Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Ruhun Ölümsüzlüğü Konusu  (Okunma sayısı 22752 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 09, 2014, 02:34:40 ös
Yanıtla #20
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 402
  • Cinsiyet: Bay

Yalnızca bu konuda değil her konuda eksikliklerimi mutlaka gidermek isterim.

Tıpkı daha iyi olma süreciyle ilgili paylaşımlarımda olduğu gibi ÖNEMLİ OLAN kişinin hem bir öncekine göre daha ileride olması, bilmediklerini ve eksik bildiklerini doğru bilgiyle tamamlaması hem de daha da önemlisi bunu sürekli kılmasıdır.

Saygıyla ve sevgiyle
Nosce te Ipsum


Kasım 09, 2014, 03:34:09 ös
Yanıtla #21
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın MysticMind, şu açıklamasındaki "bilinç" yani şuur sözcüğünü bir çıkarsa, o da rahat edecek biz de. İrade yani buyrultu diyor; peki...  İnsanı insan yapan öğe anlamına geliyor, ona da peki... (O zaman insan dışı varlıklarda ruh yoktur demek isteyebilir. Bu da bir tarzdır, tüm dinlerle uyuşmasa da... Zaten burada dinlerle uyuşmak zornunda değiliz.)

İnsanı diğer varlıklardan ayrı kılan düşünme,karar verme,irade,yargılama zekasına "bilinç" denmez. Bilincin tanımını veriyoruz. Sayın MysticMind'a soruyoruz, öyle mi diye... Olabilir diyor. Sonra yşine kendi bildiğini okuyup bilinç sözcüğünü kullanmakta diretiyor. Ayrıca bir de bunun ölümsüzlüğünün doğruluğundan yana... Peki o nasıl oluyor fiziksel olarak? Ben ölünce tuplumun bana kazandırmış olduğu bilinç nasıl olup da yaşamaya devam edecek?

Sonunda sayın MysticMind bir başka sözcük kullanmış "enerji" diye. Ha, bak işte onu saklayabilir. Bakarsınız, o yönde bir buluşma çevresi bulunabilir. Hatta belki "bilinç enerji olarak yansır" bile diyebilir. Ancak o durumda farklı bir boyuta giriyoruz demektir.

Diğer paylaşımcılarımız ile de ilgileneceğim. Önce bu konuyu çözümlemek istedim.
   

 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 10, 2014, 02:49:04 öö
Yanıtla #22
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 402
  • Cinsiyet: Bay

Başlık sahibi Sayın ADAM’ın dediği gibi bu konunun eksik tartışılmaması açısından irdelemelerin biraz daha açılması iyi olacaktır.

O halde öncelikle kavramların biraz daha genişletilerek verilmesi konunun biraz daha derinleşmesini sağlayacağını düşnüyorum. Bu başlığın 12 numaralı paylaşımında verdiğim ruh kavramını biraz daha açarak incelemelerimizi biraz daha açalım.

Ruh kavramının, canlı varlıklarda maddesel bedenden ayrı olan ve aslında canlılığı sağladığı kabul edilen öğe olarak tanımlandığı söylenmişti. Yine bir önceki paylaşımımda yazdığım gibi bu kabul ediş değişik din, değişik dinsel nitelikli inanç, gizemci düşünce yapılarına ve metafizik nitelikli felsefelerde karşımıza çıkabilir. Ve hatta birçok dinsel inançta doğrudan “Tanrı” kavramıyla dahi özdeş tutulabilir.

Özellikle dual yapının ön planda tutulduğu felsefelerde ve dualiteyi temel alan inançlarda canlı varlıklar biri maddi diğeri ise manevi olan iki zıt ögeden yani “beden ve ruh” tan oluşmaktadır.

Ruh kelimesi bazen tin sözcüğü ile eş anlamlı olarak kullanılsa da bu iki sözcük arasında bariz bir fark vardır. Bu fark tin kelimesinin anlamında gizlidir. Çünkü tin canlı varlığın düşünsel yapısı ile ilgilidir. Başka bir deyişle insana özgüdür.  (tin konusu istenirse başka başlık altında incelenebilir). Fakat yalnızca insanların değil her türlü canlının ruh taşıdığından söz edilir.

Ruh kavramın varlığına ve her canlı bedenin aslında ruh taşıdığına dair inanç oldukça eskidir.

Çoğu dinsel inançta canlılığın tanrısallığın yani ruhun üflenmesiyle yani nefes yoluyla gerçekleştiği benimsenmiştir.

Teist dinlerde ruhun, “Tanrı” kavramıyla sanki özdeşleşmiş olduğu görülür. Bir önceki paylaşımımda da (#12 numaralı paylaşım) yazdığım gibi bedenin ölümlü oluşuna karşılık ruhun ölümsüz olduğuna ilişkin inanç da zaten buradan kaynaklanır. Başka bir deyişle esas olanın ruh olduğuna, bedenin ise ruh için bu dünyadaki bir biçimsel kalıptan başka bir şey olmadığına inanılır.

Başlığın devamında ruh kavramı konusunda paylaşımda bulunmuş/bulunmak isteyen üyelerimizin başlığa ekleyecekleri görüşleri var mıdır? Bilmem.

Eğer yoksa, ölüm/ölümsüzlük kavramı üzerine de devam edilebilir.
« Son Düzenleme: Kasım 10, 2014, 02:53:02 öö Gönderen: propulsion »
Nosce te Ipsum


Kasım 10, 2014, 09:21:58 öö
Yanıtla #23
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 718
  • Cinsiyet: Bay

Bu öylesine karmaşık, uzun ve detaylı bir konu ki, Bedri Ruhselman, Haluk Akçam, Seyfullah Demir gibi kişilerin bu konuda ne dedikleri ortaya konulmazsa olmaz. Ayrıca forumda bu konulara daha hakim kişilerin var olduğunu ben biliyorum ama sessiz moddalar. O nedenle böyle bir irdelemeye girsek mi girmesek mi bilemedim.

Ve evet ruhun ölümsüzlüğü konusu, tekâmül, reenkarnasyon, hatta inanmayacaksınız ama kıyamet ve yeni çağların başlaması gibi konularla da yakından ilgili. Ruhun ölümsüzlüğü hakkında irdeleme yapmak demek, bu konular hakkında da irdeleme yapmak demektir.
Live long and prosper.


Kasım 10, 2014, 11:24:32 öö
Yanıtla #24
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 257
  • Cinsiyet: Bay

Eğer konu ezoterik açıdan inceleniyorsa, konuya bir ek rica da benden gelebilir.

Sanıyorum bu soruya 18 ve üstü derecede bir Masonun cevap vermesi daha açıklayıcı olabileceğini düşünüyorum.

Özellikle Rose-Croix Kardeşliği ruhun ölümsüzlüğü(immortality of the soul) konusu ile ilşkili çalışmaları içinde barındırıyor.

Bu bakımdan; Albert Pike'ın 18 derecenin öğretilerini özetlemek için kullandığı 3 tanımdan bir tanesi olan "ruhun ölümsüzlüğü"  (Pike XVIII 19) bu konu başlığının bir ölçü de olsa Masonik açıdan neyi ifade ettiğinin açıklanmasına yardımcı olabilir.

Masonluk ve Rose-Croix kardeşliği arasında ne gibi bir bağlantı var diye merak eden veya bilmeyen var ise şayet, Henry Adamson ın şu sözleri yeterli olur diye tahmin ediyorum

Thus Mr Gall assured it would be so
And my good genius doth surely know
For what we do presage is not in grosse
For we be brethren of the Rosie Crosse
We have the Mason word, and second sight
Things for to come we can foretell aright


« Son Düzenleme: Kasım 10, 2014, 12:26:30 ös Gönderen: ADAM »
''Ya hatalarınla yüzleşir ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin. Cahil olmak ayrı, pPslik olmak ayrıdır.''
- Dostoyevski -


Kasım 10, 2014, 12:26:10 ös
Yanıtla #25
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Metatron'un bu başlığa bir katkıda bulunması bize memnuniyet vericidir. Konuyu ezoterik açıdan değil, bilgisel açıdan incelemekte oluşumuz, bu bağlamda bir değişiklik yaratmaz.

Ancak konumuz elbette Masonluğun felsefi aşamalarından biri olan Rozkrua (Rose-Croix - Gül Haç) düzeyinde değil, giriş aşamasındadır; birinci derece ritüeli aşamasında bile değildir. Çünkü konu, bazı mason kuruluşlarının öngördüğü, ruhun ölümsüzlüğüne inanç koşulunun irdelenmesidir. Bu arada elbette Sayın Metatron'un değinmiş olduğu Anglosakson Masonluğu topluluğu da bunun içinde yer alır. Ancak Albert Pike söz konusu olunca, onun yazılarının özellikle Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti çerçevesinde geçerli olduğunu da bilmeliyiz. Nitekim Sayın Metatron'un sözünü ettiği Rose-Croix kardeşliği konusunun Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'ndeki yeri, o ritin 18. derecesidir ama bu konu EKEİR ile sınırlı da değildir.

Sayın Metatron'un katkısını konu ile doğrnudan bağlantılı değil diye göz ardı etmeyelim hatta kendisinden şu altı dizenin Türkçesini de rica edelim ki, Forum üyesi olsa da olmasa da izleyenlerden İngilzce bilmeyenler de orada ne denildiğini anlasın.
 
     
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 10, 2014, 01:47:44 ös
Yanıtla #26
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 257
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Metatron'un katkısını konu ile doğrnudan bağlantılı değil diye göz ardı etmeyelim hatta kendisinden şu altı dizenin Türkçesini de rica edelim ki, Forum üyesi olsa da olmasa da izleyenlerden İngilzce bilmeyenler de orada ne denildiğini anlasın.


Çevirme gereği duymamıştım çünkü geçmiş dönemde bu konudan bahsedilmiş ama sorun değil.Ciddi anlamda uzun bir şiir.Ben özet olarak şiirin çok ufak bir kısmını,konuyla ilintilendirmek amacıyla paylaştım = Rose-Croix kardeşleriyiz biz/Mason parolasına ve kehanet gücüne sahibiz şeklinde ki kısım yeterli olur şimdilik. Tüm şiiri de ilk boş vaktimde çevirip paylaşırım. Kendi düşen ağlamazmış :)

Peki Masonik değilde bilgisel açıdan inceleyelim. Konuya felsefi açıdan ilk olarak girmeyi tercih ederim sonra Dini açıdan- ki uzmanlığım değil yanlış anlaşılmasın!!!

Ruh nedir den yola çıkarsak benim aklıma ilk gelen kavram veya düşünce Platon un "ruh" algısı olur. Platon , Sokrates in öğrencisiydi. Sokrates, ruhun gerçekliği ve ölümsüzlüğü üzerinde çalışan ilk filozoftur.Platon hocasının görüşlerine katılmakla birlikte, bu tezi ispatlamaya çalışmıştır.

Platon; ruhun ebedi oluşunu idealar alemiyle kıyaslayarak ispatlamaya çalışır. (idealar alemi = yaşantımızın, bellekteki akışının kendimiz tarafından ve tarafımızdan olmayan bir dizi denetim mekanizmalarının oluşturduğu bir çeşit sayısal kolajlar dizisidir; bir başka deyişle; zihin, belleğe kaydolan verileri saklar ve biz bellek bölümünün gücüne ve seçiciliğine bağlı kalarak istencimiz veya beklentilerimiz ekseninde kimi veriler - yeni benzer veya olmayan bilgiler - oluştururuz. Zihinde doğan bu yeni bilgi bütünü, sonrasında dış dünya (nesneler dünyası) ile tutarlılıklarını ilişkilendirir. Ortaya çıkan bu düşünsel bütün, fiziksel ortam ile - zaman, onun içindeki gerçeklik, görelilik ve en önemlisi belleği ikna ediciliği ki bu, aynı zamanda fiziksel olana aykırı gelmemesi anlamı taşır - kendisini söz konusu gerçeklikte benimseten yeni bakış açısına verilen kuramın 'soyut' sistemlenen bilgiler dizisidir.) http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0dealar_kuram%C4%B1

Platon un ruh anlayışı, Pythagoras öğretisinin etkilerini taşıyan bir anlayıştır.Platon a göre; ruhun idealar aleminden ayrılması ve yeryüzüne gelip bir bedene yerleşmesinin sebebi, ruhun idealar aleminde son derece mutlu olmasına karşın,tam olarak anlayamadığı/ algılayamadığı/ idrak edemediği nesneler dünyasını, anlamak amacıyla bu dünyaya inmiş ve bir bedene yerleşmiştir.

Şimdilik bu kadar. Katılımcıların konuyu derinleştireceğinden eminim.



« Son Düzenleme: Kasım 10, 2014, 02:08:45 ös Gönderen: ADAM »
''Ya hatalarınla yüzleşir ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin. Cahil olmak ayrı, pPslik olmak ayrıdır.''
- Dostoyevski -


Kasım 10, 2014, 02:40:39 ös
Yanıtla #27
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Metatron, günümüzde "ruh" kavramını, bu konuda bilimsel olarak bilinenler yerine neredeyse iki bir beşyüz yıl öncesinin bir idealist düşünürünün değerlmendirmesiyle ele alıyorsa, elbette o da onun tarzıdır.

Platon'a saygımız, felsefeye katkıları, Politeia (Devlet) başta olmak üzere yapıtları,  hele Sokrates ile bağlantılı anlatımları nedeniyle takdir ve şükranlarımız geçerliğini sürdürür.

Madem Sayın Metatron İngilizce üzerine yoğun, o zaman  "ruh" kavramının İngilizcesinin ille de "soul" olmayabileceğini, onun salt dinsel boyutta kaldığını (üstelik teist ve dogmatik), bir de "spirit" teriminin (Kimileri bunun Türkçesini espri olarak da verebiliyor) söz konusu olabileceğini anımsatmakta yarar var.

Acaba ruh, Palton'un varsaymış olduğu üzere idealar aleminden ayrılıp gelme bir şey mi, yoksa burada, bu dünyada insanın yaratıp, idealar alemine gönderdiği bir şey mi? Acaba bir "şey" mi?

Evrenin oluşumunun henüz dört öğe ile açıklanmasına çalışıldığı bir tarihsel dönemde, maddenin (özdeğin) 3 değil  hali olduğunun, bu hallerden birinin plazma, bir diğerinin magnetik alan olduğunun bilinemeyişini, dolayısıyla ruh kavramının açıklanmasında pek sırnırlı bir düzeyde kalınışını sanırım hoşgörüyle karşılamak gerekir.

Nitekim daha sonraki ztarihlerde ortaya çıkarılmış olan teist nitelikli dinlerdeki durum da pek farklı değildir. Öylesine farklı değildir ki, şu "ruh" kavramının evrendeki yerini ve nasılını anlatabilmek için 20. yüzyılın ilerleyen dönemlerine gelinmesi gerekmiştir ne yazık ki.

Ancak çoğunluk hâlâ çağımızın bilimsel yöntemle sağlamış olduğu gerçeklerin pek öncesinde, hiçbir bilimsel kanıtı olmayan varsayımların peşinde sürüklenmeyi sürdürmektedir.

Bu bağlamda elbette Forumda birçok açıklama bekliyoruz. Konuyu bilimsellikle fakat herkesin (lisede basit fizik dersi bile görmemiş olanların) anlayabileceği düzeye indirgeyerek anlatabilecek bilgi ve yetenekte paylaşımcılarımız var.

Ancak bu arada Sayın Metatron'a, şiirin bütünü bir yana dursun, şu altı İngilizce dizenin Türkçesini vermemiş olduğunu anımsatalım. Bekliyoruz.
 


 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 10, 2014, 03:58:08 ös
Yanıtla #28
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 402
  • Cinsiyet: Bay

Konuyu irdelemeye devam etmek istersek, “Ruh” kavramını irdelediğim #22 numaralı paylaşımımdan sonra başlığın yine başlığın içinde bulunan ölümsüzlük konusunun irdelenmesi istenirse; “ölüm”ün tanımlanmasıyla başlamak pek de yanlış olmaz.

Başlık altındaki #12 numaralı paylaşımımda da söylediğim gibi ölüm kısaca doğumun karşıtı ve yaşamın sonu olarak tanımlanır.

Felsefi ve dinsel kaynakların yanı sıra Masonik kaynaklarda da sıkça karşılaşılan “Doğum-Yaşam-Ölüm” şeklindeki üçleme, doğanın diyalektik yapısının bir sonucudur. Ölüm üzerinde daha fazlaca durulan bir konudur. Bunun nedeni ölüm olayının tama olarak anlaşılmamasından ve dolayısıyla kesin olarak çözümlenememesinden kaynaklanmaktadır

Dinsel inançlar kendilerine göre bu konuyu çözümlemişlerdir fakat çözümlemelerinde mutlaklık içeren ve kanıtlanamayan dogmatik nitelikte varsayımlar bulunabilmektedir. Dogmatik nitelikli ve mutlaklık içeren varsayımların doğruluğuna,  nedenleri ve nasılları sorulmadan inanılabilir.
 
Elbette ki, ölüm, çağlar boyunca insanın hoşlanmadığı gerçeklerin başında gelmiş ve huzursuz olagelmiştir. Bu huzursuzluktan ise, “ölümün bir son olmadığı” ya da “yaşamın bedensel ölümden sonra da süreceği” ne inanarak sıyrılmıştır.

#22 numaralı paylaşımda da yazdığım gibi canlı varlıklarda “beden”in ve “ruh”un ayrı halde bulunduğu, bedenin ölümünden sonra ruhun sonsuza dek yaşayacağı düşünüsü insana çok çekici/sevindirici gelmiş ve onu rahatlatmıştır.

Bu noktada ölümsüzlük konusunun açıklanmasına geçilmesi iyi olacaktır. İmmortalite olarak da tanımlanan ölümsüzlük kavramı kalıcılık ebediyete (sonsuza) kadar kalma ve ölmezlik olarak açıklanabilir.

Başlığımızda da verilen ruhun ölümsüzlüğü kavramından da çıkarsama yapılabileceği gibi ölümsüzlük deyince aslında  “bedenin ölümünden sonra ayrıldığına ve asıl canlılığı sağladığına inanılan öğenin/özün ölmezliği veya sona eremeyeceği”ni anlamak yanlış olmaz.

Çeşitli dinlerde bedensel ölümden sonraki yaşamın varlığına inanılmış ve bu görüş benimsenmiştir.. Böylelikle bedensel ölüm, bir “son” olarak değil, “yeni belki de daha üstün bir yaşamın başlangıcı” olarak kabul edilmiştir. Başlığımızda incelenen “Ruhun Ölümsüzlüğü” konusu kadar önemli olduğunu düşündüğüm ve  “Yeniden doğuş” olarak da isimlendirilebilecek bu süreç istenirse başka bir başlık altında incelenebilir.

Konunun bütün bileşenlerini ayrı ayrı irdelemeyi seçtiğim için bu paylaşımımda ölüm ve ona bağlı olarak ölümsüzlüğü incelemeyi uygun buldum. Devamı ve başlığın daha da genişlemesi açısından paylaşımda bulunan ve bulunacak üyelerimizin görüşleri elbette çok değerlidir.

« Son Düzenleme: Kasım 10, 2014, 04:10:39 ös Gönderen: ADAM »
Nosce te Ipsum


Kasım 10, 2014, 06:19:42 ös
Yanıtla #29
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın propulsion ikinci aşamada (bana göre) çok güzel bir katkıda daha bulundu.

Üzerinden hayli zaman geçti. Bu arada Forumda çok sayıda üyemiz var. Henüz ilgilenen olmadı. Yetirince dikkati çekmedi mi acaba?

Beden ve ruh birlikte mi ayrı mı? Birbirine bağlı mı, kimi zaman bağlı kimi zaman birbirinden ayrılabiliyor mu? Durum hangisi olursa olsun, bunun böyle olduğunu hangi bilimsel kaynaklar destekliyor.

Sonra geldik ölümsüzlüğe... Bedenin ölümlü olduğundan kuşku duyulmaz da, şu ruh (her nasıl tanımlanıyorsa) ölümsüz mü değil mi? Belki bir dinsel inanç gereği ölümsüz olduğuna inanılır. Bunu dinsel inanç dışında tutarsak; konuya bilimsel ve akılcı olarak bakarsak (Masonlukta öyle gerekiyor) ölümsüz olabilir mi, olamaz mı?

Ne diyorsunuz?
 



 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3451 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 10, 2010, 12:33:05 ös
Gönderen: Halsond
2 Yanıt
4339 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 21, 2016, 10:30:11 öö
Gönderen: muratmazman
3 Yanıt
11720 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2010, 10:52:50 öö
Gönderen: oasis
1 Yanıt
4259 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 04, 2010, 03:25:52 ös
Gönderen: ceycet
2 Yanıt
6762 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2010, 10:00:05 öö
Gönderen: karahan
Ruhun eğitimi

Başlatan sidiyez Diger Inanclar

1 Yanıt
4280 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 20, 2011, 08:16:06 öö
Gönderen: Masor1976
1 Yanıt
3711 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 08, 2012, 07:29:00 öö
Gönderen: Element
0 Yanıt
2764 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 25, 2014, 08:45:05 öö
Gönderen: ADAM
21 Yanıt
10273 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2014, 06:15:12 ös
Gönderen: ADAM
19 Yanıt
9092 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 07, 2014, 10:50:09 öö
Gönderen: ADAM