Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TECAVÜZ YASAL BİR HAKTIR.......  (Okunma sayısı 22098 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 24, 2010, 01:13:34 öö
Yanıtla #10
  • Ziyaretçi

Sayın Popperist;

Yapmış olduğum yoruma başlarken size hitap etmiştim doğru ancak son ifadem size yönelik değildi. Sanırım öyle bir anlaşılma oldu. Ben verilen kararı eleştirmek için ister adına komplo teorisi diyelim isterseniz yorum yaptığımı düşünelim, ilk aklıma geleni yazdım. Sayın skullG detaylı olarak konuyu açıklamışlar.

Bu vesile ile saygılarımla,


Ekim 25, 2010, 01:19:39 öö
Yanıtla #11
  • Ziyaretçi

Sn skullG işin resmi ve hukuki boyutunu çok güzel açıklamış, ek olarak hukuki açıdan eklenebilecek pek bir şey yok ancak kişisel yorumumu da yapadan geçemiycem...

Açıkcası benim cüzi hukuk bilgimin yettiği  kadarı ile bildiğim Ağır Ceza Mahkemeleri, hukuku insan haklarının tersine şekilde son uç noktalarına kadar kullanır *genelde* tutuklu yargılamayı çok severler ve asliye hukuk vb nin üzerinde teknik olarak çok detaylı çalışırlar... ----İstisnalar kaideyi bozmaz+++++İstisnasız kaide olmaz---- (diye düşünüyorum)

Tabiiki  ancak yazıldığı kadar ki bilgi ile yorum yapabilirim herkes gibi, ve vurgulandığı üzere kimse kimseye mahkeme kararı açıklanıncaya kadar suçlu diyemez... Bu düsturları kenara yazıp devam edersem, hakimin kararı çok abesle iştigal olsa da, işin içinde bir başka iş mi var diye düşünüyorum. Zira azami tutuklu yargılama süresi kanunda yazıyor, artı olarak adli tıptan çıkacak raporun ne zamana geleceği ve ne şekilde çıkacağı da malum... Bu süre zaten geçecek diye bir yaklaşımda ise mahkeme başkanı acaba kendinezdindehaklı olabilir mi?

Velhasıl, skullG'nin de belirttiği üzere, kuvvetli şüphe faktörü tehditler ile de sabit olması gerekli,ancak başta yazıldığı gibi, *tehdit, şantaj* da diğer dava konusu olan gasp, tecavüz gibi apayrı bir suç ve *ağır* bir suç....

İşin içinde başka bir iş var mı derken, kesinlikle Mahkeme heyetine çamur atmak gibi bir gayem ahlaki olmaz. Ama bunun dışında tek elde kalan acaba mağdureyi savunan avukat işinin ehli değil mi? Çünkü, süreci kısaltmak için üniversite hastanelerinden alınan raporların yanında *en azından tedbiren* adli tıptan da gerekli raporların işlemlerine başlatabilirdi... Zira Adli Tıp tarafından hazırlanmış raporların mahkeme tarafından isteneceğini aşikar olarak görüyorum... Ve bunu da bir avukatın bilmeme ihtimali düşünemiyorum. ... Suçluların cezalarını çekmeleri ümidi ile...

saygılar


Ekim 25, 2010, 12:35:14 ös
Yanıtla #12
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

T.C.
ADALET BAKANLIĞI
BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
  Sayı: 38    21.10.2010

BASIN AÇIKLAMASI

21 Ekim 2010 tarihli bazı basın yayın organlarında, Adli Tıp Kurumu tarafından tecavüz suçu mağdurlarına rapor için 18 ay sonrasına randevu verildiği yönünde gerçeği yansıtmayan bir haberin yer alması nedeniyle aşağıdaki açıklamaya gerek görülmüştür.

Cinsel suç mağdurlarının muayene ve raporlama süreçleri Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından yerine getirilmektedir. Savcılıklar ve mahkemelerden bu konuda çok sayıda dosya 6. Adli Tıp İhtisas Kuruluna gönderildiğinden Bakanlığımız, randevu tarihlerinin uzamaması için Sağlık Bakanlığı ile görüşmeler yapmıştır. Görüşmeler sonucunda Adli Tıp Kurumuna ve özellikle 6. Adli Tıp İhtisas Kuruluna, Zorunlu Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Kurası ile uzman psikiyatr takviyesi yapılmıştır.

Bakanlığımızın çalışmaları sonucunda en son Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kuruluna yapılan uzman atamaları ile; tutuklu işler ve zaman aşımına uğrama tarihi yakın olan dosyalara ilişkin 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından verilen randevu tarihlerinin öne çekilmesi için yeni randevu tarihlerinin alınabileceği yönünde 10/05/2010 tarihinde tüm teşkilatımıza yönelik resmi internet sitemizde duyuru yapılmış ve Başsavcılıklara yazı gönderilmiştir. Bakanlığımızın bu girişimlerinin ardından randevu tarihleri öne çekilmiş ve bekleme süreleri önemli ölçüde kısalmıştır.

Habere konu iddialarla ilgili olarak ise; uzmanlara göre cinsel suçlarda beden ve ruh sağlığının kalıcı bozulup bozulmadığının tespiti için bilimsel olarak 18 yaş altındaki çocuklar için 6-7 aylık, erişkinler için ise 12 aylık sürenin beklenmesi gerekmektedir.

Adli Tıp Kurumu, habere konu olayın meydana geldiği 18 Mart 2010 tarihinden itibaren bilimsel olarak beklenmesi gereken 12 aylık  süreyi hesaplayarak bu sürenin bittiği 21 Mart 2011 tarihine muayene randevusu vermiştir. Diğer bir ifadeyle randevu tarihi bilimsel kriterlere göre zorunlu olarak beklenmesi gereken sürenin tamamlanmasından itibaren 3 gün sonrasına denk gelmektedir.

Görüldüğü gibi randevu tarihinin 18 ay sonrasına verildiği iddiası  hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır.

Kamuoyuna saygı ile  duyurulur.......

IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......
 
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Kasım 02, 2010, 03:28:48 ös
Yanıtla #13
  • Ziyaretçi

Sonuçta her ne olursa olsun mağdur olan kişi açısından daha fazla mağduriyet olmaması için süreç ne kadar uzarsa uzasın, hukuki teamüllerin çok dikkatli incelenmesi ve takip edilmesi gerekiyor... Geçenlerde yaşlı bir adamın -okulda çalışan bir hademe yanlış hatırlamıyorsam- aylarca haksız yere tutuklu kalması haberini okumuştum ve iftira olduğu açığa kavuşunca kişinin yaşadığı travmadan da kurtulması oldukça zor....

Bir de eklemek istediğim konu, özellikle bu konu ile ilintili olduğu için vurgulamak istedim. Zannederim kimse itiraz etmez. *Dünyanın heryerinde* tecavüze uğrayan kişi maalesef sonraki süreçte daha fazla mağdur oluyor.

Bir iki yıl kadar önce, İngiltere'de bir kadın iş arkadaşının kendisine tecavüz ettiğini belirterek şikayetçi oluyor. Ki İngiltere deki uygulamalar tecavüze çok ağır cezalar getirerek mağdur olan kişinin tarafında gibi görünür.  Ancak mahkemenin kararı, kadının tecavüz mü yoksa kendi isteği ile mi birlikte olduğunu ayırt edemeyecek kadar sarhoş olduğu gerekçesi ile cezasız kaldı ve beraat ile sonuçlandı...

saygılar


Kasım 03, 2010, 07:12:00 ös
Yanıtla #14
  • Ziyaretçi

Sayın Oasis, öyle derin şeylerden bahsetmişsiniz ki, forumda yeni olduğum bugünlerde ilk yorumumu bu konuya yapmak istedim.
Ben bir bayanım ve diğer arkadaşlara biraz kadın bakış açısından bahsetmek istiyorum.
Tecavüz kelimesi kulağa ne kadar nahoş geliyorsa maruz kalınan durum bunu milyonlara katlar. Size gerçek bir olaydan söz edeceğim.
21 yaşında bir bayan sevdiğini sandığı ve 2 yıl kadar birlikte olduğu (fiziksel bir birliktelik değil) kişi tarafından bu ahlaksızlığa maruz kalıyor. İlk şokun ardından hemen kendi evine giderek temizlenme ihtiyacı hissediyor. Ertesi gün oturduğu semtin karakoluna giderek şikayette bulunuyor -sözlü bir şikayet. Karşısındaki polis memuru yasal prosedürlerden bahsediyor ve kadının temizlenmesinin delilleri ortadan kaldırabileceğini de ilave ediyor. Kadın kendini, ailesini, çevresini ve bu olayı ispat edemez ise başına gelebileceklerini düşünerek malesef o son cesareti gösteremeden şikayetten vazgeçiyor. Yaşadığı süreç öylesine içler acısı ki, kelimelerle tezahürü mümkün değil. Psikolojisi, fiziksel gücü, düşünceleri bir anda yerle bir oluyor. Yadsınamaz bir gerçekte şudur ki; 'suçlunun cezasını çekememesi' tüm teselli ihtimallerini de ortadan kaldırıyor -hoş hangi teselli fayda eder.
Ülkemizde tecavüze maruz kalanın olaydan sonra ki yaşadıkları, belki o olayın diğerlerinin yanında daha masum diye düşündürüyor bana. Hele hele psikolojisi bozulmuş mu, bozulduysa ne kadar bozulmuş gibi bir inceleme içler acısı vaziyette olduğumuzun göstergesidir. Bu tarz şikayetlerde tüm yetkili organların anında ve gizli bir şekilde olayın çözüme kavuşturulması gerektiği inancındayım. Mağdur kişi için çözümsüz geçen her günü acılarına acı katmaktan öteye geçmez.
Fakat toplumumuzda şöyle de bir gerçek var ki, herkes şikayette bulunma cesareti gösteremiyor. Buna yasal süreçte etken olduğu gibi, toplumun bakış açısı da bu cesaretsizliği ve adaletsizliği tetikler nitelikte.
Bu konuyla ilgili sayfalar dolusu yazı yazabilirim bıkmadan lakin yer işgal etmek istemiyorum. Sadece kendi düşüncelerimi ifade etmek istedim.


Kasım 03, 2010, 08:49:17 ös
Yanıtla #15
  • Ziyaretçi

Konuyla ilgili ilginç  -bence- bir anımı paylaşmak isterim. Üniversite öğrencisi olduğum yıllarda yaz tatilimi bir denetim firmasında dönemsel olarak çalışarak geçirmiştim. Orada tanıştığım bir hanımefendi (yaş olarakta benden sanırım 7-8 yaş büyüktü), bir gün benzer bir konu açılmıştı ve "çoğu kadının içinde bir tecavüze uğrama isteği vardır" demişti...
O günden sonra ara ara konuyu düşünmüş ve çok mantıksız bulmuştum. Bir süre tüm flörtlerimlede paylaştım konuyu ancak destekler yönde fikir beyan edene hiç rastlamadım !
Varmak istediğim nokta şudur ki; bir kadın bile bu doğrultuda bir düşünceye sahip olabiliyorsa ataerkil toplum yapısının söz konusu olduğu ülkelerdeki durumu varın siz düşünün !


Kasım 03, 2010, 08:55:16 ös
Yanıtla #16
  • Ziyaretçi

Sayın mio'eroe
   Görüşlerinizi destekliyorum.Umarım bu durumun bir çözümü bulunur en kısa zamanda.


Kasım 03, 2010, 09:00:47 ös
Yanıtla #17
  • Ziyaretçi

Sayın Lethe o sözün doğrusu; "Her kadının tecavüze uğrama fantezisi vardır" şeklindedir. Bu cümle sanıyorum bu duruma kılıf uydurmaya çalışanların ortaya attığı iğrenç ve bir o kadar da ahlaksız bir uydurmadır. Eğer böyle düşünen kadınlar varsa -ki olduğunu sanmıyorum, aklından ve fantazilerinden şüphe ederim.


Kasım 03, 2010, 09:15:25 ös
Yanıtla #18
  • Ziyaretçi

Çok ilginç !
Ne zaman bir anımı paylaşsam mutlaka "böyle insanlar yok" veya "onlar hiçte bile öyle değiller" gibi yorumlar alıyorum :))
Sayın mio_eroe; olduğunu sanmıyorum diye bir ifade olamaz, Kim oldğunu şimdi hatırlayamıyorum ama bir düşünürün meşhur bir sözü var birlirsiniz sizde, kendisi "yeryüzündeki insan sayısı kadar düşünce sayısı vardır" demiştir. Düşüncenin yada fatazinin doğruluğu yanlışlığı tartışılır elbette ancak böyle bir insan yoktur denemez. Kaldı ki yeryüzünde ensest ilişkiye giren, kendi öz çocuklarına tevavüz eden ruh dengesi bozuk insanlar var !
Aklından ve fantazilerinden şüphe duymaya gelince ... İnanın bende bu hanımefendi hakkında yıllar geçmesine rağmen şüpheliyim !


Kasım 03, 2010, 11:55:03 ös
Yanıtla #19
  • Ziyaretçi

İsterseniz  okuyuculara anlamsız gelebilecek kişiselleştirmelerden ve muhtemel saçma sapan bir atışmadan kaçınmaya dikkat edelim sayın üyeler... Özellikle de konunun niteliğini hatırlarsanız yahut başlığı tekrar okursanız , dünyanın heryerinde ve ülkemizde insanların canını yakan bir konunun sulandırılmaması üzerine faydası olacağı kanaatindeyim...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
16 Yanıt
8429 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 15, 2008, 04:58:00 ös
Gönderen: cardiffmonster
63 Yanıt
29916 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 25, 2011, 02:45:43 ös
Gönderen: Masor1976
2 Yanıt
4230 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 25, 2011, 08:49:15 öö
Gönderen: Masor1976
0 Yanıt
2077 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 21, 2012, 02:03:30 ös
Gönderen: Makbenah