2008 yılının Temmuz ayında ortaya konmuş olan bu başlık üzerine Sayın SkullG ve Sayın Mysticprovacateur gaüyet iyi açıklamalar yapmışlar.
Buna karşın ben bu konuyu niçin yine gündeme taşıyorum:
İki nedenle: Birincisi Sayın Mysticprovacateur'ün Türkiye'deki bölünme olayı ile bağlantılı olmak üzere yapmış olduğu açıklamada bana göre küçük bir yanlışlık var. Öyle bir yanlıklık ki bu, sanki o tarihte Türkiye'deki masonların büyük çoğunluğu Anglosakson Masonluğu'na yönelmeyi benimsiyor ve destekliyormuş, ancakt buna karşı çıkanlar ayrılmış gibi... Hayır!... Türk masonlarının büyük çoğunluğu o tarihte bunu desteklemiyordu ve aradan bunca yıl geçmiş olmasına karşın HKEMBL üyesi olan masonlardan birçoğu hâlâ bunu içlerine sindirmekte değildir. Ancak seslerini çıkarmazlar. Bizim halkımızın öteden beri benimsediği bir görenek, etliye sütlüye pek karışmamak, bulunduğu yerdeki durumunu sağlam tutmaktır. O tarihte yönetimde bulunanlar arasında etkin olanlar bu değişimi yaparken, açıkça tepki gösterenlerden bir bölümü ayrılmış, bu işten pek hoşlanmamakla birlikte işte o etliye sütlüye karışmayanlar oldukları yerde kalmıştır. hatta bu nedenle, ayrılanlar, arkalarından çok sayıda gelenin olacağını sanmış ama bu bağlamda düş kırıklığına uğramışlardır.
Bu sadece düzeltme parçasıydı. Gelelim "Bölünmüş Masonluk" terimine...
Aslında bu terimin kullanılmasının ne denli doğru olduğu tartışılabilir. Masonluk bölünmüş müdür, yoksa birbirinden farklı tutum ve uygulamaları olan kolları mı vardır? Bu ikincisi daha iyi gibi...
Aşağıya yazacaklarım belki eksik olacaktır ama en azından ne gibi farklı bölümlerin bulunduğunu yansıtır:
A) Masonluğa sadece erkekleri kabul edenler ve buna karşı hem erkeklerin hem kadınların mason olabileceğini benimseyenler
B) Masonluğa ön koşul olarak bir dinsel inanç zorunluluğunu koyanlar ve buna karşı masonların dinleri ve inançları ile ilgilenmeyenler
C) Masonluğun tek bir kökene bağlanmasını zorunlu tutanlar ve buna karşı Masonluğu evrensel görenler
D) Masonluğu tümüyle kendilerine göre farklı bir şeakilde benimseyip uygulayanlar (İsveç'teki Masonluk gibi)
E) Masonlukta ırk ayırımı yapanlar ve buna karşılık böyle bir ayırıma karşı çıkanlar
F) Masonluğu keasinlikle politikanın dışında tutanlar ve buna karşı Masonluğu dış politikanın bir aracı olarak kullananlar
G) Üçüncü Dünya Ülkelerindeki Masonluk: Yukarıdaki ayırımlardan henrhangi birine karşı direnerek kendi ususal kimliklerini ve kültürlerini Masonluk çerçevesinde koruyanlar ve buna karşı ötekilerden birine boyun eğmek zorunda kalanlar.
Böyle yazınca Masonluktaki bölünmüşlük hiç de basit kalmıyor değil mi? Öyle bir yanda Anglsakson Masonluğu, öteki yanda Fransa Büyük Doğusu'nun başını çektiği söylenen (bu da yanlış aslında) Liberal masonluk diye iki kutuptan söz etmek yeterli değil.
En önemli nokta ve yıollran beklentisi şu: Hepsinin birbirine saygı ve tolerans göstermesi, Masonluğun evrensel amaçları doğrultusunda omuz omza, sırt sırta verebilmeleri. Umarın günün birindoe bunu da görürüz çünkü doğa (siz isterseniz buna Tanrı deyin) insanın evrimine bir sınır getirmemiştir.