Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TSK: Bu Ne Perhiz Bu ne Lahana Tursusu  (Okunma sayısı 15543 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 24, 2009, 06:02:55 ös
Yanıtla #50
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Yukarıda paylaştığınız düşüncelerinize aynen katılıyorum sn popperist.

Haklısınız bu bize has bir şey değil. Tüm ülkelerde var. Ulus-Devletin kendine has yurttaş yaratma isteğinin bir sonucudur bunlar. Teoride yurttaşlık eşitliği barındırır. Ama her ulus devlet kendi yurttaş prototipini de geliştirir ve bu "makbul yurttaş"ın dışındakileri ona benzemesini ister ve bunun için çalışır. Eğer bu mümkün olmazsa da o zaman işte dışlama politikası uygular. Bizde de oldu bunlar. Çünkü teoride her ulusun bir devleti vardır ve her devlet içinde farklı etnik kokenlerden yurttaş olmamalıdır. Ancak ulus-devlet teritoryal olduğu için bu teori pratikle uyuşmamıştır, uyuşamaz. O yüzden çokkültürlülük denilen düşünce ortaya çıkmıştır.

Çokkültürlülülüğünde farklı uygulamaları var. Kimi çokkültürlülük politikası adı altında açıkca ayrımcılık politiasıdır. Kimi kendi sınırları içindeki bu farklılıkları eşitleme çabasıdır. Farklılıkların eşitliği aynı zamanda çokkültürlü toplumlarda yurttaşın ortak bir aidiyet duygusu geliştirmesine de katkı sağlar. Zaten bu aidiyet duygusu geliştirilemezse istikrar sağlanamaz ve o devlet ayakta kalamaz.

Çokkültürlü toplumları idare etmek evet zordur, ama zor olması demek bu toplumların politik bir kabusa dönüşmelerini şart kılmaz. Biz işe öyle bir yerden bakıyoruz ki, seviyorum bu sözü tekrar ediyorum o yüzden, ergenliğe ilk adımını atan erkek çocuğu gibi bakıyor, herşeyi komplo, herşeyi devletin varlığına tehdit olarak algılıyor ve komplo teorileriyle kendimizi avutmaya çabalıyoruz. Halbuki tarihe baksak bizden evvel de başkalarının bizimkine benzer şeyleri yaşadığını göreceğiz veya halen yaşadıklarını... çözüm yollarını anca böyle üretebiliriz. Öbür türlü olursa o devletçilik bu devleti parçalanmasından öte bir sonucu dogurmayacaktır.

saygılarımla.


Kasım 24, 2009, 10:32:14 ös
Yanıtla #51
  • Ziyaretçi

SayınPopperist ;

Avrupa ülkelerinin sınır dışı etmeye çalıştıkları T.C.  vatandaşı ancak Kürt  kökenlilerdir ; malesef yanıldınız ...
Almanya 'ya  veya Holanda ' ya hiç gittiniz mi ? Yahud  buralarda  çalışan vatandaşlığa kabul edilmiş akrabalarınız var mı ? benim hala  kızlarımdan ikisi  Almanya , biri Fransa ve bir  uzak akrabamız da  Hollada ' da yaşamaktadırlar.  Köyden  giden  vatandaş ve ilkokul  mezunu  olmalarına rağmen  anadilleri gibi  bu ülkelerin dillerini konuşabilmektedirler...Alman vatandaşı olduklarını kabul ederler  ve bir Türk devleti kurmak için terör örgütü  kurmadılar , asker öldürmediler , polis   öldürmediler , Alman kasabalarını basıp katliam yapmadılar, toprak talebinde bulunmadılar , otobüs yakmadılar , uyuşturucu kaçakçılığı   yapmadılar ...Deliler gibi çalışarak  kimsenin sırtında parazit olmadan  yaşamaktadırlar...

Yukarıda saydıklarımı  bir grup T.C. kimliği altında yapmaktadırlar ...Daha önce  forumda paylaştığım bir yazıda  bir sağlık personeli arkadaştan bahsetmiştim  ...Kürt asıllı Türk : Ben 7 yıl Almanya 'da kaldım demişti , ben de ne güzel şimdi sen Almanca 'yı  çok iyi bilirsin demiştim ...Yok hayır diye cevap  vermişti ...Hocam benim kendi dilim var neden öğreneyim Almanca 'yı  neden  öğreneyim ki ...Eee peki nasıl anlaştın insanlarla diye sorunca  ; bizim orada  kendimize ait mahallemiz var  Kürt kardeşlerimiz var , ihtiyacımız olmadı  şeklinde cevap vermişti...

Uzun lafın kısası  bulunduğu  ülkenin dilini  öğrenmemek için direnen  ve faşizmi  yol bilenler  o ülke vatandaşlığından atılmalıdır ...Bu yanlızca  Kürtler için değil  Türkler  için de  geçerlidir... Ben  bu son bahsettiklerim  için Almanya  ve  Hollanda 'nın ya da diğerlerinin  haklı olduğunu  düşünüyorum...

Küçük bir hatırlatma  : Özal   peşmergeleri  1990 ' da T.C. ye  kabul etmişti . Bunlardan bazıları  uçaklarla  bazı Avrupa  ülkelerine gönderildi...İnsan haklarının yılmaz savunucusu  ve mülteci dostları havalimanından  peşmergeleri  sokmayarak  geri  gönderdiler...


Görmeniz dileğiyle...


Kasım 24, 2009, 11:21:45 ös
Yanıtla #52

Konu giderek farklı noktalara kaymakta, bu nedenle okuduğum bir kitaptan sizlerle özet olarak paylaşmak istediğim bir takım bilgiler var;

Mehmet Şerif Fırat,  DOĞU İLLERİ VE VARTO TARİHİ adlı eserinde kürt halkının tarihine değinmiştir.

Araştırmalarına göre günümüzde kürt olarak bilinen etnik grup, Türklerin göçebe olarak yaşadığı dönemler de Oğuzların, Baba Kurt adlı bir boy (aşiret/kol) batıya İran topraklarına doğru göç etmişler ve bölgeye yerleşmişlerdir.

Zaman içerisinde bölge coğrafyası'nın dile etkileri ve bölgede yaşayan halkla kaynaşma sonucu bu aşiretin ismi önce Baba Kurdi, daha sonra Kurdi Baba ve zaman içerisinde de Kürt sözcüğüne kadar gelmiştir.

Şu, sıralar kaldırılması gündemde olan M.Kemal Atatür'ün:  "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözününde özüne inecek olursak, bence braz daha ılımlı düşünmemiz gerekmektedir.

Bana kalırsa Türkiye'nin başlıca sorunu eğitim ve eğitim politikasındadır. Birbirimizi dışlamaya gerek yoktur zira bana kalırsa gidişat iç savaş boyutuna doğru ilerlemektedir.

SAYGILARIMLA...
Ben, ben olanım


Kasım 25, 2009, 09:29:34 öö
Yanıtla #53
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay


GÜL’ÜN DİKENİ KİME BATTI

Ben tarihçi değilim. Her ne kadar miladi 700 ila bin arasında İslam dünyasında Türklerin yoğun bulunduğu merkezlerdeki kültür faaliyetleri üzerinde uzun sürün bir doktora çalışması yapmışsam da, tamamlayamadığım için, tarihçiyim diyemiyorum.

Fakat biraz araştırma bilgisine sahip her insan, dönemin kaynaklarını okumayı da biliyorsa pekala bir konuyu ele alıp neticeye varabilir…

Ben de kendimce böyle yaptım ve gördüm ki, bugüne kadar “bu bir kürt isyanıdır” diyebileceğim bir tarihi hadiseyle karşılaşmadım. 

Biliyorum, hemen diyecekler ki, 1806 Baban Aşireti ve Abdurrahman Paşa isyanları, 1833-1837 Mir Muhammed (Soran) İsyanı, 1838 1. Han Mahmud İsyanı, 1842 - 1847 2. Han Mahmud İsyanı (son döneminde Bedirhan Beyle ittifaken)forum.vatan.tc 1843-1847 Bedir Han İsyanı, 1855 Yazhan Şer İsyanı, 1878-1881 Şeyh Ubeydullah Nehri İsyanı, 1919-22 Simko (Ismail Ağa) İsyanı, 1919 Ali Batı İsyanı,  Mahmut Berzenci İsyanı, 1921, Koçgiri İsyanı, 1924 Beytüşşebab İsyanı, 13 Şubat 1925, Şeyh Said İsyanı, 1925, Nehri İsyanı, 1925 Reşkotan-Raman İsyanı, Kasım 1925, 1. Sason İsyanı, 1926 1. Ağrı İsyanı, 1926 Hazro İsyanı, 1926 Koçuşağı İsyanı, 1927 Mutki ve 2. Ağrı isyanı, 1927 Bıcar İsyanı, 1929 İt Resul ve Tendürek isyanları, 1930 Savur, Zilan, Berzencivs isyanları, 1937 2. Sason ve Dersim isyanları, isyan değil mi?

Evet bunlar isyandır ama “Kürt isyanı” değildir. Elbette birileri devlet gücüne baş kaldırmış, oluk gibi kan dökülmüş, acılar yaşanmış, kalplerin arasına uzun yılların tedavi edemeyeceği öfke ve intikam hisleri girmiş ama inanın, bunların Kürt halkının ayrılıp bağımsız bir devlet kurmak için başlattığı isyanlar değil.

Aksine, hepsi, idareye ve kötü yönetime karşı çıkıştır ve yönetici sınıfını adil olmaya çağırmaktır.

Ben şuna inanıyorum, Eğer Kürtlerin ayrılmak niyeti olsaydı, istiklal savaşının başlangıç yılları bunun için müsaitti. Pekala ayrılıp devletlerini kurabilirlerdi. Bulgarlardan, Araplardan ve Ermenilerden daha aciz değillerdi ki…

Kürtler kendilerini ne Osmanlıdan ne de Türk halkından ayrı görmedikleri için bu vatanın asli sahipleri olarak acıyı ve ekmeği paylaştılar.

Bölge idarecilerinin zulmü, merkezin yanlış reçeteleri, zaman zaman Kürt halkını canından bezdirmiştir. Bunu fırsat bilen bazı kanun kaçakları bireysel ikballeri için bu memnuniyetsizliği kullanıp devlete isyanı bayrağı açmışlardır. Ayrılmak için değil, devleti adalete mecbur etmek için. Tamamen yönetici takımının aczinden ve adaletsizliklerinden doğmuş isyanlar yani…

O yüzden de yukarıda saydığım isyanların kahir ekseriyeti feri, mevzi ve şahsi isyanlardır. Dikkat ederseniz, hepsi de, bizim işleri iyi idare edemediğimiz dönemlerde baş göstermiştir.

Cumhuriyet döneminde –ki özellikle 1925 ila 1935 yılları arasında-  yaşanan silahlı çatışmalar ise, cumhuriyet adı altında yapılan bazı icraatların din karşıtlığı olarak algılanmasından kaynaklanmıştır. Çoğunun da arkasında -şimdi PKK’da olduğu gibi- dış parmaklar vardı. Kürt halkının bir isyanı haksızlığa ve kötü idareyedir. Ayrılıkçılık diye birderdi yoktur.

Kürt halkı serazattır, hürriyete ve adalete düşkündür. İtaate zorlamasından hoşlanmaz ama kendi gönlüne bıraktığın zaman itaatin ve saygının en güzelini sergiler.

Dindardır ve dinine bağlıdır. Kendisi dinini tam yapamazsa bile, amirinin ve yöneticisinin dindar olmasını sever ve bekler…

Yıllar önce (1993-94) doğuya ve güney doğuya gönderilecek memurların “Zülcenaheyn” (Türkün kabul ettiği Kürdün beğendiği zatlar) olması gerektiğini yazmıştım. Bölgedeki huzursuzlukların giderilmesi için bölge illerine “seyyid valiler” tayin edilmesi teklifinde bulunmuştum. Ama o dönemde kimsenin bunu görecek, anlayacak hali yoktu. Çünkü PKK, gemi azıya almış, çoluk çocuk demeden katliamlar yapıyordu. Sadece genelkurmaydan olduğunu söyleyen –ki sanmıyorum hala- bir albay(!)forum.vatan.tc beni “boyundan büyük işlere kalkışma” diye uyarmıştı…

PKK’nın ilk işlediği cinayetlerin hemen hiç birisi TC’ye ve Türk halkına yönelik değildi. Doğrudan Kürt halkına yönelikti. Yakılan okullar, yok edilen köprüler ve yollar halkı imkanlardan mahrum etmeler hep bölge halkına yönelikti…

Bu dinsiz kitapsız Marksist örgüt, başarılı olmak için Kürt halkını yanına almak zorunda olduğu için önce onun yüreğine korku ve nefret yerleştirmek istedi. O yüzden de ilk dönem eylemlerinin hepsi Kürt halkına yönelikti. Nitekim o öldürülen bebekler bölge halkının bebekleriydi…

Çünkü PKK bir Kürt örgütü değildi. Yeni bir Taşnak örgütüydü ve 1915 öncesi olaylarının intikamını alıyordu Kürt halkından. Bu örgütün büyümesinde Türkiye’nin ferasetsiz idarecilerinin de vebali var elbette.

Çünkü eskiden, Kürt halkının, faşist ve ırkçı eğilimleri hemen teşhis edip onları bertaraf eden feyiz ocakları, medreseleri ve alim ulema yetiştiren merkezleri vardı.

Biz o kaynakların hepsini, katı bir laikçi anlayışa –laikliğe hiçbir itirazım yok- kurban ettik. Yerine yenisini koyamadık. Halkın, dinini diyanetini doğru öğrenecek kurumları yok ettik.

Bölgeye gönderdiğim memurlar ve amirler, orayı sürgün yeri bellediler. Sonunda kalpler kırıldı, sular bulandı ve yeni gelen gençlik, toplumu birbirine bağlayan rabıtalardan ve bağlardan habersiz büyüdü…

İşte PKK, böyle bir zeminde yeşerdi. Ve artık maalesef iş, bir tarafın çabaları ve fedakarlığı ile bertaraf edilecek boyuttan çok uzaklaştı. İki tarafın aklı başında insanlarının yüreği hançerlerin ucuna geldi.  ABD’nin Irak’ın yeraltı zenginliklerine, İsrail’in de “Kutsal Fırat Havzası”na göz dikmesi, PKK’yı baş edilmez hale getirdi.

Ama şimdi görüyorum ki PKK için yeni bir imkan olarak görülen bu durum bizim için de bir fırsat olacak. Çünkü PKK’nin yabancıların taşeronu olduğu ayan beyan ortaya çıktı.

Bu durum, Türkiye’nin lehinedir, eğer sürec doğru değerlendirirse.

PKK kendi içinde ikiye ayrıldı. Hatta üçe diyebiliriz. Temelde AB’cı ve ABD’ci iki PKK oluştu. ABD taraflısı PKK içinde Mossad tarafından yönlendirilen ve nispeten daha derinden giden bir gurup daha var; Barzani ile ilintili bir gurup. Bu ikisi, Amerikan mandacılğında görüyorlar kurtuluşlarını.

PKK’nın gerçek yüzü görülmeye başlandı. Halk, aramıza nifak sokulduğunu anlamaya başladı. O yüzden de Gül’ün ziyaretine olağanüstü bir ilgi göstererek “ben işin farkındayım” demek istedi…

İşte Gül’e bölgede gösterilen ilgilnin gerçek nedeni bu. Gülün ziyaretinin ne anlama geldiğini de yine en iyi onlar biliyorlar. PKK ziyaretten duyduğu tedirginliği hiçbir itiyat gözetmeksizin ortaya koydu. Gül’ün doğuyu ziyaretini “bir tasfiye hareketi” olarak değerlendirdi.

Öcalan, ‘düş’ünün kabusa dönüştüğünün farkında. Kürt halkının onun gerçek yüzünü görmeye başlamasıyla onun bir “gizli servisler hadimi” olduğu ortaya çıkacak. Arafat’ın, Saddam’ın, Aziz Nesin’in yaptığı gibi onun da bir hizmetli olduğu anlaşılacak. O sadece bir isyancı olsaydı çoktaaaaan idam edilmiş veya öldürülmüştü zaten.

Ne ise Öcalan, artık suyunun ısındığının farkında. Çünkü efendileri şimdi başkalarıyla flört ediyor. Ve Said Nursi’nin bölge için öngördüğü, “birlikte güzel zamanların yaşanacağı o mevsim” başladı. Elbette sıkıntılar hemen ortadan kalkmaz. Mart bahardır ama kışın şartlarını yaşatır. Hatta bazen daha da ağır...   

Bu mevsime girerken bize düşenin ne olduğunu Abdullah Gül ziyaretiyle anlamış olduk umarım.

Bu ziyaret, bölge halkının bizden nasıl idareciler istediğini bize gösterdi. Laikçilik –bakın laiklik demiyorum- ayakları orada sökmüyor. İlla da dindar ve dinine bağlı idareciler istiyor bölge halkı. Gördünüz halk “Gül”üne kavuşmaktan ne kadar memnundu. Evet halk gülünden memnundu ama galiba gülün dikenleri birilerine battı.

Dikenlerin kimlere battığını zaman gösterir diyecektim ki fırsat kalmadı. İlk ciyaklama İmralı’dan geldi. Ben eminim sadece o değildir. Onun canı çok yandığı için ciyakladı. Diğerleri de sırada… Yakında DTP’nin da ciyakladığını göreceğiz. Çünkü maalesef kürt halkı adına değil, İmralı’dan gelen talimatlara göre hareket ediyorlar.

Kendi inisiyatifleri ile hareket ettikleri ilk birkaç gün nasıl da iki tarafın sevgisini hemen devşirmişlerdi. Sonra talimat geldi, çark ettiler.  Onlar ya gerçekten bölgenin imkanlarının arttırılması için siyaset yapmayı öğrenecekler, ya da halk onları da tasfiye edecek.


Öyle Taşnakçı ayaklarla hizmet olmuyor. Ve tabii laikçilik ayaklarıyla da. Dikenin bir ucu da onlara battı sanırım.


Gidip Erzurum’larda Ramazn ayında su içmelerle, laik devlet gereği(!) halkın inancıyla alay etmelerle de olmuyormuş gördünüz. Baskı ve yıldırmayla da olmuyormuş….


Ya ne ile oluyormuş?

Sevgiyle… Halkın imanına, dinine saygıyla…

Evet adil olacaksınız, bölge halkının ne beklediğini bilerek reçete yazacaksınız ve imkanlarınızı onunla paylaşacaksınız. Halkın istediği bu. Ayrılık falan değil!


forum.vatan.tc  forum.vatan.tc  forum.vatan.tc

Bir banını oğulları arısında bile zaman zaman anlaşmazlık çıkar. Biz Türkler ve Araplar bu ümmetin büyük ağabeyleriyiz. Ağabeyler küçük kardeşlerin zaman zaman serkeş çıkışlarını hoş karşılarlar. Çünkü ağabeydir ve ağabey kardeşinin de büyüdüğünü görmek ve anlamak zorundadır.


Biz de onların talepleri olabileceğini ve bunu talep etmeye haklı olduğunu bileceğiz. Ve ona göre davranacağız. Zaman herkes için terakki zamanıdır. Eski hal muhal, ya yani hal ya izmihlal. Ya birbirimize düşecek, ikimizin akıbeti gelinceye kadar birbirimizi yiyeceğiz. Veya iki kardeş olarak babamızın malını adilane paylaşıp kardeş kardeş düşman çatlatacağız.


Hangi aklı başında ikinci yol varken diğerini seçer?


O yolu seçmek için ya Taşnak tabiatlı PKK olacaksınız, ya dinsizliği meslek edinmiş laikçi bir ahmak olacaksınız?


Ama sanırım ikisinin de ömrü doldu. Bu topraklar üzerinde yaşayan bu Müslüman halk, adıyla, tarihyle övünç duyarak birlikte yeni zamanların destanını yazacaklar…

Yazar Mehmet Ali Bulut'tan alıntıdır.

Saygılarımla.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 25, 2009, 10:58:42 öö
Yanıtla #54
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Sn Bulut  PKK'nin yaratilma sebebinin o donemde dogudaki kuran kurslarinin kapatilmasindan faydalanip yesermesini one suruyor. Iste bu Islamcilar boyle. Donup dolasip lafi dine getirirler. Neymis o olmasaymis soyle olmazmis. Simdi de Kurt halki yeniden ayaga kalkiyor Said Nursi'nin ogretileriyle diyor... Yani Kurt halkinin kurtulusunu dedelerine sahip cikmakta goruyor.Herkes kendi begendigi elbiseyi giydirmeye calisiyor Kurt halkina. Birileri kalkip "dagli, coban, medeniyet yoksunu, kadinlari cocuk fabrikasi" diyerek,  birileri de iyi niyetli gorunup, Kurt halki dindardir, dindarligina geri donmelidir diyerek....

Yazarin kendisiyle cok celistigi yerleri var. Tarihteki isyanlari ornek verip Kurt isyani olmadigini ve hic bir zaman Kurt halkinin ayri bir devlet kurma hayalinin olmadigini, bunu zorbayla, istibdatla, siddetle, korkuyla, katliamla PKK'nin kafa ve kalplerine soktugunu soylerken Kurt halkinin daha bu sene yerel secimlerde 8 ilde DTP 'yi birinci parti cikardigini, bir cok ilde de AKP ile basa basa gidip ikinci parti olarak ciktigini es geciyor nedense.


Said Nursici birinin kalkip ta lafi en son da Kurt halki artik uyandi, Said Nursi'nin hayalleri gerceklesecek, yeniden bir bahar yasanacak demesi ise evlere senlik :)
« Son Düzenleme: Kasım 25, 2009, 11:04:11 öö Gönderen: Isis »


Kasım 25, 2009, 12:01:04 ös
Yanıtla #55
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.İsis

Yazı bana ilginç ve değişik bir bakış açısı olarak geldiği için okunmalıdır diye düşünerek yayınladım benimde tersine katıldığım bir çok yönü var.

Benim bakış açım önce bir karadenizli sonrada hayatı boyunca nerde ise istanbulda yaşamış bir kentlinin gözü ve algılaması ile olabilir.

Bu tıpkı doğunun o problemli hayatını yaşayan insanların baktığı pencere gibidir.

Benim bu meselede öncelikle çözemediğim olay şu açık ve net olan bir durum önce rus'lar sonra ingilizler ve almanlar ve tabiki amerikalılar bu bölgenin etnik yapısını ve osmanlının zaafını keşfettiklerinden bölge hakimiyetinin ve emellerine ulaşmadaki en güvenceli yolun etnik ayrılıklar olduğunu görmeleridir bu kabul ettiğim tek gerçek.

Türkiyede bölgecilik ve etnisiteye dayalı bir düşünce ozamanlar tezahür etmediğinden birlik önemlidir felsefesi görülmüştür.Ben şahsen kürt halkınında aynı düşündüğünden eminim.Yalnız her halkın içinden çıkaağı gibi bazı satılmış beyinler ki emperyalist güçler önce bu beyinleri elde ederler,kürt halkına en büyük ihaneti yaparak bu emperyal güçlerle işbirliği yapıp birliği bozan akımlara kapılmışlardır.

2 toplum arasında bugün artık en büyük problem güven problemidir.Ben bir kentli yaşayan olarak ve bu pencereden bakarak olayın gidişatının kendim ve ailem adına bir güvenlik sorunu olarak görüyor ve algılıyorum.Bu emperyal güçlerin en büyük başarıları ve bencede istekleri budur herkese hayırlı olsun.

Yukarıdaki yazıya yöneltmiş olduğunuz cevaplar bakış açısını beğenmediğiniz yazara karşı beğenmediğiniz aynı düşünce ile aynı pencereden bakarak sizde farkında olmadan yapmıyormusunuz.

Saidi nursici yada laik yahut kürt türk heğ başka gözlerle bakmıyormuyuz.Şimdi bu kavram literatüre ötekicilik olarak girdi.

Bir konuya nereden bakarsanız bakın illaki bir yönden bakmak zorundasınız,Bu din olabilir siyasi olabilir bu bir suç değildir.

Burda herkes bir beyin fırtınası yapıyor ,artık ortada gelinmiş olan bir süreç var ve bence sonuç olarak şu sorulmalı gelinen süreçte problemler nasıl çözülür.

Dtp'nin izmirde yaptığı sahih bir beyin şöyle algılar.İzmir kurtuluş savaşında en çetin mübadelelerin olduğu yunan işgali yaşamış bir yer.Orada öcalan resimleri ve pkk bayrakları ile sanki kurtarılmış bir şehirmiş gibi geçit töreni yapmaya kalkışmak sadece olsa olsa provakasyondur.

Bu işi yapanlar birde kürt yönetici ve temsilciler ise dahada vahimi şunuda dşünmek yanlış olmaz aslında bu insanlar süreç falan istemiyorlar umurlarında değil.

Benim bir tek şey umurumda kürt halkı ne istiyor.Hiç bir kürt yöneticinin isteği benim için önemli değil çünkü sorunlu istekler olarak görüyorum.

Buda şöyle anlaşılmasın kürtlerin yöneticilerini reddediyor.Bne kendi halkına acı çektiren kendi halkının üzerinden oynayan herkesi reddediyorum.

Yazar yukarıdaki yazısında kürt isyanı olmadığını anlatırken bunu farklı bir şablona oturtuyor bence anlaşılması gereken de odur.Bölgede 1847 yılından beri çok kereler isyan olmuştur ama bu isyanları ne olarak değerlendireceğiz.

Bu konudaki açılım şu doğal olarak doğu halkı ile batı halkının arasındaki oluşan uçurumsal farklar karşısında geride kalan doğu halkının bu konudaki farkın kapanmasına yönelik talepleri ve o taleplerin karşılanamamasından doğan isyanlardır,yazar bunu belirtiyor ve bende katılıyorum.

O isyanlarda kürt liderler bu topraklardan ayrılıp kendi başlarının çaresine bakmak istemişlermidir öyle bir talepleri olmuşmudur onun içinmi isyan etmişlerdir bu tarihçilerin bileceği iş.

Ama bugünkü şartlarda artık kürt halkı şu gerçeği görmek zorunda yabancı güçlerin yönlendirmelerinden kurtulmalı ve o konumdaki yöneticilerini dışlamalılar ve bu topraklardaki büttünlüğe sahip çıktıklarını göstermeliler.Bunuda biz ayrılık istemiyoruz söylemleri ile değil özde yapmalılar.

Saygılar.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 25, 2009, 02:15:09 ös
Yanıtla #56
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 879
  • Cinsiyet: Bay

Gercekten ilginç bir yazıymış pkk'nın kökeni filan.Biraz sempati kazandırılmaya calısılmıs.


Kasım 25, 2009, 02:42:32 ös
Yanıtla #57
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sempati kazandırılmaya çalışılmaktan öte bir mantık bence burada yazar tüm yaşanılmışlıkların neticesinde bu toprakların asıl sahibi olan biz türkler ve kürtlerin aslında ayrılmaz bir bütün olup ayrışmamamız gerektiğini vurguluyor.

Olaya pkk ve kürtleri ayrı kefelere koyarak bakmak daha mantıklı bence.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Kasım 25, 2009, 02:47:51 ös
Yanıtla #58
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 879
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Karahan tabiki türkler ve kürtler kardeş olarak bu topraklarda yasamalı bunu bozan pkk ve onun gorusune yakın duran , hakkımızı savunuyoruz diye terorist - fasist yaklasım ıcınde olanlardır.


Kasım 25, 2009, 04:02:19 ös
Yanıtla #59
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Türkiye Cumhuriyeti şu an için bazıları içlerine sindiremese de ULUS devlettir.Bazı kesimler kuruluşundan beri korkunç bir alerjileri varmışçasına habire bu ulus devlet yapısına karşı saldırılarını sürdürmekten bir an olsun bile vazgeçmiyorlar olsun varsın vazgeçmesinler.Nitekim ULUS devlet her türlü saldırıya,baltalamaya ve ihanetlere karşı dimdik ayaktadır.

Kuruluşundan beri cumhuriyetin en büyük ve en başta gelen düşmanları etnik bölücüler ile gerici yobaz ümmetçiler olmuşlardır.Etnik bölücülerin sayısız defa dış güçlerin oyununa gelerek cumhuriyete karşı başkaldırdıkları ortadadırlar hala bazı ağa baba emperyal güçlerden medet umarak; hayaller ve boş inançlar peşinde koşmaktadırlar.Ümmetçi geçinen özünde ise gerici yobaz takımı ise hala yıllar öncesinin hayalini kurmaktan ve birazcık olsun bile düşünsel anlamda kendilerini ilerletmeden donmuş beyinleri ile geçmişte yaşamaya devam etmektedirler.Birey olmayı başaramamış  hala güdülmeyi bekler vaziyette kendilerini kurtaracak mehdiyi okyanus ötesinden beklemekteler ama ne hikmetse mehdileri oturduğu ağa babaları emperyal kucaktan çok memnun olmalı ki vatan özlemiyle salya sümük ahhh vatanım vah vatanım diye iç geçirerek kendini harap etmektedir ama ağa babalarına yaptığı onca hizmete rağmen bu vatan toprağı o şahsıda bağrına basacaktır.

Ne hikmetse cumhuriyetin doğu kesiminde yukarda değindiğim etnik bölücülerle, gerici yobaz ümmetçi kesim bölgede ki vatandaşlarımız saf ve temiz duygularını kullanarak  demokrasi, din,özgürlük vs vs kavramlarını kendilerine maske yaparak ağa babalarının direktiflerini harfiyen; şu an kendisinin iktidarda olduğunu zanneden kesimin de işbirliği içerisinde yıllardır özlemini duydukları boş heveslerinin peşinden son sürat uçuruma doğru koşmaktadırlar ALLAH akıl fikir versin hepsine nede olsa yurdum evladı.Ne yazık ki etnik bölücününde, gerici yobazlarında boyunlarındaki ipler emperyal güçlerin ellerinde bulunmaktadır.İplerin izin verdiği ölçüde seslerini çıkarmaktalar, bu aralar iplerini fazla serbest bırakmış olmalılar anlaşılan.

Bu vatana kim kastedmeye çalışırsa çalışsın adı ne olursa olsun a,b,c hiç farketmez sonları hep hüsran hep yenilgi olacaktır.

Atam, Ne sağ ne de sol. Atatürk Türkiye'si doğrultusunda bir ülkenin haysiyetli kişileri olarak birlik içinde, dipdiri ve senin yolundayız. Şuna asla şüphen olmasın; Seni emanetin Cumhuriyet, ilelebet payidar olacaktır. Hainler, gafiller, tüm iç ve dış düşmanlar hak ettiklerini bulacaktır. Müsterih ol Atam.......


IŞIK ve SEVGİ ile kalın.......


 
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......