Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kuran'daki çelişkiler üzerine sorular.  (Okunma sayısı 14169 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 03, 2013, 08:54:38 ös
Yanıtla #10
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 132
  • Cinsiyet: Bay

Sünnet İslam öncesinde, yahudilerin yaptığı bir uygulama. Muhammed Peygamberin doğuştan sünnet olduğu rivayet olunuyor. İlk müslüman olanların sünnet olduğuna dair bilgiler yok.

Bu konuda Kaan Göktaş'ın ''Oldu da Bitti Maşallah'' adlı bir kitabı var.Tarih, din, etik ve çocuk hakları bakımından sünneti kapsamlı incelemiş. İnternette makalelerine de ulaşılabiliyor.

Saygılar
Her şeye rağmen bir nura doğru yürüyoruz...


Ağustos 03, 2013, 09:21:44 ös
Yanıtla #11
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 132
  • Cinsiyet: Bay

Bu sünnet olayı kusurlu yaratıldığımıza delalet değildir,kaldıki saçımızı sakalımızıda keseriz,tırnaklarımızıda keser uzatmayız,tırnağın büyümesinide bir kusur olarak görmemiz gerekir yoksa.Sünnet tıbbende kabul gören bir gereklilikten ötürü yapılır başkaca bir mana aranmasına bence pek gerek yok.

Açıkça söylemek gerekirse, kıl, tüy ve tırnak kesmek ile cinsel organın bir parçasını kesmenin aynı kefeye konulabilmesini düşünemiyorum. Biri sosyal hayata uyum için yapılan, toplumun baskısı olmadan herkesin kendi istediği gibi yapacağı bir şeyken diğeri bir oluşuma dahil olmak için zorunluluk haline gelmiş,birleştirici özelliğinin yanında ayırıcı özelliği olan, toplumsal baskı için kullanılabilen ve ekonomik bir sektör haline gelmiş bir olay.

Sağlık bakımından bakıldığı zaman, bilimin ışığı doğrultusunda sünnetin bireyi daha sağlıklı ve temiz hale getirdiği tamamen bir yalan.Küçük bir hareket sonrasında içeride kalabilecek sıvı dışarı çıkarılabiliyor. AİDS 'e çözüm olduğu bile söylendi.

Cinsel birlikteliğin süresini ve alınan hazzı arttırdığı da başka bir bilgi.

Saygılar
Her şeye rağmen bir nura doğru yürüyoruz...


Ağustos 03, 2013, 09:56:20 ös
Yanıtla #12
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 132
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Waldow,

Birkaç sorunun cevaplarını özenli  kuran meallerinde buldum. Size o kaynakları aşağıda veriyorum. Oralardan araştırırsanız sorularınızın birçoğunun cevabını bulabilirsiniz.Takdir edersiniz ki soru maddeleri çok fazla.

http://www.quranix.net/  Bu site farklı mealleri karşılaştırma olanağı sunuyor.

http://kuranasor.com/


Forumdaşlar bir sorunuz üzerinde tartışmaya başlar ise görüşlerimi bildirmekten zevk alacağımı ayrıca belirtirim.

Saygılar
Her şeye rağmen bir nura doğru yürüyoruz...


Ağustos 03, 2013, 10:28:05 ös
Yanıtla #13
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 405
  • Cinsiyet: Bay

Tek tek hepsine cevap verecektim ama soruların sayısı tek tek uğraşılmayacak kadar fazla. Tavsiyem önce yaşarnuri öztürk mustafa islam oğlu gibi yazarları okuyup sorularınızın sayısını azaltın az kalan soruları ben cevaplamaya çalışırım.
Basit sorularla tek tek uğraşamayız mesela sorulardan biri gözüme çarptı. Hz. Muhammed'in önce Allahın varlığını belirtmesi gerekmez miydi? Şeklindeki soru... Biraz Y. nurinin sabah programlarına göz atan biri dahi cahiliye döneminde müşriklerin Allahı bildiğini namaz kıldığını cünüplükten temizlendiğini bilir. Zaten müşrik demek ortak koşan demek neye ortak koşuyorlar allahı bilmeden?
Dediğim gibi önce objektif bir gözle dini söylediğim kaynaklardan baştan tarayın. Objektif diyorum, mesela musaf tertibinin iniş sırasına göre olmamasında ne peygamberin kabahati var ne kuranın. Şimdiki sıralama halife (devlet başkanı) osmanın sıralamasıdır.


Ağustos 03, 2013, 10:54:48 ös
Yanıtla #14
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

TEVRAT TAN ALINTIDIR:
Yaratılış 17
1 Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona görünerek, “Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı`yım” dedi, “Benim yolumda yürü, kusursuz ol.
2 Seninle yaptığım antlaşmayı sürdürecek, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. “
3 Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı,
4 “Seninle yaptığım antlaşma şudur” dedi, “Birçok ulusun babası olacaksın.
5 Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.
6 Seni çok verimli kılacağım. Soyundan uluslar doğacak, krallar çıkacak.
7 Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım.
8 Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım. “
9 Tanrı İbrahim`e, “Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız” dedi,
10 “Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek.
11 Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak.
12 Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dâhil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu.
13 Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak.
14 Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir. “
15 Tanrı, “Karın Saray`a gelince, ona artık Saray demeyeceksin” dedi, “Bundan böyle onun adı Sara olacak.
16 Onu kutsayacak, ondan sana bir oğul vereceğim. Onu kutsayacağım, ulusların anası olacak. Halkların kralları onun soyundan çıkacak. “
17 İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, “Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi? ” dedi, “Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi? “
18 Sonra Tanrı`ya, “Keşke İsmail`i mirasçım kabul etseydin!” dedi.
19 Tanrı, “Hayır. Ama karın Sara sana bir oğul doğuracak, adını İshak koyacaksın” dedi, “Onunla ve soyuyla antlaşmamı sonsuza dek sürdüreceğim.
20 İsmail`e gelince, seni işittim. Onu kutsayacak, verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım.
21 Ancak antlaşmamı gelecek yıl bu zaman Sara`nın doğuracağı oğlun İshak`la sürdüreceğim. “
22 Tanrı İbrahim`le konuşmasını bitirince ondan ayrılıp yukarıya çekildi.
23 İbrahim evindeki bütün erkekleri -oğlu İsmail`i, evinde doğanların, satın aldığı uşakların hepsini- Tanrı`nın kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi.
24 İbrahim sünnet olduğunda doksan dokuz yaşındaydı.
25 Oğlu İsmail on üç yaşında sünnet oldu.
26 İbrahim, oğlu İsmail`le aynı gün sünnet edildi.
27 İbrahim`in evindeki bütün erkekler -evinde doğanlar ve yabancılardan satın alınanlar- onunla birlikte sünnet oldu.
http://www.diniyazilar.com/2011/05/islam-geleneginde-sunnet-olma-konusuna-genel-bir-bakis/

Soru: Sünnet olmak bir İslam geleneği midir? Büyük yaşta Müslüman olan bir adama sünnet olması için baskı yapılır mı, sünnet olması şart mıdır? Sünnet olayının İslami açıdan hükmü nedir?
Cevap:
Sünnet olmak fıtratın bir gereğidir. İlk kez İbrahim aleyhisselam sünnet olmuştur. Peygamberimiz de fıtri sünnetleri sayarken sünnet olmayı ilk sırada zikretmiştir.

Bugün yapılan tıbbi araştırmalarda da sünnet olmayan erkeklerle evli olan kadınlarda görülen rahim kanserinin sünnetli erkeklerle evli olan kadınlardan daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

İbrahim aleyhisselamdan kalan bu fıtri sünnet asırlardır Müslümanların geleneği haline gelmiştir. Durum böyle olsa da sünnet olmak Müslüman olmanın bir şartı değildir. Dolayısıyla büyük yaşta Müslüman olanlar sünnet olurlarsa iyi bir iş yapmış olurlar. İbrahim aleyhisselamın seksen yaşında sünnet olduğu unutulmamalıdır. Ama sünnet olmak istemezlerse onlar bu işe zorlanamazlar.
http://www.fetva.net/yazili-fetvalar/sunnet-olmak-bir-islam-gelenegi-midir.html

Görüldüğü üzere tevratın yaratılış kısmının 10 ve 14 maddesindeki hüküm açık sünnet konusunda,diğer alıntı yazıda süleymaniye vakfına abdülazizi bayındıra ait kuranda yok ama fıtrat diyor.



ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 03, 2013, 11:05:33 ös
Yanıtla #15
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

 SÜNNET ETMEK ALLAH'IN YARATIŞINI DEĞİŞTİRMEDİR !

 KURAN'A ÖLÇÜSÜNE GÖRE ÇOCUKLARIN SÜNNET EDENLER ALLAH'IN YARATIŞINI DEĞİŞTİRMİŞ OLMAKTADIRLAR, BUNUN MANASI ŞEYTANA PAY OLMAKTIR

      Bilindiği gibi, hadis öğretisine bağlı bütün mezheplerde çocukların sünnet edilmesi olayı vardır, Kuran öğretisine göre yasak olan bu ve benzeri işlemler, rivayetler dini mensupları tarafından özellikle sünnet ameliyesini fıtrattan saymak suretiyle  farz kabul etmişlerdir. Hal bu ki, Kuran'ı esas alarak olaya baktığımızda bu tür işlemlerin İslam dininde kabul görmesi mümkün değildir. Şöyle ki:  Konuyla ilgi olarak Ehli sünnet tarafından delil kabul edilen rivayet örneklerini yazdıktan sonra, Kuran'dan konuyla ilgili ayet meallerini de yazarak, okuyucunun karşılaştırma yaparak değerlendirmede bulunmasına olanak sağlamaya çalışacağım.

KONUYLA İLGİLİ OLARAK İLERİ SÜRÜLEN RİVAYET ÖRNEKLERİ:

92- Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “İbrahim (aleyhisselâm) Kaddûm nâm-bazısı da şeddesiz olarak Kadûm demiştir- mevkide seksen yaşında olduğu halde sünnet oldu." (K.S. 2150 C.7 S.531 Akçağ 1988 alıntıları, Buhari, İsti’zân 51, Enbiya 8; Müslim, Fedâil 151,(2370))

Yukarıda ki, metinde de her ne kadar, Kadûm nam mevkide İbrahim peygamber sünnet oldu falan diyorsa da, Metnin aslında, İbrahim peygamber seksen yaşında keserle sünnet oldu şeklindedir. Kaddum keser demektir, “bil kaddum“, keser ile manasınadır.

93- Useym İbnu Kesir İbni Küleyb an ebihi an ceddihi’nin anlattığına göre (ceddi Küleyb) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a gelerek: “Müslüman oldum! der. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm; “Üstünden küfür saçını at!"der ve tıraş olmasını söyler. Useym’in babası dedi ki: “Bana bir başka (sahabe)nin bildirdiğine göre Aleyhissalâtu vesselâm, beraberinde olan bir diğerine de; “Üzerindeki küfür tüyünü at ve sünnet ol!"buyurmuştu." (K.S. 3817 C.11 S.33 Akçağ 1991 alıntısı, Ebû Dâvud, Tahâret 131,(356) )

Bu uydurma rivayetleriyle de, Müslümanların sünnet olması gerektiğini rivayet ettiler. Rivayetlerine delil olarak ta peygambere isnat ettikleri hadiste. İbrahim peygamberin seksen yaşında keserle sünnet olduğu rivayeti ile Müslüman olan bir kimsenin derhal sünnet olması gerektiği rivayetidir. İbrahim peygamber için söyledikleri alay etmekten başka bir şey değildir. Sünnet olayının yaygın bir şekilde uygulandığı toplumlarda dahi, bir kimseye baban seksen yaşında balta veya keserle sünnet oldu deseler bunu hoş karşılamaz alay olarak kabul eder. Böyle bir iddiayı İbrahim peygambere yakıştırdılar. bununla da yetinmediler, kızlarında sünnet olması gerektiği yolunda iddia ve rivayetlerde bulundular. Ayrıca sünnetin kendilerince ne kadar iyi bir şey olduğu konusunda şu tür izahlarda bulundular:

94- Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Fıtrat beştir: Sünnet olmak, etek tıraşı olmak, bıyığı kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altını yolmak." (K.S. 2147 C.7 S.523 Akçağ 1988 alıntısı, Buhâri, Libas 63, 64, İsti’zan 51; Müslim, Taharet 39,(257); Muvatta Sıfatu’n Nebiyy 3,(2,921); Tirmizi, Edeb 14,(2757), Ebû Dâvud, Tereccül 16, (4198); Nesai, Taharet 10,11,(1,14,15,))

Böylece sünnet olmayı fıtrattan saydılar.

Kızların sünneti için ise:

95- Ümmü Atiyye (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Bir kadın Medine de kızları sünnet ederdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (kadını çağırarak) kendisine: "Derin kesme. Zira derin kesmemen kadın için daha çok haz vesilesidir, koca için daha makbuldür" diye talimat verdi." (Ebû Dâvud, Edeb 179, (5271)) Rezin rivayetinde Resûlullah şöyle buyurur: “Kızları sünnet ederken üstten kes, derin kesme, bu şekilde kesilmesi yüze daha çok parlaklık, kocaya daha çok haz verir." (K.S.2153 C.7 S.534 Akçağ 1988)

Ehli sünnetçe, Kelime-i Şehadet Ete olduğu gibi, Müslüman ile kâfiri birbirinden ayıran âlamet olarak kabul edilen sünnet ameliyesi, bazı Sünni önderlerce vacip ve hatta farz denecek kadar mühim bir emir kabûl edilmiştir. Şafiiler. “Bülüğ yaşına ermezden önce çocuğu sünnet etmek velisine vâciptir."derler. Bir kısım önderleri de, sünnet olmadıkça, mühtedinin Müslümanlığının noksan olacağına, sünnetsizin namazının câiz olmayacağına, kestiğinin yenilemeyeceğine, Kabe’yi tavaf edemeyeceğine hükmetmiştir. Hadiste bu hususta “İslama girince küfür tüyünü at, sonra sünnet ol" diye emreder iddiasındadırlar. Hülâsa bazı alim kabul ettikleri kimselere göre: “Hayatına mâl olacak dahi olsa."yaşlı kişinin bile sünnet olması gerektiği hükmünü verecek kadar bu meseleye ehemmiyet verilmiştir. Muhtar olan zamanda doğumun yedinci günüdür derler.

KIZLARIN SÜNNETİ: Kızlarında sünnetinden bahseden bir hadiste: “Hıtân, erkekler için sünnet, kadınlar için mekrüme (şeref verici)‘dır." denmektedir. Ebu Hanife, hadisin zahirine bakarak, sünnet erkekler için mendûb, Şafii ise her ikisi için de vacip hükmünü çıkarmıştır. Her hâl’u kârda sünnet mevzûunda kadınlarla ilgili olarak da farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir kısım kimseler, bu meyânda, Maşrık kadınları ile Mağrib kadınlarının fizyolojik bakımından farklı olduklarını kâbul ederek, Maşrık kadınlarındaki yaratılıştan gelen fazlalık sebebiyle sünnetle yükümlü olduklarına hükmetmişlerdir. Kızların sünnet edilmesi hakkında, Aliyyu’l Kâri şöyle der: “Kadının yüzünü taze kılar ve güzelliğini arttırır. Şehveti teskin eder, cimayı lezzetli ve câzip kılar, kocanın karısına karşı sevgisini arttırır."Ebû Dâvud’un da bu konuda söylediği rivayette: “Medine’de bir kadın(ki ismi ümmü Atiye’dir)  kızları sünnet ediyordu, Peygamber ona. “Fazla derin kesme, böyle yapman hem kadın için ahzâ (en ziyâde haz ve lezzet vesilesi) hem de kocası için daha hoştur” der."ifadesinde bulunuyorlar.

Sünnet olayına o kadar ehemmiyet veriyorlar ki, onu Kelime’i Şehadet’le özleştirerek, Müslümanlı kafiri birbirinden ayırma ölçüsü âlameti olduğunu, hatta hayatına mal alacaksa dahi bir kimsenin sünnet olması gerektiği şeklinde ısrar etmeleri ve sünnetin çok iyi bir şey olduğu yolunda övgüler ileri sürmelerine asıl temel neden ise. İslam Dininde bu tür ameliyelerin şiddetle yasaklanmış olmasından dolayıdır. Zira bu tür ameliye, Allah’ın yarattığını değiştirme manasındadır. Allah’ın yarattığını değiştirenler ise Kuran’da şeytanın payı olarak nitelendirilmişlerdir. Bu konuda Kuran’dan mealen:

KONUYLA İLGİLİ OLARAK KURAN'DAN MEALEN :


- Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başka her şeyi dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da uzak bir sapıklığa düşmüştür. 4/116


- O (Allah’a ortak koşa)nlar, O’nu bırakıp birtakım dişilerden başkasına çağırmıyorlar ve onlar, inatçı şeytandan başkasına yalvarmıyorlar. 4/117


- (O şeytan)ki Allah ona lânet etti ve o da, “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım."dedi." 4/118


- Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim: hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim: Allah’ın yaratışını değiştirecekler!"Kim Allah’ın yerine şeytanı dost tutarsa, muhakkak ki açık bir ziyâna uğramıştır. 4/119


- (Şeytan) onlara söz verir, ümit verir, fakat şeytanın onlara va’di, aldatmadan başka bir şey değildir. 4/120
- İşte onların varacağı yer cehennemdir. Aslâ cehennemden kaçmak (imkânı) bulamazlar. 4/121

Görüldüğü gibi, bu konuda şeytanın kendisine, Allah’ın yarattıklarından pay alma tanımlaması; metodu, Allah’ın yarattığını değiştirme yolunda vereceği emirlerdir. Kim şeytanın bu emrini yerine getirirse şeytana pay olmuş olur. İsterse yaptığı değişiklik hayvanların kulaklarını yarma şeklinde olsun fark etmez. Allah, yaratılışı değiştirme olayı çerçevesinde hayvanların kulaklarının yarılmasına müsaade etmiyor. Nasıl olurda sünnet veya başka bir şekilde insanlar üzerinde değişiklik yapılmasına müsaade etmiş olsun. Yaratılışı değiştirme olayı, hiçbir ihtiyaç, hastalık gibi zaruretler olmadan, yaratılış üzerine yapılacak değişiklikleri kapsar. Zira, bir koyun kesilip yenile bilir bu yaratılışı değiştirme manasında değildir. Veya bir kimsenin çürümüş dişi çekile bilir; çürümüş böbreği alına bilir, bütün bunlar zaruret veya tedavi amaçlı ameliyelerdir. Saç sakal veya tırnağı kesmekte öyledir, yaratılışı değiştirme manasında değillerdir. Zira tırnağı kesmekle, parmağı kesmek arasında belli bir fark vardır, biri ihtiyaç içerikli ve geçici, diğeri sakatlayıcı ve kalıcıdır. Bu zamanda sağlıklı genler üzerinde meydana getirilen veya getirilmesine çalışılan değişiklikler yaratılışı değiştirme olayı kapsamına giren işlemlerdir. Ayrıca, nasıl ki bir kimse tipi değişsin diye hayvanların kulaklarını yararsa veya sağlıklı dişini çeker veya törpülerse, vücudunun her hangi bir yerinden sağlıklı bir organı daha güzel olur diye keser veya vücudunun her hangi bir yerinden bu bağlamda bir parça et veya deri keserse, kısırlaştırma veya hadım yaparsa, deriyi tahrip ederek dövme yaparsa, küpe için kulak delerek kulağın yapısını değiştirmek v.s. Gibi ameliyelerde bulunursa, bütün bu tür şeyler yaratılışa müdahale etmek suretiyle, Allah’ın yarattığını değiştirmedir. Bütün bunlar, Allah’a ortak koşmayla eş anlamlıdır. Bunları yapan şeytana pay olduğu gibi, asla cehennemden ebediyen kurtuluş imkanı bulamaz. Sünnet olmak yaratılışa müdahale etmenin onu değiştirmenin tipik bir örneğidir. Zira küçük, büyük, kadın, erkek, sağlıklı bir kimseden bu şekilde parça et koparmanın başka bir izahı yoktur.

Bu itibarla sünnet konusunda uydurmuş oldukları rivayetlerin aslı yoktur.
http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=1694
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 04, 2013, 01:41:58 öö
Yanıtla #16
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 856
  • Cinsiyet: Bayan


Büyük oğlum 2 yaşında iken yaşadığı tıbbi bir problemden dolayı sünnet ettirmek zorunda kaldım alalacele,sünnetin gerekliliği bildiğim kadarı ile idrarın kabuğun içerisinde kalıp zarar vermeye başlamasından ötürüdür.Bakınız erkeklerdeki prostatın ana nedenlerinden biriside en sık görüleni erkeklerin idrarlarını gereğinden çok fazla tutmalarıdır yani bu içeriğinde asit bulunan idrarın ne vücut içerisinde fazla kalmaya nede ince narin hassas yerlerimizde fazlaca durmaya mecali var o yüzden aslında sünnet tıbbi bir gerekliliktir bana göre.


Sn.karahan,

Kişinin erken yaşta sünnet olması, sağlık problemi olduğunu göstermez. Kaldı ki küçük yaşta sünneti uzmanlar tavsiye ediyor.


http://bebekvecocuk.milliyet.com.tr/sunnet-icin-ideal-yas-nedir-/haberpanosu/haberdetay/05.04.2013/1689726/default.htm

Sünnet olmanın faydaları sayılamayacak denli olsa da; tıbbi bir gereklilik değil, tamamen inançsaldır.
Adequatio intellectus et rei


Ağustos 04, 2013, 10:22:50 öö
Yanıtla #17
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 718
  • Cinsiyet: Bay

Eger Kuran'a göre Allah insani en güzel sekilde yaratmis ise ve bunu degistirmek seytanliksa, vah plastik cerrahlarin haline, vah yüz nakli yapan doktorlarin haline...

Tabi bu arada dövme yapan ve kulak delenler de kimvurduya gidiyor... :)
« Son Düzenleme: Ağustos 04, 2013, 10:45:01 öö Gönderen: Spock »
Live long and prosper.


Ağustos 04, 2013, 02:50:37 ös
Yanıtla #18
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Allah' a şükür bu konuyu da hallettik mi , Masonlukta 1 derece daha yükseliriz . ::)

Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Ağustos 04, 2013, 05:07:32 ös
Yanıtla #19
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 879
  • Cinsiyet: Bay

84- hz. muhammed’in kölelerinden “maria” ile ilişkisi hakkında birçok kaynakta ve çoğu islam kaynaklarında geçen rivayetler, bunu destekleyen hadisler ve kur’an-ı kerim ayetleri vardır.

ibn-i cerir ve ibni ishak'ın aktardıkları bir hadiste şöyle denir: “peygamber efendimiz hz. hafsa'nın evinde oğlu ibrahim'in annesi mariye ile birlikte olmuştu. hz. hafsa buna alınmış ve bunu kendisini küçük düşürücü bir olay olarak algılamıştı. bunun üzerine peygamberimiz, o'na bir daha mariye ile birlikte olmayacağına söz vererek yemin etmişti. ayrıca bunu kimseye söylememesini istemişti. ancak hz. hafsa gidip olayı hz. aişe'ye açmıştı.”

rivayetler ise şöyledir; “mısır piskoposu hz. muhammed'e 4 cariye armağan eder. bunlardan biri de maria'dır (mariye, hz.mariye). maria kipti hristiyandır. bu cariye hz.muhammed'e bir erkek çocuk doğurmuş (ibrahim), ama bu çocuk 16 aylıkken ölmüştür. bir gün hz.muhammed karılarından hafsa bint-i ömer'in evindeyken maria da içeridedir ve hafsa ortalıkta yoktur. hz. muhammed maria ile ilişkiye girer, tam bu sırada hafsa içeri gelir, ortam gerilir. hafsa "benim günümde, benim yatağımda neden bu köle ile birlikte oluyorsun" diye kızar. hz.muhammed onu sakinleştirmek için kendisinden sonra ebubekir'in, ondan sonra da hafsa'nın babası ömer'in halife olacağını söyler. tabi ki bu "sevindirici" haber hafsa'nın sinirini geçirmez. bunun üzerine muhammed hafsa'yı sakinleştirmek için maria ile bir daha yatmayacağına dair yemin eder. ama bunu kimseye söylememesini ister.

hafsa'nın siniri geçmesine geçmiştir de hz.muhammed maria'dan bir türlü vazgeçememektedir. bunun üzerine kendisine yardımcı olan şu ayetler iniverir; (tahrim suresi ilk 5 ayet):

 “1- ey peygamber! sana allah’ın helal kıldığını niçin haram edersin, hanımlarının hoşnutluğunu ararsın? bununla birlikte allah çok bağışlayandır, çok acıyandır. 2- allah size, yeminlerinizi bozabilme imkânı sağlamıştır. allah, sizin koruyup kollayanınızda. her şeyi bilen, her şeyi sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunan odur. 3- hani peygamber, hanımlarından bazısına gizlice bir söz söylemişti. ne zamanki o, onu haber verdi, allah da peygambere onu açtı. açınca peygamber o hanımına birazını anlattı, birazından ise geri durdu. ona bunu, bu şekilde anlatıverince “bunu sana kim haber verdi?” dedi. “bana her şeyi çok iyi bilen ve her şeyden haberdar olan (allah) peygamberlikle bildirdi” dedi. 4- eğer allah’a tövbe ederseniz, ne iyi! çünkü ikinizin de kalpleri eğildi. yok, eğer ona karşı birbirinize yardım ederseniz, haberiniz olsun ki, allah onun koruyup kollayanıdır. hem ayrıca cebrail, müminlerin salih olanları, onlardan sonra, melekler de (onun) destekleyicisidir. 5- eğer o sizi boşarsa, rabbi ona sizin yerinize sizden daha hayırlı eşler verir. (bu yeni eşler, allah’a) boyun eğen, iman eden, namaz kılan, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan gerek dul, gerek bakire (hanımlardır).”

olayı destekleyen bazı hadisler ise şunlardır; mariya olayı: hadis no : 0838, ravi: enes, tanım: “resulullah (sav)’ın zaman zaman birleştiği bir cariyesi vardı. hz. aişe ve hz. hafsa peşini bırakmadılar. sonunda resulullah bu cariyeyi nefsine haram etti. bunun üzerine: “ey peygamber, sen zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak, allah’ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun?…” diye başlayan tahrim süresi nazil oldu.” kaynak: nesai, işretu’n-nisa, 4, (7, 71)

taberi olayı şöyle anlatır: “gün, hz.muhammed’in hanımlarından hafsa’nın günüydü. o gün hz.muhammed, hafsa’yla cinsel ilişkide bulunmak üzere kalkıp evine gider. ama hafsa’yı evde bulamaz. tam o sırada, bir zamanlar, mısır mukavkısı’nın kendisine armağan ettiği cariyelerden mariya çıkagelir. hz.muhammed, cariyeyle hafsa’nın yatağına beraber olur. hz.muhammed’in, cariyesiyle yatması doğaldır. kur’an da, hanımlarının dışında cariyeleriyle de yatmasına olanak verilmiştir. (bkz. ahzab suresi, ayet: 50, 52.)

ne var ki cariyeyle özgür (hurre) olan bir kadının, üstelik ömer kızının, hafsa’nın yatağında beraber olmaktadır . işte bu olağan değildir. terslik bu ya, o sırada, hafsa da çıkagelmiştir. hz.muhammed’in mariya ile ilişkisini görünce büyük tepki gösterir: “tann elçisi! sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. öyle birşey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyle birlikte oluyorsun!” sonra hz.muhammed’le hafsa arasında şu konuşma geçer: hz.muhammed: “hafsa! marya’yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun?, hafsa: “evet!”, hz.muhammed: “vallahi billahi mariya ile bir daha yatmayacağım!” hz.muhammed hemen ant içmiştir. hz.muhammed: ”hafsa! aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı?”, hafsa: “tamam!” ne var ki, hafsa bu durumu aişe’ye anlatır.(bkz: taberi, camiu’l-beyân, 28/102.)

olayın duyulması ve hanımlarının aralarında dayanışmaya gidip kendisine karşı tavır alması üzerine hz.muhammed eşlerini terk eder ve bir odaya uzvete çekilir. hz.muhammed’in eşlerini boşadığı dedikodusu yayılır. bir rivayete göre ise cezalandırmak için sadece hafsa’yı boşamış ve diğerleriyle de 1 ay beraber olmamaya yemin etmiştir. hafsa ömer’in, ayşe ise ebubekir’in kızıdır. babalarının konumuna güvenerek asiliğe cesaret edebilmişlerdir. 4. ayette geçen “ikiniz” sözü ayşe ile hafsa’yı kasteder. ömer, olayı öğrenince hiddetle hz.muhammed’e gider ve görüşmek ister. 3 kez geri çevrilen isteği sonunda kabul edilerek içeri alınır ve bu görüşmeden sonra tahrim ayetleri gelir. ardından hafsa ile nikah tazelendiği ve 29. gün eşlerine dönüp ayşe’yle beraber olduğu söylenir. ayşe, henüz bir aylık sürenin dolmamış olduğunu düşünerek kendisine sorar: “hani sen, bir ay boyunca hanımlarından uzak duracağına dair yemin etmemiş miydin? bugün daha otuz gün bile olmadı; yirmi dokuzuncu gündeyiz!”. hz.muhammed kendisine şu yanıtı verir: “bu ay yirmi dokuz gün çeker.” olayı destekleyen bir diğer hadis ise şöyledir; hz. aişe: “ma era rabbeke illa yüsariu fi hevake” mealen: “bakıyorum da senin efendi tanrın yalnızca senin şeyinin keyfini yerine getirmek için koşuyor.” (kaynak: buhari, hadis no: 1721)”

bu rivayetler doğru mudur? eğer doğruysa kur’an da açıklanmayan milyonlarca şey varken, tüm evreni, yıldızları, galaksileri yaratan allah neden böyle çok küçük olaylarla yakından ilgilenmekte ve bu ayetleri tüm insanlığa göndermektedir? eğer bu rivayetler yanlışsa tahrim suresi ilk 5 ayeti ne için indirilmiştir? ayrıca kur’an-ı kerim bir günde (kadir gecesi) indirilmemiş midir? neden olaylar olduktan sonra başka başka ayetler inmektedir? bu ayetler de, zamanın başlangıcından beri her şeyin yazılı olduğu allah katında bir kitap olan “levh-i mahfuz” da yazılı mıdır?

85- tevbe suresi 5. ayet şöyledir; “(içinde savaşılması) haram olan aylar çıktı mı, müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin, onların bütün geçitlerini tutun. eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekatı verirlerse, yollarını serbest bırakın. çünkü allah çok bağışlayan, çok acıyandır.” burada bahsedilen “haram aylar” islamiyetten önce de arap kabilelerinde bulunan, sürekli savaş olması sebebiyle bazı aylarda savaşmayı yasaklayan kurallardır. haram ayları allah mı belirlemiş ve bu aylarda savaşılmasını haram kılmıştır, yoksa cahiliye dönemindeki arapların uyguladığı kuralları mı kur’an-ı kerim’e eklemiştir? ayrıca bu aylar dışında nerede bir müşrik görülürse öldürülmeli midir? müşriklerin cezasını ahirette allah vermeyecek midir? allah neden tüm müşriklerin öldürülmesini emretmiştir? yukarıdaki ayet bakara suresi 256. ayet ile neden çelişir? bahsedilen ayet; “dinde zorlama yoktur. doğruluk, sapıklıktan iyice ayrılmıştır. artık her kim tâğûtu inkâr eder, allah’a da iman ederse, işte o, en sağlam tutamağa, ki onun için kopmak yoktur, yapışmıştır. allah işitir, bilir.” bu ayetlere göre dinde zorlama var mıdır yoksa yok mudur?

86- bir çok hadis ve rivayete göre hz.muhammed’in 47 yaşındayken 6-7 yaşında olan hz. aişe evlendiği ve 9-10 yaşındayken de gerdeğe girdiği anlatılmaktadır. bu hadislerden bazıları şöyledir; muhammed el-buhari'nin sahih-i buhari'de aktardığına göre aişe şöyle demiştir: “peygamber (47 yaşındayken) benimle 6 (yaşında) bir kızken nişanlandı. medine'ye gittik ve beni-el-haris bin hazrec'in evinde kaldık. sonra hastalandım ve saçlarım döküldü. daha sonra saçlarım büyüdü ve annem, ummü ruman, salıncakta kız arkadaşlarımla oynarken yanıma geldi. beni çağırdı, yanına gittim, bana ne yapacağını bilmiyordum. elimden yakaladı ve beni kapıda bekletti. soluğum kesilmişti, nefesim yerine geldiğinde, biraz su aldı ve yüzümle başımı bu su ile ovdu. daha sonra beni eve aldı. evde ensâr`dan birtakım kadınlar hazır bulunuyordu.

bunlar bana: "hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin!", dediler. annem beni bu kadınlara teslîm etti. bunlar da benim kılığımı, kıyâfetimi düzlediler ve resûlullah'a teslîm ettiler. ensâr kadınları beni resûlullah`a takdîm ettiklerinde ben 9 yaşında bir kızdım.”

(kaynak:http://hadis.ihya.org/buhari/konu/955.html ve http://1.bp.blogspot.com/_axYuBKOQ2VM/SgrMrJbEELI/AAAAAAAAAFU/UAKWFrbUyOs/s1600/aise1.jpg)

yine aişe'nin, muhammed el-buhari'nin sahih-i buhari'de aktardığı başka bir hadise göre: “ben henüz mekke’de, sokakta oyun oynayan bir kız iken muhammed'e kamer sûresi ayeti nâzil oldu.”

(kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Ai%C5%9Fe_bint_Ebu_Bekir )

bir başka hadis şöyledir; ”resul-i ekrem'in yanında iken oyuncak bebeklerle oynardım. emsallerim(ve arkadaşlarım) oynamak için bana geldiklerinde resul-i ekrem'den çekinirlerdi, fakat resul-i ekrem bana geldikleri için sevinirdi. bir gün resul-i ekrem bana: 'bunlar(oyuncaklar)nedir?' diye sordu. ben: 'bunlar benim kız çocuklarımdır' dedim.” (gazali,ihyau' ulumiddin 1975,c.2,s.693)

diğer bir hadis ise şöyledir; "benim kızlardan birtakım ahbaplarım vardı. onlarla kızlara ait oyun oynardık. biz oyun oynarken (muhammed) eve gelirse oyun arkadaşlarım saklanırlardı. çok defa resul-i ekrem bu kız arkadaşları benimle oynasınlar diye beni gönderirdi." (sahih-i buhari,hadis no:2003,c.12,s.152-153;ayrıca sahih-i buhari,c.3,s.60 ve sahih-i buhari,c.8,s.105)

araştırmaların sonuçları ise şöyle demektedir; “hz. aişe’nin hz. peygamber ile evlilik yaşı konusundaki tartışmaları maddeler halinde verip, her bir madde içinde; bu görüşlerin eleştirilerini yaptıktan sonra, kendi görüş, değerlendirme ve cevaplarımızı da aynı madde içinde belirteceğiz. mevlana şibli “asr-ı saadet” isimli eserinde; hz. aişe’nin doğum tarihi ile ilgili bilgilerin güvenilir olmadığından hareketle evlilik yaşını tespit etmeninde mümkün olamayacağını, dolayısıyla rivayetlerde belirtilen yaşın, kuşkulu olduğunu söylemiştir. aynı görüşe rıza savaş’da katılmaktadır. islam tarihi kaynaklarında, hiçbir sahabînin doğum tarihi konusunda net bir bilgi yoktur. “asrı saadet” isimli esere yaptığı (ilave) açıklamalarda ö. rıza doğrul’un da belirttiği gibi, o dönemde, bugünkü gibi nüfus daireleri yoktu ve kimsenin doğum kaydı yapılmıyordu. nitekim günümüzde bile, özellikle kırsal kesimde, doğan çocukların doğum kaydı yapılamamakta, çocukların ailelerine çocuğun yaşı sorulduğunda, tarih olarak “ekinler biçildiği zamanda, narlar kızardığında, bir kış günü veya şu önemli olay olduğunda doğdu” şeklinde cevaplar alınmaktadır. o dönemde bütün sahabilerin yaşları, genelde ölüm zamanındaki yaşlarına göre hesaplanıyordu. bu ilkeden hareketle, hz. aişe’nin vefat tarihinden, yaşı çıkarıldığında yaklaşık olarak doğum tarihi bulunabilir. islam tarihçileri, hz. aişe’nin vefat tarihi olarak genelde h. 58 yılını, vefatı sırasındaki yaşı olarak da 66 yaşını vermektedirler. bir kısmı, vefat tarihi olarak h.56-59'u, vefatı sırasındaki yaşı olarak da 65-67 yi belirtseler de, çoğunluğu birinci görüşte müttefiktirler. böylece hz. aişe’nin vefat esnasındaki yaşından, vefat tarihini çıkardığımızda (66-58=8) hicret sırasında hz. aişe’nin yaşının 8 olduğu ortaya çıkar. hicretten bir yıl sonra evlendiğine göre ise evlilik yaşı 9 olacaktır. ibn kesir bu yaşta evlendiği konusunda hiçbir ihtilafın(anlaşamamazlığın) olmadığını belirtir.”

(yazar: mehmet azimli (yrd. doç. dr. dicle üniversitesi ilahiyat fakültesi) kaynak: islami araştırmalar, cilt 16, sayı 1/2003, detaylı bilgi: http://www.bilimfelsefedin.org/?p=144)

bir çok islam araştırmacısı hz.aişenin evlendiğinde 7-8 yaşlarında olduğu konusunda hemfikirdir ancak o zamanki çağlarda kız çocuklarının daha çabuk ergenliğe ulaştığını savunmaktadırlar. bu konu araştırıldığında ise karşımıza şu bilgiler çıkmaktadır; bugün suudi arabistan'da kız çocukların ilk adet görme yaşına dair elimizdeki araştırma bu yaşın günümüzde ortalama 13.05 olduğunu söylüyor.

(kaynak:http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15573847)

işin daha ilginci 20 yıl önce suudi arabistan'da kızların ilk adet görme yaşı günümüzden biraz daha yüksekti. yani 13.22 bu anlamda kız çocukları git gide daha erken bir dönemde adet görmeye başlıyorlar. aşağıdaki görsel suudi arabistan'da günümüzdeki ortalama düzenli adet görme yaşını (ilk adet görme yaşı değil) gösteriyor. buna göre 9, 10 veya 11 yaşında düzenli adet gören kız çocukların sayısı sıfıra çok yakın iken 12 yaşındaki kız çocuklarda düzenli adet görülme oranı %10'un bile altındadır. 13 yaşındakilerin sadece %20'sinde adet görülürken 14 yaşında düzenli adet görenlerin oranı %35, 15 yaşında düzenli adet görenlerin oranı ise %50'dir. yani 15 yaşındaki kızların ancak yarısı düzenli adet görmektedir. (bakınız aşağıdaki tablo) unutmamalı ki kız çocukların ilk gördükleri adetler çoğunlukla vücuttaki hormon düzenlenmesi ile ilgili olup bu adetler yumurtasız gerçekleşir, yani üremeye hizmet etmez.

(ilgili tablo: http://g1210.hizliresim.com/12/s/f7gxb.png )

benzer bulgulara fransa, abd, almanya gibi ülkelerde de rastlanılmıştır. ilk adet görme yaşının günümüzde giderek daha erken bir yaşta olmasının sebebi günümüzde yaşam, sağlık ve beslenme şartlarının git gide iyileşmesidir. şu aşağıdaki tabloda da ülkelerin ve yılların karşılaştırmasını okuyabilirsiniz.

(ilgili tablo: http://g1210.hizliresim.com/12/s/f7gzr.jpg )

örneğin fransa'da son 200 yıl içinde ortalama ilk adet görme yaşı 1840 yılında 15,3 iken bu rakam düzenli bir şekilde inişe geçmiş ve günümüzde fransa'da kız çocukların ilk adet görme yaşı 12.4'e inmiştir.

(ilgili tablo:http://g1210.hizliresim.com/12/s/f7gwh.gif)

bu anlamda antik çağlarda kız çocukların günümüzden daha erken bir dönemde ilk adetlerini gördüğü bir safsata ve kandırmacadır.

(kaynak 1: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15573847 kaynak 2: http://www.mum.org/menarage.htm kaynak 3: http://thesocietypages.org/socimages/2008/09/19/changing-biology-age-at-first-menstruation/
kaynak 4:http://ipac.kacst.edu.sa/edoc/ebook/1652.pdf)

ve bilindiği gibi hz. aişe’nin çok istemesine rağmen hiç çocuğu olmamıştır, bir kaynak bu konu hakkında şöyle der; “çok istemesine rağmen asla çocuk sahibi olamamıştır. hamile bile kalamamış. buna da eğer ciddi bir kaza veya hastalık geçirmediyse ancak iki şey sebep olabilir. 1- doğuştan gelen genetik bozukluk. 2- çocuk yaşta cinsel ilişkiye zorlanma sonucu cinsel organ ve rahimde oluşan kalıcı hasarlar. birincisi birkaç bin vakada bir görülebilecek bir hadise iken ikincisi gerçekleştiği takdirde sonuçları neredeyse garanti edilecek ve akla en mantıklı gelen cevaptır.”

hz.muhammed 47 yaşındayken neden 7 yaşında bir kız çocuğuyla evlenmiştir?

87- islamiyetten önceki arap mitolojisi araştırıldığında mekke’de bulunan 360 adet puttan en bilinenleri ay tanrısı olan al-ilah ve 3 kızı al-lat, al-uzza ve al-manat’tır. bu al-ilah’ın kızları kur’anda da geçer. (bkz: necm:19 ve soru 43)

hatta hz. muhammed’in babasının adı da “abdullah”tır yani “abd al-ilah” bu da al-ilah’ın kulu anlamına gelmektedir. buradan hz.muhammed’in ailesinin de ay tanrısı olan al-ilah’a taptıklarını anlayabiliriz. “british müzesinde babil bölümünde bölüm b de 3-4 heykel ve onların önünde 1 heykel şeklinde heykeller vardır. arkadaki 3-4 heykel ellerini müslümanların dua ederken açtıkları gibi açmış önlerindeki "ay tanrısı" na dua ediyorlar bunun ismi al-ilah. al-ilah ın kızları al-lat, al-uzzat, al-manat ta bu 3 yıldız olarak simgeleniyordu.” (kaynak: the archeology of world religions, jack finegan, 1952, p482-485, 492) (görsel:http://www.bible.ca/islam/islam-hazor1.gif)

müslümanların dua ediş şeklinde ellerini hafif kapatarak açmış ay tanrısı al-ilah'a dua ediyor. aşağıdaki görselde ise al-ilah'ı simgeleyen bir adam ve islamiyetin sembolü hilal görünmektedir. (görsel:http://www.bible.ca/islam/islam-babylonian-moon.gif)

bulunan diğer heykellerin de al-ilah’a dua ederken aynı müslümanlar gibi ellerini havaya açtıkları görülmektedir.  (http://www.nccg.org/islam/hazor4.gif)

islamiyetin sembolünün hilal olması ve her caminin minaresinde hilal sembolünün bulunması ise al-ilah’ın ay tanrısı olmasıyla bir bağlantısı olabileceği konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır. işte eski mısırlıların "sin" adını verdiği (bkz: ya sin suresi) ve eski putperest arapların ise "al-ilah" adını verdikleri ay tanrısı al-ilah ve onun 3 kızı al-lat, al-uzza, al-manat (bkz: necm:19-20) (görsel: http://www.bible.ca/islam/islam-babylonian-2100bc-nannar.jpg) “

araplar islamiyet öncesi dönemde kabe deki 360 tane put arasından en yükseği, en güçlüsü olarak ay tanrısını görüyor ve buna al-ilah (en güçlü ilah) şeklinde ellerini iki yana açarak dua ediyorlardı. yani arapça da "ilah" olan tanrı kelimesi islamiyetle beraber "allah" a dönüştürüldü.” (kaynak: southern arabia, carleton s. coon, washington, d.c. smithsonian, 1944, p.399) “

çeşitli arap kabileleri aslında bu ay tanrısına değişik adlar veriyordu bunlardan bazıları "sin", "hubal" ve kureyş te al-ilah. dil bilimciler "allah" kelimesinin "al-ilah" tan türediğini söylerler.” (kaynak: islam muhammed and his religion, arthur jeffery, 1958, p 85, muhammad at mecca, w. montgomery watt, 1953, p 23-29) “

"allah" kelimesi islamiyetten önceki arap yazıtlarında bulunmuştur.“ (kaynak: encyclopedia britannica, i:643)

“islamiyet öncesi bazı putperestlerin ilginç gelenekleri vardı bunlar ramazan dedikleri ayda 1 ay oruç tutarlar, mekke ye hacca gidip kabe’nin etrafında 7 kez dönerler, "kara taş" ı kutsal sayar onu öper ve günde 4 veya 5 vakit namaz(salat) kılarlar şeytan taşlarlardı. tabi bunlar kur’an da da bulunur.” (kaynak: is allah the same god as the god of bible?, m. j. afshari, p 6, 8-9, islam, beliefs and observances, caesar e. farah)

“ay tanrısını ifade eden "al-ilah" kelimesi islamiyet öncesi dönemde arap şiirlerinde yaygın olarak kullanılıyordu.” (kaynak: encyclopedia of islam, eds. lewis, menage, pellat, schacht; leiden: e.j.brill, 1971, iii:1093)

müslümanlar neden putperestlerin al-ilah’a dua ettikleri gibi allah’a dua ederler? ay tanrısı olan al-ilah’ı simgeleyen ay neden islamın da simgesidir ve tüm minarelerin üstünde ay simgesi bulunur? allah’ın adı neden al-ilah a bu kadar çok benzemektedir? allah kendisine isim seçerken ay tanrısı olan al-ilah tan mı esinlenmiştir?

88- azhab suresi 56. ayeti şöyledir; “şüphesiz allah, (rahmeti ve nimetleriyle) ve melekleri (de onun bağışlanması için dua ederek), peygambere salât ve selamda bulunurlar. ey iman edenler! siz de ona salâvat getirin, ona tam bir bağlılıkla selam verin. (kendisine bağlılığınızı bildirin)” allah kendi yarattığı hz. muhammede salât mı eder?

89- nur suresi 2. ayet şöyledir; “zina eden kadınla zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, allah’ın koyduğu cezayı uygulama konusunda bunlara acıyacağınız tutmasın. müminlerden bir gurup bunlara uygulanan cezaya tanıklık etsin.” kur’anı kerim de binlerce tür suçun cezaları belirtilmemişken, allah neden bazı şeylerin cezalarının insanlar tarafından bu dünyada verilmesini emretmiştir. milyarlarca galakside bulunan milyarlarca gezegeni yaratan allah, neden böyle basit şeylerle uğraşmaktadır? bu dünyada işlenen suçların cezasını ahirette allah vermeyecek midir?

90- islam dininde neden kadınlar ikinci plandadır? miras bölüşülürken neden erkeğe 2 kadın hakkı verilir? (bkz: nisa:11) neden iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denktir? (bkz: bakara:282) neden erkekler birden fazla kadınla evlenebilirken kadınlar birden fazla erkekle evlenemezler? allah kadın ve erkekleri birbirlerine eş olsunlar diye yaratmamış mıdır? kur’anda neden hep erkeklere hitap edilir? neden kadınlar muhatap alınmayarak “kadınlarınıza söyleyin” ile başlayan ayetler vardır? cennette erkeklere “göğüsleri yeni tomurcuklanmış eşler” (bkz: nebe:33) vadedilirken, kadınlara neden birşey vadedilmemiştir?

91- saffat suresi 125. ayet şöyledir; “yaratanların en güzelini bırakıp ba’l (adlı puta) mı tapıyorsunuz?” allah neden burada kendisini “yaratanların en güzeli” diye tanımlamaktadır? allah’tan başka yaratıcı mı vardır?


ve bu bölümle beraber tüm sorularım bitmiştir.

Saygılar


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
İran'daki yahudi azınlık

Başlatan King_David Yahudiler

5 Yanıt
6134 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 22, 2007, 03:05:58 öö
Gönderen: Itzhak
0 Yanıt
2463 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2007, 07:18:29 ös
Gönderen: LuckyEye2
Istanbul'daki Kudus Toplantisi

Başlatan Sebnem « 1 2 ... 5 6 » Guncel Konular

51 Yanıt
16064 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 02, 2007, 12:39:00 ös
Gönderen: klmtrs
Tevrattaki çelişkiler

Başlatan Daemon « 1 2 ... 6 7 » Yahudilik

60 Yanıt
34429 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 09, 2016, 12:59:27 öö
Gönderen: Ares
9 Yanıt
24804 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 08, 2011, 01:25:47 öö
Gönderen: Barbaros
3 Yanıt
7728 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 19, 2008, 02:32:21 ös
Gönderen: Son of Hades
3 Yanıt
5834 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 20, 2011, 04:41:30 ös
Gönderen: Genius Loci
16 Yanıt
19378 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2012, 09:08:05 ös
Gönderen: NOSAM33
21 Yanıt
12758 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 16, 2011, 06:50:33 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3149 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 19, 2012, 11:16:20 öö
Gönderen: karahan