Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Orta Çağda Yahudiler Üzerindeki Baskılar - 5  (Okunma sayısı 2775 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 11, 2010, 01:02:02 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Kuzey Avrupa’da Yahudiler, ölüm ya da din değiştirme seçeneğiyle karşı karşıya kalmış ve çoğunlukla onurlu bir ölümü, intihar ederek şehitliği seçmişlerdi.

Yahudilikte özgün olarak “şehitlik” diye bir şey yoktur. Avrupalı Yahudiler, bu bağlamda herhalde Hıristiyanların etkisinde kalmış ve onları taklit etmişti.

Birinci Haçlı Seferi sırasındaki Yahudi katliamıyla ilgili İbranice bir anlatımdan alınma şu bölüm, tipik bir Aşkenazi şehitliğini yansıtır:

“... Kadınlar paçalarını sıvadı. Önce oğullarını ve kızlarını, sonra kendilerini öldürdüler. Birçok erkek de kendi eşlerini, çocuklarını ve bebeklerini boğazladı. En nazik ve en müşfik kadınlar, en sevdiği çocuklarını boğazladı. Herkes birbirini boğazladı.

Genç bakireler, gelinler, damatlar pencerelerden dışarı bakıp yüksek sesle şu çığlığı atıyordu: “Ya Rabbim, Seni, kendi kuşağı içinde tiksinilen, değersiz ve nefret edilen çarmıha gerilmiş bir çocuğa, âdet gören aşüfte bir kadının peydahladığı bir piçe yeğlememek için, Senin “Büyük Adını” kutsamak için yaptıklarımıza bak ve gör.” (Kaynak: Shlomo Eidelberg, “The Jews and the Crusaders”)

Ölümü seçen Yahudilerin, İsa ve Meryem’e kinlerini böylece kusmaları doğal bir tepki miydi acaba? Kim bilir, belki de bu satırların yazarı Hıristiyanlara karşı kendi içindeki kini kusuyordu.

Zoraki din değiştirmek yerine ölümü yeğlemeleri, Orta Çağda Aşkenazi Yahudilerinin karşılaştığı zulme verdikleri bir yanıt sayılabilir mi? Öyleyse, bunun hiçbir işe yaramamış olduğu da açık. Yüzyıllar sonra kendini “uygar” sanan ve öyle gösteren Batı’nın bu vahşetinin böylece sergilenmiş olmasının bile, insanlığın ders alması bakımından ne denli yararlı olduğu sorgulanabilir.

Daha önce belirtmiştim; burada bir kez daha yinelemek istiyorum. Her ne kadar konunun başlığı Ortaçağda Yahudilerin karşı karşıya geldikleri baskı ve zulüm ise de, buradaki asal konu Batı dünyasının kendisinden farklı bir dini benimseyen insanları aralarında barındırmadığıdır. Nitekim ara sıra sapkın sayılanlardan da söz ediyorum ki, onların durumu da Yahudilerden hiç farklı değildir.

Avrupa Yahudilerinin kitlesel olarak kendilerini kurban edişi, antik Kudüs Tapınağı’nın kurbanlık kültünün insan düzeyinde yeniden canlandırılması olarak kabul edildi. Tanrı’nın kutsal ve günahsız bir topluma dayattığı bir tür ceza olarak yorumlandı.

Macar asıllı bir Yahudi olan Prof. Jacob Katz, Orta Çağdaki Kuzey Avrupa Yahudilerinin, zoraki din değiştirmeyle karşı karşıya kaldıklarında ölümü yeğlemelerini şöyle açıklar:  “Aşkenazi Yahudileri, Hıristiyanları teolojik olarak putatapar, kendilerini ise, «Bir Yahudi puta boyun eğmek yerine ölmelidir.» şeklindeki kurala bağlı sayardı. Yahudilerin belli Hıristiyan simgelerden, en başta da Yahudiler için hem İsa’nın mesih olduğu hem de Yahudilerin emriyle çarmıha gerilen Tanrı’nın oğlu olduğu iddiasını yansıtan haçtan nefret etmeleri bununla ilgilidir.”

Öte yandan, ilk Hıristiyanların şehit olmaya, din değiştirmekten kaçınmaya ve kendi yaşamlarıyla Hıristiyanlığın doğruluğuna tanık olmaya her an hazır olma geleneği de, Yahudileri aynı yolu izlemeye yöneltti. Yahudiler, kendi özel inanç ve tanrılarının üstünlüğünün bir kanıtı olarak, Hıristiyanların karşısına kendi şehitliklerini çıkarmış oldu.

Orta Çağın sonlarına doğru, sefaletten ya da Yahudi karşıtı baskılardan kurtulmak amacıyla, gönüllü olarak ya da zorla Hıristiyanlığa dönen Yahudilerin sayısında bir artış görülür. Elbette bunun “gönülden Yahudiliği terk edip sahiden Hıristiyan olmak” mı, yoksa “sadece görünüşte bir geçiş” mi olduğu da tartışılabilir. Buna karşın şehitlik, Aşkenazi Yahudilerine özgü bir yöntem olarak kalmıştır. Sefarad Yahudilerinde ise buna hemen hiç rastlanmamıştır.

Orta Çağda tam bir Yahudi tarihi yazmayı andıran öğeler, çoğunlukla Aşkenazilerden gelir. Dikkatler, Hıristiyanların yaptığı zulmü ve Yahudilerin kendilerini kurban ederek buna verdiği yanıtı betimleyen belgeler üzerinde yoğunlaşır. Söz konusu belgelerden üçü Birinci Haçlı Seferi’nin başlangıcındaki 1096 olaylarını betimlerken, dördüncüsü bundan elli yıl kadar sonra İkinci Haçlı Seferi sırasındaki zulmü anlatır. Bu anlatımları derleyenler, kısmen sözlü söylencelere ve elden ele dolaşan mektuplara dayanmıştır.

Haçlı Seferleri ile bağlantılı anlatımlar, sadece bu türün Orta Çağa ait örnekleri değildir. Daha az bilinen ama anonimleşmiş bir İbrani anlatısı, 992 yılında Fransa’nın Le Mans kentinde, bütün Yahudi yerleşiminin Hıristiyanlığa dönen bir Yahudi serserinin marifetiyle nasıl yerle bir edildiğini dile getirir: “924 senesinde, İkinci Tapınağın yıkılmasından beri O’nunla sözleşmelerine sadık kalan ve O’nun emirlerinin bekçiliğini yapanların yanında olan Tanrı’dan gelen selâmet kitabının ve Le Mans cemaatinin izniyle... Kitap, İsrail’in çocuklarına ebedi bir anı [zikkaron] olsun, son kuşağa kadar kendi çocuklarına tekrar tekrar anlatsınlar, akıllarını başlarına toplayıp, kendisine gerçekten hizmet eden hizmetkârlarından merhametini esirge-meyen Tanrı’dan gelen selâmeti ve onun güçlü elini bilsinler diye yazıldı...”

Bir diğer anlatım da, 1007 yıolında Rouen’deki Fransa Yahudilerinin durumunu yansıtır:  “Hıristiyan tebasının Yahudi karşıtı çığlıklarına yanıt veren Fransa Kralı Robert, Yahudilere zorla din değiştirtmeye çalıştı. Birçok kişi Hıristiyanlığı yererek öldü; geri kalanlar, önde gelen bir Yahudinin Papa’yla görüşmesi sonucu kurtuldu.”

Bir diğeri, Fransa’nın Blois kentinde yakılarak öldürülen 40 kadar Yahudinin öyküsünü verir. Bu olay, Yahudi takviminde yer alan kurbanların anısına her yıl kutlanan bir yortu üretmiştir. Bu yortu, 17. yüzyıl ortalarında Kazak isyanı sırasında Polonya ve Ukrayna Yahudilerine uygulanan soykırımın anılarını da içine katmıştır.

13. yüzyıl sonlarında Shemtov Shanzolo adında Provénceli bir Yahudinin İbranice olarak derlediği, Güney Fransa’da Yahudilerin çektiği eziyetin anlatısı ile, İberyalı mülteci Joseph ibn Verga tarafından 1554 yılında İstanbul’da yayımlanan, babası Solomon’un zulüm belgesi “Shevet ye-Huda” adlı bir belge de bunların arasına katılabilir.



Bu değindiklerimin birçok benzeri var; değişik tarihlerde değişik yerlerde yazılmış… Ancak gelin biz burada onları sıralamak yerine başka bir şey yapalım… Orta Çağ Avrupası’nın Yahudiliğe bakış açısı ile aynı yüzyıllarda İslâm dünyasının bakış açısının farkını en güzel bir şekilde ortaya koyan, bir İberya Yahudisi olan gezgin Solomon İbn Verga’nın 16. yüzyılda yayınlanmış bir belgesindeki anlatılara bakalım. Bu başlık altındaki yazı dizisini onunla bitirelim.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2771 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 14, 2010, 01:29:45 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2539 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 16, 2010, 08:53:42 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3818 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 01:01:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3244 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 03:28:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4794 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 21, 2010, 11:49:32 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2552 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 06, 2010, 01:48:30 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2492 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 07, 2010, 09:58:39 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3520 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 09, 2010, 11:03:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2299 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 10, 2010, 11:38:22 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3187 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 12, 2010, 02:33:24 ös
Gönderen: ceycet