Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Evrensel Masonluk => Konuyu başlatan: MASON - Ekim 18, 2006, 02:21:01 öö

Başlık: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: MASON - Ekim 18, 2006, 02:21:01 öö
Masonluk ve özgür düşünce

Çağımız tüm devrimlerin, ayaklanmaların, toplum-içi savaşların, karşı devrimlerin -yasaların ve/veya kısıtlamaların insan hak ve özgürlükleri adına yapılması (ya da öyle söylenmesi) "Özgürlük" üzerine çok titiz biçimde durmamıza yol açmaktadır. Özgürlük ve temel hak ilkelerinin kaynağını, aşmalarını ve anlam örgüsünü bilmedikçe, insan hak ve özgürlüklerinin savunmasının gereğince yapılamayacağı ortadadır. Hatta bırakın savunmayı, en iyi niyetle bile olsa bu hak ve özgürlükleri çiğnemek işten bile değildir.

Özgürlük kelimesinin tam bir tanımlamasını verebilmek olanaksızdır. Yazılı hukuk, hak bildirileri, anayasalar ve yasalarda gerçeği tam yansıtan bir tanımlama yok gibidir. Yazılı hukuk, genellikle özgürlüğün insanoğlu için ne anlama geldiğini, gerçekten özgür olup olmadığını, kendini aşan birine bağlı bulunup bulunmadığını, madde dünyasının bu özgürlüklerini ne ölçüde etkilediği konusuna değinmemektedir. Yazılı hukuk, özgürlük olayını daha çok kalıpları içinde değerlendirmektedir.

Düşünürler ve yazarlar da aynı zorluğun içinde kalmışlardır. Montesquieu özgürlük için "Bu kadar değişik anlama gelebilen, zihinleri bu kadar uğraştıran başka bir kelime yoktur" der ve devam eder:

"Kimileri özgürlüğü, önceden kendisine sınırsız bir zor kullanma yetkisi verilmiş kişiyi düşürmekteki kolaylık anlamına almış, kimileri de boyun eğecekleri kişiyi seçmek yetkisi sanmışlardır. Başkaları, silahlanmak ve zor kullanmak hakkı olarak benimsemişler; daha başkaları da yapacakları yasalarla yönetilmek anlamını vermişlerdir. Bir ulus da, uzun bir süre, özgürlüğü sakal bırakmak yetkisi saymıştır. Kimileri bu adı bir hükümet biçimine vererek öteki hükümet biçimlerini ondan yoksun bırakmışlardır. Demokrasinin tadını alanlar demokrasiye, monarşiden yararlananlar monarşiye mal etmişlerdir.

Özgürlük nedir?

Sözün kısası herkes, kendi geleneklerine ya da eğilimlerine uygun düşen hükümet biçimine bu adı verip işin içinden sıyrılmıştır. Sonunda demokrasilerde ulus, her istediğini yapıyormuş göründüğünden özgürlüğü demokrasiye yakıştırmışlar, ulusun yetkisiyle özgürlüğünü birbirine karıştırmışlardır.

Çağımız düşünürlerinden Harold Laski'ye göre ise "Çağdaş uygarlığın gerektirdiği toplumsal koşullar içinde kişinin mutluluğunu sağlamak için herhangi bir kısıtlamaya başvurulmamasına özgürlük demektedir". Laski'ye göre özgürlük kısıtlamanın kalkmasıdır. Yoksa ne Rousseau'nun ileri sürdüğü gibi "kişi özgürlüğe zorlanmaktadır"ne de Hegel'in dediği gibi "Özgürlük yasalara uymaktadır". Yasalar onları kısıtlamıyorsa, insanlar yasalara uyarken özgürdürler. Eğer bu yasalara istemeyerek, zorla gönülrızaları olmaksızın boyun eğiyorlarsa, o zaman özgür değildirler.

Görüldüğü gibi özgürlük kavramının anlamı ya da açıklaması ister istemez yasalara ya da kısıtlamalara ilişkin bir takım sözcüleri içermekte.

Daha doğrusu yasa ve özgürlük birbirileriyle sürekli olarak ilişkide bulunan iki sözcük. Yasalar özgürlüklerin doğmasına yol açmakta, aynı yasalar özgürlüklerin kullanılmasını engellemekte ya da kısıtlamaktadır. Yasanın üstün tutulmadığı bir ülkede özgürlükten söz etmek kolay değildir. Ne var ki baskıcı bir yasa da özgürlüğü yok etmekten başka bir işe yaramaz.

Burada eski Yunan sitesindeki özgürlük kavramına göz atmakta yarar var.

Eski Yunan'da özgürlük anlayışı

Eski Yunandan söz açılınca, Yunan Sitesindeki Demokrasi fikri akla gelir genellikle. Yunanda uygulanan Demokrasi, doğrudan uygulanan Demokrasi, Doğuda uygulanan mutlak krallığın, baskı yönetimlerinin bir karşıtı olarak ele alınıyordu. Antik sitelerde çoğunluğun egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin varlığı birçok kimseyi yanıltmış, bu sitelerde bir özgürlük bulunduğu kanısını uyandırmıştır. Azınlık baskısının ne denli kötü olduğunu biliyoruz; ama unutmamalı ki, çoğunluğun baskısı da kötüdür, tehlikelidir ve bundan kurtuluş daha da zordur. Çoğunluğun baskısı karşısında azınlığın elinde hiç bir güç yoktur. Yunan sitelerinde bir yasa düşüncesi vardı; ama yasayapıcıdaki bu yasayapıcı çokluk egemen halkın bütünü idi; yasanın üstünde sayıyordu kendisini. Bu yüzden egemen yurttaşın istediğini yapabilmek yetkisi bir bakıma sınırsız oluyordu. Buna karşı koyacak başka bir güç yoktu toplumda. Kendi yaptıkları yasalardan başka hiçbir güce boyun eğmek zorunda değillerdi. Bundan ötürü de Avrupa'da özgürlük düşüncesinin öncüsü sayılan Atina Sitesi kolaylıkla zorbalığa kayıvermişti.

Yunan Sitelerinde yaşayanlar kesinlikle devletin baskısı altıdaydılar ve bugünün özgürlük düşüncesinden habersizdiler.

Fustel de Coulanges bu baskıyı, buyruk altında bulunmayı kesin terimlerle anlatıyor. Antik dünyada yaşayanların özel hayatları bile devletin boyunduruğu altındadır. Birçok Yunan Sitelerinde erkeklerin bekâr kalmaları yasaktı. İsparta sitesinde yalnız bekâr erkekler değil, geç evlenen erkekler bile cezalandırılırdı. Atina'da ise, kadınların yolculuğa çıkarken yanlarına ancak üç elbise alabilecekleri kaydı konmuştu. Rodos'ta sakal traşı yaptırmak yasaktı. Bizans'ta evinde ustura bulunduran cezalandırılırdı. İsparta'da ise herkes bıyıklarını kesmek zorundaydı.

Düşünce özgürlüğünden vazgeçilemez

Burada özgürlüğün tüm açıklamalarını vermeye kalkarsak web sayfalarımız yetişmez. Bu nedenle yasanın özgürlük olarak tanımladığı birtakım haklara göz atalım isterseniz. Din, vicdan, düşünce özgürlüğü; kişi güvenliği gibi geleneksel haklar bu yasaların çizdiği özgürlüklerin yalnızca birkaçıdır.

Bunlardan en önemlilerinden biri de düşünce özgürlüğü. Bilgili kültürlü ve kafasını eğitmiş insanların yeni ufukları arayabilme, bunları sınırlamalar, kısıtlamalar olmaksızın söyleyebilme en önemli konulardan biridir.

Yaşadıkları toplumda önemli mevkilere yükselmiş, sözü dinlenir; tavsiyesi alınır birçok Mason düşünce özgürlüğünün yılmaz birer savunucusu olmuşlardır.

Amacımız özgürlüklerin açıklamasını ya da anlatımını yapmak değil. Birer Mason olarak başta düşünce özgürlüğü dahil, tüm temel hak ve özgürlükleri iyi anlayıp savunabilmektir.

Özgürlük çabalarının ardındaki Masonlar

Birçok gerçek Masonun özgürlüklerin doğması, yaşayabilmesi ve yayılabilmesi için savaştığını unutmamalıyız.

12 Haziran 1776 tarihinde yayınlanan Virginia Haklar Bildirisi, 4 Temmuz 1776'da yayınlanan Amerikan Bağımsızlık Bildirisi ve 26 Ağustos 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, gibi özgürlük kavramının temel anıtlarının altında birçok Masonun imzası bulunmaktadır. Hatta bu imzadan da öte bu bildirilerin esasını teşkil eden "Hümanist" düşüncelerin oluşturulması onların eseridir.

Bu savaşım, "Masonluğun varolmasının" en büyük etkenlerinden biridir.

İnsanların özgürlüklerinin kısıtlandığı düşünce ve konuşma özgürlüklerinin olmadığı bir ortamı değiştirmek için tarih boyunca savaşanlar daima Masonlardır. Zekânın şiddetle bastırılmasına karşı çıkanlar ve düşündüklerini özgürce söyleme gücünü kendilerinde bulanların çoğu Masondu. Akıl ve özgürlüğün yerleşmesi için savaşanların birçoğunun Mason olması bir rastlantı değildir. Localarda yapılan eğitimler, ritüeller, gelenek ve düşünce felsefeleri başka türlü olmalarına zaten izin vermemektedir. Ritüellerin içinde yalnız üyelerin değil, herkesin özgülüğünün savunulduğu, yalnız onların kendi düşüncelerinin doğru olmadığı; başkalarının da onlar kadar doğru düşünüp bunları söyleme hakkına sahip oldukları açıkça ifade edilmektedir.

Aklın yolu tek olamaz

"İnsanlığn gelişmesinde en büyük etken zekânın durmadan olgunlaşmasıdır" diyen Masonik düşünce, bu zekânın akılcı meyvalarının özgürce yayılması ve tartışılmasını daima savunmaktadır. Özgürce söylenip tartışılmayan bir düşünce ya da kuramın doğru veya sağlıklı bir çözüm getirdiğini anlayabilmek olanaksızdır. Düşüncelerin özgürce söylenip, tartışılmadığı toplumlarda ilerlemeden bahsetmek tamamiyle olanaksızdır. Bu nedenle Masonik felsefe daima insanların düşündüklerini özgürce söyleme hakkına sahip olduklarını savunmuş ve uygulamıştır.

İyi bir Mason, karşısındaki insanların düşüncelerinin yanlış olduğu savına varsa bile, onların bu düşüncelerini söylemelerine engel olmamalıdır. Zira yanlış da olsa, bir düşüncenin söylenememesi demek, tartışma ve özgürlük ortamının bulunmaması demektir. Böyle bir ortamı Masonik felsefe reddeder.

Masonluk, akıl prensibine uygun düşüncelerin üyeleri arasında yayılmasına çalışmaktadır. Ancak aklın yolu birdir diyerek, değişik düşüncelerin üyeleri tarafından reddedilmesine karşı çıkar. Her düşüncenin özgürce söylenerek tartışılabilmesini sağlar, böylece gerçeğe uygun düşünceler gelişmesine ortam yaratır.

Bir düşünürün dediği gibi:

"Sizin düşüncenize katılmıyorum, ama düşüncenizi özgürce söylemek için verdiğiniz savaşta sizi sonuna kadar destekliyorum."
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: karahan - Kasım 07, 2011, 07:08:01 ös
Düşünmek korkunç bir yetenektir. Kişinin kaderi ve birçok kez de başkalarının kaderi insanın düşünce tarzına bağlıdır.

Özgür düşünce konusunda araştırmaya başladığımda fark ettim ki bazı temel kavramlarımı sınamalı, aralarındaki farkları aydınlatmalıyım. Karşıma üç tane temel kavram çıktı. Düşünme özgürlüğü (muhakeme hürriyeti), Düşünce özgürlüğü (fikir hürriyeti) ve Özgür düşünce (hür fikir). Bunları kısaca tek tek ele alacak olursak;
 
Düşünme özgürlüğü: Bir insanın hiçbir etki ve baskı altında olmaksızın, yalnızca kendi istem ve buyrultusuyla herhangi bir konuda serbestçe düşünebilmesi, değerlendirme ve karşılaştırma yapabilmesi, kendi yargılarını ve görüşlerini oluşturabilmesidir.
 
Düşünce özgürlüğü: Bir insanın düşünme özgürlüğüne sahip olmakla birlikte, düşünme etkinliğinin sonucunda ürettiklerini yani düşüncelerini serbestçe söyleyebilmesi, gerektiğinde yazarak ve çizerek başkalarına da bildirebilmesidir. Bir bakıma “düşünme özgürlüğü” ile “söz özgürlüğü” nün birleşimi olarak da nitelendirilebilir.
 
Özgür düşünce: Bir insanın düşünme özgürlüğünü değerlendirip kullanarak yaptığı üretimdir.
 
Doğumla birlikte çevremizdeki peşin yargıların, inançların, dogmaların, korkuların, heyecanların ve umutların etkisinde kalırız. Bunlara kapıldığımızda da düşünme özgürlüğümüzü, özgür düşünce üretebilme yeteneğimizi yitirebiliriz. Düşünme özgürlüğünden yoksun bir haldeyken de düşünce özgürlüğümüzden söz edilemez.
 
Tarih boyunca hemen her dönemde, düşünce özgürlüğünün engellenmesi çabaları olmuştur. Bunun birçok nedeni olsa da en başta gelen nedeni, bu özgürlüğün kullanımının yeni görüşler ve öneriler getirmesi, oluşan bu yeni görüş ve önerilerin ise toplumda kemikleşmiş olan inançları sarsacağından ve yürürlükteki düzeni bozacağından endişe edilmesidir.
 
Düşünce özgürlüğünü engellemeye çalışanların yaptıkları ilk iş, nesnel nitelikli söz özgürlüğünü ortadan kaldırarak bireylerin özgür düşüncelerinin topluma yansımasını önlemektir. İkinci aşama, bireyin özgürce düşünememesini, yalnızca kendisine söylenenleri olduğu gibi, sorgulamadan kabul etmesini sağlamaktır. Bunun için, düşüncenin karşısına “dogmalar”, “batıl inançlar” ve “din” çıkarılır. Bunlar özgür düşüncenin karşıtları ve hatta katilleridir, “dogmalar”, “batıl inançlar” ve “din” toplumun genel yararlarını umursamaksızın kişisel ve temsil ettiklerinin çıkarlarını gözetenlerin işlerine geçmişte bu amaç doğrultusunda çok yaramıştır. Bu yolla birçok değerli ve onurlu insanın yaptıklarına ve canına kıyılmıştır. Sonunda yine de akıl baskın çıkmıştır. İlerleme ve evrim geciktirilmiş fakat durdurulamamıştır.
 
Elektriği ve atomu köleleştirmiş, yıldızlar arası mesafeleri zorlamış, her çeşit teknik güçlüklerin üstesinden gelmiş, mikropları gemlemiş, doğayı kendi amacı doğrultusunda yönlendirmiş, çeşitli felsefelerle oynamakta olan insan; kendisini idare eden beyni hakkında çok az şey bilir.
 
Beyinde düşünce fonksiyonunu oluşturan hücrelerin önceleri üç sonra ise on iki milyar adet olduğu tahmin edilmektedir. Bu konuda hala kesin bilgiye ulaşılamamıştır. Bir örnek daha; bir çok söyleşide insanın beyninin %10’unu kullandığını duyarız hatta bazı ciddi gazete ve dergilerde de ara sıra tekrarlanır. Bu bilgiye nasıl ulaşıldığı, hangi testlerle doğrulandığı hiçbir yerde yoktur. Kaynağı ve doğruluğu belli olmayan bu bilgiyi sofistik bir şekilde kullanır hatta tanınmış bazı bilim adamlarının beyinlerinin %10’dan fazlasını kullandıklarını iddia ederiz.
 
Düşünce günümüze değin gelişmiştir ve hala da gelişmektedir. Maddesel nesnelerden fışkırıp soyutlaşmaya doğru yönelmiş, bilinç, erdemler ve ahlak kavramlarına ulaşmıştır.
 
Düşüncenin iki esası, dayanağı vardır: Bilinçli ve bilinçaltı. Bilinçli olan işle, çalışma ile gelişmiştir. Bilinçaltı olan ise tecrübe ve çevresel faktörlerle gelişmiştir. Bilinçli ile bilinçaltı arasında bir işbirliğinin doğabilmesi için kıvrak bir zekaya ve karşılaştırma yeteneğine ihtiyaç vardır desem yeterli olmayacağı kanısındayım. Çünkü sağlıklı düşüncenin gelişebilmesi için hata da olmalıdır. Hatalardan bilinçli yada bilinçsiz olarak ders alınmalı ki doğruya ulaşılabilsin.
 
Goethe dostu olan Humboldt’a: “Çalışma sanatında çaba, inceleme, düşünme, başarı ve başarısızlık, teşvik ve dirençler; bizim içimizde bilinçsiz bir eylem yaratır. Bu bilinçsiz eylem, özgür bir uygunluk içinde, bilincimizle şuurumuzu birleştirir. Öyle ki bu birleşmeden dünyayı hayrette bırakan bir ilk doğar” diye yazmıştır.

saygılar
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ADAM - Kasım 08, 2011, 12:09:08 ös


Bu forumda, Sayın Karahan ile çoğu kez görüş ve bilgilerimiz bakımından bir çatışmaya girişiriz. Yine çoğu kez bu çatışmadan bir diyalektik sentez çıkarmaya uğraşırız. Başarılı olduğumuz da vardır.

Ancak bu kez, bu başlık altında ne yazık ki o çatışma yok. Sayın Karahan ile aykırı düşemiyoruz. Ben onun dediklerine katılıyorum.

Bunu söylemek gerekli miydi? Hayır, hiç değil. Sayın Karahan’ın böyle bir desteği gereksinmesi yok. Fakat bu yazısı üzerine birkaç sözle katkıda bulunmak istedim. O zaman işte bu demiş olduklarımı demek gerekti.

Özgür düşünce kavramı öncelikle dinsel inanç alanında kullanılır. Dine ya da inanca aykırı bir tutum sayılır. Oysa özgür düşünceli bir kimse aynı zamanda dindar ya da inançlı bir kimse olabilir. Öyle olabilir ama bağnaz dincilere, bir diğer deyişle yobazlara bir dinin ilkelerine ve kendilerini o dini iyi bildiğini ileri sürerek otorite olarak gösterenlere körü körüne kapılmayan, bunları sorgulayabilen ve eleştirebilen bir dindarın olabileceğini anlatamazsınız.

Çoğu çevrelerde, düşünce ve inançlardaki özgürlük sınırsız olamaz. Dolayısıyla özgür düşünceli olmak da dinsizlik ile özdeş tutulur. Dinsizlik ise toplumsal katmanlarda hiç de geçerli sayılmaz. Her nedense insanlar, kendilerinden çağlar önce yaşamış olan birtakım insanların ortaya koyduğu dinsel ilkeleri benimsemeye pek meraklıdır. Üstelik doğrusunun böyle olduğunu savunurlar. Bu aslında bir tür kişilik noksanlığı ya da küçüklük kompleksidir ama onlara sorarsanız asıl özgür düşünceli olanlar öyledir.

Her karşıt kanatta olanlar birbirlerini sonunda aynı nitelikle suçluyor…

Bilirsiniz ki b.u forumda ben konuyu Masonluğa bağlamaya pek özenliyimdir. Üstelik burada kaçarı da yok çünkü konu başlığı öylesini gerektiriyor.

Masonluğa yapılan saldırıların ve masonlara yöneltilen suçlamaların gerekçelerinden bir bölümü de, Masonlukta özgür düşünceye çok önem ve değer verilişi, oysa Masonluğun dışındaki genel toplumda bunun hiç de benimsenemeyişi, uygun bulunmayışıdır.

Masonluğa yapılan saldırılar, masonlara yöneltilen suçlamalar öyle ama gerçekte bu böyle mi? Masonluğun tarihinde nasıldı, günümüzde nasıl?

Bence bunu irdelemekte yarar var ama ben kendimce kafamdakileri belirtmeden önce diğer forum üyelerinin bu konuya katkısını belirtmelerini dilerim. Özellikle şu üzerinde çok durulmuş “irreligious libertine” terimi bakımından ne dersiniz acaba?


Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: karahan - Kasım 08, 2011, 03:48:41 ös
Sn.Adam

Hoşgörünüze sığınarak bu çatışma lafı forumda yanlış anlaşılabilir anlaşılan anlamda çatışma hiç yaşamadık sn.adam ile ben bilgisine her zaman hürmet edip beni başka bakış açılarına yönlendirmesine hep rıza gösterdim bilgiye ve alime saygım hep sonsuz olmuştur.Çatışma sadece büyük ihtimal benim anlatım bozukluğumdan kaynaklanıyor olabilir hiç bir zaman birbirimize hakaret edip kırmadık hep durulması ve geri çekilmemiz gereken yeri sanırım bildik,birazda yaşlarımızın ağırlığından olsa gerek.Hakikaten bu foruma ilgimin en büyük nedenlerinden biridir sn.adam
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ADAM - Kasım 11, 2011, 02:26:59 ös



İlgililer -özellikle sitemizin üyesi olan ya da olmayan masonlar- farkında mı bilmem?

Bu konu, Masonlukta çok önemli olan bu konu açıkta, boşta, havada kalmış durumda.

Bu konuda söyleyecek hiç sözünüz yok mu?

Olmalı.

Benim sözüm var ama ben sizi bekliyorum.

Siz hiç söz etmeyince, bilin ki o zaman sizin hakkınızda hiç de iyi düşünmüyor bu forumu izleyenler.

Yoksa adı “Harici Forumu” diye kondu diye artık burada masonlar bilgilerini ve düşüncelerini belirtmiyor mu? Yasaklandı mı?

Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: karahan - Kasım 11, 2011, 03:01:11 ös
Sn.Adam'a katılıyorum benimde bu konuya ilgim konuyu açan sn.mason'un bu kadar önemli bir fikrin ve görüşün sitede hemen hiç yorumlanmaya dahi gerek görülmemesi üzerine yazdım bende.Belki bu konu biz haricilerin özellikle görüşleri kıymetli.

Saygılar
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ADAM - Kasım 14, 2011, 08:09:47 öö


Niyetimiz kimseyi kırmak, üzmek ya da olumsuz bir tarzda eleştirmek değildir.

Zaten sanal ortamda ortaya bir tutum, eylem, görüş, bilgi konulmadıkça eleştiri de yapılamamaktadır.

Biz sitemiz üyesi masonların özgür düşünce ile ve özgür düşünceliler ile bağlantılı diyeceklerini duymak istiyoruz. Bu ikinci hatırlatmamızdır.

Örneğin Masonlukta geçen şu “irreligious libertine” terimi üzerine düşüncelerini belirtmelerini bekliyoruz.

Burası masonlar.org sitesi. Mottosu “Masonluk masonlardan öğrenilmelidir.”.

Oysa bu sitede Masonluk konuşulmuyor. Anlatılmıyor. Konuşulanı, anlatılanı, sitenin forum alanının %10’unu bile kapsamıyor. Şu en son konulara bir bakın isterseniz. Son 24 saatte bu foruma hangi konular girmiş, bir göz atın.

Buradaki konumuz site yönetimini eleştirmek de değil. Yapmak gerekiyorsa onun ayrı bir yeri var. Buradaki konumuz, masonlukta çok önemli olan bir konuyu, harici ortamda da tartışılabilecek bir konuyu irdelemek üzere masonları davet etmek.

Davet ediyoruz.

Onlar yazmazsa biz yazacağız, ayıp olacak!


Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ADAM - Kasım 26, 2011, 08:40:28 öö



Özgür düşünce konusu bir insan için çok önemli.

Bir mason için özellikle önemli.

Dolayısıyla Masonluğu anlamak isteyenler için daha da bir önemli.

Sayın MASON’un beş yıl önce, forum daha yeniyken yaptığı anlatımdan sonra, kalakalmış bu konunun forumda yeniden gündeme getirilişi çok hoşnutluydu. Gerçi bu işi yapan Sayın Karahan’ın sonradan birtakım endişeleri de oluştu ama üzerinden neredeyse iki hafta geçmiş olmasına karşın hiç kimseden tık çıkmadı. Bunun o endişeden dolayı olduğunu sanmam.

Forum üyeleri, başka forumlarda ya da iletişim gruplarında rahatça tartışılabilecek birtakım güncel konulara kafalarını takıyor, onların üzerinde yoğunlaşıyorlar. Burasının öncelikle Masonluk ve masonlar ile bağlantılı konuların gündeme getirildiği bir site olduğu unutuluyor hatta göz ardı ediliyor. O güncel konuların herhangi bir şekilde Masonluk ya da masonlar ile incecik de olsa bir bağlantısı kurulsa canım yanmaz. Amacım kişileri eleştirmek olmadığı için bu sözümü burada keseceğim. Çünkü konumuz Özgür Düşünce. Bu forumu bir konunun tartışılabildiği bir Özgür Meydan olarak düşünenlerin o özgür düşüncesine de toleransla bakalım.

Ben bu konuya kendi başıma devam edebilirdim. İstedim ki başka katılanlar da olsun. Tek sesli değil, çok sesli müzik yapalım. Diyeceklerim var elbette ama o diyeceklerimi benden önce diyenler olabilir.

Dolayısıyla bu yazıyı konuyu yeniden gündeme getirmek üzere yazmış olayım.


Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: enelsır - Kasım 26, 2011, 09:27:31 öö
 Özgürlük konusu çok boyutlu bir konu. Fakat bu boyutlar içerisinde sanırım en önemlisi zihinsel özgürlük.

 Zihin olarak özgür olan birinin kendi özgürlüğünü genişletmek ve korumak için karşısındakinin özgürlüğünü de savunmak zorunda olduğunu bilmesi gerekir. Yoksa başkasının özgürlüğünü kısıtlayarak kendisine daha çok özgürlük alanı kalacağını düşünmek bilgisizlikten başka bir şey olmasa gerek.

 Bir de özgürlük denilince hep bunun üst limitini düşünür konuya buradan başlarız" özgürlüğün sınırları nelerdir?". Oysa bundan daha önemli olan bir şey özgürlüğün alt limiti yani başladığı yer olmalıdır... Öyle ya. Özgür olmak için önce şuna inanacaksın, önce bunu yapacaksın, önce şurada duracaksın, önce şunu bileceksin... Demoklesin kılıcı altında özgürlük olabilir mi?

 Masonluk gibi özgürlüğü temel ilkelerinden biri olarak almış bir kurum içinde şüphesiz bu durum böyledir. Yani özgür zihin çok önemli olsa gerektir. Bu açıdan özgürlüğü özümseyememiş , kendi hayatına geçirememiş bir bireyin, bırakın Masonluğu, kendisine verecek bir şeyi olamaz. Yoktur.
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: Prometheus - Kasım 26, 2011, 12:55:11 ös
Sayın ADAM, diğer konular dediklerinizin hepsi hayatın içinden şeyler. Masonlukla alakası yok denilemez sanırım, çünkü masonlarda bu hayatın içinde olan kişiler. Hatta kimileri bazı mevkilere gelmiş, kimileri çalışan, kimileri iş güç sahibi insanlar. Güncel olaylara verdikleri tepkiler bence onları tanımamız açısından çok önemli. Magazin haberlerini konuşmuyoruz çünkü.
Bizi bire bir etkileyen, hayatımıza geleceğimize yön veren şeyler oluyor. Yarın hatta belki hemen bizimde başımıza gelebilecek olaylar.
1700'lü yıllarda bir kralın ne olduğu, ne yaptığı tabiki bilinmeli, ancak bu gün insanlarımızın yaşadığı acılar ve kaos daha önemli ve Masonların bunlara tepkileri ne? Siyasete girmiyorum diyemezsiniz, çünkü siyaset içimizde, her dakikamızda. İnançları tartışmıyor diyebilirsiniz ama inançlılar her yerde.
Salt sevgiyle, tolerans veya gizlilikle bu ülkeye bir şeyler veremezler. Hatta hiç bir faydaları olmaz. İnsan yeri geldiğinde sesini de çıkarabilmeli, hatta savaşabilmeli.
Biliyorsunuz bu forumda sevmediğim insanlar var, onlarla yaptığım tartışmalarda ceza yiyen ben, perde arkasından kıs kıs gülen onlar oldu. Masonların web sitesi kuralları asıl önem vermemiz gereken doğa, ülke, insan, adalet, vb. kurallarının önüne geçti. Bu konuda onlara kızmıyorum, kendileri bilir. Kurdukları dünyanın içine kimseyi almayabilirler, kendilerini belki öyle güvende hissediyorlardır. Ancak tarihten ders alınmalı, onlarında uyku haline geçtikleri bir dönem oldu, bu tekrar olmayacak diye bir doğa kanunu yok.

Kısacası, özgürlük mücadele edilmeden hiç bir topraklarda kazanılmadı. Hayatın içinde olmak, gereken şeyleri yapmak özgürlük için ilk kural sanırım.
Güncel olaylara, başımıza gelenlere tepki vermeyen, sessiz kalan bir yerde özgürlüğü konuşmak sanırım yavan kalıyor ve katılım bulmak zor oluyor.
Sadece bir konu açıp spekülatif düzeyde kalırsa, kimseyi ne tanıyabiliriz, nede anlayabiliriz. Hiç inandırıcı da gelmez.

Konu uzun ama benim vaktim yok.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: karahan - Kasım 26, 2011, 06:19:19 ös
Hepimiz düşünmenin soylu bir erdem olduğunu söyleriz. Siyasal, ekonomik, dini veya birçok konuda düşüncelerimizden bahsederiz. Daha doğrusu söylediğimiz düşüncelerin bize ait olduğuna hemfikirizdir.Hala gazete trajlarının artmadığı, bilimsel düzeyde yayın yapan ülkeler sıralamasında

ilk 20′ye bile giremediğimiz, kitap satış oranlarının beklenilen seviyenin soyut bir görüntüsünü bile oluşturmadığı bir toplumda, bir fikir beyan etmek ve bunun kendi düşüncemiz olduğunu belirtmek sadece düşüncesizce bir düşüncedir.

Düşünmenin, düşünmeyi biçimlendirmenin yapıtaşları ise kavramlardan geçer. Yalınlaştırılmış bir tanımla kavram; bir şeyin taşıdığı anlam yüküdür. Bu yönden doğru, açık ve aydınlık düşünmenin ilk yolu(koşulu) kavramları basmakalıplıktan uzak, özgün cümle kalıpları içerisinde kullanmaktan geçiyor.

Kavramları kolayca anlaşılamayan kişilere bakın. Kavram dağarcıklarının karmakarışık olduğunu görürsünüz. Ayrımları seçemez, ayrıntıları göremez böyleleri. Daha doğrusu gelişigüzel öğrendikleri kavramları gelişigüzel bir biçimde kullanırlar. Bunların gerçek anlam yükünü tam olarak anlayamadıkları için de onlardan düşünce üretemezler. Bellediklerini yinelemekten basmakalıplığa, yalınkatlığa düşmekten öteye gidemezler.
Nereden geliyor bu düşünmeme hastalığımız? Düşün ve sanat alanındaki bu bozbulanıklığın, bu alacakaranlığın kökeninde hangi nedenler yatıyor? Neden tartışmalarda hep yüzeyde kalınıyor? Neden suçlamalar, karalamalar birbirini kovalıyor? Niçin aralarında kin ve düşmanlık bulunan yaklaşmalar oluyor?      
Bu soruları daha da artırmak mümkün. Kuşkusuz verilecek cevapları da.

Çevrenizdeki tartışmalara kulak verin, yazılıp-çizilenleri eleştirel bir gözle değerlendirin. Birtakım özel adların ve bunlara

bağlı olarakta bazı kavramların büyük bir coşku ile tekrarlandığını göreceksiniz. Bu yineleme, bu özel adları sayıp dökme, öne sürülen savları kanıtlama,onların tanıklığına başvurmak için değildir. Kendi düşüncelerinin yerini almıştır o kavramlar. Sözde özgün olduğu söylenen bu söylemler, o adların belirli kavramların gözlgesine sığınmadır. Sindirme değil, bellemedir.

Düşünme bellemeden çok öğrenmeye dayanan bir eylem biçimidir. Oysa kavram tutsaklığına yakalananlar, öğrenmeden çok bellemeyi yeğlerler. Kafalarının içi devşirme bilgilerle doludur. Bunlarda ezberleme bilgilerden oluştuğu için bütünsellikten yoksun ve tamamen uzaktır. Edinme, davranışa dönüşmez. Düşünmeyi öğrenememesi -ama kendince- üstelik özgün düşündüğünü zannetmesi, onu belirli kalıplar içinde kalmaya, kalıplar içinde duymaya, düşünmeye zorlar. Bu tür kişiler ister istemez belli bir düşüncenin kölesi, belli bir kavramın tutsağı olur. Kölesi olduğu düşünce, tutsağı olduğu kavram neyi çağırır, neyi buyurursa ona göre davranır.

Kavram tutsaklığının ya da düşünme köleliğinin kökeninde düşünememe, düşünmeyi bilmeme gelir. Çünkü düşünme; bir tartıdan, bir irdeleme sürecinden geçirme, bağlamsal yönden onları bağlantılama işidir. İrdeleme, eleştirme ve bağlantılama da kavramların kabuğunu kırmayı, yüzeyde kalmamayı gerektirir.      
Kişi bu gerekliliği yerine getirdiği zaman, böyle bir yönelim içine girdiğinde kolay kolay kavramların albenisine kapılmaz, kulu kölesi olmaz. Özgür düşünce dedikleri de bu değil midir ?

Sebahattin Eyüboğlu bir yazısında bu gerçeği şu şekilde dile getirir:

“Özgür düşünce, bütün kalıpları, altın da olsa bütün kafesleri, bütün yasakları yıkan düşüncedir. Böylesi düşünce ancak kulluğu bile hoş görmeyen bir dünya görüşüne açılmaksa insanı, yaşamayı hoş görenlerin harcı değildir.”

“Düşünmeyen, özgür düşünmediği için de kendini kavramların kafesine kapamış olan kişi; bu kavramı savunanların kapısına kul olur. Dilinden adlarını ve sözlerini düşürmez.

Şu der ki… diye başlar sözüne …..der ki diye bitirir sözünü. Kendi ne düşünür, kendin ne der? önemi yoktur bunun.Uydulaşmıştır. Tutsaklığına kapıldığı kavramların yayınını yapar durmadan.” Bu uyduluğa değinirken Sebahattin Eyüboğlu şöyle sürdürüyor sözlerini;

“Özgür düşünce hem tutucu, gelenekçi hem de özgür olamaz. Nasıl olabilir ki, düşünce özgürlüğü eski kalıplarını kırmanın ta kendisidir. Kendi aklını kullanmayan insan, kitapların en güzelini de kullansa özgür düşünemiyor demektir.”


Düşünmeyi insan aklının kndiliğinden olan bir işlevi olarak görenler de az değildir. Böyle sananlara göre düşünen insan Rodin’in ünlü yortusunda olduğu gibi, eli çenesinde bir köşiye çekilmiş, olasılıkla toplum için zararlı kurgular içinde sakıncalı bir bireydir. Düşünen insan sakıncalıdır. Neden mi? Tarih boyunca böyle insanlar sakıncalı görülmüştür. Çünkü tarih boyunca düşünen insanlar toplum düzenine karşı çıkmıştır.      
Dünyanın düz bir tepsi biçiminde olduğu görüşü nasıl olmuştu da toplumların huzurunu kaçırmıştı ki, yine nasıl oldu da bir düşünür bunun böyle olmadığını söyledi. Dünyanın öküzün boynuzunda durduğuna inanarakta erdemli veya huzurlu toplum olunabilirdi.

Şimdi içeriğimizi biraz da tarihte düşündükleri için yargılanan birkaç düşünüre ayıralım.

İnsan bazı kimselerle okul sıralarında tanışır. Bizim Galileo diye bildiğimiz ünlü bilim adamıyla tanışıklığımız da okul sıralarında başlar. Dünyanın güneş çevresinde döndüğünü söylediği için Engizisyon Mahkemesinde en ağır cezalara çarptırılacağı söylenmiş, bu fikrinden vazgeçmesi istenmiş, ünlü bilgin ise;

“Ne yapayım, dönüyor” demiş.

Piza Üniversitesi’nde önce öğrenci, sonra öğretim üyesi, Kopernic sisteminin doğruluğunu gözlemci ve deneyvi yöntemle kanıtlayıp savunan kişi, modern fiziğin babası. Ne yazık ki ” Dünya evrenin merkezi değildir. Güneşin çevresinde dönüyor” deyince, incille çatıştığı için şimşekler üzerine çekildi.

16 Haziran 1632′de Galile papanın emriyle Engizisyonda yargılandı.

Halk incilden geldiği söylenen sözlere körü körüne bağlı kalmalıydı ki düzen sürüp gitsin. Köleler köle, papazlar papaz, dükler dük, asiller asil kalsın. Ama Dünya Güneş’in etrafında dönmeye devam ediyor.

Hazerfan Ahmet Çelebi’yi bilmeyenimiz yoktur. Galata kulesinden dünya tarihinin ilk uçuşunu yaptığı için ulema tarafından kem gözleri üstünde görmüş, destek görmek bir yana özgür düşünüyor, basmakalıplıktan uzak diye padişahca idamına karar verilmişti.


Socrates ise skolastik düşüncenin mimarıdır. O dönemde İran ordularına karşı Atina ve Isparta ortak bir savaşa katılmışlardı. Isparta kara kuvvetleriyle savaşa girmişti. Atina güçlü deniz kuvvetlerine sahipti. İran savaşı kaybetti, Isparta askerleri İran’a girdi. Atina savaş filosu ise ticarete açıldı. Dış ilişkilerin gelişmesi, yani insanların buluşması değer yargılarının çeşitlenmesine yol açtı.      
Anlaşıldı ki yalnız Atina yoktur yeryüzünde. Başka ülkelerde başka tanrılar ve başka düzenler var. eski inançlar yıkılmaya, yeni değerler doğmaya yüz tutunca, Socrates’in toplumuna ortam hazırlandı. Etkili çevreler hem yeni fikirleri engellemeye çalışıyor hem de bu fikirlerin savunucusu Socrates’e diş biliyorlardı.
Sonuçta Socrates yargılandı ve

baldıran şerbeti içmeye mahkum edildi, ölümdü söz konusu olan.

Socrates’in ölümü kişiliğinde oldu. Zehiri içmeden yıkandı, hazırlandı. Zehiri getiren görevliye “Gel bakalım arkadaşım, ne yapacağımı söyle bana” dedi. Görevli:

“Kolay olur, içtikten sonra odada dolaşırsın. Bacaklarında bir ağırlık duyunca yatağa uzanırsın” dedi. Socrates tası aldı, zehiri içti.
Koca bilge zehiri içmeden hemen önce bir öğrencisinin elinde saz görür. Nasıl çalınacağını sorar. Öğrencisi “az sonra öleceksiniz, bundan bir tat alamazsınız” deyince, Socrates:

“Asıl tat çalmakta değil, çalmayı öğrenip onu farklı bir tarzda çalmaktır” demişti.

Evet düşünce böyledir. Sazı çalmayı öğrenmek değil, onu değişik bir ahenkte buluşturmaktır.

İnsan kişiliğini yapan etkenlerden biri de onun kendi kafası ile düşünmesidir. Oysa genellikle bunun tersi oluyor. kendi kafası ile düşünmeyi bir kenara bırakalım, çoğu insan başkasının kafasının hizmetçisi olmayı erdemlik sayar. İnsanı insanlığından uzaklaştıran bir durumu erdemlik sayması önemli bir çelişki olsa gerek.

Nadir Nadi 1943′te “Sokakta Gürültü Var” adlı eserinde şöyle diyor:

“Şuradan buradan topladığı kırpıntı fikirlerle geçinen zavallıları hesaba bile katmayız. Çünkü kuvvetli bir gövde üzerinde yağma edilmiş bir banka kasası gibi bomboş duran kafalar bizi alakadar etmez. Bazen belki onlara kızdığımız olur. Canlı olan bir beynin bu kadar hareketsiz kalmasına, bu kadar papağanlaşmasına şaşarız.”

Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: karahan - Kasım 26, 2011, 06:34:17 ös
Düşünce; insanın ölüm cezası korkusu, hastalık gibi fiziksel köleliklere boyun eğmeyen, değişmez bir disipline bağlanmaya zorlanamayan, sosyal baskılardan etkilenmeyen belki de tek öğesidir. Tabii ki düşüncelerimizi ve bunların ürünlerini paylaşmamamız şartıyla huzurlu yaşayabiliriz!!! Burada bir paradoks karşımıza çıkıyor. İşte düşüncelerini ve bunların sonucunda elde ettikleri ürünlerini paylaşan bazı ünlülerin yaşarken başlarına gelenler: Confucius yurdunu terk etmeye mecbur kalmıştır, Socrates ölüme mahkum edilmiştir, Platon esir olarak satılmıştır, Aristo ümitsizlik ve dışlanmışlıktan kendisini zehirleyerek intihar etmiştir, Spinoza Yahudilerce lanetlenmiştir, Kant Protestanlarca lanetlenmiştir, Wagner dinleyenlerince piyanosuyla resital verirken düşünceleri nedeniyle ıslıklanmıştır, Galilée hapsedilmiştir, Baudelaire’nin yapıtlarının yayınlanması yasaklanmıştır, Pasteur meslektaşları tarafından dışlanmış ve nefret edilmiştir. Burada Swift’in bir sözüne değinmeden geçemeyeceğim: “bir deha ortaya çıktığında kendisini tanımamıza en iyi olanağı sağlayan o anda bütün budalaların kendisine karşı birleşmeleridir”
 
İnsan Hakları Beyannamesi ile toplum; insana tam bir özgürlük içinde düşünme ve konuşma hakkını bahşeder. Diğer taraftan aynı toplum insanı sürekli olarak baskı altında tutar. Toplumun sosyal ve hatta fiziksel baskısı altında insan; dokunulmazlığı olan, dayatmaların olmadığı, kontrol edilemeyen tek kalesine sığınır. Düşünce şatosuna yerleşir, rahatlar ve hiçbir zarar görme kaygısı olmaksızın güven içinde en tutucudan en sapığına kadar uzayabilen düşünce oyunlarına dalar. Kendini düşünce ve akıl spekülasyonlarına hiç rahatsız edilmeksizin terk eder. Burada insan, eşitsizliklerin, nankörlüklerin, sıkıntının karşısında mantık ve alışılagelmiş şartlanmaların dışında düşünmeye başlar. Düşünce kimi zaman o kadar ileriye gider ki, saçmayı kabul eder, kötüyü onaylar, ilerlemeyi horlar, ahlak kurallarıyla alay eder, erdemleri yıkar. Bu nedenle, her şeyin olduğu gibi düşünmenin de bir sanatı olmalıdır.
 
Düşünce akıcı olma niteliğine de sahiptir. Akıcılıktan kastım; düşüncenin bloke edilemediği, sınırlandırılamadığı, hapsedilemediği, yani zaman ve mekanı sınırlı olan bir daire içine kapatılamadığıdır. Bununla birlikte duyguların, anıların, durumların kendi aralarındaki fikir ilişkileri ve benzerlikleri ile sebep-sonuç etkileşimleri anında bir tepkimeye girer, ortaya çıkan anlık sonuç bizim bu birikimimize ve birikimimizi o an nasıl yorumladığımıza bağlıdır. Yani düşünce değişkendir ve yönlendirilebilir. Olayların akış sırası, gelişme şekli, bizim o andaki duygularımız, şartlanmalarımız, tecrübelerimiz, sembollerin bizde oluşturduğu farklı etkiler ve benzeri gibi nedenlerle aynı olay sonucunda farklı kişilerde farklı düşünceler oluşabileceği gibi aynı kişide farklı zamanlarda farklı düşünceler de oluşabilir. Burada bahsetmek istediğim düşüncelerimizin kişisel  ve değişken olduğudur. Hatta bunu daha da ileriye götürebilir ve olaya sosyal bir içerik de kazandırabiliriz. Günlük iletişimde kullandığımız sembolleri yani kelimeleri ve beden dilimizi ele alacak olursak, aynı kelime bireyin değer yargılarına, sosyokültürel seviyesine hatta cinsiyetine göre farklı anlamlar kazanmakta ve bunun sonucunda farklı düşünceleri doğurmaktadır. Benzer farklılık toplumlar için de geçerlidir. Davranış tarzları da aynı benzerliği göstermektedir. Eskimolar arasındayken misafir bulunduğunuz evde ev sahibinin eşiyle yatmazsanız hakaret sayılır, Yunanistan’da elinizin beş parmağını açarak karşıya doğru gösterdiğinizde –ki ülkemizde beş derken bizim doğal olarak yaptığımız şeydir bu- Yunanlılar tarafından tacize uğrayabilirsiniz. Çünkü bu harekete Yunanistan’da hakaret anlamı bindirilmiştir. Yeri gelmişken “taciz” kelimesi de kendisine bindirilen anlamlar açısından kişilere göre farklı anlamlar taşımaktadır. Bu örnekleri rahatlıkla hem toplumlar hem de kişiler açısından çoğaltabiliriz.
 
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ADAM - Kasım 27, 2011, 09:51:39 öö


Sayın Karahan konuyu çok güzel değerlendirmiş ve zenginleştirmiş.

Bu tempoda gidersek, bundan sonrası diğer kimi yazar ve düşünürlerin özgür düşence ile bağlantılı sözleri ve yargılarını aktarmak olabilir.

Konunun Masonluk ile bağlantısında ise, daha önce değinmiş olduğum şu “irreligious libertine” kavramı orada öyle duraduruyor.

Sayın Karahan, önce kavramlara sahip çıkmak gerektiğini olanca ağırlığıyla vurgulamış. Çok doğru.

Forumda, zamanı olmadığı için yazamayan Prometheus dışında hiç kimse dokunamıyor mu bu kavrama?



Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: Prometheus - Kasım 27, 2011, 11:20:54 öö
Aslında herkes dokunabilir.
Ancak özgürlük tanımı üzerinde biraz araştırma yapmak gerekir.
Bana göre, insan bir yere, bir inanışa, bir kuruma ait olunca özgürlüğünü kaybeder.
Oysa insan sığınmak ister, ait olmak ister, en kötüsü başına gelse bile birilerinin de başına gelmesini ister.
Hiç kimse bu açıdan özgür değildir ve bu konuyu tartışmak istemez. Tartışacağı sadece inançları doğrultusundaki tatmin ve haz amacıyla olur.
Özgürlük içsel bir şeydir.
İçsel olan ise ne anlatılır nede kolayca paylaşılır.

Doğadan(kendimizden) koptuğumuzdan beridir özgür değiliz.
O günden beridir özgürlüğe olan sevgimiz hiç dinmemiştir.
İnsan özgürdür ve tek başınadır. Ancak evrenin sırrı şudur; "Özgür ama yalnız değil."
Madem masonların sitesinde yazıyoruz, o zaman yerine uysun diye masonluğu örnek alabilir veya masonluğa vurabiliriz. İnsan mason olunca özgür olamaz diyelim ki, sözümüzde bir birlik, dirlik olsun.
Tekrarlıyorum; "İnsan ait olduğunda özgür olamaz."
Özgürlük içseldir, dışsal değil. Yada olmamalı.
kanunlar, dinler, toplumlar size bir sürü özgürlükler verebilir. Ancak hiç biri yetmeyecektir. Çünkü size ait olan özgürlük başkalarının kalıplarına yada oturma odalarına sığmayacaktır. Sizce en iyi özgürlük size göre olandır. Oysa dışarıdaki farklıdır ve zaten olmak zorundadır.
Bu yüzden ben özgürlüğü, Kişiye ait görüyorum. Bu yüzden beni anarşist sayanlar var. Hayır ben anarşist değilim(keşke olabilsem). Ben sadece kendim olmak istiyorum ve bu yüzden de hep kavga içindeyim. Hemde herkesle...

Evrende bildiğimiz, üstüne oturabileceğimiz bir tane doğru var mı? Bana göre yok, o zaman iyiyi, güzeli, doğruyu ve özgür olmayı nasıl tanımlayacağız? Tanımladık diyelim, bunu nasıl paylaşabileceğiz?
Asla.
Özgürlük paylaşılabilecek bir şey olamaz, olursa özgürlük olmaz. Çünkü aynı değiliz, farklıyız.
Mason olsak, dindar olsak, Türk olsak, alevi olsak, humanist olsak hep bir şeylere ait olacağız. Ait olan özgür olamaz, kişi olamaz. Bir şeyin parçası olmayı bıraktığımızda ancak özgür olabiliriz.
Peki burada bunları konuşmamım anlamı ne?
Masonluğa göre özgürlük bana göre hikaye, tıpkı dinlerin, kanunların verdiği fiks menüden fazlası değil.

Hiç kimse kendinden daha fazlası olamaz. Dışarıdaki dünyadan gelecek her hediye bizi sadece dışarıya bağımlı kılar. O yüzden dışarının tanımladığı ve bize sunduğu özgürlük bile olsa sadece yalan olur.
Bir tek şey hariç; Doğa.

Hiç bir insan bismillah diyerek doğmadı. Hiç bir insan Türküm diyerek doğmadı. Hiç bir insan -vay be- masonum diyerek doğmadı. Hiç bir insan "oh erkeğim" diye doğmadı.
Oysa masonlukta erkek olmanız şarttır(seçemezsiniz), oysa masonlukta inanç sahibi olmanız istenir, oysa masonlukta sır saklamanız istenir, oysa masonlukta ait olmanız istenir. Bütün insanlık yerine, tekristen geçeni kardeş diye anmanız gerekir.

Şimdi özgürlük nerede?
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: karahan - Kasım 27, 2011, 11:38:37 öö
sn.Prometheus


ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Bu sözü yıllardır kullanırım nickimde sanırım sorunuzun cevabıdır.Sınırlandırılmış özgürlük acaba düşünen özgür insan doğasına uygunmudur hep merak etmişimdir.Toplumsal bütünlük içinmi istenir özgürlüklerin sınırlandırılması.Ait olduğun her ne ise koyulan kurallarına uyulmasını istemek o anda kişinin özgürlüğünü elinden alır peki ya tam tersi olduğunda paradox yaşamayacakmıyız,düzenin nasıl sağlayacağız.Aynı kültür ve eğitim düzeyine sahip olsa bile tüm insanlar sanırım özgürlükler yinede sınırlandırılmalıdır.
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ADAM - Kasım 27, 2011, 12:04:10 ös

Bu forumu sürekli izleyenler Sayın Prometheus’un düşünce yapısını, dünya görüşünü biliyor. Bu nedenle, bu başlık altında yazmış oldukları pek yadırganır değil.

Sayın Prometheus bu yazılarında kendi tutum ve görüşünü savunuyor. Bu da doğal ve olmalı. Forumda Sayın Prometheus gibi görüşlerini özgürce ortaya serenlere yani özgür düşüncesini düşünce özgürlüğü ile buluşturanlara gereksinmemiz var.

Ancak bu demek değil ki Sayın Prometheus’un tüm dedikleri doğru ve tam öyle.

Bir kere Sayın Prometheus’un bu başlık altında belirttiklerinin bu başlık altında olmaması gerek. Buradaki başlık “Masonluk ve özgürlük anlayışı” değil, “Masonluk ve özgür düşünce”. Düşünme özgürlüğü ya da düşünce özgürlüğü (bu ikisi farklıdır) bile değil; sadece özgür düşünce.

Ben Sayın Prometheus’a bu başlık altında genel olarak özgürlük ile bağlantılı deyişlerini bir başka başlığa taşımasını öneririm. Orada tepe tepe tartışalım ama burada bu başlığın sınırları çerçevesinde kalalım.

“İşte, özgürlük elden gitti.” diyebilir Sayın Prometheus. Evet, doğrudur, düzen ve disiplin özgürlüğü sınırlar.

Ancak sayın Prometheus bir de başka şeyler söylüyor. Yanlış şeyler. Konuyla doğrudan bağlantılı olmasa da bu yanlışları burada düzeltmek gerekiyor. Aksi takdirde öyle sanılabiliyor.

Masonlukta erkek olmanız şart değildir. Kadınlar, kadın mason kuruluşlarına ya da karma mason kuruluşlarına başvurup mason olabilir.

Masonlukta inanç sahibi olmanız istenmeyebilir. Bu koşul bazı mason kuruluşları için geçerlidir ama bazı mason kuruluşları masonların inançlarıyla hiç ilgilenmez.

Masonlukta sır saklamanızın istendiği doğrudur ama sır saklamanın özgürlüğe aykırı bir yanı yoktur. İlgisi bile yoktur. “Ben gelip sizin sırlarınızı öğrenir, sonra özgürlüğüm gereği bunu istediğim yerde açıklarım.” demek, en azından saçmalamaktır.

Masonlukta ait olmanız falan istenmez. Siz, kendi özgür buyrultunuzla ait olmayı isteyebilirsiniz. İstemiyorsanız hiç kimse sizi zorlamaz.

Masonluktaki temel tutum, mason olmasalar da Masonluğun ilkeleriyle bağdaşan tüm insanları kardeş sayıp bilmektir. Kardeşlik, masonlukta bir ülkü birliğinden kaynaklanan, özgür buyrultu ve bireysel duyumsama ile oluşan bir olgudur. Kimi masonlar, bir başka masonu kardeş bilmeyebilir. Bu olgu bile vardır. Olmaması gerekir ama olduğu yadsınamaz.

Dolayısıyla Sayın Prometheus’un ileri sürüşleri özgürlüğe aykırı düşemedi. Buradaki başlık olan özgür düşünce ile de bağlantısız kaldı. Fakat şimdi anlaşılan Sayın Prometheus’un vakti olduğuna göre onun Masonluk ve özellikle özgür düşünce üzerine görüş ve değerlendirmelerini alalım.

Vermek isterse eğer… Özgürdür.
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: Alşah - Kasım 27, 2011, 10:03:17 ös
           Sayın ADAM'ın  site adı ve konusu ile ilgili söylediklerine katılmamak mümkün mü?  hemen hepimiz Masonluk hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak, bilmediklerimizi öğrenmek, bildiklerimizi paylaşmak için bu sitede bulunmuyor muyuz ? Bu site yoluyla  Mason olunamıyacağı hepimiz tarafından bilinmiyor mu ?  Gelin görün ki; sitede Masonluğun konu edildiği kaç yazı var ? Gerçekten sayın ADAM'ın bu tespiti çok yerinde bir tespit. Hem hep hariciler yazarsa Masonluğu Masonlar'dan  nasıl öğreneceğiz ki;
            Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ruzber - Kasım 27, 2011, 10:55:17 ös
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.
Bunu devlet sisteminde, cemaat kültüründe, her hangi bir toplulukta yaşayan insanlar da görmek mümkün insan
aslında özgür ama yaptığı hata (kurallara göre), farklı düşünme işte sınırlandı özgürlük.
Bir de herkes özgür o zaman da kural yok. saygı yok.
Şu anda insan var kul hakkı yer, küçücük bebeğe tecavüz eder, hırsız ve katildir, sırtı kuvvetlidir iyi halden
al az ceza çık hapisten aynı işi bir daha yap. bir de insan vardır der; 'daha iyi yaşayalım aslında bizim de haklarımız var
özgür olmak' der ve ağırlaştırılmış hapis alır. Suçu ne 'özgürlüğü dillendirme'. Ne görsen, duysan, dillendirme yoksa gider özgürlük.
Ben de bunu anlıyorum özgürlükten. 
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: Prometheus - Kasım 28, 2011, 01:23:57 öö
Sayın KARAHAN,
Bu sistemdeki özgürlükler için evet sınırlandırılmalı. Ancak sistem doğrumu ki? İnançlarımız saf mı? Bize dürtülen gerçeklerin doğru olduğunu kim iddia edebilir?
Kusuruma bakmayın, ben bize bahsedilen özgürlük anlayışını bile kabul edemiyorum. Özgür düşünce saf verilerle ve baskı ortamı olmadan sahip olunabilir.
Yönlendirme olmamalı, bana milliyetçiliği aşılarsanız ben o yönde düşünürüm, ancak bu ne kadar doğru olabilir? Bana komünizmi aşılarsanız o yönde düşünürüm. Her konuda fanatik insanlar yok mu? Hepsi doğru düşündüğü şeylerin peşinden koşmuyor mu? Bunun için hayatlarını verecek kişiler bulamaz mıyız?

Sayın ADAM,
Bu sitenin ait olduğu masonlukta kadınlar mason olamaz. Yoksa bende biliyorum diğer masonik kuruluşlarda çok farklı şeyler var. Ancak buradaki masonluğa ve anlayışına göre konuşmayı daha uygun buldum. Böyle bakınca bir çok maddede haklı olduğum görülebilir. Tabi ki karşıt kuruluşların veya buradakinin hangisinin daha çok mason olduğuna ben karar veremem. O konu başka bir şey.

Yinede aidiyet başlayınca özgürlüğün bittiği bir gerçektir. Hiç kimsenin düşünme tarzı ve hayat anlayışı, hatta yaşadıkları ve tecrübe ettikleri diğerininkiyle aynı değildir. Bu kişiyi, ben yapan, sen yapan şeylerdir. Aynı kurallar herkesi birden bağlayamaz. İnsanlar aynı değil çünkü.
Sır saklamak, bakış açısına göre konuşma özgürlüğünün önüne geçer. Sadece bazılarının kuralları gereği basit bile olsa, konuşmanız gerekse bile konuşamazsınız. Bunun için yemin etmiyor musunuz? Yemin etmek ne oluyor?

Ancak, konumuz elbette masonik kurallar değil. Bana göre konu, ait olmakla giden özgürlük. Ben sadece masonluğa vurmak istemiyorum. Ama madem mason sitesindeyiz o zaman konuyu biraz oraya çevireyim demiştim.
Sorun mason olmak değil, sorun yarattığımız uygarlık ve bununla gelen kurallar dizisi. Hatta sadece kurallar demek bile çok yanlış, ahlak anlayışımız, sosyal yapımız, inançlarımız, doğru sandıklarımız ve her şey tamamen yanlış. Bir çok konfor ve imkan sağlamış olmak bu bedelle ödenmemeliydi.
İnsanlık batıyor, gelecek çok karanlık. Hayattan uzaklaştık, robotlara dönmeye başladık. Değerlerimizi matematikle hesaplamaya başladık. Yaşadığımızı unuttuk. Doğanın bir parçası olduğumuzu unuttuk, cenneti unuttuk, sevgiyi unuttuk, coşkuyu ve mutluluğu unuttuk. Erdem sahibi olmayı, içtenliği, paylaşmayı ve bir çok güzel şeyi konfora ve güce değiştik. Yarattığımız sanal ve saçma sapan değerlerle acıya, gözyaşına ve yokluğa sebep verdik. Her gün 200 türün yok olmasına ve havanın kirli, toprağın kirli, suyun kirli olmasına sebep verdik. Tarihi yanlış anlattık, çıkarlarımız ve doğru bildiklerimiz için çarpıttık.  Hesap tabloları, istatiklerle ölçülebilir olduk. Bilgi peşinde koşarken bilgeliği unuttuk. Daha önce hiç olmayan hastalıklar ürettik. Stres gibi, kanser gibi, aids gibi. Kariyer gibi, hijyen gibi, pastörize gibi, adanmışlık gibi, popüler gibi, şöhret gibi kelimeleri bişey sandık.
 
Hadi bırakayım bunları da günlük hayatımızdan örnek vereyim. Evini geçindirmeyen bir baba toplumun gözünde nasıldır? Yada evine bakmayan bir kadın? Bir işte çalışmak, sabahları işe gitmek akşamları eve gelmek. Yıllarını böyle geçirmek, sigortalı olmak, uygun bir maaş almak. Bu konuda bile masonlar bir şart koşmuyorlar mı? Günümüz şartları, ahlak yapısı ve toplumun doğruları bizi evlenmeye, iş güç sahibi olmaya ev-bark, araba sahibi olmaya dürtmüyor mu? Özgür düşündüğümüzü sanırken, aslında toplumun doğrularının bizi etkilediğinin farkında değil miyiz?

Bir video izlemiştim; Reklamların bizim üzerindeki etkisi malumdur, ancak reklamcılar nasıl insanlardır diye bir araştırmayı anlatıyordu. Reklamcılar bir iş yerine getirildi ve şirketin yaptığı iş anlatıldı ve buna uygun yarım saat içinde bir reklam, bir afiş istediler. Adamlar yarım saat sonra bir şeyler çizdiler. Şirket onlara aynı afişi kendilerinin daha önce çizdiğini gösterdi. Adamlar şok oldular. Onların düşüncelerini hiç anlayamayacağı şekilde yönlendirdiler. Reklamcılar, düşündükleri şeyin kendilerine ait olduğunu sanıyorlardı. Bu videoyu umarım bulur ve buraya koyarım.

Özgür düşünce ile özgür olmak arasında çok fark göremediğim için bu şekilde ifade ettiğim için kusuruma bakmayın, konu başlığına uygun olduğunu sandım.
Masonluğun içindeki düşünce özgürlüğünü de herhalde bu kadar yapabilirim. Elimdeki veriler neyse ona göre konuşuyor ve yorumluyorum. Yoksa konu başlığına bakarak masonlardan başka kimsenin konuşmaması, fikir yürütmemesi lazım.

Saygılarımla...

Benim için sorun şu ki; Bende özgür düşünemiyor olabilirim. Çünkü bu sistemin içinde doğdum ve büyüdüm. Bütün değerlerimi bu toplumdan, bu sistemden aldım. Bunlardan kurtulmaya çalışıyorum, ancak çok zor ve ilk önce hayat tarzımı değiştirmem gerekiyor. Bunun için yıllardır hazırlanıyorum. Size de bu konuyu anlatmıştım zaten.
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ADAM - Kasım 28, 2011, 11:23:51 öö


Sayın Prometheus değerlendirmelerinde kendice bu siteyi salt belli bir kanattaki masonlara özgü olarak niteledikten sonra bir de öyle olunca burada masonlardan başka kimsenin konuşmaması gibi bir durumun ortaya çıktığını da belirtiyor.

İyi de… Bakınız ortaya Masonlukta pek önemli olan bir kavram koyuyorum: “irreligious libertine”. Sonra da bu forumun üyesi olan Sayın masonların bu terim üzerinden konuyu değerlendirmeleri ricasında bulunuyorum.

Tık yok!

Anlaşılan sitenin üyesi olan masonlar bu konuda bir görüş belirtmek istemiyor.

Yoksa bunun ne olduğunu bilmiyorlar mı?

Nasıl bilmezler? Bu terim Masonluğun anayasasının en önemli maddesi olan ilk yükümlülüğünde geçiyor ve bir masonun töresi gereği bir irreligious libertine olamayacağı belirtiliyor.

Ne demek bu “irreligious libertine”?

Bugüne kadar yapılmış olan açıklamalar kısa olarak “dinden bağımsız bir özgür düşünceci” şeklinde bir açıklama üzerinde yoğunlaşıyor. Daha geniş bir açıklama yapılabilir ama işte o zaman işin içine yorum karışıyor.

Demek bir mason böyle olamaz.

Sayın Prometheus haklı… Nerede kaldı özgürlük? Masonlukta doğru dürüst bir özgürlük varsa, bir mason “irreligious libertine” olabilmeli. İstediği her şeyi olabilmeli özgürlük varsa.

Bir masonun istediği her şeyi olması diğer masonların özgürlüklerini etkilemez. Dolayısıyla başkalarına zararlı bir şey değildir. Korkulmazsa.

Korku varsa zaten özgürlük olmaz düşüncede.

Şimdi ben diyorum ki….

Ne demek istemişler acaba bu terimi kullanmakla? Bunun sonrası nasıl gelecek?


Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ruzber - Kasım 28, 2011, 03:00:09 ös
herhangi bir dini inancı olan birey o dinin kurallarına sorgusuz sualsiz bağlı kalmata. Etrafında aç ve düşkün insan olan zengin bir birey onlara yardım yapmayı düşüneceğine hacca gitmeyi düşünür sorgusuz sualsiz, çünkü hacca gitmek dinen farz. Hatta bir tezatlıkta kredi çekip gidenlerde. Burada soruyorum ôzgür dùşùnme nerede bu saçmalığı sorgulayan yok. Sorgulasan kafirsin zaten. Işığı aramak ısteyen kişiler böyle bağnazlıklarda takılıp kalırsa kendini nasıl gelıstırecek? Din bağnazlıgina saplanmasınki hedefine ulaşsın. Önemli olan vicdandır bence 
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: Eureka - Kasım 28, 2011, 05:14:33 ös
Degerli okuyucular,

Sayin ADAM, "irreligious libertine" ifadesini incelemek istiyor. Ama bunu icinde bulundugu baglamdan cikarip irdelemek dogru olmaz.

Bu bilindik ifade, 1723'deki Anderson Nizamnamesinin ilk yukumluluk kisminda gecer. Nedir o kisim?
Alıntı yapılan: James Anderson
I. Of God And Religion
A Mason is obliged by his Tenure, to obey the moral law; and if he rightly understands the Art, he will never be a stupid Atheist nor an irreligious Libertine. But though in ancient times Masons were charged in every country to be of the religion of that country or nation, whatever it was, yet it is now thought more expedient only to oblige them to that religion in which all men agree, leaving their particular Opinions to themselves: that is, to be Good men and True, or Men of Honour and Honesty, by whatever Denomination or Persuasion they may be distinguished; whereby Masonry becomes the Centre of Union and the Means of conciliating true Friendship among persons that must have remained at a perpetual distance.

Bu benim icin mukemmel bir tanimdir. Bunu okuyup "sadece semavi dinlere inananlar Mason olur", veya "Masonlar ozgurlukcu (libertine) olamazlar" turu anlamlar cikaranlar hatalidirlar.

Cumle cumle gidelim ki birbirini izleyen cumleler arasindaki baglantilardan bahsedebilelim.

"A Mason is obliged by his Tenure, to obey the moral law; and if he rightly understands the Art, he will never be a stupid Atheist nor an irreligious Libertine"

Yani Mason oncelikle yuksek ahlakli olmalidir. Eger meslegini dogru anlamissa da, aptal bir ateist veya dinsiz olmayacaktir.Meslegi dogru anlamayan Mason olmaz mi? Gayet de olur. Hatta bunu sistematik hale getirmek bile olmamis birsey degil.

Devam edelim.

"But though in ancient times Masons were charged in every country to be of the religion of that country or nation, whatever it was, yet it is now thought more expedient only to oblige them to that religion in which all men agree, leaving their particular Opinions to themselves: that is, to be Good men and True, or Men of Honour and Honesty, by whatever Denomination or Persuasion they may be distinguished; whereby Masonry becomes the Centre of Union and the Means of conciliating true Friendship among persons that must have remained at a perpetual distance."
(uzun bir cumle, Proust'un gurur duyacagi cinsten)

Fakat uzerinde herkesin anlastigi evrensel bir dine tabii olmak ve spesifik dusuncelerini kendilerine saklamak, yani iyi ve dogru insan olmak onlar icin daha faydalidir.

Yani, Masonun, meslegini biliyorsa, aptal bir ateist veya dinsiz biri olmamasi, evrensel bir inanci benimsemesi beklenmektedir. Ateistlik kismi gayet acik. Dinsizlik de, aslinda Masonlugun dinsel yapisina vurgudur. Masonluk bir din degildir, ama dinsel karakterlidir. Bunu dogmatik olarak gorebilecek kisiler ahenge aykiri davranislar sergileyebileceklerinden Masonluga uygun degildirler.

Bu ifade, daha sonra Ahiman Rezon'da, UGLE'nin Yukumluluklerinde biraz daha degistirilerek, Yaratici inanci daha acik olarak belirtilmis, diger kisimlar aynen olacak sekilde karsimiza cikmaktadir. Evet, orijinal 1723 yukumluluklerinde Tek Yaratici kavrami acik olarak yazilmamistir...

Sevgi ve Saygilarimla,
Eureka

Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: enelsır - Kasım 28, 2011, 05:50:33 ös
 Sayın ADAM'ın üstünde özellikle durduğu şu irreligious libertin kavramını kendimce biraz araştırdım. Bunu basitçe dinden bağımsız, onu inkar eden özgür düşünceli kimse diye açabiliriz. Fakat bu onun tam karşılığını vermez sanırım. Çünkü konumuz Masonluk ve bu üstünde tartıştığımız kavram da Masonluğun 1723 yılında yazılmış temel yasasında yer alıyor... O halde bunu kendi aklımızca biraz açmaya çalışalım:

 Burada bahsedilmek istenen bütün dinleri yada bir kurum olarak bir dini kabul etmeyen ona karşı bir kişi mi yoksa dinleri insanın düşünsel evrimi doğrultusunda bir engel olduğunu kabul etmeyen dinlere rağmen insanlığın evrimi özgürce yaşaması gerektiğini savunan bir kişi mi?

 Eğer bu kavramla bahsedilmek istenen "dinsel anlamda bir dinsizlikse (!)" durum vahim. Zira bir çok dine göre diğer dinlerin mensupları zaten tam olarak birer dinsiz... Yoksa kafir mi demeliydim? E peki her hangi bir dinin mensubunun, başka bir dinin mensubunu kafir olarak tanımlayabileceği bir durum söz konusuysa, kaçınılmaz olarak bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Çünkü konumuz Masonluk ve Masonluğun taa 1723 yılında yazılmış temel yasasında bahsedilmek istenen herhalde bu olmasa gerek. Hele hele Masonluğun herhangi bir dini kabul etmeyen bir kişiyi " sapkın" olarak görmesi konusuna ise hiç girmek istemem... Böyle değildir herhalde.

 Peki bu kavram Masonluğun temel yasasına neden ve nasıl girmiştir?... Bu konu da düşünürken imdadıma henüz yeni okuyor olduğum şu anda da HKMBL nın Büyük Üstatlığını yapıyor olan sayın Remzi Sanver'in " Masonluk: Işığı Arayanların Hikayesi" isimli yapıtı yetişti. Sayın Remzi Sanver kitabında tam da bu konuyla alakalı olmak üzere şöyle bir görüş bildiriyor: " Peki neden illa ki bir yaratıcıya inanma koşulu vardır? Çünkü Masonluk yaşadığımız hayatın sadece maddeyle ve onun tabii olduğu kanunlarla algılanıp anlaşılamayacağını düşünür. Maddenin ötesinde başka bir gücün ve başka kanunların olduğunu savunur". Sayın Sanver tam olarak bu cümlelerle olmamakla birlikte bunu anlatıyor... Ve benim için bu konuya bir açıklık getiriyor. Çünkü Masonluğun bahsettiği dinler değil, yani bir dine mensup olmak değil, bu evrenin sadece maddeden ( Şu anda insanlığın anladığı anlamda) oluşmuş olmadığını bunun yanında başka bir şeyin daha; siz buna ister ruh, ister enerji deyin, bir şeyin daha olduğunu savunuyor.

 İşte bu noktada şu üstünde durduğumuz kavram da yerini buluyor: "Yanlış bir yorum hatası".

 Ben bunun bir yorum hatası olduğuna inanıyorum...

 

Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: karahan - Kasım 28, 2011, 06:01:10 ös
Yorum hatasına bağlamanız sizin naifliğinizi gösteriyor bence Tamda öyle olmamalı masonlar böyle bir konuda kolay yorum hatasına mahal bırakacak cümleleri kullanmaktan imtina ederler.Bazı dini çevrelerdeki bazı yorumalrda belki tamda bu konuya yakın duruyor ben ordada kesin yorum hatası masonluğu anlamaktan ve anlamaya çalışmaktan öte bir şey diye düşünmüştüm.Tüm dinlere saygılı hepsine eşitmiş gibi görünüp aslında tam tersini savunduklarını anlatırlar kendi aralarında sapkınca bir fiki,r .bEN HEP MASONLARIN KENDİLERİNİ İFADE ETMEKTE ÇOK HEVESLİ VE YETERLİ OLMADIKLARINI DÜŞÜNMÜŞÜMDÜR.
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ADAM - Kasım 28, 2011, 06:43:38 ös


“Oh, sonunda!” diyerek Sayın Eureka’ya teşekkür etmeliyim. Konuyu ayrıntılı bir biçimde ortaya koydu, 1723 tarihli anayasanın Yükümlülükler bölümünün ilkini kendi tümceleriyle tümüyle çevirerek.

Çeviriler özgün yapılırsa herkes kendi tümcelerini kullanır ve bir çeviriyle bir diğeri arasında ayrıntısal farklar olur.

Sayın Eureka dahasını da yapmış. Masonluğun bu ilk anayasasından sonraki anayasa düzenlemelerinde işin bu kadar basit bırakılmayıp dinsel ya da inançsal nitelikli öğelere daha bir ağırlık verilmiş olduğunu da belirtmiş.

Doğru, öyle ama o konu bizim buradaki başlığımızın dışına çıkar. O yüzden ona dokunmayalım.

Sayın Eureka bu yükümlülükteki “stupid atheist” deyişi üzerinde de durmuş. Evet o da vardır hayli tartışma konusu edilebilecek ve sanki apayrı bir kavrammış gibi durmasına karşın aslında o “irreligious libertine” kavramıyla aynı tümcede geçer ve bağlantılıdır.

Şimdi Sayın Eureka’nın çevirisinde bir noksanı var. Bunun özenli noksan olduğunu sanmıyorum. Gözünden kaçmış sanki. “irreligios” sıfatının karşılığını dinsiz olarak almış. Pek değil. Dinden bağımsız ya da din ile bağlantılı olmayan demek daha doğru.

Peki şu “libertine” nerede” O erimiş. Oysa işte o asıl konu başlığımızın gereği. Öyle basitçe bir özgürlükçü olamaz “libertine”. Burada bir duygusal ya da zihinsel bağlantı var. Din ve inançların temel niteliğinin aslında bir dogma çerçevesinde döndüğü anımsanacak olursa bu sözcünün karşılığının “özgür düşünceci” biçiminde alınması gerektiği anlaşılır.

Nitekim Oxford Collegiate Dictionary bu sözcüğün bir karşılığını “freethinker” olarak veriyor. Üstelik burada 18. yüzyıl İngilizcesinin göz önünde tutulması gerektiğini de unutmayalım.

Bu konuda Sayın enelsır’ın değindiği şu “yorum hatası” konusuna geliriz. Buna belki yorum hatası değil de “hatalı yorum” hatta “kasıtlı olarak düşünceyi farklı yöne çeken yorum” denebilir. O tarihte bunu kaleme alanların yorumu ile sonradan değerlendirenlerin yorumu farklı olabilir.

Ben Sayın Eureka’nın yapmış olduğu gibi o yükümlülüğün tümünü irdelemek istemiyorum. Yapılamaz mı? Yapılır. O zaman Masonluğa ille de bir dinsel ya da dinle bağlantılı nitelik vermeye çalışanların başına daha da büyük işler açılır. Çünkü o zaman onların dini öncelikli tutup insanlığı ikinci plana ittiği ortaya çıkar.

Bu arada Sayın Karahan’ın değindiği bir noktayı göz ardı etmemeli ve şunu ortaya koymalı: Aslında bu konular, bu anayasa ve üzerinde yapılmış yorumlar Masonluğun dışındakileri ilgilendirir nitelikli değildir. Doğrudan ve sadece masonlar içindir. Fakat bu işe çok kişi ve kurum bulaşmış Masonluğun bu anayasasını didikleyip durmuştur. Zaten anayasanın değişikliğe uğramasına da onlar neden olmuştur. (Başta İngilizlerin Anglikan Kilisesi) Dolayısıyla bir de burada Masonluğu anlamak isteyen kişiler olarak bu konuları irdeleriz.

Şimdi sıra Sayın Eureka’da. Şu eksiği (libertine) tamamlamasını bekleriz.

Kuşkusuz başka katkılar ve açıklamalar da kabulümüzdür. Dileriz ki olsun.

Sonra bizim de diyeceğimiz birkaç tümce olabilir.


Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: Eureka - Kasım 28, 2011, 07:00:12 ös
Libertine kismi biraz zor. Sayin ADAM, Oxford Collegiate Dictionary'deki karsiligini bulmus, freethinker demis.

Ama 1723'te durum nasildi onu bilemeyiz. O zamanda yasayan son kisi rahmetli Thomas Jefferson'in arkadasi rahmetli Ronald Reagan idi ("I knew Thomas Jefferson"), o da artik buralarda yok.

Ben tum tumceye bakarim. "a stupid atheist nor an irreligious libertine". Bu ifade benim aklima, Tanri yoktur, dinler peygamberlerin uydurdugu yalanlardir, hersey salt bilim ve teknikle anlasilabilir, aciklanabilir diyen, inancli kisileri kucumseyip onlari alaya alan yari cahil yari aydin insanlari getiriyor. James Anderson'un birinci yukumlulugunden anladigim budur.

Sevgi ve Saygilarimla,
Eureka
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: karahan - Kasım 28, 2011, 07:04:42 ös
"Ateistler Mason'dur" Safsatası Üzerine... (Şüpheci Melek'e Teşekkürler)
16 Temmuz 2011 Cumartesi, 00:33 tarihinde Ateist/Agnostik Video Sayfası tarafından eklendi
Harun Yahya bilimkurgularından ortaya saçılan yalanlardan birisi Masonların Ateist oldukları ve Darwinist emelleri uğruna şehirleri yakıp yıktıları bebek yedikleri gibi fantastik senaryolardır.
Şu Google araması “Ateist Mason” sorgusunda ilk sıralarda hep Harun Yahya sitelerini sıralıyor.
Ancak 5 dakikasını ayırıp Masonlukla ilgili ansiklopedik bilgi karıştıran herkesin görebileceği şey, Masonluğa giriş için ön şartlardan birisinin Evrenin Büyük Mimarı’na inanmak olduğudur. Masonlukta tek bir yaratıcı tanrıya inança esastır, ancak bunun detayları kişiye bırakılmıştır. Yani tek bir büyük yaratıcıya (Mimar’a) inansın da, ismine Allah desin Yahveh desin önemli değil.
Masonların Türkçe sitesi Masonlar.org’dan doğrudan alıntı yapıyorum :
Masonik düşüncede, eklektisizmi benimsemekle birlikte süregelen en önemli dogma insan ruhunun ölmezliği ve insan aklının üstünlüğüdür, bunların dışında, Evrenin Ulu Mimarı’nın varlığına ve tekliğine inancı ayrı tutarsak, düşünceyi sınırlayan hiçbir dogmatik öğe veya kısıtlama yoktur
Yani diyor ki – Ruh’a inanırız, Evrenin ulu Mimarı harici dogmamız da yoktur.
Masonluk, hakikatin arayışında üyelerini düşünce açısından kısıtlamaz. Ancak, Hürmasonluğun ana ilkelerinden olan “Masonluk, Evrenin Ulu Mimarı dediği Yüce Varlığa ve Ruhun Ölmezliğine inanır” hükmü ile düşünce ve inanç özgürlüğünün sınırı çizilmekte olup, Mason kimliğini alacak kişinin bu düşünce ve inanç yapısında olması ön koşul olarak ortaya koyulmaktadır. Ayrıca Tekris Töreninde her adaydan inancının bu doğrultuda olduğunu beyan etmesi istenmektedir. O halde, masonlukta düşünce, bu genel sınırlamayla yönlendirilerek özgür bırakılmıştır denilebilir.
Özetle Masonlar, dine inanmak zorunda değilse de en kaba tabiriyle Deist türden bir tanrıya ve insan ruhunun ölümsüzlüğüne inanmalıdırlar.
Ulu Mimar
Bu sadece Türk Masonlarının görüşü de değildir. Dünya çapındaki tüm büyük localarda Ateistlerin Mason olmaması şeklindeki kural geçerlidir.
Örneğin Kanada’daki bir Mason locasının sitesindeki “Sıkça Sorulan Sorular” bölümündeki bir cevapta en eski Mason kaynaklarından birinden bir alıntı yapılıyor (22. soru):
Dr. James Anderson, in The Charges of a Freemason, wrote in 1723: “A Mason is obliged by his Tenure, to obey the moral Law; and if he rightly understands the Art, he will never be a stupid Atheist nor an irreligious Libertine.” This phrasing was carried forward unchanged for many years although at this time, in many jurisdictions, the term “stupid” has been dropped as gratuitous and insulting. While individual freemasons may consider atheists to be stupid, or ignorant, or unfortunate, many other freemasons will simply consider atheists as individuals who hold a differing belief.
Kaba tercümesiyle:
1723′te Dr James Anderson “Özgür Masonların Görevleri” isimli eserinde, Masonların ahlaki kanuna uyması gerektiğini ve gerçekten “Sanat”ı anlıyorsa asla aptal bir ateist ya da dinsiz bir özgür düşünceli olmaz…. Bireysel masonlar ateistlerin aptal, cahil, talihsiz olduklarını düşünse de bir çok diğer mason ateistlerin sadece farklı bir fikre sahip olduklarını kabul eder.
Görüldüğü gibi Masonluğun temelinde teleolojik argüman mevcut. Sık sık “mimar” ve “sanat” referansının verilmesinin sebebi “Evren’deki muhteşem nizam-düzen” fikrinden başka bir şey değil. Yani masonlar da aslında dine inananlardan çok farklı düşünmüyor evrenin “yaratılması” konusunda.
Bir ilginç detay daha vereyim, Avrupa’nın en eski Mason localarından Grand Orient de France, kurulduktan kısa bir süre sonra Ulu Mimar’a inancı bir ön şart olmaktan çıkardığı için (diğer bir deyişle Ateistlere kapısını açtığı için) dünyadaki diğer localarla ilişkisi kesilmiştir. Yani hem Ateist hem Mason olabiliyorsunuz ama Masonluğunuz sadece “irregüler” olarak kabul edilen locanızda kalıyor. Bir nevi mahalle derneğine üye olmuş gibi kabul ediliyorsunuz.
Kısaca Masonluk ve Ateizm yan yana durabilecek fikirler değil. Masonluk’la agnostisizm bile yan yana duramıyor. Zira eğer “Evren’in Ulu Mimarı”na inanmıyorsanız ve bu şekilde beyanda bulunmuyorsanız Mason olmanız imkansız.


Alıntı
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: karahan - Kasım 28, 2011, 07:28:28 ös
 Spinoza'nın Tanrı Anlayışının Din Felsefesi Açısından Değerlendirilmesi

... Ona göre, hem ortodoks –geleneksel inanca sahip olan- (the Ortodoks) hem de ahlaksız
(libertine) olan kimseler, onu ateist ve dinsiz olarak anlama hususunda ittifak halindedir. Bkz.
Pierre-François Moreau, 'Spinoza's Reception and Influence',  MK ARICAN


bu konuda akademik bir çalışma buldum ve üstteki başlıkla alıntıladım çalışma pdf formatındadır ekten okuyabilirsiniz.
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: Prometheus - Kasım 28, 2011, 10:26:59 ös

Yani Mason ....................................... olmalidir. Eger ......................dogru anlamissa da, ......................... olmayacaktir..

Böyle bir söylemle ilk maddeleri başlayan bir kurumun özgür düşüncesini açıkçası çok merak ediyorum. Noktalı yerlere ne koyarsanız koyun benim için değişmez, İster ateist yazın, ister dini bütün yazın. Ancak emirle, istekle, yol yöntem göstermeyle ve hatta önermeyle başlayan her şey, özgür düşünceye vurulan bir prangadır yada suyun istenilen yönde akmasını sağlayacak bir kanaldır.

Bir kurum (içeriği, yolu ne olursa olsun) "olmalı, olmamalı, eğer, doğru anlamışsa, olmayacaktır" gibi bir cümle kuruyorsa. Kendi içinde bazı kuralları olduğunu gösterir. Bu bile özgür düşünceye daha kapıdan girmeden vurulan bir zincirdir.

Kaldı ki asıl sorun bu değildir. Asıl sorun ve en büyüğü "ritüellerdir". Tam anlamıyla insan beyini, düşüncelerini yönlendiren mekanizmalara ritüel denir.


Ayrıca topluma uyum sağlamış, çevresi tarafından sevine gibi bir kuralları daha vardı sanırım. Burada aklıma J.Krisnamurtinin bir lafı geldi İnsanlık, savaşan, aç gözlü, agresif, rekabetçi,....vs. Ve böyle bir topluma iyi eklemlenmiş olmak kişinin sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Neyse bu ayrı konu zaten.


Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: neumann - Kasım 28, 2011, 11:10:26 ös
Konu özgür düşünce ;

Yazılanları okuyorum.Çok donanımlı bilgilerle düşünceler savunulmuş yada karşı çıkılmış.
Peki yöntem ne ? Örneklendirme
Örneklendirme bir doğrulama yöntemi olamaz.Bu düşünceme dayanağım çok açık :

"Olgu örnekten önce olandır.Dolayısla olgunun oluşumu örnekleriyle açıklanamaz"

Felsefe,düşünürler,bilim,sanat,din,dinler birer ışıksa ışığa bakmak gözleri kamaştırır.Güneşe bakmak insanları kör eder.Ancak ışığın gösterdikleri yol göstericiliği insana hayat verir.Düşünürlerin sözlerini tekrarlayarak kamaşmaktansa kendi fikirlerimizi oluşturmamız hayatidir.Diğer türlü uçsuz bucaksız bir ormanda bir tek mumun etrafında kendi çaresizliğinizle başbaşa kalacaksınızdır.Bu çaresizlik doğrunun izinin yoksunluğudur.

Akıl bunu söyler ; geçmişin bilgi birikimini arkana almanı söyler.(Newton da devlerin omuzlarının üzerinden bakmıştı)

Ama bence durumun akıl sözcükleriyle sınırlandırılması özgür düşünceye aykırıdır.Özgür düşünce her ne kadar geçmişine "bağlı" olsada geçmişinden bağımsızda hareket edebilmeli.(Diğer türlü özgür bir düşünce olmaz)

Uzun lafın kısası ; Geçmiş insanlarının düşünceleri ve hayatlarının kavramlarıyla düşünmede sadık kalmayı red ediyorum.

Şimdi konuya girecek olursak ;

"Özgür Düşünce" kavramının ne olduğunu anlamak gerekiyor.İki boyutlu bir anlamı var.

Birinci boyut gerçek anlam ikinci boyut yansıma anlam(Toplum üzerindeki yansıması(Edebi tür değil)).İkinci boyut katılımcılar tarafından enine boyuna tartışılmış.Yukarıda söz ettiğim nedenlerden dolayı bu anlam üzerine bir doğrulamayı kabul etmiyorum.

Birinci boyut gerçek anlamı bağsız düşünce yani önyargısız düşüncedir.

Şimdi getirilen eleştirilere bakılırsa

"Efendim , dogmalara inanıyorsanız ortada önyargı vardır" cümlesiyle özetlenebilecek bir durum ortaya konulmuş.

1-Dogmalar kişileri bağlar kişilerin düşüncelerini değil.
2-Düşünce kişiden bağımsızdır.Kişi ile değirlendirilmemelidir.
3-Eğer derseniz ki "kişi dogmatik inancını düşüncesine göre şekillendirebilmeli".Haklısınız bu böyle olmalı.Ancak şekillendiremiyorsa kişi "özgür düşünceli değil" sıfatı alamaz.

Masonlukla bağına gelirsek, anderson yasaları çerçevesinde ortaya konulabilecek bir şart mason olanı bağlar.O masonun özgür düşüncesini bağlayamaz.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Masonluk ve özgür düşünce
Gönderen: ADAM - Kasım 29, 2011, 04:12:43 ös

Konumuz Masonluk ile bağlantılı olarak özgür düşünce olduğu için, ben bu sınır çerçevesinde kalmayı yeğleyeceğim.

Masonluğun 1723 tarihli ilk anayasası kapsamında geçen o “din ile ilgisiz bir özgür düşünceci” (irreligious libertine) terimi üzerinde sonradan birçok tartışma yapılmıştır. (Bu yasaya Anderson Nizamnamesi diyenler oluyorsa da bence bu deyiş yanlış. Delinin kuyuya attığı taş olayı burada da geçerli. Anderson’un bu yasaya sadece sınırlı bir katkısı var. Onun adıyla ancak 1738 tarihli olan ikinci yasa anılabilir.)

Burada kimileri hiç hoşlanmasa bile, bu yasada doğrudan deist nitelikli bir inancın yansıması görülmekle birlikte (zaten başka türlü olması beklenemezdi) bazı mason kuruluşları bu koşulu bile tümüyle yadsımış, bazıları da kendi anlayışlarına uygun bir şekilde yorumlamıştır.

Günümüzde de mason kuruluşlarının bu konudaki görüş ve tutumlarının birbirlerinden farklı olduğunu görüyoruz.

Bu farklılık nedeniyle bunlardan birinin masonik bakımdan düzenli (muntazam), ötekinin düzensiz (gayri muntazam) olduğu ileri sürülmektedir ama bu haksız ve yetkisiz, tek yönlü bir ileri sürüştür. “Fenerbahçe gerçek bir futbol takımıdır ama Galatasaray değildir.” gibi bir iddiadır bu.

Şöyle desek daha doğru:

Liberal (Özgürlükçü) Masonluk anlayışını benimseyen ve savunan kuruluşlar, bir masonun, her bakımdan “özgür düşünceli bir insan” olmasını, şayet değilse, dinsel inançlarını yadsımaksızın tüm gücüyle olmaya çalışmasını öngörür ve önerir.

Tutucu ya da Gelenekçi Masonluk anlayışını benimseyen kuruluşlar da aslında özgür düşünceden yanadır. Fakat bir başlangıç noktası olarak dinsel nitelikli inançları bunun dışında tutarlar. Dinsel inançlar ile özgür düşüncenin karıştırılmamasını, özgür düşüncenin ancak bir temel inanç edindikten sonra geçerli olabileceğini savunurlar. (Kimileri bir de bu inancın nasıl bir inanç olması gerektiğini tanımlayarak belirliyor.)

Bu sitedeki gibi kimi masonlar bu konuya sadece üyesi oldukları mason kuruluşunun benimsediği açıdan bakıyor. Bence o bakış açısını biraz genişletmelerinde, özgür buyrultularını kullanmalarında yarar var.

Fransa Büyük Doğusu (Grand Orient de France) bu bakış açısını genişletmiş ama sanılmasın ki bu obediyans (bir tür büyük loca ama biraz farklı) liberal ya da özgürlükçü nitelikli Masonluğun tek temsilcisi ya da önderidir. Sadece Fransa merkezli olarak gelişmiş olan Liberal Masonluk anlayışının uygulamacılarından biridir. Hem sanılmasın ki bu tutumu nedeniyle başından beri tutucu nitelikli Masonluk kanadınca dışlanmıştır. O dışlama (!) olayı çok daha sonra, bambaşka bir nedenle, uluslar arası düzeydeki politika sahnesinde oynanan etkilerle 19. yüzyılın ikinci yarısındadır.

Bu konu daha 18. yüzyılın ortalarında, Avrupa’da aydınlanma eylemi doğduğunda ortaya çıkmıştır. Avrupa aydınlanması evrensel nitelikli Masonluğun kapsamındaki anlayış, İngiltere’deki durağanlığa oranla değişmiş, gelişmiştir.

İşte o zaman, geçerliliği yadsınmadan korunmak istenen 1723 tarihli anayasanın kapsamında çoktan yenilip yutulmaz hale gelmiş, geçerliliği kalmamış birçok sözcük, terim ve tümce simgesel bir bakış açısıyla değerlendirilirken, yorumlanmasına gerek görülmüş olan bir terim de “din ile ilgisiz bir özgür düşünceci” deyişidir.

Bundan sonra diyeceklerimi demagoji olarak niteleyebilirsiniz ama yapılan değerlendirme öyle.

Bir masonun din ile ilgisiz bir özgür düşünceci olamayacağını söylemek demek, din ile ilgili bir özgür düşünceci olabileceğini söylemek demektir. Önemli olan bir masonun özgür düşünce sahibi olmasıdır. Bir mason isterse dindar kişi olur, isterse din ile bağlantısını kesmeksizin özgür düşüncecidir.

Fakat siz her kim olursanız olun, bir mason dinini, inancını sorgulayamazsınız. Buna hakkınız yoktur.

Böyle bir iş yapmaya kalkıştığınız anda insan haklarına aykırı hareket etmiş olursunuz.

Herkesin dini ve inancı kendinedir. Hiç kimse kendi dini ve inancı üzerine bir başkasına hesap vermek zorunda değildir.

Pardon, teokratik ülkelerde hesap vermek zorundadır. O ülkelerde herkesin ülkede benimsenmiş olan dine uyma zorunluluğu vardır.

Fakat teokratik ülkelerde Masonluk yoktur.

Masonluğun bulunduğu ülkelerde teokrasi geçersizdir.

Kaldı ki bu konu, Sayın Eureka’nın çok güzel bir şekilde çevirisini vermiş olduğu, 1723 tarihli anayasanın ilk yükümlülüğünün sonunda açık seçik bir şekilde dile getirilmiştir. Masonlukta insanların (masonların) bulundukları ülkede benimsenen dine uymaları değil, onur sahibi ve dürüst kimseler olmaları öngörülmektedir. Bu, o tarihte “bütün insanların üzerinde uyuştuğu bir din” olarak nitelenmektedir.

Yaklaşık yüz yıl kadar sonra Auguste Comte “akıl dini” kavramını ortaya koyarak, bu konuya daha da bir açıklık kazandırmış olacaktır.

Bir diğer deyişle Masonluğun 1723 tarihli ilk anayasası yürürlüğe girerken, insanın (masonun) onur ve dürüstlüğü, başkaların kurmuş olduğu bir dinsel inancın üzerinde tutulmuştur.

Masonluğun ilk anayasasında yani özgün olarak böyle olan bu ilke, Avrupa’da böyle benimsenmiş ama bu arada İngilizler önce kendi ülkelerinde bunu yozlaştırmış, sonra da özgür düşünceyi ikinci plana iterek, bunun yerine kendi benimsedikleri türde Hıristiyan dini ilkelerini getirmişlerdir. Kendilerine özgü olarak getirmiş olmakla kalsalar iyi… Bunu başka ülkelere de dikte ettirmişlerdir.

Daha yazarsam ben de konuyu dağıtacağım. İyisi mi burada durup çarmıha gerilmeyi bekleyeyim.