Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kendini Bilmek  (Okunma sayısı 6553 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 06, 2010, 12:30:07 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Günün birinde bir tilki ormanda genç bir tavşanla karşılaşmış. Tavşan sormuş, "Sen nesin?" Tilki, "Ben tilkiyim" diye yanıt vermiş, “Ve canım isterse seni yiyebilirim.”

"Peki tilki olduğunu nasıl kanıtlayabilirsin?" diye sormuş tav­şan. Tilki ne diyeceğini bilememiş çünkü şimdiye kadar karşısına çıkan tavşanlardan hiçbiri böyle sorular sormamış ona, sadece kaçmışlar.

Tavşan, "Tilki olduğuna dair yazılı bir kanıt gösterebilirsen sa­na inanırım" demiş.
Tilki doğru aslana koşup, ondan tilki olduğuna dair bir belge almış. Tavşanın beklediği yere geri dönüp belgeyi okumaya başlamış. Bu onu öylesine keyiflendirmiş ki, her paragrafın üzerinde dura dura, uzun uzun zevkle okumuş. Bu arada belgenin anafikrini da­ha ilk satırlardan anlayan tavşan bir oyuktan içeri dalıp gözden kayboluvermiş.

Tilki aslanın mağarasına geri dönmüş ve onu bir geyikle konu­şurken bulmuş. Geyik, "Aslan olduğuna dair yazılı bir kanıt görmek istiyo­rum..." diyormuş. Aslan, "Aç olmadığımda böyle bir şeyle uğraşmam gerekmez. Aç olduğum zamansa yazılı hiçbir şey görmene hiç gerek kalmaz" demiş.

Tilki aslana, "Peki tavşan için bir belge almaya geldiğimde bu­nu bana niye söylemedin?" diye sormuş.

"Sevgili dostum," demiş aslan, "belgeyi isteyenin bir tavşan ol­duğunu söyleseydin ya bana! Ben onu bazı sersem hayvanlara bu eğlenceyi öğreten ahmak insanoğlunun biri için sanmıştım."

İnsan durmadan kendine bir benlik uydurmakla meşguldür, ama bu uydurulan, icat edilen benlik asla gerçek benlik olamaz. Uydurulanın bir gün gerçeğe dönüşme olasılığı hiç yoktur. Gerçek benliğin icat edilmesi değil keşfedilmesi gerekir.

İcat edilmiş benlik egomuza dönüşür. Gerçek benlik hiçbir şe­kilde ego değildir. Gerçek benlik aslında benlik olmaktan uzaktır; o mutlak boşluk ve boşluğun sessizliği, boşluğun coşkusudur.

Kendine bir benlik uydurmak istiyorsan diğerlerine sorman ge­rekir; benliği icat etmenin tek yolu budur - insanların senin hak­kındaki düşüncelerini toplamak. Tüm hayatımız boyunca bunu yapıp dururuz. Bu yüzden insanların bize saygı duymamasından bu kadar korkarız. Bu bizim esaretimize dönüşür. Saygın biri ol­mak isteriz çünkü saygın olduğumuzda diğerleri hakkımızda güzel şeyler düşünür. Bizi överler ve o zaman daha iyi bir benliğe sahip oluruz. Saygın değilsek insanlar bizi kınar ve o zaman asla güzel bir benliğe sahip olamayız, çirkin bir benliğimiz olur. Benliğin yal­nızca diğerlerinin görüşlerinden oluşur; kırk yama gibidir o. A bir şey demiştir, B başka bir şey söylemiştir ve C başka bir şey der, bu böyle sürüp gider. Bütün bunları, bu kağıt parçacıklarını birikti­rirsin. Sonra bunlardan bir imge yaratırsın - onları bir araya getirir, yapıştırırsın.

Çocuk en başından beri bu çöpü biriktirmeye baslar. Anne birşey der, baba, ağabey, komşular hep bir şeyler söylerler: Bunlar memnun edici sözlerse çocuk gururlanır, değillerse morali bozul­maya başlar. Bu moral bozukluğunu önlemek için önüne gelen herkesi pohpohlayıp durur. Bu pohpohlama bir anlaşmadan baş­ka bir şey değildir: "Seni pohpohluyorum ki beni onayla. Daha çok onaylayacaksan, seni daha da çok pohpohlamaya hazırım." Ama tüm bu onaylar hep dışarıdan gelmiştir, hiç kimse seni tanı­maz, kim olduğunu bilmez - sen kendin bile bunu bilmezsin.

Demek ki başkalarının senin hakkında söyledikleri senin gerçe­ğinle neredeyse tamamen ilgisizdir. Onlar senin yalnızca görünü­şünü bilirler, ki görüntüler son derece sahte olabilir. Dışarıdan çok iyi görünen biri aslında içinde son derece egoist olabilir. Ne­zaketi kendini kamufle etmek için kullandığı, koruyucu bir zırh­tan ibaret olabilir. Dışarıdan çok akıllı görünen bir adam tam ter­sine büsbütün aptal biri olabilir. Aptal birinin akıllıymış gibi gö­rünmesi gerekir çünkü "aptalım" gerçeğini bilmek acı verir. Ne çok şey bildiği hakkında övünüp duran biri mutlaka cahil biridir. Oysa kim cahil biri olarak tanınmak ister ki? Bazı bilgiler toplar ve insanlara o bilgileri yayınlayıp durur. Yavaş yavaş bilen biri olarak ün yapmaya başlar ama içi boş bir ündür bu. Seni onayla­yan kişiler seni tanımazlar, tanıyamazlar. Seni senden başka biri­nin tanıması mümkün değildir. Sana ne söylerlerse söylesinler, bu­nu yalnızca senden iyi bir referans alabilmek için yapıyorlardır. Bu çift taraflı bir komplodur; karşılıklı birbirimizi kandırırız. Biri sa­na "Çok güzelsin" der ve tabii ki senin de bu iltifata, iltifatla kar­şılık vermen gerekir. Biri sana, "Çok zekisin" der, sen de bu iltifa­tı karşılıksız bırakamayacağına göre: "Sen de çok zeki olmalısın, yoksa benim zeki olduğumu nereden bilecektin? Müthiş bir anla­yışa sahip olmalısın - beni anlayan ilk kişi sensin."

İnsanı habire meşgul eden bu kendini yaratma halinin anlaşıl­ması gerekir. Bunun nedeni nedir? Bunun nedeni yüreğinde sürek­li seni yiyip bitiren bir boşluğu hissediyor oluşundur. Kim olduğu­nu bilmiyorsun ve kim olduğunu bilmeden yaşamak çok zordur. Kim olduğunu bilmediğin takdirde her ne yaparsan yap bu başa­rısızlıkla, hüsranla sonuçlanacaktır.

Ancak kim olduğunu bildiğin zaman tatmin olmayı başarabilir­sin. O zaman yaşamında asıl ihtiyaçlarını tatmin edecek seçimler yaparsın. Yoksa, kendini bilmeden yaptığın her şey tesadüfidir. Arada sırada okun hedefe ulaşabilir ama bu tesadüf olmuştur ve yalnızca arada bir olacaktır. Karanlıkta atış yapıyor, kim olduğu­nu, hedefin nerede olduğunu bilmiyorsun. Okun hedefi bulması ne­redeyse imkansız gibi; yüzde doksan dokuz ihtimal için boş kalacak ve içi boş öleceksin. Hayatın bir trajediden ibaret olacak. İnsanla­rın yüzlerinde, gözlerinde öyle acıklı bir hal oluşunun nedeni de bu.

İnsanları izle, kendini izle - göreceksin ki insanlar son derece tra­jik bir varoluşun içinde yaşıyorlar. Tüm geçmişleri boşa gitmiş ve bugünün de ellerinden kayıp gitmekte olduğunu biliyorlar. Derin­lerde bir yerde geçmişte her ne yapmışlarsa, gelecekte de aynısını ya­pacakları şüphesini taşıyorlar. Böylece bu büsbütün anlamsız bir yolculuğa dönüşüyor: "Bir aptalın anlattığı bir masal bu: Kuru gü­rültü, deli saçmalıklarıyla dolu ve hiçbir anlamı olmayan".

Anlamın varlığını hissetmeden nasıl coşku duyabilirsin? Haya­tın anlamla dolup taşmadan nasıl olup da bir şarkıya dönüşebilir? Ancak anlam dolu bir hayat bir şarkıya dönüşür. Anlamın varlığı­nı hissetmeye başladığında, varoluş için çok gerekli bir şeyi yerine getirmekte olduğunu, sana ihtiyaç duyulduğunu, bu evrensel oyu­nun bir parçası olduğunu ve sensiz bir şeylerin eksik kalacağını, bu oyunun asla aynı olamayacağını hissetmeye başladığında, içinde kendine karşı büyük bir saygı ve onun beraberinde varoluşa karşı minnet ve dua yükselir.

Ama en temel şey kendini bilmektir: Ben kimim? Ve kendini bilmek keşfetmek demektir çünkü sen zaten oradasın, senin icat edilmen gerekmiyor. Her ne icat edersen et bu hikaye olacaktır, gerçek değil. Kendini nasıl kandırabilirsin? Kendini belki bir, bel­ki iki günlüğüne kandırabilirsin ama bu nereye kadar gidebilir? Kandırmacalar yıpranıp gider. Gerçeğin karşısında fazla dayana­mazlar. Gerçek bastırıp durur.

Ve dünyada sadece iki çeşit insan vardır; çoğunluk kendini icat edenlerden, çok küçük bir azınlık ise kendini keşfedenlerden olu­şur. Aralarındaki fark ise sonsuzdur, muazzamdır; bunlar iki ayrı dünyaya aittirler. Bir Buda, bir Muhammed, bir İsa, bir Bahaddin, bir Mevlana - onlar keşfedenlerdir.

Osho, Sır, Butik Yayınlar

   
« Son Düzenleme: Aralık 24, 2010, 12:50:35 öö Gönderen: dogudan »
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Şubat 10, 2012, 12:21:47 öö
Yanıtla #1
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 301
  • Cinsiyet: Bay

"Kendini bil" yazar Dephoi'deki mabedin kapısında. "Gnothi seauton". Sokrates'in mabetten aldığı en değerli tavsiyeydi, günümüz felsefesinin ışığını yakmadan evvel.

Eski Yunan'la pek alakasız, ya da belki pek alakalı bir yazı çıktı, "gnothi safton" deyince, buyurun:

http://www.ozansezgin.com/2004/06/gnothi-seauton-ya-da-masa-rts-notlar.html
"Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır."
Ludwig Wittgenstein


Ekim 10, 2018, 03:43:45 öö
Yanıtla #2

Sokrates, iki sözcüğün buyruğundan oluşan “Kendini Bil” sözünü söylerken insan için bilginin önemine ve bilme uğraşının kendini bilmekle olan bağlantının etik sorunları da kapsadığına işaret eder.
Aristoteles’e göre bütün insanlar bilmek ister. Bu varoluşun getirdiği insan gereksinimlerinin en temelidir.

Bilginin olmadığı yerde bilgisizlik vardır. Dünyada pek çok sorun insanın bilme konusunda kendini hem yetersiz hem de geliştirememiş olmasından kaynaklanmaz mı?

Bu nedenledir ki, insanın en büyük yanılgısı, aslında bildiğini sanmasıdır. Sokrates’in dostlarından biri bir kahine, insanların en bilgesinin kim olduğunu sormuş. Kahin aniden “Sokrates” diye yanıt vermiş. Oysa Sokrates: Bildiğim tek bir şey var, o da hiçbir şey bilmediğimdir, diyen biridir. Mesaj Sokrates’e ulaşınca filozof ondaki hikmeti ortaya çıkarmak için insanları sorgulamaya başlamış. Sonunda kahinin söylediğinin doğru olduğunu anlamış. Çünkü görmüş ki insanlar hayatın anlamıyla ilgili sağlam bir kavrayıştan yoksun oldukları gibi, bu durumun farkında bile değillermiş.

"Bu da, Kendini bil, iyi bir insan olmak için doğru ve adil ol. İnsanı erdemli kılan bilgelik, ölçülülük ve yürekliliktir. Bilgelik, kesinlikle çok şey bilmek, çeşitli kaynakların bilgilerini elde etmek ya da gözlem yoluyla deneyimler biriktirmek demek değildir; bilgelik, belli bir zihinsel olgunluğa erişmek, sorgulayıcı bir tutumla sahip olunan bilgileri anlamlı ve sağlıklı kullanabilmek, yaşamı iyi değerlendirip doğru ve anlamlı bir şekilde yorumlayabilmektir. Bilgelik, sadece bir yaşama sanatı, uygun ve doğru eylemde bulunmak, aşırılık ya da ölçüsüzlükten sakınmak, felaketleri büyük bir metanetle karşılamaktan ibaret bir ahlak kavrayışı ya da moral duruşu değildir. Bilgelik tüm olup bitenlerin nedenlerine dair sağlam bir kavrayış, hayatın anlamına da derinlikli bir bakış açısı ve düşünüm anlamına gelmektedir.*Aylin İçsel Kaleli"

Ve Yunus Emre'nin dizeleriyle;
"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır."





Ekim 10, 2018, 05:59:56 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 76
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Gnothi'nin paylaştığı yazıdaki su üzerinde yüzen bir araçla bir adaya geçiş teması daha evvel okuduğum başka bir yazıyı hatırlattı bana. Belki de görmek istediklerimi görüyorumdur...
Veya gördüğümü sandığım şey belki de bir halüsinasyon değildir. :)
Paylaşıma ve cevaplara kendi hesabıma ayrı ayrı teşekkür ederim.
Saygılar.


Ekim 13, 2018, 01:54:23 öö
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 94
  • Cinsiyet: Bay

"Sorgulamak, keşfetmek ve özgür olmak " düşünceleri içinde zevkle okudum.  Paylaşım için teşekkürler Sn karahan. Saygılarımla
Yaptığın işi gönlünde hissedersen, ırmaklar çağlar içinde. Mimar Sinan


Ekim 17, 2018, 01:31:05 ös
Yanıtla #5

"Kendini bil" yazar Dephoi'deki mabedin kapısında. "Gnothi seauton". Sokrates'in mabetten aldığı en değerli tavsiyeydi, günümüz felsefesinin ışığını yakmadan evvel.

Eski Yunan'la pek alakasız, ya da belki pek alakalı bir yazı çıktı, "gnothi safton" deyince, buyurun:

http://www.ozansezgin.com/2004/06/gnothi-seauton-ya-da-masa-rts-notlar.html


Nitekim Matrix serisinin ilk filminde de kahinin odasında ‘ Temet Nosce ‘ yazıyordu. Kendini bil. Zaten matrix filminde Neo aslında kendiyle savaşıyordu ve negatif tarafı ajan smith’di diye düşünüyorum. Bir çeşit erginleşme anlatısı. Doğru mudur?
Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
16 Yanıt
9046 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2008, 09:38:17 öö
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
3197 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 28, 2010, 05:02:00 ös
Gönderen: ozak1977
4 Yanıt
14118 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2011, 10:45:03 öö
Gönderen: papoose
5 Yanıt
6934 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2011, 10:40:39 öö
Gönderen: ceycet
3 Yanıt
8621 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2012, 01:43:04 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
2789 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2012, 08:08:10 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
3787 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 07, 2012, 10:40:20 öö
Gönderen: symbol
0 Yanıt
3986 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2013, 09:05:37 ös
Gönderen: karahan
9 Yanıt
10313 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 13, 2013, 10:32:36 ös
Gönderen: Melina
7 Yanıt
8481 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 18, 2015, 07:59:51 ös
Gönderen: karahan