Hürmasonluğun Evrimi
Hürmasonluğun tarihini araştırmak zordur. Çünkü üç asırdan fazla geriye gitmek isterseniz gri bir saha ile karşılaşırsınız. Yani hâlâ belirsizdir. Bildiğimiz, Hürmasonluğun köklerinin 16. yüzyıla, hatta öncesine gittiğidir. Bu kökler ortaçağlardaki “gildlere” kadar dayanırlar. Gildler ortaçağ ekonomilerinin köşe taşlarıdır. Kısmen ticareti, kısmen dinsel kardeşliği ve kısmen sosyal hizmet sunuculuğunu içerir. Bu gildlerin çeşitli düzeylerde üyelikleri, ritüelleri, cenaze yardımları ve seyahat eden işçilerin ihtiyaçlarına hitap eden diğer yardımları vardı.
Gildlerin güçlerini gösteren en iyi kanıt, belki de onlara kamu yönetimlerince yöneltilen kınamalardır. Sözgelimi İngiliz taşçı ustaları 14. asırda ücretlerini artırmak üzere teşkilatlanmalarından dolayı alenen kınanmışlardır. Fransa’da bazı gildler benzer nedenlerle hücumlara maruz kalmışlardır.
Ancak benim yıllarca anlamakta zorlandığım konu şuydu: Nasıl oluyordu da bu uygulamaya dönük, ekonomik ticaret gildleri birden bire güçlü, iyi eğitilmiş, ehliyetli işçilerle dolmuştu? Psikolojik gereksinimleri ne idi?
Taşçı ustalarının tekrislerine ilişkin izlere 17. asırda rastlıyoruz. 1683 de Henry Adamson tarafından Edinburg’da yayınlanan “The Muses Threnodie” adlı şiir Masonik gizlere ilişkin bir referans kaynağıdır.
1600 larda, Edinburg Locası (Aziz Mary fiapeli) kayıtlarında spekülatif Masonların tekrislerine rastlıyoruz. Bunların içinde, Thorton, Kincardineshire’den Hazine Bakanlığı üst düzey görevlisi Lord Alexander‘in) 1634 de yapılan tekrisi vardır.Ama daha önemlisi, söz konusu Locanın kayıtlarında, 1641 yılında Newcastle’da gezici bir Locada yapılmış olan Sir Robert Moray’ın tekrisini görmemiz. Bu, bir Beyefendiye ait İngiliz topraklarında kaydedilmiş ilk tekristir. Tabii, İskoç Ordusu Generali Quartmaster ve Royal Society’nin kurucularından hermetik gelenekten gelen ve o zaman simya öğrencisi olan Morray’ınki dışında...
Elias Ashmole, kendisinin ve kuzeninin Warrington Locası’nda tekris edilenler arasında olduğunu 1646 yılında yazmıştır. Ashmole da taşçı ustası değildi. Ashmole bir antika meraklısı ve koleksiyoncusu idi. Aynı zamanda hermetik tarih ve simya ile ilgilenirdi ve daha önce İngiliz simyacılığında yayınlanmamış bir koleksiyonu, “Theatrum Chemicum Brittanicum” u derlemişti. Tabii o da Royal Society’nin kurucu üyesi idi.
Benim Locamda, Mother Kilwinning no.0, 1670’lerde operatif olmayanların da Locaya alındıklarına ilişkin kayıtlar mevcuttur. Mesela 1673’de mesleğin üyeleri olarak üç beyefendinin Locaya üye girmelerine müsaade edilmiştir. 1674 yılında Eglinton Kontu mesleğe “çırak” olarak alınmıştır.
Demek ki, asil ve iyi eğitimli, hermetik geleneğe ilgi duyan kişilerin İskoçya ve İngiltere’de taşçı ustası localarına girdiklerine dair elimizde örnekler var. Peki ama neden?
İlk anlamamız gereken husus şudur: Taşçı ustaları Locaları, bugün anladığımız şekilde, erkek kulüpleri biçiminde çalışmıyorlardı. Taşçı ustaları için mesleki beceri yanında akıl ve bilgi de gerekli idi. Sözgelimi, zamanın katedrallerini inşa edebilmeleri için taşcı ustalarının tam anlamıyla Geometri ve Matematik bilmeleri gerekiyordu.
Bunların dışında, 17. asrın dinsel ve politik iklimi büyük ölçüde gizli cemiyet rivayetleri üretiyordu. Zamanın üniversitelerinde rosicrucian ve hermetik düşüncenin popüler olduğu bir dönemdi... Marcus Vitruvius Pollio’nun “Mimarinin On Kitabı” adlı kitabı Roma’nın çöküşünden günümüze kalabilen en önemli mimari kitabı idi. Bu kitap deyim yerindeyse o zamanın bir “best seller”iydi. Pollio’nun kitabı Fisagor’un mistik öğretisinden alınmış geometri üzerinde odaklanmıştı. Yazar geometrinin bütün sanatların üstünde bir âli sanat olduğunu ve taşçı ustaları localarının kutsal kitaptaki (incil) patriark Lamech’den geldiğini iddia etmiştir. Bilindiği gibi Lamech dünyanın sırlarını olası bir tufanda muhafaza edebilecek iki sütun üzerine kazımıştı. Efsaneye göre bu sırlar sütunlardan birini bulan bilge Hermes Trismegistus’a ulaşmış ve bu suretle mimari mükemmeliyet Süleyman Mabedi ile en üst seviyesine ulaşmıştır. Aynı zamanda bu efsanenin unsurları Orta çağ ve rönesans döneminin hermetik geleneğinde önemli semboller olarak kullanılmıştır.
Bana göre, bütün bunlar, taşçı ustaları localarının (sembolizmaları ile birlikte) doğmasına yardımcı olmuştur. Diğer yandan, aynı nedenler meslekten ziyade sembollere, ritüele ve sihire ilgisi olan üyeleri cezbetmeye başlamıştı. Aslında taşçı ustaları locaları ile hermetik düşünürler arasındaki ortak tema Geometri ve Matematikti.Yine bana göre, sonraki iki asır süresince Hürmasonluğun yayılmasında ana etken hermetik unsurlardır.
Öyle ise bu locaları özel kılan nedir? Özellikle Hürmasonlukta Localar manevi mabetler (localar) oluşturmak için hermetik geleneğin tekniklerini kullanmışlardır. Bunun ne olduğunu daha iyi anlayabilmek için manevi locanın psikolojisine katkı yapan 4 ana unsuru gözden geçirmeliyiz. Bunlar:
1. Yapı (bünye),
2. Ritüel
3. Sembolizma ve
4. Gizliliktir.