Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bilgi  (Okunma sayısı 20664 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 13, 2011, 02:30:56 öö
Yanıtla #10
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Bilgi tektir, yorumlamaksa sonsuz.





Saygılarımla...
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Mayıs 13, 2011, 05:00:30 öö
Yanıtla #11
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

"Din kurallarında mutlak dogru bilgi vardır mesela ahlak kuralları"

Ahlak kurallarının mutlakligi ya da mutlak ahlak... var mı oyle bir sey acaba? Ahlak degerleri tarihe topluma kültüre ve hatta insana gore değişkenlik göstermez mi?

Dinin dogmatik yargıları vardır. Ama din kuralları haricinde ve ondan ayri bir bütün olarak ahlak kuralları değişmez yargılara sahip degildir. Zaman ve koşula gore değişkenlik gösterir.

Uzunca yazmayacağım, ama felsefe tarihinde Aristippos ve Epikurden Hobbes Mill Benthama, proudhon kropotkinden nietzcheye, Kierkegard Heidrgger Sartre'a pek cok düşünür mutlak evrensel bir ahlak yargısına karşıdır,

Soyle der Sartre; ""Genel bir ahlak yoktur; çünkü size yol gösterecek bir işaret yoktur dünyada. Gelgelelim katolikler, 'Vardır!' diye ayak direrler. Hadi, tutalım ki var böylesi işaretler; var ama, onları yorumlayan, taşıdıkları falanca anlamı seçen de biziz yine... Karar verirken tek başınadır insan... Tüm sorumluluklar onundur, onun omuzlarındadır..."

Saygılarımla.

Bir de not: penguenler kutup hayvanları degildir. Afrika Sili Yeni Zellanda'da yaşayan penguen türleri vardır. Ama penguen deyince aklımıza antartika gelir. O zaman bu mutlak bilgi dediğimiz sey aslında algimizla alakalidir ve her zaman mutlak olmayabilir.
« Son Düzenleme: Mayıs 13, 2011, 05:23:03 öö Gönderen: skullG »


Mayıs 13, 2011, 09:51:53 öö
Yanıtla #12
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 667
  • Cinsiyet: Bay

Saygılar
Çok doğru sayın skullG Ben de yazım da ''din de mutlaklık yoktur kişiye göre yorumlanır'' diyecektim. ''fakat illa bir mutlak varsa o da ahlaktır'' demeye çalışmışım olmamış, saçmalanmış farkındaydım...Neyse siz toparlamış oldunuz iyi oldu.

Ben türlerden bahsetmedim,Penguen mezusunda. Pek tabi o türü de afrikada yaşar. ''Kutup ayısı çölde yaşamaz'' diye o nu da toparlamış olayım.
Teşekkür ederim
« Son Düzenleme: Mayıs 13, 2011, 09:58:03 öö Gönderen: Hacamat »
Saygılarımla


Mayıs 13, 2011, 01:13:56 ös
Yanıtla #13
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Prometheus bu başlığın açılması dileğinde bulunurken bir bildiği varmış demek ki… Doğrusu bu başlığın böyle çok ilgi çekeceğini bu kadar çok katkıda bulunulacağını hiç düşünemezdim. Bundan önce “Bağnazlık” üzerine bir başlık açmış olduğumuzdan ötürü mü acaba?

Nitekim acaba bu başlık altında yazılanların kimileri de azcık bağnazca kokmuyor mu? Özellikle de bilginin mutlak yani saltık olduğunun, başka türlü bir bili bulunamayacağının ileri sürülüşü gibi…

Ben derim ki; gelin biraz toleranslı davranalım. Şöyle diyelim:

Niteliği ve özelliği her ne olursa olsun bilgiyi önce ikiye ayırmak olanaklıdır.

Bunlardan biri mutlak ya da saltık (absolü) bilgidir. Bu bilgi, mutlak ya da saltık oluşu nedeniyle kendisinin tanımlanması bakımından başka bir bilgiye gereksinme duymaz. Kesindir, tamdır, bütündür, yetkindir, değişmez, sorgulanamaz, eleştirilemez, başka türlüsü düşünülemez.

Diğeri ise göreli bilgidir. (Kimileri göreli sıfatı yerine göreceli kullanıyor; eş anlamlı sıfatlar olarak rölatif, nispî ve izâfî kullanılabilir.) Bu bilgi bütünlememiş, Kendinden başka bilginin varlığını gereksinme duyan, değişebilir, geliştirilebilir, saltıklığın (mutlaklığın) doğrultusunda ilerleyen ve onu da içeren bilgidir.

Mutlak bilgi metafizik bir nitelik taşır; göreli bilgi ise diyalektik ile bağlantılıdır.

Eğer önce yapmış olduğum tanım çerçevesinde “bilen” olarak insan alınırsa, bilginin “insan ile doğa arasındaki ilişki” olarak tanımlanabilmesi olanağı doğar. Fakat ben bu aşamada şunu eklemeden geçmemek isterim: “Bilen” olmak, salt insana özgü bir nitelik değildir. Metafizik düşünce açısından öyle sanılabilir ve öyle kabul edilebilir ama bilim öyle demiyor. Kaldı ki “bilinen” dediklerimiz de bilenin yalnızca yakın çevresinden algılayabildikleriyle sınırlı değildir. Bir “bilen” olarak insan, duyu organlarıyla algılayamadığı birçok şeyin de bilgisine ulaşma yeteneğini taşımaktadır. İşte bu yetenek,. birer bilen olarak başka canlıların kimilerinde çok daha güçlüdür.

Doğası uyarınca insan her şeyi kendine göre düşündüğü için hatta evrenin bile kendisi için yaratılmış olduğunu sandığı ve buna inandığı için, bilgi kavramının tanımında bilen yerine insan, bilinen yerine de doğa konulması bu kavramın aha kolay anlaşılabilmesini sağlamaktadır.

Katılımcılarımız bilgiyi çok türlere ayırmış. Yanlış değil. Daha da çoğaltılabilir. Ben basitleştirmeden yanayım. Üçe ayırsak yeter diyorum. Sonra istenirse her birinin altında kollar açılabilir.

Dolayısıyla benim sınıflandırmam da şöyle:

a)   Duyusal, Görsel ve Deneysel Bilgi: Duyulara, algılara, doğal gözlemlere ve güncel deneyimlere dayanan, insanın aklını ve düşünme yeteneğini hiç kullanmadan, kullanmasına gerek kalmadan, yöntemli deney ya da değerlendirmeler yapmadan, kendiliğinden (spontane olarak) edindiği bilgi. (Bildiğimiz insan dışı canlılar sadece bu tür bilgiyi edinebilir. Elbette burada insan dışı canlılardan söz ederken, bu da ancak bugün için bildiğimiz kadarla sınırlıdır. Bu bağlamda parapsikolojiyi, beşinci ve daha ileri evren boyutları gibi olguları şimdilik göz ardı ediyoruz.)

b)   Bilimsel Nitelikli Bilgi: İnsanın aklını ve düşünme yeteneğini kullanması, sınaması ya da deney yapması, kendinden önce başkalarının sınamalarından ve yapılmış deneylerden yararlanması, gözlemlerini bunlarla birleştirerek birtakım sonuçlar çıkarması suretiyle oluşan bilgi.

c)   Felsefi ya da Düşünsel Bilgi: Edinilmiş tüm bilgiler arasındaki bağıntılar kurarak, bunların hepsini bir evrensel bütün içinde toparlayan bilgi. (Öncekiler göreli olsa da, saltıklığa doğru ilerlemeyi bilinçli ve yöntemli bir tarzda sağlayan aşama.)

Ne var ki, günce yaşamımızda bili “bilgi” diye ilgilendiren bunlardan sadece ilkidir. Zihnimizi doldurmuş bilgi kırpıntılarının büyük çoğunluğunu da bunlar oluşturur.

Ancak bu böyledir diye, insanın durduk yerde, hiç emek harcamaksızın sürekli bilgi edindiği de sanılmasın. İnsanın zihninde bilginin oluşumunun da izlediği bir dizge vardır. Bu bağlamda genellikle insana özgü olmak koşuluyla dört evreden söz edilir. Şöyle:

1.   Algılama evresi: Doğadan etkilenen duyu organlarının, insanın bilincinde doğanın nesnel gerçeğinin bir imgesi olan tasarımı oluşturması.

2.   Düşünme evresi: İnsanın aklını işletmesi, zihninde oluşan yeni tasarımı, bilinçteki diğer tasarımlarla karşılaştırması.

3.   Anlama evresi: Zihindeki birçok tasarımın birleştirilip karşılaştırılarak, tümünün kendine özgü ve olması gereken yere konması.

4.   Açıklama evresi: Tüm bu bilgisel tasarımların bu kez öğelerine ayrılıp, aralarında bağlantılar kurulması.

Ben bunları dedim ama elbette konu bunlarla bitmez.

Kaldı ki benim bu dedikleri doğru olmayabilir de.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 13, 2011, 02:22:22 ös
Yanıtla #14

Bunlardan biri mutlak ya da saltık (absolü) bilgidir. Bu bilgi, mutlak ya da saltık oluşu nedeniyle kendisinin tanımlanması bakımından başka bir bilgiye gereksinme duymaz. Kesindir, tamdır, bütündür, yetkindir, değişmez, sorgulanamaz, eleştirilemez, başka türlüsü düşünülemez.

Buna bir de "şimdilik" ibaresi eklersek benim itirazım olmaz.

Saygılarımla.
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Mayıs 13, 2011, 03:18:27 ös
Yanıtla #15
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

 İşte bilginin tanımlamasıyla ilgili en ufuk açıcı '' bilgi'' de Mustafa Kemal'den geldi. Evet bu '' mutlaklık'' konusu da göreli sanki. Bu gün mutlak denilen bir bilgi yarın geçerliliğini yitiriyor. Bununla alakalı en iyi örnek sarımsak ( dileyen sarmısak diyebilir) ile ilgili olanı bana göre. Bu bitkiyle ilgili bir sürü şey söylendi, her derde deva olduğundan tutun da Lokman hekimin ölümsüzlük iksirinin bu bitki temelli olduğuna kadar. Fakat yakın bir zaman önce gazeteler de bu bitkiyle alakalı olarak , sanıldığı kadar yararlı olmadığı, hatta kullanılış miktarına göre bazı olumsuz yan etkilerinin bile olabileceği ile ilgili bir haberi okumuştum. Şimdi tam olarak hatırlayamıyorum ama bu bir üniversitenin yaptığı bir araştırmaya dayanan bir haberdi.

 Bu bitkiyi çok seven tüketen biri olarak bu haberle kafamın karıştığını söyleyebilirim. Fakat sayın Mustafa Kemal '' şimdilik'' deyince bu örneği anımsadım. Evet bilgide '' mutlaklık'' ancak ''şimdilik'' gibi duruyor. İnsanlık ve bilim ilerledikçe doğru bildiğimiz bir çok yanlışla karşılaşmamız olası gözüküyor.

 Şu halde bu konu için bir önceki iletim de yazmaya çalıştığım düşünceyi tekrarlayabilirim. '' Bilecek'' olanın '' bilinecek'' olanı kavrayabilmesi için de bir bilgi seviyesine ulaşması kaçınılmaz. Her bilgiye ulaşmanın bir zamanı ve seviyesi var.

 Şöyle sorulabilir mi? Bilgi değişken bir şey midir?

 Saygılarımla.
enelsır


Mayıs 13, 2011, 03:31:24 ös
Yanıtla #16
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Bilgiyi sizler gibi bir türlü ayıramıyorum. Bilginin kullanıldığı yere göre değiştiğini sanmıyorum. Bilgi bilgidir, yorumlamak farklıdır.
Bir bilginin temeli veya önceli yine bir bilgidir. Açıkçası bilginin niteliği olduğunu sanmıyorum, felsefe bilgi olmadan oluşamaz, duyusal veya görsel bilgide tamamen beynin sahip olduğu bilgi miktarını işlemesiyle oluşan yeni bilgilerdir. Yani bana göre bilgi tanım(nitelik) olarak temelde tektir. Nicelik olarak sonsuzdur. Bir başka bilgiyle yeni bilgilere ulaşır ve/veya oluştururuz. Bu yüzden de zaman içerisinde edindiğimiz bilgilerin yetersiz veya eksik olduğunu görürüz. Ancak bu eksik veya yetersiz bilgi ile oluşturduğumuz yeni bilgilerde oluşmayacaktır anlamına gelmez. Sonuçta bilgi doğru, muğlak veya herne ise mutlaka yeni bilgiler meydana getirdiği için işe yarardır.

Aslında buna en güzel örnek bilgisayarların çalışma şeklidir. Bilgiyi, işletim sistemi bilgisi, donanım bilgisi veya program bilgisi gibi istediğimiz kadar ayıralım, sonuçta (1) birler ve (0)sıfırlardan oluşur. İstediğiniz programlama diliyle yazın ancak sonuç değişmeyecektir. Sadece sonuçta sizin yorumlarınız ve adlandırmalarınız ile sizin algılama şekliniz kolaylaşacak veya değişecektir. hatta sizin yorum farkınızdan ulaştığınız yeni bilgilerde bir başkasına göre farklı olabilecektir. Ancak bu bilgiyi değiştirmeyecektir.
Sizlerin tanımlamalarınızı bilgiye ulaşma yöntemleri olarak görebiliyorum ancak. Üstelik ulaşılan bilgiye başka bir yolla da başka bir kişi tarafından ulaşılabilir. Bu bile bilginin özde tek olduğu adı ne konursa konsun sonuçta ulaşılacak yöntemlerin çeşitleri olabileceğini göstermez mi?

Saygılarımla...
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Mayıs 13, 2011, 03:43:54 ös
Yanıtla #17
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Bu aşamada ve hemen tartışmaların arasına girmek istemezdim. Ancak Sayın Mustafa Kemal bana göre öyle yanlış bir şey yazdı ki, o yanlışlığı yanlışlığıyla baş başa bırakamazdım. Üstelik ardından Sayın enelsır da o yanlışlığı pekiştiriverdi.

Hayır, olmaz!

Mutlak ya da saltık bilgi için "şimdilik" diyemezsiniz. Mutlak ya da saltık bilgi geçmişte nasılsa bugün öyledir ve gelecekte de öyle olacaktır. Onu ya bilirsiniz ya bilmezsiniz. İşin içine böyle "önlemli" diyebileceğim bir kayıt koyarsanız, o zaman mutlak ya da saltık bilgiden değil, göreli ya da izafi bilgiden söz ediyorsunuz demektir.  Eğer bilginin asal niteliğini böyle tanımlamak istiyorsanız, o zaman o bağlamda tartışalım ve daha ileri gidelim; göreli bilgiyi didikleyelim.  Fakat saltık ya da mutlak bilgiye böyle bir kararsızlık yerleştiremezsiniz. O kesindir, tamdır, değişmez.

Zaten kimileri bilginin öyle olduğunu, öteki türlüsüne bilgi denilemeyeceğini söylüyor. Bir diğer deyişle göreli nitelikli bir bilgi olamayacağını ileri sürüyor. O görüşte olanlar daha hiç kabul etmez sanırım bu "şimdilik" kaydını.

Acaba Sayın Mustafa Kemal geri almak ister mi?

 Sayın Prometheus ise aslında pek aykırı bir şey söylemiyor da, konuya baktığı açı farklı.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 13, 2011, 03:57:09 ös
Yanıtla #18
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Mutlak bilgi diye bir şey var mı ki? Bu gün bütün fizik kanunlarının çöpe atılacağı söyleniyor. Fizik kanunları değişirse matematik kanunları da etkilenir, Felsefe bile yeniden yapılandırılması gerekli hale gelebilir. Kuantum mekaniğine göre artık her şey belirsiz hale gelmiştir. Bildiklerimizin tamamını değiştirmek zorunda kalacağımız söyleniyor. Nasıl olur da bizler kalkıp bilgiye elbise giydirebiliyoruz anlamıyorum.

Kimileri bilgiyi istediği gibi yorumlasın, onlar öyle istedi diye öyle olmayacaktır. Bilgi kimsenin tekeline giremez, bu ancak aptalların iddiası olabilir. Bilgiye sahip olduğunu sanan ancak bilgiyi anlayamayandır.
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Mayıs 13, 2011, 03:58:54 ös
Yanıtla #19

Sn. Adam'ın düzeltmesi üzerine:

Mutlak Bilgi tanımını şöyle yapıyorsak:

"Başlangıçtan beri var olan, ve sonsuza kadar var olacak olan bir bilgi. Ne bilimsel olarak kanıtlanmaya ne de insanlar tarafından bilinmeye ihtiyacı var."

Bahsedilen böyle "Kadim" bir bilgi ise, tabi ki şimdilik ibaresi çok anlamsız kalır orda.

Ben "bilimsel olarak kanıtlanmış" bilgiye mutlak denildiğini düşündüğüm için o şerhi koymuştum. Mesela babam okulda "atomun maddenin bölünemeyen en küçük parçası" olduğunu öğrenmiş. Ben okurken "proton ve nötronları" öğrendim, babamın bilgisi gitti çöpe... Şimdi bana öğretilen de çöpte... Neler neler çıktı...

Kastettiğim buydu.

Umarım Sn. Adam'ın itirazına cevap olabilmiştir.

Saygılarımla.
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
156 Yanıt
109665 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 14, 2011, 05:02:35 ös
Gönderen: baytaskiran
1 Yanıt
3275 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 02, 2008, 01:51:20 ös
Gönderen: poyraz06
Facebook Sayfanızda Verilen Bilgi?

Başlatan Cin Ruhi « 1 2 » Sorunlar

12 Yanıt
11004 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 23, 2011, 11:01:05 ös
Gönderen: Maledictum
1 Yanıt
4028 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2011, 02:09:06 ös
Gönderen: Don Corleone
8 Yanıt
7931 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2011, 02:07:02 öö
Gönderen: Hacamat
0 Yanıt
3246 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 16, 2011, 08:10:58 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3720 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2011, 01:30:25 ös
Gönderen: ADAM
17 Yanıt
11127 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 19, 2018, 08:19:00 ös
Gönderen: Venus
1 Yanıt
4662 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 12, 2011, 02:50:11 öö
Gönderen: hailstorm
1 Yanıt
2806 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 13, 2011, 12:39:10 öö
Gönderen: MASON