Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Obediyans Kavramı - 2  (Okunma sayısı 8170 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 20, 2011, 04:29:24 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu konu beklediğimden daha uzun sürdü. Meğer ne çok anlatılabilecek şey varmış şu obediyans kavramıyla bağlantılı olarak... Üstelik elimden geldiğince kısa kesiyorum. Bu kadar çok uzayında ayrı bir başyık açayım dedim. İsteyen öncekine devam eder, isteyen bu ikincisine.




Grand ya da grande (Almancada gross) = büyük. Türk Masonluğu’nda eskiden “gran” diye bir sıfat kullanılmış dönüştürme olarak. Hâlâ kullanılmakta olduğu bir yer bile var. (Türkiye’de Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Süprem Konseyi’nin başındaki kişi yani 33. derecedeki en yetkili mason kısaca “Gran Komandör” olarak anılıyor.)

O tarihlerde loca sözcüğünün karşılığında da “loj” kullanılmaktaymış.

İş büyük locaya gelince, işte o “granloj” olarak anılmış. Türkiye’deki Masonluğun tarihinde, 1950’li yılların başlarında üç “ünite granloju” var. (Bu konudaki ayrıntı, konu başlığının çok dışında kalır. İstenirse ayrı bir başlık altında incelenebilir.)

Bu bağlamda “büyük doğu” teriminin karşılığı olarak da elbette “granoryan” diye bir terim kullanılmış. Ancak bu Türkiye’deki herhangi bir örgüt için geçerli değil. Örneğin Grand Orient de France dendiğinde bunun dilimizdeki karşılığı Fransa Granoryanı.

İşin doğrucası, Türk dili kuralları uyarınca tüm bu sözcüklerde “gran” sıfatının ayrı yazılması gerekiyor ama nedense Almancadaki gibi birleşik yazılması yeğlenmiş.

Biliyor musunuz, “loca” sözcüğü bile Türk Masonluğu’nda öyle kendine öyle kolay kolay yer bulamamış. Benimsenmesi zaman almış. Pek iyi bilmiyorum ama sanırım bunun nedeni fonetik olarak bu sözcüğün İtalyancadan alınma gibi bir izlenim vermekte oluşu. Keşke zamanında eski masonları sorulmuş olsaydı. Acaba Türk Masonluğu’nun yazınında bu konuda yapılmış bir inceleme var mı? Bana denk düşmedi.

Türkiye’de biz 1950 yılı öncesinde yabancı dil olarak Fransızcaya pek düşkünmüşüz. Hele Cumhuriyet öncesinde öylesine düşkünmüşüz ki, bunu Hüseyin Rahmi Gürpıhar birçok yapıtında çok güzel bir şekilde hicvetmiştir.

1950 yılından sonra Türkiye’de öncelikli yabancı dil rüzgârının yönü İngilizceye dönmüş. Ancak o sıralarda Masonlukta Fransızcadan dönüştürme sözcükler hemen yerlerini İngilizceden dönüştürme olanlara bırakmamış. Günümüze kadar bile bırakmış değil. Hep çağın ilerisinde olduğunu ileri süren Masonluk, bu bakımdan çağı hayli geriden izliyor nedense…

Loca sözcüğünün öyle hemencecik kabul edilemeyişinin bir diğer nedeni de bu sözcüğün dilimizde öteden beri güncel kullanımda başka anlamlar taşıması olsa gerek;  hani bir sinema, tiyatro ya da stadyumdaki özel bölmelere loca denir ya…

Sonra bunun yerine “mahfil” sözcüğü benimsenmiş bir dönem için. Nitekim Özgür Masonlar Büyük Locası’nın ilk kuruluşu sırasındaki özgün adı da Türkiye Büyük Mason Mahfili. Günümüzde resmi derneğinin ve web sitesinin adı bile o tarihten kalmalığı sürdürüyor. Ancak bu örneğin dışında “büyük loca” teriminin karşılığı olarak “büyük mahfil” diye bir terimin kullanıldığını pek görmüyoruz.

Arapça kökenli mahfil ya da mahfel, günümüzde olağan dilde kullanımı süren bir sözcük; “toplanma yeri” ya da bunun gibi bir anlama gelir. Bir topluluğun tüzel kişiliğini yansıtmaz. O ancak Türk Masonluğu’na özgü bir kullanımdır; hem kısa bir dönem için. Ancak günümüzde loca yerine “mahfil” sözcüğünü kullanmayı âdeta ağız alışkanlığı edinmiş, bunu sürdüren masonların var olduğunu söyleyebiliriz.

Gelelim şu ikinci sözcüğe: “Orient”.

Bu sadece “doğu” anlamına mı gelir? Acaba “yön” ya da “yol” (tarik) anlamına da gelmez mi?

Gelir. Olabilir.

Hele biraz da konuya günümüzün Fransızcası ile değil de 18. yüzyılda bakarsak; acaba bu “orient” sözcüğü “birliktelik”, “ortaklık”, “müştereklik”, “işbirliği” gibi anlamlara da gelebilir mi?

Evet!... Bunun öyle olduğunu benden önce Sayın enelsır belirtmişti.

Acaba değişik ritlerin simgesel derecelerde bir araya getirilişi bunu mu yansıtıyor? Bir ortaklık, bir araya gelmek, aynı çatı altında buluşmak ve birlikte hareket etmek. Nasıl büyük loca kendisini oluşturan localar üzerinde bir otoriter egemenlik kuruyor ve buna obediyans deniyorsa, aynısını rit bağlılığı olmadan yapmak.

İşte böylece bir obediyans türü daha çıkmış oluyor genel Masonluk sahnesine…

Türkiye’deki ilk obediyansının örgütlenmesinin de başlangıçta böyle olması öngörülmüş ve bu amaçla “maşrık-ı âzam” terimi kullanılmış. Daha sonra bunun yerini “büyük maşrık” almış.

Buradaki maşrık sözcüğüne dikkat edin. Yer yer “meşrık” biçiminde yazılmış olduğunu da görebilirsiniz. Hangi fiilden türetilerek geliyor? Acaba “teşrik” olabilir mi yani şeriklerin bir araya gelişi?

Masonluğun tarihinde, Operatif Masonluk ile bağlantılı olmak üzere sözü geçen kuruluşlardan biri de belli bir dönemde loca üstatlarının locaları adına katılımıyla oluşan korporasyonlardır. Bu tür kuruluşları dilimizde “şirket” olarak da adlandırabiliriz. Kök aynı kök. Gerçi bu oluşum Kıta Avrupası’nda değil, Londra’da ortaya çıkmıştır ama acaba ondan yüz yıl kadar sonra Fransız masonlar tarihteki o operatif oluşumu bu kez spekülatif bir bağlamda mı değerlendirmekteydi?

Yanıtı verilemeyecek bir soru daha… Ancak Fransız masonlardın Operatif Masonluktan olabildiğince sıyrılma çabasına bakacak olursak, böyle bir olasılığın zayıf olduğunu da söyleyebiliriz.

Spekülatif Masonluk…

İşte ben de tüm bunları yazdıktan sonra şimdi size gönül rahatlığı ile bu anlattıklarımdan çoğunun spekülasyon olduğunu da söyleyebilirim.

Ancak öyle gelişigüzel ya da boş bir spekülasyon da değil. Dayanağı var.

Elbette şunu da eklemek gerek: Türkiye’deki ulusal nitelikli Masonluğun başlangıç tarihi olarak kabul edilen 1909 yılı ve sonrasında kullanılmış olan o “maşrık” sözcüğüne karşılık, yurdumuzdaki simgesel dereceler örgütü hiçbir zaman Masonluktaki anlamıyla bir büyük doğu olmamış, olamamış hatta 1930 yılında bu bağlamda ortaya çıkan bir girişim çok sert bir tepkiyle karşılanmıştır.

İstanbul’da 1933 yılında daha önce Fransa Büyük Doğusu’na bağlı olarak ve Fransız Riti’nde çalışmakta iken Türkiye Büyük Maşrıkı’na katılan Renaissance adlı locanın katılım töreni sırasında, bir rit değişimi yöntemi uygulanmış ve bu loca çalışmalarını bundan sonra Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin simgesel derecelerinde yürütmüştür.

Bir büyük doğu terimi üzerinde bu kadar çok söz etmeye değer miydi bilmem ama etmiş olduk bir kere.

Bundan sonra herhangi bir obediyansın işleyişine de bakalım biraz.

Ancak isteyenler bir de şuna bakabilir:

Osmanlı Devleti’nde Masonluğun 1909 yılında ilk kez ulusal bir nitelikte örgütlenişi ile bağlantılı olmak üzere (1861 yılında kurulmuş olan ilk yüksek şûra göz ardı edilerek) şöyle bir söz edilmiştir: “Türkiye’deki ilk mason obediyansını yüksek şûra kurmuştur.”

Burada sözü edilen obediyans Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî, yüksek şûra da Şûrayı Âlîyi Osmanî.

Masonik yazında bu iddianın doğru olmadığı, her iki kuruluşta birden aynı kişilerin yer almakta oluşunun bu iddia açısından bir kanıt sayılamayacağı da belirtilir.

Aslına bakarsanız öyle uzun boylu kanıt gerekmez.

Şu yazılmış olanlar zaten Türkiye’deki ilk obediyansın yüksek şûra tarafından kurulmuş olamayacağını açıkça gösteriyor.

Konuyla yakından ilgilenenlere bir soru: Niçin?


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 20, 2011, 06:21:43 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 599
  • Cinsiyet: Bay

Merhabalar baştan sona okudugum ve memnun kaldığım bir yazı olduğunu öncelikle belirteyim sayın ADAM.Çalışma esnasında okuyup yorumladığım için bu ve diğer yorumlarımda eksik kısımlarım olabilir affola.İlk obediyansın yüksek şüra tarafından kurulmuş olamayacağını savunuyorsunuz ve konu ilgili arkadaşlarada bunun nedenini soruyorsunuz soruyu doğru anladıysam eğer.Ben objektif bir bakışla bile baktığımda zaten tarih bariz ifade ediyor ilk olmadığınıda fakat ritlere bakılırsa ritüellerde kullanılan dillere bakılırsa da yüksek şüranın ilk obediyans kuranın olmadığı ortaya üstü kapalı olarak zaten çıkıyor gibi gelmedi değil bana.

Operatif masonluğa gelince fransız mason locaları operarif masonluktan sıyrılarak bence mason localarının geleceğini oldukça büyük ve olumlu bir hamle yapmışlardır,locaların daha rahat hareket edebilmesi bağımsız olarak da bir takım kararlar alabilmese bunlar masonluğu ve locaları etkileyecek büyüklükte kararlar değil elbette fakat ufak çapta kararlar için bile kooparatiflere danışılmasından sıyrılma durumu atılmış oldukça başarılı bir adımdır diye düşünüyorum.


Çağın ilerisinde olduğunu ama çağı geriden takip ettiğiniz masonluğun bu kısmına gelince tamamiyle fikir ve düşünce ayrılığına düşüyoruz sizinle sayın ADAM. Neden mi ? Masonluk çağın ilerisine zaten çağın hem ilerisinde olup hemde gerisini kontrol edebilme özelliği sayesinde gidebilmiştir.Çağın ilerisinde olup çağ gerisini bile takip edebilen bir topluluk çağın ilerisinde bir topluluk denilmeyi sonuna kadar hakediyordur.O zamanın bireyleri masonların kullandığı dili terk edip başka bir dile yöneliyorsa ve masonlar çizgisini bozmuyorsa bu durumda masonlar kesinlikle çağ gerisinde kalmış diye bir eleştiriye tabii tutulamaz.


Konusu ve anlatımı itibariyle yazınızı takdire şayan buldum.Teşekkür ederim..Lütfen bu tarz konuları daha çok paylaşalım ve yoruma açalım diğer forum üyesi arkadaşlarımı bilmiyorum fakat ben çok zevk alıyorum bu durumdan ayrıca bilgi birikimi en kolay tartışma fikir alışverişi ve karşılıklı iletişim sonucunda oluşur diye düşünüyorum..



Saygılar.. SS
Ölü Gibi Sessiz...Mezar Gibi Ketum...



חמישים אחוזים חמישים אחוזים בולגרי של יהודים....!!! O:


Aralık 20, 2011, 06:57:42 ös
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Çalışmanın bu aşamasıyla bağlantılı olarak Sayın Bulgaria’nın ettiği övgülü sözler için teşekkürler.

Benimle aynı görüşte olmadığı şu çağın ilerisi ya da gerisinde olmanın tartışması elbette öznel bir değerlendirmedir ve ayrıntısına girilmesi bu başlığın çok dışına taşar.

Fakat Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî’yi niçin yüksek şûranın kurduğunu ileri süren görüşün dayanak noktasını daha belirgin olarak ortaya koyalım: 1861 tarihinde kurulmuş olan yüksek şûra çoktan etkinliğini yitirmiştir. 1909 yılında 33. dereceye yükseltilen Türk masonların bir araya gelişiyle yeniden kurulmuştur. Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî’nin kuruluşu ise bundan birkaç ay sonra aynı yıl içindedir. Üst düzey yönetim kadrosunda 33. derece masonlar da bulunmaktadır. (Bu konuda tam tarihler ve isimler belleğimde yok. Bunları çıkarmak için belgelere bakmam gerek.) İşte iddianın mesnedi budur.

Ben de bu iddianın yersiz ve yanlış olduğunu ileri sürüp, “Niçin?” diye soruyorum. Sayın Bulgaria’nın yanıtı bu sorunun yanıtı değil. O tarihlerden söz etmiş. gerekçe olarak. Oysa iki olay da aynı yerde ve aynı tarihte. Dediğim gibi, isimlerin de birçoğu örtüşüyor. Şu halde o iddia niçin doğru olamaz?

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 20, 2011, 07:07:09 ös
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 599
  • Cinsiyet: Bay


Çalışmanın bu aşamasıyla bağlantılı olarak Sayın Bulgaria’nın ettiği övgülü sözler için teşekkürler.

Benimle aynı görüşte olmadığı şu çağın ilerisi ya da gerisinde olmanın tartışması elbette öznel bir değerlendirmedir ve ayrıntısına girilmesi bu başlığın çok dışına taşar.

Fakat Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî’yi niçin yüksek şûranın kurduğunu ileri süren görüşün dayanak noktasını daha belirgin olarak ortaya koyalım: 1861 tarihinde kurulmuş olan yüksek şûra çoktan etkinliğini yitirmiştir. 1909 yılında 33. dereceye yükseltilen Türk masonların bir araya gelişiyle yeniden kurulmuştur. Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî’nin kuruluşu ise bundan birkaç ay sonra aynı yıl içindedir. Üst düzey yönetim kadrosunda 33. derece masonlar da bulunmaktadır. (Bu konuda tam tarihler ve isimler belleğimde yok. Bunları çıkarmak için belgelere bakmam gerek.) İşte iddianın mesnedi budur.

Ben de bu iddianın yersiz ve yanlış olduğunu ileri sürüp, “Niçin?” diye soruyorum. Sayın Bulgaria’nın yanıtı bu sorunun yanıtı değil. O tarihlerden söz etmiş. gerekçe olarak. Oysa iki olay da aynı yerde ve aynı tarihte. Dediğim gibi, isimlerin de birçoğu örtüşüyor. Şu halde o iddia niçin doğru olamaz?




Benim yazdığım yorum düşünce ve okunmuş konuların akılda kalan kısımları ama sizin son açıklamalarınızdan sonra konu gayet netlik kazandı.Son sorduğunuz sorunun da üzerine birşeyler elbette söylemek isterim fakat çok ciddi sorunlarımdan birisi olan sorunumu çözüyorum şu anda :) para kazanma sorunu.Sakin kafa ile hem düşünüp hem yazıp hem para sayıp hem para nakledemiyorum.


Saygılar.
Ölü Gibi Sessiz...Mezar Gibi Ketum...



חמישים אחוזים חמישים אחוזים בולגרי של יהודים....!!! O:


Aralık 22, 2011, 05:49:38 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Sayın Bulgaria'nın bu başlık altındaki son sözünün üzerinden bir bütün gün geçti.

Forumun diğer katılımcıları sus pus olmayı sürdürüyor.

Forumun mason üyelerinden hiç ses çıkmıyor.

İki yıl önce 100. yıl kutlamaları yapıldı. Bu konu o zaman da gündeme gelmiş miydi?

Hangi konu?

1909 yılında Maşrık-ı Âzam'ı Şûrayı Âli kurmuştur.

Dolayısıyla Maşrık-ı Âzam bir bağımsız obediyans değildi. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Osmanlı Yüksek Şûrası'na bağlıydı.

Doğru mu yanlış mı?

Doğru ise niçin doğru?

Yanlış ise niçin yanlış?

Bunun burada irdelenmesi forum kurallarının 17. maddesine aykırı değildir.

Buyurun...

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 22, 2011, 06:45:09 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

Doğruyu söylemek gerekirse ben soruyu tam olarak anlayamadığımı sandığım için biraz netleşmesini bekledim. Hala da tam olarak anlayabiliğimi söyleyemem. Anladığım kadarıyla yanıtlamaya çalışayım:

 Şimdi konumuz bir Yüksek Şura ve Büyük locanın ilişkisi değil mi? Yani bunu ülkemiz özelinde ve ülkemizde Masonluğun kurumsal olarak öncelikle Yüksek Şura olarak kurulduğunu, bunun hemen ardından ( aynı yıl içerisinde) Büyük locanın kurulduğunu, Büyük locayı Yüksek Şuranın kurup kurmadığını irdeliyoruz değil mi? Eğer böyleyse söyleyeceklerim olabilir.

 Bir kere Yüksek Şura ve Büyük loca tanımı Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti için geçerli bir durumdur. Bu açıdan bakıldığında Büyük loca EKEİR'in 1'den 3' e kadar olan simgesel derecelerinde çalışır Yüksek Şura ise 4'den 33'e kadar olan derecelerinde. Bu iki kurum görünüşte ayrı gibi görünseler de aslında aynı rit'de çalışan iki Masonik oluşumdur.

 Şimdi olaya bu açıdan bakınca EKEİR'i anlamış olmamız gerekir. EKEİR 4'DEN 33'e kadar değil 1'den 33'e kadar dereceleri olan bir rittir. Yani bir bütündür.

 Dolayısıyla bir yüksek Şura'nın bir ülkede var olabilmesi için o ülkede önce bir Büyük Loca bulunması zorunlu değildir.

 Herşey yoluna girdikten, kurumsal yapılanma bir zemine oturduktan sonra Yüksek Şura 1 ve 3. derecelerdeki çalışmaları oluşturulan Büyük Locaya bırakabilir.

 Ben ülkemizde de böyle olmuştur diye düşünüyorum.



 
enelsır


Aralık 23, 2011, 11:28:33 öö
Yanıtla #6
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 599
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM.

Şimdi konu ile alakası varmı bilmem ama ben burda okuduğum üzre birkaç soru yöneltmek durumundayım şahsınıza..


Maşrık-ı Azam bağımsız bir obediyans değildi Osmanlı Yüksek Şürası'na bağlı idiyse neden ayrı rit mevcut değil ?


Yani o derece etkin bir imparatorluk etkin bir yönetim hatta ve hatta baskınlığa ulaşmış bir kabul ettirme isteği mevcut iken nasıl oldu da iskoç ritine bağlı kalabilmiştir ?


Yani iskoç ritinin bi yüksek etkisi yoksa Yüksek şuranın mı etkin olmaması buna bağlı acaba ?  Bence buradan Yüksek Şuranın obediyanslar üzerinde etkisi yoktur sonucunu çıkarabilirim ben kendi adıma..

Yani şunu diyebilirim ki kendi adıma bağımsız bir obediyanstır diyorum..


Saygılar.. SS
Ölü Gibi Sessiz...Mezar Gibi Ketum...



חמישים אחוזים חמישים אחוזים בולגרי של יהודים....!!! O:


Aralık 23, 2011, 01:07:39 ös
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Sormuş olduğum sorunun doğru yanıtı bakımından Sayın Bulgaria hayli yaklaştı. Ancak biraz çekingen davranmış gibi… Noktayı koymamış.

Ben daha açık olarak anlatayım.

1909 yılında Türkiye’de ulusal bir nitelik taşımak üzere kurulmuş olan ilk obediyans, Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî, kendinden birkaç ay önce oluşturulmuş bulunan Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Yüksek Şûrası yani Şûrayı Âlîyi Osmanî tarafından kurulmuş gibi gösterilmek istenmiştir.

Bu öyle değildir ama öyle gösterilmek istenmesi, 1909 yılındaki bu oluşumun, masonik anlamda ve evrensel boyutta benimsenegelmiş kurallar uyarınca “düzen dışı” olduğunun ileri sürülebilmesi çabasından kaynaklanmaktadır.

Bir diğer neden de Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Yüksek Şûrası’nın kendine bir pay çıkarma eğilimi olabilir. Nitekim böyle bir eğilimin var olduğu 1930’llu yıllarda kendini göstermiştir.

Denildiği gibi olsaydı, bu kuruluşun adının niteliğinin maşrık-ı âzam (büyük doğu) değil “mahfil-i âzam” (büyük loca) olması gerekirdi.

Çünkü bir ritin egemen otoriter organı, kendi kanatları altında sadece kendine uygun çalışan locaları ve onların oluşturduğu bir obediyansı kabul eder.

Oysa bir büyük doğu yani maşrık-ı âzam birden çok ritin simgesel derecelerinde hatta belki yüksek derecelerde bile çalışma yapabilen bir masonik örgütlenmedir. Bu tür bir örgütlenme Dünya Masonluğu’nun bir kanadında geçersiz, olamaz, düzensiz olarak nitelenmektedir. Öyle nitelemenin ne denli doğru, haklı ve geçerli ya da haksız, yanlış ve geçersiz olduğu da ayrıca sorgulanabilir.

O sorgulamayı Masonluğun Türkiye’deki tarihçesindeki şu konumuzu bir sonuca bağladıktan sonra gerekirse ayrıca yaparız.

Şu aşamada benim ortaya koyduğum değerlendirme şöyle:

Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî’nin bu adı taşımış olmasının gerekçesi, obediyansa bağlanacak locaların başka ritlerde (örneğin Fransız Riti’nde) çalışmalarının da söz konusu olabilmesine olanak sağlamaktı. Çünkü o sıralarda Osmanlı topraklarında çalışmakta olan yabancı localar arasında başka rite bağlı olanlar da vardı. Böylece Türk Masonluğu’na geniş perspektifli, toleranslı bir bakış açısı getiriliyordu.

O tarihteki bu tutum daha sonra da sürdü mü?

Hayır.

Önce bu anlattıklarımı içimize sindirelim. Üzerinde tartışılacaksa tartışalım. Katkıda bulunmak isteyenlerin katkılarını alalım. Sonrasına sonra devam edelim.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 23, 2011, 03:35:26 ös
Yanıtla #8
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 599
  • Cinsiyet: Bay

Güzeeel. Burdan çıkan sonuc düşüncelerim ile konu ve eskiye dayalı tarihi uyuşuyormuş.Sanırsam okunan kitap ve yapılan araştırmalar taşlarını yerine oturtmakda önemli rol oynuyor.Zevk aldım bu konuya katılmaktan ve yorumlamaktan.Biraz daha araştırmadan sonra o bahsedilen noktayı da koymayı başaracağıma inanıyorum.Peki konu üzerinde düşünüp tartıştıktan sonra devamına geçmek üzere.


Saygılar..SS
Ölü Gibi Sessiz...Mezar Gibi Ketum...



חמישים אחוזים חמישים אחוזים בולגרי של יהודים....!!! O:


Aralık 24, 2011, 11:00:42 öö
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Masonluğun Türkiye’deki tarihçesi boyunca ne Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî ne de onun devamı olan Türkiye Büyük Maşrıkı bünyesine başka ritte çalışan bir locanın katılmasına sıcak bakıldı. Bunda belki de, obediyansta ileri gelen masonların aynı zamanda Eski ve Kabul edilmiş İskoç Riti Yüksek Şûrası’nın hayli yüksek derecelerinde oluşunun da etkisi vardı.

Aynı etkiyi çok daha sonraki tarihlerde de hatta Türkiye’de Masonluğun bir bölünme yaşadığı 1966 yılından sonra da görürüz.

Ancak ona gelmeden önce Türk Masonluğu’nun tarihçesinde, geçmişte neler olduğuna şöyle bir bakalım.

Kısaca AMI olarak anılan Uluslararası Masonluk Birliği’nin 1927 yılında Paris’te toplanmış olan konvanında alınmış ve birlik üyesi obediyanslar için yaptırımcı bir nitelik taşıyan kararlarından biri de “territoralité” (bölgesellik) olarak anılan bir örgütsel ilkeydi. Buna göre, ulusal obediyans bulunan bir ülkede çalışmakta olan yabancı yani başka bir ülkedeki bir obediyansa bağlı localar, gelecek on yıl içinde ya ulusal obediyansa katılacak ya da çalışmalarına son verecekti. (Bu uygulama elbette sadece birliğin üyesi olan obediyanslar için geçerliydi.)

Türkiye’de yabancı obediyanslara bağlı localardan bazısı Türkiye Büyük Maşrıkı’na katılırken, bazıları katılmadı. Bunda rit konusunun önemli ölçüde bir etkisi olduğu pek söylenemez ama Türk masonlarının, rit bakımından görüş ve tutumlarının obediyansın 1909 yılındaki kuruluşu sırasında ileri gelen masonlar kadar geniş görüşlü olmadıkları da belli.

Bunda belki de Yüksek Şûra’nın sonradan giderek artan baskısının ve obediyans üzerinde bir üstünlük taslamasının da etkisi vardı.

Nitekim 1930 yılında Türkiye Büyük Maşrıkı’na bağlı Azim adlı loca rit değiştirip Fransız Riti’nde çalışmak istediğinde, Büyük Maşrık tarafından kapı dışarı ediliverdi.

1933 yılında Türkiye Yüksek Şûrası’nın Âmir-i Hâkim-i Âzamı Servet Yesarî, bir konuşmasında, obediyansların, yüksek şûraların “zadeleri” olduğunu söylemişti. İşte bu söz, bir hâkim büyük âmir (gran komandör) tarafından söylenmiş olduğu için, bireysel nitelikli bir görüş olarak nitelenemez ve o tarihte yüksek şûranın bütünü için bağlayıcıdır. Şöyle bir yorum yapılması, -yanlış olsa bile-  kaçınılmazdır: “Demek ki o tarihlerde yüksek şûra üyesi yani 33. derecedeki masonlar, simgesel derecelerde çalışmakta olan localara yukarıdan bakar bir tavır takınıyordu.”

Fransa Büyük Doğusu’na bağlı olarak İstanbul’da Fransız Riti’nde çalışmakta olan Renaissance adlı loca Türkiye Büyük Maşrıkı’na bağlanmaya karar verdi. Başvurusu kabul edildi. Bu amaçla düzenlenen törende bir de locanın Fransız Riti’nden Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’ne geçişi gerçekleştirildi.

Buna benzer başka geçişler de beklenirdi ama Türk Masonluğu 1935 yılında uyku dönemine giriverince, ortalıkta ne loca kaldı, ne obediyans ne de yüksek şûra.

İster istemez tarihsel anlatımların içine girdik. Ancak Türkiye’deki Masonluğu, bugün birçok şeyin niçin öyle olduğunu anlayarak öğrenmek isteyen kişilerin bunları da bilmesi gerek.

Hatta şu sözünü ettiğim uyku döneminden sonrası yani 1950’li yılların başları, biraz karışık olmakla birlikte bu bakımdan çok önemli sayılır.

O aşamaya izleyen yazıda gelmek üzere yine katkılar ve sorular için bu noktada duruyorum.

« Son Düzenleme: Aralık 24, 2011, 11:04:52 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
15107 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 20, 2008, 09:18:44 ös
Gönderen: saskin
2 Yanıt
5748 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 15, 2009, 02:55:29 ös
Gönderen: ceycet
7 Yanıt
9681 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 27, 2012, 12:46:38 öö
Gönderen: CAMPANELLA
2 Yanıt
6176 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 19, 2011, 01:44:08 ös
Gönderen: Maledictum
12 Yanıt
9200 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 21, 2011, 08:03:12 ös
Gönderen: Tij
10 Yanıt
7009 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 02, 2012, 06:54:15 ös
Gönderen: karahan
20 Yanıt
8917 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2018, 10:15:05 ös
Gönderen: sad
26 Yanıt
16434 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 27, 2014, 06:53:36 ös
Gönderen: ABCDEF
5 Yanıt
3942 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 13, 2014, 01:12:39 öö
Gönderen: propulsion
4 Yanıt
3137 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2015, 06:55:42 ös
Gönderen: Risus