Nasıl olur da papağan masonik bir terim olabilir?
Efendim, niçin olmasın ki?... Masonlukta bir masonik terim ya da kavram olarak birçok hayvan adı kullanılıyor.
Bunların arasında kuşlar da var. Her birinin ilgili derecenin ritüeliyle bağlantılı bir simgesel anlamı söz konusu.
Fakat papağana gelince sanırım durum pek öyle değil. Mason sözlüğü’ne göre Masonlukta papağan, mecazi olarak; ritüelleri, bunların kapsamında yer alan ritüelik diyalogları, varsa sorulu-yanıtlı öğretimi, bunların asıl anlamlarını yeterince kavramaksızın, ezberleyen mason anlamına geliyor.
Tam da İslâm dini dahil birtakım dinlere ve eski Fransız yönteminin etkisiyle oluşturulmuş Türk öğretim yöntemine uygun bir olay.
Ben Ortaokul ve Lisede iken, hangi derste birtakım şeylerin ille de ezbere bilinmesi istenirse o derse karşı içimde bir tür nefret duygusu kabarırdı. Bu nedenle üniversitede ezberlemenin devam ettirildiği birtakım branşlarda öğrenim görenlere kendi açımdan acıyarak bakardım. Hele bunlardan biri vardı ki, (hangi fakülte olduğunu söylemeyeyim de kimse alınmasın) hocalar kendi kitaplarını okutur ve sınavlarında da kitaplarındaki dipnotları sorarlardı mot-a-mot.
Masonluk da böyle mi olmalı. Ritüeller bilinmeli mi ezberlenmeli mi?
Masonluğunu hiç de gizlemeyen ünlü ve saygın sanatçımız Zeki Alasya, bir söyleşi programında, tiyatroda ezberlemenin çok sakıncalı olduğunu, yapılmaması gerektiğini söylemişti. Oysa herkes oyuncuların rollerini ezberlediğini sanır. Zeki Alasya rolü öğrenmek gerektiğini vurgulamıştı. Ben bunu biraz daha ileri götüreyim: Rolü yaşamak gerek. Ancak onun altında ezilmemeye de özen göstermeli. (Örneğin pek ünlü ve pek yetenekli sanatçılarımızdan Genco Erkal, ne yazık ki bir zamanlar olağanüstü bir başarıyla Ankara Sanat Tiyatrosu’nda sergilediği “Bir Delinin Hatıra Defteri”nin öylesine altında kalıp ezilmişti ki, sonra yıllar boyunca –İstanbul’da kendi Dostlar Tiyatrosu’nu açtıktan sonra bile- bambaşka karakterleri canlandırırken hala o deliyi oynamayı sürdürmüştü.)
Tiyatro üzerinde böylesine duruşumu hiç yadırgamayın. Daha önce kaç kez değindim; belki çok kez yine değinirim: Masonluktaki ritüelik uygulamalar bir tür epik tiyatrodur. Bu epik tiyatroda, locanın ya da ilgili masonik birimin görevlileri başta olmak üzere, birçok mason rol alır. Eğer bir inisyasyon türeni yapılıyorsa, adaylar da bu tiyatronun sergilenmesinde pay alır.
Böyle olunca, ritüeli ezberlemek, sonra uygulanmasına sıra geldiğinde kendi repliklerini bir papağan gibi söylemek bana sapa, olmaması gerekin bir iş gibi geliyor. Aslında papağanlık hem yetenek hem de çalışma gerektirdiği için, eskiden Masonlukta beğeniyle karşılanır, diğer masonlar da bu yönde teşvik edilirmiş. Fakat bence Zeki Alasya’nın dediği doğru. Nitekim sonraları Masonlukta da repliklerin ve mizansenin ezbere bilinişinden çok, anlamlarının kavranması önem ve değer kazanmış. Mecazi nitelik de bu nedenle kullanılır olmuş.
Bununla birlikte, günümüzde de bazı loca, obediyans ve diğer masonik birimlerde özellikle görevlilerden kimilerinin tüm derecelerin ritüellerini baştan sona ezbere bilmeleri zorunlu tutuluyor bildiğimce… Bence pek yanlış bir uygulama. Her biri kendine düşeni çok iyi öğrense ve paylaşımlı bir şekilde uygulamaya koysa sorun kalmaz. Çünkü uygulamalarda asıl önemli olan, ritüelin uygulanmasında hiçbir aksaklık olmamasıdır. Oysa ezber her zaman ne olduğu bilinmeden uygulandığı için unutma nedeniyle aksamaya uğrayabilir. Birisi ezberini unutur yani repliğini kaçırırsa, profesyonel tiyatrocu olmayan diğer görevlileri de etkileyip, ritüelik uygulamanın iyice çöküntüye uğramasına yol açabilir.
Papağan güzel bir kuştur. Akıllı bir kuş üstelik. Ancak ben masonlara papağan olmaya özenmemelerini öneririm.