
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Mayıs 15, 2009, 07:14:59 ös
Yanıtla #31
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Hoşbulduk sayın veritas.Fikir ayrılığımızın olmasına sevindim buda merak ettiğim ve soracağım sorulara daha fazla yanıtlar bulacağım anlamına geliyor."ANTİK MISIR SIRLARI isimli kitabı ve hemde bahsettiğiniz kısmı okurken kısa bir ara verdiğimde okudum yazınızı buda güzel bir tesadüf oldu sanırım.Görüşmek üzere
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mayıs 16, 2009, 02:43:00 öö
Yanıtla #32
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Osmanlıda Hükümdarlık geleneği babadan oğula geçiyor bu sistem Devletin diğere kademelerinde görülmez.Özellikle Yahudilerin İspanyadan sürüldükten sonraki dönemlerinde devlet işleyişine devşirme yada dönme dediğimiz insanların hakim oldukları görülmektedir.Bu sisteme dışarıdan bakıldığında aslında devleti kimin yönettiği gibi bir soruyuda ortaya çıkarıyor bir başka mantıkta bu soruyu şu an bile sormaktayız değilmi.Dolayısı ile o dönem Hangi kurumda hangi dönme yada devşirme etkili ise onun lobiciliğininde olması kaçınılmaz sanırım.Peki padişah bu duruma nasıl bakmıştır aslında en güzel soru da bu olmalı.Yani sadrazamı Ermeni dönmesi ,Hariciye Yahudi dönmesi,Serdarı azamı Rum dönmesi olsun hepside güçlü olmak için kendi lobilerini yapsın padişah olaya nasıl bakmış ve nasıl tavır almıştır bu soru önemli.Neden çünkü osmanlıda devşirmelerden sonraki dönemde Çöküş hızlanmıştır.Sevgili İsis güzel bir pencere açtın olaya teşekkürler.


Simdi bu yazida bazi ciddi bilgi eksiklikleri var. Bir defa Osmanli'da devsirme kurumuna sizin iddia ettiginizin aksine Yahudi ailelerinin cocuklari alinmamaktaydi. Ilber Ortayli bu durumun tezahurunun Osmanli'da Yahudi aleyhtarligi yani modern adiyla anti-semitizm oldugu icin degil, Yahudilerin bir sehir toplumu olmasindan kaynaklandigini soyluyor. Cunku sehirlilerin gozu daha aciktir ve her turlu akima muntesip olabilir ve sehirli zaten belli bir egitimden gectigi icin Enderun terbiyesini kosulsuz adapte edecek teslimiyete sahip olmayabilir. Diyorsunuz ki devlet isleyisine donmeler veya devsirmeler hakimdi. Bu arguman da oldukca yanlis. Devsirmeler sadece gayr-i Muslim ve Turk olmayan cocuklardan degil ayni zamanda Musluman ve Turk ailelerin cocuklarindan da teskildi. Mesela Hristiyan olan  Karamanli Turkleri, hatta Balkanlarda ve Anadolunun bir cok  Musluman koylerindeki alinan cocuklarin devsirme kurumuna alindigi bilinmektedir.  Bizzat fakir koylulerin devsirme emin'ine gelerek cocuklarini devsirme kurumuna almalari icin dil doktukleri vakidir. Cunku kendileri cocuklarina bir gelecek sunamayacaklarini bildiklerinden ve Saray terbiyesiyle yetismesini istediklerindendir ki devsirme kurumuna cocugunu sokmak isteyen binlerce aileler olmustur. Her devsirme cocuk tabiki koylu degildi. Cok asil ailelerin cocuklari da ikna edilerek ornegin Bizans'in asillerinden veya Isfandiyaroglu, Mihaloglu gibi hanedan soyundan gelen ailelerin cocuklarindan devsirme kurumuna cocuk alinmistir. Ustelik devsirilen cocuklarin arasindan ince elenmis sik dokunmuslari diger bir deyisle siki bir sinavdan gecirilen sadece secilmis veya buraya girmeyi gercekten  hak eden dahilerin Enderun Muessesine alindigini Halil Inacik Hoca soyluyor. Geri kalanlarin cogu Yeniceri ocaklarina gonderilmekteydi. Yani butun devsirmelerin en iyi yerlerde makam tuttugu ile olan teziniz de bu meyanda daha fazla delile ihtiyac duyuyor.. Nasil ki ordu icinde cumhurbaskani , genel kurmay baskanliga kadar yukselen askerler olduysa da albaylik mertebesine yukselemeden emekli olan askerler de vardir. Ayni sekilde bu devsirme cocuklarinin arasindan yeniceri olarak kalan ve hatta muharabe meydaninda hayatini kaybeden devsirmeler oldugu gibi, Enderun'un koklu egitiminden gecerek sancak beyligine yukselmis devsirmeler de olmustur. Ki bu cocuklar 9-10 yaslarinda alindigi icin isterse aileleri Rum, Hristiyan, Ermeni olsun, o yaslarda tabii olarak muhakemeleri gelismedigi icin egitmenleri neyi ogretirse o yonde yetismektedir. Mesela Sokullu Mehmet Pasha'nin ailesi bir ruhbandi ama kendisi cok samimi bir musluman olarak yetismistir. Yine Mimar Sinan'in da etnisitesinin tam olarak bilinmemesine ragmen bir devsirme oldugunu biliyoruz ama Mimar Sinan'da cok samimi bir muslumandi. Dolayisi ile yine sizin iddia ettiginiz gibi Devsirme cocuklarinin devleti ele gecirme veya idareye hukmetme gibi bir meyillerinin olmasini birakin, boyle bir seyin olmasi imkan dahilinde degildir. Cunku gozetmenler devsirme cocuklarinin egitiminde son derece titizlerdi ve onlara belli bir egitim verdikten sonra saldim cayira mevlam kayira yapmiyorlar, fikren, zihnen, kalben kontrollerinde tutuyorlardi.


Ve yine diyorsunuz ki devsirmelerden sonraki donemde cokus hizlanmistir. Devsirme kurumu 17. asirda azalmis, 18 asirda 1000 cocuk devsirilmistir. Ve son donemde yani 18. yy'da devsirilen cocuklarin  cogu Anadolu Turklerindendir.  Osmanliyi Osmanli yapan veya yukselise geciren sadece devsirme kurumu degildir ki devsirme kurumunun ortadan kalkmasiyla yikilsin. Devsirme dedigimiz hadise Osmanli'nin sadece 2,5 asrina damgasini vurmustur.


« Son Düzenleme: Mayıs 16, 2009, 02:59:54 öö Gönderen: Isis »


Haziran 03, 2010, 12:08:37 öö
Yanıtla #33
  • Ziyaretçi

Merhaba;
Bir konu hakkında söz sahibi olabilmek için öncelikle bilgi sahibi olmak gerekli değil midir ? Ezoterik bir yapılanmaya dair insanların bu denli nefretle yaklaşmasına anlam verememekteyim. Masonlukla ilgili şuursuzca yapılan yorumlar bazen güldürüp bazen kızdırıyor insanı. Masonluk nedir, nasıl bir şeydir şeklinde aklında sorular olan bireylere öncelikle, elbette doğru kaynaklardan araştırma yapmaları tavsiye edilir. Ama daha kolayı var, daha anlaşılırı var... Çok araştırma yapmadanda kafanızda bir fikir oluşabilir. Bakınız tarih boyunca kimler mason olmayı tercih etmiş. Bu insanların yaşam tarzlarına bakınız. Bilim adamları, düşünürler, sanatçılar,... v.s. Dünya çapında bilinen insanlar... Masonluk konusunda aklı bir takım konuları almayan insanlar en azından bu insanların hayat tarzlarını inceleyebilirler.
Saygılarımla,


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
8311 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 14, 2006, 06:57:13 öö
Gönderen: MASON
3 Yanıt
13433 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 24, 2011, 12:00:41 öö
Gönderen: Alşah
0 Yanıt
7014 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 14, 2006, 07:01:02 öö
Gönderen: MASON
0 Yanıt
10397 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 14, 2006, 07:04:33 öö
Gönderen: MASON
16 Yanıt
10890 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 16, 2013, 11:37:10 ös
Gönderen: NOSAM33
3 Yanıt
7189 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 10, 2009, 02:29:10 öö
Gönderen: Makbenah
0 Yanıt
3597 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 13, 2009, 04:34:09 ös
Gönderen: Isis
3 Yanıt
8185 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 23, 2013, 04:15:51 ös
Gönderen: murad salman
22 Yanıt
10109 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 12, 2012, 01:55:38 öö
Gönderen: yavuz
6 Yanıt
8951 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 04, 2012, 11:48:48 öö
Gönderen: ADAM