Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yahudilikte kavramlar ve semboller  (Okunma sayısı 61612 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 23, 2007, 02:51:16 ös
Yanıtla #10
  • Ziyaretçi

bir keresinde bizim patronun çocuğunun düğününe gitmiştim. çok değişik gelmişti.
özellikle bardak kırma olayı çok farklıydı. ama artık anlamını biliyorum


Mart 23, 2007, 10:01:15 ös
Yanıtla #11
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay


MEZUZA

Dinle İsrael, Ad. Tanrımızdır, Ad. Tektir. Tanrın Ad.’ı bütün kalbinle, bütün nefsinle ve bütün varlığınla seveceksin. Bu gün sana emrettiğim bu sözler kalbin üzerinde olacak, çocuklarına öğretecek, evinde otururken, yolunda giderken,yatarken ve kalkarken bunlardan söz edeceksin. Bunları elin üzerine simge diye bağlayacak, gözlerinin arasında cisimleştirecek ve evinin kapılarına ve pervazlarına yazacaksın.


Size bugün benim, Tanrı’nız Ad.’ı tüm canınızla sevmek ve ona tüm kalbinizle kulluk etmek konusunda emrimi duyup dinlediğinizde, topraklarınıza zamanında yağmurun çiselemesini ve yağışını vereceğim, ürünlerinizi, tahıllarınızı ve sebzelerinizi devşireceksiniz ve kırlarınıza hayvanlarınız için ot vereceğim, yiyecek ve doyacaksınız. Sakın ola ki kalbiniz yoldan çıkmasın, başka Tanrı’lara kulluk edip tapınmayasınız. Tanrı size karşı burnundan soluyacak, gökleri kapatacak, yağmur oluşmayacak ve toprak ürünü veremeyecek. Siz ,Tanrı’nın size verdiği bu iyi topraktan çıkıp kaybolacaksınız.

Bu sözlerimi kalbiniz ve canınız üstüne koyasınız. Onları ellerinize simge olarak bağlayasınız. Onlar gözlerinizin arasında cisimleşsinler. Onları çocuklarınıza öğretiniz ki evinde otururken, yolda giderken, yatarken ve kalkarken bundan söz etsinler. Onları evinizin kapılarına ve pervazlarına yazınız ki göklerin yağmuru gibi Ad.’ın atalarınıza, size vermek için andettiği bu topraklardaki günleriniz ve çocuklarınızın günleri çoğalsın.” (Keriat Şema). 

MEZUZA NEDİR?

İbranice bir kelime olan mezuza “kapı pervazı” anlamına gelir.. Mezuza kapı pervazına çakılan, tahta, plastik, metal cam ve benzeri maddeden yapılı kılıfa konmuş bir parşömendir. Soldan sağa doğru yuvarlanarak sarılan bu parşömen, Tora’nın Devarim(6:4-9 ve 11:13-21) bölümlerindeki Şema ve Veaya metinlerini içerir. Kullanılan parşömen kaşer bir hayvanın derisinden yapılır. Yazım kuralları Sefer Tora yazılım kurallarının aynıdır.

Mezuza parşömenleri el ile yazılı olur, matbaa ile yazılı olanları kullanılamaz.

Parşömenin dış yüzünde kutsal bir anlam taşıyan “Şaday” yani “Her Şeye Kadir” kelimesi yer alır. Şaday aynı zamanda “Şomer Dlatot Yisrael” – “İsrail Kapılarının Koruyucusu” kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur.

Mezuza’nın Takılışı

Mezuza takma berahası: “Baruh Ata Ad. Eloenu meleh aolam aşer kideşanu bemitsvotav vetsivanu Likvoa mezuza.”

(Evrenin hükümdarı ve Tanrımız Ad. Sen mübareksin ki bizi talimatlarınla kutsadın ve bize mezuzayı tespit etmeyi emrettin.)

Bu dua okunduktan sonra, mezuzanın kapının sağ pervazına, üst ucu evin ya da odanın içine bakacak şekilde, hafif eğik olarak kapının üstten üçte birlik mesafesinde (omuz hizasında) takılması gerekir.

MEZUZA NERELERE NASIL TAKILIR?

Mezuza takılacak yerin iki kapı kirişinin ,çatısının ve kapısının olması, devamlı yaşanan bir yer olması, insanın kullanabileceği saygın bir yer olması, girişin en az 10 karış yüksekliğinde olması mezuza takmak için gerekli şartlardır. Bu yüzden Mezuza, tuvalet, banyo, kiler, ahır hariç evin tüm kapılarına konur.

· Ev değiştirme durumunda, İsrail’de, hemen, Diaspora’da ise 30 gün içinde mezuza takma işlemini tamamlamak gerekir.

· Yeni bir eve taşınıldığında önce Şeehiyahu (“Baruh ata Ad. Eloenu meleh aolam şeehiyanu ve kiyemanu ve igiyanu la zeman aze.”) sonra mezuza tespit duası okunur.

· Ev değiştiren kişi eğer evini bir Yahudi’ye satar veya kiralarsa mezuzaların yerlerinde bırakılmaları doğru olur.

· Mezuzaların parşömenleri 7 yılda en az iki kere hasara uğrayıp uğramadıklarını kontrol etmek amacıyla gözden geçirilmelidir. Harfleri silinen veya parşömeni yırtılan mezuzalar bu biçimleriyle kullanılabilirliklerini yitirirler.

Yahudilerde adet; mezuzayı her giriş ve çıkışta elle ya da parmak uçlarıyla dokunup öpmekti.

GÜNÜMÜZDE MEZUZA

Günümüzde mezuzalar, içinde Şema ve Veaya Duaları yazılı olan parşömenlerin bulunduğu, çağdaş dekorasyon doğrultusunda her çeşit zevke göre, değişik modellerde yapılmış objelerdir. Evlerde, iş yerlerinde (büro, fabrika ve garajlarda), İsrail’de kamuya açık binalarda resmi dairelerde ve sinagoglarda kullanılmaktadır. Buna bazı banliyö girişleri de eklenebilir. Yeruşalayim’deki Yemin Moşe Banliyösü gibi.Ayrıca 1967’deki 6 Gün Savaşı’ndan sonra alınan eski Yeruşalayim şehrinin bütün kapı girişlerine mezuzalar takılmıştır.

Mezuza’nın Düşündürdükleri

Mezuza’nın bir işlevi de evden çıkarken ve eve girerken bizleri iman ve ahlak yoluna davet etmesidir.

Mezuza hiçbir zaman muska veya tılsım olarak kabul edilemez. Esasen Yahudi dini bu tür şeylere inanmamızı ve kullanmamızı yasaklamıştır. Çünkü her şey Tanrı tarafından idare ve takdir edilir. Onun kudreti, canlıların tüm düşünce ve kuvvetlerinden üstündür. Talmud, Tanrı’nın koruyuculuğunu simgelediği için, mezuzanın gerekliliğini önemle vurgular. Buna en iyi örnek Pesah öyküsünde yer almaktadır.Agada (Pesah öyküsü) okunduğunda, Tanrı’nın Mısırlılara getirdiği belalar görülür. Bunlardan sonuncusu ve en etkilisi olduğu bilinen Mısırlıların ilk doğan erkek çocuklarının ölmesidir (Makat Behorot). Tanrı bu belaları Mısırlılara göndermeye karar verdiği zaman, Moşe Rabenu’ya İsrailoğullarının o gün korban kesmelerini ve akıttıkları kanla evlerinin kapılarına işaret koymalarını emreder . Bundan amaç, işaretli Yahudi evlerinin bu beladan korunmasıdır. Nitekim, Tanrı kapısı işaretli evleri bu beladan uzak tutmuştur. Bu kapı işaretleriyle Mezuza arasında bir paralellik kurmak istenirse bugün de kapısında mezuza çakılı olan her Yahudi evini Tanrı belalardan koruyacaktır!

Sonuç olarak, çalışmalarıyla mezuzaya gerçek kimliğini kazandıran Maimonides’in, Mişna Tora adlı eserinde şöyle bir bölüm vardır; “Mezuza ile ilgili temel kurallara her zaman riayet etmek tüm Yahudilerin uyması gereken kaidelerin başında gelir. Kapı pervazına çakılı olan mezuza, önünden geçen her Yahudi’ye, her seferinde Tanrı’yı, ona olan sevgiyi ve bağlılığı hatırlatır. Böylelikle o kişiyi uyarır ve dünyanın geçici olduğunu göstererek, boş şeylere kapılmasını önler. Kişi tek gerçeğin Tanrı’ya inanmak olduğunu anlar ve bu onu kusursuz bir ahlak anlayışına sahip olmaya yöneltir.

Yahudi dini alnına tefillin, bedenine tsitsit ve kapısına mezuza takan ve bunların içerdiği ahlak anlayışının bilincinde olan kişinin hiçbir zaman yanlış yola sapmayacağını temin eder. Tanrı lütuflarını, ihsanlarını ve yardımlarını kendisine inanan kişilere yöneltir ve onları her tehlikeden korur. Bizi koruyan Tanrı’ya şükredelim.”

İKİ MEZUZA ÖYKÜSÜ

Romalı Kolonymos’un oğlu Onkelos, Yahudi dinini seçer. Bunun üzerine imparator üç kere asker göndererek onu tutuklatmak ister. İlk iki kerede gelen askerler Onkelos’un ikna gücü sayesinde Yahudiliği seçerler ve ona katılırlar. Üçüncü seferde askerler Onkelos ile kesinlikle konuşmamak üzere emir alırlar. Kapıdan çıkarlarken, Onkelos mezuzayı öper ve askerlere sorar: - Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Askerler aldıkları emre rağmen meraklarına yenilirler. Onkelos şöyle der: “Genel olarak krallar saraylarında yaşarlar ve hizmetkarlar da dışarıyı gözetleyip onları korurlar.Biz Yahudilerde ise durum tam bunun aksidir. Hizmetkar olan bizler rahatça evimizde yaşarken kralımız olan Tanrı dışarıyı gözler ve bizleri tüm kötülüklerden korur.” Bu fikri çok beğenen askerler de Yahudi olmaya karar verirler. Bundan sonra artık Onkelos’u tutuklamaya kimse gönderilmez.

Lubavitch ekolüne mensup bir hasid, çok ağır bir kalp hastalığına tutulur. Bütün çağdaş tıbbi imkânlar kullanıldığı halde hasta artık ömrünün son demlerindedir. Çevresince çok sevilen bu hasid hastalığıyla etrafını üzüntüye boğmuştur. O yörenin hahamı, hasidin evindeki tüm mezuzaların açılıp, kontrol edilmelerini ister. Parşömen rulolar açılır ve bir tanesinde “Tanrı’nı bütün kalbinle seveceksin” emrinin yazılı olduğu sıradaki –kalp- kelimesinin üstünde küçük bir delik olduğu görülür. Parşömen tamir edilir ve hasid mucizevi bir şekilde hızla eski sağlığına kavuşur


Mart 27, 2007, 02:38:35 öö
Yanıtla #12
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

SHEMA YİSRAEL ADONAY ELOENU ADONAY EHAD.......BERASHİTH RAHİ ELOHİM SHEYEQUEBELO ISRAEL TORAH
KARDEŞİM ÇOK GÜZEL OLMUŞ...ELINE SAGLIK..KAYNAGINDA SAGLAM... 8)
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Mart 27, 2007, 03:00:48 öö
Yanıtla #13
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

KAŞERUTA (HELAL) GENEL BİR BAKIŞ.
Şemini peraşasında, Tora, hangi hayvanların yenilebilir olduğunu, hangilerinin de yenilmemesi gerektiğini belirtmekte ve bunlar için işaretler vermektedir. Her ne kadar Kaşer et satan kasaplardan (etler üzerindeki “Kaşer” mührünü “bizzat” kontrol ederek) alışveriş yaptığımız sürece bu işaretler önemli değilse de, yine de bilgi olarak bunları tekrarlamakta yarar vardır:

Buna göre dört ayaklı kara hayvanları içinde sadece geviş getiren “ve” ayak tırnakları ikiye ayrılı olanlar geçerli; yani “Kaşer”dir. Bu işaretlerden sadece bir tanesinin olması, o hayvanı geçersiz kılar.

Sürüngenler ve böcekler, Tora’da belirtilen (ve günümüzde hangi tür oldukları bilinmeyen) dört tür çekirge benzeri hayvan hariç yenilemez. Bunlara, yengeç, istakoz, karides, midye ve istridye gibi böcekler de dahildir.

Uçucular arasında yenilemeyen hayvanların tam listesi Tora tarafından verilmiştir. Burada yirmi tane kuş listelenmişse de, Tora’daki bu listede adı geçen kuşların bazılarının isimlerinin, bildiğimiz kuşlar arasında hangileri oldukları konusunda kesinlik olmadığından, Şulhan Aruh, kuşlar arasında sadece geleneksel olarak Kaşer oldukları bilinen kuşların yenilmesi gerektiğini vurgular.

Balıklar arasında yenilebilir olanlar, pullu ve yüzgeçli balıklardır.

Yenilmesi yasak olan bir hayvanın hiçbir ürünü de yenilemez.

Tora, kara hayvanları arasında dört tanesini ayırarak bunların sadece birer işarete sahip olduklarını vurgular ve bunun yeterli olmadığına dikkat çeker. Bu hayvanlar şunlardır:

Gamal (Deve), Hazir (Domuz), Şafan ve Arnevet. Bunlardan Şafan, genelde “Kaya Porsuğu”, Arnevet ise “Tavşan” olarak tanımlansa da, bu konuda kesinlik yoktur. Fakat deve ve domuz konusunda şüphe söz konusu değildir.

Gamal, Şafan ve Arnevet’in her biri geviş getirir fakat tırnakları ikiye ayrık değildir. Hazir ise ayrık tırnaklara sahip olmasına karşın geviş getirmez.

Tora’nın bu dört hayvanla ilgili detaylara beklenmedik bir şekilde yer vermesi oldukça ilginçtir. Fakat bu hayvanlar ve işaretler, bir anlamda Tora’nın bir insan tarafından kaleme alınmış “olamayacağının” bir göstergesidir. Zira bu hayvanların sadece birer işareti olduğunu belirten Tora 3310 yıl öncesine ait olmasına karşın, Zooloji bilimi, bu hayvanlar ve yakın akrabaları dışında, bu iki işaretten sadece birine sahip olan başka hiçbir hayvan keşfetmemiştir. Dolayısıyla Tora’ya bu bilgiyi koymak sadece ve sadece dünya ve tabiat üzerinde tam bir hakimiyet sahibi olan biri; yani Tanrı tarafından gerçekleştirilmiş olabilir. Zira 3310 yıl önce zooloji bilimine bugünkü kadar hakim olan bir insanın varlığı kesinlikle mümkün değildir.
 
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Mart 27, 2007, 03:02:40 öö
Yanıtla #14
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

KAŞER DÜŞÜNMEK
Kaşer" (Kosher) kelimesi, Yahudilik'in, İngilizce kelime hazinesine kattığı bir sözcüktür. Çeşitli kültür ve dillere mensup kişiler bu terimi orijinal anlamıyla "uygun olan ve gerekli kural ve standartları karşılayan" anlamında kullanmaktadırlar.

Yahudilik'te de durum aynıdır. "Kaşer" terimi sadece dini açıdan yenilebilir yiyecekleri tanımlamaya özel bir kelime değildir. Örneğin, bir Tefilin ya da Sefer Tora için de, Alaha'nın gerektirdiği niteliklere uygun oldukları takdirde "Kaşer" sıfatı kullanılır. Bu sıfat insanlar için bile uygundur. Örneğin, mahkemede şahitlik yapması konusunda herhangi bir uygunsuzluğa sahip olmayan kişiler "Edim Keşerim - Uygun Şahitler" olarak tanımlanırlarken, Tora'ya uygun yaşayan, dürüst bir Yahudi için de "Adam Kaşer" sıfatı kullanılır. Günümüzün en yaygın kullanımı da, elbette yemeklerle ilgilidir. Yiyecekler herkesi ilgilendirir ve bu sebeple kaşer ve kaşer - değil terimleri, günlük hayatta en çok rastlanılan tanımlardandır.

Bir yiyecek, değişik sebeplerden dolayı Kaşer-değil şeklinde tanımlanabilir. Bazı hayvan türleri - örneğin domuz; ya da yenilebilir olmasına karşın uygun hazırlanmamış bir hayvan eti - örneğin Şehita'sız kesim, ya da et-süt karışımı; belki de sene içinde yanlış zamana bağlı olarak üretilmiş bir yiyecek - mesela Pesah'ta hamets yiyecekler, ya da Şabat günü içinde pişirilmiş bir yemek - de bu tanımın dahilindedir. Zira "uygun" değildir.



KANUNUN ANLAMI

Dini kurallara önem veren birçok Yahudi, şüpheci bir kişi tarafından sorulan "Sence Tanrı bizim ne yediğimize gerçekten bu kadar önem mi veriyor?" sorusuna maruz kalmıştır. Gerçekte sorulan şudur: "Tanrı'nın herhangi bir şeye önem verdiğini düşünüyor musun?" Aristo'dan Hegel'e kadar birçok filozof, Tanrı'nın sadece genel konularla ilgilendiğini, ayrıntılara - hatta insanlara- ise dikkat etmediğini iddia etmiştir.

Fakat Avraam, Yitshak ve Yaakov'un Tanrı'sı her insanla tek tek ilgilenir. Teilim'de geçen sözlerle, "Merhameti, tüm yarattıkları üzerinedir". Bizim için Tanrı "Göklerdeki Babamız"dır. Bir baba, çocuğunun ahlaki ve manevi gelişimiyle ilgilendiği gibi, onun gerektiği şekilde beslenmesini de sağlar. Gerçekte bu iki yön birbirine bağlıdır. Doğru beslenme; öğrenim ve diğer tüm manevi ve fiziksel eğitimi kolaylaştırır.

Bir Yahudi, bu kuralları gözeterek kendisini kutsiyet basamaklarında yukarıya doğru çekebildiği gibi, bu kuralları ihmal ederek kutsiyet kavramını anlayabilmesi ile arasına, giderek kalınlaşan bir engel inşa etmiş olur. Tıpkı, çok yüksek ses ve müziğe devamlı olarak maruz kalan bir kişinin, yavaşça ve farkına varmadan, ama “kesinlikle” ince sesleri ve tınıları duyma yeteneğinin bozuma uğraması gibi; Tora’nın belirttiği üzere, Kaşer olmayan yiyeceklerin yenmesi, insanın manevi kapasitesini zayıflatarak, kutsiyete ulaşması konusunda önemli bir engel teşkil eder. Tüm bunların ötesinde, insan bu kaybının farkına da varamaz hale gelir ve kendisini, kutsiyete ihtiyacı olmadığına inandırır. Bu sebepler yüzünden Rama, çocukluktan itibaren bir Yahudinin yasak yiyecekler yememesi gerektiğini önemle vurgular.

Rabi Tanhuma Kaşerut’la ilgili olarak şu benzetmeyi yapar: Bir doktor aynı durumda olduğu düşünülen iki hastayı ziyaret eder. Yaptığı muayene sonucunda hastalardan birine istediği her şeyi yiyebileceğini söyler; diğerine ise oldukça sıkı bir rejim reçetesi verir ve birçok yiyeceği yasaklar. Kısa süre sonra birinci hasta ölür, diğeri ise sağlığına kavuşur. Doktora bunun sebebi sorulduğunda şu cevabı verir: “İlk hastanın kurtulması için hiçbir yol yoktu. Bu sebeple kalan zamanında yaşamdan alabileceği zevki almasını tavsiye ettim. Diğer hasta ise temelde sağlıklıydı fakat tam olarak iyileşmeyi garanti etmek açısından, kendisine özel bir diet uygulamam gerekiyordu.”

Bene-Yisrael için de durum aynıdır. Kendileri manevi açıdan oldukça yüksek kapasiteye sahip oldukları için, Tanrı da onlara, bu yönde gelişmelerine yardımcı olabilecek bir diet reçetesini öngörmüştür.

Bu sözler, Kaşerut kurallarının beslenme ve hijyen ile ilgili uygulamalardan ibaret olduğu anlamına gelmemektedir.Örneğin domuzun yenilmemesinin nedeni olarak hijyen gösterilir ve kirli yerlerde yaşadıkları veya trihnosis hastalığını taşıdıkları söylenir.Ancak bu tip bir hijyen kuralı bir devenin veya bir atın yenmemesi için bir açıklama olamaz.Çünkü bunların yaşadıkları yerler bir inek veya keçinin yaşadığı yerlerden daha kirli değildir.Aynı şekide Tora ,kümes hayvanlarının yenilmesine izin verir.Onların da pek temiz bir ortamda oldukları söylenemez. Kaşerut kurallarına uygun yaşayan birinin hiç sağlık sorunu çekmeyeceğine, ya da tersi olarak, bu kuralları gözardı eden birinin hastalıklardan kurtulamayacağına dair hiçbir kanıt getirilemez. Dahası, biz Tora'yı, antik bir fen bilgisi kitabı değil, her zaman yeni, sonsuza kadar taze olan, dini bir gerçek ve uygulama kaynağı olarak görürüz. Diğer yandan, Tanrı'nın, hayatımızı O'na adanmış ve maneviyat üzerine kurulmuş bir şekilde sürdürebilmemiz için duyduğumuz tüm ihtiyaçların farkında olduğunu iddia etmek ise oldukça mantıklıdır. Ne de olsa, tam Yahudiyi oluşturan 613 emir vardır ve Kaşerut da bunların önemli bir parçasıdır.

Mitsvalara sebep bulmak için amatör çalışmalar içine giren birçok kişi, Kaşerut kurallarının genel yapısını açıklama amacıyla bazı mantık ürünü sonuçlar ileri sürmüşlerdir. Bazı yazarlar bu kuralların disiplin sağlayıcı özelliklerini ön plana çıkarırlar - ki haklıdırlar. Tora'nın büyük bir bölümü disiplin içeriklidir ve kişinin kendisini disiplin altına alması, bir Yahudi'nin dini yaşamında hayati önem taşır. Diğer bazı yazarlar da Kaşerut uygulamasının eğitsel ve sembolik yönlerini ön plana çıkarmışlardır. Kaşerut hiçbir şüpheye yer vermeksizin hayvan, hatta bitki hayatına duyarlılık gösterir. Bu, Tanrı'nın yarattıklarına yönelik saygının gereğidir.

Diğer bazı kişiler ise Kaşerut'un yan yararlarını vurgularlar. Kuralların derin anlamlarını biraz gözardı ederek bile, Kaşerut'un, Yahudi yaşamı ve Yahudilik'in bunca zaman ayakta kalabilmesinde etkisine odaklanırlar. Şüphesiz bu yaklaşımda da büyük bir doğruluk payı mevcuttur. Kaşer yaşamak, Yahudice yaşamakla eşdeğerdedir. Kişinin tüm yaşam biçimini benzersiz hale getirir. Kaşerut, asimilasyona karşı da önemli bir bekçidir.

Burada, Talmud bilginlerimizin üzerinde durdukları farklı bir kavramı ekleyelim. Yenmesi yasak olan hayvan türlerinden bahsederken, Tora, "Tame" (Manevi olarak saf ya da temiz olmayan-ruhsal açıdan saflığın eksik olduğu durumu,insan karakterini ve ruhunu bozan moral ve dinsel yasaklarla olan ilişkiyi tanımlar) kelimesini kullanmaktadır. Rabiler bu kelime ile, aynı köke sahip bir başka kelime olan "Timtum" (Engelleme, köstek olma) arasındaki benzerliğe dikkati çekerler ve "Tame'nin doğasını, "Şemetamtem Et Alev - Kalbi Bloke Eden" şeklinde açıklarlar. Kaşer olmayan yiyecekler kalbi katılaştırırlar. Başka bir deyişle insanlar, özellikle dini kurallar söz konusu olduğunda işin derinliğine inecek dikkati vermeyi reddetmeye başlarlar.

Modern tıbbın yeni keşifleri, insanın düşünceleri ile vücudu arasında çok yakın bir ilişki bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu sebeple, yediğimiz her şeyin bizleri manevi olarak etkileyeceği savı, artık o kadar da mistik bir düşünce değildir.

Tora’da da bunu görebiliriz.Kaşerut’la ilgili kuralların verildiği her bölümün ardında kutsiyete bir çağrı vardır.Örneğin Vayikra 11 ‘de yenilebilir ve yenilemez hayvanların listesinin verildiği bölümün arkasında « Sizin Tanrı’nız olduğum için ,kendinizi kutsayın ve kutsal olun, çünkü ben kutsalım... » demektedir.Başka bir yerde de (Devarim 14 :21) de « Tanrınız için kutsal olduğunuz için buzağıyı annesinin sütünde pişirmeyeceksin » der.

Yenilebilir hayvanla yenilemez olanı ayırt etmek İsrael milletinin « Saf olanla olmayanı » ayırmayı öğrenmek amacını taşır.Bu yalnızca yiyecek değil hayatın tüm alanlarında geçerlidir : Seks, ahlak, etik ve manevi.

Kaşerut aynı zamanda Yahudilik’in, en sıradan olağan işlerin yüceltilebileceğine, en rutin aktivitelerin bile nasıl bir dinsel tecrübeye dönüştülebileceğine iyi bir örnektir.

Yemek sofrası Bet-Amikdaş’taki sunakla özdeşleştirilir.Bu sembolik benzetme Yahudiler arasında yaygın oln yemekle ilgili geleneklere dönüşmüştür : Masanın üstünde oturmamak, yemeğe başlarken ekmeği tuza batırarak dua okumak (Amotsi) [korbanlara tuz serpilirdi], yemeğin sonunda okunan şükran duasından (Birkat Amazon)önce bıçak ve benzeri kesici aletlerin masadan kaldırılması [Şiddet ve savaşın sembolleri olduğundan sunakta bulunmaları yasaktı], yemekten önce elleri yıkamak [Korbanlarala ilgili görevini yerine getirmeden önce Koenler ellerini yıkardı ]. Aynı amaçla yemek boyunca da konuşmaların seviyesini yükseltmeliyiz. « Aynı masada oturan 3 kişi eğer Tora konuşuyorsa,Tanrı’nın sofrasında yemiş gibidirler » (Avot 2 :4)

Yemekten önce ve sonra okunan dualarla yemekte Tanrı’ya bir sunu getirmiş gibi oluruz.

Kaşerut bir evin kuruluşuna benzetilebilir.Bina bir ev değildir.Ancak zayıf bir temel üzerine kurulan ev de sağlam değildir ve en ufak bir baskıda kolaylıkla yıkılır. Kaşerutun kendisi de Yahudi evi için yapılmış değildir ancak kaşerutsuz bir yapı kurma teşebbüsü zayıf bir temelle yapılan bir bina gibidir.Şabat , bayramlar, aile yaşamı (yapımızın duvarları eşyaları, v.s...) sağlam olmazlar ve bir tehlike anında çöker.Aynı şekilde çocukların dini eğitimi ve manevi gelişmeleri de kaşerutsuz tehlikededir.Aileyle çocuğun çelişkiye düşmemesi gerekir.Aksi takdirde çocuğa verilmesi istenen dinsel-manevi farkındalık boş olacaktır.

Özetle, Şabat, bayramlar, etik ve moral normları , seksüel disiplin ve rehberliği içeren özel yaşam tarzımızda Kaşerut vazgeçilmezdir.

Tora Yahudiliği'nin çağdaş dönem ustalarından Rabi Samson Raphael Hircsh, büyük kütleye sahip mitsva sisteminin, Yahudi'yi kendi manevi görevine karşı duyarlı olması ve bu görevi yerine getirebilmesini amaçladığını söyler. Gerçekten de, dayanıklılık, manevi yaratıcılık ve Tanrı-merkezcilik konusunda Yahudiliğin arşivi benzersizdir
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Mart 27, 2007, 03:06:51 öö
Yanıtla #15
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

ŞEHİTA (KESİM)VE ŞOHETİN(YETKİLİ ÖZEL KESİM YAPAN KİŞİ) ANLAMI :
Kaşer olduğu bilinen bir hayvan silahla avlanarak ya da başka bir yolla öldürülerek rahatça yenilemez. Kaşer olduğuna dair işaretleri taşıyan bir hayvanın önce Kaşer bir şekilde kesilmesi gereklidir. Kesim işini yapan dini uzmana “Şohet” adı verilir.

Şohet, basit bir kasaptan çok farklıdır. Şehita[1] kuralları oldukça geniş ve karmaşıktır. Şohetin, hayvanın fizyolojisi hakkında bilginin dışında, kesim sırasında dikkat etmesi gerekli bir çok nokta ile ilgili dini bilgilere de ihtiyacı vardır. Bunun yanında temel Yahudilik kurallarına sıkı bir şekilde bağlılığı büyük önem taşır. Bir Şohet, ancak yetkili bir Bet-Din’in onayı sayesinde Kaşer kesim yapabilme yetkisine sahip olur. Bet-Din tarafından verilmiş bir Semaha’ya[2] sahip olmayan biri, Şehita kurallarını ne kadar iyi bilirse bilsin Şohet olarak yetkili değildir.

Şehita’dan önce Şohet, hayvanın belirli yerlerini kontrol eder ve Kaşeruta aykırı olmadığı kanısına vardığı takdirde kesime başlar. Veterinerlerin, muayene sonucunda temiz olduğunu söyledikleri, fakat Şohet tarafından kesilmesi reddedilen bazı hayvanların, Trefa olarak kesilmesinin ardından yapılan muayenede, iç organlarında hastalığa rastlanması birçok kez gerçekleşmiş bir olaydır. Bu, dini geleneğin, hayvanın sağlığı konusunda ne kadar isabetli kriterleri göz önünde tuttuğunun en açık belirtisidir.

Kesim için kullanılan bıçak özeldir. Ucu, hayvanın kesim öncesi zarar görmemesi için sivri değil, küttür. Bıçağın keskinliği, el tırnaklarının keskin yüz üzerinde gezdirilmesi ile ölçülür. Bu ölçüm sırasında, ufacık bir engebe bile olsa, o bıçakla Kaşer kesim yapılamaz ve bıçağın daha keskinleştirilmesi gerekir. Bu şekilde hayvan kesilirken acı çekmez. Zira bu derecede keskin bir bıçak kestiği zaman acı hissi vermez.

Hayvan kesildikten sonra, iç organları ve özellikle akciğerleri herhangi bir fizyolojik anormalliğe karşı incelenir. Zira bu tipte anormallikler, hayvanın Trefa olmasına sebebiyet verebilir. Şehita sonrasında tüm bu aşamaların ardından, Şohet tarafından ete Bet-Din’in “Kaşer” damgası vurulur ve bu etler, Kaşer olarak kesilmiş etleri satan kasaplara gönderilir. Kasaplardan alışveriş yapılırken, telefonla sipariş vermek yerine, bu damganın bizzat kontrol edilmesi büyük önem taşır. Bu şekilde, yediğiniz etin bir kanguru ya da lamaya ait olmadığı konusunda içiniz rahat olacaktır.

[1] Şehita : Hayvan kesimi.

[2] Semaha : Dini yetki belgesi.
 
BİLGİLER SEVİVONDAN ALINMIŞTIR...
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Mart 27, 2007, 10:02:50 ös
Yanıtla #16
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Çok güzel teşekkürler La_Merika


Nisan 01, 2007, 10:35:19 ös
Yanıtla #17
  • Ziyaretçi

aman ne güzel
bu kavramlar beni öldürecek


Nisan 04, 2007, 10:48:02 ös
Yanıtla #18
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

aman ne güzel
bu kavramlar beni öldürecek
PEKİ SENİN KAVRAMLARIN NEDİR
Söylede bilelim


Nisan 04, 2007, 10:50:21 ös
Yanıtla #19
  • Ziyaretçi

aman ne güzel
bu kavramlar beni öldürecek
Sevgili Anarkons. Kac kere uyarilmaniz gerekecek?


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
7125 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 28, 2007, 01:42:54 öö
Gönderen: shemuel
19 Yanıt
8609 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 30, 2007, 10:36:52 ös
Gönderen: shemuel
17 Yanıt
24637 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 05, 2009, 02:56:12 ös
Gönderen: ADAM
57 Yanıt
33215 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 31, 2010, 03:21:37 öö
Gönderen: Belial
5 Yanıt
8318 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 14, 2008, 08:59:21 ös
Gönderen: Prenses Isabella
8 Yanıt
13521 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2008, 02:06:13 öö
Gönderen: Fraternis
12 Yanıt
25672 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 17, 2011, 08:04:42 ös
Gönderen: AMON RA
2 Yanıt
9121 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 16, 2010, 12:54:34 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7979 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 06, 2011, 11:43:04 ös
Gönderen: AQUA
10 Yanıt
5225 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 15, 2015, 12:56:30 ös
Gönderen: egeran