Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MARTIN LUTHER (bir başka açıdan bakış) - 3  (Okunma sayısı 4337 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 03, 2010, 01:47:22 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Şimdi bir de Martin Luther’in önce devlet, ardından savaş konusundaki görüşlerine bakalım.

Onun en büyük çelişkisi siyasi nitelikli anlatı ve öğretilerinde görülür.

Genelde anlatılana bakılırsa, Martin Luther’i şöyle tanırız: Katolik Kilisesi’ne karşı cesaretle savaşım vermiş, «İşte buradayım. Başka bir şey yapamıyorum. Tanrı yardımcım olsun. Amin.» dile bir ilke edinmiş bir kahraman.

Bir kahraman olmasına kahraman belki ama diğer birçok kahraman gibi sonradan âdeta diktatörlüğünü ilan etmiş olan bir kişi.

Şunu iyi bilelim: Martin Luther, Katolik Kilisesi’ne başkaldıran bir din adamı olmaktan çok, Almanya üzerinde büyük etki yaratmış bir kişidir. Öyle ki, başlangıçta dile getirmiş olduğu serbestlik, özgürlük ve hoşgörü savunmasını bir yana bırakıp, egemenlerin halk üzerindeki sınırsız otoritesini içeren yeni bir öğretinin vaizliğini yapmış olan bir kişi.

Özellikle Köylü Savaşı’ndan sonra bu acımasız tutumunu sürdürdüğü görülür.

Hıristiyanlıkta “Anabaptistler” olarak anılan bir tür mezhep vardır. Bu ad Katolik vaftizinin çocukları uygulanmasına karşı çıkışlarından ötürü konmuştur. İşte bu grup başlangıçta doğrudan Martin Luther aracılığıyla ortaya çıkmıştır. Hatta onlar için “Sol Kanat Luthercileri” deyimi de kullanılmıştır. Ancak bu grup salt farklı bir dinsel eğilimle donanmış olarak kalmamış, Toplumda sınıf farklılıklarının kaldırılıp, tüm insanlar için özgürlük ve eşitlik istemeye de girişmiştir.

Martin Luther çok kez sivil yöneticileri zulüm işlemek üzere cesaretlendirmiştir. İşte bu arada birçok Anabaptist de, Luther’in izniyle öldürülmüştür.

Önceleri yetkililerin kendisine karışma hakkı olmadığını ileri sürerek gerçek bir Hıristiyan gibi davranmış olan Luther, daha sonra kendisine karşı olanları, ona söz söylemeye cüret edenleri gerçek birer Hıristiyan olarak görmeyip, m prenslerin görevinin onları durdurmak, öldürmek, asmak olduğunu söylemekten geri kalmamıştır. Şöyle: «Şimdiye kadar aptalca bir şekilde, İncil’in rehberlik edebileceği düşüncesiyle kimi insanlardan insanüstü şeyler bekledim. Fakat deneyimlerim bana bu insanların tıpkı İncil’de yazıldığı gibi hukuk ve kılıçla engellenmesi gerektiğini gösterdi.»

Ardında da şu sözleri gelir: «Hiç kimse yöneticilere karşı koyma hakkına sahip değildir. Yetkililerin günahkâr ve adaletsiz olmaları bile, kimseye onlara karşı olma veya ayaklanma hakkını vermez. İnsanlar, halk kitlesi, hiçbir hakka sahip değildir. Eşek ıslıkla, halk güçle yönetilmelidir. Tanrı bunu bildiğinden, prenslerin eline tilki kuyruğu değil, kılıç vermiştir. Yetkililer adaletsiz davransa da onlara hilesiz bir şekilde itaat etmek Tanrı’nın isteğidir... Haksız kötülüklere katlanmak bir insanın ruhuna hoş gelmese de bu durum onun için yararlıdır.»

Martin Luther genellikle bir özgürlük lideri olarak nitelenir. Oysa o, başkalarının ahlâkî davranışlarını gözetleyip kontrol eden sistem ile toplama kampları kurmuştur. Onun yönergesi uyarınca prens ve yöneticiler, bundan böyle iyice incelenmemiş hiçbir kitabın basımına göz yummayacaklardır. Ayrıca bu kitapların üslup ve dil bakımından da Luther’in belirlediği inanç öğretisine uygun olup olmadığı kontrol edilecektir.

20. yüzyıl başlarının Lüksembuglu tarihçisi Frantz Funck-Brentanobu konuda şöyle diyor: “Luther 1534’te Karlstadt, Jena’da bir matbaa kurmuş, fakat Saksonya prensi ve akademi, imparatorluk fermanıyla uyuşmayan hiçbir yayına izin verilmeyeceğini ve bu fermana uyulmadığında, kitapların sansürleneceğini taahhüt etmişti. Lııther’i burada Roma Katolik İmparatoru’nun fermanlarından medet uman ve reform edilmiş dinin öğretilerine sıkı sıkıya bağlı olan bu insanlar için bir kontrol komisyonunun sansür uygula-
masını isteyen biri olarak görmekteyiz.”

Funck-Brentano’nun bir diğer deyişi de şöyle: “Luther, Saksonya prensini, kendisine göre cezalandırmayı hak eden konuşmalar yapan ve davranışlarda bulunan vaiz ve rahipler için bir hapishane yaptırmaya ikna etti.”

Luther’in bir yazısında ise şöyle bir söz geçer: “Mesih’in sadece bir örnek olmak için öldüğüne inanmakta ısrar eden rahipler, ölene kadar kalacakları hapishane olan Schweinitz’e götürülsün...”

Martin Luther’in öğretilerinin en önemli sonucu, halka, yönetici adaletsiz olsa da ona karşı isyan ve itiraz haklarının olmadığının öğretilmesi olmuştur. Geleneksel görüntüsü, savaşın her türüne karşı olduğunu açıkça yansıtır. Öyle ki, haksız zorbalara karşı bile silahlı direnmeyi yasaklamıştır. «Silahlı direnme, hiçbir şekilde Kutsal Kitap ile bağdaşamaz.» gibi, gerçek Hıristiyanlığa uygun birçok sözü vardır. Ancak bir süre sonra bu söylemlerinin tam aksini savunmaya başlamış, «Savunma savaşları sadece özünü konuma değildir, öç almak için de yapılabilir. Öç almak amacıyla ilan edilmiş bir savaş adil ve iyi bir iştir.» bile demiştir. Hele Türkler ile savaşmayı âdeta kutsamıştır ama onu bir başka başlık altında ayrıca görsek daha iyi.

İşin ilginç yanı şu ki, Luther savaşın dehşetinin galiba farkına bile varamamış. Bir yazısında şöyle diyor: “Bir kimse savaşta insanların nasıl boğazlandığına ve nasıl dövüştüklerine bakmasın. Bu cahillik ve çocukluk olur. Böyle bir tutum bir doktorun bütün bedeni kurtarmak için yaptıklarına değil, bir el ya da bacağı nasıl kestiğine bakmak gibidir. Bir insan da savaşa doğru bakış açı-sından yaklaşmalı, savaşa yiğit gözlerle bakmalıdır. Bu şekilde yaklaşıldığında savaşın da yeme, içme ya da benzeri şeyleri yapına ihtiyacı gibi kutsal ve gerekli bir görev olduğu ortaya çıkacaktır.”

Son günlerine doğru haksız bir savaşı kutsamaya bile hazır olduğunu bile görüyoruz.

İşte Martin Luther’ın genellikle ortaya serilmeyen, anlatılmasından özenle sakınılmış öteki yüzü böyle.





Şimdi isterim ki, bir sonraki bölümde Yahudilere ilişkin görüşlerini anlatayım… Bence ilginç.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 22, 2011, 05:21:54 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Alıntı
Ardında da şu sözleri gelir: «Hiç kimse yöneticilere karşı koyma hakkına sahip değildir. Yetkililerin günahkâr ve adaletsiz olmaları bile, kimseye onlara karşı olma veya ayaklanma hakkını vermez. İnsanlar, halk kitlesi, hiçbir hakka sahip değildir. Eşek ıslıkla, halk güçle yönetilmelidir. Tanrı bunu bildiğinden, prenslerin eline tilki kuyruğu değil, kılıç vermiştir. Yetkililer adaletsiz davransa da onlara hilesiz bir şekilde itaat etmek Tanrı’nın isteğidir... Haksız kötülüklere katlanmak bir insanın ruhuna hoş gelmese de bu durum onun için yararlıdır.»

Öncelikle elinize saglik diyeyim sayin ADAM,
konuyla ilgili yazilarinizi bastan sona okudum ve yukarda alinti yaptigim yer bana sanki bütün sunumun en önemli yeri gibi geldi.
Evet 16. Yüzyil artik Feodalizim yavas yavas Kapitalizme dogru evriliyor ve burda Roma Kilisesini ( Hiristiyanligin o günki halini diye anlayin) kendine ayak bagi görüyor ve bunu reforme etme ihtiyaci duyuyor. Iste Martin Luther bu ihtiyaca cevap verebildigi icin desteklendi ve en önemli noktada yani özel mülkiyetin korunmasi noktasindada efendilerinin dedigini en uc noktaya kadar yerini getiriyor.

saydilarimla


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2841 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 25, 2007, 11:10:50 ös
Gönderen: shemuel
2 Yanıt
3075 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 17, 2008, 11:44:57 öö
Gönderen: akasya
0 Yanıt
3294 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2007, 09:36:18 ös
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
4069 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2010, 07:40:33 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3190 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2010, 12:24:23 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
9576 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2011, 05:29:00 ös
Gönderen: karahan
14 Yanıt
13176 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 27, 2017, 07:29:37 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak
4 Yanıt
10651 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 10, 2011, 04:17:35 öö
Gönderen: Masor1976
2 Yanıt
4081 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2014, 11:20:56 ös
Gönderen: Melina
2 Yanıt
4246 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 06, 2015, 03:37:35 ös
Gönderen: Risus