Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Turkiye`de Masonluk => Konuyu başlatan: 38 - Ocak 23, 2014, 10:22:03 öö

Başlık: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 23, 2014, 10:22:03 öö
Okuduğum bir kitapta Masonluğun alt kültürünün geniş zeminlere yayıldığını ve Kuran-ı Kerim Bakara Suresi 191. , 263 ve 271. ayetleri ile Ali İmran Suresi 7. ve 190. ayetleri Nisa Suresi 36. ayet ve İlah diğerleri birebir Masonik umdelerle örtüşmektedir denilmiş. Kitap Masonlara özgü yazıldığı için zaten benzerlikleri bilindiği düşünülerek ayrıntıya girilmemiş. Ayetlerin neler olduğunu biliyorum. Bunları burada yazmaya gerek yok. Masonik umdelerin hangileri ile örtüştüğünü merak ediyorum. Bilgilerinizi paylaşırsanız çok sevinirim

Saygılar
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: asimov - Ocak 23, 2014, 11:36:12 öö
Sayın Ersin Baltalı, bir yemek yedim ama adını bilmiyorum hadi siz de bu yemeği yapın demiş oluyor bu yazdıklarıyla.
Kitabın adı nedir?  adı geçen ayetlerin anlamı nedir? kendisi bunları belirtmeden yanıt bekliyor.

Bence eksik olmuş.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 23, 2014, 12:21:39 ös

Sayın Ersin Baltalı o bildiği (bizim bilmediğimiz için bir şey diyemediğimiz) ayetleri dökerse, biz de onların Masonluğun ilkeleriyle ne denli uyuştuğu üzerine bir söz edebiliriz belki.

Ancak şurası unutulmasın ki, Masonluğun öğretiminin oluşturulmasında birçok felsefenin yanı sıra birçok dinden esinlenilmiştir. Bu nedenle, şu ya da bu dinin kutsal kitabının şurasındaki ya da öte yanındaki sözlerin Masonluğun ilke ya da öğretisiyle uyuşması da yadırganmamalı. Hem Masonluk dinlere karşı değil ki... Böyle olunca İslâm'a da karşı değil ki...   
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 23, 2014, 01:19:25 ös
Sayın Asimov'un yazdığına anlam yüklemeden ve konuyu dağıtmadan devam edeyim. Okuduğum kitabın adı Masonik Semboller. Yazarın adı Allen Roberts. Yayınlayan: Erciyaş Yayınları. (Bunu belirtmemin nedeni yayıncının notu kısmında satır arasında bu bilgiyi paylaşmış)Bu arada çeviren kişi ve yayıncı bir Mason.

Bu ayetleri internetten araştırabilirsiniz diye düşündüm. Onları da alıntı yaparak paylaşayım

Bakara Suresi 191. ayet:

Mescid-i Haram, insan öldürmeye Allah'ın müsaade etmediği yerdir. Ama Allah'ın düşmanları, yer ayırımı yapmadan Mescid-i Haram'da da mukaddes olan başka bir yerde de insanları öldürmektedirler. Böyle bir durumda Allah'ın dostları da Mescid-i Haram'da insan öldürmeye yetkili kılınmışlardır. Allahû Tealâ'nın dişe diş, göze göz olan cezalandırma sistemi kısastır. Allahû Tealâ bu yetkiyi, fitne kıtalden daha önemli olduğu için vermiştir. Allah'ın verdiği emirleri çiğnemek fitnedir. Allah'ın emirlerine karşı açık bir isyandır. Fitne çıkaranlar kâfirlerdir. Fitnenin sahipleri yaptıkları hükmün aynısı ile cezalandırılacaklardır. Allah'ın dostları, takva sahipleridir, birrin sahipleridir, hidayete erenlerdir, Allah'a teslim olanlardır, Allah'a kul olanlardır.

Bakara Suresi 263. ayet:

Allah yolunda olan bir kişi başka birine bir para, bir mal verdiğinde davranışıyla onu mutlu eder. Fakat daha sonra ona söylediği kötü sözlerle verdiği parayı başa kakarsa bütün kazandıkları yok olur. Onun yaptığı yardımdan çok daha ötede yardım edilen kişi derecat kazanır. Para ve mal vermeden başka birisinin kendisine karşı yaptığı yanlışlığı bağışlayan ve kendisine hiç kötü şey yapmamış gibi ona iyilik eden kişinin kazancı, sadakasını başa kakanın kazanacağından çok daha ötededir.

Allahû Tealâ bir mukayese yapmıştır. Sadaka veren kişi yaptığından derecat kazanmıştır. Ama başa kaktığı için kazandığı derecattan daha fazlasını kaybetmiştir.

Öyleyse başa kakarak sadaka veren zarardadır ama sadaka vermeden yapılan kötülüğü affeden zararda değildir.

Bakara Suresi 271. ayet:

Sadaka vermek infâk etmektir. Sadaka, kişinin parasından, malından ihtiyaç sahibine bir miktar vermesidir. İki nev'î infâk vardır:

Cehrî infâk; herkesin görebileceği şekilde açık olarak vermek.
Hafî infâk; başkaları görmeden, gizli olarak vermek.
Fakirler, infâk edilen bir şeyi alırken başkalarının görmesinden utanabilirler, yalnız Allah bilsin isteyebilirler. Kişinin fakirlere gizlice infâk etmesi, kendisine daha çok derecat kazandırır. Sadakayı alan cephesinden bu, Allah'ın takdir-i ilâhisidir. Veren cephesinden; Allahû Tealâ'nın, verenin iç dünyasına bakmasıdır.

Kişi sadakayı iki maksatla açık şekilde verebilir. Birincisi, başkalarının sadakadan pozitif istikamette etkilenmeleri ve onların da sadaka vermeleri için.

İkincisi ise kişi kendisinin ne kadar cömert olduğunu herkesin anlaması ve böylece daha çok saygı gösterilmesi için. Bu tarzda bir övünme vesilesiyle, Allah'ın değil de başka insanların kendisini taktir etmesine yönelmiş olan bir insanın sadaka vermesini Allah hoş karşılamaz. Çünkü burada nefsin gurur, kibir afeti ve övünme ihtiyacının tatmini vardır.

Açık sadakayı hüsnüniyetle verip de kendilerine pay çıkarmayanlar, açıkça vererek nefsinin azgınlığına tâbî olanlardan mutlaka daha çok derecat kazanırlar. Ama en çok kazananlar sadakayı gizli verenlerdir.

Ali İmran Suresi 7. Ayet

Bu âyet-i kerime ilm'el yakîn sahibi olan dîn adamlarından bahsetmektedir.

Kur'ân-ı Kerim muhkem ve müteşabih âyetlerden oluşur. Muhkem âyetler, mânâsı ve kelime yapısı itibariyle birbirine uygun düşen, normal bir mantıkla çözümüne ulaşılabilecek âyetlerdir. Mânâsı kesin, katileşmiş ayrıca özel bir şekilde izah gerektirmeyen âyetler muhkemdir. Muhkem, müstahkem, hüküm, hakim kelimeleri aynı kökten gelirler.

"Allah sana Kur'ân'ı indirdi" bir muhkem âyettir. Kur'ân'ın Allahû Tealâ tarafından Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e indirildiğini göstermektedir. Hiçbir açıklama isteyen kesimi yoktur.

Müteşabih âyetler ise mutlaka izaha muhtaç, mutlaka mânânın derinine girerek ruhundan hareketle sonuca ulaştırılacak olan âyetlerdir. Kişi hiçbir zaman kendi kendine yorum getiremez. Müteşabih âyetler, Allah'ın kendilerine verdiği ilimle onların mânâsını açabileceklerden yardım alınarak açıklanabilir. Onlar da kendileri o âyetlerin mânâsına varmamışlardır. Onlara da Allah öğretmiştir.

Sözün ahsen olanı, Allah'ın bütün emir ve yasaklarına tam olarak uyandır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) irade kendisindeyken Allah'ın bütün emirlerini %100 yerine getiren, yasak ettiği hiçbir fiili işlemeyen bir özelliğin sahibiydi. Elbette iradesi Allah'a teslim edildikten, tasarruf altına alındıktan sonra daha üst seviyede standartların sahibi oldu. Öyle ki onun bütün sözleri Allah'ın söylettikleriydi. Bütün yaptıkları Allah'ın yaptırdıklarıydı.

"Onların ellerinin üzerinde senin elin yoktu, Allah'ın eli vardı." bir müteşabih âyettir. Yani Allah'ın eli vardır da elini Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in elinin üstüne mi koymuştur? Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tecelli eden Allahû Tealâ onun eline de tecelli ediyordu. İnsan toka ettiği zaman, iki el de birbirinin üzerinde değildir. Aynı hizada dururlar. Oysa öpülen el, öpen elin üzerindedir ki öpme fiili gerçekleştirilebilsin. Olay bir mantık silsilesi içindedir. Ancak Allah bu izahı yaptıktan sonra mânâsına ulaşılabilir.

Kalplerinde zeyg (kötülük, eğrilik) olanlar, insanların arasına fesat, fitne sokmak; Allah'ın dostlarını yerle bir etmek için müteşabih âyetleri kullanırlar. Bunlar şeytanın esiri olan zavallılardır. Onların müteşabih âyetleri mânâlandıracak kadar ilimleri hiçbir zaman olmayacaktır. Çünkü hepsinin kalp gözleri, kalp kulakları kapalıdır. Müteşabih âyetleri idrak edebilenler kalp gözleri, kalp kulakları açık olan ulûl'elbablardır:

3 / ÂLİ İMRÂN - 190: İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı).
Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl elbab için elbette âyetler (deliller) vardır.

3 / ÂLİ İMRÂN - 191: Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru.

21 / ENBİYÂ - 7: Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.

Kim daimî zikre ulaşırsa o hikmet ehli olur. Bu kişinin özelliği 7 tanedir:

Daimî zikre ulaşmıştır.
nefsinin kalbinde daimî zikir sebebiyle hiç afet kalmamıştır.
Kalp gözü açılmıştır.
kalp kulağı açılmıştır.
Bu 4 özellik o kişide hasıl olduğu zaman 3 tane de vasıf şartı oluşur:
Bu kişi ehli tezekkürdür. Devamlı Allah ile konuşma imkânının sahibidir.
Bu kişi ehli hayırdır. Daimî zikrin sahibi olması sebebiyle kesintisiz bir şekilde ömrü boyunca hep derecat kazanacaktır. Derecat kazanmak hayır, derecat kaybetmek şerdir.
Bu kişi ehli hükümdür. Hakimse Allah'a sorarak karar verecektir. Bu sebeple hata yapmaz. Sadece Allah'ın emrettiğini yapabilir. Bu kişi kıstla, adaletle emreder, hüküm verir. Aynı zamanda âyetlerden hangisine baksa bunun 7 safha ve 4 teslimi içeren 28 basamakta hangi noktaya işaret ettiğinin hükmünü verebilecek durumdadır. Hangi âyet müteşabihtir, hangi âyet muhkemdir hepsini bilir. Bu sebeple ehli hikmettir.
Bir mütefekkirle (düşünürle) bir mütezekkir (tezekkür ehli) birbirinden tamamen farklı iki yapının sahibidir. Mütefekkir, düşünür ve aklı onu bir yerlere kadar götürür. Oraya ulaşır ve orada kalır, öteye geçmesi söz konusu değildir. Düşünce plâtformu bu hudutlara kadar uzanabilir. Ama aynı noktaya ulaşan bir mütezekkir için olay aynı şekilde sonuçlanmaz. Onun aşamadığı bir ufku Allah açacaktır. Bilmediği şeyleri zandan hareket etmek istemediği için Allah'tan soracak ve Allah da doğrusunu ona öğretecektir.

Dînde kökleşmiş olan rüsuh sahipleri (rasihun) sadece ilim öğrenen, irfan öğrenmeyen ilm'el yakînin sahipleridir. Mânâya, ruha varamayan sadece kelime mânâsı içinde Kur'ân'ı yorumlayabilenlerdir. Onlar, müteşabih âyetleri tezekkür edemezler. İrfan öğrenmedikleri için ilimleri onları kurtaracak olan bir seviyeye hiçbir zaman ulaşmaz. Yani fiziğin ötesi onlar için geçerli değildir. Oysaki Allah ile ilişki kurmak demek, fiziğin ötesine geçmek demektir. Kişi Rabbiyle hemhal olur. Bu insanlar, Enbiya Suresinin 7. âyet-i kerimesinde geçen daimî zikrin sahipleridir. Onlar ulûl'elbabtır ve yaptıkları iş tezekkürdür. O zaman ehli tezekkür; başkalarının kendilerine sordukları sualleri Allah'a intikal ettiren, Allah'tan aldığı cevapları onlara aktaran bir özelliğin sahibi olan kişidir.

Ümmülkitap, göğün yedinci katındaki ikinci âlemdir. Devrin imamı Ümmülkitap'ın altındaki çok büyük bir kürsüde ders verir. Kürsünün sağından itibaren her tarafı dolduran altmış kişi ondan Ümmülkitap hakkında devamlı ilim, irfan alırlar. Ümmülkitap boşlukta durmaktadır. On katlı bir apartman büyüklüğündedir, bir sayfası açıktır. Allahû Tealâ hangi peygamberine hangi şeriat kitabını vermişse hangi resûlüne şeriat kitabı olmayan kitap yazdırmışsa bütün kitaplar onun içindedir ve Ümmülkitap bütün kitapların anasıdır.

Muhkem ve müteşabih âyetler Allahû Tealâ tarafından Allah'ın katından indirilmiştir. Muhkem âyetler Ümmülkitap'ın esasını teşkil eder ve bunların hepsi Ümmülkitap'tadır.

Ali İmran Suresi 190. ayet:

Ulûl'elbab, daimî zikrin, hikmetin sahipleridir. Ulûl'elbab için Allahû Tealâ diyor ki:

2 / BAKARA - 269: Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
(Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ulûl elbabtan başkası tezekkür edemez.

3 / ÂLİ İMRÂN - 191: Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru.

3 / ÂLİ İMRÂN - 7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalplerinde eğrilik (bâtıla meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini (yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahipleri ise: "Biz O'na îmân ettik, hepsi Rabbimizin katındandır" derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulûl'elbab (daimi zikrin ve sırların sahipleri) (tezekkür edebilir).

Öyleyse ulûl'elbab, aynı zamanda müteşabih âyetleri tezekkür edendir, ehl-i tezekkürdür.

Nisa Suresi 36. ayet:

Allah'a kulluk edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.

Hem Masonluk bütün dinleri hem de Dinler Masonlardan etkilenmiştir muhakkak. Rönesans'ın yapılmasında Masonların katkılarının olduğunu biliyoruz. Ben sadece bu ayetlerin hangi Masonik umdelerle örtüştüğünü merak ediyorum. Özellikle Bakara Suresi 191. Ayet le ilişki kurması bana ilginç geldi.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 23, 2014, 02:50:36 ös
Aslında hiçbir örtüşme yok. Çünkü bu tarz deyişler Masonluğun tarzı değil. Bu alıntılarda  bolca dogma var; Masonluk ise dogmalara karşı.

Ancak şu deyiş: "Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın." İşte bakın, bu Masonluğun öğretimiyle uyumlu. Şimdi bunu Kuran-ı Kerimle hiç bağdaştırmlaksızın Masonluğun bir deyişi olarak belirtseniz, hiçbir mason itiraz etmez.

Bir başka seçme deyiş: "..... kişi başka birine bir para, bir mal verdiğinde davranışıyla onu mutlu eder. Fakat daha sonra ona söylediği kötü sözlerle verdiği parayı başa kakarsa bütün kazandıkları yok olur." Bu ise bir kesin yargı içerdiğinden tam bir masonik deyiş olmamakla birlikte, masonik etiketin gereği bir tutum ve beklenti olduğu söylenebilir.

Bu ikisi gibi, ayetlerin aralarından başka seçmeler de yapılabilir. Ancak "Allah şöyledir, böyledir, şunu sever, ötekini sevmez, şöyle yaparsan Allah'ın istemine uygun olur da öteki türlüsü olmaz" falan gibi sözler ve deyişler Masonluğun öğretim tarzına hiç de uygun değildir. Çünkü Masonluk, düşünce ve değerlendirmle tarzında bilimselliği, akıl ilkelerini ve bilgeliği esas alır.

Bu arada bir de şunu ekleyelim: Masonluğa göre hiç kimse hiçbir yerde insan öldürmeye yetkili olamaz. Bu bağlamda tek istisna, asker niteliği taşıyan bir kişinin (o kişi  mason da olabilir) savaş ya da yurt savunması çerçevesindeki ödevi nedeniyle insan öldürmesi durumu olabilir.

Bir de şu sadaka verme konusu dikkatimi çekti. Masonlukta sadakanın vereni gururlandırmadan alanı da gocundurmadan verilmesi gereğinden söz edilir. Ancak Kuran-ı Kerimde olduğu söylendiği gibi bu işin içine öyle Allah, Tanrı falan karıştırılmaz. Bu uygulama, kişinin kendi bileceği bir iştir ve herhangi bir din ya da inancı zorunlamayan, akıl ile bağdaşık bir erdem sonucudur.

Diğer birçok konu da bunun gibi.
 
 

Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: asimov - Ocak 23, 2014, 03:40:45 ös
Mason akıl, bilime önem verir. Hangi davranışın, düşüncenin  doğru olabileceği bilim, akıl ve bilgelik ile karar verir.
Dogmalardan sakınır. Dogmaları var ise bunlardan kurtulmaya çalışır.
Kuran ayetleri daha geniş anlamı ile göksel kitaplarla masonluğu uyuşturma çabası doğru değildir.
Göksel kitaplar olmadan önce de erdem ve doğruluk vardı.
İşte masonlar bunun, gerçeğin peşindedir.
Gerçek ise insana verilen değil, keşfedilen bir şeydir.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: Enkidu - Ocak 23, 2014, 03:52:18 ös
Kutsal dinlerin temelinde  eski mısır , sümer , pagan inanışları yer alır bunu çoğu din adamı reddetsede bunun doğrultusunda masonluk(masonluk bir din olmadığı halde) öğretilerinin bunlarla örtüşmesi son derece normaldir.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 23, 2014, 03:58:17 ös

Bu arada bu başlığın Türkiye'de Masonluk bölümünde açılmış olduğu dikkatimi çekti.

Bu konunun Türkiye'deki Masonluk ile bağlantısı yoktur. Konu geneldir.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 23, 2014, 04:17:16 ös
Kitabın müellifi Hristiyan bir Mason. Kitabı okudukça anlıyorum Hristiyanlıktan alıntılar ve örnekler vererek anlatmaya çalışmış. Kitapta okuduklarınıza göre Masonluğu Hristiyandır demeyin diye yazmış yayıncı. Müslümanlıkla da temelde çok yönü benzer deyip bu ayetleri örnek göstermiş, bence yanlış örnekler vermiş. Bakara Suresi 191. ayet ile örtüşen hiçbir uyum olduğunu zannetmiyorum Masonlukta.

Bu forumda tartışırken bahsettiğimiz Bektaşilik ve Masonluk konusunda olduğu gibi, Kuran-ı Kerim ve Masonlukta da alt kültürde benzeşen çok konu olduğu kesindir, çünkü hepsinde temel insandır.

Kitabı okurken buna rastlayınca bu başlık altında açılan başka konular bulduğum için bu başlık altında açmayı uygun gördüm Sayın Adam. Lakin dediğiniz gibi konu genel bir konu.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 23, 2014, 04:32:55 ös

Yanlış bir iş olmuş.

Türk halkının çoğunluğu Müslüman olabilir ama Türkiye bir İslâm ülkesi değildir.

Türkiye'deki Masonluk temelini hiçbir şekilde Kuran-ı Kerim'e dayamaz. Dahası, Türk Masonluğu'nda, bilimsel nitelikli bir inceleme dışında Kuran-ı Kerim ile hiçbir bağlantı yoktur. Dindar masonların öyle bir bağlantısı olabilir fakat bireysel tercihler ve inançlar kurum için bağlayıcı değildir.

Türkiye'deki hiçbir ritüelde Kuran-ı Kerim'e değinilmez. (Diğer kutsal kitaplara da değinilmez.) Oysa Batı ülkelerindeki bazı ritüellerde değinildiği görülebilir. Bu da onların Masonluğu ile bu ülkedeki Masonluğun önemli farklarından biridir.

Madem bu konu bir kitaptan alıntı nedeniyle ortaya çıkıyor, keşke Forumun kitap tanıtımında yer alsaydı.

Kitabın adı da ilginç: Masonik Semboller. Kuran-ı Kerim ne zamandan beri sembol oldu? (Keşke olsa!)
 
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: asimov - Ocak 23, 2014, 06:19:39 ös
Sayın Ersin Baltalı kitabı biraz bize tanıtırsa memnun oluruz.

Semboller ile bağlantılı neler var acaba?
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ABCDEF - Ocak 23, 2014, 08:26:14 ös
Sayın ADAM' ın söylediklerinin kısmi olarak tekrarı olacak ama yararlı olacağını düşündüğüm bilgileri paylaşmak istiyorum.  Hoşgörü ve güven ortamını sağlayan başlıca etken, müslümanların arasında  Kur'an ahlakının olduğu söylenmektedir. Kuran'da Yahudiler ve Hıristiyanlar "Kitap Ehli" olarak ifade edilir ve Müslümanlar ile Kitap Ehillerinin dostça bir yaşam sürmelerinin gerektiği vurgulanır. Kur'an'a göre Kitap Ehlinin yemeğini yemek ve Kitap Ehlinden olan hanımlarla evlenmek Müslümanlara serbest kılınmıştır (Maide Suresi, 5). Bu hükümler, Müslümanlar ile Ehl-i Kitap arasında nikah sonucu akrabalık bağlarının kurulabileceğini, iki tarafın birbirlerinin yemek davetlerine icabet edebileceklerini gösterir ki, bunlar sıcak insani ilişkiler ve huzurlu bir ortak yaşam kurulmasını sağlayacak kıstaslardır.

Allah Kuran'da, Müslümanlara, müşrik insanlara (yani Allah'tan gelen vahye uymayan putperestlere) bile güvenlik sağlamalarını emreder: "Eğer müşriklerden biri, senden  güvenlik isterse', ona güvenlikte olduğunun düşüncesini ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır..." (Tevbe Suresi, 6) Müşriklere göre Müslümanlara çok daha yakın bir inanç ve ahlaka sahip olan Kitap Ehline ise, daha da fazla saygı, hoşgörü ve yardımseverlik göstermeleri gerekmektedir.


Şüphesiz, iman edenler ile yahudiler, hristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
(Bakara Suresi, 62)

Bir başka ayette ise Allah Kitap Ehli dahil tüm gayrimüslimlere, Müslümanlara düşmanca davranmamaları şartıyla, iyilikle davranılması gerektiğini şöyle emretmektedir:

Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever... (Mümtehine Suresi, 8)

Dolayısı ile Müslümanlar, kendileriyle aynı toplumda yaşayan tüm Yahudi ve Hıristiyanlar ile sıcak bir komşuluk ilişkisi kurmakla yükümlüdürler. Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede ise, Kitap Ehli Müslümanlar üzerine bir emanettir. Onları huzur ve güven içinde yaşatmak, her türlü tehlike ve tedirginlikten korumak Müslümanlar için dini bir görevdir. Yahudilerin tarihte çok defalar olduğu gibi, sırf inançları veya soyları nedeniyle hedef alınmaları, medeni haklardan yoksun tutulmaları, isimlerini açıklamaktan bile endişe edecekleri bir baskı ve korku içinde yaşamak zorunda bırakılmaları, gettolara, korkunç toplama kamplarına hapsedilmeleri büyük bir zulümdür. Bir Müslüman bu gibi zulümleri asla onaylamadığı gibi, bunları engellemek için de olan gücüyle çalışmalıdır. Bunu bir görev ve zorunluluk gibi benimsemelidir. Ayrıca bu sadece Müslümanlar için geçerli değildir. Bu söylenilenler evrensel ahlâk ilkeleridir ya da olması gerekendir diyelim.

Saygılar.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 24, 2014, 03:35:58 ös
Sayın Adam bilmeden konuşmaz kendisini tanıdığım kadarıyla. Türkiye İslam ülkesi değildir! Biraz daha açar mısınız mahsuru yoksa?
Hassas bir konu konuşmak istemezseniz anlarım
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ABCDEF - Ocak 24, 2014, 03:47:08 ös
Ben Türkiye'nin bir Müslüman ülkesi olduğunu ve herhangi bir dine mensup olanların Müslümanlara tabî olması gerektiğini söylemiyorum.  Benim söylemek istediğim hoşgörü ve anlayış ortamının sağlanmasıdır. Yoksa, böyle kesin bir yargı belirtmek benim değil kimsenin haddine değildir.

Saygılar.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 24, 2014, 03:47:52 ös
Sayın Asimov ben bu konularda çok yeniyim. O yüzden yeterince kitap alıp okumaya öğrenmeye çalışıyorum. Kitabı henüz bitirmedim ama bitirir bitirmez sizinle paylaşacağım.

Sayın ABCDEF'nin yazdıklarını keşke her Müslüman tam bir şekilde anlayabilse ve uygulayabilse. Türkiye bir çok Müslüman ülkesinden çok daha gelişmiş olmasına rağmen, bizim ülkemizde de Müslüman olmayan insanlara karşı hoş olmayan tavırları tarihimizde gözlemledik. 1964 Rum olaylarını buna örnek verebiliriz. Maalesef biz birbirimizi sevmiyoruz.
Ama bunu genele yaymakta doğru değil tabi ki. Biz yıllar önce İspanya dan kaçan Yahudi kardeşlerimize de kucak açtık. Bu da unutulmamalıdır elbette
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 24, 2014, 03:48:56 ös
Sayın ABCDEF sizin değil Sayın Adam'ın yazdığına ithafen yazmıştım.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ABCDEF - Ocak 24, 2014, 04:04:04 ös
Sayın ADAM'a ya da bana bana yazılmış olması bir şeyi değiştirmez. Önemli olan anlaşıldı mı anlaşılmadı mı... Önemli olan bu düşüncesindeyim.

Saygılar.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: yazbenide - Ocak 25, 2014, 10:17:07 ös
Aslında hiçbir örtüşme yok. Çünkü bu tarz deyişler Masonluğun tarzı değil. Bu alıntılarda  bolca dogma var; Masonluk ise dogmalara karşı.

Ancak şu deyiş: "Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın." İşte bakın, bu Masonluğun öğretimiyle uyumlu. Şimdi bunu Kuran-ı Kerimle hiç bağdaştırmlaksızın Masonluğun bir deyişi olarak belirtseniz, hiçbir mason itiraz etmez.

Bir başka seçme deyiş: "..... kişi başka birine bir para, bir mal verdiğinde davranışıyla onu mutlu eder. Fakat daha sonra ona söylediği kötü sözlerle verdiği parayı başa kakarsa bütün kazandıkları yok olur." Bu ise bir kesin yargı içerdiğinden tam bir masonik deyiş olmamakla birlikte, masonik etiketin gereği bir tutum ve beklenti olduğu söylenebilir.

Bu ikisi gibi, ayetlerin aralarından başka seçmeler de yapılabilir. Ancak "Allah şöyledir, böyledir, şunu sever, ötekini sevmez, şöyle yaparsan Allah'ın istemine uygun olur da öteki türlüsü olmaz" falan gibi sözler ve deyişler Masonluğun öğretim tarzına hiç de uygun değildir. Çünkü Masonluk, düşünce ve değerlendirmle tarzında bilimselliği, akıl ilkelerini ve bilgeliği esas alır.

Bu arada bir de şunu ekleyelim: Masonluğa göre hiç kimse hiçbir yerde insan öldürmeye yetkili olamaz. Bu bağlamda tek istisna, asker niteliği taşıyan bir kişinin (o kişi  mason da olabilir) savaş ya da yurt savunması çerçevesindeki ödevi nedeniyle insan öldürmesi durumu olabilir.

Bir de şu sadaka verme konusu dikkatimi çekti. Masonlukta sadakanın vereni gururlandırmadan alanı da gocundurmadan verilmesi gereğinden söz edilir. Ancak Kuran-ı Kerimde olduğu söylendiği gibi bu işin içine öyle Allah, Tanrı falan karıştırılmaz. Bu uygulama, kişinin kendi bileceği bir iştir ve herhangi bir din ya da inancı zorunlamayan, akıl ile bağdaşık bir erdem sonucudur.

Diğer birçok konu da bunun gibi.
 
 

Sayın Adam koyu işaretlediğim alan dikkatimi çekti. Kutsal kitaplar bilimsellik,akıl ilkeleri ve bilgeliye engel midir?  Masonlar, dogmalara karşı olunduğuna göre  hiç bir kitaba tam olarak inanmıyorlar sonucu çıkarabilir miyiz buradan?
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: Melina - Ocak 26, 2014, 12:02:28 öö
Masonlukla bağdaşan tek nokta yardımlaşma ve kardeşlik ve çabalama olabilir. Bunların dışında Sayın ADAM'ın da belirttiği gibi masonluk bağnazlığa karşıdır. Benim görüşüm din ile masonluğun ilgisinin olmaması.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: yazbenide - Ocak 26, 2014, 12:06:01 öö
İlgili bulduğumu söylemiyorum zaten. Merak ettiğim konu bu değil. Sayın Adam görünce gerekli açıklamayı yapacaktır.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 26, 2014, 08:16:52 öö

Din ya da inanç kişinin kendi bieceği bir şeydir.

Bu Masonluğun ilgi alanı değildir. Birtakım dinsel hitelikleri Masonluğun temeline yerleştirmiş olan mason kuruluşlarında bile bu böyledir.

Bir kişi, mason oluşuna karşın dogmalara kapılmış, batıl saplantıları bulunan, bilimselliği bir türlü içine sindiremeyen, akıl ilkelerini öncelikli tutan bir kişi olmayabilir.

Çok kez demişizdir; yineleyelim: Her mason locası üyesi "mason" olamayabilir. Masonluk başka, masonlar başka. Kimileri Masonluğa girmeden önce hazırdır; kimileri Masonluğa girdikten yıllar sıonra bile değişim göstermez.

Masonluğun dinlerle bir alıp veremeyeceği yoktur.

Din adamlarının ve dincilerin Masonlukla alıp veremeyeceği çoktur.

 
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: canayhan - Ocak 26, 2014, 10:47:49 ös


Sn ADAM'ın ,

"Masonluğun dinlerle bir alıp veremeyeceği yoktur, Din adamlarının ve dincilerin Masonlukla alıp veremeyeceği çoktur" tanımını çok ama çok doğru .

Saygılar,
 
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 27, 2014, 12:03:15 ös
Din adamları ve dinciler farklı kavramlardır.

Dini bilen, hatim eden Din adamlarının Masonluğu bildiğini, Masonluğa farklı baktığını, saygı duyulacak bir meslek olarak gördüğünü biliyorum.
Sadece Müslüman dinciler değil, her dinde okuma öğrenme değilde bir yerlerden duymayla dinci olan, hiçbir bilgisi olmamasına rağmen Masonluğu şeytanlık olarak gören dinciler vardır ki onlar zaten her şeye karşıdırlar.

Öncelikle bir şeyi kabul etmek gerekir. Bütün dinler birbirlerine alt kültürde benzediği gibi, insanlara ve insanlığa faydalı bir çok benzerlikler barındırır. Bu da her birinin insana özgü olmasının doğal sonucudur. Masonluğun bu bağlamda dinlere karşı olacağına inanmıyorum. Neticede Masonlukta insana özgüdür. Benim şimdiye kadar Masonlukta öğrendiğim ve her yeni öğrendiğim bilgiyi oturttuğum bir temel var ki o da Masonluk bir meslektir. Zaten adını da Fransızcada duvarcı anlamına gelen meslekten alıyor. Sadece somut bir bina inşa etmek değil, soyut dünyada olan güzellikleri, iyilikleri insana inşa etmektir. Bu bağlamda Masonluğun dinlerin HER dogmasına ya da HER saplantısına karşı olabileceğine inanmıyorum.

Saygılar
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 27, 2014, 03:13:13 ös

Şu son sözü alalım:

"Masonluğun dinlerin HER dogmasına ya da HER saplantısına karşı olabileceğine inanmıyorum."

Oysa Masonlukta geçen binr söz şöyle der: "Masonluk dogmanın her türüne karşıdır."

Bu çelişki nasıl çözülür.

Masonluğun deyişine karşı çıkan, ortaya dinlerdeki bir dogmayı örnek olarak getirir. Bakarız, Masonluk o dogmaya karşı mı değil mi? Karşı olmadığı bir dogma var mı?

Burada belki bir başka çelişki çıkar. Kiminin dogma olarak nitelediği kime göre hiç de öyle olmayabilir. Bazı iyi niyetlmi öğütler vardır, öneriler vardır. Bunlara dogma diyemeyiz.

O zaman dogmanın tanımına gitmemiz gerek. Kesin ve son, yetkin ve mutlak, değişmez ve değiştirilemez, tartışılamaz ve eleştirilemez her şey dogmadır; ister dinsel olsun ister olmasın.

Ortaya bir dinsel yargı koymak gerek. Sonra bakalım dogma mıdır, değil mi? Batıl da olabilir. Saçma sapan bir uyduruk da olabilir hani şu daha bir iki gün önce birtakım din adamlarının (!) Japonya yakınlarında büyüyen bir adayla bağlantılı olarak ileri sürdükleri "Tanrı işareti" gibi...

Ancak bu bağlamda bir sorun var. Kutsal sayılan herhangi bir kitaptaki bu arada elbette Kuran-ı Kerim'deki bir yargı üzerine bilimsel ve akılcı bir tutumla değerlendirme yapılınca, bu kimilerinin indinde incitici olabiliyor. Oysa burada hiç kimsenin dinine ve inancına saldırıda bulunmaksızın, saygıda da kusur etmemek gerek. Bu da bir çelişki yaratıyor.

Eğer örnek verilirse, elimizden geleni yapmaya çalışalım.   
 



Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 27, 2014, 05:38:20 ös
Sayın Adam'ın bu yazıda bu cümlemin üzerine gideceğini bilerek "her" kelimesini eklemeden geçmedim:) Kendisi dikkatli bir üye olduğu için her kelimeye dikkat etmek gerekiyor. Sizin burada olmanızın önemi de bu olsa gerek.

Öncelikle Tanrının varlığı her dinde olan bir dogmadır. Aslında Masonlukta bir dogmadır diyebiliriz. Çünkü biliyoruz ki Masonlukta Tanrının varlığına inanmak esastır ve bir Masonun bunu tartışıp aksini iddia edeceğini sanmıyorum.

İbadeti diğer bir örnek olarak sayabiliriz. Dinde Tanrıya ibadet etmek esastır ve bunun şekli Kuran-ı Kerim'de açıkça belirtilmiştir. Çeşitli rivayetler ve istisnalar bunun aksini iddia etse de, imanın şartları ibadet etmenin bir şeklidir. Dogmanın tanımına bakarsak imanın şartlarını yerine getirmek bir dogmadır. Ancak bunu us ile yorumlarsan bu "Nas" tır. Örneğin namaz kılmayı ele alalım. Namaz kılmayı sadece günde Tanrının emretmesi üzerine 5 vakit kılarsan ve bunu neden yaptığını anlamazsan bunu dogma olarak nitelendirebiliriz. Ancak 5 vakit namaz kılmayı Tanrının neden emrettiğini sorgularsan ve sonucunda insanlara sorumluluk kazandırmak ve zamanı doğru kullanmayı öğretmek olarak ele alırsan bu nastır. Bu bağlamda namazın önemini sorgulayan ve bunu ona göre ele alıp bu emre uyan birine Masonluğun topyekün karşı olacağına inanmıyorum. Masonluk ile ilgili şimdiye kadar öğrendiklerimi bana bunu böyle ele alabileceklerini gösteriyor.


Saygılar
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 27, 2014, 06:11:34 ös
Önce şunu ortaya koyalım: Her dnde Tanrı yoktur. Bazılarında çoktur, bazılarında tek fakat hiç olmayanı da vardır.

İkinci olarak şunu ortaya koyalım: Masonluğun tümünde Tanrının varlığına inanmak esas değildir. Kimileri bunu esas tutar ama kimileri ilgilenmez.

Üçüncü olarak da şunu koyalım: Bir masonun nasıl bir dine ya da Tanrıya inandığı ya da inanmadığı onun bileceği bir şeydir. Evrensel Masonluğun hiçbir kuralı bu özgürlüğü kısıtlayamaz. Ancak bazı mason kuruluşlarının bu bağlamda kısıtlamaya giriştikleri de yadsınamaz.

Sayın Esin Baltalı'nın o "nas" dediği şeyin ne olduğunu ben bilmiyorum. Ancak görülüyor ki dogmanın tanımı üzerinde uyuşmakta değiliz.

İslâmın şartı sadece İslâm'a sıkı sıkıya bağlananlar için geçerlldir. Bir tapınım tarzı ya da bir uygulama, bir gelenek dogma değildir. Çünkü bunlar değişebilir. Nitekim İslâmda bile değişmektedir. Bir şeyin dogma olabilmesi için onun değişmezliğinin savunulması gereklidir.

Ne İslâm dini ne de Kuran-ı Kerim sanıldığı denli Masonlukla çelişkili değildir. Kuşkusuz çelişkili yanları vardır ve işte dogma orada belirir.

Örneğin;

Masonluk bir masonun 5 vakit namaz kılmasına karşı değildir. Bu o kişinin inancı ve özgün tapınım tarzıdır. (Kuşkusuz 5 vakit namaz bir Kuran-ı Kerim kuralı değil.)

Fakat siz kalkıp "5 vakit namaz Allahın emridir. Bu değişmez ve upygulanması zorunludur." derseniz, işte bu dogmadır. Üstelik birtakım insanların kendi çıkarları için kasıtlı olarak yarattığı bir dogma. Bunun üzerine size sorarlar Allah bu emri ne zaman kime vermiş diye. Siz bunun üzerine birtakım açıklamalarda bulunursunuz ama onların hiçbiri bilim ve akla uygun değildir; kanıtı yoktur. Birisi öyle demiş diye inanılmış olan şeylerdir. Sizin bir şeye inanmanız başkasının da inanmasını zorlamaz. Şayet siz bunda ısrarcı olursanız, insan haklarına saygı duymayan, kendini beğenmiş bir bağnaz, bir diğer deyişle bir zavallı tutsak olduğunuzu sergilersiniz. Dolayısıyla böyle işlere girişmekten sakınmanız, kimseyi rahatsız etmeden kendi inancınızın gereğini yaşamanız, fakat bilimselliği ve akıl yolunu da düşünmeniz sizin için daha iyi olur.

Böyle olduğu içindir ki Masonlukta masonik ilkeler ile hiçbir dinin ilkeleri ya da kutsal kitabı karşılaştırılmaz. Kuran-ı Kerim gibi bir kutsal kitabı öncelikli tutanlar böyle bir zorlamaya girişir ve masonları da bu bağlamda polemiğe girmeye zorlar. Masonların bazı zaman bu tuzağa düştüğü görülmüştür. Fakat bakın, burada düşmüyorlar.  Hiçbirinden tıs çıkmıyor.

 


 
     
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: smyrnali - Ocak 28, 2014, 05:39:19 ös
 :)
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: Melina - Ocak 28, 2014, 08:18:19 ös
Anti masonik kaynaklarda masonlarla bağdaşan ayetlerin yeni basılan kutsal kitaplara masonlarca ayet uydurulduğu yazıyor Sayın ADAM. Bu konudaki görüşleriniz neler ?

Teşekkürler,

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 28, 2014, 08:39:29 ös
Bu konudaki son soruyu anlayamadığım için bir şey diyemiyorum.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: Melina - Ocak 28, 2014, 08:47:43 ös
Bu konudaki son soruyu anlayamadığım için bir şey diyemiyorum.

Renklendirme değişimi yaptım Sayın ADAM

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 30, 2014, 09:57:24 öö
Bir kaç söylemi dışında Sn Adam ile söylediklerim zaten uyuşuyor. Dogmanın anlamı konusunda da çelişmiyoruz. Bende sizin anlatmak istediğiniz anlattım ama herhalde kendimi yeterince ifade edemedim.

Bir masonun nasıl bir dine ya da Tanrıya inandığı ya da inanmadığı onun bileceği bir şeydir. Evrensel Masonluğun hiçbir kuralı bu özgürlüğü kısıtlayamaz. Ancak bazı mason kuruluşlarının bu bağlamda kısıtlamaya giriştikleri de yadsınamaz.

Açıkçası bu cümleyi tam anlayamadım. Nerede Masonlukla ilgili bir kitap ya da makale okusam Tanrının varlığını kabul etmek esastır yazıyor. Tabi ki okuduklarım Türkçe kaynaklar henüz Türkiye dışında bir kaynaktan Masonlukla ilgili bir yazı okumadım ama en azından bizim ülkemizde 2 Mason Locası da Tanrının varlığını kabul ediyor. Neye inanacağımızı da şaşırdık artık :)
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 30, 2014, 11:57:29 öö

Konu Türkiye'deaki Masonluk olunca sadece Hür ve Kabiul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın ilkelerini değil, Özgür Masonlar Büyük Locası ile Kadın Mason Büyük Locası'nın ilkelerini de okumak gerek.

Konu evrensel boyuta uzandırıldığında sadece tutucu ya da gelenekçi cephenin değil, liberal ya da gelişimsel cephenin tutumunu daü göz önünde tutmak gerek.

Bu konuları ayrıntılı olarak anlatan Türkçe kitaplar var. Fakat onlara gerek bile yok çünkü bu Forumun arşivinde hepsi çok daha geniş olarak var. Sadece zahmet edip biraz araştırmak gerekiyor. 
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: yazbenide - Ocak 30, 2014, 12:24:45 ös
Sayın Adam beş vakit namaz kılmak Allah'ın emridir ve uygulanması zorunludur denilirse bunu dogma olarak görmüş. Her insan aynı değildir. Namaz kılmanın Allah'ın emri olduğunu kendisine kanıtlamış bir insan için dogma olmayabilir öyleyse! Din, akıl ve vahyin birleşmesiyle anlaşılabilir. İnsanlar aklına yatmayan şeyler için mutlaka cevaplar aramalıdırlar. Bu duruma kimse engel olmuyor. Eğer ben bu durumlara cevap bulabildiysem ve kendime kanıtlayabildiysem buna dogma mı demeliyim ?
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 30, 2014, 12:39:03 ös

Ne denildiğini anlamak gerek...

Ortaya bir yargı konuyor: "beş vakit namaz kılmak Allah'ın emridir ve uygulanması zorunludur" Bu değişmez ve değiştirilemez, sorgulanamaz, kanıtı aranamaz bir yargı. Bu nedenle dogmadır.

Şöyle bir açıklama yapıyıyor: "Ben dinimin gereği beş vakit namaz kılıyorum." Burada bir dogma yok. Bu bir inancın ve o inanç gereği görüyer bir uygulamanın yantsıtılmasıdır. Dogma değildir. Çünkü değişebilir.

Bizim burada kimsenin diniyle, inancıyla, tapınma kurallarıyla derdimiz yok. Kimsenin dgmasıyla da bir sorunumuz yok. Sadece onlara bilimsel yöntemi ve akıl yolunu öneriyoruz.

Nasıl bizim dinlerle, dindarlerın kendi başlarına yapıp etmeleyirle bir derdimiz yoksa, onlardan da bizim tutum ve davranışlarımıza saygı göstermelerini, bu tutum ve davranışı aşağılamaya kalkışmamalarını bekliyoruz. Bu ardada dogmalarının dogma olduğunu kabullenmelerini de bekliyoruz. Bu,. kişinin ve toplumun bireysel gelişimi bakımından yanlış olabilir ama biliniz ki ayıp değil.
 
       
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: yazbenide - Ocak 30, 2014, 12:56:09 ös
İnsanlar bilimsel olarak kanıtlanamamış konular için de  dogmalara yönelebiliyorlar düşüncesindeyim. Manevi olarak boşluk hisseden insanlar farklı bir arayış içindedirler. Bu da özellikle inanç yönünde olmaktadır. Zaten bu tür insanlar, kendim için değil de, bizim için ve toplum için ne yapabilirim ve ne yapabiliriz düşüncesindeler. Akıl ve bilimin önünü kesmeye çalışan insanlarla bu insanlar arasında çok büyük farklar vardır. Zaten masonlukta da dininizi değiştirin, şuna inanın, buna inanın gibi bir kural gözükmüyor.  Aslında kutsal kitaplarda bilime ve araştırmaya karşı değiller.Başlığın Bağnaz insanlar ve Masonluk olması daha doğru olurdu düşüncesindeyim. Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: 38 - Ocak 30, 2014, 02:43:48 ös
Keşke her görüşe ait kitabı okuma fırsatım ve zamanım olsa ama yok maalesef. Umarım bir gün olur ama şu an yok.

Size affına sığınarak Sayın Mason'un 7 ocak 2007 yazısında "Nasıl Mason olunur" başlıklı konuya yazdıklarını paylaşıyorum;

Merhaba,

Bu soru; bana son gunlerde en cok sorulan soru oldugu icin yazma geregi duydum. Mason olma kurallari ve gereklilikleri Dunyanin hemen hemen heryerinde aynidir. Ama arada kucuk farkliliklar vardir. Her Buyuk Loca kendi istegine gore bu gereklilik kurallarini belirli cercevede degistirebilir. Degismez kurallardan bazilari sunlardir;

1- Yuce bir Yaradana inanmak. (Bu Yuce Yaradan, Allah, Buda, God vs... olabilir. Ona ne sekilde hitap ettiginiz onemli degildir.)


     Burada da belirtildiği gibi Mason olmak için bir Tanrıya(Benim hitap şeklimle) inanmak gerekliliğinden bahsediyor ve buna değişmez kural olarak görüyor. Bu bir bakıma dogmadır. Ancak bunun muhakkak mantıklı bir açıklaması Masonlar için vardır. Açıklamasını usa dayanıklı yapılmasına da özetle "Nas" denir. Yok eğer koşulsuz ve sualsiz bu budur derlerse de bu dogmadır. Şu an için Masonların bu konu ile ilgili mantıksal açıklamasını çok da merak etmiyorum. Araştırma gereği de duymuyorum kendi adıma.

     Daha öncede sıklıkla bahsettim size konu hakkında sizin kadar bilgim yok. Hem bu forumda hem de diğer taraftan yazılanlara inanmak zorunda kalıyorum ve huyum kurusun burada da paylaşıyorum. Aslında bu forum için biraz daha beklemem ve bildiklerimi eğer o zaman dilersem paylaşmam gerektiğini düşünmeye başladım. Karakterim gereği bazen yazılanlardan rahatsız oluyorum. Ama şu manifesto beni en azından bildiklerimi sormaya ya da paylaşmaya itti. Masonluk Masonlardan öğrenilmelidir.

    Sayın Yazbenide, konunun başlığı aslında konu ile alakalı ama konu tartışmalar ile çeşitlendi. Bu yüzden de siz böyle düşündünüz sanırım. İnsanların bilimsel olarak kanıtlanamamış konular için de dogmalara yöneldiklerini sanmıyorum. Ya da bu genelleme yapmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar kendi bilimsel birikimleriyle de dinlere yönelebiliyorlar. Kendince bilimsel olarak dini açıklayan bir çok insan var. Yalnızca bağnazlar bilimi inkar ederek dine bağlanırlar. Onları siyaset arenasında da görmüyor değiliz.

Saygılar
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: yazbenide - Ocak 30, 2014, 03:44:03 ös
Sayın Ersin Baltalı Son paragrafınızda aslında aynı şeylerden bahsetmişiz. Bazıları araştırma yapmadan körü körüne bağlanıyorlar. Araştırmalar yaparak bir şeye inanmak daha doğru olur. Kitaplarda geçen bir çok bilgiye biz daha yeni yeni ulaşmaktayız. Bu da bilim sayesinde olmaktadır. Bilime karşı çıkan insanlarında zaten dini nasıl anladıkları ortadadır.
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: ADAM - Ocak 30, 2014, 04:08:57 ös
Sayın MASON, 7 yıl önceki yazısındaki dediklerinin, Masonluğun sadece bir kanadı için geçerli olup tümünü kapsamadığını biliyor.

Dolayısıyla, eğer Sayın MASON'u izliyorsanız, böylece siz de  bilme olanağını elde etmiş oluyorsunuz.

Bunu masonların hepsi biliyor aslında bilmesine de, hepsi bildiklerini söyleyemiyor. Bundan ötürü onları hoşgörebilirsiniz.

Söyleyenleri ise, gerçekleri dile getirdikleri için kutlamanıza gerek yok.

Bu dediklerimizin elbette Kuran-ı Kerim ile bir bağlantısı yok. Zaten Masonluğun bazı ritlerinin bazı yüksek derecelerinden başka bir yerde Kuran-ı Kerim'den söz edilmiyor. Bazı masıon kuruluşlarının mabetlerinde ille de somut olarak bir ya da birkaç kutsal kitap bulundurulması ayrı bir konu.

 
Başlık: Ynt: Kuran-ı Kerim ve Masonluk
Gönderen: asimov - Ocak 30, 2014, 05:04:44 ös

Sayın MASON'un yedi yıl önce yqzdıkları içinde zaten çelişkiler var. Buda diyor. Buddha Tanrı mıdır. Tanrı kabul ediliyorsa ki bazı yorumlara göre evet. Benim de başka tanrılarım olabilir. Hatta pagan Tanrılarım.

Operatif Masonluğun 1717 de ortaya çıkışı ve sonrasında  göksel dinlerin dışındaki bir Tanrıdan bahsedilmiyor. Bu Tanrılar sonradan işin içine sokulmuş. Hatta sadece hristiyanlık ve sadece katoliklik var.

Zaten bu iş başlıbaşına bir çelişki.

Bazı mason kuruluşlarında loca çalışmalaarı sırasında kutsal kitaplar açılıyor. Neden açılıyor... Demek ki bu kitapları bir yaratıcı tarafından gönderildiği kabul ediliyor. O zaman o ayetler kutsal kabul ediliyor. Ama bir hristiyan o açılan kuranı kerime inanmıyor. Belki Allah kelamı olduğunu da kabul etmiyor. Etmiyorsa açılmasına da itiraz etmiyor.

İtiraz etmediğine göre açılmasınn bir anlamı da olmuyor. O zaman kutsal kitaplar neden açılıyor?