Pink Floyd'un en son albümünün en son parçasıdır High Hopes...
Yıllardır dinlediğim ve beni her seferinde derinden etkileyen o melodi ve sözleri tekrar tekrar dinlediğimde farklı bir anlam da taşıyor olabileceğini düşündüm. Yani ezoterik bir anlam.
Pink Floyd müziği salt müzik olarak görmeyen ve bir anlatım, iletişim aracı olarak da gören bir gruptu. Albüm kapakları, konser showları, şarkı sözleri ve klipleri hep bir gönderme içeriyordu. Felsefi yönden bunu değerlendirdiğinizde ve batıni anlam taşımadığını düşündüğünüzde sıradan sözler ve klipler olarak görülebilecek şeyler sizi çok farklı etkileyerek, bir aktarımın parçası olarak karşınıza çıkabiliyor.
Sözleri şöyle High Hopes'un:
beyond the horizon of the place we lived when we were young
in a world of magnets and miracles
our troughts strayed constandly and without boundary
the ringing of the division bell had begin
along the long road and on down the causeway
do they still meet there by the cut
there was a ragged band that followed in our footsteps
running before time took our dreams away
leaving the myriad small creatures trying to tie us to the ground
to a life consumed by slow decay
the grass was greener
the light was brighter
with friends surrounded
the night of wonder
looking beyond the embers of bridges glowing behind us
to a glimpse of how green it was on the other side
steps taken forwards but sleepwalking back again
dragged by the force of some inner tide
at a higher altitude with flag unfuried
we reached the dizzy heights of that dreamed of world
eneumbered forever by desire and ambition
there's a hunger still unsatisfied
our weary eyes still stray to the horizon
though down this road we've been so many time
the grass was greener
the light was brighter
the taste was sweeter
the nights of wonder
with friends surrounded
the dawn mist glowing
the water flowing
the endless river
forever and ever
----------------------------------
yada türkçesi:
ufkun ötesinde, gençken yaşadıgımız yerde
mıknatıslar ve mucizeler dünyasında
düşüncelerimiz başıboştu, sürekli ve sınır tanımaz bir şekilde
başlamıştı, ayrılık çanları çalmaya
geçitte ve uzun yol boyunca
buluşuyorlar mı, hala kesişme noktasında
bir grup vardı, paçavralar içinde
ayakizlerimizi takip eden,
kaçan, zaman düşlerimizi almadan önce
bizi toprağa baglayan sayısız küçük yaratıgı geride bırakıp
yavaş bir çürüme tarafından tüketilen bir hayata giden
çimen daha yeşildi,
ışık daha parlaktı
dostlar etrafında
mucize gecesinde
ardımızda yanan köprülerin közlerine bakıyoruz
diğer tarafın ne kadar yeşil oldugu ilişiyor gözümüze
adımlarımız ileri atılıyor, ancak uykumuzda geri yürüyoruz
sürüklenerek bir iç dalganın gücüyle
daha yükseklerde sakin bir bayrakla
ulaştık düşlenen dünyanın baş döndürücü dağlarına
sonsuza dek arzu ve tutkuyla yüklü
bir açlık daha var doyurulmamış
yorgun bakışlarımız hala başıboş geziniyor ufukta
çakılıp kaldığımız halde bu yolun üzerinde defalarca
çimen daha yeşildi,
ışık daha parlaktı
tat, daha tatlıydı
mucize gecesinde
dostlar etrafında
şafak sisi ışıldıyordu
su akıyordu
sonsuz nehir
sonsuza dek, daima
---------------------------
High Hopes'u dinleyin, videosunu izleyin ve sadece düşünün, acaba gerçekten bir ezoterik anlamı olabilir mi bu 'son' parçanın?