Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Aydın Kişi ve Mason... 6  (Okunma sayısı 3009 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 26, 2013, 04:50:55 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Kavramların önceki bölümlerdeki sıralanışından sonra elbette sıra Aydınlanma konusuna gelecekti.

Yazarın anlatımıyla devam edelim:



AYDINLANMA

“Eğer aydınlanmanla arana Buda girerse, onu da öldür!” …       Buda

(TDK)- “Bir sorun üzerine gereği kadar bilgi edinme, tenevvür.”

Genel olarak, “insanın, doğanın ve toplumun gerçeklerine ilişkin bilgiyle donanmasıdır” şeklinde tanımlanır.

Masonluğa özgü kısa tanımı uyarınca ise “aydınlanma”, “gerekli bilgileri edinerek, Masonluğun simgesel ışığından yararlanma”dır.

“Aydınlanma” sözcüğü, Batı düşünce tarihinde öncelikle 18. Yüzyılı ve genel olarak bu yüzyılın düşünüş tarzını adlandırır. Öyle ki 18. Yüzyılın düşünce tarzı “aydınlanma felsefesi” diye nitelenir. Bunun temelinde ise 18. Yüzyılda, insanı ve dünyayı Tanrı merkezli bir bakışla belirleyen Ortaçağ anlayışının yerini, bilim ve felsefeyi insan dünyasında yeniden yol gösterici kılan bir anlayışın almış olmasıdır. Böylece 18. Yüzyıla özgü tarihselliğinde aydınlama düşüncesi, Macit Gökberk’in dile getirişiyle söylenirse, “insanın düşünme ve değerlemede dine ve geleneklere bağlı kalmaktan kurtulup kendi aklı, kendi görgüleri ve hayatını aydınlatmağa girişmesidir.”

Macit Gökberk, 18. Yüzyıl aydınlanmasının ana özelliğini ise şöyle belirtir. “Laik bir dünya görüşünü kendisine tam bir bilinçle temel yapmak, bu laik görüşü hayatın her alanında tutarlı olarak gerçekleştirmeye çakışmak.”

Aydınlanma, düşünce ve değerlemelerin, geleneklere bağlı olmaktan kurtulup, insanın kendi aklı ile kendisinin yaptığı denemeler ve gözlemlerle yaşamını aydınlatmaya girişmesidir. Kısaca aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşmasıdır. Dinsel görüşün yerini bilimsel düşünüşün almasıdır.

Aydınlanma ve özgürlük birbirine koşut olarak gelişir. İnsanın onuruna uygun davranmayı sağlayacak olan da aydınlanmadır.

Aydınlanmaya engel olmak, insanın en temel haklarını hiçe saymaktır. Temel hakların başında da, insanın özgür bir kişilik olması gelir. Özgür kişilik de ancak lâik bir ortamda gelişebilir.

Kant’ın aydınlanma hakkındaki söylediklerini bir de kendisinden dinleyelim: “Aydınlanma, insanın, kendi kendini başkalarının idaresinde olmadan aklını kullanmamaktır.”

Aklını, eksik olduğundan değil, başkalarının idaresi altında olmadan kullanma kararlılığı ve yürekliliği gösteremeyen, kendi kendini ergin olmayışa mahkum eder. Spare aude! “Kendi iradenle aklını kullanma yürekliliğini göster!” aydınlanmanın bir bakuma sloganı olmuştur.

Rönesans kültürüne İtalyanlar kılavuzluk etmişlerdi, onlarla başlamıştı Rönesans. Buna karşılık aydınlanma’nın anayurdu ilkin İngiltere olmuştur; ilk olarak siyasal-toplumsal düzene ulaşan İngiltere’de başlamıştır aydınlanma. İlk uğrak da Fransa olmuştur. Fransız dili de o sıralarda Latince’nin yerini tutmuştur.

Aydınlanma felsefesinin düşüncelerinin ve ilkelerinin tutunup yerleşmesini ve yayılmasını sağlayan da Fransız Devrimi olmuştur. Almanya’ya da Fransa ve İngiltere üzerinden gelmiştir aydınlanma.

Bu üç büyük Avrupa ülkesinde aydınlanma, kendine özgü özellikler gösterir:
•   İngiliz Aydınlanması denemeci,
•   Fransız Aydınlanması rasyonalist,
•   Alman Aydınlanması ise rasyonalist biçimde, ama, Alman mistisizminin de kalıntılarını taşır.

Aydınlanma çağı, akıl ile deneyin en uygun bileşimini bilimde (doğa biliminde) bulan ve hakikate bilimsel hakikat olarak ulaşılabileceğini düşünen, bu konuda metafiziği, teolojiyi ve dini devre dışında tutmak isteyen bir tavra sahip olan ve bununla tutarlı bir çizgide, pratik/politik/ahlaksal sorunların bilimsel düşünce ile çözülebileceğine inanan bir çağ olmakla karakterize olur ve bu karakterizasyon bu çağın ürünü olan “entelektüel” için de geçerlidir.

Ulusal devletler, ulusal diller de bu dönemde oluşmuştur. 18. yüzyılda doruğuna erişecek ve çağa adını verdirecek “Aydınlanma”, Ortaçağın kapanmasıyla başlamıştır denilebilir.

Nedir Aydınlama? Aydınlatılması istenen nedir, kimdir?

İnsandır burada söz konusu olan. Aydınlanmak isteyen insanın kendisi, aydınlatılması istenen de insan yaşamının anlamı ve düzenidir.

Aydınlanma’dan etkilenen ve onun tesirlerinin dışında kalamayacağını değerlendiren Osmanlı da, 19.yy.sonlarına doğru bu konuda bâzı çabalara girmiştir. Ancak, , Batı’ya yönelişle getirilen bâzı yenilikler, Osmanlı İmparatorluğunu yıkıntıya gitmekten kurtaramamıştır. Çünkü Tanzimat, Batı’nın kültürüne ve o kültürü yaratan kaynaklara inmeden yalnızca tekniğine uzanmıştır. Bu yüzden taklitçilikten öteye gidememiştir.

Tanzimat’la birlikte başlayan Batılılaşma süreci, Atatürk Devrimi ile gerçek bir çağdaşlaşma biçimini almıştır. Aslında Batılılaşma, Tanzimat’ın kullandığı bir kavramdır. Batılılaşma kavramı, Batı’ya öykünmeyi de dile getirebilir, Batı’nın düşünüş biçimine yönelerek çağdaş uygarlığa ayak uydurmayı da. İşte Atatürk’ün çağdaşlaşma sözcüğünü yeğlemesi de bununla ilgilidir.

Aydınlanma kültürünün itici gücü olan aklın egemenliği, Avrupa’da uzun yıllara yayılan bir gelişme süreci gösterirken, Türkiye’de ancak bir devrimle gerçekleştirilebildi. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde başarıya ulaşan Kurtuluş Savaşı’nın hemen ardından girişilen devrimlerle egemenlik, Tanrı adına hüküm süren padişahtan alınarak halka, halkın özgür iradesine, özgür aklına verildi. Tebaa olmak son bulurken, vatandaşlık bilinci aşılandı. Kurtuluş Savaşı ile yalnızca Türk halkı değil, o halkın “aklı” da özgür ve egemen kılındı. Cumhuriyet, bir aydınlanma devrimidir. Ortaçağın din egemen yapısını yıkan Avrupa düşüncesinin geç olarak topraklarımıza ulaşmış bir versiyonudur. [Kaynak: Özbay, Taylan –Aydınlanma Cephesi (Müdafaa- i Hukuk Dergisi-Aralık 2010/ Sayı 147)]

Aydınlanma ile Birey ilişkisini kurgusal olarak açıklamaya çalışan, kendi çıkarsamam olan, bir şemayı da sizinle paylaşmak istiyorum.




diyerek ve paylaşarak bitirmiş yazarımız çalışmasının bu bölümünü…

Bu yazı benim olmamasına karşın kavramsal olarak bir şey eklemek istiyorum.

Yazarın “aydınlanma” sözcüğünü tanımlamasında, Masonluğa özgü kısa tanımını “gerekli bilgileri edinerek, Masonluğun simgesel ışığından yararlanma” olarak verişi dikkat çekici.  Nitekim Türk Masonluğu’nda, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın geleneksel olarak hiç değiştirmeksizin kullanmakta olduğu “tekris” sözcüğünün Özgür Masonlar Büyük Locası ile Kadın Mason Büyük Locası’ndaki karşılığı “aydınlanma” olarak geçiyor.

Ayrıca, Masonlukta bu terimin kullanılışı, belki de doğal olarak birçok kimsenin Masonluk ile Illuminati arasında bir organik bağ arayışına hatta belki buna ilişkin bir kurgu oluşturmasına da neden olabiliyor.

Yazarın çalışması “Aydın- Entelektüel Kavramlarının Birbiriyle Olan İlişkisi” ile devam edecek.



« Son Düzenleme: Ocak 26, 2013, 04:52:58 ös Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
3212 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2013, 06:38:23 ös
Gönderen: ruzber
0 Yanıt
2744 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2013, 03:45:14 ös
Gönderen: ADAM
7 Yanıt
5531 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2013, 07:08:55 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3452 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2013, 02:20:29 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
2382 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 06:02:18 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3016 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 25, 2013, 01:40:54 öö
Gönderen: dogudan
2 Yanıt
3407 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 31, 2013, 01:52:28 öö
Gönderen: peacewings
5 Yanıt
4509 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2013, 04:01:06 ös
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
5708 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2013, 04:21:03 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
3400 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2013, 11:20:35 öö
Gönderen: ruzber